Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Muhtelif Konular

Konu Kimliği: Konu Sahibi YaŞuHa,Açılış Tarihi:  17 Kasım 2011 (13:28), Konuya Son Cevap : 17 Kasım 2011 (13:28). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 17 Kasım 2011, 13:28   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:30
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Niçin yaratıldın?

Niçin yaratıldın?

NİÇİN YARATILDIN?

ÖNCE RUHLAR ALEMİNDEYDİN



Tüm insanlar ve sen ruhlar aleminde iken Rabbine söz vermiştin. Hatırlayamayabilirsin. Gerçi ben de hatırlamıyorum ama Rabbimiz kendisiyle ahitleştiğimizi Kur’ân-ı Kerim’de açıklıyor:

“... Hani Rabbin adem oğullarından, onların bellerinden soylarını dışarı aldı ve ben sizin Rabbiniz değil miyim diyerek kendilerini birbirlerine şahit tutmuştu da onlar da evet şahitiz demişlerdi.” (Araf: 7/172)

Ruhlar aleminde iken Rabbimle nasıl bir ahitleşme yaptım? Allah’ı ‘Rabb’ olarak kabul etmek ne demek? ahitleşmenin bana ne artısı olabilir ki diye düşünebilirsin.

İnsanları yaratan Allah-û Teâlâ insanların nasıl bir fıtrata sahip olduğunu, neleri anlayıp anlayamayacağını, bir mesele karşısında nasıl tavır alacaklarını ve akıllarına nelerin gelip gelmeyeceğini bilir.

1400 küsür sene önce böyle bir ahitleşmeyi yaptığını hatırlatan Rabbin, 1400 küsür sene sonra da kendi kendine böyle bir soru yönelteceğini bildiği için sorunun cevabını çok önceleri sana bildirmiş. Sorunun cevabını okuyalım:

“Hani kıyamet günü ‘bizim bundan haberimiz yoktu’ demeyesiniz diye...”

Yarın Rabbinin huzurunda sıkıntıya düşmemen için Rabbinin sana olan sıcak ilgisini okuyabildin mi?

Ruhlar aleminde Allah’a kul olacağına, onun emir, yasak ve tavsiyelerine uyacağına söz verdikten sonra; bir kadın ve bir erkeğin birleşmesi sonucu dünyaya merhaba dedin.

Kendilerine anne ve baba dediğin işte o iki insanı Rabb’in seçip senin hizmetine verdi.

Daha sonraları o iki (anne-baba) koruyucunun gözetiminde belirli bir yaşa kadar geldin.

Daha ilkokul çağına gelmeden yakın çevren tarafından senin için;

– Bizim çocuğumuz doktor ya da çok zengin iş adamı olacak!’ denilerek ileriki hayatına yön vermeye çalışmış olmaları dünyaya geliş amacını unutturmuş olabilir. Kendimden biliyorum. Benim için de aynı şeyler söylenmişti.

Ama şuna inan ki dünyaya doktor ya da mühendis olmaya gelmedik!

Doktor ya da mühendis olmayalım demiyorum. Yanlış anlaşılmasın. Daha sağlıklı yaşamamız için gerekli olmasına rağmen yaratılışımızın asıl amacının bu olmadığını anlatmaya çalışıyorum.

- Konumuza dönelim istersen...

Önsöz kısmında da dediğimiz gibi dünya meşgalesi niçin yaratıldığını unutturmuş olabilir.

Yaratılış sebebinin anlaşılmasına katkıda bulunacak bir dosya açarak çevremizde neler olup bitiyormuş bir bakalım:








Dünyaya gözünü açtığından itibaren daha güzel ve daha rahat yaşaman için fıtratına, özel zevklerine ve damak tadına uygun şeylerin yaratılmış olduğunu görürsün.
3 farklı canlı (insan, bitki ve hayvan) ve sayısız cansız türüyle karşılaşırsın. Yaratılan varlıkların bir çoğu hayatında önemli yerler edinirler. Ne gibi?
- Dağdaki yeşil ottan bana ne! ya da denizdeki yosunun bana ne faydası olacak? diye düşünebilirsin.
Ama zihnini şöyle bir harekete geçirdiğinde dağdaki yeşil otun sofrana süt olarak geldiğini, denizdeki işime yaramaz dediğin yosundan, diş dolgusu yapıldığını görür:
– Tüm bunlar benim için mi?’ dersin.
Evet... Tam bunlar senin için...
Senden binlerce kilometre uzaktaki yıldızlar, bulutlar, rüzgârlar, yağmurlar, hatta dağlardaki yabani otlar bile bir şekilde sana hizmet ediyorlar. Hem de akıllara durgunluk verecek bir şekilde... Nasıl mı?

Sana Hizmet Eden Varlıklar: YILDIZLAR


‘Gökteki yıldızların bana ne faydası olacak? diye bilirsin. Hemen anlatayım:
“Kara ve denizin karanlıklarında, kendisiyle yolu bulmanız için size yıldızları yaratan O’dur...” (En’am: 6/97)
Bir anlık kendi yönünü şaşırmış bir gemide hisset...
Kuzeye doğru yol aldığında ancak karaya yaklaşacağını aksi halde okyanusun göbeğinde deli danalar gibi bir sağa bir sola gideceğini düşün.
Kuzeyin ne tarafta olduğunu kime soracaksın? Pusulanı da yanına almayı unuttuğunu var sayalım.
Ne yapabilirsin?
Bence ellerini açıp:
– Allah’ım beni buradan kurtar!... Bana kuzeyi gösterecek bir delil! dersin.
İşte seni düşünen Rabb’in sen doğmadan önce pusulayı dünyanın her tarafında gözükecek bir şekilde gökyüzüne yerleştirmiş.
İşte O yıldızlar hem yolda kalmışlar için bir pusula, hem şairler ve ressamlar için birer malzeme, hem de karanlık gökyüzünü aydınlatan birer flaşdırlar...

Rüzgârlar

Sanıldığı gibi rüzgârlar sadece çatıları uçurmak ya da saçları dağıtmak için yaratılmamışlardır. Ya da tek vazifeleri bunlar değildir.
Dudağını uçuklatacak bir şey söyleyeyim mi! ‘kokladığın ya da reçelini yapıp yediğin gülün arkasında rüzgâr var... Ne alaka! mı?
“Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik... (Hicr: 15/22)
Fen kitaplarında bitkilerin rüzgârlar vasıtasıyla döllendiğini okumuşsundur.
İşte O rüzgârlar; hem gül’ü koklamana yardımcı oluyor hem de boş bardağına suyun dolmasına... Nasıl mı?..
“O, (yağmur) rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgârları gönderendir. Onunla ölü (kupkuru) bir bölgeye can verelim, hem de yarattığımız nice hayvanlara ve insanlara onunla su verelim diye gökten tertemiz bir su indirdik. (Furkan: 25/48)
Bulutlar gökyüzünde dev bir surahi, rüzgârlar ise sanki bir el...
Rüzgârın sana olan ilgisi ve hizmetleri bunlarla sınırlı değil tabii ki...
“Savurup kaldıran (rüzgâr)lar...” (Zariat: 56/1)
Temizlik işçileri de diyebilirsin. Görevini mükemmel yapan bir işçi...
Sokağındaki kâğıtlar, izmaritler ve çöp kırıntıları seni rahatsız edebilir... İşte günün 24 saati mesaisi olan rüzgârlar; belediyeye bağlı temizlik işçileri gibi gelir ve sokağını tertemiz yaparlar.
Aynı rüzgâr yaz aylarının vazgeçilmez birer vantilatörleridir aynı zamanda...
Gökyüzü hizmetçileri ekibine bağlı bir de bulutlardan bahsederek yeryüzündeki hizmetçiler grubunu inceleyelim.

Bulutlar


Ya da yaz aylarının şemsiyesi... İnsanın beynini haşlayan güneşin ısısını düşüren ya da ateş oklarına bir kalkan gibi karşı koyan bir fedai...
Gökyüzünde dev bir sürahi gibidirler aynı zamanda...
Bulutlar ressamlar için birer malzemedirler.
Gökyüzündeki bulutlar bazen şekilden şekile ve renkten renge girerek hem insanların duygularıyla oynarlar hem de ressamların ekmeğine yağ sürerler.
Bir bakarsın hallaç pamuğu gibi mavi bez üzerine dağılmış birer pamuk...
Bir bakarsın güneşi arkasına almış kızıl bir çöl... Bir bakarsın omuz omuza vermiş dev bir kara dağ...
Gökyüzü tablosunda 5 dakikada bir görüntülerini değiştirerek izleyicilerini hayrete düşürürler... Ve tüm bu hareketlenmeler senin duygularına hitap etmek için!..
Göktekilerin hayatımıza olan etkilerini az çok anladık zannediyorum. Şimdi de yeryüzündeki diğer komşularımıza bir göz atarak yaratılışımızın sebebinin kapısını aralayalım.
Malumunuzdur ki dünyamızda sadece bizler yokuz. Aynı odayı, hatta aynı sofrayı bile sineklerle paylaşacak kadar iç içeyiz. Sadece bizler varız dememek için bu misali verdim.
“Göklerde ve yerde nice belgeler vardır ki (onlar) yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler.”(Yusuf: 12/105)
Bu ilahi uyarıyı sakin bir kafayla düşündüğümüzde çevresinde olup bitenlere kör ve sağır olanlara bir sitemin olduğunu görürüz.
“... Yerde nice belgeler vardır ki... yüzlerini çevirerek geçerler.”
Gökteki belgeleri1 az da olsa inceledik.

