|
Konu Kimliği: Konu Sahibi neslihan,Açılış Tarihi: 16Haziran 2007 (17:50), Konuya Son Cevap : 28 Mayıs 2012 (13:44). Konuya 40 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
04 Eylül 2007, 16:54 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Sabır Direniştir... 1. “Ey iman edenler! Sabredin, sabır yarışında (düşmanlarınızı) geçin!” Âl-i İmrân sûresi (3), 200 Felah ve kurtuluşun temel şartlarını açıklayan âyet-i kerîme, ilk olarak, sabırlı olmayı sabır yarışında düşmanları geçecek bir dayanıklılık göstermeyi istemektedir. Devamında da sürekli uyanık bir şekilde sınır bekçiliği yapmayı ve Allah’a karşı daima saygılı bulunmayı tavsiye etmektedir. Âyet-i kerîme, kurtuluş ve mutluluğun en başta gelen şartının sabır olduğunu, imtihan ve sıkıntılara sabırla göğüs germesini bilmeyenlerin başarıya ulaşamayacaklarını açıklamaktadır. Kısaca “Zafer ve başarı, gösterilecek sabra bağlıdır” mesajını vermektedir. Elmalılı merhum Âl-i İmrân sûresinin son âyetinde, Allah’tan, kâfirlere karşı yardım ve zafer isteyen mü’minlere Allah Teâlâ’nın bu âyetle cevap verdiğini belirtmektedir. |
04 Eylül 2007, 17:58 | Mesaj No:12 |
RE: Sabır Direniştir... ALLAH SABREDENLERİ SEVER 3/146: ...Şüphesiz ki Allah, sabredenleri sever. 2/153: ... Allah, sabredenlerle beraberdir. PEYGAMBERLER SABIR EDENLERDİ 21/85-86: İsmâil'i, İdrîs'i, Zülkifl'i de hatırla. Bunların her biri de sabır edenlerdi. Hepsini rahmetimize soktuk... 46/35: O halde azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi, sen de sabret... ALLAH HÜKÜM VERİNCEYE KADAR SABRET 10/109: Sana vahyedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hakimlerin en hayırlısıdır. 2/177: ... Takva sahipleri sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder... 3/200: Ey iman edenler! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin... MUTLAKA İMTİHAN EDİLECEKSİNİZ 2/155: Biz sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 3/186: Yemin olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda mutlaka imtihan edileceksiniz... Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır. SONUÇTA MUTLULUK SABIR EDENLERİNDİR 11/49: ... Sabırlı ol. Sonuç takva sahiplerinindir. 2/157: İşte sabredenlerin üzerine Rablerinden selâmlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlar iyiye ve güzele ermiş olanlardır. SABIR VE NAMAZ İLE YARDIM İSTEYİN 2/153: Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Hiç şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir. 6/34: Yemin olsun ki, senden önce de Peygamberler yalanlanmış fakat yalanlanmalarına ve eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. 16/127: Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımıyladır. Onlara karşı üzülme. Yaptıkları hileden dolayı sıkıntıya düşme. 90/17: İman edip de sabır... öğüt edenlerden olmaktır. 103/13: Yemin olsun zamana ki, insan mutlak bir zarardadır. Ancak iman edip ... birbirine hep sabrı öğütleyenler bunun dışındadır. | |
12 Ocak 2008, 12:16 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Sabır Selamun aleykum.. Sabır.. ALLAH teâlâ hazretleri buyurur: "O sabredenler, namaz kılanlar ve kendilerine verdiklerimizden gizli veya açık yoksullara dağıtıp verenler ALLAH'a yakın olur ve O'nu görürler." (Ra'd/ 22) "Behemehal sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mal , can ve mahsul eksikliği ile sınarız. Sabredenleri müjdele!" (Bakara/155) "Olur ki bir şey hoşunuza gitmez.Fakat o sizin için hayırdır. Bir şeyi de seversiniz, fakat, sizin için şerdir. ALLAH bilir. Siz ise bilemezsiniz. " (Bakara/216) Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdular : -Her ibadetin aslı sabırdır. -Başına gelen musibeti kimseye söylemeyen ve şikâyet etmeyene ALLAH iman lezzetini ihsan eder ve bütün günahlarını bağışlar. Bir hadis-i kudside buyurulmuştur: " Kullarımdan bir kuluma bedeni, yahud malı, yahud evlâdı yüzünden bir musibet verirsem, o da buna sabr-ı cemil ile mukabelede bulunursa kıyamet günü kendisi için mizân dikmekten yahud defter-i a'malini açmaktan hayâ ederim." - Öyle ise siz de girin cennete, derler. Enes bin Malik radıyallahu anh'den rivayete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdular: "ALLAH bir kula hayır murad ettiği, yahud onu kendisine dost edinmeyi murad ettiği zaman ona belâlar yağdırır. Üzerine yağan bu belâlalar neticesinde