|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Yitiksevda,Açılış Tarihi: 21 Ağustos 2009 (00:47), Konuya Son Cevap : 29 Mart 2022 (09:04). Konuya 30 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Ağustos 2009, 00:47 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | ORUÇ HAKKINDA SORU CEVAP KISMI ORUÇ HAKKINDA SORU CEVAP KISMI Ramazan ayı boyunca bu başlık altında Oruç hakkında Soru ve Cevap kısmı olarak isteyen istediği soruyu burda sorarsa hem güzel bir çalışma olur hemde sorulara cevap verilmiş olur. |
Konu Sahibi Yitiksevda 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Akılsız Bedenler | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 1 | 2268 | 20Haziran 2017 01:11 |
Kibir hastalığı / mevlüt hönül | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 2195 | 24 Mayıs 2016 17:24 |
Hainler! – Dokuzlu Çete ve Karakter(siz)leri /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 1977 | 19 Mayıs 2016 23:06 |
Çocuk İstismarı ve Ensest – Modern Lût Toplumu /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 1992 | 19 Mayıs 2016 23:02 |
Vicdanla Cüzdan Arasında / MEVLÜT HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 1938 | 19 Mayıs 2016 22:59 |
21 Ağustos 2009, 00:49 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Oruç Hakkında Soru Cevap Kısmı
Mesela niyet nedir Orucun tarifi vs kısaca açılım yapayım hep beraber bu başlık altında devam ederiz . ORUÇ:imsak vaktinden iftar vaktine kadar, ibadet niyetiyle, yememek, içmemek ve cinsel ilişkide bulunmamaktır. NİYET:içten bir şeye karar vermek, bir işi ne için yaptığını kesinlikle bilmektir. Dini bakımdan niyet "Bir görevi, Allah Teala'nın emrine uymak ve ona yakınlık kazanmak için yerine getirme kararından ibarettir. İbadetlerde niyet şarttır. |
23 Ağustos 2009, 05:12 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: ORUÇ HAKKINDA SORU CEVAP KISMI
KONU 1 : Cünüp olarak sabahlanabilirmi? Bu konudaki hadisler [1] Cünüp olarak sabahlanabilir. Ümmü Seleme ve Aişe “Resullah rüya sebebiyle olmaksızın [2] cünüp olarak fecir vaktine kadar ulaşır. Daha sonra kalkıp yıkanır ve orucunu tutardı.” [3] Cünüp olarak sabahlanamaz. Ebu Hureyre “Cünüp olarak sabahlayan kimse için artık oruç yoktur.“ [4] Bu konuda alimlerin ihtilafları [5] Bu konudaki çelişkili rivayetlerden dolayı alimler ihtilaf etmişlerdir. Ulemanın çoğunluğu bu konuda Ümmü Seleme ve Hz Aişe hadislerine riayet etmiştir. Bunlar Ebu Hureyre hadisini te’vil ederek “cünüp olarak sabahlamakla oruç bozulmaz” demişlerdir. Bu alimler, Ebu Hureyre hadisini üç şeklide te’vil etmişlerdir. · Bu hadis mensuhtur. · Bu hadis peygamberden değil Fazl bin Abbas’tan işitilmiştir. Bunun delilide Müslim’de geçen rivayettir. · Ebu Hureyre bile bu görüşünden daha sonra vazgeçmiştir. Ancak onlarla aynı kanaati paylaşmayıp Ebu Hureyre hadisiyle amel eden ve bu durumda orucun bozulacağını belirten alimlerde vardır. Bunlara; İbrahim En Nehai, Hasal el Basri’yi örnek verebiliriz. Alimlerin bazıları; fecirden önce yıkandığı takdirde orucu sahih olur aksi halde olmaz demişlerdir. Bunlara da Tavus, Urve bin Zübeyr ve İbn-i Hazm’ı örnek verebiliriz. Alimlerin bazıları da; daha farklı yaklaşmış ve “bu durumda tutsa bile daha sonra kaza etmek zorundadır” demişlerdir. Bunlara da Salim İbni Abdullah ve Ata b. Rebah’ı örnek verebiliriz. SONUÇ Evet! Cünüp olarak sabahlanabilir. Kur’an-ı Kerim’de Oruç tutulan günlerin gecelerinde kadınlara yaklaşılabileceği konusu açıklanmıştır. Kur’an’a göre orucun başladığı vakit imsak vaktidir. Bu vakitten önce yemek içmekte cinsel ilişki de serbesttir. Kişi bu serbestlikten faydalanırda uykuya dalarsa niçin orucu bozulsun? Oruç olduğu zamanlarda, cinsel ilişki veya ona kıyas edilebilecek bir şey (mastürbasyon gibi) yapmıyorsa geceden cünüp olarak sabahlasa hatta iftara kadarda öyle dolaşsa orucuna hiçbir zarar gelmez. [6] Hatta oruçlu olduğu halde uyusa ve ihtilam olsa da kasıt olmadığı için orucu da bozulmaz. Alimlerin çoğu da zaten bu görüştedir. Ancak onları uğraştıran şey, Ebu Hureyre rivayeti olmuştur. Çünkü, o rivayette sahih senedi olan ve peygambere fatura edilmiş olan bir rivayettir. Ve bu sahih rivayetler arasındaki çelişki herhangi bir şekilde giderilmek zorundadır. İşte alimlerimiz bu rivayetlerden herhangi birine “uydurma” dememek için akla ve mantığa zıt olan te’viller yapmışlardır. Örnek olarak söz konusu Ebu Hureyre rivayetini ele alalım. - Bu rivayet mensuhsa, beşbin hadis rivayet ettiği iddia olunan Ebu Hureyre, bunu nesheden ve nasih olan hükmü nasıl bilmeyebilir? Aynı Ebu Hureyre’nin geç dönemde Müslüman olduğu hatırlanırsa tam tersine O’nun mensuh olan hükmü bilmemesi gerekmez miydi? - Müslim’de geçen ve Ebu Hureyre’nin bunu Peygamberden değil de Fazl bin Abbas’tan duyduğunu açıklayan rivayete de güvenilemez. Çünkü, o zaman Ebu Hureyre’nin peygamberden duymadığını, O’na fatura etmiş olduğunu kabullenmek gerek… Bununda ne anlama geldiği aşikardır. - Ebu Hureyre’nin bu görüşünden vazgeçtiği rivayetine gelince; bu tür rivayetler, rivayetler arasındaki çelişkileri giderebilmek için uydurulmuş