Yerdeki Belgeler/Yeryüzü Komşularımız


Dünyaya merhaba dediğinde zaten diğer canlılar kullanım alanlarını işgal etmiş ve hayatlarını yaşıyorlardı.
Yeryüzündeki yakınların bir ev imar etmiş; böcekler ve sinekler, sen doğmadan önce evini paylaşmışlardı. Aynı ortamda geceleyip sabahlamıştın.
Yaşayış olarak onlarla ortak özelliklerimiz vardır. Biz insanlar acıkınca yemek yeriz, hayvanlar da acıkınca yerler. Yorulunca uyuma ihtiyacı hissederiz, hayvanlar da yorulunca uyurlar.
Biz insanlar cinsel ihtiyacımızı gidermek ve neslimizin devamı için evleniriz, onlar da ihtiyacını gidermek için hemcinsleriyle cinsel ilişkiye girerler.
Biz insanlar ölmek istemeyiz ve ölmekten korkarız, hayvanlar da ölmekten korkar ve kaçarlar.
Dikkat ettiysen bir çok ortak özelliklerimiz var. Hayvanlar da aynı yerkürede yaşıyor bizler de... Hayvanlar da ölüyor bizler de... Bitkiler de yaşayıp ölüyorlar bizler de...
Yeni bir dosya daha açıp önce biz dışındaki varlıkların yaratılış sebebini görelim, sonra da yaratılışımızın gayesini öğrenelim.

İNSAN DIŞINDAKİ VARLIKLAR NİÇİN YARATILDILAR?


Kitapçığımızın başında da dediğim gibi dünyamızda üç farklı canlı ve sayısız cansız türleri var. (Konunun daha iyi anlaşılması için kendini ay’a çıkmış dünya ve içindekilerine bakıyormuşsun gibi hissederek oku/düşün)
Bizleri diğer canlılardan ayıran tek özellik; ‘düşünce’ ve ‘irade’nin olması... Aksi halde yaşayış olarak hayvanlardan pek de farkımız olmaz.
İşte şimdi soruyoruz:
– ‘Bizim dışımızdaki varlıklar niçin yaratıldılar? Bu soruyu Allah’a (c.c.) soruyoruz. Allah ta bizlerin bu tür sorular soracağımızı önceden bildiği için hayat kitabımızda açıklamış. Okuyoruz;
“Göklerde ve yerde olan herşey. Allah’ı tesbih eder...” (Hadid: 57/1)
İlk arabaşlığımızı hemen atalım;

a) Allah’ı Zikretmek / Tesbih Etmek İçin Yaratıldılar:


– Kimlerdir bunlar?
– Yerde ve gökte olanlar...
Mesela?
... havada kanadını çırparak uçan (sıra sıra) kuşlar bizzat Allah’ı tesbih ederler.Her biri duasını da tesbihini de bilir. Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilendir. (Nur: 24/41)
Düşünsene bir; Kuşlar Allah’ı zikrediyorlar... O’nu anıyorlar... Allah’ı övüyorlar... Havada, karada, hatta kafeste... Nasıl mı? Öğrendikleri şekilde...
Niçin ve nasıl zikrediyorlar?
Nasıl zikrettiklerini bilemem...[1] Ama niçin zikrettikleri hakkında bir iki kelam yapabilirim:
– Allah (c.c.) kendilerinden övgüler beklediği için...
– Kendilerine hayat hakkı tanıdığı için...
– Kendilerine uçma ve avlanma yeteneği verdiği için...
– Allah’ın büyüklüğünü ve gücünü bildikleri için...
– Allah’ın övgüyü ve anılmayı hak ettiğini bildikleri için...
– Allahû Alem...!
O’nu gökgürültüsü övgü ile vemelekler korku içinde tesbih ederler,noksanlıklardan uzak tutarlar... (Rad: 13/13)
Kuşları anladık da, gök gürültüsü nasıl ve niçin Rabb’ini tesbih ederler?..
Sanki bir ses;
– Onlar da siz insanlar gibi birer mahlukturlar. Onlar Allah’ın büyüklüğünü ve var oluş gayelerinin Allah’a kulluk olduğunu biliyorlar... diyor.
Göklerde ve yerde bulunanlar ve onların gölgeleri de ister istemez sabah akşam Allah’a secde eder(ler). (Rad: 13/15)
Canlı varlıkların Allah’a şükretmeleri Allah’ın kendilerine hayat vermesi için diyelim... Peki ya gök gürültüsü? ya gölgeler?
Dikkat edersen insan dışındaki tüm canlı ve cansızlar Allah’ı zikrediyorlar. Buna insanların ve tüm varlıkların gölgeleri de dahil...
Bir kaç sahife daha sabredersen insanların yaratılış gayesini anlatacağım inşaallah.
İnsan dışındaki varlıkların yaratılış gayesinden bahsediyorduk;
“O ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı...” (Bakara: 2/29)
Âyeti tefekkür etmeden önce hemen ikinci ara başlığımızı atalım:

b) İnsanlara Hizmet Etmek İçin Yaratıldılar.


“O ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı...” (Bakara: 2/29)
• Yeryüzünde neler vardı?
– Denizler ve Irmaklar vardı...
• İnsanlara nasıl hizmet ederler?
– Ulaşım kolaylığı balıklara depo olmakla, yazın serinleterek...
• Yeryüzünde başka neler vardı?
– Bitkiler vardı...
• İnsanlara nasıl hizmet ederler?
– İnsanların yaşaması için gıdaya ihtiyacı var. Onlar da yaşamamız için hayatlarını feda ederek...
• Yeryüzünde başka neler vardı?
– Hayvanlar...
• İnsanlara nasıl hizmet ederler?
– Bazıları etiyle, bazıları eti ve sütüyle, bazıları derisiyle, bazıları binek olarak, bazıları kulaklarımızın pasını gidererek[2]...
• Yeryüzünde başka neler vardı?
– Toprak, su ve ****ller...
• İnsanlara nasıl hizmet ederler?
– Bina yapımında, ekinlerin yetişmesinde, temizlikte, araç ve gereçlerin yapılmasında hizmetlerini görmek mümkün.
Şimdi de gökyüzü hizmetçilerini görelim;

Gökyüzü Hizmetçileri


‘Adetleri üzerine (yörüngelerinde) seyreden güneşi ve ay’ı sizin faydalanmanız için verip geceyi ve gündüzü size faydalı kılan O’dur.’ (İbrahim: 14/33)
Yine soralım
• Gökyüzünde neler var?
– Güneş, ay, yıldızlar, bulutlar...
• İnsanlara nasıl hizmet ederler?
– Isıtarak, geceyi aydınlatarak, yön buldurarak, güneşden gölgeleyerek, suyumuzu gökyüzünde depolayarak...
• Gökyüzünde başka neler var?
– Gece ve gündüz...
• İnsanlara nasıl hizmet ederler?
– Dinlenmek için yatağına uzanan insanlar için birer yorgan olarak, çalışmaları için çarşı ve pazarı aydınlatarak...
İşte burada durup biraz düşünelim;

Dünya ve İçindekiler Niçin Biz İnsanlara Hizmet Ediyorlar?


