|
Konu Kimliği: Konu Sahibi _bülbül_,Açılış Tarihi: 11 Nisan 2009 (23:42), Konuya Son Cevap : 11 Nisan 2009 (23:43). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
11 Nisan 2009, 23:42 | Mesaj No:1 |
Halife tayini ve hukuki durum Halife tayini ve hukuki durum İmam Ebu’l-Hasan Habib el-MAVERDÎ - "El-Ahkâmu’s-Sultaniyye" adlı eserden A-HALÎFENİN TÂYİNİ İmâmet ismi verilen Hilâfet, din ve dünyaya ait işlerin yürütülmesi için Nübüvvete halef olarak konulmuş, kabul edilmiş bir müessesedir Devlet Başkanlığı vazifesini yürütene, bütün Müslüman topluluğunun uyması gerektiği hususunda icmâ vâki olmuştur Alim el-Esam bu İcma’a katılmamaktadır Devlet Başkanına uymanın bir akıl işi mi yoksa dinin emri mi olduğu konusunda görüş ayrılığı vardır a) Halifeye uymanın aklen vâcib olduğunu söyleyenlerin görüşü: Devlet Başkanına uymak, halkı kötülükten, zulümden uzaklaştırır Halife, taraflar arası düşmanlıkları giderir Bütün bunlar akılla düşünülebilen hususlardır İdareciler olmasa halk son derece karışık, bayağı, zulümler içinde yüzen bir hayat içinde yaşar Câhiliyet devri Arap şâirlerinden EL-Afvehü’l Evdî şiirinde, “İnsanların cahilleri idareci olduğunda, insanlar kötülüklerden, anarşiden kurtulamayacağı gibi sürûr ve rahatlığı da bulamayacaklardır” der b) Dinen Halifeye uymanın gerektiğini belirtenlere gö*re: (Dinen Devlet Başkanına bağlanmanın vâcib olduğu, fikrine göre), Dinî işler bir yana bırakılırsa akıl yolu ile Halîfenin dünya*ya ait hukukî işleri yürütebileceği kabul edilebilir Fakat akıl, fertlerin dîne ve kanuna bağlılığını emredemez Yalnızca akıl sa*hibi her şahsın kötülük yapmasını önler Merhamette, yakınlaş*mada adaletin icapları ne ise onu kabullenir İşe aklî bir adalet mefhumu ile başlar İnsan yalnız kendi akıl ve düşünceleri ile işle*ri yürütür Başkalarının düşüncelerinden pek faydalanmaz Hal*buki din, dinî sahalarda işleri yürütenlere dünyâya ait işlerin de verilmesini emreder Allah Teâlâ da: "Ey imân edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere (sav) ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin" (4: 59) âyetini göndermiştir Bize, bizden olan ve emretme yetkisini hâiz halîfelere ve diğerlerine itaat etmek farz olmuştur Hişam b Urve, Ebu Sâlih'den, O da Ebû Hüreyre'nin Peygamber'den (sav) şöyle nak*lettiğini rivayet eder: Peygamber (sav) buyurmuştur ki: "Benden sonra bir kı*sım idareciler sizi idare edecektir İyiler iyilikleriyle, kötü*ler de kötülükleriyle sizi idare edecektir Hakka uygun olan her hususta onlara itaat edin, dinleyin İyilik ederler*se bu, hem sizin için hem de onlar için iyidir Kötülüklerde bulunurlarsa sizin lehinize, onlarınsa aleyhinedir" [îbn Mâce, ikâme 47; Müsned-i Ahmed 4/156] B- HALÎFEYİ SEÇECEK OLANLAR VE ŞARTLARI Devlet Başkanlığının lüzumu, onun hakkında bilgi, harp ve ilim öğrenmek gibi bir farz-ı kifâyedir İslâm topluluğunun bir kıs*mı bu görevi yerine getirince diğerleri de borçtan kurtulur İnsan*lar arasından biri çıkıp Devlet Başkanlığı görevini yerine getirmeyince, topluluktan iki grup çıkar Birincisi seçmenler topluluğu: Bunlar topluluk için bir halîfe seçerler İkincisi Halîfe adaylarıdır Aralarında biri Halifeliğe seçilir Müslüman halkın meydana getirdiği toplumda, bu iki grubun dışında kalanlar için Halîfenin seçiminin gecikmesinde zorluk ve günah yoktur Halîfenin mecburi olarak varlığını kabulde, sözü geçen iki grubun hukukî varlığı anlaşılınca her grup için bir takım şartlar aranır: a) Seçmenler Grubu için aranılan şartlar: 1- Her yönü ile doğru bilinen, âdil bir şahıs olmak 2- Halifeliğe aday olan kimsedeki aranılan şartları bilmeye yeterli ilim sahibi olmak 3- Birden fazla Halîfe adaylarından hangisinin âmme işlerini idareye en muktedir, bu nevi işleri en iyi bileni seçmeye götürücü bilgi ve görüş sahibi olmak Halîfe adaylarının memleketinden olan seçmenlerin, başka yerlerden olan seçmenlere bir üstünlükleri yoktur Ancak dînî mahiyette olmayıp örfen, halîfenin seçimi işleminde, işlerin yürü*tülmesi için, halîfe adaylarının ülkesinin hazır olan seçmenlerin*den biri, seçim işleri için idareci olabilir Çünkü halîfenin yaptığı