rivayetlerdir. Bunu ancak hadisçilerin sistemini iyi araştıranlar anlayabilir. Bize göre bu te’vilde akla aykırıdır. Çünkü, ashabı Suffa’dan olan ve peygamberden en çok hadis naklettiği öne sürülen Ebu Hureyre’nin böyle günlük ameli bir meseleyi bilmemiş olması ve sonradan öğrenerek eski görüşünden dönmüş olması, O’nun bütün rivayetlerini tartışılır hale getirir. Öyle ya Cennetin, Cehennemin…vb gaybi konuların teferruatını bildiğine inanılan Ebu Hureyre’nin herkesin bilmek zorunda olduğu böyle bir konuyu bilmemesi düşünülebilir mi? Düşünülebilirse, o zaman O’na ait olan diğer rivayetlerde tartışmalı hale gelir. Bize göre, bu hadisler peygamber adına ve sahabe adına fatura edilmiş olan çelişkili rivayetlerdir. Bu iddiamızı, bundan sonra vereceğimiz bütün örneklerle de ispatlayacağız. KONU 2: Kan aldırmak orucu bozar mı? Bu konudaki hadisler Kan aldırmak orucu bozar. Rafi bin Hadic “Hacamat yapanda yaptıranda orucunu bozmuştur.” [7] Kan aldırmak orucu bozmaz. İbn-i Abbas “Resullah oruçlu olduğu halde hacamat yaptırdı” [8] Kan aldırmak önce mekruhtu, sonra ruhsat verildi. Enes “Hacamatın mekruh olma sebebi oruçlunun zayıf ve güçsüz düşme endişesidir” [9] Enes “ önce oruçluya hacamat mekruhtu sonra ruhsat verildi.” [10] Ebu Said El Hudri “Resullah efendimiz hacamat konusunda (oruçluya) ruhsat vermiştir.” [11] Bu konuda alimlerin ihtilafları Bu konudaki çelişkili rivayetlerden dolayı alimler ihtilaf etmişlerdir. Mezhep alimlerinin çoğu (Hanefi, Şafi ve Malikliler); İbn-i Abbas hadislerine dayanarak kan aldırmanın orucu bozmayacağını belirtmişlerdir. Hanbeli mezhebinde ise kan aldırmak orucu bozar. Onlar bu konuda Rafi bin Hadic, Sevban, Şeddad bin Evs,’ten gelen rivayetlere itibar etmişlerdir. Ayrıca bu konuda Ebu Hureyre, Hz Aişe, Usame bin Zeyd gibi sahabelerden gelen rivayetleri de Ahmet İbn-i Hanbel nakletmiştir. Hadis alimlerinin çoğuda bu çelişkili rivayetler karşısında çelişkili sözler söylemekten kurtulamamışlardır. Öyle ki aynı hadis üzerinde söz söyleyen hadis otoriteleri, birbiriyle tamamen zıt şeyler söylemişlerdir. Örnek olarak, bu bölümdeki hadislerin hangisi daha sahih denildiğinde; Ahmet İbni Hanbel Rafi bin Hadic hadisinin, Ali bin Medini ise Sevban hadisinin en sahih hadis olduğunu iddia etmişlerdir. Yine bir başka hadisçi Yahya bin Main ise Ahmet İbn-i Hanbelin tam tersine bu konudaki en zayıf hadisin Rafi bin Hadic hadisi olduğunu söylemiştir. Yine bu konuda Ali bin Medininin en sahih dediği Sevban hadisini; İbn-i Hibban ve Hakim tahriç etmiştir. Tirmizi’ninde dediği gibi Buhari’de bu hadisi sahihlemiştir. Bir başka hadisçi Darekutni “bu rivayetlerin hepside güvenilir rivayetlerdir bunların herhangi bir illetini bilmiyorum” diyerek, hepside sahih olan ama birbiriyle de çelişkileri giderilemeyen bu rivayetler arasında sıkışıp kaldığını itiraf etmiştir. Meşhur bir alim olan Tahavi’de bu konudaki rivayetleri toplamıştır. Tahavi bu konudaki 34 rivayetin 15 tanesinin orucu bozacağını, 19 tanesinin ise bozmayacağını açıklamış ve çelişkili durumu gözler önüne sermiştir. Sonunda alimler yine kendilerine göre uygun bir yol bulup çelişkileri giderdiklerini sanmışlardır. Örnek olarak; alimlerin çoğunluğunun hadis usulü kaidelerine dayanarak en sahih dediği Sevban rivayetini zayıf kabul ederek ve O’nu destekleyen bütün rivayetlerinde Enes rivayetiyle nesh edildiğini söyleyerek… Ne kadar basit değil mi? İşte isnadı esas alan gelenekçi hadis anlayışının düştüğü hal… Görüyorsunuz değil mi? Kan aldırmak orucu bozmaz diyen; İbn-i Abbas ve Enes İbn-i Malik’in hacamat olmaları gerektiğinde gece yaptırdıklarını açıklayan rivayetle, yandaki rivayetleri tam tersine… Ayrıca birçok rivayetleri olan Abdullah İbn-i Ömer’in de bu şekilde yaptığı rivayet olunmuştur. Tabiundan da birçok rivayet var. (Ata, Mesruk, İbni Sirin gibi) Birçok hadis alimi de, kan aldırmanın orucu bozduğunu belirtmiştir. Bunlara; İshak bin Rahuye, İbn-i Münzir, İbn-i Huzeyme örnek verilebilir. SONUÇ Hayır! Kan aldırmak orucu bozmaz. Bu konuda nakledilen rivayetlerin çelişkili oldukları apaçık ortada… İşin içinden çıkılacağı da yok… Şahsen ben, alimlerimizin niçin bu konularla uğraştığını cidden merak ediyorum. Kur’an orucu bozan şeyleri ve orucun ne olduğunu açıklamışken, alimlerimiz bu çelişkili rivayetlerde ne bulmuşlar, ne aramışlar anlamıyorum doğrusu…. Onlar öncelikle bu rivayetlerin arasındaki çelişkileri komik olabilecek te’villerle [12] çözmeye çalışmış ve kendi görüşleri doğrultusunda rivayetleri yorumlayarak gerektiğinde, yukarıda da örneğini gösterdiğimiz gibi daha sahih hadisi zayıf kabul ederek sistemlerini devam ettirmeye çalışmışlardır. Yine her zaman sıkıştıklarında yaptıklarını yapmış nesh mensuh saçmalığıyla işi çözmüşlerdir. Bir defa Enes rivayeti Rafi rivayetini nesh etmiyor. Çünkü Rafi rivayetinde orucun bozulacağından Enes rivayetinde ise mekruhluktan bahsediliyor. Birde şu var. Enes hadisinin diğerlerini nesh ettiğini meşhur bir hadis alimi olan Ahmet İbn-i Hanbel anlayamıyor mu? Nesh olmuşsa, Ebu Hureyre, Hz Aişe, Usame bin Zeyd’den gelen rivayetleri nakleden