Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İBADETLER.::. > İbadetler > Oruç-Ramazan

Konu Kimliği: Konu Sahibi KardelenGül,Açılış Tarihi:  09 Temmuz 2015 (16:38), Konuya Son Cevap : 09 Temmuz 2015 (16:38). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 09 Temmuz 2015, 16:38   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:356
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Son Fırsat Günleri

Son Fırsat Günleri

Kana kana içtiğimiz pınarın suyu, özene bezene harcadığımız hazine Ramazanın günleri tükenmeye yüz tutu. Elde avuçta topu topu, bugünü de sayarsak 3 gün kaldı. İki sahur 3 iftar vakti. Kime sorsam “mübarek pek çabuk tükendi” diyor. Sayılı gün böyle bir şey işte, beklenen otobüsler, yetişilecek uçaklar gibi bir anda kaçıp gidiveriyor. Ramazanla birlikte gelene saadet trene binebilenlere ne mutlu.


Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan Ramazandan elde avuçta son üç gün kaldı. Bundan önceki günleri yeterince ve doya doya (yemek yemeyi kastetmiyorum elbette) hazmedememiş olanlar işi gücü bir kenara bırakıp hayra koşmalı ve kenarından kıyısından bulaşmalı. Aza çoğa bakmamalı, ne geliyorsa elden onu gayretle kapmaya koyulmalı. Çünkü hepimiz yapmaya gücümüz yettiği halde yapmadığımız, kılmaya takatimiz olduğu halde önemsemediğimiz nafilelerden, vermeye kudretimiz olduğu halde sakındığımız sadakalardan, gücümüz kudretimiz olduğu halde Allah yolunda kullanmadığımız emeğimizden hesap vereceğiz. Ha bir de neye gücümüzün yettiğini öğrenmek için didinmeyişimizin de hesabı olacaktır.


Kıyıda köşede, aklımızın kalbimizin bir yerlerinde saklı kalmış veya bir türlü sıra gelmemmiş bir muradımız varsa işte son fırsat yerine getirelim. Diyeceksiniz ki “canım namazlarımıza Ramazandan sonra da devam ederiz, oruçlarımızı pazartesi-Perşembe, eyyam-ı bıyz oruçları veya Davud As. Orucu gibi tutmaya devam ederiz, sadakalarımızı yine veririz, yine tefekkür-muhasebe saatlerimize sadık kalırız, hayır işler gideriz”.. Yapabiliriz doğru zaten öyle olmalı. Bu fırsat bize sair zamanlarda da, Ramazanda başladığımız hayırlı hal ve davranışları devam ettirmetalimi olsun diye verilmiş. Elbette başladığımız bütün işleri devam ettireceğiz. Ağzımızı açtığımızda hayır söylemeye, boş konuşmamamya, kalp kırmamaya, kalbi selim aklı diri tutma faaliyetlerine… hepsine ama hepsine devam edeceğiz. Rabbimizin fırsatları hiç bitmiyor ve tükenmiyor. Ama bu amelleri Ramazanda işler isek 70 kat daha fazla sevap kazanıyoruz.


Bu sebeple bu günler artık son fırsat günleri. Son indirim günleri denilir ya bunlar da son “artırım” günleri. Kapan götürüyor. Bu sebeple çok dikkatli olmak gerekiyor.


Bu son fırsatı kaçırmak istemeyen bir amca Pazar günü beni aradı. Evladım dedi, “elimde kendime göre hayra ayırdığım bir miktar para var. Falanca yerde bir fukaracık yaşarmış. Benim gücüm oraya gitmeye yetmiyor. Şu parayı sana yollasam da götürüversen”. Bu beklenmedik yerden gelen hayır fırsatını geri çevirir miyim, hemen kabul ettim. Bu arada bu amcanın yaptığı hayrı bununla sınırlı sanmayın. Son bağışlayacağı miktar bir emekli aylığı kadardı ve Ramazan boyunca bundan çok daha fazlasını önüne kim gelirse dağıtıp durmuştu.

Aslında o Ramazandan önce de böyle eli açık, hayır kollayan, sevap peşinde koşan bir kimsedir. Bu son hayrı Ramazanın son günlerine saklamış, elinde kalan son parayı, son fırsattan istifade etmek için ayırmış, Ramazan boyunca verdim bu da bende kalsın dememiş. Yakınları anlatırlardı, hergün evden çıkarken sağ cebine kendi parasını sol cebine de ihtiyaçlılara vereceği paraları koyarmış. Bu miktar Ramazan gelince iki-üç misline çıkarmış. Hergüne tahsis ettiği sadaka miktarı olur ve onu mutlaka tüketirmiş. Ramazan ayı geldiğinde de belli bir miktarı tesbit eder, onu günlere böler ve muhakkak dağıtırmış. Bu sağ cep sol cep meselesi ile ilgili bir de açıklama düşmüşlerdi: Eğer hayır parasını sağ cebine koyarsa sürekli verir ve bitiririm endişesi ile, kendi parasını sağ cebine koyar nasıl olsa yanılır hayır parası diye kendi paramdan veririrm bu da verdiğim sadaka miktarını artırır diye düşünürmüş. Cömertliğe bakar mısınız! Hayır üstüne hayır böyle işleniyor demek ki! Verdiğini, hayrını hiçbir zaman kafi görmeyen, hep daha fazlasını yapmak isteyen, dünya karı değil ahiret karı derleyen gayretli, azimli bir Müslüman.