işlere, onun ülkesinde, kimlerin halifeliğe ehil olduğuna dair ye*terli bilgi mevcuttur C- HALÎFEDE ARANILAN ŞARTLAR b) Halifeliğe ehil olanlarda aranılan şartlar: aa) Her yönü ile âdil bir kimse olmak, bb) Hilâfetin görevleri içine giren bütün işlerde, ictihadda bu*lunabilecek derecede ilim sahibi olmak, cc) Kulak, göz, dil gibi hassalarının, (bu organlarla yapıp anla*yabileceği işlerde kolaylığı, yakınlığı temin için,) sağlam olması, dd) Hareket etmeye, süratle kalkıp oturmaya engel olan organ sakatlıklarından uzak ve sapasağlam olmak, ee) Âmme işlerini idareye, halkın sevk ve idaresini anlamaya yarıyan fikir ve bilgiye sahip olmak, ff) Düşmanla harbe, topluluğu korumaya imkân veren güç ve kuvvete, cesarete sahip olmak gg) Soy bakımından Kureyş soyundan olmak Zîra bu hususta hadîs-i şerif mevcuttur Geçmişteki müslümanlar bu konuda fikir birliğine varmışlardır Her ne kadar bâzı hukukçularca bu şart tenkid edilmişse de insanların hepsi sonunda kabul etmişlerdir Hz Ebû Bekir, Ensâr'ın, Devlet Başkanı -Halîfe- olarak Sa'd b Ubâde'ye bîat etmesi üzerine Sakîfe günü Ensâr'a, Peygamberin (sav) "Devlet Başkanı (İmâm) Kureyş'tendir" [Müsned-i Ahmed 3/129,183, 4/421] hadisi şerifini delil getirdi Ensâr da ihtilâfı bırakarak "Ebû Bekir'in rivayetini tasdik ve teslim için bizden bir emir, sizden de bir emir" fikrinden vaz geçtiler Hz Ebû Bekir'in, "Bizler âmirleriz, sizlerse vezirlersiniz" [Buharı, fezâil-i ashab 5, Müsned-i Ahmed 1/5] sözünden memnun kaldılar Peygamber de(sav): "Kureyş'i öne alınız, ona başkalarını tercih edip, öne geçirmeyiniz" buyurmuş*tur Bütün Müslümanlarca kabûl edilen bu delîle karşı duranın bir şüphesi ve muhaliflerin de bir sözü ve beyanı mevcut değildir D- HALÎFENİN TENSİBİ Hilâfet ve İmamet görevi: Ya seçmenlerin seçmesi suretiyle veya önceki halîfenin tayiniyle olmak üzere iki şekilden biriyle olur a) Seçmenlerin seçmesi suretiyle teşekkül eden halifeliğin tam teşekkülü sırasında gerekli geçmen sayısında bazı görüşler mevcuttur Şöyle ki: aa) Bütün bir devlet sınırlan içinde bulunan seçmenler heye*tinin (ashab-ı akd ve hallin) çoğunluğunun bağlılığı olmadıkça hilâfet teşekkül etmiş olmaz Çünkü ancak bu yolla genel kabul ve icma sağlanmış olur Hz Ebû Bekir'in halîfe seçiminde tatbik edi*len muamele ve bîat bu şekilde olmamıştır Zîra hazır olanlar bîat etmiş, gaip olanların bîat etmesi beklenememiştir bb) Hilâfetin teessüsü için aranılan en az seçmen miktarı 5 ki*şidir Bunların bir araya gelmesi ve içlerinden birini rızaları ile halîfe seçmeleri ile seçim tamam olur Bu görüşün delilleri ikidir Birincisi, Ebû Bekir'in bîat işlemi 5 kişi ile olmuştur Sonradan halk, yapılan bu işleme uymuşlardır Bu 5 kişi de: Ömer b el- Hattâb, Ebû Ubeyde b Cerrah, Useyd b Hudeyr, Beşir b Sa'd, Ebû Huzeyfe'nin âzadlı kölesi Salim'dir İkinci delîl ise; Hz Ömer 6 kişiden meydana gelen bir danışma meclisi kurdu İçlerinden 5 kişinin diğer birini halîfe seçmelerini, ona rızaları ile bîat etmelerini istedi İşbu ikinci görüş İslâm Hu*kukçularının çoğunun ve Basra'lı Kelâmcılarındır cc) Kûfe'li âlimlerden diğer bazıları da 3 şahısla hilâfet işlemi tamamlanır derler Nikâh akdinde bir velî ve iki şahitle akdin ta*mam olduğu gibi Hilâfette de 3 kişiden ikisinin rızası ve birinin halîfe olması, 2 kişinin ona bîat etmesi ile akit tamam olur fikrini savunurlar dd) Bir fikre göre de 1 şahısla hilâfet teessüs edebilir Zira Hz Abbas, Hz Ali'ye "Elini uzat, sana bîat edeyim" demiştir Bu vazi*yette insanlar "Hz Peygamberin (sav) amcası, Peygamberin (sav) amcası oğluna bîat etti Onların iki oluşunda bir şüphen olmasın Ve Abbâs hakemdi, bir tek hakemin verdiği hüküm geçerli*dir" demişlerdir E- HALÎFEYİ SEÇME USÛLLERİ Seçmenler Heyeti, halîfenin seçimi için toplandıklarında hilâfete aday olanlarda bulunan şartları karşılaştırırlar Üstün ve faziletli olana, insanların hepsinin derhal itaat edebileceği ada*ya bîat ederler, bu durumda olan adayı diğerlerine tercih ederler Seçmenler Heyeti üyelerinden birinin halîfe olacağı söz konusu ise bu görev kendisine teklif edilir Şayet olumlu cevap verirse gö*rev ona tevdî