kul RABBiına dua edince melekler: "Ya RABBi, bizce yabancı olmayan bir ses işitiyoruz!" derler. İkinci defa dua edip de, "Ya RABBi" dediği anda ise ALLAH teâlâ ve tekaddes hazretleri şöyle der: -Buyur ey kulum! İstediğin her şeyi sana verdim. Senin için hayırlı olmayan her şeyi senden uzaklaştırdım. Senin için en şerefli olan şeyleri indinde hazır ettim. Kıyamet günü olunca, dünyada iken iyi ameller işlemiş, fakat hiç felâketlere mâruz kalmamış olanlar getirilir. Namaz oruç, sadaka, zekât, hacc.. gibi ameller mîzana vurulur. Böylece mükâfatları ödenir. Yine iyi ameller işlemiş olmakla beraber, aynı zamanda felâketlere mâruz kalmış olanlar getirilir. Fakat bunların amelleri için mîzanlar kurulmaz, amelleri tartılmaz, defterleri açılmaz. Bilakis üzerlerine dünyada musibetlerin dökülmesi gibi kendilerine ecirler, mükâfatlar dökülür. Bu arada dünyada iken ehl-i rahattan olduklarını gören diğer zümre "Keşke biz de dünyada iken böyle musibetlere düçar olsaydık da bugün büyük mükâfatlar alsaydık!" derler. ALLAH teâlâ ve tekaddes hazretleri: "Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir" buyurur. (Zümer/10) Akıllı insan musibete uğradığı zaman sabır ve metânet göstermek suretiyle büyük derece ve makamlara nail olur. Böyle zahiren keder verici hadiseler karşısında kula düşen Cenab-ı Hakk'ın emrine tam teslim olup, gönül hoşluğunu muhafazaya azimli olmaktır. Bizler, kudretsizliğimizi bilerek Cenab-ı Hak'dan daima sıhhat ve afiyet, dünyevî ve uhrevî seadet niyazında bulunabilirsek bu her şeye şâmil olmuş olur. Meselâ kıldığımız namazların ka'delerinde tekrar tekrar okuduğumuz duaları, namazların haricinde de okumalıyız. Şöyle ki : "Ey RABBiımız, bize dünyada da iyilik, güzellik ver, ahırette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru." (Bakara: 201) 1970 senesinde, merkezi Gediz olmak üzere Emet ve Simav'a kadar uzanan büyük bir zelzele felâketi olmuştu. Binlerce kişi ölmüş, büyük sayıda bir zümre evsiz, barksız kalmıştı. Muhterem Üstaz Hazretleri bazı yakınlarını huzuruna celbedip, kazazedelere muhakkak surette hem maddî yardımda bulunulmasını, hem de sert bir lisanla nasihat edilmesini emir buyurmuşlardı. Zahiren, felakete uğrayanları yumuşak bir lisanla teselli edip gönüllerini almak icab ederdi. Sonradan anladık ki, yıkıntılar altında, İtalya'daki lavlar altında kalan Pompei şehrindeki insanlarda görülen pek kötü manzaraların aynısı burada da görülmüştü. Bir taraftan zelzele, bir taraftan aynı zamanda vuku bulan büyük yangın felaketi kasabayı yerle bir etmişti. Yıkıntılar arasında dolaşırken insanı ürperten müdhiş manzaralara şahid oluyorduk. Hatta bir kadıncağızın derin bir keder içinde elinde bir çöp ile toprağı karıştırdığına şahid olduk. -Ne yapıyorsun? diye sebebini sorduğumuzda, cevaben: -Annem, babam, kocam, dört tane çocuğum bu toprak altında kaldı, dedi. Sabırlı idi. Bu saydıklarından başka kadıncağız evinden ve eşyalarından da olmuştu. Ona rağmen ağzından en ufak isyankar bir söz çıkmıyordu. Hakikaten kadın çok büyük bir imtihan karşısında idi. Denirse ki: Bundan büyük bir felaket mi olur? Tereddüt etmeden şu cevabı veririz: -İmansızlık felâketi! Altinoluk Dergisi - Sadik DANA ves´Selâm.. |
12 Ocak 2008, 23:45 | Mesaj No:14 |
Cvp: Sabır [JUSTIFY]Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.[/JUSTIFY] [JUSTIFY]Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır. Fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber (s.a.s); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır"; "Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır" buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.[/JUSTIFY] [JUSTIFY]Hz. Peygamber (s.a.s); "Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür" (Buhârî, Cenâiz, 32) sözüyle bir felaketle ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır. Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez.Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir. İnsanan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (s.a.s); Ya Rabbi! Acizlikten ve tenbellikten sana sığınırım” (Buhari, Cihad, 25) diye dua etmiştir.[/JUSTIFY]
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
13 Ocak 2008, 13:52 | Mesaj No:15 |
Durumu: Medine No : 90 Üyelik T.:
21 Ağustos 2007 | Sabır