Arılar; bal, İnekler; et ve süt, Denizler; balık, Güneş; ısı vererek hem bizlere hizmet ediyorlar hem de Allah’ı zikrediyorlar...
Peki niçin hizmet ediyorlar?
Bu sorumuza da iki başlık atarak incelemeye alalım.
1) Allah (c.c.) emrettiği için.
Öyle ya! Madem yaratıcıları Allah-û Teâlâ, elbette Allah’ın dediği olacak. Çünkü yarattıklarının tasarruf yetkisi kendisine ait. Haliyle;
– İnsanlara hizmet edin, dendiğinde hiçbir varlık bu emrin dışına çıkamaz...
2) İnsanlardan birşeyler talep etmek için
Yani şunu demek istiyorum;
– Allah-û Teâlâ dünya ve içindekilerini hizmetimize vermekle bizlerden birşeyler talep edebilir...
Ne gibi;
Lüks bir restauranta gittiğini ve garsonların ikide bir masana yemek ve tatlılar getirdiğini düşün!
Sofrana konulan her yemek için senden yemeğin parası talep edilir. Aksi halde bulaşıkhane kaçınılmaz olur. Ne demek istediğimi anladın zannediyorum.
Düşünsene bi;
• Allah (c.c.); güneşiyle seni ısıtacak;
– Ve Allah (c.c.) senden birşeyler talep etmeyecek!
• Denizleri ve ırmakları hizmetine verecek
– ‘Ve Allah (c.c.) senden bir şeyler talep etmeyecek!
• Rüzgâr ve bulutları hizmetine verip seni gölgeleyip sulayacak;
– Ve Allah (c.c.) senden birşeyler talep etmeyecek!
• Göz zevkine uygun manzaralar yaratacak;
– Ve Allah (c.c.) senden birşeyler talep etmeyecek!
• Ulaşımın için katırlar, eşekler, arabalar, uçaklar ve daha nice şeyler yaratacak;
– Ve Allah (c.c.) senden birşeyler talep etmeyecek!
• Cinsel ihtiyacını gidermen için karşı cinsten insanlar yaratacak;
– Ve Allah (c.c.) senden birşeyler talep etmeyecek!
• Görmen için; gözler, işitmen için; kulaklar, akledip adam gibi yaşayıp kendisine kulluk yapman için; akıl verip hislerle donatacak;
– Ve Allah (c.c.) senden birşeyler talep etmeyecek!
Kısacası dünya ve içindekilerini emrine verecek ve senden de hiçbir şey talep etmeyecek!
Böyle birşey mümkün mü sence?
Bu sahifeye kadarki yazıları dikkatli bir şekilde okuduysan; şimdi sıralayacağım maddelerden en az biri mutlaka aklına gelmiştir diye düşünüyorum.
Neler olabilir bunlar?
a) Madem yaratıldım, yaşayabilmem için gerekli malzemeler bir şekilde yaratılmak zorundaydı!.. (Haşa, haşa!..)
b) Başı boş yaratıldığıma inandığım için benden birşeyler talep edileceğini zannetmiyorum doğrusu...’
c) Benden birşeyler talep edebilir... Bu onun gayet doğal hakkıdır...
d) Niçin yaratıldığımı biliyor fakat bir türlü bilgimi pratiğe geçiremiyorum... Tembellikten tabi...
e) Niçin yaratıldığımı ve diğer canlı ve cansızların bana niçin hizmet ettiklerini biliyor ve elimden geldiği kadar teşekkürümü yapmaya çalışıyorum.
f) Beni bu kadar ince düşünüp dünya ve içindekilerini hizmetime veren yaratıcıya teşekkür etmek istiyorum. Fakat nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum?
Eğer bu altı değişik fikirlerden en az biri aklına gelmişse işimiz kolay...
Eğer ‘a’ seçeneğindeki fikre katılıyorsan sana birşeyleri hatırlatmak isterim.
• Tek gözle de yaşardın.
• Bir ayağı sakat olarak da yaşardın.
• Tek böbrek ve tek kulakla da yaşayabilirdin.
• Dört kök diş’le de yaşayabilirdin.
• Tek kol’la da yaşayabilirdin.
• Kaş’sız, kipriksiz ve kel olarak da yaşayabilirdin.
• Konuşamadan da yaşayabilirdin.
Yaşayabilmen için olmazsa olmazları sıralayalım;
• Hava
• Su
• Güneş
• Ekmek ve en az 3 çeşit katık...
Sence; sana, sadece yaşayabilmen için gerekli malzemeler mi verildi?
Ne demek istediğimi anladığını düşünüyorum.
Eğer ‘b’ seçeneğini düşünüyorsan sana Allah’ın ayetlerini hatırlatıp düşünmeni isterim.
‘Yoksa insan başıboş bırakılacağını mı sanır?’ (Kıyamet: 75/36)
Allah (c.c.) seni en şerefli bir biçimde yaratsın, yedirsin, içirsin, dünya ve içindekilerini hizmetine versin ve senden birşeyler talep etmesin!
Senin ne özelliğin var? Allah’tan (c.c.) alacağın var da hesaptan mı düşüyorsun? (Haşa!)
Eğer ‘f’ seçeneğindeki tahminimi düşünüyorsan, Allah için samimi olduğuna ve bazı şeyleri sorgulamaya başladığına kanaat getiririm.
Asıl konumuza geçebiliriz artık:
Allah (c.c.); teşekkür bekler.
– İnsanları yoktan varedip dünya ve içindekilerini hizmetine ve emrine sunan Allah-û Teâlâ’nın teşekkür beklemesi zaten onun en doğal hakkı diye düşünüyorum.
Eğer Allah’a (c.c.) teşekkür etme ihtiyacı hissettiysen; bu sahifeden sonraki yazıları biraz daha dikkatli bir şekilde okumanı tavsiye ederim.

Dördüncü Bölüm

ALLAH (c.c.) SENDEN NE İSTER?


– Beni bu kadar nimetlere boğan, dünya ve içindekilerini hizmetime sunan Rabbim benden teşekkür bekler.
Dediğini duyar gibi oluyorum. Umarım yanılmıyorumdur. ‘Soralım bakalım Allah’a; senden ne istiyor?’
“(O) istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkarsanız, onu sayamazsınız. Gerçekten insan çok zalim ve çok nankördür.” (Sebe: 34/14)
‘O halde beni (ibadet ve itaatle) anın ki, ben de sizi (sevap ve mağfiretle) anayım; bana şükredin (itaatsizlikle) bana nankörlük etmeyin. (Bakara: 2/152)
a) Allah (c.c.) sana vermiş olduğu nimetler karşılığında senden teşekkür bekler. Zannedersem yukarıdaki başlığa katılıyorsun. İşte tüm bu nimetlerin sahibi kendisine teşekkür etmeyenleri nankörlükle suçluyor. Suçlamakla haklı değil mi sence?
Düşünsene bi size misafirliğe gelmişim; çay ikram ediyorsun; teşekkür etmiyorum... Yemek ikram ediyorsun; teşekkür etmiyorum... Yemekten sonra meyve getirmek ister misin?
Vallahi beni nankörlükle suçlayıp;
– İkram etmek zorunda mıyım?.. İnsan en azından bir ‘teşekkür ederim der. Fazla birşey beklemiyorum ki! dersin.
Allah (c.c.) da teşekkür etmeyenleri nankörlükle suçluyor ve suçlamakla da haklı...
Unutmadan hatırlatayım ki; Allah’ın bizim şükürlerimize ve ibadetlerimize hiç ihtiyacı yok. Yani şükretmemekle ne ona bir zarar verebiliriz ne de değerini düşürürüz. Okuyalım;
“... kim (Allah’ın nimetlerine) şükrederse, ancak kendi (fayda)sı için şükretmiş olur. Kim de (isyan ve itaatsizlikte) nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah ganidir (çok zengin ve hiçbir şeye muhtaç değildir.), hem de övülmeye layık olandır. (Lokman: 31/12)
Peki Allah (c.c.) senden nasıl teşekkür bekler: Yapılacak olan teşekkürün yerine ulaşması; ‘hem bizlerden teşekkür bekleyen mercinin dediği gibi, hem de yapılacak teşekkürün bilinçli ve yürekten olması’na bağlıdır. Nasıl mı?
Tatil için Japonya’ya gittiğini ve otel görevlilerinin; bavullarının taşınmasına yardım ettiklerini ya da iki saatlik gezi sonucunda Japon taksi şoförünün senden para talep etmediğini düşün.
Sen de teşekkür etmek istiyor fakat Japon’un senden nasıl bir teşekkür beklediğini[3] bilmiyorsun. Ne yaparsın?
Bence kılavuzuna sorar; Japon’un senden istemiş olduğu teşekkür hareketleri hoşuna gitmese de aynı el kol hareketleri yapar Japon’un gönlünü almak istersin.
Şunu demek istiyorum;
– Allah’a karşı yapılacak en güzel teşekkür (şükür/ibadet) O’nun dediği şekilde olmalı... O ne diyorsa o olmalı...
Allah-û Teâlâ senden dört farklı kanaldan teşekkür bekler.

1. Vermiş Olduğu Nimetlere Karşı Kulluk/Teşekkür.


Bu başlığımızı yeterince konuştuk zannediyorum.

2. Sanatı Karşısında Dil İle Zikir/Övgü...


Allah-û Teâlâ insanoğlunun aklına ve hayaline gelmeyecek canlı ve cansızlar yaratmakla hem kendisinin güçlü hem de çok usta bir yaratıcı olduğunu ispat ediyor.
Ve sanatı karşısında tüm insanlığa meydan okuyarak;
“... Rahman’ın yaratışında hiçbir düzensizlik göremezsin...’ diyor. (Mülk: 67/3)
Haydi hep beraber Allah’ın yaratışında bir düzensizlik, bir başıboşluluk, bir ahenksizlik bulmaya çalışalım. Bakalım bulabilecek miyiz?
Bakalım!
– Havada uçan şu kartala bakalım.
Belki gözden kaçan bir ‘defo’ bulabiliriz:
“Sanki bir ses;
– Allah (c.c.) yırtıcılık sanatını havadaki kartal üzerinde siz insanlara göstermek istiyor, diyor.
Gelen bu ses’e hak veriyorum. Çünkü; usta bir ressama bakarak sanatını göremeyiz. Ya da aşçının göbekli ve yakışıklı olması onun ustalığını göstermez. Peki sanatını nasıl ispat ederler?
Boş bir kâğıt ve boyalı kalemler veririz iddia sahibine, o da sanatını beyaz bir kâğıt üzerinde bizlere gösterir. Ne yapar?
Koyu tonlar kullanır; içimizi burkar... Açık tonlar kullanır; içimizi açar... Aşçı da hakeza...
Bizler de Allah’ın yırtıcılık sanatında en ufak bir ahenk bozukluğunu görebilmek için Kartal’ı inceleyelim.
• Kartalın gagasına bakıyoruz;
• Kartalın gözüne bakıyoruz;
• Kartalın pençesine bakıyoruz;
• Kartalın kanadına bakıyoruz;
• Kartalın avlanmasına ve avını yiyişine bakıyoruz.
• Kartalın sesini işitiyoruz;
(Belgesellerde; sarp kayalıklardaki ses yankılarını dinlemişsinizdir) Yırt. kokuyor.
• En ufak bir ahenksizlik gördük mü?
Yani O muhteşem gaga, Pençe ve kanatlı kartala;
‘cik, cik’ sesi uygun olur muydu?
Ya da kavak ağacında yuva yapması!
Bir iki misal daha verip bu kanaldan nasıl teşekkür edeceğimizi anlatmaya çalışayım.
Hem Allah’ın sanatındaki inceliği görmek hem de bir düzensizlik bulabilmek için şimdi de hayvanlar aleminden Muhabbet kuşu’nu masaya yatıralım.
Yine bir ses;
– Muhabbet kuşuyla kartalın yaratılışlarının kıyasını yapın ki sanatı görebilesiniz diyor! Bu sese kulak verip kıyasını yapalım.[4]
Şimdi de bitkiler dünyasına bir göz atalım. Belki de bunlarda bir ahenksizlik görürüz.
Bitkiler alemindeki aynı toprağı, aynı suyu, aynı hava ve güneşi paylaşan; Limon, şekerpancarı, biber ve sarmısak’ı masaya yatıralım.
• Limonu kesip tadına bakıyoruz; ‘Ekşi’
• Pancarı soyup tadına bakıyoruz; ‘Tatlı’
• Biberin tadına bakıyoruz; ‘Acı’
• Sarmısağı soyuyoruz; ‘Müthiş bir koku’
İçimden gelen ses soruyor;
– Limonu tadarken ağzınıza pancar tadı geldi mi?
– Şeker pancarını koklarken burnunuza sarımsak kokusu, ya da gül kokusu geldi mi?
Bu alemde de düzensizlik görmedik. Şimdi de cansızlar dünyasına bir göz atalım. Gökyüzünden başlayalım.
‘Yedi göğü birbiriyle uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahman’ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk ve düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bak. (Orada) Hiçbir çatlak ve kusur görebilir misin?’(Mülk: 67/3)
Seni nimetlere boğan Rabbin sanatındaki ustalığı ve inceliği göstermek için sana ve tüm insanlara seslenip;
– Hadi kaldırın gözlerinizi ve bakın gökyüzüne... en ufak bir gözden kaçma, yırtık, yama, defo ya da bir ahenksizlik görebilir misiniz? diyor.
Bizlere de bu ilahi iddiaya bir göz atmamız düşüyor.
Seni bilmem ama ben şahsen her gökyüzüne bakışta bu ilahi iddia aklıma gelir... kusur ararım... Bulamam... Belki de bulutlar gizlemiştir diye düşünür bulutsuz açık bir havada bakarım; yine kusur yok... Belki de gece karanlığı gizlemiştir deyip gündüz bakarım; yine kusur, yırtık, pırtık yok...
‘Sen ne mükemmel yaratıcısın Allah’ım der gözlerimi kusur bulmak için yeryüzündeki cansız varlıklara çevirir, ‘cam’ ve ‘ağaç dalı’nı masaya yatırırım.
Her ikisini kırdığımda kulağıma gelen ses kesinlikle tanıdık;
– ‘Şangır!’ ve ‘Hırç!! Dünyanın neresinde olursak olalım, dünyanın neresinden getirilirse getirilsin hiçbir zaman ağaç dalı kırıldığında ‘şangır’ sesi çıkmaz.
Allah’ın yarattığı herhangi bir şeyde en ufak bir düzensizliğin olmadığı kanaatine varmışsan yeni bir ara başlık atalım.