edilir, Kurul bağlılığını bildirir, sonuç olarak da halifeliği kesinlesin İslâm topluluğunun tamâmının ona bağlı olmaları, emirlerine uymaları gerekir Eğer yapılan teklife olumsuz cevap verirse, kabulü için zorla*namaz Zira, hilâfet akdi tamamen serbest bir rızâ ile olmalıdır Cebir ve baskı sonucu teşekkül etmemelidir Rızâsı olmayan adaydan vaz geçilerek, hilâfete lâyık bir başkasına teklifte bulu*nulur Halîfe adaylarının ikisinde bulunan şart ve vasıflar eşitse, yaşça büyük olan tercih edilir Yaşça da eşitseler daha olgun vakar sahibi olan tercih edilir Durum bu olmakla beraber, yaşça küçük olana da bîat edilir, seçilebilir Halîfe adaylarından biri daha çok bilgili, diğeri daha çok cesaretli ise zaman hangisini gerektiriyor*sa o sıfat ve şartları taşıyan tercih edilir Meselâ zaman ve ihti*yaçlar isyanların önlenmesini gerektiriyor, huzur ve sükûna ihti*yaç duyuluyorsa cesaretçe, güç ve kuvvetçe üstün olan tercih edi*lir Şayet ihtiyaçlar ilimce üstün olmayı gerektiriyorsa, sapık fi*kirlerin, yanlış düşüncelerin önlenmesi için ilimce üstün olan hilâfete tercih edilir İki halîfe adayından birini seçmede, güç bir durum ortaya çıkmışsa böyle hallerde: a) Bir kısım İslâm Hukukçularına göre: Her iki adaydan da vaz geçilir, ikisinin dışında birine müracaat edilir Böylece biri*nin diğerini tenkid etmesi de önlenmiş olur b) Âlimlerin ve hukukçuların çoğunluğuna göre de: Halîfe adaylarının biribiriyle ihtilâfı, içlerinden birinin halîfe ol*masına engel teşkil etmez Halîfe olmayı arzu etmek mekruh de*ğildir Seçmenler heyeti ihtilâf etmişse, halifelik teklif olunmuş birinden bu teklifin geri alınması uygun düşmez Durumları eşit olan iki halîfe adayı arasındaki ihtilâfın çözümlenmesinde bu gruptaki hukukçular ihtilâf etmişlerdir aa) Bir kısmına göre: İkisi arasında kur'a çekilir Hangisi çıkmışsa o halîfe adayı olur, hemen bîat edilir bb) Diğer bir kısmına göre de: Böyle bir kuraya gidilmeksizin seçmenler heyeti hangisine bîat etmeyi dilerse onu seçmekte serbesttir Seçilmek üzere ortada yalnız bir halîfe adayı varsa, o da toplu*luğun üstün şahıslarındansa heyet hilâfete getirir Sonradan da*ha üstün biri halîfe adayı olarak ortaya çıkarsa, bu durum ilk seçi*len halîfenin hilâfetine tesir etmez Daha üstün olan bir şahıs du*rurken, ondan aşağı bir adayın hilâfetine bîat edilmeye başlanılmışsa duruma bakılır; böyle bir bîat, daha üstün olan şahıstaki hastalık, gâiblik gibi bir sebepten veya seçilen şahsın insanlar arasında daha çok sevilir oluşundan ileri geliyorsa, bu şahsı seçme işi tamamdır ve halifeliği hukuken muteberdir Daha üstün olanın halîfe seçilme işi gündeme getirilmez Yu*karıda sayılan sebeplerin dışında, özürsüz üstün olana bîat edil*miş, daha üstün olan ihmâl edilmişse, üstün olanın halifeliğinin hukuken geçerliliğinde ihtilâf gösterilmiştir aaa) Aralarında Câhız'ın de bulunduğu bazı âlimlere göre: Halîfeye bîat, hilâfet akdinin teşekkülünü sağlıyamaz Zira hukukî konularda içtihadda bulunulurken en uygun ve münasibi tercih edildiği gibi, seçmenler heyetinin de iki adaydan daha üs*tün olanını seçip, bîat etmeleri vazifeleridir Bu şekilde hareket etmekten kaçınılamaz bbb) Hukukçular ve kelâmcıların çoğunluğuna göre: Daha üstün varken üstün olana bîat, hukuken muteberdir Daha üstün olan biri varken, üstün olanı adliye işlerini yürütmeye tâyin nasıl mümkün ve muteberse, imâm olabilme şartlarını üzerinde taşıyan üstün bir şahsı da, kendisinden daha üstün biri varken imâm tayin edip bağlılık bildirmek hukuken doğru ve muteberdir Çünkü daha üstün bir durum seçimde sadece tercih sebebidir Yoksa halife olmaya mutlak hak kazandırıcı mutlak ve muteber bir sebep değildir Halîfe olabilme şartlarını şahsında bulunduran bir tek şahıs var da aynı şartlara hâiz başka kimse bulunmuyorsa, o, halîfe tâyin edilir; başkasına bîat etmek doğru değildir Seçimsiz ve anlaşmasız bir şahsın imamlığının teşekkül edip edemiyeceği konusunda İslâm bilginleri ihtilâf göstermişlerdir a) Bir kısım Irak hukukçularına göre: Seçmenler heyeti tarafından bîat edilmeden de bir şahsın imamlığı teessüs edebilir ve halkın ona itaati gereklidir