|
Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi: 29 Ocak 2011 (14:11), Konuya Son Cevap : 31 Ocak 2011 (23:25). Konuya 31 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
29 Ocak 2011, 23:24 | Mesaj No:21 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Peygamberlik tanımı Nebinin kişisel ve peygamberlik durumları birbirlerinden farklı olmasına rağmen ikisede aynı kişide birleşiyor ve bunlar arasında fiilen ayrım yapmak imkansızdır. Peygamberlik öyle hepimizin bildiği sıradan makamlardan değildirki,onlar bu makamda bulundukları sürece peygamber,bundan iner inmezde normal bir lider olsunlar?Bilakis,bir peygamber göreve çağrıldığı andan ölümüne kadar sürekli görevde sayılır.Bir peyganber,temsilcisi olarak gönderildiği saltanatın ruh ve yapısına aykırı herhangi bir harkette bulunumaz. Ömründe yaptığı bütün işler,ister imam veya hükümdar olarak olsun,ister toplumun bir bireyi,bir koca,bir baba,bir kardeş,bir akraba veya bir dost olarak olsun,hepsi peygamberlik damgasını taşır. Her ne iş yaparsa yapsın, her neyle meşkul olursa olsun,heran her zaman bir peygamberdir ve örnek olması bakımından layıktır.Nitekim zevcesiyle birlikte yatakta olduğu sırada bile ,camide namaz kıldırdığı sırada olduğu Allahın rasulüdür.Hayatın çeşitli alanlarından yaptığı işleri Allah'ın hidayeti ile yapar.O heran sıkı bir şekilde Allah'ın koruması altındadır. Bu sebeple herhan Allah'ın çizdiği yol ve sınırlarını içinde harekete mecburdur.Kendi sözleri ile hareketleri ile ve hayati yaklaşımı ile adeta insanlığa bakın bireysel ve toplumsal düzeninizi bunların üzerinde kurulmalısız der. Peygamberin bir konuda en ufak bir hatası Allah'ın katında derhal müdehele edilip düzeltilir.Çünki onun küçük bir hatası ümmetinin büyük bir hatasına yol açabilir.Peygamber ancak masum ve hatasız olmak suretiyle müslümanların sosyal ekonomik siyasal ve kültürel alanlarda mükemmel sistem düzen kurmalarına yardımcı olabilecektir. Buraya kadar peygamberi tarif ettikten sonra şu hususu gözden kaçırmamak gerekir.Elbetteki peygamberin sözlerine ve fiillerine sadakat ve itaatin çeşitli dereceleri vardır.Bazıları farz ve vacip iken bazılarınada uymak için ağır şartlar getirilmemiştir Sonuç: Fakat umumi olarak peygamberin bütün hayatı ümmeti için bir model ve örnektir.En doğru ve emin yol bu modele uymaktaır gerçekten her kim bu modele en çok uymuş ve yakalaşmışsa o gerçekten mükemmel insan ve dindar bir müslümandır. Aynı şekilde bu modelden uzaklaşan kişi sapıklık ahlaksızlık ve dinsizlik çukuruna yuvarlanır.Ben hem kuranı kerimi hem de aklımın ışığı altında bu konuyu düşündükçe yukarda vermiş olduğum bu görüşün haklılığına inancım giderek güçleniyor. Peygamberin vefat etmiş olması onun hakkındaki bu görüşümü hiç bir şekilde etkilememiştir. Eğer biraz samimi olur bu konuya bakarsak bugün gerek kuran gerek hadisler gerek sünnet dediğimiz peygamberin hayatı hepsi tarih olarak günmüze gelmiştir.Biz bugun kalkmış üç bin yıl önceki tarih hakkında dahi sağlam bilgilere ulaşabilme imkanlarına sahibiz.O halde ben kimim ki peygamberin hayatını araştırmadan ona attıfta bulunulan sözleri filleri elimin tersi ile bir kenara atabileyim. Allah'ın rızasını kazanmaktaki en yüksek mertebe o değilmi.En yüksek ahlak mertebesi o değilmi.Kuranı okuyupta bu vasıflardaki bir peygamberi görmemek hakikaten hayret verici bir durumdur. Haluk arakaşım şimdi net durum ortaya çıkmıştır.Biz ya şunu diyeceğiz peygamber bize kitabullahı bıraktı gitti bizi ötesi bağlamaz tıbki birinci görüşteki gibi,yada peygamber bizi bağlar her yönüyle bağlar. Başka da çaremiz yok. Tekrar ediyorum hadislerin toplanma mantığına birşey diyemem fakat peygamberin hayatı yaptıkları ve yapmadıkları dört halife döneminde olabildiğince yaygın idi bunu kanıtlarım.İnsanın fıtratına aykırı olan şeylerin yasaklanması ve bunlara dair bir tekzibin yapılmamış olması onların helal olduğu yada haram olduğu anlamına gelir. Bu kurana aykırı bir görüş değildir.Ha şunuda belirteyim diyelimki bu haramlar arap kültüründe olsun yinede bu durum değişmez.Araplar fare sincap kedi köpek etleri yememiş olabilirler .Ki yediklerine dair bir bulgu da bilmiyorum.Eğer Allah bunu sakıncalı örmüş olsaydı bakın bize kurandan nasıl bildirecekti. “”..kendisne o ama geldi diye ne bilirsin? Belki o temizlenecekti””Abese/2-3 “”Hiç bir peygamberin yeryüzünde zafer kazanıncaya kadar esirler alması vaki olmamıştır””Enfal/67 “”Onlar için istiğfar etsende etmesende bir,eğer onlar lehinde yetmiş kere af dilesende Allah onları af etmez””Tevbe/80 “”Onlradan ölen bir kimse üzerine katiyyen namaz kılma””Tevbe/84 “”Ey peygamber zevcelerinin rızasını kazanmak için Allah'ın sana helal kıldığı şeyleri niçin kendine haram ediyorusun””Tahrim /1 Bu konu ilegili daha bir çok ayetler vardır. Son: Şimdi haluk abim sözlerini maalsef çok dolaştırıyorsun Halbuki islam net anlatılır.Sen peygamberi dışlamıyorum diyorsun fakat sözlerinden onu dışladığın anlaşılıyor.Peygamberin uygulamaları senin için zaman aşımına uğramış yalan dolan sözlerden ibarettir. E vallahi ben atatürk döneminde yaşamadım ama bugün atatürkün ayakkabı numarasını dahi biliyorum.Allah'ın rasulünün hayatı büyük kitleler tarafından kayıt altına alınmıştır, ha bu kayıt altına alınırken bir takım yalan yalnış şeylerde katılmıştır bu doğrudur. E onuda ayıklamak temizlmek biz müslümanaların işidir. Fakat hep şunun arkasına sığınmamak lazım bak dört halife döneminde peygamberin sözleri fiilleri toplatılmamıştır.Dört halife döneminde kuran da kitap haline getirilmemiştir.O halde kuranıdamı bir kenara atacağız,yada kurana haşa biri biz onu indirdik biz onu koruyacağız diye bir ayette sokmuş olabilir.Yine haşa Neyse yazım uzadıkça uzadı ben şimdilik bununla yetineyim sorumu tekrar ediyorum Biz nasıl bir peygambere iman etmeliyiz kurandaki tanım nedir. |