a) Allah’ın Sanatı Karşısındaki Duruşumuz/Kulluğumuz Nasıl Olmalı?


‘Onlar ki, ayakta iken, otururken, yanları üstünde (yatar) iken daima Allah’ı anar, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler):’ ‘Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru.’ (Âl-i imran: 3/191)
Hani demiştik ya yapılacak teşekkürün şeklini ve mantığını ‘nimet veren el’ belirler;
Her şeyin Rabbi; sanatı karşısında;
– Subhanallah!1 dememizi bekliyor.
‘Subhanallah’ dememizin amelimize nasıl yansıyacağını ileriki sahifelerde anlatacağım inşaallah...

3. Cennet’teki Derecemizi Artırmak İçin Kulluk Yapılır...


Kitabımızın ana fikri olan ‘Niçin yaratıldık’ sorusunu bu başlık altında inceleyelim.
Allah-û Teâlâ tüm canlı ve cansızları kendisini tesbih/zikretmesi için yarattı. Çünkü Allah-û Teâlâ zikredilip övülmeyi çok seviyor. Gerçi hakkı da...
Asıl konumuza giriş yapabiliriz artık.
“Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O Azizdir, Ğafurdur. (Mülk: 67/2)
‘Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere...’ yani; hangimiz kafasını iki eli arasına alıp;
– Allah (c.c.) beni niçin yarattı?
– Niçin Allah (c.c.) beni nimetlere boğdu?
– İnsanoğlu niçin doğuyor ve bir süre sonra da ölüyor?
– Öldükten sonra nasıl bir hayat bizi bekliyor? diye düşünerek harekete geçenleri deneyip cennetine sokmak için...
Dikkat edersen Allah-û Teâlâ bir ‘sınav’dan bahsediyor. Benim, senin ve tüm insanların katıldığı bir sınav...
Bu sınavdan alnı ak çıkmasının tek bir yolu var; O’da; ‘Niçin yaratıldığının bilincinde olup, o yolda sebat göstermek...’
Benim ve senin için Kur’an’ı araştırdım ve şu sonuca ulaştım: Allah-û Teâlâ;
– Vermiş olduğu nimetlere karşılık teşekkür etmemiz,
– Sanatı karşısında şapka çıkarmamız (övgüler etmemiz)
– Ve bu kullukta başarılı olmamız için karşılığında ‘cennet’ vaad ettiği bir sınav hazırlamış.
Kendisine yapacağımız teşekkürü bile karşılıksız bırakmayıp cennet vaad eden bir Rabb’imiz var. Ve bizim cennetimizi düşünen Rabb’imiz cennetteki derecemizin artması için bakın ne söylüyor:
“Eni yerle göğün eni gibi olan cennet için birbirinizle yarışın. Bu Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük bir lütuf sahibidir.” (Hadid: 57/21)
Dünyadaki asıl yarışın ve asıl koşuşturmanın ne olması gerektiğini okuyabilmişsen, şöyle bir soru ortaya atıp düşünelim:
– Madem bir sınavdayız ve bizlerden de ömür boyu kulluk bekleniyor; işte o zaman kazanana vaad edilen ‘cennet’i tanımamız lazım. Aksi halde gereken titizliği gösteremeyiz.
Ve soruyoruz;
– Ey Rabbimiz! kazanana vaad ettiğin Cennet’i tanımak istiyoruz. Bize tanıtır mısın Allah’ım?’
Sorularımızın cevaplarını hayat kitabımız Kur’an ve hadislerle veren Rabb’imiz sorumuzu hemen yanıtlıyor:






Beşinci Bölüm

ALLAH (c.c.) CENNETİ ANLATIYOR...


“... Sabırlarının karşılığı cennet ve oradaki ipeklerdir. Orada tahtlara yaslanırlar, orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler. Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.” (İnsan: 76/11-14)
“... sabırlarının karşılığı...” yani dünyadayken yapmış oldukları kulluktaki sabırlarının karşılığı...
Yerinde olsam dünya ve cennetteki nimetlerin kıyasını yapıp yatırımımı[5] ona göre yaparım.
“... Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmış.’(İnsan: 76/11-14)
Tamamen insan fıtratına ve zevkine uygun ifadeler... Kendini bir anlık Cennette ve en sevdiğin meyve ağacının altına uzanmış meyveleri kopardığını düşün...
Koparılması kolay... Hazmi kolay... Karın ağrısı yapmıyor... Tuvalet derdi yok... Niye bahçeme girdin diye peşinden koşan da yok... Hiçbir emek sarfetmeden gelen bir rızık...
Devam ediyoruz;
“Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.” (Tur: 52/3)
Her ne kadar imtihanda başarılı olmuş fakirlere sesleniliyor gibi gözükse de bu nimetlerin muhatabı tüm cennetliklerdir.
‘Defteri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara... Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan su kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasındadırlar.’ (Vakıa: 56/27-33)
‘Ve canlarının çekeceklerinden kuş eti (ikram edilir).’ (Vakıa: 56/21)
‘Defteri sağdan verilenler...’Niçin yaratıldığının farkına varıp Ruhlar Aleminde iken Rabbine verdiği sözü tutanlar cennet tapusunu alıp ebediyyen kalacakları meskenlerinin yolunu tutarlar...
Daha çok şehir hayatı yaşayanların duygularına hitap edildiği görülür.
Beton binalar arasında bunalan şehir insanı piknik ihtiyacı hissedip kendini yeşillikler arasına atmak ister... Yeşil ağaç altında uzanıp hemen yanıbaşında olan şelalelerden gelen su zerrecikleriyle serinlemek için neler vermez ki şehir adamı...
İşte insanların fıtratını bilen Allah-û Teâlâ, aynı ortamdan belki de milyon kat daha da güzel olan cennet hazırlayarak insanları cenneti kazanmaya teşvik etmiş... Tüm güzelliğiyle konuklarını bekleyen cennet...
– Kimlerdir bu konuklar?
Cevabını sana bırakıyorum...
Devam ediyoruz.
“... Orada rızıklarını sabah akşam hazır bulurlar. Kullarımızdan Allah’a karşı gelmekten sakınanları mirasçı kılacağımız cennet budur işte.” (Meryem: 19/62-63)
“...Orada rızıklarını sabah akşam hazır bulurlar...”
Oradaki rızık garanti altındadır. Hiçbir emek sarfetmeden, hiçbir mesai yapmadan, hiçbir ter akıtmadan ve yorulmadan rızık gelir... Orada geçim derdi de yoktur.
Sen dünyada gereği gibi kulluk etmiş, yorulmuş ve gereken sabrı göstermişsindir. Bir nevi dinlenme tesisidir cennetler... Ebedi kalmak için hazırlanmış dinlenme tesisleri...
“... Orada canların istediği, gözlerin lezzet aldığı şeyler de vardır. Sizler orada ebedi kalıcılarsınız.” (Zuhruf: 43/72-73)
Dünyadayken canının istediği herşeye sahip olamayabilirsin. Ama bir dönemlik (bir ömürlük) sabır karşılığında canın ne isterse; arzu ve isteklerine sınır konmaz, yasak ta edilmez...
Bir iki hadis okuyup asıl konumuza dönelim.
• Muaz ibn Cebel’den; Peygamber (s.a.v.):
“Cennet ehli cennete vücutları kılsız, yüzleri parlak, gözleri sürmeli ve otuz üç yaşında (gençler) olarak gireceklerdir” buyurdu.[6]
Ruhlar Alemindeyken bizleri üç farklı beden bekliyordu;
– Dünyadaki beden
– Cennetteki beden
– Cehennemdeki beden.
Dünyadaki bedeni tanıyoruz. Kemik, kan, et ve deri. En ufak bir soğuğa dayanamayan, diken bile batsa dayanılmaz sancılar veren, sakat kalma riski fazla olan bu bedenlerin aksine hiç yaşlanmayan, ağrısı mağrısı olmayan bedenler emanet edilir başarılı ruh’a...
Doksan yaşında da terk etsen bu dünyayı; genç olarak girersin cennete eğer sınavı başarırsan...
• Ebu Hureyre’den (r.a.) Resulullah (s.a.v.); “Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurdu:
‘Salih kullarıma hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen şeyler hazırladım.”[7]
‘... Hiçbir gözün görmediği...’ Güzellikleriyle başını döndüren dünyadaki manzaralar cennet güzelliği yanında birer çöp misalidir. Oradaki manzaralar baş döndürmez; ‘Bayıltır!’
‘... Hiçbir kulağın işitmediği...’ Belli ki hayal ötesi!.. Belli ki büyük sürpriz!
‘... ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen...’ Hiçbir şairin, hiçbir ressam ve hiçbir romancının aklına gelmeyen çizgi ötesi mekânlar...
Kimler konuk olacak...
– ‘Ruhlar Aleminde iken Rabb’ine söz vermiş ve dünyadaki sınavda verdiği sözü unutmayıp belirlenen şekilde yaşamış ve o hal üzere vefat etmiş olanlar...’
Cennetle ilgili ayet ve hadisler bunlarla sınırlı değil tabii ki...
Bu sahifeye kadar olan yazıların kısa bir özetini yaparsak;
Ruhlar Aleminde Rabbine; sadece kendisinin sözünü dinleyeceğine, onun dediği gibi yaşayacağına söz verip dünyaya bir damla olarak düştün.
‘Merhaba’ dediğin bu dünyada bir tek sen yoktun. Diğer canlı ve cansızların sana olan hizmetlerini ve yaratılış gayelerini gördün.
İnsan dışındaki tüm varlıklar Allah’ı zikrederler ve bu da Allah’ın hakkıdır. Allah (c.c.) insanlardan da övgüler bekler demiştik muhteşem sanatı karşısında...
Hem övgüler hem de sana bahşetmiş olduğu nimetler için teşekkür bekler... Ve bu da O’nun hakkıdır.
Gereken kulluğu yapanlara cennet vaad ederek insanların cennet için yarışmalarını tavsiye etmiştir.
Ortaya konulan ödül tanınmadığında gereken kulluk yapılamayacağına inandığımız için Rabb’imize cenneti sorduk.
Cennetin hayal ötesi ve ebediyyen var olacak güzelliklerle donatılmış; konuklarını beklediklerini gördük.
Sınavı kazananlara Cennet var...
‘Ya kaybedenlere?’