Zira seçimden maksad imâmı seç*mektir Binâenaleyh bu makama gelen bir şahısta artık halifelik sıfatı teşekkül etmiştir b) Hukukçuların ve kelâmcıların çoğunluğuna göre: Kendiliğinden hilâfet makamına gelen bir şahsın halifeliği tees*süs etmiş olmaz Çünkü hilâfet rızâ ve seçimle teşekkül eder Seç*menler heyetinin ona halifeliği vermesi suretiyle teşekkülü temin edilmelidir Şayet hepsi birleşir, onu seçerlerse imamlık akdi ta*mamlanmıştır Zira böyle bir akid ancak tâyin ile tamam olur Tıp*kı ihtilaflı bir mevzuda hakem seçiminde taraflardan birinin razı olup da, diğerinin razı olmadığı bir şahsın hakem olamıyacağı gi*bi Her iki taraf anlaşır ve seçerse o zaman hakem olabilir Bu hususta yine bu görüşe mensub olanların bir kısmı şöyle diyorlar: Hakemlik konusunda ehil tek bir şahıs varsa, o, hakem olarak kabul edilir Tıpkı halîfe adayı olacak şartları taşıyan tek bir şah*sın bulunmasında, onun halîfe seçilmesi gibi Hakemlik ile imamlık arasındaki fark ise, hakemlik Özel bir niyabet, başkası adına harekettir Hakemlik, sıfatının bulunma*sına rağmen tâyininden vazgeçilebilir Nâib olarak tâyin edilme*dikçe hakemlik hukuken teşekkül etmez İmamlık ise âmme hak*larından, Allah'ın hakkı ile insanların hakları arasında ortak bir hakdır Sıfat ve şartların hepsini şahsında toplayan ve imamlığı kesinleşmiş birinden vazgeçerek, daha layık olanının tâyini doğru değildir F- IKI HALİFENİN HİLAFETİ Bir devlette iki ayrı yerde iki ayrı imâma imamlık vazifesi ve*rilirse, bu durumda her ikisinin de imamlığı teessüs etmiş olmaz Bazı hukukçular böyle bir durumun olabileceğini kabul etse de İslâm Hukukunda genel olarak müslüman topluluk için bir anda iki halîfenin olabileceği kabul edilmemektedir İki halîfenin han*gisinin hilâfetinin hukuken muteber olduğu konusunda hukukçu*lar farklı görüştedirler a) Bir topluluğa göre: Önceki halîfenin vefat ettiği yerde seçilen şahsın, halifeliği muteberdir Zira o ülkenin böyle bir halîfe seçmesi, seçmeye teşebbüsleri haklarıdır Diğer bütün bölgelerin müslümanları, halîfenin vefat ettiği ülke halkına bu görevi ver*meleri, fikir ayrılıklarının çıkmaması için, onların, halîfe olarak seçtikleri şahsa teslim olmaları zarurîdir b) Diğer bir görüşe göre de: Karışıklıkların çıkmaması, seçmenler heyetinin tarafsız bir şekilde ikiden birini veya bir baş*kasını halîfe seçebilmesi için her ikisinin de hilâfeti tanınmaz c) Üçüncü bir fikre göre de: İhtilâfın, çatışmanın önlenme*si için ikisi arasında kur'aya başvurulur Hangisi kurada çıkmışsa o hilâfete hak kazanmıştır d) Bu konuda doğru olan ve İslâm araştırıcılarının, hukukçularının fikirlerine göre: İki halîfeden hangisi önce halîfe olmuşsa hak onundur İki velinin ayrı ayrı nikâhla bir kadını ev*lendirmeleri gibi Burada ilk yapılan nikâh muteberdir İki halîfeden hangisinin Önce seçildiği biliniyorsa, halîfe odur Diğeri*nin ona itaati gerekir Şayet hangisinin önce seçildiği bilinmiyor*sa, her ikisinin halifeliği de fasiddir Hilâfet, ikiden birine veya bir başkasına seçmenler heyeti ta*rafından verilir İkiden birine uyma olur da, hangisinin önce oldu*ğunu tesbit güçlük arzederse, durumu araştırmak gerekir Her iki imâm ihtilâf gösterirler, her biri kendisinin önce seçildiğini söy*lerse iddialarına bakılmaz, yemîn teklif edilmez Çünkü imâmı tesbit Müslüman topluluğunun tamâmının hakkıdır Yaptıkları yeminin, hattâ halifelik hakkından vazgeçmesinin bir Önemi yok*tur Aynı şekilde hilâfetteki anlaşmazlık, birinin diğerine teslim olmasıyla, sona erse bile diğerinin halifeliği kesinleşmiş olmaz Ancak onun önce seçildiğine dair bir demin bulunması ile muteber olur Diğerinden Önce birinin halîfe olduğunu üçüncü bir şahıs ikrar eder, öbürü hakkında da üçüncü şahıslar tarafından böyle bir ikrar bulunmazsa, ikrar sahibi şahsın sözlerine itibar edilir Çünkü bildiği hususta ikrarda bulunmak her müslümanm vazife*sidir İkrarda bulunan kimse şahit gösterse, o şahidin şahitliği dinlenir Şahit şüpheli ifâde verirse, ifâdesine önem verilmez Şüpheli ifâde vermezse, ikrar sahibi ile şahidin ifâdelerine itibar edilir G- HİLÂFET İHTİLÂFINDA KUR'AYA MÜRACAAT Her türlü