|
Konu Kimliği: Konu Sahibi YaŞuHa,Açılış Tarihi: 17 Kasım 2011 (14:30), Konuya Son Cevap : 17 Kasım 2011 (14:30). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
17 Kasım 2011, 14:30 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Rabbimizin öz geçmişe bakmıyor olmasına dikkat etmek. Rabbimizin öz geçmişe bakmıyor olmasına dikkat etmek. Rabbimizin öz geçmişe bakmıyor olmasına dikkat etmek. Allah ile dost olmak istiyorum fakat çok günahkar bir kulum.” demek çok yanlış bir ön yargı. Bu tıpkı; “Okula gitmek istiyorum ama daha önce çok uzaklaştırma cezası aldım” demek gibidir. Oysa ki Allah ile Milli Eğitim kıyaslanamaz. Samimi bir tövbe ile eskiye sünger çekilir ve hayata en güzel dost ile devam edilir. Unutmayalım ki özgeçmiş okul’a kayıt’ta, bir işe girişte, evlilikte vs. lerde kullarca önemli sayılmaktadır. Bu Allah için hiçbir şey ifade etmemektedir. Allah’ın ebedi ve en sadık dost olduğuna kesinkes iman etmek. Sadık olup olmayacağını bilmeden birçok eş, dost, arkadaş edinir, edinmek için didinir ve en azından dünyalık beraberliğimiz için onlardan gelen, gelecek olan eza ve cefalara katlanırız. Bunlar olmasın demiyoruz. Fakat biz iman ettikçe, bizi terketmeyecek olan ve salih amelin ölümümüzden sonra da yine O dostun engin rahmeti ile cennette de ebediyyen dost kalacağımızı bildiğimiz halde ondan başka Rabb Dost edinmeyi hiçte akıllıca bir hareket olarak kabul edemeyiz. İnsan iç güdüsünde ebediyyet gizlidir. Hiçbir insan psikolojikman yok olmayı kabul edemiyor. Ve inanın tek ebediyyet, Allah ile dost olmak, olabilmekten geçer. Kötü-Ceza ile geçecek olan bir ebediyyet zillettir zaten. Allah’ı kendimizin ki bilmek “Rabb diyor ki”, gibi ifadelerden kesinlikle kaçınarak, “Rabbim” - “Allah’ım” diye bahsetmek çağırmak. Özellikle son günlerde “Rabb bunu sevmiyor” vb. ifadeler kullanılıyor. “Rabb” derken herkesin ki ya da başkasının ki gibi bir mana çıkar ki, kimse emanet edildiği, anne, babasını takdim ederken “anne” “baba” demez, “annem” “babam” sondak ibir harf onun kendimize ait olduğunu bildirir. Üvey anne için başka hitaplar değil de “anne” sözcüğü kullanıldığı takdirde nasıl ki daha yakın ve içimizden biri olarak algılanılıyorsa yani buna alışılıyor ve kabul görülüyorsa; Daha önceden bizim velimiz olduğunu söyleyen “Rabb” neden Rabbimiz, velimiz, dostumuz olmasın. “Gözden uzak olan gönülden ırak olur. ” Dilde kendimizden uzak tuttuğumuz da bize uzak ve bizim değildir. Emanet olduğumuz ve emanet aldığımızı unutmadan yaşamak. Bizler dünyada misafir, anne-babamıza emanet, çoluk-çocuğumuzunda emanetçileriyiz. Buna gerçekten iman ediliyorsa Rabbimiz, bunlardan herhangi birini yanına alır veya bizi mallardan, canlardan, ürünlerden yana eksiltecek olursa, bu bizim isyanımızı değil imanımızı arttıracaktır. Vicdanı rafa kaldırmayıp, aksine yaratılana merhamet etmek. Rabbim bu konuda bana kulak verin diyor bakalım neler söyleyecek. “Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı. fiimdi onlar taşlar gibi, hatta daha duygusuz; Çünkü taşların öylesi var ki içinden nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi de var ki Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor. Sizlerin neler yaptığından Allah gafil değildir.”(Bakara-74) Bu ayetten sonra ne diyebiliriz ki? Rabbimiz taşları dahi överken, taş olamıyorsak sorun bizdedir. Kendi suçlarımızı “Kaderdir” diyerek Allah’a mal etmemek. İnsanlar kendilerine dokunan musibete bu kaderdir yani Allah’tandır derler, bir iyilik dokunduğunda ise bunu kendileri yapmış, haketmiş gibi davranırlar. Karşı taraf ne kadar suçlu görülür ve suçlanırsa o nisbette uzaklaşma meydana gelir. Hatta kalbte katılaşma kin oluşur. Bunu şöyle bir şemada görelim. İnsan islam fıtratı üzere doğduğundan kendi başına artıdır yani şanslıdır. Yarış atı olmadığımızı bilerek az, öz ve devamlı ibadet etmek. Çok okumak, çok bilmek, kuvvetli hitabet ve kalem sahibi olmak, iyi bir mü’min olmak demek değildir. Her şeyde, her yerde ve her anda Allah’ın varlığına inanarak hareket etmek, sadece ona yönelmek ve bütün hayatını ona sorarak yaşamak iyi bir mü’minin yaptığı yapması gerekendir. Allah’ın ibadetimize ihtiyacı yoktur, O yorulmaz biz yoruluruz. Yaptıklarımızın tamamının tedbir olduğunu ve takdirin kesinlikle Allah’a mahsus olduğuna iman etmek. Sonucun kendi elimizde olmadığını bilerek; olaylara, iş ve oluşlara girişilerek; zenginliğin, mutluluğun, şifanın vs. Allah’ın elinde olduğuna kesinlikle inanarak yaşanmalıdır. İçinde bulunduğumuz evrenin dünya olduğunu unutmadan ve Allah’ın evirip çevirmekte olduğu bu dünyanın iş taksimi Allah’a ait ise, biz hayal ettiğimizi değil, bize biçilen hayatı yaşarız. Ama tedbir bizim görevimiz yoksa... Burada Allah’a kulak verelim. “Eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa bil ki, onu ondan başka giderecek yoktur. Ama sana bir hayır dilerse, onun ihsanını geri çevirecek de yoktur. Onu kullarından dilediğine nasib eder. O çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Yunus-107) Başka hafız, ya da okuyuculardan Kur’an-ı Kerim dinlemek. Kur’an-ı Kerim bilen her mü’min günlük, haftalık kendi çapında Kur’an-ı Kerim okuyor. Fakat, dinlemek okumaktan daha etkileyici, dinlendirici oluyor. Kişi kendisi okuduğunda, yanlışlık yapmamak, daha çok düzeltme yoluna gidiyor ve ayetlerin etkilemesine giremiyor. Özellikle arapça bilen hafızlarda; ayetlerin müjdeleyici mi? korkutucu mu? olduğu yani, cennet ve cehennem ayetleri hemen seçilmekle beraber, insanı mağfiret dilemeye, bir daha bir daha o yüce kapıya gönderiyor. İnsanı heyecanlandırıyor, hafifletiyor, rahatlatıyor. İnsan kalbini incelten bu ilahi ayetler,inilenin ağzından değişik makamlarda dinlenerek, kalb inceldiğinden aslında yaratılana merhameti de getirir. Yaratılan fıtratına zulmediyor ve şamar istiyorsa; bu ayetlerin sahibi rahmet silleleri de gönderir (görene). Bu insan vesilesiyle de gerçekleşe biliyor. Ama dedik ya görene. Okunan ayetleri yakinen görüp, ibret alana. Kainata cebinizden değil; Kur’an’dan kalbinizden bakın. Bir tabloya “fiyatı ne kadardır” diye bakılırsa; o resimden hiçbir şey anlaşılmaz. Çünkü, resime değil fiyatına bakılmıştır. Günlük aldığımız sütün kilo ve fiyatına bakılmıştır. Günlük aldığımız sütün kilo ve fiyatına bakılıyorsa, bu sütün tadına varılmaz. Bu sütün kan ve işkembe arasında nasıl dupduru süzüldüğü hiçbir zaman görülmez. Biz sadece cebimizle görüyor ve cebimizle yaşıyorsak, kalbimiz bizim için sadece vücuda kan pompalayan bir organ ise onun çarpıntılarını duyamıyorsak problem bizdedir. Acil bir tedaviye ihtiyaç var demektir. İlaçlar 1. Kur’an’ın kainatı anlatan ayetlerine baş vurulur. 