[B]_Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir. (Zümer Suresi /10) _Sabır, imanın yarısıdır. (Hadis-i Şerif) _Bedende baş ne ise, imanda da sabır aynıdır. Başsız beden olmayacağı gibi, sabırsız da iman olamaz. (Hz. Ali r.a.) _Sabır, kurtuluşun anahtarıdır. (Mevlana) _Sabır acıdır, ama tatlı meyvesi vardır. (Sadi) _Her güç sabır ile zaman birleştirilerek sağlanır. (Balzac) _Hoşlanmadığına sabretmedikçe, hoşlandığını ele geçiremezsin. (Hz.İsa a.s.) _Sabırlı bir adamın öfkesinden sakınınız. (La Rochefoucauld) _Sabrın en büyüğü, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı sabretmektir. (Ka'bül-Ahbar)
__________________ Bismillah diyerek... |
14 Ocak 2008, 02:44 | Mesaj No:16 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Sabır [HIGHLIGHT=#ffff00]Eklemeler için Allah razı olsun...[/HIGHLIGHT] SABIR EDENLER [FONT=Arial]Sabır; acıya, zorluğa, haksızlığa ve başa gelen üzücü olaylara dayanma gücüdür. Bir felakete veya belaya uğrayanın telaş ve feryat etmeden, her şeyin Cenâbı Allah'tan geldiğinin bilinci ile, bu sıkıntıya sonuna kadar tahammül göstermesidir. İman sahibi; Cenâbı Allah'a sığınıp tevekkül ederek her türlü ıztıraplara isyan etmeden katlanır ve sonunda ise mutlaka Cenâbı Hakk'ın vereceği en iyi karar ile esenliğe kavuşacağını bilir. Kalem 68/48: " Rabbinin hüküm vermesi için sabret..." İlâhî Yasa'ları yerine getirmelerde yani emir ve yasaklar da nefsin kötü isteklerine direnebilmek sabrın zaferidir. Sıkıntı, hastalık, kötülüklere karşı koyma; ancak sabır gücü ile mümkün olur. Kulun sabırlı olması dışında, başkalarına da tavsiye etmesi, Kur'ân hükmü gereğidir. Sabır sırrı ile benlikler, olgunlaşarak sonsuz kurtuluşa ulaşırlar. ALLAH SABREDENLERİ SEVER [FONT=Arial]3/146: ...Şüphesiz ki Allah, sabredenleri sever. 2/153: ... Allah, sabredenlerle beraberdir. Allah, şüphesiz ki sabredenleri sever. Allahü Teâlâ'nın bir isim sıfatı da Sabur'dur. Sabır sahibi olanlarda Yüce Yaratıcı'dan bir belirti, bir görünüş var demektir. Cenâbı Allah, sabredenlerin dostu ve velisidir, onların bütün yardım dileklerini kabul eder ve onlarla hep beraberdir. PEYGAMBERLER SABIR EDENLERDİ [FONT=Arial]21/85-86: İsmâil'i, İdrîs'i, Zülkifl'i de hatırla. Bunların her biri de sabır edenlerdi. Hepsini rahmetimize soktuk... 46/35: O halde azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi, sen de sabret... Sabır, Cenâbı Allah'ın lütfettiği en büyük nimetlerdendir. Kur'ânı Kerîm'de ismi geçen bütün peygamberlerin en belirgin özelliklerinden biri de sabır sahibi oluşlarıdır. Onlar; sıkıntılara, eziyetlere, imansızların düşmanlıklarına azim ile tahammül ederek sabreden Büyük Ruh'lardır. ALLAH HÜKÜM VERİNCEYE KADAR SABRET [FONT=Arial]10/109: Sana vahyedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hakimlerin en hayırlısıdır. 2/177: ... Takva sahipleri sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder... 3/200: Ey iman edenler! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin... Sabır; acılara ve zorluklara dayanma gücüdür. Her şeyin Allah'tan geldiğini bilen iman sahibi, Allahü Teâlâ'ya sığınarak sabreder. İnsanların olgunlaşması ancak sabır sırrı ile mümkündür. Sabredilmeli, sonunda iman edenler için en hayırlı hükmü Cenâbı Allah verecektir. Sıkıntı, eziyet, haksızlık, hastalık, sakatlık, fakirlik v.s. gibi ıztıraplar da, isyan etmeden onlara karşı koymak, direnmek ve sabır ederek tevekkül (Allah'ı vekil etme) sahibi olunmalıdır. Nefsin kötü eğilimlerini dizginleyerek, İlâhî Yasa'ların emir ve yasaklarına uyma sabırlılığı gösterilmelidir. Savaş zamanlarında; düşmana karşı hazırlıklı olmak, yılmamak, bütün gücünü seferber ederek sonuna kadar sabırla karşı koymak suretiyle düşman geçilmelidir. Ancak sabır ile zafere ve mutluluğa ulaşılır. MUTLAKA İMTİHAN EDİLECEKSİNİZ [FONT=Arial]2/155: Biz sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 3/186: Yemin olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda mutlaka imtihan edileceksiniz... Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır. İnsanlar, yaşam boyunca birçok zorluklarla karşılaşması bir yaratılış gereğidir. Olgunlaşarak kemale erme bu devreleri geçirmekle mümkündür. Kur'ân; bütün bu acılara sabır sırrı ile karşı koymamızı, ilâhî imtihan'ı ancak böylelikle kazanabileceğimizi vurgulamaktadır. Aile fertlerinin ve yakınların ölümleri ile yaşanan büyük sıkıntılara sebep olan can kayıpları; gayrimenkul, altın, para, zinet gibi mal kayıpları; ölüm korkusu, hastalık korkusu, savaş korkusu, açlık korkusu, malların yok olabileceği gibi korkular; ticarî yatırımlardaki zararlar ve pek çok emeklerle yetiştirilen meyve, sebze, tahılın bozulması ile uğranılan muhsül kayıpları gibi sıkıntılar, maddî manevî acılar hep olgunlaşma için gerekli birer imtihandır. İman sahipleri, karşılaştıkları her sıkıntıyı tabii olarak karşılar ve sabır gücü ile onlara katlanır, Allahü Teâlâ'ya sığınarak da şöyle yakarır: Bakara 2/156: " Biz Allah içiniz ve sonunda dönüp O'na gideceğiz. " Kemale ermiş benlikler de, herşeyin Cenâbı Allah'tan geldiğinin gerçeği ile, acıları da mutlulukları da aynı zevk içinde yaşarlar. Çünkü iman sahibinin başına gelen her şey bir gizli sebebin gereğidir. Mü'minler; her oluşun Dünyadaki ve ahiretteki kurtuluş ve mutlulukları için yaratıldığı gerçeğini bilmektedirler. SONUÇTA MUTLULUK SABIR EDENLERİNDİR [FONT=Arial]11/49: ... Sabırlı ol. Sonuç takva sahiplerinindir. 2/157: İşte sabredenlerin üzerine Rablerinden selâmlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlar iyiye ve güzele ermiş olanlardır. Allah'ı tanımayanların, zalimlerin, kibirlilerin, bozguncuların durumları sizi aldatmasın. Onların sonu çok kötü olacaktır. Âli imrân 3/196-197: " Allah'ı tanımayanların öyle bolluk içinde şehir şehir dolaşmaları seni sakın aldatmasın. Azıcık bir nimetlenmedir o. Sonra onların varacağı yer cehennem olacaktır. O, ne kötü döşektir." Allahü Teâlâ'ya sığınarak Kur'ânı Kerîm'i uygulayanların sonu mutlaka, takvaya sarılanlarda olduğu gibi zafer ve mutluluk olacaktır. Öyle ise inkarcıların gösterişli gibi görünen hayatlarına hiç aldırma, sabırlı ol! Cenâbı Allah'a tam bir teslimiyet gösteren, sabır sahibi kullar üzerine Rablerinden müjdeler var: Onlara selâm olsun, affa uğrayanlar, rahmet ve sevgiye ulaşmış olanlar, onların ta kendileridir. SABIR VE NAMAZ İLE YARDIM İSTEYİN 2/153: Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Hiç şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir. 6/34: Yemin olsun ki, senden önce de Peygamberler yalanlanmış fakat yalanlanmalarına ve eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. 16/127: Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımıyladır. Onlara karşı üzülme. Yaptıkları hileden dolayı sıkıntıya düşme. İlâhî yasaları tatbik etmek, bir takım zahmet ve eziyetlere katlanmayı gerektirir ki, bu da nefse zor gelmektedir. Nefsin bir takım alışkanlıklarından ve isteklerinden fedakârlık etmek mecburiyeti ile karşılaşılır. İşte bu zorlukları yenmenin sırrı, sabırdır. Cenâbı Allah: " Sabır ve namazla Ben'den yardım isteyin. Zaten Ben hep sabredenlerle beraberim. " diye buyurmakla sabrın erdirici sırrını vurgulamaktadır. Ey Resulüm! Senden önce birçok Peygamberler de yalanlanmış ve eziyet görmüştü. Ancak onlar hep sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız da kendilerine yetişmişti. İşte sen de onlar gibi sabret. Yardımımız mutlaka gelecektir. O zamana kadar çekeceğin sıkıntılara katlan. Zaten senin sabrın da ancak Allah'ın yardımıyladır. Allah'tan sabır ve namaz ile yardım isteyin, sabrının sonu mutlaka zafer ve mutluluk ile bitecektir. BAŞKALARINA DA SABRI ÖNER 90/17: İman edip de sabır... öğüt edenlerden olmaktır. 103/13: Yemin olsun zamana ki, insan mutlak bir zarardadır. Ancak iman edip ... birbirine hep sabrı öğütleyenler bunun dışındadır. İman edenler için, sabır sırrını bilmek ve nefsine uygulamak yeterli değildir. Bunu başkasına da tavsiye etmek, öğretmek bir kulluk görevidir. |
14 Ocak 2008, 02:44 | Mesaj No:17 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Sabır
SABIR Sabır, yücelme ve fazilete ermenin mühim bir esası ve iradenin zaferidir. O olmadan, ne ruhu inkişaf etdirmeden, ne de yücelip benliğin sırlarına ermeden bahsedilemez. Sabırla insan, toprağa, ete, kemiğe bağlılıkdan kurtulur. Onunla yüce âlemlere ermeğe namzet bir kutlu olur. Sabır, öteler ötesi saltanatlara ulaşmak için dar bir geçit, aşılmaz bir zirve ise, gönlünü o âlemlere kapdırmış hakikat eri de, geçilmez ve aşılmaz gibi görünen geçitlere ve şahikalara meydan okuyan bir Heraklit’dir. En sarp yokuşları dümdüz ve ovaları da pürüzsüz gören bir Heraklit... Sabır, fıtratın sînesinde cereyan eden armoninin, insan tarafından sezilmesi, kavranması ve taklid