araştırmalara rağmen iki imâm arasında şüphe devam ediyor, ikiden hangisinin önce seçildiğine dair bir delil yoksa iki sebepten ötürü aralarında kur'aya müracaat edilmez 1- İmamlık bir akiddir Kur'a ise akde tesir etmeyen, sözleşmeye tesiri bulunmayan bir şeydir 2- İmamlık makamı hiç şüphesiz ortak kabul etmeyen bir makam ve görev yeridir Ortaklık kabul edilmeyen bir yerde kur'aya müracaat doğru değildir Aynen bir kadını iki defa ayrı ay*rı nikâhlamada olduğu gibi Kur'a ancak mal ve benzeri ortaklık kabil olan şeyler hakkında uygulanabilir İki şahıs hakkında ta*hakkuk eden imamlıkta kur'aya müracaat, işi kesin sonuca ulaş*tırmaz, aksine devamlı bir şüphe taşır Böyle bir şüphenin olmasındansa her ikisinin imamlığı bâtıl kabul edilir; seçmenler hey'eti ikiden birini veya bir başkasını serbestçe seçerler Bu hu*susta, a) Bir görüşe göre: Halife adaylarının ikisinin dışında başka birisini seçmenin doğru olacağı kabul edilir b) Bir diğer görüşe göre de: Şüphe ve tereddütlere rağmen ikiden birine bîat etmek isabetli olur Tereddütler, her ikisinden birinin halîfe oluşuna engel değildir | |
Konu Sahibi _bülbül_ 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Adem olmaktır tek hevesim | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 4 | 2736 | 22 Mayıs 2010 11:27 |
Dostlarımız........ | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | su damlası | 4 | 2360 | 09 Mayıs 2010 10:35 |
İsmailce kurban olabilmek | Hacc-Umre-Kurban | kurtmehmet | 3 | 3115 | 21 Kasım 2009 20:58 |
Ömür seccadesini gönül dergahına serenlere...... | Makale ve Köşe Yazıları | _bülbül_ | 2 | 2335 | 12 Kasım 2009 21:52 |
çarpık çağ..... | Şiirler ve Şairler | _bülbül_ | 2 | 2061 | 12 Kasım 2009 21:43 |
11 Nisan 2009, 23:43 | Mesaj No:2 |
RE: Halife tayini ve hukuki durum
H- VELİAHD USULÜ İLE HALİFE TAYİNİ Halîfenin, kendisinden önceki halîfe tarafından tâyin olunabileceği, hilâfet akdinin tamam olabileceği mes'elesine temas et*mek gerekirse; bu yolla da halîfenin tâyin olunabileceği hususun*da icmâ vâki olmuş, ittifakla kabul edilmiştir İki sebepten müslümanlar bu şekilde hareket etmiş, her iki sebebi de kötü görmemişlerdir Bunlar da: 1- Hz Ebû Bekr, vefatından önce Ömer'i halîfe olarak göstermiş, onun tâyinini ve Ömer'in halifeliğini bütün müslümanlar kabul etmişlerdir 2- Hz Ömer kendisinden sonraki halîfenin seçimi hususunu şûraya havale etmiştir Bütün müslümanlar da kurulan bu mecli*si kabul etmişlerdir Çünkü heyet üyelerinin hepsi de inanç ve ahlâk yönünden zamanın tanınmış kimseleriydiler Diğer müslü*manlar heyetten hariç bırakılmışlardır Hz Abbas'ın, Hz Ali'nin bu heyete alınmayışını ayıp görmesi, durumu Hz Ali'ye söylemesi üzerine Hz Ali, Abbas'a: "Halifelik İslâmın işlerinin en mühimlerindendir Şahsımın heyetten uzak tutulması benim için önemli değildir" demiştir Böylece imâmın seçiminde, bir heyetin önceden tâyininin hukuken mahzurlu olmadığına dair icmâ vâki olmuştur Şayet imâm veliahd usulü ile bir aday tâyin edecekse, en lâyık, imamlık şartları en kuvvetli olanını arayıp bulması şahsı için vâcib, çok Önemli bir vazifedir Araştırma sonucu bir aday, tesbit etmişse du*ruma bakılır Tesbit ettiği şahıs oğlu veya babası değilse, seçmen*ler heyetinden birine de danışmamışsa veliahd kabul edip etme*mek caizdir Ancak veliahd tâyin edilen kimseye bîat edip etme*mek hususunda, seçmenler heyetinin rızâsının açıklanmasının gerekip gerekmediğinde görüş ayrılığı vardır a) Basra'lı bazı hukukçulara göre: Müslüman topluluğu için önemli olan bu konuda, veliahd tâyin edilene seçmenler heye*tinin muvafakat göstermesi şarttır Çünkü toplumun hakkı olan imâm seçme meselesinde, kendi aralarından seçtikleri seçmenler heyetinin rızâsı ve muvafakati olmadan bir veliahd tâyini toplu*mu bağlayıcı değildir b) Doğru olan ve yaygın fikir ise: Veliahd tâyin edilene, tâyin edenin biati, imâm olması için yeterlidir Burada seçmenler heyetinin rızâsını aramak uygun düşmez Çünkü Hz Ömer'e ya*pılan bîatta ashabın rıza ve muvafakatına dayanılmamıştır Hâlen imâm olanın veliahde bîati daha tesirli, veliahdi seçmesi, tesbiti daha çok geçerlidir