2. Bu ayetler ve kainat üzerine düşünülür, tefekkür edilir. Unutmayalım ki, bu iki ilaç hastalığımıza çare olacaktır. Ve herkes kendinin doktorudur. İlaçların yanında alınacak vitaminler 1. Gözlemlerinize bebeklik dönemindeki çocukların hayvanlarla ilişkisine dikkat edin. 2. Okuduğunuz romanların giriş kısmı ve içinde bulunulan kainat durumlarına da dikkat edilirse faydası icabıdır. Sadece Allah’a ümit bağlanmalı, ümitvar olmalı. Yaratılmış ve yok olmaya mahkum olan şeylere, şahıslara ümit bağlanıyorsa, bu ümit yok olmaya mahkumdur. İnsan nerede ve ne halde olursa olsun Allah’tan ümit ederek yaşamak hem sağlam bir dayanağa dayanmış olmaktır. Hem de hayatımıza anlam kazandırmış oluruz. “Hayat bir masala benzer; uzunluğu değil güzel olup olmadığı önemlidir.” Ki uzunluğu kendi elimizde değil, kalitesi elimizdedir. Her hayat Allah’a bağlanmış ümitle kalite kazanır. Bedeninizden önce ruhunuza bir ev bulun. İnsan bedeni bir ağaç altı, bir bank, park, köprü altı gibi yerlerde yaşayabildiği halde, ruh alelade kenarda köşede kalmışı bir türlü kabul etmeyip, huzur bulamamıştır. Yani, beden “illa ki villada yaşamalıyım” demiyor ama ruh “illa ki bana uygun olanı bulmalıyım, benim yaratıcım benim velimdir ve ben ona sığınmadan yaşayamam. Ona sığınmadan yaşıyorum; dışarıdayım, yalnızım. Fakirim, hastayım, bi dermanım; bana benim evim lazım” der. Sahip bunu bedeni ile karıştırdığı takdirde, fıtrat da karışır. Ruhun ve bedenin istekleri -evleri karıştırılmasın lütfen. Ruh fakirlikten anlamaz; tıpkı yokluktan anlamayan sabii gibi. O halde, bedeni zengin yere oturtmak için tekrar bedeni hırpalamayın. Ruhunuzu zenginleştirmek için fıtratınız gereği yaşayın. O zaman ne kadar zengin olduğunuzu göreceksiniz. Sıralamaya çalıştığım maddeler kendi ruh evimin bir-iki anahtarı idi. Sizin bunlarla gerçek evinizi hatırlayıp, bulup; yaşayacağınızı ümit etmekteyim. alıntı |
Konu Sahibi YaŞuHa 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Aile Edep demekti | Şiirler ve Şairler | YaŞuHa | 2 | 2286 | 04 Mayıs 2014 21:47 |
Kardeşimize dua lütfen | Dua Bölümü | MusabBinumeyr | 4 | 2561 | 04 Aralık 2013 19:38 |
Kilonuz mu Var? Sorun Değil Artık/Medineweb | Diyet | gün ışığı | 4 | 2996 | 27 Kasım 2013 21:45 |
Üzüm çekirdeği mucizesi | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | YaŞuHa | 2 | 2488 | 27 Kasım 2013 21:34 |
Peki Anne senin yüregini kim sogutacak? | Makale ve Köşe Yazıları | Mihrinaz | 7 | 3349 | 26 Kasım 2013 20:23 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Geçmişe Yolculuk | Kara Kartal | Fon Müzikleri | 0 | 30 Mayıs 2022 10:52 |
Şöyle bir geçmişe gitmek istedim, göçenleri yâd ettim…/Mustafa Cilasun | Mustafa CİLASUN | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 06 Ekim 2018 15:40 |
Rabbimizin Ayetini Dikkate ALıN | MusabBinumeyr | Konular İle İlgili Ayetler | 1 | 30 Ağustos 2011 15:21 |
Yola kurulan tuzaklara dikkat etmek lazım! | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 04Haziran 2011 18:20 |
Su olmasına rağmen hastalanma tehlikesi olduğunda gusül yerine teyemmüm abdesti alına | KuM TaNeSi | Bilgi Dağarcığı | 0 | 09 Nisan 2009 18:09 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|