edilmesidir. Evet, o, eşyâ ve hâdiselerin dilini anlama ve onlarla “diyalog”a geçme gayretidir. Bu dili anlayacağı âna kadar sebat gösteren, sonra da, varlığın zaman seli içindeki akışıyla, kendi davranışları arasında bir köprü kurarak tabiatla bütünleşen insan ne mübeccel; kâinatdaki bu ilâhî musîki ne ulvî ve bu ahengin sezilip görülmesi ne âlî bir temâşâdır...! Sabır; zamanın, eşya üzerindeki te’sirinin kavranması ve vak’aların, zamanın, keskin dişleri arasında öğütülerek, şekilden şekile, hâlden hâle girmesinin idrâki demekdir. Zamanın bu sessiz eriticiliği ve değiştiriciliği karşısında, yerinde polat ve yerinde de buz olmasını bilenler, onun cereyan çizgisinde ayrı bir buûda yükselerek yok olmadan kurtulurlar. Bunu idrak edemeyenler ise, onun demir pençeleri arasında ezilir giderler. Evet fıtrat, onu tanımayan ve yürüyüşünde ona ayak uyduramayan ayakları kırar, ruhları da çiğner geçer. Onu tanıyan, hareket ve davranışlarıyla onun ruhundaki sessiz infiâllere dem tutan ve ona yeni yeni Dâvûdî nağmeler kazandıranların elinde de balmumu gibi olur. Ah, bu sırrı kavramayan ve bir türlü sabretmeye yanaşmayan aceleci yaramaz çocuklar..! Evet, nice kendini bilmez ve fıtrat tanımaz kimseler vardır ki; yıllar yılı dolu dizgin gitmiş, fakat bir çuvaldız boyu mesafe alamamışlardır. Ve nice sessiz, gürültüsüz kimseler de vardır ki, derin nehirler gibi durgun ve hareketsiz görünmelerine rağmen, durmadan yürümüş; adım adım ilerlemiş önünü kesen karanlıkları teker teker tepelemiş ve karşısına çıkan engelleri en sezilmedik şekilde tozduman etmişlerdir. Sessiz, gürültüsüz; gösterişsiz ve âlâyişsiz... Tıpkı mercan gibi. Deniz derinliklerinde ızdırap görmüş; ızdırab yaşamış; kanda boğulmuş ve zeberced ufkuna ulaşmış mercan... Tohum bu sessizlik ve sebat içinde taşı toprağı deler, gün-yüzüne çıkar. Tomurcuk, yüz defa bağrını güneşe açar ve yüz defa gecenin karanlıkları karşısında gerilime geçer, sonra varlığa erer. Ya yavru? Bir “rüşeym” halinde anne karnında belirip, karanlıkdan karanlığa intikâl eden yavru; onun serencâmesi hepden garib ve garib olduğu kadar da sabır ve teennî gamz etmektedir. Evet, şekillerin ve kalıpların her çeşidine gire gire, tam dokuz ay sonra, o gül-endam kametiyle dünyâya ayak basar. Bir de, bu muhteşem kâinatların ve koca “kozmoz”un yaratılışına bakalım. Herşeyi, bir “ol!” deyivermekle varlığa erdirecek olan Kudret-i Sonsuz’un elinde, bütün mekân ve eşyanın, milyarlarca sene şekilden şekile, tavırdan tavıra intikâl etdikten sonra belli bir vaziyete gidip ulaşması, ne kadar manîdar ve ne çarpıcı bir dersdir! Varlık âleminde herşey, ama herşey sabırlı bir bekleyiş, bitmeyen bir azim ve direnişle, hedefine doğru adım adımdır. Acele etmeden; fıtratda carî kanunları gözeterek ve yön-yol değiştirmeden... Ah, aceleci insan! Sabırsızlık gösteren sadece sensin. Sensin, eşya arasındaki tertibe riayet etmeyen! Sensin, yükselirken mesafelere tahammülü olmayan ve tırmanmada birkaç merdiveni birden atlamak isteyen! Sensin, sebebleri gözetmeden netice bekleyen! Sensin, olmayacak kuruntulara gömülerek hayâlden sırça saraylar kuran! Sonra da yalancı vehmin ve aldatıcı ümniyelerin altında tükenip giden! Sensin, düşünmeden konuşan, konuşduklarına pişmanlık duyan ve birbirini ta’kib eden pişmanlıklardan ders almayan, uslanmayan! Bir bilsen; bu halinle, ne kadar sevimsiz ve ne kadar uğursuzsun..! Keşke, herbiri beliğ bir hatib ve herbiri bir dil olan çevrendeki hâdiselerden ders alarak, eşyâ arasında bulunan tertibe riayet etmeyi; sebeb ve neticelerin hakkını gözetmeyi ve hayâlinle değil; imanın, azmin ve iradenle var olmayı bilseydin...! Sen, sabretdiğin kadar var ve Hakk’ın katında da sabrın kadarsın. Kitabı’nın güzel diye parmak basdığı en güzel haslet ve en güzel huyları, ârızasız ve ara vermeden yaşamadaki sabrın ve azmin kadar... Ve çirkin diye tesbit etdiği sevimsiz şeyler karşısında da dayanma gücün ve sebatın kadar... Nihayet, tepeden inme başa gelenler karşısında, tavrını değişdirmeden: “Gelse celâlinden cefâ, yahut cemâlinden vefâ;İkisi de cana safâ, lütfun da hoş kahrın da hoş” gerçeğine dilbeste, yürekliliğin ve hoşnutluğun kadar... Bütün yükseltici şeyleri, ara vermeden sürekli olarak yaşama; alçaltıcı şeylere karşı devamlı teyakkuz ve direnme; nihayet, beklenmedik anda ve beklenmedik şekilde, seni ırgalayan ve örseleyen umum