|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MusabBinumeyr,Açılış Tarihi: 21 Ağustos 2011 (13:43), Konuya Son Cevap : 05 Şubat 2019 (00:38). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Ağustos 2011, 13:43 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13855 Üyelik T.:
22 Mayıs 2011 | Mü'minin şikayete hakkı yoktur./medineweb Mü'minin şikayete hakkı yoktur./medineweb İmtihan dünyasında yaşayan insan, her zaman bir belaya, felakete ve derde mübtela olabilir. Bazen diğer insanlar ve arzî hâdiseler yol vermezler ona; bazen de çeşit çeşit musibetler, altından kalkılmayacak şekilde çetin cereyan eder. Ne var ki, hakiki bir mü'min, görüp duyduğu bütün olumsuzluklar karşısında ne sarsılır ne sendeler ne de tereddüde düşer. Başına gelenleri imtihan sayar; imtihanları tevekkül ve teslimiyetle karşılar, yolunu kesen töre bilmezlere insanlık dersi verir, her hareket ve davranışını ötelerden gelen emirlere uyma inceliğiyle değerlendirir ve sabr-ı cemil içinde Hakk'ın rızasını tahsil etme hedefine doğru ilerler. Musibetlerle İmtihan Musibet karşısındaki temel disiplin, onun Cenâb-ı Hakk'ın emirber bir neferi olduğunu düşünmek ve şikayet ifade eden sözlerden kaçınmaktır. Hususiyle musibetin gelip çarptığı ilk anlarda sızlanmaların şekvâya (şikayete) dönüşmemesi için sükûtu tercih etmek lazımdır. Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in "Mü'minin sükûtu tefekkür, bakışı ibret ve konuşması da hikmet olmalıdır." beyanı istikametinde, inanan bir insan, eşya ve hadiseleri ibret nazarıyla süzmeli, konuşmadan önce durup tefekkür etmeli ve dile geldiği zaman da hep hikmet incileri döktürmelidir. Dolayısıyla, bir bela ve musibet isabet edince yapılması gereken, irâdî olarak susmak, hadisenin çehresindeki kaderî yazıları okumaya çalışmak, düşünmek, ondan mesajlar çıkarmak, sonra kulluk âdâbına uygun şekilde konuşmak ve mutlaka sabırlı davranmaktır. Her insan hemen her an türlü türlü musibetlerle karşı karşıyadır. Bilhassa iman dairesinde iç içe ızdıraplar ve küme küme mahrumiyetler saklıdır. Musibetin birinden kurtulurken, belini çatır çatır kıracak ikinci musibet, mü'minin başının üstünde hep hazırdır. Zira, insanların ebedî nimetlerden nasipleri, Hak yolunda çektikleri meşakkat ve çile nisbetinde olacaktır; âhiretteki mükafatın büyüklüğü ölçüsünde burada bir kısım zorlukların yaşanması normaldir. "Belânın en şiddetlisi peygamberlere, sonra Hakk'ın makbulü velîlere ve derecesine göre diğer mü'minlere gelir." hadis-i şerifi de bu hakikati hatırlatmaktadır. Aslında, Allah Teâlâ, her bela ve musibeti, neticesi itibarıyla mü'min kulları için bir rahmet vesilesi ve arınma vasıtası kılmıştır. Elverir ki, insan, zâhiren çirkin yüzlü hadiseler karşısında kadere taş atmasın ve Cenâb-ı Hak'tan şikâyetçi olmasın. Nitekim, Kur'an-ı Kerîm'de, "And olsun ki, sizi biraz korku, biraz açlık ya da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele! Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına bir musibet geldiğinde, 'Biz Allah'a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O'na döneceğiz' derler." (Bakara, 2/155-156) buyrulmaktadır. Özellikle belaya maruz kalınan vakitlerde, bütün varlığı yaratan Hâlık-ı Kevn ü Mekân'ın kendi mülkünde dilediği tasarrufu yapabileceğini düşünmek ve "Biz Allah'a âidiz" diyerek malı, canı ve her şeyi Allah'a teslim etmek musibetlerin üstesinden gelmek için muazzam bir güç kaynağına dayanmak demektir. Bu itibarla da, musibetten hemen sonraki sükut ve tefekkür faslını, Allah'a iltica ve O'na arz-ı halde bulunma safhası takip etmelidir. Musibetler Karşısında Peygamber Edebi Peygamberlerin başlarına da pek çok musibet gelmiştir; fakat, onların hepsi belalar karşısında kendilerine yakışan hal ve tavırları ortaya koymuşlar; Allah'a teveccühlerinde hep edepli ve olabildiğine saygılı davranmışlardır. Mesela; Hazreti Âdem, neticesinde yeryüzü çilehanesine gönderildiği o müthiş ilâhî kader ve kaza karşısında, "Hakkımda bu şekilde takdir buyurup onu infaz