30 Ocak 2011, 13:51 | Mesaj No:22 |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Kamer kardeşim sizin asla bana karşı bir saygısızlığınız olmadı. Allah sizden razı olsun. Verdiğiniz cevaplara gelince. Söylediğiniz gibi nebi ve peygamberlik makamı bir noktada birleşiyor. Allah bir elçi görevlendirmişse, bunun alt yapısı daha önceden hazırlanmış ve planlanmıştır bunda şüphe yok. Yine peygamberimizin her anının peygamberlik bilinciyle yaşadığını, söylediğiniz sözlerinize kesinlikle katılıyorum. Örnek vermek gerekirse, aile içinde Allahın haram demediği bir konuda haram demesi Rabbimin tarafından hemen ikaz edilmesi bu düşüncenin kanıtıdır. Ama dikkat edin peygamberimizi yaşarken yapılan hatalar düzeltiliyor, ya öldükten sonra onun adına söylenenler ne olacak dersiniz? Aslında şu cümleniz o kadar önemli ki, bunun bilincinde olan bir insan bu sözden çok şeyler çıkartır ve anlar. (saltanatın ruh ve yapısına aykırı herhangi bir harekette bulunamaz.) Rabbin gönderdiği hükümler yani kur’an, Allahın saltanatının, kanunlarıdır. Elçisinin buna ters bir şey yapması düşünülemez. Bu kanunları hayatına geçirip örnek bir insan olarak kendisini topluma sunar. Şimdi yazdığınız sözleri doğrusu anlayamadım, çünkü yukarıdaki yazdıklarımıza da uymuyor kanısındayım. Yoksa ben yanlış mı anladım. (Elbet teki peygamberin sözlerine ve fiillerine sadakat ve itaatin çeşitli dereceleri vardır. Bazıları farz ve vacip iken bazılarına da uymak için ağır şartlar getirilmemiştir.) Peygamberimizin sözlerine ve davranışlarına itaatin yani uymanın dereceleri kısmını anlayamadım. Çünkü bazıları farz bazıları vacip demişsiniz. Vacip in günümüzdeki anlamını önce yazalım. Vacip: Yapılması zanni delil ile sabit olan hükümlerdir. Farz kadar kesin olmamakla birlikte kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeydir Peki, zanni bilgi ne anlama geliyor; Sözlükte "sanma, sezme, şüphe ve kesin olmayan bilgi" anlamına gelen zan, kesin olmayan bilgiye denir. Şimdi düşünelim Rabbim bizi uyarmamış mıydı emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin diye. Bu durumda nasıl olurda peygamberimiz zanna dayalı bir emir versin ve onu yaşasın. Peygamberimizi başta söylediğimiz gibi, Allahın saltanatının ruhuna aykırı hiç bir şey yapamaz demiştik. Farz ise zaten Rahmanın kesin emirleridir oda kur’an da apaçık yazar. Hatırlayalım Allah kur’an dahi muhkem ayetlerinden bahsederken, çok açık, anlaşılır ve her şeyden nice örnekler verdik ki anlayasınız der bizlere. Kuvvetli delil yalnız ve yalnız KUR’ANDIR. Allah ta elçisini kur’an ile uyar emri vermedi mi? Peygamberimizin örnekliği zaten kur’an da çok açık belirtilmiştir. Gelelim peygamberimizin ölümü ile örnekliği konusuna. Bunun sona erdiğini söylemek zaten aklın ürünü değildir. Hatırlayalım geçmişte onca saygın insandan günümüzde bahsedip, yaptıkları örnek davranışları anlatılıyorken, peygamberimizin ölümüyle her şey bitmiştir demek aptallık tan öte art niyettir. Hiçbir bilgi, örnek yaşam göz ardı edilemez. Bizler binlerce yıl öncesi tarihini araştırıyorsak, peygamberimizin tarihini daha büyük şevkle araştırmalıyız ve bu bilgilerden yararlanmalıyız. Bu sözlerimi birçok kez yazılarımda söyledim. Peki, bundan sonrasında nasıl davranmalıyız işte burası önemli. Allah ve elçisi bizleri uyarıyor ve ne diyordu? Emin olmadığınız bilginin ardı sıra gitmeyin. İşte önemle anlamaya çalışacağımız ayette bu. Araştırdığımız yüzlerce yıl önce tarihi belgelerden ya da kalıntılardan yola çıkarak, o devir hakkında bilgi sahibi oluruz. Onların yaşamları hakkında fikirler üretiriz. Fakat öyle kalıntılar buluruz ki zamanla, daha önceki bilgilerin doğru olmadığı çıkar ortaya, bizlerde bilgilerimizi hemen değiştiririz, yenileriz. Çok fazla geriye gitmeyelim. Osmanlı tarihi ve padişahları hakkında bu zamana kadar bizlere öğretilenlerin birçoğunun, doğru olmadığını görüyoruz yeni çıkan belge ve bilgiler ışığında. Hatta tarihi sonuçlar ve buna etkileri bildiğimiz bilgilerden çok farklı anlatılmaya başlandı. Bakın Zan ile yola çıkarsak emin olamayız. Belki de daha sonra bu bilgiler içinde bile yanlış olan çıkabilir, kimse emin olamaz. Hele bu bilgiler inancımızı yönlendirecekse işte Rahmanın ve elçisinin dikkatimizi çekmesi burada çok önem arz ediyor. Peki, bu durumda bu bilgiler ışığında ne yapmalıyız? Bunun da yolunu hem Allah, hem de elçisi gösteriyor. Sizlere benim sözüm diye ulaşan bilgileri KUR’AN SÜZGECİNDEN, ONAYINDAN GEÇİRİNİZ. Ne kadar güzel ve işimiz bir o kadar kolay. Ben yazımda peygamberimizin bir müddet sonra hadis yazımını yasakladığını söylediğimde, Allah razı olsun sizde onaylamıştınız. Hatta dört halife devrindeki bu yasaklanmasına ait hadisler çok da fazladır. Peki, neden yasaklamıştı hatırlayalım. Peygamberimizin söylediği bir söz verdiği bir örnek, kendisine öyle bir ulaşmış ki, bizlerin çocukken oynadığımız bir oyuna benziyor adeta. Kulaktan kulağa. Bu oyunda herkes bir cümleyi, yanındaki arkadaşına söyler sessizce kulağına ve en sondaki anladığını sesli söylerdi. İlk söyleyenin sözleriyle yakından uzaktan benzeşmediğini gördüğümüzde ise, hepimiz güler eğlenirdik. İşte peygamberimiz ne yazık ki sözlerinin birbirine aktarılma anında, nasıl değiştiğini görünce yasak koymuştur ve herkesi kur’an ayetlerini birbirine anlatmasını, nakletmesini emretmiştir. En son yazdığınız sonuca hüküm e gelince. Peygamber Allah elçisidir, kitabı tebliğ edip gitmemiştir. Onun hayatı ve yaşamı örnektir buda bizler ölünceye kadar devam eder. Peki, peygamberimizin hareketleri davranışlarının hangisinin doğru olduğunu nasıl anlayacağız? Bizlere ulaşan tüm bilgilerin doğru olduğunu mu kabul edeceğiz? Siz bazı ayet örnekleri vermişsiniz ve peygamberimiz yanlış yaptığında rabbimin ikaz örneklerini almış ve eğer bizlere ulaşan bu bilgilerde haram ve helallerde doğru olmasaydı, Allah aynı bu şekilde bizleri ikaz eder diyorsunuz. Değerli kardeşim unuttuğunuz bir şey var. Bizlere ulaşan tüm bilgiler hatta biliyorsunuz hadis yazımı, dinin mezheplere ayrılması ile yazılmaya başlandı, yani peygamberimizin ölümünden yüz küsur yıl sonra toplandı. Bu durumda peygamberimizin söylemediği bir söz haram yapmadığı bir konu hakkında nasıl Allah ayet göndersinde ikaz etsin? Kur’an da İsa kıssasını hatırlayın. Allah mahşer günü Hz. İsa ya şöyle soracağını söylüyor. Ey İsa sen mi söyledin Allahın oğlu olduğunu dediğinde Hz. İsa nın vereceği cevap önemlidir. Rabbim ben söylesem sen bunu bilirdin olacakmış. Bakın aynı cevabı bu konuda düşünelim. Bahsettiğimiz onca haramlar ve kur’an da olmayan hükümleri hesap günü peygamberimizin şahitliğinde Rabbin sorsa ve dese ki? Resulüm benim yapmadığım haramları, benim vermediğim hükümleri sen mi verdin dese, peygamberimiz acaba ne cevap verecektir? Bence aynı cevabı verecektir ve diyecektir ki: Ey Rabbim ben söylesem sen zaten bunu bilirdin. Sen bana, sana indirdiğimle onlara hükmet dedin. Sakın sana indirdiğime hiç bir şey ekleme diye ikaz ettin. Ben bu durumda bu sözleri söyler miydim demez mi? Bizler bugün kültürlerimizde geleneklerimizde yemediğimiz at, eşek ve saydığınız onca hayvanı yemiyoruz. Peki, yemediğimiz şeylere kendi nefsimizce hükümler vermek doğrumu? Örneğin deniz ürünlerinden Ahtapot, midye, karides, ıstakoz, yılan günümüzde bazı insanların hala peygamberimiz haram kılmıştır diye yemediklerini