belalara karşı yılgınlık göstermeden dayanma; evet, işte acılardan acı ve neticesi itibariyle de zülâllerden zülâl sabır budur! Kol kanat verip yerinden ayrılmama... Mum gibi eriyip gitme; yine yerinden ayrılmama... Nerdesin azim, nerdesin irade! Nerdesin civanmertlik ve nerdesin yiğitlik! Durmadan yön ve yol değiştirme bizi şaşkına çevirdi. Hergün ayrı birşeye dilbeste olma bizi bitirdi. Ve durmadan mihrabdan mihraba koşma, bizi kıblesiz hâle getirdi... Bir Hakk dostu; “beni bir kedi irşâd etdi” der. Avını beklediği delik önünde, sabahlara kadar gözünü kırpmadan bekleyen bir kedi... Ya sen, insanoğlu! Tavrını değiştirmeden, nazarını ayırmadan ne kadar bekledin ebedî mihrabında..? Evet, kaç defa düzenin bozuldu; hizmetin hebâ oldu da, gönül koymadan darılmadan yeni başdan deyip yürüdün yoluna..? Ve kaç defa, kapılardan kovuldun, diyar diyar sürüldün de, dönüp yine başını koydun sevgilinin eşiğine..? Yoksa sen, senden evvel gelip geçenlerin hâlleri batına gelmeden cennete gireceğini mi sandın? Oysa onlara öyle ezici sıkıntılar, öyle kımıldatmaz ızdırablar dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, Nebi (sav) ve maiyetindeki inananlar: “Ne zaman Allah’ın yardımı?” dediler. Bil ki, O’nun yardımı yakındır. Sabredip kulluğunu sürdürenlere; canını dişine takıp günahlara karşı koyanlara; bin defa düzeni bozulduğu hâlde ümit ve azmini yitirmeyenlere. Evet “Cânân yolunda, dağdağa-i câna düşmeyenlere; Girdik reh-i sevdaya, gayrı bize birşey lazım değil” diyenlere... |
14 Şubat 2008, 00:33 | Mesaj No:18 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: Sabır SABR,'darlıkta kendini tutmak'demektir,'sabertü'd-dabbe',hayvanı yemsiz hapsettim;'sabertü fülânen',falanın ardından,kurtulumayacğı şekilde tutum manâsınadır. Sabr'da böyle bir hapis manâsı olup,'aklın ve Şeriat'ın gerektirdiği hallerde nefsi hapsetme,kendine hakim olma'demek olur. Sabr, manâ ve muhtevası geniş bir kavram olup,sözgelimi,musibet anında dayanmak sabırdır,zıddı acelecilik ve dayanıksızlıktır;savaşta savaş meydanından kaçmayıp ayak direme,sabırdır,zıddı korkaklık ve firardır;gerktiğinde sır saklama,dili gereksiz sözlerden koruma sabırdır,zıddı 'boş boğazlık'tır.Bunlar gibi,sabrın çok geniş bir sahası ve çağrışımları vardır. Hz.Ali(r.a),imanın dört direk üzerine oturduğunu ve bunlardan sabrın dört şubesi bulunduğunu belirtmiştir;bu dört şube arzu,korku,zühd ve gözetmedir:"Cennet'i arzulayan şehvetlerden soyulsun;Ateş'ten korkan haramlardan yüz çevirsin;dünyada zühd sahibi olana musibetler kolay ve hafif gelir;ölümü gözeten de hayırlarda acele eder." Kur'ân,sabredip salih amel işlemekten,cihad edip sabretmekten,sabredip takva sahibi olmaktan söz eder.(Hud:11,Nahl:110,Âl-iİmran:120,125)Sabredenlere kafirlerin hiç bir hilesi dokunmaz.(Âl-iİmran:120) İslâmî hareketler,her zaman sabr ister.Bütün rasûller gibi hz.Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)de gönderildiğinde Allah kendisine sabr'ı emretmiş,"dediklerine sabr et ve onlardan güzel bi uzaklaşmayla uzaklaş;Ben'i ve o nimet sahibi yalanlayıcıları başbaşa bırak ve onlara biraz süre tanı."(Müzemmil:10-11;yine "Kötülüğü en güzel olanla sav;o zamna seninle arasında düşmanlık bulunan kimse,sanki sıcak bir dost oluvermiştir.Buna ancak sabr edenler kavuşturulyr,buna ancak büyük pay sahibi olan kavuşturulur."(fussılet:34-35)buyurularak,tebliğcinin aceleci olmaması,tebliğde sabr ve sebat ettiği gibi,karşılığında gördüğü ezalara aynıyla karşılık vermeyip,kötülüğe iyilikle mukabele etmesi emr olunmakta ve bunun da kolay bir iş olmadığı,ancak sabr edebilenlerin bunu yapabileceği belitilmektedir. Şu halde,tebliğde feverana,görülen eziyetlere aynıylakarşılık vermeye kalkıp,nefsî davranmaya yer yoktur.Her zaman için yalanlıyıcıların işkenceleri,alayları ve karşı koymaları bitmeyecektir.Rasûl-i Ekrem'in de zaman zaman gördüğü işkence ve yalanlamalardan dolayı göğsü daralıyodu ki,Cenâb-ı Allah(c.c.) yine şöyle teselli etti onu:"Andolsunki biliyoruz,onların söylediklerine göğsün daralıyor.Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol."(Hıcr:97-98)"Andolsun biliyoruz,onların dedikleri elbette seni üzüyor;gerçekte ise onlar seni yalanlamıyorlar;fakat o zalimler;bile bile Allah'ın âyetleri karşısında diretiyorlar:Senden önce de rasûller yalanlenmıştı da ,yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabr ettiler;nihayet kendilerine yardımımız yetişti.Allah'ın kelimelerini değiştirecek yoktur.Sana da rasûllerin haberinden geldi."