Altıncı Bölüm

ALLLAH (c.c.) CEHENNEMİ ANLATIYOR...


Bu muhteşem sanatın sahibi; sanatı karşısında kör olanlar, vermiş olduğu nimetleri göremeyip nankör olanlar ve Ruhlar Alemindeyken vermiş olduğu sözü yerine getirmeyenler için Onların yaşayışlarına layık bir mekân hazırlamıştır.
Adına da Cehennem koymuştur.
Bir de Cehennemi inceleyelim bakalım, suçluları neler bekliyor.
“Şüphesiz ki ayetlerimizi inkâr eden kâfirleri yarın ateşe atacağız. Derileri piştikçe, azabı duysunlar diye, kendilerine değiştirecek başka deriler vereceğiz. Çünkü Allah gerçekten Aziz’dir, Hakim’dir. Hükmünde hikmet sahibidir.” (Nisa: 4/56)
Yanan deri ikinci bir müdahalede acı hissettirmez. Acı duyulması için taze bir deriye ihtiyaç var. Ve bu ihtiyaç hemen karşılanır... Daha çok azap görmesi için taze taze deriler yaratılır... Her yeni deri farklı bir azabın müjdecisidir...
“İşte o kâfir olanlar için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. Bu kaynar su ile karınlarında olan şeyler ve derileri eritilir. Onlar için bir de demirden kamçılar var. Her ne zaman ateşten, onun ızdırabından çıkmak isterse, yine içine döndürülürler ve onlara: Haydi tadın yangın azabını denir.” (Hacc: 22/19-22)
Öteki alemdeki kumaşın cinsini dünyadaki yaşantın belirler. Allah’ın dediği gibi yaşarsan sana ipek elbiseler giydirilir, kafana göre yaşarsan da üzerindeki beyaz kefen çıkarılıp ateşten elbiseler giydirilir...Çıplak kalmak yok!..
Bir anlık sıcaklığı yüz dereceye ulaşmış; fıskiye altında duş aldığını hisset!.. Her damlası kafana çakılan çivi gibidir... Saçlarını döker; kel olursun... Yüzündeki derilerini eritir; fiziğin bozulur... Artık tanınmaz hale gelen bir et yığını olursun.
‘... Onlar için bir de demir kamçılar var...’
Ateşin ve kaynar suyun yanına bir yenisi daha eklenir... dünyadayken hayvanları harekete geçirmek için kullanılan bu alet; Cehennem sakininin hayvan yerine konulduğunu gösterir.
Yanık üzerine kamçılanan demirden kamçılar... İnsanın tüyleri ürperiyor...
• Kimler tadacak bu azabı?
– Niçin yaratıldığının farkına varamayıp nefsine kul olan insanlar!
• Ne zaman?
– Öldükten sonra!
“Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.” (Mü’min: 40/71)
– Kimlerin boyunlarına demir halkalar ve zincirler takılır?
– Köpeklerin, evcilleştirilmiş maymunların, insanlara saldırmasın diye bazı hayvanların!..
İşte bu cehennem denilen mekânlardaki konuklar hayvan yerine konularak ek bir azap görürler...
• Kimlerin boyunlarına tasma takılacak?
– Allah’ın kendilerine vermiş olduğu nimetleri göremeyen, Allah’ın dediklerini yapmayan ve şeytan’a kulak verenlerin boynuna...
Bir de hadisten bir cehennem mönüsü okuyalım:
• İbn Abbas’tan (r.a.) rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.):
“Ey iman edenler, Allah’tan hakkıyla korkun ve ancak müslüman olarak can verin.” (Ali imran: 3/102)
ayetini okudu ve şöyle buyurdu: “Zakkum’dan bir damla, dünya yurduna damlatılsa, dünyadakilerin yiyeceklerini acıtırdı. Öyleyse yiyeceği bu olan kimsenin hali nasıl olur?”[8]
Bir anlık Cehhennemde olduğunu düşün! (Allah muhafaza)
– Düşün ciğerini ki, ateş içine giriyor ve sen de feryat ediyorsun; fakat merhamete uğramıyorsun. ‘Dünyaya geri dönmeyeceksin’ şeklinde cevap verilince ağlıyor ve pişmanlık gösteriyorsun. Artık tövben kabul edilmeyecek ve feryadına cevap verilmeyecektir.
Orada kalışın uzamışken kendini bir düşün. Azap devam eder, üzüntü son haddine ulaşır ve susuzluğun şiddetlenir de dünyadaki içecekleri hatırlarsın. Koşar cehennemden yardım istersin. Sen azap işiyle görevli cehennemin bekçisi olan meleğin elinden kabı alırsın. Kabı alınca altından elin yanar, hararetinden ve yanmasının şiddetinden dolayı elin parçalanıp dökülür.
Sonra onu ağzına yaklaştırırsın da yüzünü yakar. Sonra onu zorlanarak yudumlayınca boğazının derisini soyar. Sonra karnına ulaşır da bağırsaklarını parçalar. Artık sen bir yazık ve helak feryadı koparırsın.
Dünya içeceklerini, onların soğukluk ve lezzetini hatırlarsın. Sonra hararetini gidermek ister ve hemen dünyada alıştığın gibi yıkanmak ve suya dalmak suretiyle serinlemek için sıcak suyun duvarlarına koşarsın. Hararet şiddetlenip te kaynar suya dalınca, başından ayağına kadar derilerin yüzülüp soyulur.
Bu sefer de daha hafiftir ümidiyle alelacele ateşe koşarsın. Sonra ateş yanığı sana iyice ağır gelir de tekrar kaynar suya dönersin. İşte sen bir ateş, bir kaynar su arasında dolaşır durursun.
Sonra cennetin içeceklerini ve sularının soğukluğunu ve hoş yaşamını hatırlarsın, bundan mahrum kalmaktan duyduğun iç yangınından dolayı kalbin parçalanır. Sonra oradaki ana, baba, kardeş ve diğer bazı yakınlarını anarsın da müzdarip ve yanık bir kalpten çıkan mahzun bir sesle onlara seslenirsin.
– ‘Ey anneciğim! Ey babacığım! Ey kardeşim! Yahut halacığım, amcacığım veya kız kardeşim! “İçecek bir su!” dersin. Onlar da sana mahrumiyetle cevap verirler.
Böylece ümidini boşa çıkartmalarından duyduğun üzüntüden, aziz ve celil olan Allah’ın gazabından dolayı onların da sana olan öfkelerini gördüğünden kalbin parçalanır.
Bunun üzerine dünyaya seni geri döndürmesi ümit ve dileğiyle derhal feryat ederek Allah’a sığınmak istersin. Fakat uzun bir müddet geçtiği halde, Allah, sana hakaret için cevap vermez. Çünkü senin sesin onun nezdinde gazaba sebep olur.Onun katında senin makamın düşüktür.[9]
Evet okuyucu kardeşim!
Allah’ın dediği gibi yaşamayanların gireceği mekânı üç aşağı, beş yukarı tanıdın zannediyorum.
Yeni bir dosya daha açalım bakalım.
Rabbimiz nasıl bir hayat sürmemizi istiyor.