hatta tiksindiklerini biliyoruz. Ama yine aynı Müslüman toplumda, bunun çok kıymetli besin olduklarını ve Allahın haram kılmadığı için yendiğini de biliyoruz. Bakın aynı şeyler bir kısım Müslüman için tiksindirici ve iğrenç, ama bir kısım Müslüman için günümüzde vazgeçilmez besleyici bir gıda. Lütfen haram kelimesini kullanırken çok daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Bildiğimiz kirpi. Hiç birimiz yemeyi düşünmeyiz ama günümüzde kirpi etinin mayasıl ve daha başka bazı hastalıkla çok iyi geldiği anlaşılmış. Geçmiş yıllarda bir arkadaşımız, yana yakıla kirpi eti nasıl bulurum deyip duruyordu. Bazı şeyleri söylerken çok dikkatli olmalıyız, yoksa Allah ona bizleri muhtaç edebilir. Geleneklerimizi, alışkanlıklarımızı din ile bağdaştırıp onları kendi kalıplarımıza sokmak doğru olur mu, yorumunu size bırakıyorum. Sözlerimi çok dolaştırdığımı ve net söylemem gerektiğini söylemişsiniz. Aslında çok doğru. Fakat öyle inançlar geleneklerimizden dine girmiş ki, neredeyse Farzlaşmış. İşte tüm bunları kur’an ile anlatmak istediğimde hep peygamberimizi dışlamakla suçlanıyorum. Bende sözcüklerimi dikkatle seçmeye çalışıyorum ki, yanlış anlaşılmayayım. Benim sözlerimden peygamberimizi dışladığımın anlaşıldığını söylemişsiniz. Belki kendimi anlatmakta aciz olabilirim, ama benim kalbimi Yüce Rabbim biliyor. Atatürk örneğini vermişsiniz. Ben ayakkabı numarasını bilmiyorum ama zaten ayakkabısı müzede, bunu bilmekte zor değil zaten. Fakat Atatürk devrinden günümüze gelen onlarca bilginin bugün doğru olmadığını yeni belgelerle çok açık anlıyoruz. Aradan yüz yıl bile geçmediği halde, o devrin olayları, kişilerin olaylara sonucunda etkilerinin çok daha farklı olduğunu görüyoruz. Birde yüzlerce yıl öncesindeki bilgilerdeki yanlış olma yüzdesini ben düşünemiyorum bile. Şöyle düşünelim. Peygamberimiz o günkü topluma kur’an ile hükmetme görevini aldığını açıkça kur’an da görüyoruz. Peki, bu durumda peygamberimizi kur’an dışına çıkmıştır ilaveler yapmıştır diye nasıl düşünüyoruz? Allah sizleri kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, HAŞA bu fikrinden cayar mı? Hesabın görüleceği gün, kur’anın ortaya konacağı an, acaba Rabbim bizlere bir sürpriz yapıp, yalnız kur’an yoktu, bakın peygamberinizin birçok hükümleri de vardı diyerek, onlardan da hesap sorar mı? Bu sorunun karşısında herkes kendi cevabını vermeli ve inancını yönlendirmelidir. Allahın elçisine bir görev vermiş ve onun tanımını birçok ayetinde de yapmış kesinleştirmiştir. Bizlere düşen bunları anlamaya çalışmaktır. Yine bizler Allahın örnek elçisini çok daha iyi öğrenmek ve örnekliğinden yararlanmak için, araştırmalar çalışmalar yaparak bilgiler toplayarak, o bilgileri kur’an süzgecinden geçirip, yani MİHENK TAŞINA sürterek, doğru bilgileri almalı ve hayatımıza geçirmeliyiz. Değerli arkadaşım bu yazdıklarım benim kur’an dan anladıklarımdır yalnız beni bağlar. Her beşer elindeki rehbere ve Allahın verdiği aklı kullanarak doğruyu aramalıdır. Hepimiz bu dünyada imtihandayız. Ne yazık ki imtihana kur’an dan çalışmak yerine, işin kolayını buluyor be yakınımızdaki insandan kopya çekmeye çalışıyoruz. Ya kopya çektiğimiz kişi imtihan sorusunun cevabını yanlış yazmışsa, hesabın görüleceği gün halimiz ne olur? İşte bu sorunun cevabını da kendimize soralım. Tarafsız, kur’an ışığında düşündüğümüzde doğruyu mutlaka bulacağımızı rabbim müjdeliyor. Peygamberimizi kimse devre dışı bırakamaz, buna kimsenin zaten gücüde yetmez. Yalnız şunu da unutmayalım, peygamberimiz söylemediği halde, bu hüküm peygamberimizin hükmüdür diyenler acaba hesap günü peygamberimizin şahitliğinde hali nasıl olur, onu da iyi hesap etmelidir diye düşünüyorum. Onun duasını almak isteyen onun söylemediği bir sözü kabul etmez. Bizler İslam ı yaşarken sanıya, rivayetlere dayandırırsak inancımızı, yanlış yapma oranımız çok yüksek olacaktır. Peygamberimizin ölümünden sonra toplanan hadis sayısının beş yüz kadar olduğu söylenir. Peki ya günümüzde yaklaşık Üç beş milyon hadisin olması bizleri hiç korkutmuyor mu? Bu durumda eğer hassas davranmayıp, kur’an süzgecinden geçirmezsek, hata yapma oranımız sizce yüzde kaç olur? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Doğruyu, yalnız doğruyu Rabbim bilir. Gerçekleri hepimiz huzurda göreceğiz, onun için birbirimizi kırmanın bir yararını görmüyorum. Onun içindir ki bana söylenen onca söz, sataşma ve imaya da cevap vermiyorum. Verdiğimde kalpler kırılacak da ondan. Bu Dünyaya kalp kırmaya değil, kalp kazanmaya, onarmaya geldik. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
30 Ocak 2011, 16:42 | Mesaj No:23 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Selam: Haluk arkadaşım Türkçe arapçaya göre çok kısır bir dildir.Önceki yazılarıma dikkat edecek olursanız bazı sözcükleri kullanırken bu sözcüğü şu manada kullaınıyorum diye not düşerdim,fakat bunu insan bazen gözden kaçırabiliyor.Örneğin şans kelimesi. Şans nedir?Haşa Allah adaletsizmi ki beni şanslı,sizi ya da başkası şansız yaratmış olsun yada bana doğuştan bir takım töleranslar tanımış olsun değil mi?Ama bazen bu tarz sözcükleri kullanma ihtiyacı duyuyoruz."Keşke" kelimesi de sıkıntılı bir kelimedir. Şimdi şunu yapabiliyor muyuz?Önyargılarımızdan kurtulup gerçekten haktan gelen doğrulara işittik iman ettik diye biliyor muyuz?Bu çok önemli.Ben şahsen bu önyargılarımdan kurtulduğuma inanıyorum.Ben bir terimi kullanırken şunu iyi bilmeniz gerekir ki ben bu terimleri klasik islam anyalışları anlamında kullanmıyorum bu hususu açıkladıktan sonra gelgelelim zanni bilgi karşılığı olan "Vacip" kelimesine. Şimdi şuna itirazınız olacak mı bakalım! İslamda çok evlilik var mı?Var fakat Allah'ın tavsiye ettiği tek eşlilik mi?Evet,peki islamda yolculuk esnasında kişinin orucunu şartlar gereği orucunu bozabilme imtiyazı var mı? Var fakat kişi isterse orucunu bozmaz.Bunların Kuran'da var olduğunu sizde çok iyi biliyorsunuz.Peygamberin hayatında ki uygulamalarında bu tarz olduğunu vurgulamak için o terimi kullandım. Benim ana fikirlerim doğrultusunda bakabilseydiniz bu anlamı çok kolay bir şekilde görürdünüz.Ben sonuç olarak peygamber tanımını yaparken şunu anlatmaya çalıştım.Burası çok önemli.Eğer ben onun döneminde yaşasaydım Nebiye sorardım.Ya Nebi sizin bu söyledikleriniz şahsi fikriniz mi yoksa Allah'tan mı derdim.Tıpkı sahabi gibi.Ben diyorumki ben onun zamanında yaşamıyorum benim soracağım tüm soruları onunla birlikte yaşayan müminler bu soruların hepsini sormuşlardır. Allah nebinin bazı söz ve fillerini düzeltmiş,bazılarında müdahele etmemiştir.Sanırım yukarıda bunu çok güzel bir şekilde ayetler ışığında dile getirmişimdir.işte bu sebeple benim ona soru sorma ihtimalim ortadan kalkmıştır.Onun için şu yorumu yaptım.Dedim ki: "ister bir eş,ister bir baba" diye cümleye başladım bu görüş inan Kurani bir görüştür.Neden biliyor musun? Din tamamlanmış ve Allah mutlak manada razı olduğu insan karakterini peygamber olarak tarif etmiştir.