ettin." şeklinde şikayette bulunmayı hiç düşünmemiş, "Rabb'imiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer merhamet buyurup da kusurumuzu bağışlamazsan apaçık hüsrana uğrayanlardan oluruz!" (A'râf, 7/23) sızlanışıyla kendi nefsinden şekvâ etmiştir. Hazreti Eyyub, maruz kaldığı musibetler karşısında "Afiyet ver ve beni bu sıkıntılardan kurtar." demeyi dahi peygamber edebine muhalif saymış; "Ya Rab! Bana ciddî bir zarar dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin." (Enbiya, 21/83) mahiyetindeki iç çekişiyle yetinmiştir. Hazreti İbrahim, hastalıkları verenin kim olduğunu bildiği halde, hasîs işlerin Zât-ı Ulûhiyet'e isnadından sakınma mülâhazasıyla "Hastalığımda O'dur bana şifa veren." (Şuarâ, 26/80) diyerek, doğrudan Hazreti Şâfî'nin şifa bahşedişine dikkat çekmiştir. Hazreti Musa, aç-susuz bir gölgeliğe sığındığında, "Yedir, içir, karnımı doyur!" demekten haya etmiş; sadece "Rabb'im! Lütfedeceğin her nimete muhtacım!" (Kasas, 28/24) arz-ı halini seslendirmiştir. Haddizatında, hiç kimsenin, hiçbir halinden şikâyet etmeye hakkı yoktur. Çünkü şekvâ bir yönüyle, hak iddiasında bulunmak ve o hakkın zayi olduğunu ileri sürmek demektir. Oysa, hiç kimsenin Cenâb-ı Hak'tan bir alacağı olamaz. Bilakis, her insanın üzerinde Allah'ın pek çok hakkı mevcuttur ki, hâlâ onların şükrü eda edilmemiştir. Öyleyse, bir insanın, kendisi Mevlâ-yı Müteâl'in hukukuna riayet edemediği halde, bir de halinden şikâyetçi olması ve böylece haksız bir surette hak iddia etmesi çok yanlıştır ve Allah'a karşı saygısızlıktır. Evet, Yüce Yaratıcı yegâne mülk sahibidir; O mülkünde istediği tasarrufu yapabilir. Şikâyetlerin ekserisi nankörlükten ve kanaatsizlikten kaynaklanır. Şükür, nimeti artırdığı gibi şekvâ da musibeti büyütür. İnsan, illa şekvâ edecekse, nefsini Cenâb-ı Hakk'a şikâyet etmelidir; çünkü, kusur ondadır. 1- Allah Teâlâ, her bela ve musibeti, neticesi itibarıyla mü'min kulları için bir rahmet vesilesi ve arınma vasıtası kılmıştır. Elverir ki, insan kadere taş atmasın. 2- Hiç kimsenin, hiçbir halinden şikâyet etmeye hakkı yoktur. Çünkü Cenâb-ı Hak'tan bir alacağımız olmadığı gibi her konuda da O'na medyunuz. 3- Şükür, nimeti artırdığı gibi şekvâ da musibeti büyütür. İnsan, illa şekvâ edecekse, nefsini Cenâb-ı Hakk'a şikâyet etmelidir. Ankebût Suresi 2. ayet İnsanlar hiç imtihân edilmeden, (sâdece) “Îmân ettik!” demeleriyle (kendi hâllerine)bırakılıvereceklerini mi sandılar? Ankebût Suresi 3. ayet And olsun ki (biz), onlardan öncekileri de imtihân ettik; Allah doğru söyleyenleri de muhakkak bilir, yalancıları da muhakkak bilir. Zümer Suresi 49. ayet Fakat insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir ni‘met verdiğimiz zaman: “(Bu) bana ancak (bendeki) bir bilgi sâyesinde verildi”(1) der. Hayır! O (kendilerine verdiğimiz ni‘metler) bir imtihandır; fakat onların çoğu bilmezler. Teğâbun Suresi 15. ayet Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihandır. Allah ise, büyük mükâfât ancak O’nun katındadır. |
Konu Sahibi MusabBinumeyr 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Bİr fİrakın ardından | Makale ve Köşe Yazıları | YaŞuHa | 1 | 2630 | 09 Aralık 2013 22:01 |
Hikaye okumakta fayda var | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | GÖKCEN_AZRA | 2 | 2480 | 25 Kasım 2013 14:27 |
Köle Olabilmek | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | mehmet akif2 | 2 | 2555 | 17 Kasım 2013 13:01 |
Nereye atıyorsun adımlarını /medineweb | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | su damlası | 3 | 2651 | 17 Kasım 2013 12:50 |
Suriyeli Kardeşimizin Feryadı | Videolar/Slaytlar | YaŞuHa | 1 | 1958 | 10 Kasım 2013 13:57 |
04 Şubat 2019, 18:53 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Şükür, nimeti artırdığı gibi şekvâ da musibeti büyütür. İnsan, illa şekvâ edecekse, nefsini Cenâb-ı Hakk'a şikâyet etmelidir. Ankebût Suresi 2. ayet İnsanlar hiç imtihân edilmeden, (sâdece) “Îmân ettik!” demeleriyle (kendi hâllerine)bırakılıvereceklerini mi sandılar?