İnsan gıpta ediyor, hislerine biraz da kıskançlık karıştırıyor istemeden.
İşte bu cömert insan Ramazanın son günlerinde de hayrım devam etsin belki daha büyük hayır yaparım düşüncesi ile beni aramıştı. Elimde ne bir adres ne bir kroki vardı. Nerden bulduysa kimden duyduysa bu ihtiyaç sahibi teyzeyi, paranın mutlaka ona verilmesini istiyordu. Bize de “peki” demekten başka çare kalmadı. Doğruca belediyenin kapısına yollandık. Epey bir araştırma-soruşturma neticesinde ismi bizim aradığımız teyze ile uyuşan birini bulduk. Hemen verilen adrese gittik. Mahallenin daha girişinden nasıl bir manzara ile karşılaşacağımız belliydi. Şükrettim, iyi ki toplu taşıma aracı ile gelmişim. Zira altımızda hususi araba ile gelseydik ne evleri, ne evlerin içindekileri bu kadar yakından görme şansımız olacaktı. Bana kalsa elimdeki parayı önünden geçtiğim bütün evlere pay ederdim. Hepsi birbirinden harabe evler, hepsi birbirinden pejmurde çocuklar, kapı önlerinde onların pis sular içinde oynamasını seyreden hayatından bezmiş, kaçları çatık, yüzleri kırış kırış, neşesiz-cansız-fersiz anneler. “Bahçeli” bu evlerin arka tarafına doğru yamuk sandalyelerde oturan en az kadınlar kadar yıkılmış-viran olmuş erkekler.


Ama emanet paranın yeri belliydi, elden ne gelirdi. Yolumuza devam ederken düşündüm: Bizim hayırlarımızın şekli-şemali çok değişti. 21.yy da yaşıyoruz ya her şeyin kolayını, ayağımıza gelenini, çarçabuk halledilenini tercih ediyoruz. Hayır yapmak istediğimiz zaman, hemen bir kurumun hesap numarasına paralarımızı yatırıyoruz yahut cep-mesaj denilen illeti kullanarak oraya buraya sevk ediyoruz, kurban bayramlarında bir telefonla sipariş veriyoruz hoop etler paketlenmiş olarak gelior. İşi ilerletmiş olan bazı kurumlar fukaraya vereceğiniz miktarı öğrenip sizin yerinize dağıtımı bile yapıyor. Bunlar güzel, gerçekten güzelişler. İnsaflı düşünürsek aslında hadiseyi hayrın yaygınlaştırılması olarak da görebiliriz.


Ama bana işin ruhu kaçtı gibi geliyor. Kendi elimizle vermediğimiz metaın hissiyatından uzak kalıyoruz gibi geliyor. Hayır yapmak sade para, eşya, et dağıtmak değil ki! Verdiklerimizi bizzat görmek tanımak,kimin hakkı benim malımın içindeymiş bilmek, ona yakın olmak ve hep gözetmek şansından mahrum kalıyoruz. İnsan diyor ki Hz. Ömer niçin un çuvalını kendisi sırtlandı da götürdü? Bir hamala yükler parasını öder, kime niçin götürdüğünü söylemez, sırrı açığa çıkmadan mesleyi çözerdi. Belki böyle yaptığı zamanlarda olmuştur. Ama meşhr olanı vereceği erzakı bizzat kendisinin taşımasıdır.


Çünkü bu işte kâr çift taraflı. Sade garipler nemalanmıyor, verenin kârı belki daha büyük oluyor. Rahat evinden kalkıp fakir semtleri “teşrif” ediyor, dünyanın sırf kendi muhitinden teşekkül etmediğini görüyor. Evet fakirler olduğunu onlara yardım elinin uzatılması gerektiğini biliyor ama fakirliğin boyutunu, insanların nerelerde, neleri varken değil neleri yokken yaşayabildiklerini de görüyor. Evinde ufacık bir toza tahammül edemeyen mini mini hanımları tertemiz kılıkları ile o ücra ve salaş evlerde, iğreti divanlarda hayal eder misiniz! Rutubetten teneffüs edilemez hale gelmiş havayı ciğerlerine dolduran biri o evde uyuyan insanları düşünmeden geçebilir mi? Boğaza nazır ferah-ül ferah balkonlarda akşam çayının, sahur sefasının zevki kalır mı? Lokmalar boğazda düğümlenir alim-Allah, o çay ateş olup ciğerleri dağlar. Keyiif kaçar hasılı. Zaten keyif yeri olmayan dünyada onu kaçırmak kadar büyük hayır olmasa gerek!


