|
Konu Kimliği: Konu Sahibi TufeyL,Açılış Tarihi: 18 Eylül 2007 (12:03), Konuya Son Cevap : 21 Aralık 2012 (11:32). Konuya 74 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Eylül 2007, 15:00 | Mesaj No:14 |
Cvp: Kötü Ahlak Kabir Azabına Sebep Olur
ben beyendim..bide hayırlısı ile dualarımız kabul olsun daha ne isteriz ki.. sağolasın mim_nun zikrullah ın sayesinde bizde nasiplendik.. | |
01 Aralık 2007, 14:59 | Mesaj No:17 |
Kabir azabı...
Her insan ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizin dibinde kalsın veya yırtıcı bir hayvan karnında bulunsun veya yanarak külü havaya karışsın, mutlaka kabir hayatı geçirecektir. İnsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek, kendisine gelerek; "Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir?" diye sorarlar. İman ve güzel amel sahipleri bu gibi sorulara doğru cevap verirler. Bu gibi ölülere cennet kapıları açılır ve Cennet kendilerine gösterilir. Kâfir veya münafık olanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Onlara da Cehennem kapıları açılır, oradaki azap kendilerine gösterilir. Müminler nimet içerisinde, sıkıntısız ve huzurlu yaşarken, kâfir ve münâfıklar ise kabirde azap göreceklerdir (bk. ez-Zebîdî, Tecrîdi Sarih, terc. Kamil Miras, Ankara 1985, IV 496 vd.). Kabirde azap ve nimetin varlığını gösteren birtakım ayet ve hadisler vardır. Bir ayet-i kerimede; "Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun" (el-Mümin, 40/46) buyurulur. Buna göre kıyamet kopmadan önce de yani kabirde de azap vardır. Peygamber efendimiz; "Allah, iman edenlere bu dünya hayatında ve ahirette, o sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder" (İbrahim, 14/17) ayetinin kabir nimeti hakkında indiğini açıklamıştır (Buhârî, Tefsîr, sure: 14). Kabir azabı ile ilgili hadis kitaplarında pek çok hadis-i şerif zikredilmektedir. Bunlardan bir kaçı şöyledir: Hz. Peygamber (s.a.s) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur" (Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26) buyurmuşlardır. Hz. Peygamber diğer bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur" (Tirmizî, kıyamet, 26). Başka bir hadiste de şöyle buyurur: "Ölü mezara konulunca, birine Münker, diğerine Nekir adı verilen siyah mavi iki melek gelir; ölüye derler ki: "Şu Muhammed (s.a.s) denilen zat hakkında ne dersin?" O da şöyle cevap verir. "O, Allah'ın kulu ve Resuludur. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed de O'nun kulu ve elçisidir. Bunun üzerine melekler; Biz senin böyle diyeceğini zaten bilmekte idik", derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra bu ölünün mezarı ışıklandırılır ve aydınlatılır. Daha sonra melekler ölüye: " Yat ve uyu " derler. O da; "Aileme gidin de durumu haber verin" der. Melekler ona; "Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi mahşer gününe kadar sen uyumana devam et" derler. Eğer ölü münâfık olursa, melekler şöyle der: "Şu Muhammed (s.a.s) denilen zat hakkında ne dersin?" Münâfık da şöyle cevap verir: "Halkın Muhammed hakkında bir şeyler söylediklerini işitmiş, ben de onlar gibi konuşmuştum. Başka bir şey bilmiyorum. Melekler ona; "Böyle diyeceğini zaten biliyorduk" derler. Daha sonra yere "Bu adamı alabildiğine sıkıştır" diye seslenilir. Yer de sıkıştırmaya başlar. Öyle ki o kimse kemiklerini birbirine geçmiş gibi hisseder. Mahşer gününe