Şimdi benim onu kaale almama gibi bir şansım var mı? Mademki amacımız Allah'ın rızası kazanmaktır,o halde Allah benim razı olduğum ahlak sahibi insan orda, ortada,ona uyan bana uymuş,ona asi olan bana asi olmuş,o sizin herhangi birinizin babasının oğlu değil onu rast gele çağıramazsınız.Yani birbirinizi çağırdığınız gibi çağaramazsınız,onun yanında Ses tonunuzu yükseltemezsiniz, haddinizi bilin diyor. Haluk bey siz kuran okuyan birisiniz bu söylediklerim kurani bilgilerdir.Biz nisa/60 ayetteki sizlerden olan emir sahiplerine itati bu şekilde mi yapacağız tabiki hayır. Ben cumhuru reisin huzurunda bağırdığım zaman benim imanım tehlikeye girmez ama nebinin huzurunda bağırdığım zaman imanım tehlikeye girer.Nebinin nübüvet aldığı ilk andan itibaren taki vefat ettiği ana kadar söyledikleri yaşadıkları hayatının her alanıyla benim için numunedir.Bu görüş kuranın müminlere verdiği ruhun ta kendisidir. Haşa islam gibi ulvi bir din zanni yada sanni bilgiler üzerine kurulurmu bu dehşet birşeydir.Bugüne kadar olan yazılarımdan bu fikri çıkarmış olmanız hakikaten üzücü bir durumdur.Birde üzüldüğüm bir durumda peygamber tanımınızı dürüst yapmadığınız kanısına varıyorum.Siz net fikrinizi ortaya koymuş olsaydiniz emin olun sizinle belki daha çok ortak yanlarımız olurdu.Birde şu husus çok önemli bana diyorsunuz ki kuranın bir ayeti üzerine yorum yaparak kuranın tamamını gözardı edemeyiz bu cümleyi hep ben kullandım. Fakat şunuda söyledim kurandan değil bir ayeti bir ayetin bir tek cümlesine dahi çıkarmış olduğunuz yorum kuarnın tamamına aykırı düşmemesi lazımdır bende bunu söylüyorum.Yani kurandan bir yorum çıkarırken o yormumuza ters gibi gözüken ayeti açıklayabilmemiz gerekmezmi. Araştırdığımız yüzlerce yıl önce tarihi belgelerden ya da kalıntılardan yola çıkarak, o devir hakkında bilgi sahibi oluruz. Onların yaşamları hakkında fikirler üretiriz. Fakat öyle kalıntılar buluruz ki zamanla, daha önceki bilgilerin doğru olmadığı çıkar ortaya, bizlerde bilgilerimizi hemen değiştiririz, yenileriz. Çok fazla geriye gitmeyelim. Osmanlı tarihi ve padişahları hakkında bu zamana kadar bizlere öğretilenlerin birçoğunun, doğru olmadığını görüyoruz yeni çıkan belge ve bilgiler ışığında Bakın haluk arkadaşım işte sorun burdaki olaya bakış açınızda tamda bunu söylüyrum. Siz peygamberi hep osmanlı tarihi yada sıradan liderler gibi değerlendiriyorsunuz.Halbuki nebi Sezar Çörçil yada Mısır'ın her hangi bir kralı değildir.Burada facia bir yanılgıya düşüyorsunuz.O dünya tarihine yön vermiş ve kıyamete kadar baki kalacak bir görevle gelmiştir.Onun söyledikleri ve yaşantısı hususunda hakikaten sağlam bilgi sahibi olduğunuzdan şüphe etmeye başladım. Bakın sayın abim onun hakkında yazılmış olan olan eserler ve ondan sonraki dört halife döneminin kayıtları hiçte itaatterakicilerin bize empoze ettiği uyduruk tarih gibi değildir.O nebide atatürk değildir.Önce bu hususu belirtelim.Bir önceki yazımda dedimki biz müminlere düşen Allah'ın peygamberinin yaşantısını kuranın kıstasından geçirerek bunu ortaya çıkarmak müminlerin işidir.Bunu birileri düzgün şekilde yapmamış ise biz yapalım. Fakat bu tarz cümlelerinize her baktığımda arkadaşlarım aklıma gelir. Onlar açıkca şunu söylerlerdi,nebi o zaman gereği mutlak manada itaat edilmesi gerekliydi,fakat derler ve şu örneği getirirlerdi,şimdi kalkıp biz şuanki başbakınımıza itaatisizlik yaparsak ne olur sosyal kaos meydana gelir,Allah bunu bildiği için o peygambere mutlak manada itaat gerekliydi derdi.Yani ha Hz. Muhammed (sav) olmuş ha o anki lider olsun farketmez,ben şahsen bu görüş sahiplerini müslüman olarak görmem,istedikleri kadar kuran okumuş olsunlar.Önemli olan çok kuran okuyup çok ayet bilmek değil önemli olan doğru şekilde anlayıp iman etmekdir. Ben yazımda peygamberimizin bir müddet sonra hadis yazımını yasakladığını söylediğimde, Allah razı olsun sizde onaylamıştınız. Hatta dört halife devrindeki bu yasaklanmasına ait hadisler çok da fazladır. Peki, neden yasaklamıştı hatırlayalım. Peygamberimizin söylediği bir söz verdiği bir örnek, kendisine öyle bir ulaşmış ki, bizlerin çocukken oynadığımız bir oyuna benziyor adeta. Kulaktan kulağa. Bu oyunda herkes bir cümleyi, yanındaki arkadaşına söyler sessizce kulağına ve en sondaki anladığını sesli söylerdi. İlk söyleyenin sözleriyle yakından uzaktan benzeşmediğini gördüğümüzde ise, hepimiz güler eğlenirdik. İşte peygamberimiz ne yazık ki sözlerinin birbirine aktarılma anında, nasıl değiştiğini görünce yasak koymuştur ve herkesi kur’an ayetlerini birbirine anlatmasını, nakletmesini emretmiştir. alıntı Sayın abim defalarca size sordum hadis ve sünnet arasındaki görüşünüz nedir bununda cevabını maalesef alamdım.Ben sanki burda hadis müdafasına girmişim gibi bir ithamınız varr.Şunu neden anlamakta güçlük çekiyoruz bende bunu anlamıyorum.Diyorumki hadis ve sünnet diye bir ayırım olmaz.Nebinin hayatı lider,komutan,baba,amca,imam diye de ayrılamaz,bu sözlerim neden anlaşılamıyor,onun hayatı onun söyledikleri söylemedikleri,yaptıkları ve yapmadıkları müslümanları mutlak manada bağlayıcıdır diyorum. Siz halen bana hadislerin nasıl aktarıldığını anlatmaya çalışıyorsunuz,aynı dilden konuşamıyoruz,yada sizden kendi görüşleriniz hususunda bilgi eksiliğini his ediyorum.Bakın biz günlük hayatımızda bazı sohbetlere katılmışızdır sanırım,orada vaiz bir iki saat konuşma yapar vaizi dinleyenler ancak kendi zekaları doğrultusunda o vaizi anlar ancak o kadar yorum yapabilirler. Kimisi çok zekidir o vaizin bütün söylediklerinden bir ana fikir çıkarır kimide vaizin üç beş kelimesini alır onuda yanlış aktaırır.bunmu demek istiyorsunuz. Bunlar üzerinede din olmaz diyorsunuz,ben bundan farklı birşeymi söylüyorum konuyu neden buralara çekiyorsunuz.Size söyledim kulaktan dolma bilgiler ancak batıl bir din ortaya çıkarır ben şahsen böyle inanana böyle yapan bir insan değilim. Ben kurandaki peygamberden söz ediyorum Allah'ın üzerine toz kondurmadığı peygamber.Siz tamam faydalanması gerektiği lazım olan sözlerini fiillerini değerlendirlemsi gereklidir diyorsunuz,bende buna itiraz ediyorum,hayır diyorum müslüman olmak buna iman etmeyi gerektirir aramızdaki fark bu,bu yüzden peygamber tanımınızı