sahabeler bunu bilmiyorlar mıydı da o rivayetleri yaptılar? Bunların yanında birçok sahabe ki -içlerinde Enes’te İbni Abbas’ta var- yaşamında Ramazan ayında gündüz hacamat olmamaya çalışmıştır. Bunların yanında Ahmet İbn-i Hanbel’den başka bazı müçtehitlerin (örnek:Evzai) ve hadisçilerin (örnek:İbn-i Hibban) bu nesh ten haberi yok muydu? Bize göre, bu çelişkili rivayetler esas alınarak falan filan işi yapmak orucu bozar denilemez. Çünkü Allah’ın kitabı orucu bozan şeyleri çok açık ve net olarak açıklamıştır. Bu ayetleri anlayanlar Allah’ın kendilerine vermiş olduğu akıllarıyla kıyas ederek diğer orucu bozan şeyleri de rahatlıkla anlayabilir. İnsanları bu rivayetlerin içine soktuktan sonra, “bak işte bunu siz anlayamazsınız, bunu anlayan bir müçtehide tabi olmanız gerekir” diyenlerin işlediği suç affedilecek bir suç değildir. Allah’ın kitabından insanları alıkoyup, hurafelerle uğraştırmak bir zulümdür. Bu zulmü işleyenlerde insanları irşad ettiklerini sanan hocalardır. Eğer anlaşılmışsa bu çelişkileri müçtehitlerinde çözemediklerini ispatlamış olduk. Bize göre müçtehitlerin ve hadis alimlerinin çözemediği bu ihtilaflarla sade vatandaş ilgilenmemeli. Çünkü, yüce Allah ayetlerini insanlar anlasınlar diye açıklamış ve kolaylaştırmıştır. O’nun bize zorluk yüklemediği kolaylaştırılmış dinde oruçla ilgili her şey üç-beş ayette açıklanmışken, hurafe merkezli çelişkili din anlayışında oruç konusu bir ciltlik kitaba dönüştürülerek zorlaştırılmıştır. Bize göre isnadı esas alan hadis anlayışına göre hareket edilseydi, kan aldırma orucu bozmalıydı. Alimlerimizin birçoğu bu konuda tutarsızlık yapmış, aslında kan aldıranında, alanında orucunun bozulması gerektiğini açıklayan rivayeti almaları gerekirken, onu almamışlardır. Bu tutarsızlıkları araştırdığımız her konuda maalesef gördük. Araştırmalarımız sürdükçe bunun örneklerini deşifre edeceğiz. Yeter ki, hurafe merkezli din ile, Kur’an merkezli dinin farkı ortaya çıksın. Yeter ki, Allah’ın yükledikleri sorumluluklarla, Allah ve peygamber adına yüklenilmeye çalışılan sorumlulukların farkı fark edilsin… Sonuç olarak; Kan almakta, aldırmakta orucu bozmaz. Çünkü, Kur’an-ı Kerim’de açıklanmamıştır. Ayrıca da peygamberimiz döneminde yaşayan Arapların en başta gelen tedavi yöntemlerinden biri kan aldırmaktı. Ve oruçta Müslümanların önemli olan ibadetlerinden bir tanesiydi. Zaten Hz.Peygamberden (sav) öncede orucun az çok mahiyeti biliniyordu. Ne mi demek istiyoruz? Peygamber döneminde yaşayan belirli sahabelerin kan aldırmanın orucu bozup bozmadığında asla ihtilaflarının olamayacağını… Daha sonra yaşamış olan Hz.Ebubekir, Hz.Ömer döneminde de… Çünkü bu ameli tevatür olarak nakledilebilecek bir meseledir. Bize göre rivayetler o dönemi sağlıklı olarak nakledememiştir. Bu yüzden de, Peygamber dönemini bilmeyen ve bundan 150-200 sene sonra eline tutuşturulan çelişkili rivayetlerle baş başa kalan hadis ve fıkıh alimlerimiz, peygamber ve sahabe adına bu hadisleri fatura edenlerin rivayetleriyle uğraşıp durmuşlardır. Halbuki bizim dini anlamak için bu çelişkili rivayetlere ihtiyacımız yoktur. Bize göre subutu kat’i olan Allah’ın kitabındaki hükümleri esas alarak hayatımızı ona göre tanzim etmek Kur’an’a ve sünnete uymak demektir. [13] Bu çelişkili rivayetlere dalıp Kur’an merkezli düşünceden uzaklaşmaksa, Hem Kur’an’dan hem de Sünnetten uzak olmak demektir. 1] -Buradaki bazı hadisler, tam metin olarak verilmemiştir. Bunun sebebi asıl problemin kelimelerde değil manada olduğundandır. [2] -Alimlerimiz Resullah’ın ihtilam olup olamayacağı meselesini tartışmışlardır. Bazıları ihtilamın şeytandan olduğunu iddia ederek bunun peygamberde olmasının mümkün olamayacağını iddia etmiş, bazıları da bizzat bu istisna bile olabileceğini gösterir demişlerdir. [3] -Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei [4] -Buhari Müslim [5] -Biz bu bölümde alimlerin tüm ihtilaflarını değil, araştırdığımız alandaki çelişkilerini göstermeye yetecek kadarını vermeye çalıştık. Çünkü onların bu konulardaki ihtilafları yazmış olduğumuzdan çok daha fazladır. [6] -Ancak bu mükellef bu durumda namaz kılamayacağı için gusletmek zorundadır. [7] -Buhari, Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace, Darimi, Ahmet İbn-i Hanbel [8] -Buhari, Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace, Taberani [9]-Buhari [10] -Ahmet İbn-i Hanbel [11] -Nesei, Darekutni, İbn-i Huzeyme [12] -Kan aldırmanın orucu bozmayacağını söyleyen alimler Tahavi’den nakledilen bir habere itibar ederek “Kan alan ve aldıranın orucu bozulmuştur sözü, bu işi yapanların gıybet yaptığı için söylenmiştir” demişlerdir. (İşte size saçma sapan bir te’vil daha) Bunun yanında ilk dönemde söylenmiş olan hadislerdeki çelişkileri, kendi düşünceleri doğrultusunda açıklayabilmek için rötüşten geçiren Ehli hadis kanadının bazı üyelerini de gözden kaçırmamak gerekir. Onlarda iki görüşten birini destekleyici zayıf ve uydurma rivayetler üreterek, rivayetler arası çelişkileri gidermeye ve savaşı düşünceleri doğrultusunda hadisler imal ederek kazanmaya çalışmışlardır. Bu yazı daha çok ilim ehlini iknaya yönelik yazılmış olduğundan bunların detaylarını açıklamıyoruz. Dileyen tarihi süreçteki hadis ravilerini ve bunların Ehli Rey’e karşı sürütmüş oldukları iftira kampanyasını kitaplardan araştırabilir. [13] -Bu sözümüzle hiçbir hadisin alınmaması gerektiği anlaşılmamalıdır. Biz, burada hastalığın teşhisini yaptık. Hastalığın ilaçlarını da göstereceğiz. Yazımızın devamını okuduğunuzda; hadislere getirilen yeni bir bakış açısını ve bu açıyla hadislerden nasıl faydalanılabileceği gösterilecektir. Burda verilen cevapların tümü alıntıdır........... |