kadar bu sıkıntı devam eder" (Tirmizi Cenâiz 70). Kur'an'da şehitlerin kabir hayatıyla ilgili olarak şöyle buyurulur: "Allah yolunda öldürenleri, sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar" (Âlu İmrân, 3/169), "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilâkis onlar dirildirler. Fakat siz farkında değilsiniz." (el-Bakara, 2/154). Kabir azabının yalnız ruha mı, yoksa bedene mi olacağı konusuna gelince: Ölüm yokluk değildir. Daha güzel bir alemin kapısıdır. Nasıl ki, toprak altına giren bir çekirdek, görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Fakat gerçekte daha güzel bir hayata geçiş yapıyor. Çekirdek hayatından ağaçlık hayatına geçiyor. Aynen bunun gibi, ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ama geçekte berzah ve kabir aleminde daha mükemmel bir hayata kavuşuyor. Beden ile ruh, ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor ve var olmaya devam ediyor. Biz onu görmesek te inanıyoruz ki, elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi, insan ölmekle ruh vücuttan çıkıyor. Fakat var olmaya devam ediyor. Cenab-ı Allah Ruh’a münasip daha güzel bir elbise giydirerek, kabir aleminde yaşamını devam ettiriyor. Ruh, mükafatı veya cezayı bu yeni giydiği elbise ile görecektir. Bu sebeple Peygamberimiz, “Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yada Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurarak, kabir hayatının varlığını ve nasıl olacağını bize haber veriyor. İmanlı bir insan iyileşmeyen bir hastalıktan ölürse şehittir. Böyle şehitlere manevi şehit diyoruz. Şehitler ise kabir hayatında serbest dolaşırlar. Kendilerinin öldüğünü bilmezler. Sanki yaşadıklarını zannederler. Sadece daha mükemmel bir hayat yaşadıklarını bilirler. Peygamberimiz, “Şehit ölüm acısını hissetmez.” buyurur. Kur’an-ı Kerim de şehitlerin ölmediği bildirilir. Yani kendilerinin öldüğünün farkında değillerdir. Mesela iki adam düşünün. Rüyada çok güzel bir bahçede beraber bulunuyorlar. Biri rüya olduğunu bilir. Diğeri ise rüya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mükemmel lezzet alır? Elbetteki rüya olduğunu bilmeyen. Rüya olduğunu bilen, şimdi uyanırsam şu lezzet kaçacak diye düşünür. Diğeri ise tam ve gerçek lezzet alır. İşte normal ölüler, öldüklerinin farkında olduğu için lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler öldüklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır. İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür. Hatta şehitlerin efendisi Hz. Hamza pek çok insana yardım bile etmiştir, ve halada yardım ettiği insanlar vardır. Ruhlar aleminden anne karnına gelen insanlar, oradan dünyaya doğarlar. Burada buluşup görüşürler. Aynen bunun gibi bu dünyadaki insanlar da, ölüm ile öbür tarafa doğarlar ve orada dolaşırlar. Nasıl ki buradan öbür tarafa gideni uğurluyoruz. Kabir tarafından da buradan gidenleri karşılayanlar var. İnşallah bizleri de başta Peygamberimiz olmak üzere, bütün sevdiklerimiz orada karşılarlar. Yeter ki bizler Allah’a gerçek kul olalım. Yeni doğan çocuğu burada karşıladığımız gibi, buradan öbür tarafa giden bizleri de inşallah dostlarımız karşılayacaktır. Bunun şartı Allah’a iman, O’na ve Peygamberine uymak ve iman ile ölmektir. | |