Yedinci Bölüm

ALLAH (c.c.) NASIL YAŞAMANI İSTER?


‘Allah-û Teâlâ sana işini gücünü bırak çık dağa, gir mağaraya ve ölünceye kadar oradan çıkmayıp bana dua et, bana secde et ve beni zikret’ demiyor!
Yaz aylarının vazgeçilmez nimetlerinden denize de girmeyin, hafta sonraları piknik yapmayın, spor yapmayın da demiyor!
Sürekli fakirleri gözetip malının tamamını dağıtmanı, yılın tamamını oruçlu geçirmeni, ömrünü; evin, işin ve cami üçgeninde geçirmeni de istemiyor!
Televizyon ve radyo dinlememeni, gazete-dergi okumamanı da istemez!
Sanıldığı gibi Ruhban bir hayatı hiç istemez.
Peki Allah (c.c.) nasıl bir hayat yaşamamızı ister?
Fıtratına uygun yaşamanı ister:
– Sence yalan söylemek bir insana yakışır mı?
• Yakışmaz’ dediğini duyar gibiyim.
M Zaten Allah ta yalan söylememizi istemiyor.
– Sence başkasının malını çalmak insana yakışır mı?
• Yakışmaz.
M Zaten Allah ta hırsızlık yapmamızı istemiyor.
– Sence zina, iftira, dedikodu, faiz, kumar, bir insana yakışır mı?
• Yakışmaz.
Neden?
– Hiçbir insan; ailesinin fuhuş bataklığına düşmesini, hiçbir insan; dedikodusunun yapılmasını ve hiçbir insan kendisine iftira atılmasını istemez.
M Zaten Allah ta istemez...
Dikkat ettiysen Allah’ın senden yapmanı istemediği amelleri sen zaten yapmak istemiyorsun.
Çünkü Allah-û Teâlâ fıtratına uygun bir şeyi yasaklamaz.
Ne gibi;
– Deniz kenarında oltanla balık avlamana kızmaz.
– Bulmaca çözmene ya da uzanıp dinlenmene de kızmaz.
– Tatil yapmanı, resim çizmeni, duygularını şiirlere yansıtmanı da yasaklamaz.
Neden?
Çünkü fıtratına uyumlu amelleri ne diye yasaklasın ki.
Toplum içinde adam gibi yaşamak için bazı kurallar olur. Ne gibi;
– ‘Komşu haklarını, varsa işçilerin haklarını, anne-baba, kardeş haklarını gözetmek gibi...
Bunların yanında insanlarla kardeş gibi yaşamamızı tavsiye eder.
Tüm bunlara itiraz edenlere pek rastlanmaz. Asıl önemlisi bu ahlâk’la beraber insanların Allah’a kulluk yapmaları...
Allah (c.c.) nasıl kulluk bekler.
Bu sahifeye kadarki yazıları dikkatlice okuduysan Allah’ın (c.c.) senin adam gibi ve toplumla barışık yaşamanı istediğini görürsün. Bu senin faydanadır. Ama tüm bu güzel ahlâk dışında Allah (c.c.) senden sadece kendisi için bazı fedakârlıkta bulunmanı istiyor.
‘Ne gibi?’
Sana vermiş olduğu nimetler ve muhteşem sanatı karşısında ‘secde’ etmeni istiyor.
Neye secde?
– Emirlerine secde...
– Yasaklarına secde...
– Tavsiyelerine secde...
Yapacağın secde eylemiyle onurun rencide olmadığı gibi hem nankörlük sıfatından kurtulmuş hem Rabb’ine teşekkür etmiş hem de cennetteki dereceni artırmış olursun.
Tabii caizse bir taşla kuş sürüsü!
– Allah’ın senden ‘secde’ istemesinde bir mantıksızlık var mı sence?
– ‘Sadece kendisinin emirleri, yasakları ve tavsiyeleri doğrultusunda yaşamanı istemesinde bir mantıksızlık var mı sence?’
Allah-û Teâlâ senin cennete girmeni istiyor... Ve bunun için en küçük bir salih amelini bile değerlendirip bunu defterine ‘sevap’ olarak yazdırıyor.
Resulullah (s.a.v.):
“Kardeşinin yüzüne tebessümün sadakadır.” buyurmuştur.[10]
Düşünsene bir; yapacağın bir tebessümle ne zamanın koyboluyor ne onurun rencide oluyor, ne maddi bir kaybın var ne de manevi... Sence basit olan o ameli Allah-û Teâlâ defterine ecir (sevap) olarak yazıyor.
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Sizden herhangi biri gerçek müslüman olursa, işleyeceği her iyilik on misliyle yediyüz misline kadar kat kat yazılır. Yapacağı her kötülük ise aynıyla yazılır.”[11]
Bir iyilik yapıyorsun, 700 kat ecir alıyorsun. Yani bire yediyüz...Hem cennetteki derecen artıyor hem de cennetin güzelleşiyor. Bir kötülük yapıyorsun yediyüz kat ceza yerine işlediğin kötülüğün aynısı yazılıyor.
Allah’ın sana olan merhametini ve zenginliğini okuyabildin mi?
Allah (c.c.) Dil ile zikredilmek ister.
Hani demiştik ya; Allah (c.c.) muhteşem yaratıcılığı karşısında övülmek ister... Kendisini nasıl zikredeceğimizi Peygamber efendimizin diliyle bizlere öğretiyor:
Ebu Hureyre (r.a.)’den, Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
“Allah’ı tenzih ederim (subhanallah) Hamd Allah’a mahsustur. (Elhamdulillah), Allah’tan başka ilah yoktur (Lâ ilâhe illâllah), Allah en büyüktür (Allah-û Ekber)” demem, bana, üzerine güneşin doğduğu herşeyden daha sevimlidir.”[12]
Toplam telafuzu altı saniyeyi geçmeyen övgü cümleleri; güneşin üzerine doğduğu (Dünya ve içindekilerinden) her şeyden hayırlı...
Her ne kadar telafuzu kolay ve bizlere basitmiş gibi gelse de mizanda çok ağır olduğunu başka bir hadiste dile getiriyor Rabb’imiz;
Ebu Hureyre(r.a.)’den, Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
“İki kelime vardır ki, lisana hafif gelirler, mizanda ağır basarlar, Rahman’a sevgilidirler:”Hamdiyle Allah’ı tesbih ve tenzih ederim (Subhanallahi ve bihamdihi), Azim olan Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir (Subhanallahil azim)”[13]
Allah’ın büyüklüğü, sanatı ve bizlere vermiş olduğu nimetler için kendisini dil ile övdüğümüzde, hem bu övgüleri ibadet yerine sayıyor hem de günahlarımızı bağışlıyor...
Okuyoruz;
• Ebu Hureyre (r.a.)’den: Resullullah buyurdu:
“Kim günde yüz kez ‘Allah’tan başka ilah yoktur, O birdir, O’nun ortağı yoktur, mülk O’nundur, hamd O’na aittir, O her şeye kadirdir” derse on köle azat etmiş gibi olur, ona yüz sevap yazılır. Ondan yüz günah silinir. Bu dua onun için o gün akşama kadar şeytandan koruyan bir kalkan olur. Hiç kimse O’nun yaptığından daha faziletli bir amel yapmış değildir. Ancak onun okuduğundan daha fazla okuyan kimse hariç”[14]
“Kim günde yüz defa ‘Allah’ı tesbih ve tenzih ederim, O’na hamd ederim” derse, deniz kabarcıkları kadar çok olsa da hataları affedilir.”[15]
Allah (c.c.) ‘Secde’ etmeni ister.
Önceki sahifelerde de dediğim gibi Allah azze ve celle insanların; içten gelen bir aşkla, itiraz etmeden emir, yasak ve tavsiyelerine uymalarını bekler.
Allah’ın emir, yasak ve tavsiyelerinden bir kaçını hatırlatayım;
SECDE
– Yani; Namaz...’
“... Çünkü namaz, mü’minler üzerine vakitleri belli olarak farz olmuştur.” (Nisa: 4/103)
“De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabb’i Allah içindir.” (En’am: 6/162)
Allah(c.c.) namazı emretmekle insanlara ek bir lütufta bulunmuştur. Namazla hem Allah’a teşekkür etmiş oluruz, hem kötülüklerden uzaklaşmış oluruz hem de secde ederek acizliğimizi ve Allah’ın azemetini ıspat etmiş oluruz.
Allah; kendisine şirk koşulmasını yasaklıyor.
Hani demiştik ya Allah-û Teâlâ insanları yarattı ve onlara akla hayale gelmeyen nimetler vererek övgüler bekledi...
İşte Allah-û Teâlâ sadece ve sadece kendisinin belirlediği gibi yaşamamızı, sevgi ve kullukta kendisiyle beraber başka bir varlığa eş koşmamamızı istiyor.
• Şüphesiz ki Allah, (zatında, sıfatlarında ve hükmünde) kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, bundan başka (günahları) da dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak ki o, (haktan) uzak bir sapıklıkla sapmıştır.
Emir sevdiğimiz yerden... Emir büyük yerden... Emir bizleri ve seni nimetlendiren, koruyup gözeten Rabb’imizden... Emir; kendisine teşekkür etme ihtiyacı hissettiğimiz mercî’den...
Allah (c.c.) bazen tavsiyelerde bulunur.
‘Ey iman edenler, muayyen bir müddete kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın...’ (Bakara: 2/282)
İnsanlar arasında ihtilafların çıkmaması için babamızın bile yapmadığı bir nasihatı Rabbimiz yapıyor...
Niçin?
İnsanlar arasında ihtilaflar yaşayıp hakkının bir başkasına ya da bir başkasının hakkının sana geçmemesi için...
Çok sıcak bir hatırlatma... Sence de öyle değil mi?