23 Ağustos 2009, 05:14 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: ORUÇ HAKKINDA SORU CEVAP KISMI
KONU 3: Kusmak orucu bozar mı? Bu konudaki hadisler Kusmak orucu bozar. Ma’dan İbnu Talha kendisine Ebu Derda’nın Resullah kustu ve orucunu açtı dedi. Sevban’da doğru söylemiş dedi. [1] Kusmak orucu bozmaz. Ebu Said “Kusmak orucu bozmaz” [2] İradeli kusmak bozar. Ebu Hureyre “Kim iradesi dışında kusarsa kaza gerekmez. Ama kim iradesiyle kusarsa artık o orucu kaza etsin. “ [3] Bu konuda alimlerin ihtilafları Bu konudaki çelişkili rivayetlerden dolayı alimler ihtilaf etmişlerdir. Alimlerimizin çoğu, Ebu Hureyre hadisine dayanarak içtihat etmiş ve oruçlunun kasten kusması dolayısıyla orucunun bozulacağını iddia etmiştir. Halbuki Ebu Hureyre hadisi, Ata’dan rivayet olunmuştur ve mevkuftur. Buhari ve Ebu Davud bu rivayeti mahfuz saymamıştır. Ebu Said el Hudri rivayeti de sıhhatli değildir. Çünkü senedinde zayıf olan Abdurrahman b. Zeyd bulunmaktadır. İçlerinde Abdullah İbn-i Mesud’unda bulunduğu bir kısım sahabe ve tabiunda, Ebu Said El Hudri rivayetini esas almıştır. Hatta Abdullah İbn-i Mesuddan kusmanın kasten de olsa orucu bozmayacağı rivayet olunmuştur. Buhari ve Müslim senedine güvenemedikleri için Ebu Derda rivayetini almamışlardır. İlim adamları, kusmanın orucu bozduğunu açıklayan Ebu Derda rivayetini “kasten kusmanın orucu bozacağı şeklinde te’vil ederek rivayetler arasındaki çelişkileri gidermişlerdir veya da giderdiklerini sanmışlardır. SONUÇ: Hayır! Hangi şekilde ve ne kadar olursa olsun kusmak orucu bozmaz. Bu konuda kasten kusmanın bozacağını açıklayan Ebu Hureyre rivayeti bizim için delil olamaz. Biz bu tür rivayetlerin hiçbirisine itibar edilemeyeceğini iddia ediyoruz. Bu tür çelişkili rivayetler esas alınarak Allah’ın kitabına ekleme yapılamadığı gibi, yine bu tür rivayetler esas alınarak bazı ayetlerin mensuh olduğu iddia olunup, mensuh olduğu iddia olunan ayetleri hükümsüz bırakamayız. Bunu yapmak Allah’a iftira atmaktır. Bunu yapmak Allah adına yalan uydurmaktır. Bunu yapmak Allah’ın kitabına karşı yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. Yazımızın kalan bölümlerinde bu saygısızlığı yapanların maskelerini düşüreceğiz. Bu konudaki yorumumuzda aynı, kusma ile orucun bozulup bozulmayacağı hususunu sahabe biliyordu. Ama peygambere ve sahabeye ait olduğunu iddia ettikleri rivayetleri nakleden hadis ravileri bilmiyordu. Bu yüzden onlar, bu çelişkili rivayetleri toparlayıp peygamber ve sahabe adına fatura ettiler ve sonraki kuşaklara naklettiler. Genel olarak müçtehitler ve taklitçileri de tahrif olunmuş bu malzemelerle baş başa kaldı ve bu çelişkilerin içinden sağlıklı bir şekilde çıkmayı başaramadı. Pekala, hadisçilerin ve fıkıhçıların çıkamadığı böyle bir meseleden bir eczacı olarak siz nasıl çıktınız diye sorulursa, şunu söyleyebilirim. İlk başta bu Rabbimin bana fazlındandır. Bu yüzden O’na ne kadar şükretsem az. İkinci olarak ben yaklaşık olarak 15 senedir kitap okuyorum ve her görüşten olan kişilerin kitaplarını da aynı anda okuyorum. Eminim ki daha önce kutsallaştırarak idealize edilmiş olan bir çok alim benim imkanlarımdan yoksundu ve birçok konuyu da benim gibi araştırabilme imkanları yoktu. Allah’ın yardımı ve imkanlarımın yeterliliği sayesinde ben bu tespitleri yapabiliyorum. KONU 4: Sürme orucu bozar mı? Bu konudaki hadisler Sürme orucu bozar. Abdurrahman b. Numan b. Hevze’den, o da babasından, o da dedesinden o da peygamberden rivayet etmiştir. “ Artık oruçlu kimse (gündüzleyin) sürmeden sakınsın.” [4] Sürme orucu bozmaz. Enes “ Bir adam geldi ve peygambere oruçlu olduğu halde gözüne gündüzleyin sürme çektiğini söyledi ve orucumu bozar mı? Dedi. Resullah: “ Hayır bozmaz” dedi.” [5] Peygamberde sürme çekti. Hz Aişe “Peygamberde oruçlu iken sürme çekti.” [6] Bu konuda alimlerin ihtilafları Bu konudaki çelişkili rivayetlerden dolayı alimler ihtilaf etmişlerdir. Alimlerin çoğu, Abdurrahman İbn-i Numan hadisine zayıf demişlerdir. Ama buna rağmen, İbn-i Şübrüme ve Abdurrahman İbnu Ebi Leyla gibi bazı fakihler sürmenin orucu bozduğunu iddia etmişlerdir. Diğer alimler ise; “bu hadislerin sahihliği gösterilse bile, te’vil edilir.” Diyerek İbn-i Abbas’ın vücuda giren şeylerle oruç bozulur rivayetini bile bu hadisle çelişkili göstermemek için “sürme dışında” diye bir ilave yaparak anlamaya çalışmışlardır. Yani her zaman olduğu gibi yine te’vile başvurulmuştur. Bu gruptaki alimler, Hz Aişe’den gelen peygamberin bile oruçluyken sürme çektiği rivayetini de bu