tam olarak yapabilseydiniz biz bu deyları hiç kunaşmazdık. Çok detaylara girmeden nasıl bir peygambere iman etmemiz gerektiğini soruyorum.Yukaride nasıl bir peygambere iman edilmesi gerektiğini islamdan anladığım kadarıyla özetledim sizin bu doğrultuda farklı bir peygamber tanımız var ise onu alalım. Kur’an da İsa kıssasını hatırlayın. Allah mahşer günü Hz. İsa ya şöyle soracağını söylüyor. Ey İsa sen mi söyledin Allahın oğlu olduğunu dediğinde Hz. İsa nın vereceği cevap önemlidir. Rabbim ben söylesem sen bunu bilirdin olacakmış. Bakın aynı cevabı bu konuda düşünelim. Bahsettiğimiz onca haramlar ve kur’an da olmayan hükümleri hesap günü peygamberimizin şahitliğinde Rabbin sorsa ve dese ki? Resulüm benim yapmadığım haramları, benim vermediğim hükümleri sen mi verdin dese, peygamberimiz acaba ne cevap verecektir? Bence aynı cevabı verecektir ve diyecektir ki: Ey Rabbim ben söylesem sen zaten bunu bilirdin. Sen bana, sana indirdiğimle onlara hükmet dedin. Sakın sana indirdiğime hiç bir şey ekleme diye ikaz ettin. Ben bu durumda bu sözleri söyler miydim demez mi? Haluk bey ben bu siteye ilk girdiğim zaman peygamberin helal haram yetkisi varmı,yorumları üzerine girmiş ve reddiye yamzıştım bu sebeple bu cümlenizi yazılmamış kabul ediyorum.Hem konumuz bu değil peygameri tanımlama üzerinden gidelim onun hayatı bizler için ne ifade ediyor bunu izah edelim,onun vefat etmiş olması bu yükümlülükleri bizden kaldırıyormu kaldırmıyormu.Bu konuda yoğunlaşalım devamı var |
30 Ocak 2011, 17:11 | Mesaj No:24 |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Sayın Kamer Bey bu konuda düşüncelerimi söylediğime inanıyorum. Aşağıdaki sizin sözünüzü hatırlatmak isterim. (önemli olan çok kuran okuyup çok ayet bilmek değil önemli olan doğru şekilde anlayıp iman etmekdir.) Bu sözünüze katılıyorum ve diyorum ki, kimin çok okuyup doğru anladığını, Rabbin huzurunda göreceğiz. Yine aşağıdaki söz sizin sözünüz. (size söyledim kulaktan dolma bilgiler ancak batıl bir din ortaya çıkarır ben şaksen böyle inan böyle yapan bir insan değilim.) Bende aynı şeyleri söylüyorum, ama yöntemlerimizin ve anladıklarımızın bir kısmı demek ki farklı ki, bazı konularda ayrılıyoruz. Bu konuda size hiçbir ithamda bulunmadım, bulunmakta kimsenin haddine düşmez zaten. Ben inandıklarımı yazdım, sanırım sizde inandıklarınızı yazdınız. Sizin söylediğiniz gibi kur’anı çok okumak değil, doğru anlamak önemlidir fikrinden yola çıkarak, söylediklerimizin hangilerinin doğru olup olmadığını huzura varınca göreceğiz. Ne ben sizin gibi düşünmek zorundayım, nede siz benim gibi düşünmek zorundasınız. İmtihanımızın notlarını çalışmalarımızın, inançlarımızın nispetinde bir gün göreceğiz. Saygılarımla Haluk Gümüştabak | |
30 Ocak 2011, 18:17 | Mesaj No:25 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Değerli arkadaşım bu yazdıklarım benim kur’an dan anladıklarımdır yalnız beni bağlar. Her beşer elindeki rehbere ve Allahın verdiği aklı kullanarak doğruyu aramalıdır. Hepimiz bu dünyada imtihandayız. Ne yazık ki imtihana kur’an dan çalışmak yerine, işin kolayını buluyor be yakınımızdaki insandan kopya çekmeye çalışıyoruz. Ya kopya çektiğimiz kişi imtihan sorusunun cevabını yanlış yazmışsa, hesabın görüleceği gün halimiz ne olur? İşte bu sorunun cevabını da kendimize soralım. Tarafsız, kur’an ışığında düşündüğümüzde doğruyu mutlaka bulacağımızı rabbim müjdeliyor. Peygamberimizi kimse devre dışı bırakamaz, buna kimsenin zaten gücüde yetmez. Yalnız şunu da unutmayalım, peygamberimiz söylemediği halde, bu hüküm peygamberimizin hükmüdür diyenler acaba hesap günü peygamberimizin şahitliğinde hali nasıl olur, onu da iyi hesap etmelidir diye düşünüyorum. Onun duasını almak isteyen onun söylemediği bir sözü kabul etmez. Bizler İslam ı yaşarken sanıya, rivayetlere dayandırırsak inancımızı, yanlış yapma oranımız çok yüksek olacaktır. Peygamberimizin ölümünden sonra toplanan hadis sayısının beş yüz kadar olduğu söylenir. Peki ya günümüzde yaklaşık Üç beş milyon hadisin olması bizleri hiç korkutmuyor mu? Bu durumda eğer hassas davranmayıp, kur’an süzgecinden geçirmezsek, hata yapma oranımız sizce yüzde kaç olur? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Doğruyu, yalnız doğruyu Rabbim bilir. Gerçekleri hepimiz huzurda göreceğiz, onun için birbirimizi kırmanın bir yararını görmüyorum. Onun içindir ki bana söylenen onca söz, sataşma ve imaya da cevap vermiyorum. Verdiğimde kalpler kırılacak da ondan. Bu Dünyaya kalp kırmaya değil, kalp kazanmaya, onarmaya geldik. HALUK GÜMÜŞTABAK ADLI ÜYEDEN ALINTI Haluk arkadaşım siz neden ısrarla hadisler üzerinde duruyorsunuz anlamıyorum.Bunu hadis müdafası yapan insanlarla mülaza ettiğiniz zaman bu cünleleri kullanınız.Ben çok farklı birşey söylüyorum.Üç hadis yada beşyüs hadis meselesi bizim konumuz olamaz,biz çok daha önemli bir meseleyi mülaza ediyoruz.Ben peygamberi nübüvetten sonraki bütün hayatından söz ediyorum. Ne yazık ki imtihana kur’an dan çalışmak yerine, işin kolayını buluyor be yakınımızdaki insandan kopya çekmeye çalışıyoruz. Ya kopya çektiğimiz kişi imtihan sorusunun cevabını yanlış yazmışsa, hesabın görüleceği gün halimiz ne olur? İşte bu sorunun cevabını da kendimize soralım. Tarafsız, kur’an ışığında düşündüğümüzde doğruyu mutlaka bulacağımızı rabbim müjdeliyor. alıntı Yanındaki hangi insanlardan kopya çekmiş bu zat lütfen söylermsiniz.Bunu söylerken toplumdaki yalnış inancımı kast mı ediyorsunuz bunu bilemiyorum,bildiğim birşey var,Allah'ın kitabının içerisinde Muhammeden rasulülullah vardır. Onun hayatı farklı birşey söylediği söylenen sözler ayrı birşeydir bu net. Kanımca siz onun sünnet dediğmiz hayatı a dan z ye ile ilgili müslümanları ne kadar bağlayıcı olduğu husundaki fikirlerinizi net açıklar iseniz konu sonuçalnmış olur. Siz biryandan onu devre dışı bırakmak kimsenin haddine değil diyorsunuz bir yandan fakat kelimesini kullanarak konumuzla ilgisi olmayan hadislerden söz ediyorsunuz. biz burada muhadisleri yada hadisleri tartışmıyoruz. Şimdi diyelimki bir insan Allah'a inamıyorsa ona kalkıp Allah'ın kitabında delil getirmeye çalışmamız ne kadar doğru olduğu manidardır.Çünki adam kitabın sahibini kabul etmiyor kitabı nasıl kabul etsin. Biz burda hadisleri değil bu hadislerin isnad edildiği hadislerin sahibi husunda hemfikir olamıyoruz.Bu hadislerin sahibi husunda hemfikir olmazsak onun sözlerini fiillerini konuşmamız anlamsız olur. Biz onu görmedik onun kuranı anlayış ve yaşayış biçimi bizi bağlarmı bağlamazmı önemli olan bu. Bağlamaz diyorsak bu bizi bağlar ve iman tazelemek gerekir Bağlar diyorsak o halde zaten hemfikiriz bize gelen sözleri fiilleri dosdoğru terazinin adaletinden geçirerek önce iman edip sonra haytımıza aktaracağız inşallah. Arkadaşlar Allah için söyleyin sözlerim net değilmi. SAYGILARIMLA KAMER34 |