Fukara semtleri keyif kaçırıcı, az yedirici, az harcayıp iştahtan kesici yerlerdir. İnsanı dünyadan koparır, ahreti hatırlatır. Hakkı bildirir, şükrü artırır, gelip geçici menfaatlerin kapısını kapar. İnsana ruh verir, ruhu yüceltir. Eskilerin iftarlarına mahallenin-semtin hatta şehrin bütün ihtiyaç sahiplerini çağırlamalrı takdir ettiğim ama biraz da hayret ettiğim bir durumdu. Biz evimize öyle tanımadığımız kimseleri sokmamak gibi prensipler edinmişiz. Can korkusu ve mal endişesi sarmış bizi. Fakire yemek yedirmek için ya bir lokanta ayarlanır, ya bir camiye para verilir veya benzeri başka bir şey yapılır. Eskiden hırlı hırsız daha mı azdı acaba.. Sanmıyorum. Bence can korkusu ve mal endişesi daha azdı, o yüzden insanların cesareti daha çoktu. “Mal da can da Allahın. Ne zaman isterse alır, kimin eli ile olacağını da kendi bilir, ben bunu ne engelleyebilir ne de oldurabilirim” derlerdi.


Semtlerin ayırmamışlardı, yanı başlarında himaye tikleri bir fakir evi mutlaka olurdu. Konaklarına istedikleri gibi girer çıkarlardı. Ev sahipleri de kendilerine ruh inceliği bahşeden, ahreti hatırlatan, mal sevdasından uzaklaştıran, haddini bildiren, şükrettiren o mütevazı insanları başının üzerinde gezdirirdi. Üstü başı temiz mi, ayağı kokuyor mu, evin havasını bozacak derecede terli mi, oraya mı oturdu buraya mı oturdu, “dur oraya bir örtü atıvereyim, yok yok sen en iyisi “antrede” dur ben şimdi gelirim” tantanaları onların evinde hiç olmuyordu. A vicdansız parası mı var deterjan alıp üstünü başını yıkasın, a hayırsız güzel kokuları dilenci bahşişi mi sandın!……….. Böyle böyle onları önce evlerimizden çıkardık, sonra biz onları terk edip güzeeeel, havadaaar, mutenaaa semtlere göç ettik. Kaldı mı garipler bir başlarına.. Bu arada garip dediğim fukaralar değil. Onlar iman sahibi oldukları sürece sabrettikleri müddetçe hayır üzereler. Asıl garip o semtlere uğramamayı tercih edip kibir ve büyüklenme hastalığının pençesine düşenlerdir.


Hasılı biz o gün, epey dolandık, sayısız tecrübe topladık teyzeyi bulduk. Amca arayıp bu ricayı iletince “dur bakalım bu işten bize düşen hisse ne olacak“ demiştim. Teşekkürü mübalağa derecesine vardıran teyzeye “caaanım teyze, teşekkür size, minnet size… Ramazanın son haftası büyük dersler aldık sayenizde. Yüce Mevlam ne hikmetler saklamış hanenizde”


Serpil ÖZCAN
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi KardelenGül 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Ufka Yolculuk 5. Bilgi ve Kültür Yarışması Yarışmalar/ Bilgi Yarışmaları Mihrinaz 4 2055 24 Aralık 2016 21:19
Ramazan ve Kadir gecesi Oruç-Ramazan su damlası 3 1902 28Haziran 2016 11:51
Abdest ve namazın tıbbî faydaları Namaz-Abdest-Teyemmüm Esma_Nur 1 1706 27Haziran 2016 16:11
Neredesin ey nezaket Adap-Edep-Ahlak KardelenGül 0 1824 27Haziran 2016 16:09
Allah güzeldir, güzelliği sever Adap-Edep-Ahlak KardelenGül 0 1763 27Haziran 2016 16:08

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Ramazan fırsat olsun! CaferTayar Oruç-Ramazan 2 08 Nisan 2023 05:44
Müslümanların Birliğini Hedef Alanlara Fırsat Vermeyin kurtmehmet Serbest Kürsü 1 25 Temmuz 2018 02:38
Kardeşliğimizi Bozmak isteyenlere Fırsat Vermeyelim vertyucek Bilgi Dağarcığı 0 25 Temmuz 2013 18:34
'Şii-Sünni Kamplaşması Bizim için Büyük Fırsat' ahmetmeydani Bilgi Dağarcığı 0 18 Nisan 2013 10:59
Haftanın Günleri Medineweb Resim/Karikatür 1 11 Aralık 2012 21:01

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.