(En'am:33-34) [SIZE=3]İşte,her türlü ezaya,yalanlamaya,dövülmeğe ve sövülmeğeAllah için sabreden tebliğciler,sabrla olduğu gibi namazla da Allah'tan yardım isterler.(Bakara:45); birbirlerine sabrı, merhameti ve hakkı tavsiye edip(Asr:3,Beled:17) eziyet ve işkencelere sabr ettikleri gibi,Allah'a hamd,tesbih ve secde konusunda ihmalkâr olmamaya da sabr ederler,sabrda adeta yarışırlar.(Âl-iİmran:200)..sonra Allah kendilerine yapılana karşı mukabele izni verip de silahlı cihadı emrettiğinde,yine sabra devam ederler.Savaşalanından kaçmazlar,her türlü tehlike karşısında ayak direrler,düşmanlarından korkmazlar,üzerlerine sabryağdırması ve ayaklarının yere sağlam basıp,kaçmamaları için Allah'a dua ederler.Allah,sabr edenler5in ortaya çıkması için onları belâlarla,korkudan,açlıktan yana ve mallardan,canlardan ve ürünlerden yana eksiltme ile imtihan eder.(Nahl:110,Bakara:250,Tâ-Ha:130,Bakara:155,Âl-iİmran:142) Büyük azim gerektiren bu sabrdan sonra Allah,sabredenler üzerindenimetini tamamlar,düşmanlarından intikamını alır,daha önce kendilerine işkence edenleri mü'minlerin elleriyle yer ile yeksan eder,sabredenler içinden Kendi emriyle hidayet eden imamlarvar eder: Müstaz 'af kılınan o kavmi,içini bereketle donattığımız yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık.Rabbi'nin İsrail Oğulları hakkındaki güzel sözü sabretmeleri sebebiyle tam yerine geldi,Fir'avn ve kavminin yapageldiklerini ve yükseltme olduklarını da darmadağan ettik.(A'raf:137) Sabrettikleri ve âyetlerimize yakînen inandıkları zaman içlerinden emrimizle hidayet eden imamlar var ettik.(Secde:24) Demek ki sabr, selâmetin ve başarını anahtarıdır.Fakat,Sabrmezellet demek değildir.Nefsî davranmaktan kaçınmak ve her durumda Allah'ın emrettiği şekilde olmak için elden gelen gayreti göstermek,gerektiğinde öfkeyi,kin ve intikam duygularını bastırmak,nefsin temayüllerine gem vurmak,Allahı'ın imtihan için gönderdiği ve O'nun yolunda gelen her türlü belâ ve musibete katlanmak ve şikâyetçi olamamak sabırdır.Ayrıca sabr,günahlardan kaçınmak ve Allah'ın emirlerini yerine getirmek konusunda nefsî zorlamaktır. Rivayetlerde,sabrın musibet anında,Allah'a itaat üzere olmak ve günahlardan kaçınma konularında olduğu belirtilmiştir.Yine,rivayette gelmiştir ki,RasûL-İ Ekrem (s.a.s.),"İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanında mülke ancak öldürmekle ve zorla erişilir:ancak gasp ve cimrilikle zengin olunur;ancak dinden çıkmak ve hevaya uymakla sevgi kazanılır.Kim bu zamana ulaşır da, zenginolmaya gücü yettiği halde fakirliğe sabreder(yani,gasp ve cimriliğr başvurmaz),sevgi kazanmaya gücü yettiği halde buğz olunmaya sabreder(yani,dinden çıkıp,hevâsına uymaz.),izzete gücü yettiği halde alçaltılmaya sabr ederse(yani,cana kıymaktan kaçınırsa),Allah,kendisine beni tasdik eden elli tasdik edici sevabı verir"buyurmuşlardır. Ali Ünal / Kur'an'da Temel Kavramlar |
03 Ağustos 2008, 21:47 | Mesaj No:19 |
Durumu: Medine No : 9 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Dört mevsim sabır Çiçeksen,baharı bekleyeceksin sabırla...Erken açmayacaksın,kış soğukları vurur...Baharın gelmesinden ümit kesip,toprağın karanlıklarına teslim olmayacaksın,çürür,yokolursun... Sabır,Rabbin halikiyyetine,ibdasına güveni,bir iç direnci koruyarak baharı bekleme eylemidir. Tohumsan,toprağın bağrında saklanmaktır mukarrer bir vakte kadar sabır...karanlığa boyun eğmemektir.Üstündeki yük altında ezilmemektir.Misyonunu unutmamaktır...Zamanı geldiğinde cidarı çatlatabilmek,toprağın üstüne doğru,ışığa doğru tırmanabilmektir. "Rabbimin dilediği bir gün var,ışığa çıkmak için,yaratılış misyonumu ifa etmem için..."Bunu vird haline getirmektir sabır...Sabır,Rabbin halikiyyetine,ibdasına güveni,bir iç direnci koruyarak baharı bekleme eylemidir.Güneşsen,bekleyeceksin karanlığın koynunda doğum anını... Enerjin yaratılış sırrında saklıdır...Aydınlığı ve karanlığı yaratana teslim olacaksın. Baharsan,kışın soğuklarında saklayacaksın binbir rengini,çiçeğini...Kış geçecek ve geleceksin.Buzların içinde çıkacak kardelenler...Toprak bir sır gibi saklayacak seni ve kara topraktan al-mor menevşeler boy verecek...Sabrın,binbir tomurcuk demek,yaprakların,yeşilin çağlayanlar gibi hayata koşması demek...Kışın buzulları içinde iraden çürümeyecek,çözülmeyecek,ebedi buzullaşmalara mahkum etmeyeceksin dünyayı... Bebeksen,karanlıkları aşacaksın dünyaya gelmek için,sabredeceksin 9 ay on gün,damarlarında Rabbin verdiği sabır akacak... Anneysen,sabrı bir doğum sancısı gibi yaşayacaksın...