30 Ocak 2011, 18:31 | Mesaj No:26 |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Cevaplar daha da ilginçleşiyor vede birazda sertleşiyor gibi gelmeye başaldı bana, yanılıyorda olabilirim. Ben düşündüklerimi açıkca söylediğim halde, hala siz sözlerinizden birşey anlaşılmıyor demeye devam ediyorsunuz. Bu sizin sorununuz birşey söyleyemem. Bu durumda iki şık var. Ya ben gerçekten beceriksiz biriyim anlatamıyorum yada siz anlayamıyorsunuz. Hangimiz de sorun olduğunun benim için pek önemi yok. İşin daha da ilginci cevabınızın sonunda başkalarından onay alma gereği ni hissetmeniz. Doğrusu burası düşündürücü. Burada maç yapmıyoruz ki hakem arayalım. İman, birilerinin onayı ile değil Rabbin onayıyla geçerli olur. Benim başka söyleyecek sözüm yok arkadaşım, ben söyleyeceklerimi söyledim. Ama niçin benim inancıma karşı hala hiddetleniyorsunuz onu anlayamadım. Yanılıyorsam sizmi sorumlusunuz benden? Siz benim gibi düşünmediğiniz için size aynı soruları sorup, siz anlatamıyorsunuz açıkça konuşmuyorsunuz diyormuyum? Selametle | |
30 Ocak 2011, 23:51 | Mesaj No:27 | |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
Haluk bey hakikaten olayları çok dramatikleştiriyorsunuz. Ben size nerden hidetlenmişim konuyu başka tarafa çekmiyelim diye birazcık serzenişte bulundum,bu kadarda hakkımız olsun yani. Siz istiyorsunuz ben bazı helal haramların isimlerini söyleyeyim sizde bu helal haramların kurandan olmadığını ispat atmaya çalışacaksınız. Haluk arkadaşım kusura bakmayın bu tarz tartışmak bana ters.Diyelimki Allah'ın sıfatları hakkında ihtilafımız var ise Allah'ın kitabının hükümlerini tartışmamız bana doğru gelmez. İşin daha da ilginci cevabınızın sonunda başkalarından onay alma gereği ni hissetmeniz. Doğrusu burası düşündürücü alıntı Haluk arkadaşım bu cümleniz hakikaten hiç hoş değil,düşüncelerin doğruluğu yada yanlışlığı Allah'ın kitabının onayına sunulur,insanların görşüne değil.Orada dikkat ederseniz benim peygamberin tanımı hakkındaki görüşümün doğruluğu yanlışlığı değil açık seçik olup olmadığıyla ilgilidir. Sizin yazılarınızda ben sizin ana fikirlerinizi tabiki anlayabiliyorum,bazı cümlelerimi kullanırken belki dikkat etmişsiniz bu ana fikrinize yönelik kullanıyorum.Benim gayem şuydu peygamberi tanıma ile iligili ana fikrinizi daha net açık seçik ortaya koymanızdı. İslam muğlak tanımlar,kınayanın kınamasından korkan bir anlıyış kabul etmez.Çok tebki alacağımı bildiğim halde bazı konular hakkında ki fikirlerimi medineweb forumda yayınladım,eğer bunu yapmamış olsaydın hem fikirlerime olan saygımı yitirmiş olur,hemde münafıklık yapmış olmazmıydım. Biz dinimizi ortaya koyarız kınayan kınasın,önemli olan Allah kınamsın. Bakın haluk bey inanın bunu içimden gelen bütün samimiyetimle söylüyorum,sizin taşımız olduğunuz o görüşün tutarlı hiç bir tarafı yoktur.Belirli bir noktadan sonra insan tıkanıp kalıyor,cevap veremeyecek duruma geliyor.Düşüne biliyormusunuz kuran hitabının neredyese tamamı o şahsiyete hitaben söze başlıyor.En doğru görüş şu olmalıdır,evet peygamber adına yalan yanlış sözler filler isnad edilmiş gelin biz bunları ayıklayalım kendimize kriter olarak da kuranı ışık tutalım. saygılarımla kamer34 | |
31 Ocak 2011, 00:13 | Mesaj No:28 | |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
Müslümanlardan sayın abim sizin bu sorunuza cevap verebilmek için kurandaki peygamberi es geçmemekle olur ancak. Az önceki yazımdada yazdım insan bu görüşüe sahip olduğu zaman bir noktada tıkanıp kalmaktadır.Kan ve ölü eti kuranda tabiki haramdır,balık türü ürünlerde normal kesim yapılamdığında hem ölü hükmünde hemde içerisinde kan kalmaktadır. Halbuki biz müslümanlara hayvanın helal olabilmesi için kanın akıtılması lazım ayetler ap açık.Ha şunu asla söylemem peygamberde şefaat yetkisine sahiptir,peygamberde helal haram koyma yetkisine sahiptir dememek lazım.Helal haram yetkisi sadece Allah'a aittir. Allah'ın rasülü döneminde nebinin yaptığı yada yapmadığı söylediği yada söylemediği her ne varsa kuran tarafından tekzip edilmediği müdetce müslümanlar için bağlayıcıdır.Örneğin keler eti Nebinin sorasına gelir fakat nebi onu yemez sahabi ey allahın rasülü keler eti harammı ki siz yemeyorsunuz diye sorarlar nebi hayır,ben sadece onu yemiyorum o kadar. Bu rivayetten anlaşıldığı üzere eğer allah nebinin yapmış olduğu fiilere ve sözlere tekzip getirmemişse olay bitmiştir müslüman için.Çünki numune nebi.Kim onu numune kabul etmez ise imanı boş sayılır kuran ayetleri açık. . | |
31 Ocak 2011, 13:17 | Mesaj No:29 |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Sayın Müslümanlardan bana sadece bi zavallı durumundasınız demiş. Sizin karşınızda zavallı olmaya razıyım. Yeter ki rabbimin huzurunda zavallı olmaya yayım. Allah bir sorun olduğunda onu Allah ve resulüne götürün dediği ayeti, eğer kendi nefsimizce anlarsak, önümüze konan onca hurafenin peygamberimizin sözü olduğunu kabul etmemiz gerekir ki, bunu yapmak isteyen elbette yapabilir. Ama ben bunu çok dikkatle yapmak istediğimi söylüyorum. Bugün milyonlarca hadis önümüzde seçim sizin, sonucunu hesap günü göreceğiz. Hepimiz imtihandayız. Sayın Kamer o kadar çok şeyler söylüyorsunuz, fakat en sonunda söyledikleriniz, önce söylediklerinizi değil benim sözlerimi onaylıyor, ama bunun farkında bile değilsiniz. Bakın ne yazmışsınız. (En doğru görüş şu olmalıdır, evet peygamber adına yalan yanlış sözler filler isnad edilmiş gelin biz bunları ayıklayalım kendimize kriter olarak da kuranı ışık tutalım.) Bunu söyleyen benim ama söylediklerimi de uygulayan benim. Çünkü ben peygamberimizin sözleridir dedikleri tüm bilgileri kur’an ile karşılaştıralım, onay alıyorsa öyle alalım uygulayalım diyen ve peygamberimiz den bu yolla istifade edelim fikrini savunuyorum. Ama siz tüm bu kadar açık ve basit sözlerimi, açık bulmayıp net konuşmuyorsunuz diyorsunuz. Bundan daha açık ne olabilir? Peki, hangi bilgileri alacağız? İşte burada söylediğiniz gibi Rabbimin hüküm vermediği konularda vardır dersek, işte söylediğimiz ile inandığımız tutmuyor demektir. Siz bunu söylemiyorsunuz ama konuşmalarınızdan bu çıkıyor. Bunları söylediğimde, yana yakıla bana ben böylemi söyledim diye kızıyorsunuz. Allah elçisine çok açık bir yetki vermiştir. Bizler bu yetkiye ilaveler yaparak kendi nefsimizi kandırırsak, inanın Yahudi fitnelerinin çoğunu devam