Bu konuda imâmın sözleri hepsinden tesirlidir Veliahd oğlu veya babası olursa, bîat edip etmemenin hukuken doğruluğu konusunda üç ayrı çözüm yolu vardır Birinci yol: Seçmenler heyetine danışıp, onlar hilâfet için veliahdi ehil görmedikçe, oğlu veya babasına halîfenin bîat etmesi doğru değildir Seçmenler heyeti lâyık görürse onların bu görüşü, veliahdi tezkiye kabul edilir, halîfenin bîatı da uygundur Halîfenin müslüman toplumuna veliahd tâyini tasarrufu hakem makamına oturuşundandır Veliahd tâyin edilene karşı meyli de artık bir tenkid ve kötülemeye hak vermez ikinci yol: Halîfenin oğlunu veya babasını veliahd tâyin etmesi halinde ona bîat etmemek doğru olur Çünkü halîfenin emri, topluluğun iyiliğine ve kötülüğüne olan hususlarda geçerlidir Makam nesebten daha üstündür Yüklenmiş olduğu hilâfet göre*vini istismara hakkı yoktur Bu görüşte hilâfeti kötülemeye fırsat vermemek isteniyor Topluluk içinde çatışmanın çıkması arzulan*mıyorsa oğlunun veya babasının dışında birini veliahd gösterme*lidir Babasını veya oğlunu veliahd tâyin etmesi halinden sonra seçmenler heyetinin rızâsının İslâm topluluğunu bağlayıcı olup olmadığı caiz midir, değil midir? meselesi daha önce incelenmiştir Üçüncü yol: Babasına yapılan bîat akdinden ayrılmak caizdir, oğluna yapılan bîattan ayrılmak caiz değildir Çünkü oğula olan temayülün babaya olan temayülden fazla oluşu kişinin ya*ratılışı icâbıdır Bu sebepledir ki kazandığı şeylerin çokçasını ba*badan ziyâde oğula bırakmak ister Halîfenin, asabesinden veya soyundan olan yakınlarından bi*rine veya kardeşine bîatı, veliahd tâyin edişi, yabancı bir şahsı ve*liahd tâyin edişi gibidir Oradaki sözler burada da geçerlidir I- VELİAHD TÂYİNİ ŞARTLARI, BAZI ÖZEL DURUMLAR Halife, kendisinde halîfe olabilme şartları bulunan bir kimseyi, veliahd tâyin ettiğinde, bu ahdi veliahd olanın kabulü gerekir Yâni veliahd tâyininin kesinleşmesi, veliahd olacak şahsın kabulüne bağlıdır Veliahdın hilâfet görevini kabul etme zamanı hakkında ihtilâf mevcuttur a) Bir fikre göre: Veliahd tâyin edenin, ölümünden sonra münâsib olan en kısa zamanda veliahdin, hilâfet görevini kabul ettiğini açıklaması gerekir b) Doğru olan bir diğer görüşe göre de: Veliahd tâyin edi*lenin, halîfenin ölümünden Önce bu görevi kabul ettiğini bildirme*si gerekir Önceden kabul beyânında bulunmalıdır ki, halîfenin ölümü ile hilâfet görevi hemen kendisine geçsin Ölüm vak'ası yal*nız vazifenin birinden diğerine geçişi içindir Veliahd tâyin eden Sultan, tâyin ettiği veliahdın durumu değişmedikçe onu azledemez Tâyin ettiği şahısları azletmek her ne kadar mümkünse de veliahdlik bunlara benzemez Zira işlerinin yürütülmesinde tâyin ettiği memurları kendi şahsı için tâyin et*miştir İstediği an azleder Fakat veliahdi müslümanların hakkı olarak tâyin etmiştir Azletmesi mümkün değildir Bu durum, tıp*kı durumu değişmedikçe, seçmenler heyetinin bîat ettikleri halîfeyi azledemeyişlerine benzemektedir Halîfe, veliahd tâyin ettiği bir kimseyi veliahdlikten azleder ve onun yerine bir başkasını tâyin ederse, ikincinin veliahdliği bâtıl ve hükümsüzdür; birincisininki muteber olarak kalır Birin*ci veliahd, veliahdlikten feragat etse de, ikincinin önceden veliahd tayin edilmiş olması yine de muteber olmaz Birincinin feragatin*den sonra, ikincinin yeniden tâyini lâzımdır Veliahd tâyin edilen istifa ederse, istifası ile veliahdlik sona ermez Veliahd tâyin eden imâmın da bu istifayı kabulü gerekir Ondan başka veliahd olabilecek birisi varsa istifası kabul edilir Veliahd tâyin edenle veliahdın istifa hususunda anlaşmaları ile veliahd veliahdlıktan çıkmış olur Şayet veliahd olabilecek bir başkası yoksa istifa etmesi ve istifasının tâyin eden tarafından kabulü doğru olmaz Toplum menfaatine binâen veliahd tâyin eden ve edileni böyle bir muamele bağlayıcıdır Veliahd tâyin edilende, veliahd tâyin edildiği zamanda imâm olabilme şartlarının bulunması gerekir Veliahd, tâyini zamanın*da küçük veya fasıksa ve veliahd tâyin edenin ölümü zamanında baliğ veya âdilse veliahdin hilâfeti ancak seçmenler heyetinin ta*rafsız bir şekilde bîatı ile tamâm olur Halîfe, sağ olduğu bilinme*yen birini veliahd tâyin ederse onun bu tâyini doğru değildir Sağ olduğu biliniyorsa, tâyin işlemi onun gelmesine bırakılır Veliahd gâibken başkan vefat ederse, seçmenler heyeti onun gelişini bek*ler Veliahd uzaklarda ise, müslümanlar onun gelmesini bekle*mek suretiyle işlerinde sıkıntı çekiyorlarsa, seçmenler heyeti ona nâib olarak birini tâyin eder, halifeliğine değil, nâibliğine bîat ederler Uzakdaki veliahd gelince nâib olan halîfe azlolunur Halîfenin gelmesinden önce yaptığı bütün işler hukuken geçerli, onun gelişinden sonra yaptığı işler ise geçersizdir Veliahd, halîfenin ölümünden Önce bir başkasını veliahd tâyin etse, bu işlem muteber olmaz Çünkü hilâfet vazifesi ve sta*tüsü onun hakkında henüz kesinleşmemiştir Kendini, veliahd tâyin eden öldükten sonra böyle bir tasarrufta bulunabilir Aynı şekilde, bir şahıs için "Ben halifeliğe başladığımda sen benim veli-ahdımsm" dese yine hüküm ifâde etmez Çünkü halîfe olmamıştır ki veliahd tâyin edebilsin Halîfenin bizzat kendisi, kendisini bu görevden azlederse, imamlık görevi veliahde geçer Kendi kendini azletmesi ölümü gibidir İmâm iki şahsı veliahd tâyin etmiş de, birini diğerine tercihte bulunmamışsa, böyle bir işlem doğru olabilir Onun vefatından sonra seçmenler heyeti ikiden birini başkan seçer Hz Ömer'in şahıs hakkında tereddüt göstermesi, onlara veliahd olarak işaret*te bulunması üzerine şûra nın imâm seçişi gibi İbn İshak'in Zührî'den, Onun da îbn Abbas'dan şu vak'ayı naklettiği anlatılır: İbn Abbas bir gün Hz Ömer'i üzgün görür, Hz Ömer, ona: - Hilafet işinde ne yapacağımı, yerine kimi tayin edip de geriye çekilip istirahat edeceğimi bilmiyorum, der Bunun üzerine İbn Abbas: - Senin için Ali (ra) münâsiptir - Şüphesiz imamlık için Ali (ra) ehildir Fakat O henüz bu hu*susta acemidir Şayet idare işleriniz ona bırakılırsa tahmin edebi*leceğiniz bir hak yolda size bir takım yükler yükler Ben böyle gö*rüyorum - Hz Osman'ı (ra) bu iş için nasıl bulursunuz? - Ben onu halîfe adayı göstersem, İbn Ebî Muayt insanlar ara*sında, onun arkasından hücuma geçer, Osman'ı (ra) tenkid eder Sonra da Osman'ın boynunu vuruncaya kadar müslümanlar bu İşe razı olmazlar Allah'a and içerim ki ben onu halîfe olarak seçer*sem, İbn Ebî Muayt da dediğimi yapacak, müslümanlar da bir cinayete kadar sürüklenmiş olacak - Talha (ra) nasıl? - Talha (ra) biraz büyüklenir birisidir Halbuki Allah Teâlâ Muhammed (sav) ümmetini idare, işlerini yürütme için kendisi*ni büyük görenlere müsâade etmemiştir - Zübeyr (ra) bu iş için nasıldır? - O, cesur, bahâdır birisidir Fazlaca vergiler alır, çarşı ve pa*zarlarda bolluk ve darlığı icâb ettiren işler yapar Böyle birisi mi müslümanların işini yürütsün? - Sa'd b Ebî Vakkas (ra) nasıl? - O, burada yoktur Hiç şüphesiz ki O kuşatılmış, teçhiz edilmiş bir deve sahibidir Devamlı olarak onun üstünde savaşır Hal*buki devlet işlerini yürütecek olan böyle olmamalıdır - Öyleyse Abdurrahman b Avf (ra)? - O, güzel bir şahıstır Hatırımda yok değil Fakat zayıfcadır Allah'a and içerim ki bir Halîfe böyle olmamalıdır Ey İbn Abbas! Halîfe acizlik, zayıflık göstermiyen bir yumuşaklıkta olmalı, şid*deti bırakmalı, cimri olmayan fakat hesabını sağlam yapan israf-sız bir cömert olmalıdır | |
11 Nisan 2009, 23:43 | Mesaj No:3 |
RE: Halife tayini ve hukuki durum
Râvi İbn Abbas der ki: Hz Ömer'i Ebu Lü'lü' yaraladığında tedavi eden doktor durumdan ümidsiz olunca Sahabeler ona - Veliahd tâyin et, dediler Hz Ömer de 6 kişilik bir Şûra mecli*si kurdu ve, - Eğer imamlık Ali (ra) ye verilecek olursa mukabilinde, denginde Zübeyr, Osman'a verilecek olursa, karşısında Abdurrah*man b Avf, Talha'ya verilecek olursa, denginde Sa'd b Ebi Vakkas (Radıyallahü anhüm) vardır, dedi Hz Ömer'in vefatından sonra Danışma Meclisi (Şûra) toplan*dı Abdurrahman b Avf (ra), - Başkanlık işinizi içinizden 3 kişiye verin, dedi Zübeyr, - Ben hakkımı Ali'ye (ra) veriyorum Talha (ra), - Ben Osman (ra) lehine feragat ediyorum Sa'd da (ra), - Ben de Abdurrahman'a (ra) bırakıyorum, dedi Böylece 6 kişilik şûra adı geçen 3 kişiye indi Diğer 3'ü aradan çıkmış oldu Bunun üzerine