|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Şehla,Açılış Tarihi: 25 Aralık 2008 (01:19), Konuya Son Cevap : 25 Aralık 2008 (10:20). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
25 Aralık 2008, 01:19 | Mesaj No:1 |
fuzilinin dilinden L&M fuzilinin dilinden L&M LEYLÂ ile MECNÛN Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leyla'nın annesi öğrenir. Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez. Kays okulda Leyla' yı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar. Mecnun' un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla'yı isterse de Mecnun (deli, çılgın) oldu diye Leyla' yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun' u çölde bulur. Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ' yı tanımaz. Babası Mecnûn' u iyileşmesi için Kâbe' ye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealâya duâ eder: "Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni." Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar. Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir. Bir zaman sonra âilesi, Leylâ' yı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir. Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm' ı vuslatından uzak tutmayı başarır. Mecnûn, çölde, Leylâ' nın evlendiğini arkadaşı Zeyd' den işitince çok üzülür. Leylâ' ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn' a anlatır. Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder. Bir müddet sonra Mecnûn' un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner. Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn' u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ'nın maddî varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûn' u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz. Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn, Leylâ' nın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler; "Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez." Der, kabri kucaklayarak ölür. Bir müddet sonra Mecnûn' un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki: "Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ' dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular." | |
Konu Sahibi Şehla 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
fuzilinin dilinden L&M | Makale ve Köşe Yazıları | Emekdar Üye | 2 | 2054 | 25 Aralık 2008 01:19 |
25 Aralık 2008, 01:39 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 9 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: fuzilinin dilinden L&M LEYLA ve MECNUN Ey Rabbim! Aşk belasıyla beni tanıştır Beni bir an bile olsa; aşk belasından ayırma! *** Detlilerden yardımını uzak tutma. Yani beni daha çok belalara müptela eyle! *** Ben var oldukça, beladan, isteğimi uzaklaştırma! Ben belayı isterim, çünkü bela da beni ister. *** Sevgi belasıyla ağırbaşlılığımı gevşetme! Ta ki dostlar beni kınayıp vefasız demesinler! *** Gidip geldikçe, sevgilimin güzelliğini arttır, Sevgilimin derdine beni daha çok mübtela et. *** Ben nerede, mevki ve itibar kazanma nerede? Bana yoksulluk ve yokluk ulaşma kabiliyeti ver *** Senden ayrıyken, bedenimi öyle zayıf kıl ki, Bahar yeli beni sana kavuştursun. *** Fuzûlî' nin nasibi gibi beni gururlandırıp, Ey Rabbim, asla beni bana bağlı kılma! *** Sonunda yar, ağlayıp inlememize acıdı ve Bugün hüzünler evimize ayak bastı. *** Gözyaşı yağmurum, demek, öyle tesir etti ki, Gül bahçemizde taze bir gül dalı düşürdü. *** Ah ateşinin bizi yaktığı, Ayrılık gecesini aydınlatan meş' aleden bellidir. *** Eğer ağlayan gözümüzde uyku olsaydı, Bu kavuşma uyku halinde görülen bir rüya demek mümkün olurdu. *** Gördüğümüz bir hayal mi? Yoksa sevgilinin yanımıza geleceği aklımıza bile gelmezdi. *** Ey can ve gönül! Sevgili, misafirimiz oldu! Neyimiz varsa, misafirimizin ayaklarına dökelim. *** Ey Fuzûlî! Sevgilinin kasdı, canımızı almakmış. Gel.. Güzel uğruna can vermeyi kendimize bir borç bilelim. *** ** Fuzûli' nin 1535' te yazdığı Leylâ ve Mecnûn adlı mesnevîsi |