ettirmiş oluruz, bunu da unutmayalım. Yine bir arkadaşımız kur’an da eksik ararcasına balıketinin durumunun kur’an da açıklanmadığını söylüyor. İşte yaptığımız yanlışlar. Bizler açıklananlara uymak yerine, açıklanmayanların peşine düşüyoruz, adeta bak işte bu yok kur’an da dercesine. Böyle yapanlara kur’an da çok dikkat çekici ayetler vardır hatırlayınız lütfen. Bu soruyu peygamberimiz devrinde ki insanlar bizzat Allah elçisine sormuş olabilir, ama onlar bugünün ilmine sahip değillerdi, onun için sormaları da çok normaldir. Peygamberimiz de Rabbimin verdiği hikmet yani ilimle bu ve benzeri sorulara elbette cevaplar vermiştir. Ayetlere baktığımızda haram olarak zikredilenlerin hepsi bizlerin teneffüs ettiği ortamda yaşayan, ****bolizmaları farklı olsa da, hepsinin ortak alanı vücutlarındaki kan akışıdır. Allah bu canlı gurupları içinde açıkça uyarısını yapmıştır haramlarını belirtmiştir. Deniz ürünlerine baktığınızda karada yaşayanlar gibi kanları akışkan değildir. Dikkat ederseniz Allah deniz canlıları ile kara canlılarını farklı zikredip bakın ne söylemiş. Maide 96: Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah'tan korkun. Ayete bakın Rabbim iki avı ayırıyor ve birbirinden farklı oluşunu nasıl anlatıyor bizlere. Deniz avının helal olduğunu söylüyor fakat içinden ayrım yapmıyor. İhramlı iken kara avının yasak olduğunu söylüyor. Demek ki ikisi çok farklı hayvanlar. Yine Nahl suresi 14. ayette bakın deniz ürünlerini nasıl yememiz gerektiğini söylüyor Allah. (Ve O'dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.) Demek ki deniz ürünleri taze yenmelidir diyor Rabbim. Kanlarının akıtılmasından bahsetmiyor. Deniz ürünlerinin hepsinin ****bolizmaları karada yaşayan hayvanlara göre çok farklıdır ve daha önce söylediğim gibi, kanları akışkan değildir. Bu durumda onları kesmek ile kesmemek arasında fark yoktur, onun için Rabbimde bu hayvanlar için kesilme, kan akıtma şartını getirmemiştir. Getirmediyse bunun altında başka şeyler aramak, bakın açıklama yok demek, çok büyük yanlışlara götürür bizleri. Ama bizler kur’an da eksik ararcasına hangi soruları soruyor ve gündeme getiriyoruz. Lütfen şu soruyu soralım kendimize. Allah deniz ürünlerinin de kanının akıtılması gerekseydi, bizlere söylemez miydi? İşte bu gerçeği kabul etmediğimiz sürece asla rabbin doğru yolunu bulamayız. Deniz ürünü ile kara ürünü arasındaki farkı da anlamamız için Allah avlanma yasağı koyduğun da yalnız kara hayvanları diye de açıklama yapıyor hatırlayınız. O gün aynı soruyu peygamberimize elbette sormuşlardır, peygamberimiz Rabbin ilmiyle gereken açıklamayı yapmıştır. Ama ne yazık ki bugün inandığımız haramlar listesi kur’an da yok, peki nerede var? Günümüz Tevrat ın da var. Arzu eden inanır, kimsede soru soramaz hesabını kendisi verecek. Ama inanmayanlara da neden inanmıyorsun denemez, çünkü Rabbim hesabını soracağı rehberde, böyle bir açıklama yapmamıştır. Ben bazı arkadaşlarım gibi düşünmediğim ve inanmadığım için ZAVALLISIN SEN ithamıyla karşılaşıyorum, tabi bunun hükmünü Rabbim e bırakıyorum ve cevap vermiyorum. Serendip arkadaşımıza da kısaca cevap vermek isterim. Aslında yazdığım tüm yazılarda cevabı var. Bizler okuma alışkanlığımızdan olsa gerek kısa cevapların peşinde koşuyoruz. Kısa cevaplarda konuyu tam anlatamıyor ne yazık ki. Siz İslam fıkhının temeli sünnettir demişsiniz. Bunu size kim öğretti? İslam ın temeli kur’an dır. Onun ayetlerine ters düşen hiçbir bilgide peygamberimizin sözü değildir. Çünkü bu yolu ve yöntemi önerende Allah ve peygamberimizdir. Kur’an da İslam hukukunun her şeyi vardır. Allah nasıl evleneceğimizi, mirasımızı nasıl dağıtacağımızı, nasıl yönetici seçeceğimizi, söylüyorsa bizlerin uymasını istediği her konuda detay vermiştir. Bahsetmedikleri bizlerin serbest alanlarımızdır. Bunu söyleyen ben değilim Rabbim ve yine Allah resulünün hadisleridir. Ne diyordu birçok ayetinde. Sizlere her konudan değişik örnekler verdik ki anlayasınız. Bu ve buna benzer onlarca ayeti bir kenara koyup, kur’an da eksik aramak doğrumudur? Doğru diyorsanız da size saygı duyarım, ama benim düşünceme de lütfen saygı duyunuz. Yine şu cümle sizin. Kuranın çok ayetleri beyana yani açıklanmaya muhtaçtır. Kur’anın muhkem ayetleri. Bakın muhkem diyorum çünkü bizleri ilgilendiren, dinin anası olan ayetlerin hepsinin açık ve anlaşılır olduğunu yine ben söylemiyorum, Rabbim söylüyor. Her konuda açıkça anlattık demek size yetmiyor mu? Hem de birçok kez yemin ederek bu kitabın kolaylaştırıldığını, rabbim in söylemesini nereye koyuyorsunuz? Bakın Rahmanın sözlerine uymak yerine beşerin öğretisine uyuyorsunuz. Allah o aya ulaşan oruçlu geçirsin diyecek ama açıklama yapmayacak öylemi? Lütfen birazda ha araştırınız. Kur’an dan eksik aramak yerine Rabbin ne söylediğini anlamaya çalışınız. Allah gönderdiği kitabı, açıkça göndermeyip daha sonrada hesabını sormaz, isterseniz birde bu mantıkla ayetleri anlamaya çalışınız. Sünnet kur’anı beyan eder sözü eğer yanlış yönlere çekilmezse elbette doğrudur. Sünnet peygamberimizin yaptıkları ve söyledikleridir. Nasıl olurda kur’anın onay vermediği bir şeyi yapar diyebiliriz? Dikkatli olmamız gereken, söylenenlerin peygamberimizin sözü olup olmadığını kur’an ile karşılaştırmamızdır. Hatırlayınız bugün dört mezhep var. Bir konuyu ele aldığınızda hepsinde çok farklı olduğunu görürüz. Bu durumda düşünebilir miyiz, peygamberimiz aynı konuda farklı fikirler söylemiş ve yapmıştır diye. İşte doğrusunu kur’an da bulacağız düşünerek aklımızı kullanarak. Hani imtihandayız diyoruz ya, imtihanda aklımızı kullanmayıp başkasının aklını kullanırda yanlış yaparsak doğru not alır mıyız? Allah hüküm yalnız benimdir diyorsa ve elçisinin bu konuda hükmümü bekle diye de ikaz ediyorsa, din ve iman adına hükümleri veren yalnız Rabbim dir, onları tebliğ etmekte elçisinin görevidir. Bu yetki ve sorumluluğu veren ve bu şekilde açıklayan Allah tır. Bunu söyledikten sonra bizler; ne yani peygamberimiz postacımıydı deme hakkını nereden buluyoruz? Bunu söyleyenlere de şöyle demek gerekmez mi? Peygamberimiz Rabbin vermediği hükümlerin tamamlayıcısı mıdır demezler mi? Allah yetkisini kimseyle paylaşmayacağını çok açık söylüyor kardeşim, lütfen kur’anı bir bütün olarak tarafsız okuyup, yine bir bütün olarak anlamaya çalışınız. Bu yazdıklarım benim kur’an dan anladıklarımdır, onun için sizde lütfen tarafsız bir şekilde, Rabbin rehberini anlamaya çalışınız. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