01 Aralık 2007, 15:21 | Mesaj No:18 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Kabir azabı... TEKÂSÛR SÛRESİ(102.SÛRE) 1-2.Çokluğunuzla övünmek,kabre girinceye kadar sizi oyaladı. 3.Heyhât!Kabre girdikten sonra bileceksiniz. 4.Sonra kıyâmette bileceksiniz. 5.Keşke hakikati şeksiz şüphesiz bilmiş olsaydınız! 6.And olsun ki Cehennemi göreceksiniz. 8.Sonra da size verilen nimetlerden hesaba çekileceksiniz. |
13 Mart 2008, 10:35 | Mesaj No:19 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Kabir azabı kaç sene sürecek? soru Kabir azabını sadece ruh mu hissedecek, bedenimiz de duyacak mı? Kabir azabının süresi hakkında da bilgi verir misiniz? Beden için maddî vücut dersek, ruh için de "manevî vücut" diyebiliriz. cevap Nasıl ki, elektrik akımı verilmeyen kablo sadece bir telden ibaretse, içinde ruh bulunmayan beden de et ve kemik külçesinden başka bir şey değildir. Müspet veya menfî, iyi veya kötü bir işin yapılabilmesi için ruh ve ceset birliği şarttır. Fakat gerçek pay ruha aittir. Esas işi gören ruh olmakla beraber, ceset sadece onun bir kabı hükmündedir. Acıyı, lezzeti, sevinci ve üzüntüyü duyan ruhtur. Beden de üzerine ve içine takılan çeşitli azalar vasıtasıyla tesir altında kalır. Hastalanınca ruhen acı duyarken, beden de zayıf düşüp yatağa serilir. Diğer yandan iyilik ve ibadette ruh ve beden birliği mevcutsa, günah ve isyanda da her ikisinin varlığı şarttır. Öyleyse sorumluluğu, beden ve ruhun ikisine birden yüklemelidir. Mükâfatta ve cezada ruh ve ceset ortaktır. Ancak ruhunu teslim eden insanın cesedi toprak altında çürürken, ruh, kabirde ya cennet hayatı yaşayacak ya da cehennem azabı tadacaktır. "Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur" hadis-i şerifi bu gerçeği anlatan bir gerçektir. Bedenle ruh, ampulle elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmaz, yine varlığını devam ettirir. Biz elektriği göremesek de, elektrik enerjisi vardır. Aynen bunun gibi, insan ölünce ruhu bedeninden ayrılır, fakat varlığı devam eder. Cenab-ı Hak ruha uygun daha güzel bir elbise giydirir, kabir âleminde hayatını devam ettirir. Bazı âlimler bu bedene "beden- i misâlî" adını verirler. Kabir âlemine, berzah âlemine uygun, o âlemin kendine has özelliklerini taşıyan, bu dünya ile alakası olmayan bir bedendir bu. Ruh mükafatı da, cezayı da bu yeni giydiği bedenle görür ve yaşar. Kabir âlemi, dünya ile âhiret arasında bir menzil, bir geçiş yeridir. Beş tür hayat tabakasının beşincisi olarak bilinir. Fakat âhiretle ilgili meseleleri dünyevi ölçülerle ölçmemiz mümkün değildir. Çünkü şartları farklı, konumu farklıdır. Sıcaklık ölçen termometreyi hava basıncını ölçmede kullanamayacağımız gibi... Şüphesiz, ölümden sonraki hayatta gün ve zaman mefhumu dünyadaki gibi değildir. Kaldı ki, dünyada dahi zamanın izafîliğini görüyoruz. Ama asıl âhiret alemi her şeyiyle kıyametten sonra görülecektir. Kabir hayatı ise bir "berzah/ara" âlemdir. Kabir âlemini dünyada farklı bir biçimde yaşadığımız bir âlemle kıyaslayacak olursak, mesela beş saniyelik bir rüyada bazen beş senelik bir ömür yaşar gibi oluyoruz. Bunun gibi, Cenab-ı Hak da bir kimseye kabirde çok kısa bir zaman içerisinde çok şiddetli azaplar verebileceği gibi, kabirde uzun bir zaman kaldığı halde, başka bir kimseyi de rahmetiyle mesut edebilir. Diğer bir ifadeyle, Cennetlik bir mü'min, devamlı olarak bir film seyreder gibi cennetteki makamını görürken, ruh ferah duyar, âdeta orada bulunuyormuş gibi zevk ve lezzet alır. İman nurundan mahrum olan kâfir de, daha cehenneme gitmeden o azabı kabrinde mahşere kadar çeker mehmetpaksu@gmail.comHaber