25 Aralık 2008, 10:20 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: fuzilinin dilinden L&M Buda benden olsunTeşekkürler şehla kardeşim.. Leylâ… Gölgede kalmış aşkının kâtili mi, yoksa Mecnûn’a verilen bir hediye miydi? Bu hikâye, gören ve görmeyen kalplere göre şekil değiştirdi Görenler için hikâye, Mecnûn Leylâ’yı tanıyamadığında anlam kazandı Görmeyen kalpler içinse, hikâye, ayrılıkla sonlandı Bilseydi yüzyıllarca anılacağını yine de salınır mıydı, adına “insan” denen âlemlerin yanında… Tebessüm eder miydi yine; sonsuzluğa özenen tartışmaların konusu olacağını söyleselerdi Leylâ… Bilseydi yine de ister miydi “ölemeyen” Leylâ olmayı… Mecnûn’a dökülen gözyaşlarının, Leylâ’ya vurulan kamçılar olduğunu bilmeden çok şey aradık bu hikâyede… Kimi yalnızca aşkta takılı kaldı, kimi ise aşkı tanımladı Aslında aklını kullananlar için nice gerçekler vardı bu hikâyede… Kâh tasavvuf meclislerine misafir oldu Leylâ ile Mecnun, kâh haberleri olmadan aşkları çalındı lâyık olmayanlarca… Ama hep Mecnûn acılarla yandı… Leylâ hep umursamaz sanıldı… Leylâ… Yalnızca Mecnûn olmuş Kays’ı değil, asırları sürükledi peşinden… Aşkın en büyük kraliçesi oldu istemeden Acıyan yüreklerin sebebi kılındı ismi kullanılarak… Çünkü artık ağlayan her bir kalbin suçlusunun diğer adı da Leylâ idi Peki Leylâ kimdi? Ruhu uykusundan uyandıran hislerin tek anahtarı neden bu isimde saklı idi?! Leyla, mâşuk olmaktan çok mu mutlu idi? O’nun aşkıyla yanan Kays’a “Mecnun” denildiğinden beri o da artık Leyla değildi Bu ayrılık, aslında büyük bir vuslatı beraberinde getirdi Ve birbirlerinin bedenlerini göremedikleri andan itibaren aslında onlar sonsuza kadar birlikte olmanın kitabını kâinâta hediye etmişlerdi Mecnûn şanslı olduğunu hiç fark edememişti Henüz Leylâ’sını dahî bulamayan, ancak Mecnûn olma yarışlarında sıraya giren çok insan yitip gitmişti Bilseydi taklitlerinin çokluğunu, o da Leylâ’ya teşekkür ederdi Gerçek bir Mecnûn olmak bu kadar asillerin işi miydi? Ve yeni bir keşif yapıldı kâinatta… Ruhun derinliği tartışıldı Kalbinin, aslında kimin için attığını bulan Mecnûn, Leylâ’ya haksızlık mı etmişti; yoksa O’nu O’ndan daha çok sevdiğinden dolayı yine “iyiliği” için gerçekleri mi göstermişti çölde onu tanımayarak? Ya Leylâ… Mâşukluk rütbesinden düşünce neler hissetmişti? Yalnız olan yüreğini avuçlarına alıp sahibine teslim etmeliydi Ve gerçek sahibinin adıyla süslemeliydi yüreğini Ve Mecnun’u tanıttığı için teşekkür etmeliydi O’na Ve bilseler ayrılamıyorlardı, aslında birbirlerinden Leylâ ve MecnunKendilerinden sonra yüreklerini delice çarptıran tek varlık aynıydı, efsâne olan hayatlarında: Allah… Ve aşkı bile kendilerine özendirmişlerdi… Bir yok oluş ve alev alev yanan yürekler aslında cennet bahçelerindeki vuslatın müjdecisiydi Leylâ Mecnûn’dan çok şey öğrenmişti, ancak Mecnûn, Leyla’nın sâyesinde ruhunun sahibini keşfetmişti Ve Leyla hikâyenin kahramanı oluverdi Şimdi Mecnûn ateşini alevlendirene borçlu gibiydi… Ve o da Leylâ’ya teşekkür için bir ayna tuttu yıllar sonra karşılaştıklarında… Kendisini Mecnûn’da gören Leylâ anladı ki, aslında gerçek Leylâ kendisi değildi İçini yakıp kavuran Mecnûn’a duyduğu aşk ile vuslatı ararken Leylâ, daha büyüğü ile karşılaşmıştı Artık gerçek olan her şeyin adı Mecnûn, yalanların ise Leylâ idi… Ve aşk da o ikisinde özendiği şeyi keşfetti Aşkın aradığı şey “gerçek”ti… Ve o gün bugün dünya, masalla gerçek arasında gidip geldi Kimi aşklar gerçekliğe erişti, kimi ise vuslata eremedi Yani kısaca gerçekleri acı kabul eden herkes, yaşadığı aşk kadarıyla adına insan denildi ve aşka gerçekliği yakıştıran herkes de vuslatın nağmelerini dinledi Çünkü adına aşk denen şey, O yüce varlığı içinde bir yerlerde keşfederek bu dünyaya uzaktan tebessüm edebilmekti Fatma Aladağ |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kırık Aynanın dilinden. | Suzan Mert54 | Suzan Mert54/Kişisel | 2 | 13 Mayıs 2021 16:31 |
Batılıların Dilinden Hz. Muhammed'e (s.a.v.) Övgüler | Temimili | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 12 Mayıs 2016 05:33 |
Sahabenin dilinden düşürmediği Dua .. | Beytül Ahzan | Ashab-Kiram(r.a) | 3 | 11Haziran 2015 14:07 |
_Şazeli hazretlerinin dilinden mürid... | _bülbül_ | Tasavvuf-Tarikat | 2 | 29 Ağustos 2008 23:29 |
Bir mürşidin dilinden tarikatın tanımı | _bülbül_ | Tasavvuf-Tarikat | 0 | 11 Mayıs 2008 12:21 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|