` ` `

Allah’ın senden beklemiş olduğu ibadet çeşitleri sadece ‘secde’ ile sınırlı değil.
‘Niçin Allah’a kulluk yapılır?’ mantığını kavramışsan ya da niçin yaratıldığının farkına varmışsan işinin çok kolay olduğunu hatırlatayım.
Kitapçığımızın sonlarına doğru geldik. Eğer istersen Allah’a kul olma yarışında önde gitmenin bir kaç formülünü hatırlatıp başka bir kitapçıkta buluşalım.





Sekizinci Bölüm

KUL OLMA YARIŞINDA ÖNDE GİTMENİN YOLLARI...


Nimet veren el’i tanımak kulluğumuza renk katar. İşte bu yüzden önce Allah’ı tanımamız lâzım.

1. Allah’ı (c.c.) Tanımak


“...Kim Rabb’ine (mü’min olarak) kavuşmayı arzu ediyorsa, salih bir amel işlesin ve Rabb’ine kullukta (ibadet ve itaatle) hiçbir şirk/ortak karıştırmasın.”(Kehf: 18/110)
“... Kim Rabb’ine kavuşmayı arzu ediyorsa...” Sevdiğiyle buluşmak isteyen sevgili; en güzel elbisesini giyerek, en sevdiği parfümünü kullanarak buluşma yerine gider... Tüm bu hareketlilik kendisine şirin gözükmek içindir...
‘Ya bu sevgili Allah’sa?’
‘(Ey Muhammed!) Kullarım sana, benden sorarlarsa, ben şüphesiz onlara pek yakınım. Bana dua edenin duasını bana dua ettiği anda işitir, ona karşılık veririm.” (Bakara: 2/186)
“... Kullarım sana, benden sorarlarsa...”
Kendisini peygamberin dilinden öğrenmemizi istediği apaçık belli olan bu ilahi uyarıyı dikkate alıp Rabbimizi tanımamız lâzım... Yani nasıl bir Allah’a inanmamız lâzım?
Bunun için iyi bir esma-ül Hüsna’ya ihtiyaç var. Biz yine de bir kaç vasfını öğrenelim.
O ALLAH Kİ;
“Allah her şeyi işiten ve görendir.” (Nisa: 4/134)
• “Allah ne yaptığınızı çok iyi görendir.” (Ahzap: 33/9)
“O; yere gireni de, ondan çıkanı da, gökten ineni de oraya yükseleni de bilendir.” (Fatır: 35/31)
İnanmış olduğun Allah-û Teâlâ’nın her şeyi görmesi sana Allah’ın çok güçlü olduğunu anlatır. Fakat senin için en önemlisi; Allah’ın seni her an görmesi!..
Yoksa Allah’ın; Afrika’daki bir yerliyi görmesinin sana hiçbir faydası yok!
O ALLAH Kİ;
“De ki; Göğüslerinizin içinde olanı gizleseniz de, açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanı da yerde olanı da O bilir. Allah her şeye kadirdir.” (Al-i imran: 3/29)
“Gaybın anahtarı O’nun yanındadır. O’ndan başkası bunları bilmez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. Bir yaprak düşmeye görsün. Mutlaka O’nu bilir. (En’am: 6/59)
Allah (c.c.) her şeyi bilir. Allah (c.c.) kalplerde geçen en ufak bir fısıltıyı bilir. Allah’ın her şeyi bilmesi O’nun gücünü ve kudretini gösterir. Fakat senin için en önemlisi ve işini kolaylaştıracak olanı; senin ne yaptığını bilmesi... Hem de günün 24 saati...
O ALLAH Kİ;
“Şüphesiz Allah dilediği hükmü koyar.” (Maide: 5/1)
Yer ve gökleri yaratan, insanlara belirli bir fıtrat veren Allah-û Teâlâ insanların nasıl barışık yaşayacağını da bilir. Ve insan fıtratına uyumlu kanunlar koyar. Hem de hiç kimseye danışmadan...
O ALLAH Kİ;
“Ey insanlar! Allah’a muhtaç olanlar sizlersiniz. Allah ise; O kimseye muhtaç olmayandır, hamda lâyık olandır.” (Fatır: 35/13)
Allah hiç kimseye muhtaç değildir. Ne bizim zikrimize ne de namazlarımıza...
Acıkınca kıvranan, sıkışınca kıvranan, bedene mikrop isabet edince kıvranan, susayınca kıvranan biz insanlar O’na muhtacız...
O ALLAH Kİ;
“Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O’dur.” (Fatır: 35/13)
Allah (c.c.) zengin; insanlar fakirdir. Zaten her sene yerden meyve ve sebze bitiren Allah-û Teâlâ zenginliğini ispat ediyor.
Dilediğine dilediği kadar mal ve evlat veriyor. Zaten sen dahil her şey O’nun.
O ALLAH Kİ;
“Göklerde ve yerde bulunan herkes O’ndan diler. O her gün (her an)bir iştedir.” (Rahman: 55/29)
İnsanlar Allah-û Teâlâ’yı;
– “Dünya ve içindekilerini belirli bir program dahilinde yarattı ve kıyameti bekliyor. Hiçbir şeye müdahale etmiyor. (Haşa)...” Olarak tanıyorlar. Oysaki hiçte öyle değil.
Allah-û Teâlâ her an kullarını gözetiyor, yağmur yağdırıyor, can alıyor, ‘can’ veriyor. Şu an bu sahifeyi okuduğunu görüyor...
Allah’ın razı olduğu ‘insan modeli’ bizim için vazgeçilmez bir ihtiyaç. Bakalım Allah-û Teâlâ kimi örnek alıp yaşamamızı istiyor:

2. Peygamberi Tanımak


“And olsun ki sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü ümit eden ve Allah’ı çokça anan kimseler için, Resulullah’ta güzel bir örnek vardır.” (Ahzap: 33/21)
Allah’ın sana vermiş olduğu bunca nimetlerden sonra ona kavuşmayı ve cennetteki dereceni artırmak için güzel bir hayat görmeyi istersin.
İşte Allah-û Teâlâ tüm insanlığa ve sana Peygamber göndererek bu ihtiyacını karşıladı.
Peygambere bak; O nasıl yaşadıysa öyle yaşamaya çalış![16]

3. Melekleri Tanımak


“O bir söz söylemeye dursun, mutlaka onun yanında görüp gözetmeye hazır biri vardır.”(Kaf: 50/18)
Yani sağ ve solunda seni gören, ne yaptığını bilen ve günün 24 saati seninle beraber olan ve görünen tüm amellerini yazan melekler vardır.
Şu an bile varlar. Onların varlığını bilmen seni kötü ortamlardan uzaklaşmana vesile olur. Biraz düşünürsen ne demek istediğimi anlarsın.

4. Hesap Gününü Düşünmek


Hani denilmişti ya insanlar başıboş yaratılmadı... Hani denilmişti ya cennet ve cehennem var ve insanlar bir sınavdan geçecekler.
Sınav sonuçları sevabı ve günahıyla mahşer gününde açıklanacak.
“Kıyamet gününe has adalet terazilerini koyarız. Kimseye en ufak bir zulüm yapılmaz. (İyiliği) bir hardal tanesi ağırlığınca olsa bile, Biz onu getiririz. Hesaba çekenler olarak biz yeteriz.” (Enbiya: 21/47)
“Her insanın amelini kendi boynuna ayrılmayacak şekilde doladık. Kıyamet günü de ona yayılmış bir halde karşısında bulacağı bir kitap çıkarırız. Oku kitabını, bugün kendine karşı iyi hesaplayıcı olarak kendin yeter(sin).” (İsra: 17/13-14)
Düşünsene bi... Allah’ın huzurunda defterin açılmış ve yapmış olduğun kötülükler okunuyor...“Yer yarılıp beni yutsaydı da bu duruma düşmeseydim” Derdin.
Gerçi henüz ölmedin? Allah’ın sana verdiği tövbe fırsatı ölünceye kadar devam eder.