31 Ocak 2011, 19:19 | Mesaj No:30 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? SELAM Haluk bey durmadan kızdığımı dile getiriyorsunuz,ben neden kızayım görüşünüzün kaale alınacak bir yanı yokki kızayım.Size Allah ve rasulünün arasını ayıranlar başlıklı bir reddiye yazdım eğer itirazınız varsa o yazıya yapabilirsiniz.. Her nedense gitgide basit cevaplar vermeye başladınız.Ve halen peygamber tanımınızı yapamadınız. Ben size herhangi bir hadisten deilil vermediğim halde siz yine konuyu getirip hadislere dayandırıp,hadislerin arkasına sığınıyorsunuz.Bugün yayınladığım yazıyı okuyun sünnet anlayışımı belki biraz tasuvur edersiniz.Şimdi sizin fikirlerinizi bilmeyen insanlar birşey söylediğinizi zanedecek şu görüşünüze delil getirdiğiniz ayetlere bir bakalım Ayetlere baktığımızda haram olarak zikredilenlerin hepsi bizlerin teneffüs ettiği ortamda yaşayan, ****bolizmaları farklı olsa da, hepsinin ortak alanı vücutlarındaki kan akışıdır. Allah bu canlı gurupları içinde açıkça uyarısını yapmıştır haramlarını belirtmiştir. Deniz ürünlerine baktığınızda karada yaşayanlar gibi kanları akışkan değildir. Dikkat ederseniz Allah deniz canlıları ile kara canlılarını farklı zikredip bakın ne söylemiş. Maide 96: Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah'tan korkun. Ayete bakın Rabbim iki avı ayırıyor ve birbirinden farklı oluşunu nasıl anlatıyor bizlere. Deniz avının helal olduğunu söylüyor fakat içinden ayrım yapmıyor. İhramlı iken kara avının yasak olduğunu söylüyor. Demek ki ikisi çok farklı hayvanlar. Yine Nahl suresi 14. ayette bakın deniz ürünlerini nasıl yememiz gerektiğini söylüyor Allah. (Ve O'dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.) Demek ki deniz ürünleri taze yenmelidir diyor Rabbim. Kanlarının akıtılmasından bahsetmiyor. Deniz ürünlerinin hepsinin ****bolizmaları karada yaşayan hayvanlara göre çok farklıdır ve daha önce söylediğim gibi, kanları akışkan değildir. Bu durumda onları kesmek ile kesmemek arasında fark yoktur, onun için Rabbimde bu hayvanlar için kesilme, kan akıtma şartını getirmemiştir. alıntı Allah aşkına bu nasıl bir yorum böyle hiçmi kuran okumuyorsunuz.NAHL/14 te deniz ürünlerini taze yiyin kara hayvanlarının etlerini bayat mı yiyin diyor.Çok komik bir yorum.Bugün soğutucu sistemleri dolayısıyla deniz ürünleri bilmem kaç yıl sonra dahi yiyilebilir,şimdi bu eskimiş deniz ürünlerinin etleri harammı oldu,böyle yorum olurmu.Hani sizin görüşünüz evrensel idi yüz elli yıl sonrasını düşünüyordunuz.Hele şu cümleniz bu dahada komik. ( Kanlarının akıtılmasından bahsetmiyor.) alıntı Siz buna kuranın bütünlüğünde niye bakmıyorsunuz,bana hep neden kuranın bütünlüğünde bakmıyorsunuz maide/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş,(10) vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,-diyordunuz. Haluk bey bu ayet ne diyor ölü eti kan ikside haram demiyormu,yoksa benmi yanlış okuyorum,şimdizi delil olarak verdiğiniz iki ayete baklım. (Ve O'dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.) Maide 96: Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah'tan korkun Şimdi bu iki ayetin hangisinde ölü eti ve kan helaldir diyor.Siz kalkmış diyorsunuzki eğer ölü etin içerisindeki kan haram olsaydı bunu ayette açıkca yazardı.Bende diyorumki başınızı bir kaldırın bir üstindeki ayete bakın ölü eti ve kanın haram olduğunu Allah nasıl net bir şekilde açıklamış bir görüverin,tabi görebilirsek. Karadaki hayvanların yapıları ve denizdeki hayavnalrın yapılarının farklı olduğunu bir kaç sayfa geriye gidin benim size söylediğimi göreceksiniz.Bu ölü eti ve kan mevzusunu peygambere müracat etmeden mümkün değil açıklaymazsınız.ben aslında detaylara girmeyecektim fakat baktımki öyle ciddi bir şekilde bunu savunuyorsunizki,buna girme zorunluluğu hissettim ve delil olarak verdiğiniz ayetlerin yorumunuda,sizi komik duruma düşürmşütür. Şunu biliyormusunuz bilemiyorum hayvanlarda asl olan kanın akıtılmasıdır. Maide 96.ayeti yorumlarken Allahın deniz av'ı ile kara hayvanlarının av'ının arasını ayırdığını söylüyorsunuz,peki bu ayırım neye delildir maide suresinin 3. ayetinin hükmünümü kaldırıyor kan ve ölü etinin helal olduğunamı delildir,ne anlatmaya çalıştığnızı anlayabilmiş değilim. Maide 96. ayette denizde avlanmanın helal olduğunu söylüyor,karada avlanmak nasıl helal ise denizdede avlanmak helaldir diyor o kadar. Şimdi karada avlanmak helal bu kesin,peki karada avlanmak helaldir diye,her türlü avlanmak helaldir diye her türlü avlanma helaldir anlamınamı geliyor.bu mantık çercevisinde baktığımızda (ki sizin normalde böyle bakmanız lazım) denizde avlanmak helal bu kesin,fakat denizde her türlü avlanmak helaldir demek saçmasapan bir görüşütür.Diyeceksiniz ki peki siz neden bu kan ve ölü eti yiyrosunuz,cevabım şu Bugünlerde tv lerdde bir reklam var denizde babamda çıksa yerim diyor,ve denizde adamın babası çıkyor İşte ben allahın rasülünün snnetine uyuyor,Allah ile peygamberi arasını açmıyorum. ""Denizin suyu temiz,ölüsü helaldir"" işittim iman ettim yar rasulullah. Hani biz peygamberimizin sözlerine kuran ışığı altında değerlendirip kurana uyanları alacaktık.Demekki bizim sözümüz ve özümüz bir değilmiş.hani Allah rasluünü es geçmek kimsenin haddine değildi,demekki bizim sözümüz ve özümüz aynı değilmiş. Şimdi bu hadisin kurana,insan fıtratına,insan sağlığına aykırı bir tarafı varmı,kuran okuyan biri bunun ne kadar kuran ruhuna uyumlu bir ahenk içerisinde olduğunu görür,işte sünnetin sözlü ifadesi bu. Ama bunu görmek için feraset gereklidir. Ferdi arkadaşım lütfen sizden istirham ediyorum,Medineweb forum'a yakışmayan sözler kullanmayın bırakın cevaplarını verdikçe ne kadar basit fikirler oduğunu delillerle çürütütelim Çünki Medineweb forum ortalama günlük yediyüz ila sekizyüz arasında insan hergün ziyaret etmektedir onlara karşı en azından bu sosyal faliyetli sitenin seviyesi düşmesin lütfen. Hiç kimse hiç kimseyi sevmek zorunda değildir. kamer34 medineweb editörü teşekkürler saygılarımla |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
kadir gecesini aramak imandadır | Esma_Nur | Cuma-Bayram-Kandiller | 9 | 18 Ağustos 2013 22:54 |
Hayatın kaynağı elementlerde diyorlar doğrumudur? | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 07 Nisan 2009 21:38 |
Aşkın vav halini aramak | Ağlama_Karanfil | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 19 Aralık 2008 15:24 |
kader utansın demek doğrumudur | Seyyid | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 2 | 09 Ekim 2008 00:40 |
Mezhebin içinden mi,dışından mı konuşmalı? | ukba yolcusu | İslam/Dinler/Mezhepler | 1 | 09 Eylül 2008 16:14 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|