Abdurrahman (ra), - Hanginiz imâm işine en münâsibse onu imâm yapalım? Top*luluğun işlerinin doğruluğuna, iyiliğine hizmette Allah şâhiddir, kefildir Abdurrahman'ın sorusuna kimse cevap vermedi Abdurrahman (ra) tekrar, - Şayet beni imâm yapacaksanız ben bu işten geri çekiliyorum Allah şâhiddir ki nasihat etmek suretiyle sizi küçük düşürmek is*temem, dedi Böylece 6'dan üçe inen şûra, Abdurrahman'ın çekilmesiyle de 2 kişiye, Hz Osman ve Hz Ali'ye indi Abdurrahman müslümanlar arasındaki durumu öğrenmek üzere gitti Gecenin karanlığı çökünce Misver b Mahreme'yi çağırdı, beraberine aldı Hangisine biat edileceği konusunda müzâkereye başladılar Allah'ın kitabı ve Peygamberin (sav) sünneti ile amel ve hareket eden ikiden bi*rine bîat edilmesini, biri diğerine bîat edince halkın da dinleyip itaat etmesi hususlarını görüştüler Sonra Hz Osman'a bîat olun*du Böylece seçim heyeti tarafından seçilen birinin imamlığına bîat, imâmın veliahd suretiyle de olabileceğine icmâ vâki olmuş*tur Adedleri belli olduktan sonra, seçim heyetinin 2 veya daha çok kimseden kurulmasında bir fark ve mahzur yoktur Bu takdirde kurulan seçim heyetinden birinin halifeliğe seçilmesi söz konusu olur ve seçilirse, diğer bütün müslümanlarm ona bîatı gerekir Bu yolla halîfe olan biri, başkasını veliahd tâyin edebilir Halîfe, se*çim için bir seçmenler heyeti mahiyetinde danışma kurulu kur-muşsa, henüz halife sağ iken bu kurul, içlerinden birini halîfe ola*rak seçemez Eğer halîfe henüz kendisi sağ iken, kurulun ileride halîfe olacak şahsı seçmesine müsâade etmişse, Önceden seçim ya*pılabilir Yoksa hayatta iken bir ortağı seçilemez Halîfenin ölü*münden sonra işlerin aksamasından korkuluyorsa, kurul, halîfeden izin ister, müteakip halîfeyi önceden seçerler Halîfe tedavisi güç bir hastalığa yakalanmışsa durumuna ba*kılır Şayet emretme kudreti, düşünme kabiliyeti kalmamışsa, öl*müş kâbûl edilir ve bir halîfe seçilir Böyle hareket etmede her*hangi bir mahzur yoktur Düşünebilme, iyi ve kötüyü ayırt etme kudreti mevcutsa, seçmenler heyeti ancak halîfenin müsâadesiyle bir halîfe seçerler İbn İshak'dan nakledildiğine göre, Hz Ömer, yaralı olarak evine getirildiğinde dışarıdan yüksek bir ses işitti ve, - Halka ne oluyor? dedi Etrafındakiler, - Sizi ziyaret etmek istiyorlar Onlara müsâde edin, dediler Müsâade edilip halk içeri girince hep bir ağızdan, - Ya Emire'l-Mü'minin, Veliahd tâyin et, Hz Osman'ı imâm yapınız, dediler - Mal ve Cennet birlikte nasıl sevilebilir? dedi Halkı Hz Ömer'in yanından çıkardılar Hasta halîfe dışarıdan yüksek bir ses daha işitti ve, - Halka ne oluyor? dedi Etrafındakiler, - Sizi ziyaret etmek istiyorlar, izin verirseniz içeri girsinler, dediler Halk, - Hz Ali'yi imâm yapınız, dediler Hz Ömer, - Hak yolda size' yükler yüklemiş olur, dedi Bu konuşma üzeri*ne Abdullah b Ömer (ra), - Halkı susturdum Ya Emire'l-Mü'minin sizi böyle bir tâyin işi yapmaktan men eden nedir? diye sordum Babam da, - Hilâfeti bana hem diri ve hem de ölü iken mi yüklemek isti*yorsunuz, dedi Bu olaylardan sonra varılan sonuç şudur ki, Halîfenin geçerli veliahd tâyin etmesi, bunun için bir heyet tesbiti hukuken geçerli olduğu gibi, yalnızca seçmenler heyetini tesbiti de geçerlidir Bu durumlarda halîfenin gösterdiği kimselerden birini seçmek gere*kir Aynen veliahd tâyin edilenin seçmenler heyetince kabul edili*şi gibi Çünkü veliahd tâyinini veya seçmenler heyetinden birinin tâyinini istemek, halîfenin hilâfet haklarındandır | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
4 Halife, 4 Büyük Takım | Zeynep Elif | Videolar/Slaytlar | 0 | 13 Mart 2013 17:31 |
Tuhaf Bir Durum | FECR | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 3 | 18 Şubat 2012 15:26 |
Gemide namaz ve kıble tayini | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 18:16 |
Namaza Niyette Vakit Tâyini Gerekir mi? | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 13:36 |
Kişi Tıbbi ve Hukuki konularda dinî problemlerle karşı karşıya kaldığında ne yapmalı? | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 10:33 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|