iddialarına delil göstermişlerdir. Ancak İbn-i Mace’deki Hz Aişe hadisine de pek güvenilemez. Çünkü İmam Nevevi’nin de belirttiği gibi o hadisin ravilerinin içinde meçhul olan bir kişi var, bu yüzdende o hadis merduddur. Sürme çekmenin orucu bozmadığını açıklayan Enes hadisini nakleden Tirmizi’nin, bizzat naklettiği hadis hakkında “hadisin isnadı kuvvetli değildir ve bu konuda peygamberden gelen sahih nakil yoktur” diyerek, naklettiği rivayete itibar edilemeyeceğini belirtmesi, bizim haklılığımızı ispata yeterlidir. SONUÇ : Hayır! Sürme çekmek orucu bozmaz. Bizce bu konuyu aslında açıklamamak gerek. Bakın şu alimlere nelerle uğraşmışlar. Sürmenin orucu bozmasına imkan var mı? Yok değil mi? Peki bu kadar basit bir mesele alimleri niye bu kadar uğraştırmış? Biz daha bu konuda mezhep ihtilaflarını vermiyoruz, onları da versek görürsünüz karmaşayı… Bize göre, onlar rivayeti Kur’an merkezli düşünememiş ve ya peygamber demişse mantığından hareket ederek Allah’ın dinini hurafelerle karmakarışık hale sokmuşlardır. Tabi ki bunu söylerken, karışıklığın dinde değil de dinin yorumunda olduğu ortada… Bu yorumları iyi niyetle yapmış olan eski alimlerin yaptığının yanlış olduğu ve bu yanlışlık sebebiyle de dinin doğru anlaşılamadığı artık ortaya çıkmıştır. Bunda daha fazla diretmenin kimseye faydası yok. Bu durumun ümmete nelere mal olduğu da apaçık ortada… Ne mi yapalım? Allah’ın kitabına daha da sıkı yapışalım. Ve bizleri, hurafe merkezli din anlayışından kurtardığı için yüce Allah’a şükredelim. KONU 5 : Unutarak yemekle oruç bozulur mu? Bu konudaki hadisler Unutarak yenilirse oruç bozulmaz. Ebu Hureyre “ Kim oruçlu halde unutur yerse veya içerse orucunu tamamlasın” [7] Bu konuda alimlerin ihtilafları Bakın işte, size bir tane daha güzel örnek vereyim. Yukarıda Ebu Hureyre rivayetinden başka rivayet vermedim, siz iyi iyi herhalde bu konuda ihtilaf yok diyebilirsiniz. Ama olur mu? Alimler bu konuda ihtilaf etmezlerse biz dini nasıl anlayacağız? Alimler, unutarak yiyen ve içenin orucunun bozulup bozulmayacağı hususunda da ihtilaf etmişlerdir. Ebu Hureyre hadisinden hareket eden Hanefi ve Hanbeli mezheplerine göre unutarak yiyen ve içenin orucu bozulmaz. Şafilerden bu konuda iki rivayet var. Sahih kavle göre onlarda da bozulmaz. Ama Malikiler bu görüşe muhalefet etmişlerdir. Onların muhalefet etmeleri usulleri gereğidir. Onlar, haberi ahad olan bu rivayetin genel kaidelere uymadığından hareketle bu hadisle amel etmemişlerdir. Onlar bunun yapılmasıyla orucun rüknünün ortadan kalktığını iddia etmişlerdir. Bazı maliki mezhebi mensupları ise, bu konuda imamlarına muhalefet etmişlerdir. Yukarda unutarak oruç yemenin orucu bozmadığını savunan üç mezhebin imamı, unutarak cinsel ilişkiye girmenin hükmünde kendi aralarında ihtilaf etmişlerdir. SONUÇ: Hayır! Unutarak yemek içmekle oruç bozulmaz. Nasıl oluyor bilmiyorum ama unutarak cima etmekle de bozulmaz. Bilindiği gibi yemek tek kişiyle yenilebildiği halde, cima tek kişiyle yapılamıyor. Bu yüzden birinin unuttuğunu herhalde diğeri ona hatırlatır. Ama farz edelim ki ikisi de unuttu. O zaman ikisinin de orucu bozulmaz. Tabi ki hatırladıklarında, kaldıkları yerden devam etmezlerse… Bu konuda iki şeyi hatırlatmakta fayda görüyorum. - Birincisi: Sahih olduğu halde bir hadisin İmam Malik gibi bir hadis alimi tarafından alınmamış olması, her sahih hadisin peygambere ait olamayacağının en iyi delilidir. Bilindiği gibi, İmam Malik’te o hadisi “peygamberde dese kabul etmiyorum diye değil, bu söz peygambere ait olamaz” diye kabul etmemektedir. Buradan her sahih hadisi ayet gibi görmemek gerektiği ortaya çıkıyor. Hadis konusunda en katı olan alimlerden biri olan İmam Şafi bile bu tür ferdi rivayetlerin zan ifade ettiğini apaçık belirtmişken biz bu rivayetlere ayet muamelesi yapmaktan vazgeçemiyoruz. Takvim yaprağından okuduğu hadisin peygambere ait olduğunu sanan hemen hemen her Müslüman İmam Şafii’den beri süregelen bu bulaşıcı hastalıktan etkilenmiş ve Kur’an’a rağmen ortaya çıkartılan hurafe merkezli din anlayışı Müslüman toplumlarında hakim olmuştur. Bu durumu anlayabilmek ve asrın problemlerine çözüm bulmak görevi olan ilim ehliyse, maalesef bunun farkına bile varamamakta, varanlarıysa çeşitli ithamlara maruz bırakıp yıldırmaya çalışmaktadır. - İkincisi: İmam Malik’in mezhebinde Medine’lilerin amellerinin özel bir yeri vardır. Bu imamın unutarak oruç yiyenin orucunun bozulacağını iddia etmesi, Medine’lilerin amellerinin de mezhep imamlarına sağlıklı bir şekilde aktarılamadığının delilidir. Öyle ya, ya Medine’lilerin ameli diğer üç imama, yada İmam Malike tam ulaştırılamamıştır. Yada Medine’de yaşamış olan sahabeler tutarsızdı. En çok bilinebilecek bir meseleyi bile tam bilmezlerdi. Ve hep ihtilaf içindelerdi. Bize göre doğru olan, peygamberin ve sahabenin dini Kur’an’a uygun yaşadıkları, ama uzunca bir zaman sonra onların yaşayışlarının bizlere sağlıklı aktarılamadığıdır. Kardeşlerim görüyorsunuz değil mi? Hadisçilerin ve fıkıhçıların, Kur’an merkezli dinden uzaklaşıp hurafe merkezli İslam anlayışında bocalamalarının sebeplerini? [8] İşte biz Allah’ın izniyle bu duruma çözüm önerileri getiriyoruz. Bu önerimizin ilk şartı yeniden Kur’an’a yani Allah’ın kitabına dönmek ve sünneti Kur’an ışığında yeniden değerlendirmektir. 