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
04 Şubat 2019, 19:46 | Mesaj No:3 |
Aslinda kafami kurcalayan cok sey var örnegin yasadigim ulkede EN BUYUK gunahlari isleyenler hala dort dortluk hayat yasiyor istedikleri oluyor yani Bunuda ALLAH istemese yapamazlar, yani demek istedigim bende buradayim genc yasimda seker hastasi oldum kalp sizlamasi hastaligina yakalandim midemde ülser cigerde yaglanma ve dalagimda buyume oldu icki icmem cok yemem cok konusmam saglikli yasamak icin demek istedigim bu dunyada da az gulsem olmazmi Bu sikayetmi olur simdi ?
| |
04 Şubat 2019, 22:58 | Mesaj No:4 | |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 | Alıntı:
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35) Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!BAKARA 155 Buyurup malımızla canımızla imtihan olacağımızı bildirmiyormu Allah azze celle.. Biz kullarının bu duygu acziyetine düşeceğimizi en iyi bilen Allah, kullarına çıkış yolunu ve reçeteyide sunuyor. "İnsan olmanızın gereği böyle hissedebilirsiniz, düşünebilirsiniz..Ama bunların hepsi geçici dünya hayatının imtihanlarından biri değilmi?..Sabredip, müjdelerle mükafatlanmakta senin elinde, isyan edip kaybedenlerden olmakta senin elinde.Hesap gününün varlığına inanan müminler olarak dğnyaya göbeğinden bağlı zevkü sefa içinde yaşayanlara, Karun gibi mal içinde yüzenlere imrenmeyin " mesajıdır bu. Son cümlenizi çok samimice ifade edilmiş bulduğumu söylemeden edemicem Allah şifa versin...Dimi ya şunca hastalığın kederin içinde azıcık gülsem hatamı suçmu günah mı isyan mı Bence değil...Hastalıklar moralle, gülümsemeyle, sosyalleşmeyle düzeliyor.Bütğn yaşananlara karşı güçlü hale getiriyor, hatta hastalığı kabulleniş ve Rabbine şükür kapılarını aralıyor. Sabredip derdin hastalığın Allahtan geldiğini bilip, gülebilmek hamdin, şükrün bir göstergesi. Diğer türlüsünü Düşünsenize..İnzivaya çekilip, hayattan elinizi eteğinizi çekip sürekli hastalığınızla hemhal olduğunuzu Bırakın iyileşmeyi, isyana ve türlü olumsuzluklara sebebiyet verecek ruhsal bunalımları tetikleyen durumlar ortaya çıkar... Hastalıklara sabretmek demek , gülmeyin, konuşmayın, insanlardan, sosyal hayattan soyıtlanın hasta hasta yatın demek değil, aksine bütün bunlarla beraber gülümseyin başkalarına da umut olun demektir...Allah bizleri sıratı mustakim üzere eylesin..
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ | |
05 Şubat 2019, 00:17 | Mesaj No:5 | |
Alıntı:
| ||
05 Şubat 2019, 00:38 | Mesaj No:6 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
Bundan sonrası karışıkmış hakkaten)) Allah feraha çıkarsın yollarımızı..
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Mü'minin Silâhı: Sabır ve Dua/Abdulkadir Seven | Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 07 Ekim 2018 19:46 |
Allah-u Teâlâ Mü’minin Günahını Affetmek İçin Ona Musibet Verir | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 08Haziran 2011 00:57 |
Mü’minin Kıyametteki Durumu | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 08Haziran 2011 00:54 |
Niçin kadının birden fazla erkekle evlenme hakkı yoktur? | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 24 Eylül 2008 14:03 |
Ümmül-Mü'minin Hazret-i Hafsa | Medine-web | Ashab-Kiram(r.a) | 1 | 19 Ağustos 2008 14:05 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|