Dokuzuncu Bölüm

TAVSİYELER


1. Herhangi bir ‘şeyh’e ya da herhangi bir tarikata bağlıysak, Kur’an ve Sünnete ters bir amel nasihat ettiklerinde önce ikaz etmeli, anlamak istemediklerinde ise ilişkilerimizi kesmeliyiz.
2. Eğer umutlarımızı kabirdeki zatlara bağlamışsak, bir an önce tövbe edip; her dua’yı işiten ve her dua’ya icabet eden Allah’a umut bağlayalım. Çünkü yatan zat Peygamber dahi olsa dualarımızı işitip cevap veremez...
Oysa ki Allah-û Teâlâ hiç bir şeye muhtaç değildir. Zengin ve her dua’yı işitendir.
Hep merak etmişimdir; insanlar neden kabirdekilerine umut bağlayarak evlat, zenginlik, eş, iş, mal, mülk isterler?
Hem namazlarında “Ancak sana ibadet eder yalnız senden yardım dileriz” derler hem de araya aracı koyarlar... Bu nasıl bir mantık?.. Vallahi buna şeytan bile güler.
(Haşa) Allah (c.c.) duaları işitmiyor mu? (Haşa) Allah (c.c.) kullarını gözetmiyor mu? (Haşa) Allah (c.c.)’ın sekreterlere mi ihtiyacı var? Yoksa Allah’tan umutlarını mı kesmişler de şeyhlere başvuruyorlar.
Kur’an’ı açıp bakalım Rabbimiz ne buyuruyor;
“Allah’tan ümidini ancak kafirler keser.” Evet... Her şeyin Rabbi böyle buyuruyor. Allah’tan ümidini kesmek, kafirlerin vasıflarından bir şube olduğunu söylüyor. Bunu ben demiyorum...
3. Tek ilahımız Allah’ı gereği gibi tanımalı, diğer ilahların aciz, zavallı, işitmeyen, yaptırım gücü olmayan ve her haliyle muhtaç olduğunu net bir şekilde görmeliyiz.
4. Ne tür ilahları ret ettiğimizin bilincine vararak “Lâ ilâhe illâllah” deyip kalple tastik, dille söylem, ve bedenle de pratiğini yapmalıyız.
5. Allah’la beraber herhangi bir ilaha tapmışsak, güzel bir tövbeyle onlardan vazgeçip; her duayı işitip icabet eden, hiçbir kimseye muhtaç olmayan ve kullarını her an gözeten Allah’a yönelmeliyiz.
6. İmtihan kılavuzumuz olan Kur’an’la aramızdaki tüm engelleri atıp, Kur’an ve sünnete yönelmeliyiz.
“Andolsun ki biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Peki var mı öğüt alıp düşünen?”
7. Kur’an’ı anlamak; Kur’an’ın sahibini tanımaktan geçer düşüncesiyle Rabbimizi tanımak için 99 isim ve sıfatını anlayarak ve üzerinde tefekkür ederek öğrenip düşünelim.
8. İmtihan dünyasında başarıya giden yol Peygamber efendimize tabi olmaktan geçtiği için peygamberin hayatını öğrenip yaşamaya çalışalım.
9. Allah’ın kendilerinden razı olduğu ve dinimizin bizlere kadar ulaşmasını sağlayan sahabelerin hayatını okuyup öğrenelim.
10. Allah’ın razı olmadığı insanların (kafirlerin, fasıkların) karakteristik yapısını Kur’an ve hadislerden öğrenelim.
11. Başıboş yaratılmadığımızın bilincine varıp; konuştuğumuz her harfin ve yaptığımız en ufak bir eylemin, hatta içimizde geçirdiğimiz herhangi bir düşüncenin Allah-û Teâlâ tarafından işitildiğini ve görüldüğünü unutmayalım.
12. Adem (a.s.)’den bu yana, kıyamet gününe kadar yaşayacak ve bizlere düşman olan şeytanın emekli olmadığını unutmayalım.
13. Günün yirmi dört saati Rabb’imiz tarafından gözetlendiğimizi unutmayalım.
14. İki kişi konuştuğunda üçüncüsünün Rabb’imiz olduğunu unutmayalım.
15. Allah’ın, insanlara şah damarlarından daha yakın olduğunu unutmayalım.
16. Başımıza gelmiş ve gelecek her musibetin Allah’ın izniyle olacağını unutmayalım.
17. Takvaya giden yolun nafile ibadetlerden geçtiğini unutmayalım.
18. Soframızdaki nimetleri hazırlayıp sunanın Rabb’imiz olduğunu ve ilk teşekkürü de Rabb’imize yapmamız gerektiğini unutmayalım.
19. İsteklerimizi ilk önce Rabb’imizden istemeyi unutmayalım.
20. Allah’ın isim ve sıfatlarını detaylı bir şekilde öğrenip, canlı ve cansızlar üzerinde tefekkür ederek Rabb’imizi tanıyıp sevelim.
21. Tek dostun Allah (c.c.) olduğunu bilip bütün hayatımızı Allah’la paylaşmayı unutmayalım.
22. Allah’ın yaratıcı sıfatını, canlı ve cansızlar üzerinde görüp hayranlığımızı sesli bir şekilde dile getirelim.
23. Rabb’imizin kullarına en yakın olduğu zamanın ‘secde’ anı olduğunu unutmadan, sevinç ve sıkıntılarımızı secde anında Rabb’imizle paylaşalım.
24. Rabb’imiz tarafından fark edilmek istiyorsak, gece namazlarına devam ederek, onu çok sevdiğimizi her fırsatta dile getirelim.
25. Gece balkona çıkıp yıldızlara, bulutlara ve aya bakarak gece ayetlerini zikredelim.
26. Unutmayalım ki Rabb’imizi tanıyabildiğimiz oranda severiz. Zikrimiz, ona olan sevgimiz kadardır.
27. Allah’û Teala’nın sürekli zikredilmek istediğini aklımızdan çıkarmayıp onu her an zikredelim.
28. İmana ve takvaya giden yolun tefekkürden geçtiğini unutmayalım.
29. Müziğin ve televizyonun tefekkür ve takvadan uzaklaştırdığını unutmayalım.
30. Allah’ın (c.c.) verdiği nimetleri hatırlayıp şükrümüzü dile getirmeye devam edelim.
31. Zümer: 39/42’de belirtildiği gibi uyuyan herkesin ruhunun teslim alındığını, vakti dolanların da ruhlarının bir daha bedenlerine dönmeyeceğini hatırlayıp, uyumanın ne kadar büyük bir risk olduğunu ve uyumadan önce istiğfarda bulunmayı unutmayalım.
32. İmtihanı kazananların gideceği mekanı (cenneti) iyi tanıyıp onu dünya hayatı karşılığında satın alalım.
33. İmtihanı kazanamayanların gideceği mekanı da iyi tanıyıp kısa ömrümüzü ebedi bir cehenneme dönüştürmeyelim.
34. İnsanın düşmanı olan şeytanın emekli olmadığını; sağdan, soldan, önden ve arkadan yaklaştığını unutmayalım.
35. Dünya hayatının tiyatro sahnesinden ibaret olduğunu, herkesin bu sahnede başrol olduğunu ve yarın sahneden ayrılıp tiyatroyu hazırlayana hesap vereceğimizi unutmayalım.
36. Yüklendiğimiz ağır emanetin bilinciyle hareket edip bunun hakkını vermeye çalışalım.
37. Gereksiz kitaplar okumak yerine, amelimize aksettirecek kitaplar okuyalım.
38. Babanın, oğlundan kaçtığı bir günde, kimsenin, başkasının yerine yanmayacağını unutmayalım.
39. Kardeşlerimizi Allah için sevdiğimizi kendilerine söyleyelim.
40. Amel defterinin, bizlere sağdan verilebilmesi için sağımızdaki meleği yoracak! Salih ameller işlemeye devam edelim.
41. Şunu da unutmayalım ki imanın kabullendiği bilgi, pratiğe yansıyan bilgidir.
42. İmtihanın, ölümümüzle sona ereceğini hesaplayıp, her an ruhumuzu teslim edecekmiş gibi ölüme hazır olalım.
43. Namazlarımızda ağlamaya çalışalım, ağlamak içimizden gelmiyorsa kendimizi zorlayalım. Unutmayalım ki taşlaşmış kalpler, ağlayarak yumuşar.
44. Kur’an-ı Kerim okurken de ağlamaya çalışalım. Çünkü Allah için ağlayan göze cehennem ateşi değmez.
45. Kur’an-ı Kerim’i sünnet ışığında anlamaya çalışalım.
46. İnfak etmeye alışıp cüzdanımızdaki paramızı, en güzel elbiselerimizi ve eşyalarımızı gözümüzü kırpmadan infak edelim. Unutmayalım ki sadaka (infak, zekat) malı azaltmaz. Çoğaltır. Ve yine unutmayalım ki, Allah için neyi terk edersek Allah (c.c.) ondan daha hayırlısını bizlere verir.
47. İsraftan uzaklaşıp mütevazi bir hayatı tercih edelim.
48. Zamanımızı Kur’an ve sünnet ışığında değerlendirelim.
49. İlk derdimiz, Rabb’imizin rızasını kazanmak olsun.
50. Cennet ile aramıza hiç kimsenin girmesine izin vermeyelim.
51. İnsanın nasıl bir yapı ve fıtrata sahip olduğunu Kur’an ve hadisten öğrenerek ona göre yaşayalım.
52. Kur’an ile dostluğumuzu, tefekkür ayetleri ile pekiştirelim.
53. Allah-u Teala’nın sevdiklerini sevmeli, diğer verdiklerine değer vermeli ve sevmediklerini de sevmemeli.
54. Cennet hayaliyle ve Cehennem korkusu ile yaşayıp, tüm iş ve özel hayatımızı buna göre tanzim edelim.
55. İslam’ı sahabelerin anladığı şekilde anlamaya ve onların yaşadıkları gibi yaşamaya çalışalım.
56. Unutmayalım ki Cennete giden yol; Allah’ı, Peygamberi ve Kur’an’ı tanımaktan geçer.

FEYZULLAH BİRIŞIK

Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi YaŞuHa 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Aile Edep demekti Şiirler ve Şairler YaŞuHa 2 2287 04 Mayıs 2014 21:47
Kardeşimize dua lütfen Dua Bölümü MusabBinumeyr 4 2563 04 Aralık 2013 19:38
Kilonuz mu Var? Sorun Değil Artık/Medineweb Diyet gün ışığı 4 2999 27 Kasım 2013 21:45
Üzüm çekirdeği mucizesi Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri YaŞuHa 2 2491 27 Kasım 2013 21:34
Peki Anne senin yüregini kim sogutacak? Makale ve Köşe Yazıları Mihrinaz 7 3352 26 Kasım 2013 20:23

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Niçin Boykot? Mihrinaz Makale ve Köşe Yazıları 0 29 Ağustos 2024 00:37
Niçin esneriz? martin Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri 13 28 Nisan 2022 12:25
Niçin Ramazan, Niçin Oruç? Medineweb Oruç-Ramazan 0 13 Temmuz 2013 22:57
NiÇiN YaRaTıLdIN ?? #RaVza# Muhtelif Konular 3 04Haziran 2011 19:53
Kur'ân niçin Arapça? Medineweb Kur'ân-ı Kerim Genel 0 20 Nisan 2011 15:41

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.