Çilelerde tükenmeyeceksin,teslim olmayacaksın zor zamanlarda...Bir ödül arıyorsan nur topu gibi,onun bedeline katlanacaksın... Mü'minsen,sabrı bir gönül dokusu olarak bileceksin.İmanın olmazsa olmaz boyutu olarak görecek,mü'minin her an ayakta kalabilme sırrı,Allaha'a itimadın yüreğe yansıması olarak telakki edeceksin...Nasıl "sabûr" ismi şerifinde, Allah’ın insana yönelik ümidlerisaklıysa, insanın sabrında da, Alllah’ın yardımına, lütfuna, keremine olanümid saklı olacak.Bileceksin ki, her işin özünde Allah’ın dilemesi var... Allah’ınistediği yerde duracaksın ve O’na tevekkül edeceksin, güven duyacaksın. Her ne olacaksa, O, izin verdiği için olacak ve O, kendisine gönül bağlayanları hüsrana uğratmayacak. Sabır bir atalet değil; tükeniş, bitiş ve karanlıkta kayboluş değil.Şartlara teslim oluş değil sabır. Sabır, sınırları koruma direnci... İlkede sebat."Ey inananlar, sabredin... Sabır yarışında bulunun... Ribatlaroluşturun, yani sınırları korumak için nöbet bekleyin..." Elmalılı HamdiEfendi’nin ifadesiyle "sağlam yürekli olun!" Ayak direyin, inançlarınızı korumak için. Sabır bir nimete kavuşmak için ileri atılmamak, ya da bir fedakârlık söz konusu olduğunda gerilememek... Ganimet dağıtılırken emanet edilen siperi terketmemek, ya da Peygamber’e gelen oka göğsünü siper etmek... Bir iç direnç, nefsin eğilimlerine karşı sabır. Gerçek bir gönül terbiyesi... |
11 Ağustos 2008, 20:39 | Mesaj No:20 |
"sabır direniştir "
[FONT=Tahoma][COLOR=#00b050][COLOR=#c00000]Düşünsenize bir: Hastalık olmasaydı sıhhatin, ölüm olmasaydı hayatın, yaşlılık olmasaydı gençliğin,...[SIZE=9] [COLOR=#00b050]yokluk olmasaydı varlığın, kötü olmasaydı iyinin, küfür olmasaydı imanın, cehennem olmasaydı cennetin, karanlık olmasaydı aydınlığın, çirkin olmasaydı güzelin kıymeti bilinir miydi? [FONT=Tahoma][COLOR=#00b050][SIZE=9][COLOR=#00b050]Hayat yolu dümdüz ve pürüzsüz olsaydı, yürümek bu kadar cazip olur muydu? Her şey birbirinin aynı olsaydı, öğrenmenin temel taşı olan merak tahrik olur muydu? Tüm insanlar aynı planyadan çıkmış gibi birbirinin tıpkısı olsaydı, tanımak için küçük parmağımızı oynatmaya gerek kalır mıydı? Eğer her zorluğun yanında bir kolaylık, her derdin bir dermanı, her ıstırabın bir bilgeliği, her çekilen acının bir hasılatı, her musibetin bir nasihati, her kederin bir bedeli olmasaydı hayat yaşanmaya değer miydi? Hepsinden öte sabır bu kadar değerli olur muydu? Sabır. Birçok kavram gibi kirlettiğimiz, kargaşaya kurban ettiğimiz, içeriğini darmadağın ettiğimiz, sonra da dönüp haksızlık ettiğimiz muhteşem bir kavram. “Sabreden derviş, muradına ermiş” gibi harika bir deyim, nasıl oldu da “Sabreden derviş, sabrede ede gebermiş” gibi soysuz ve hayasız bir lafa dönüştü? [COLOR=#00b0f0]Nasıl olacak? Sabır kavramının zihnimizde uğradığı tahrif sonucu elbette. Sabır, herkesin her istediğini “Hemen, şimdi!” sloganıyla elde etmeye çalıştığı acele ve ecele giden kendini bilmezler çağında, “Asla vazgeçmem, zamanı gelinceye kadar beklerim” diyebilme kararlılığıdır. Şeyh Bedreddin Varidat’ında diyordu ki “Evme (acele etme)! Unutma ki her yemişin bir mevsimi vardır: Sen de mevsimini bekle!” Yakıcı yaz güneşinin altında sabırla zamanını beklemeyi bilmeseydi, çağla şekerpare, koruk kayısı, kelek kavun olur muydu? Sabır, omuzladığın mukaddes yükü götürürken rüzgar tersinden esmeye başladığında geri dönmemek, yükü atmamak, yolu satmamak, yola yatmamaktır. Sırtını yüke verip göğsünü rüzgara siper etmektir. (alıntıdır) | |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Musibetlere Sabır | nurşen35 | Serbest Kürsü | 1 | 05 Ekim 2020 20:53 |
Sabır,,,,, | Sükutu-Ezber | Sükutu-Ezber | 9 | 26 Temmuz 2019 20:17 |
Hak'sız sabır olur mu? | EyMeN&TaLhA | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 02 Ekim 2014 10:19 |
Boşanmak mı, sabır mı? | Belgin | Evlilik-Nikah Konuları | 14 | 21 Temmuz 2014 13:47 |
Sabır, Hoş Bir Buluttur.. | İslaminesil | Serbest Kürsü | 1 | 28 Nisan 2014 18:44 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|