1] -Ebu Davud, Tirmizi [2] -Tirmizi [3] -Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace, darimi, Taberani, Ahmet İbn-i Hanbel [4] -Ebu Davud, Buhari [5]-Tirmizi [6]-İbn-i Mace [7] -Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud [8] - İhtilaf, ihtilaf, ihtilaf… İşte alimlerimizin bize bıraktığı şey bu… Bunu onları küçümsemek ve aşağılamak için söylemiyorum. Onlar belki kapasite ve imkanları nispetinde en iyisini yaptılar. Ama ben şimdi bakıyorum ve “onların yaptıkları zaman içerisinde toplumları Kur’an’dan uzaklaştırmış, aynı ayrıntılarla bizde uğraşmayalım ve Allah’ın bizi hesaba çekeceği tek kitap olan Kur’an’a yapışalım.” Diyorum. Bu aşırı mezhepçileri çileden çıkarıyor. Çünkü onlar bunu diyen birçok alime mezhepsiz ve mason dememişler miydi? |
23 Ağustos 2009, 05:15 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: ORUÇ HAKKINDA SORU CEVAP KISMI
Mübaşeret orucu bozar mı? Bu konudaki hadisler Mübaşeret bozmaz. Hz Aişe “Resullah oruçlu iken hanımlarıyla mübaşerette bulunurdu” [5] Mübaşeret bozar. Nafi, Abdullah İbn-i Ömer’in oruçluyu öpme ve mübaşeretten men ettiğini haber vermiştir.” [6] Mübaşeret kişiye göre değişir. Ebu Hureyre “Resullah’a mübaşeretten soruldu yaşlı olana ruhsat verdi ama genç olana ruhsat vermedi.” [7] Bu konuda alimlerin ihtilafları Alimlerimiz öpme konusunda olduğu gibi, mübaşeret konusunda da ihtilaf etmişlerdir. Bunlardan kimi el sıkışmayı bile mekruh kabul etmiş, bazıları da mübaşeret sırasında gelebilecek olan mezinin bile orucu bozduğunu söylemiştir. Diğer mezheplerdeki ihtilaflar bir yana, bu meselede Hanefiler arasında bile farklılıklar vardır. Örnek olarak, Ebu Hanife’ye fatura edilen bir görüşe göre tenin tene değmesi bile mekruh kabul edilmişken, O’nun talebeleri olan İmameyn’e göre mekruh değil diye kabul edilmiştir. SONUÇ Hayır! Mübaşeretle oruç bozulmaz. Yeter ki, mübaşeret sonucu cinsel ilişki ve bunun dışındaki bilinçli bir meni boşalması olmasın. Bunlardan herhangi biri olduğunda oruç bozulur. [8] Çünkü, cinsel ilişki nefse hakim olunabilmesi için yasaklanmıştır. Bu şekilde bilinçli boşalmalarında nefsin isteklerine boyun eğmek olduğu bilinen bir gerçektir. Biz bu konuda nakledilen rivayetlere de itibar edemeyiz. Çünkü, toplamında on bin hadis rivayet eden üç sahabi ravi ki bunlar Ebu Hureyre, Hz Aişe ve İbn-i Ömer’dir. Bize göre böyle bir konuda kesinlikle ihtilaf etmez. Bize göre bu ihtilaflar sonraki ravilerin ihtilafıdır. Çünkü eğer bu raviler herkesçe bilinmesi gereken böyle ameli bir meseleyi sağlıklı nakledememişse, bu ravilerin binlerce meseleyi naklettikleri rivayetlerine nasıl itibar edilebilir? Bize göre sadece bu örnek bile hadislerin sağlıklı nakledilemediğinin delilidir. [1] -Buhari, Müslim, Darimi, Ahmet İbn-i Hanbel [2] -Ebu Davud [3] -Muvatta [4] -Alimlerimiz bu konuda bizim gibi düşünmemiş Hz Aişe’ye fatura edilen zayıf bir hadiste belirtilen peygamberin O’nun dilini emdiği rivayetini de bir kenara koyarak, eşlerin tükrük yutmasının cezasını aramışlardır. Tabi buda ihtilaflı, mübarek alimlerimiz, nerdeyse hiçbir şeyde ittifak edememişler. Şafi ve Hanbelilere göre kaza eder, Malikilere göre kasten yutmuşsa kefaret, Hanefilere göre ise sevdiğinin tükürüğünde kefaret, başkalarının tükürüğünde sadece kaza gerekir. [5] -Buhari, Müslim, Darimi, Ahmet İbn-i Hanbel [6] -Muvatta [7] -Ebu Davud, İbni Mace [8] -Aynı şey kadın içinde geçerlidir. Bu mübaşeretin sonucunda, gerek cinsel ilişkiye girildiğinde gerekse de erkeğin kadınala oynaşması ve bunun sonucunda zevk alması durumunda kadının orucu bozulur. |
23 Ağustos 2009, 05:16 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: ORUÇ HAKKINDA SORU CEVAP KISMI
Resullah, Ramazan ayının dışında bir ay oruç tuttu mu? Örnek olarak, peygamber Şaban ayının tümünü oruçlu geçirdi mi? Bu konudaki hadisler Hayır! Ramazan dışında peygamber bir ayı tamamen oruçlu geçirmedi. İbn-i Abbas “Resullah Ramazan dışında hiçbir ayı tam olarak oruçlu geçirmedi.” [1] Ebu Hureyre “Şaban ayı yarılandı mı artık oruç tutmayın” [2] Evet! Ramazan dışında Şaban ayının tümünü oruçlu geçirirdi. Hz Aişe “Resullah Şaban ayının tamamında oruç tutardı.” [3] Ümmü Seleme “Resullah şaban ayında tam olarak oruçlu tutardı.” [4] Bazen tamamını bazen de bir kısmını tutardı. Ebu Hureyre “O, pek azı müstesna (Şabanı oruçlu geçirirdi, Hatta onun tümünde de oruç tutardı. “ [5] Bu konuda alimlerin ihtilafları Alimlerimiz her konuda olduğu gibi bu konuda da ihtilaf etmişlerdir. İhtilafın sebebi birbiriyle çelişkili olarak nakledilen hadislerdir. Alimlerimiz bu çelişkili rivayetlerin arasını bulabilmek için hadisleri olmayacak te’villerle açıklamaya çalışmışlardır. Bu te’villerden bazıları; Bazıları, “bir ayın çoğunu oruçlu geçirince tamamını geçirdi demek caizdir” Diyerek te’vil etmiş ve çelişkileri gidermeye çalışmıştır. Bazıları da; “demek ki bazen tamamını oruçlu geçirirdi, bazen de