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
09 Temmuz 2008, 09:31 | Mesaj No:20 |
kabir**azabının**sırrı Peygamberimizden (s.a.v.) İmam Ahmedin rivayet ettiĝi hadis şerifte Şöyle naklediliyor: Peygamberimiz, onun üzerine selat ve selam olsun buyurdu: - Ölümden sonra ölünün ruhu tekrar cesede döndürülür. Yanına da Munker ve Nekir isimli iki tane melek gelir ve sorguya çekerler: „Rabbin kim?“ Insan cevap verir: „Rabbim – Allah.“ Sonra onlar sorar: „Senin dinin ne?” O cevap verir: “Dinim – İslamdır.” Sonra onlar sorar: “Size gönderilen uyarıcı kim?” O cevap verir: „O Allahın resülüdür.” O zaman onlar sorar: “Sen bunları nereden biliyorsun?” O cevap verir: “Ben Allahın Kitabını okudum ve Ona iman ettim.” O zaman semadan ses gelir: “Kulum hakikatı söyledi, ona cennet döşeĝini serin ve önünde cennet kapılarını açın” - , sonra o çok sevinecek, cennet ferahlıĝına kavuşacak ve onun kabri göz alabildiĝi kadar geniş olacak. Kâfire ve günahkâra gelince onun hakkında Allah resülü, sallallahu aleyhi vesellem, şöyle buyurdu: - ve ruhunu tekrar cesede döndürürler. Yanına da Munker ve Nekir isimli iki tane melek gelir ve sorguya çekerler: „Rabbin kim?“ O cevap verir: „Bilmiyorum.“ Sonra ondan sorulur: “Size gönderilen uyarıcı kim?” O tekrar: “Bilmiyorum” der, Ve o zaman semadan gelen ses şöyle: “ Bu yalancıdır, ona ateşten döşek serin Ve önünde cehennem kapılarını açın!” - , O zaman onun kabrini cehennemin harareti sarar, Kabri ise dar olur ve kaburgalar birbirine girinceye kadar Kabir onu sıkar. Başka hadislerde söyleniyor: Sorgu esnasında Melekler kâfir olan veya günahları çok olan müslümanı işkence edip dövecekler, Ve bu işkence dehşet vericidir. Peygamberimizin (s.a.v.) de Allahdan Kabir azabından kendisini korumasını ve bu duayı herkese de emir ettiĝi rivayet ediliyor. Kabir azabı iki çeşittir: Birincisi, hiç bitmeyen Kabir azabı. Bunlar hakkında Allah Taala Kur’ani Kerimde buyuruyor: o ateştir, sabah ve akşam ona giriftar oluyorlar." Bazı azap ise bir müddet devam edip sonradan kesilen Kabir azabı. Bu tip Kabir azabı günahkâr muslumanlar için olur, Azabın şiddete ve aĝırlıĝı ise işlediĝi günahların aĝırlıĝına göredir. BU CİSİMLE VE CAN BENLE YANA YANA OD OLMUŞUM ABI HAYATA ERMEKLE CİHAN İÇRE SU DOLMUŞUM MASİVADAN AMA GÖZÜM REMZİ MUHAL İŞBU SÖZÜM ATEŞKİ KAVURUR CANI SUDAN AKAR GÖNÜL GÖZÜM ODUM TENDE CANIM YAKAR SUYUM SAKİN SESİZ AKAR O AŞKTIRKİ BİLİNMEZ KİM ZİLLETİ AR BİLMEZ BAKAR SIRYANİ DER AŞKA KANMA OL AŞKIN ODUYLA YANMA HİÇLİK KÜLÜ OLUNMADAN AŞKLA SAVRULURUM SANMA VARIDATI SIR YANİ | |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Cehennem Azabı Nasıldır ? | İslaminesil | Videolar/Slaytlar | 0 | 06 Nisan 2016 19:54 |
Cehennem Azabı | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 24Haziran 2011 19:38 |
Kabir Ziyareti | NUR | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 4 | 14 Nisan 2009 09:22 |
Kabir nasıl hazırlanır? Kabir hazırlanırken nelere dikkat edilmeli? | Belgin | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 0 | 14 Nisan 2009 09:17 |
Mahşer azabı olacakmı bilgi verirmisiniz | MERVE DEMİR | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 0 | 08 Nisan 2009 10:51 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|