çoğunu geçirirdi. Bunu insanlar o ay oruç tutmayı farz sanmasınlar diye bir hikmete binaen yapardı.” Diyerek te’vil etmiş ve çelişkileri gidermeye çalışmıştır. Bazıları da; “başından, ortasından ve sonundan biraz tutmakla hepsi denilebilir” diye te’vil etmiş ve çelişkileri gidermeye çalışmıştır. Bazıları da; Hz Aişe’nin olayı abarttığını açıklayarak olayı te’vil etmiş ve çelişkileri gidermeye çalışmıştır. Bazı alimlerse bu te’villerin bir zorlama olduğunu belirtmiş ve kendileri de daha başka te’viller yapmışlardır. SONUÇ: Şu rivayetlere bir bakın. % 100 birbiriyle çelişkili olan bu rivayetleri peygamberin sözü önyargısıyla kabul eden alimlerimiz, gerçekten acınacak hale düşmüşlerdir. Bizi anlayamayanlar bu cümlemizi alimlere hakaret olarak değerlendirebilir, ama bu alimlere hakaret değil, günümüzdekileri uyarmak için yapılan bir çağrıdır. O alimlerin göstermiş olduğu cehdi bugün gösteremeyenlerin ve aklını kullanmaktan kaçmakla takva sahibi olduğunu sananların bizi anlayabileceğini ummuyoruz. Çünkü onlar gelenekteki bir yorumu nass kabul etme hastalığından kurtulamamışlardır. Biz ise o alimlerimizi hayırla yad ederiz, ama yeri geldiğinde de eleştiri hakkımızı kullanırız. Birbirini eleştirmeyen kaç alim var? Ebu Hanife’ye iftira atan zihniyet, bize de atmayı ihmal eder mi hiç? Biz bunları biliyoruz ve bunlara göğüs germeye de devam edeceğiz. Biz ilk başta bu rivayetlerin metinlerine bakıyoruz. Biz mana olarak rivayet edilen bu hadisleri dikkate alarak bir hüküm verilebileceğini kabul etmiyoruz. Bu saçma te’villeri de… Bize göre geleneksel bilgilerin tutarsızlığı apaçık ortadadır. Örnek olarak, Hz Peygamber şaban ayında oruç tutmasaydı, peygamberin hanımları bundan habersiz olamazlardı. Eğer tutmuş olsaydı, İbn-i Abbas gibi ümmetin en başta gelen müfessir sahabelerinden birinin bundan habersiz olması mümkün değildi. Bize göre, bunların hepsi yalancı ravilerin ihtilaflarıdır. Kesinlikle Peygamberin ve sahabelerin ihtilafları değil… Çünkü, eğer Allah’ın rasulü olan peygamber ki her davranışı kontrol altında bir ay oruç tutsa yada tutmasa bize net olarak aktarılabilmeliydi. Ama aktarılamamış, bunu bile sağlıklı aktaramayanların diğer rivayetleri nasıl sağlıklı aktarılabilecek? Bir şey daha belirteyim, aynı sahabe ki Hz Aişe yi kast ediyorum. Hem tamamında hem de çoğunda tuttu bile diye söylemişmiş… Yalan Hz Aişe adına uydurulan bir yalan… Çünkü O’nun gibi fakih bir sahabi, böyle bir olaydan habersiz olamaz. Demek ki o biliyordu, ama onun bildiği şeyler, hadislerle bize sağlıklı olarak nakledilememiş… Allah’ın dinini anlamak isteyenlerin yapmaları gereken ilk şey bu hurafelerden uzak durmaya çalışmaktır. Aksi halde 20 ayetin anlamını çarpıtan bir hadisin te’villeriyle uğraşır dururlar…. KONU 9: Peygamber, zilhicceden 10 gün orucu her zaman tutuyor muydu? Bu konudaki hadisler Peygamber, Zilhiccenin 10 gününde hep oruç tutmuştur. Huneyde İbn-i Halid hanımından, o da Resullah’ın zevcelerinden birinden anlatıyor. Resullah zilhicce’den dokuz günle Aşura günü oruç tutardı….” [6] Bu bazı rivayetlerde dokuz gün değil 10 gün geçmektedir. Hafsa “Resullah yaşadığı müddetçe zilhicceden on gün oruç tutmuştur. [7] Peygamber, Zilhiccenin 10 gününde hiç oruç tutmadı. Hz Aişe “Resullah zikredilen on günde hiç oruç tutmamıştır.” [8] Bu konuda alimlerin ihtilafları Alimlerimiz bu konudaki çelişkileri de kısa bir manevra ile çözmeye çalışmışlardır. Şöyle ki; Peygamberimiz bu günlerde oruç tutmuş ama bunu Huneyde İbn-i Halid’in hanımı bilmesine rağmen ikibin hadis rivayet eden Hz Aişe görmemiş!!! SONUÇ: Yazarken hem üzülüyor hem de seviniyorum. Binlerce yıl İslam toplumunun bu rivayetleri esas alarak kurulmuş olan İslam anlayışıyla karşı karşıya kalması beni cidden üzüyor. Bakıyorum bazı alimlerin te’villerine acaba bu te’vile kendileri inanıyorlar mı? Hz Aişe Peygamberin oruç tutuğundan bile haberi yokken Huneyde İbn-i Halid hanımının haberi oluyor. Bu nasıl iş? rivayet uydurma vb bir şey denilse anlarımda, Hz Aişe’nin görmemiş olmasını hiç kabul etmem. Bu zihniyetin mantıksızlığı net olarak ortada… Demek Peygamber oruç tutmuşta Hz Aişe görmemiş… Bize göre Peygamberimiz in her iki mübarek hanımı da aynı şeyi biliyordu. Ama bunlardan yüzlerce sene sonra bu olayı tartışanlar bunları tam olarak bilmiyordu. Biri Hz Aişe adına, diğeri Hafsa adına uydurdular bu rivayetleri… Daha sonra bu rivayetler toplanıp kitaplara geçti… Sonrakilerde Ebu Hanife ve İmam Malik’e rağmen Şafii’nin koymuş olduğu Kur’an dışı hadis anlayışını itham edilmemek için kabul ettiler. Ve başladılar bu çelişkili rivayetlerden dini anlamaya ve te’villerle bu çelişkileri gidermeye… Bütün bunlarla anlatmak istediğim Zilhiccede oruç tutulur mu tutulmaz mı sorusuna cevap aramak değildir. Bu ameli konuların bile ravilerce doğru aktarılamadığının ispatı için ben bunları örnek olarak veriyorum. Bu rivayetlerin üzerine inanç bina edilemeyeceğini ispatlamak için bunları yapıyorum. Ezanı bile tek şekilde nakledememiş olan ravilerin sözlerinin dinde belirleyici bir delil olamayacağını ispatlamak için yapıyorum. Artık insanlar Kur’an merkezli Sünnet anlayışının esas alındığı sahih din anlayışıyla, hadislerin Kur’an ayetlerine hakim kılındığı hurafe merkezli din anlayışı arasındaki tercihini sağlıklı yapabilsin diye bu konuları açıklıyorum. [1] -Buhari, Müslim, Nesei [2] -Ebu Davud, Tirmizi [3] -Buhari, Müslim, İbn-i Mace [4] -Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Ahmet İbn-i Hanbel, Tirmizi [5] -Müslim [6] -Ebu Davud Nesei [7] -Ahmet İbni Hanbel [8] -Müslim |
24 Ağustos 2009, 00:45 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Oruç tutması mümkün olmayacak derecede hasta, yaşlı veya güçsüz olanlar ne yapmalıdır
Allah Teâlâ, hasta ve yolcu olanlara oruç tutmama ruhsatı verdikten sonra şöyle buyurmuştur: "Oruç tutmanız sizin için daha iyidir. Eğer bilmiş olsaydınız!" (Bakara, 2/184) Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur: "Allah, kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez." (Bakara, 2/286) Allah Teâlâ hasta ve yolcuların oruç tutmalarının daha iyi olacağını bildirdiğine göre onların oruç tutabilecek güçte oldukları anlaşılır. Zaten Bakara 185. ayette bu ruhsatın sebebi şu şekilde açıklanmıştır: "Allah size kolaylık ister, zorluk istemez." Oruç tutması mümkün olmayacak derecede güçsüz olanlar, ister yaşlı ister hasta isterse diğer durumlarda olsunlar Allah'ın oruçla mükellef kıldığı kişilerden olmazlar. Bunlar "oruç tutmaları daha hayırlı" olan kişiler gibi değildirler. Peygamberimizden rivayet edilen hamile ve emzikli kadınlarla ilgili şu hadis onların bu durumda sayıldıklarını gösterir: "Allah yolculuk yapandan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Hamile ve emziren kadından da oruç tutmayı kaldırmıştır." [1] (Tirmizi, Savm, 21; Ebu Davud, Savm, 43; Nesai, Sıyâm, 61; İbn Mace, Sıyâm, 12) Peygamberimiz bunlara fidye verme yükü de yüklememiştir. Çünkü ayette (Bakara, 2/184) geçen fidye, oruç tutabilenlerin Ramazan bayramında vermekle yükümlü oldukları fitredir. Bunların oruca gücü yetmediği için fitre vermeleri de gerekmez. Burada hamile ve emzikli kadınlara açıklık getirmek gerekir. Onların hepsi bir değildir. Oruç tutmaları sıkıntılı olacak ama kendilerine veya çocuklarına telafi edilemeyecek şekilde bir zarar gelmeyecekse hasta gibi kabul edilebilirler. Bu durumda Peygamberimizin şu hadisi uygulanır: Enes b. Malik'ten şöyle rivayet edilmiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine zarar gelmesinden korkan hâmile kadın ile çocuğuna zarar gelmesinden korkan emzikli kadına Ramazan orucunu tutmama ruhsatı vermiştir." (İbn Mace, Sıyâm, 12) Bu durumda olan hamile ve emzikli kadınlar yukarıdakilerden farklı olarak tutamadıkları orucu daha sonra tutarlar. NOT: Oruç fidyesi ile ilgili olarak sitemizde yer alan bir yazıyı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız: [1] Bu hadisin metninde bir problem vardır. Yolcudan oruç kaldırılmadığı için onunla ilgili "oruç" kelimesinin hadise ravi tarafında ilave edildiği (yani hadisin müdrec olduğu) anlaşılmaktadır. Çünkü Allah yolcudan orucu kaldırmamış sadece başka bir zamana erteleyebileceğini söylemiştir. Hadis şöyle olmalıdır: "Allah yolculuk yapandan namazın yarısını kaldırmıştır. Hamile ve emziren kadından da orucu kaldırmıştır." |
24 Ağustos 2009, 00:49 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Ramazan orucuna ne zaman ve nasıl niyet edilir?
Ramazan orucuna iftar vaktinden ertesi gün kaba kuşluk vaktine kadar yani öğle namazına yaklaşık 5-10 dakika kalıncaya kadar niyet edilebilir. Bu müddet içerisinde içten Allah rızası için oruç tutmaya karar verilince niyet edilmiş olur. Sahura kalkmak da niyet sayılır
|
24 Ağustos 2009, 00:51 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Neden Ramazan ayına 11 ayın sultanı denilmektedir? Hicri takvimde de 12 ay yok mudur?
Evet, hicri takvimde 12 ay vardır. Ramazan da bunlardan biridir. Ramazan ayı bunların sultanı olunca geriye 11 ay kalır. Yani Ramazan, geri kalan 11'in sultanıdır. Eğer 12 ayın sultanı olsaydı o takdirde takvimde 13 ay olması lazımdı!
|
24 Ağustos 2009, 00:59 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Oruçluyken duş almak veya denizde yüzmek orucu bozar mı?
Oruçluyken duş almak da denize girmek de orucu bozmaz. Fakat ağız ve burundan vücuda su kaçarsa o zaman oruç bozulur. Duş alırken belki buna dikkat edebilirsiniz ama yüzerken ağız ve burna suç kaçması sıkça rastlanılabilir bir durumdur. Bu yüzden bundan sakınmalısınız.
|
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Bir Soru Bir Cevap... | İslaminesil | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 11 | 26 Mart 2020 13:06 |
Soru: Adetli kadınlar Ramazanda oruç tutabilirler mi? | GÖKCEN_AZRA | Oruç-Ramazan | 2 | 13 Temmuz 2014 17:23 |
soru-cevap ile ibadetler(diyanet sınavlarına yönelik 141 soru) | Medine-web | Seviye Belirleme Sınavı-(MBSTS) | 0 | 20 Mayıs 2014 18:07 |
ASHABIN ÜÇ KISMI | nuryuzlum | Ashab-Kiram(r.a) | 1 | 11 Temmuz 2009 23:30 |
MEÇHUL PEYGAMBERLER HAKKINDA SORU | AŞK'ÜL İSLAM | Peygamberler(a.s) | 2 | 16 Mayıs 2009 16:36 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|