|
Konu Kimliği: Konu Sahibi kamer34,Açılış Tarihi: 24 Ocak 2011 (22:50), Konuya Son Cevap : 21 Mayıs 2011 (10:54). Konuya 57 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Ocak 2011, 12:35 | Mesaj No:21 |
Cevap: ""said nursi kimdir?"" Güzel bir yazı ve dikkat çekici, akılcı tespitler. Bunlardan başka o kadar çok kur'anın özüne uymayan bilgiler var ki, doğrusu zikir ehli hemen fark edecektir. Ben 1977 yıllarında İzmir de bu kardeşlerimizle tanıştım. O yıllarda ışık evleri diye anılıyordu bu yerler. İçimde ki Allah aşkı, elbette bu evlere gitmeme neden oldu. Birçok kez gittim ve bahsettiğimiz kitaplar okunuyordu. Detayına girmek istemiyorum, çünkü o zamanlar bazı şeylerin farkında olmadığım gibi, Kur’an dan bilgi sahibi de değildim. Gerçeklerden biraz uzak bazı şeylerin farkına varamadığımı itiraf etmeliyim. Kur’anı Arapçasından belki okuyordum, ama Rabbin ne söylediğini anlamadıktan sonra….. O günlerde empoze edilenler, kabul ettirilmek istenen bazı şeyleri, çok daha sonra yanlışlığını fark etmeye başladım. Sizlere küçük bir örnek vermek istiyorum. O yıllarda aynı düşünceye gönül vermiş bayan kardeşlerimiz, İzmir in o sıcağında ellerinde eldivenler, yerlere kadar uzanan paltolarla dolaşıyorlardı. Tabi bunun Allah emri olduğu söyleniyor ve kadının ellerini dahi göstermesinin günah olduğu anlatılıyordu. İzmir in o sıcağında ellerinde eldiven olan bayan kardeşlerimin durumunu, siz düşünün lütfen. Bir baktım aradan geçen 10–15 yıl sonra eldivenlerin Allah emri olmadığı söyleyip çıkartıp, hatta yerlere kadar sarkan kıyafetlerin yerine, daha rahat uygun kıyafetler geldi. Peki, ne olmuştu da eldivenler çıkmış kıyafet değişmişti? Onca genç kızımızın o sıcaklarda çektiklerinin hiç mi vebali yoktu? İşte İslam ı beşer odaklı yaşarsak, sonucuna da katlanmasını bilmeliyiz. Bu örnekte olduğu gibi, beşerin etkisiyle yaptığımız büyük yanlışlar varsa, hesap günü nice olur halimiz? Bir başka örneği de, yakın geçmiş zamandan vermek istiyorum. Bu kardeşlerimizin küçük çaplı bir toplantısına gittim. Arkadaşımızın bahsettiği gibi okunduğunda, anlamadığımız dilde yazılan ve daha sonra bir kardeşimizin açıklama gereği duyduğu, bir toplantıda bazı bölümler okundu ve bitti. Bende kendilerine bana da on dakikanızı ayırır mısınız diye rica ettim ve kabul ettiler. Kendilerine elimden geldiğince kur’an ayetlerinden bazı örnekler verdim. Okudukları kitap hakkında hiç bir şey söylemedim. Tenkit etmedim. Çünkü bunu yaparsam, onlar ile arama duvar öreceğimi, beni dinlemeyeceklerini biliyordum. Verdiğim bazı ayet örneklerine karşı şu sözleri beni korkuttu ve inanın irkildim. Senin verdiğin şu ayet örnekleri kur’an da yoktur. Tabi çok şaşırdım ve ayet numaralarını vererek diğer meallerden de araştırmalarını istedim. Buradan da anladım ki bu arkadaşlarımız kur’anı anlayarak hiç okumamışlar. Bir kez okumuş olsalardı, verdiğim ayet örneklerine böyle bir cevap vermezlerdi. Beni toplantılarınıza her zaman çağırabileceğinizi ve bundan memnun olacağımı da söyledim. Kendilerine şöyle bir öneri yapmıştım Allah şahittir. Sizin elinizdeki kitapları da okuyalım, her bilgiden faydalanalım ama Allahın rehberini de anlayarak okuyalım ki, okuduğumuz bilgilerin doğruluğunu karşılaştıralım, böylece yanılmış olmayız dedim. Bana ne cevap verdiler biliyor musunuz? Siz okuyun, bizim zamanımız yok. Bize elimizdeki kitap her şeyi çok iyi anlatıyor ve biz en doğrusunu buradan öğreniyoruz. Rabbim affetsin, hatalarımızdan cümlemizi. Yorum sizlerin. Bu cevabı nefsinizde değerlendiriniz lütfen. Hesabın görüleceği gün, edindiğimiz veliler acaba bizlere fayda mı sağlayacak, yoksa köşe bucak kaçmamıza mı neden olacak? Doğrusu Allah hepimize akıl vermiş, birde elimize rehberi tutuş turmuş ki, işimiz kolay olsun. Acaba bu rehberi bir kenara koyarak, edindiğimiz velilerin rehberlerine dersimizi çalışmamız ne kadar akılcı olur? Bunun da yorumunu sizlere bırakıyorum. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
26 Ocak 2011, 13:12 | Mesaj No:22 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: ""said nursi kimdir?""
Haluk abi emin olun NurÇuluk adı altında dolaşanları asla Üstadın üstlenmiş olduğu misyona layık görmüyorum Üstadın kaynaklarında elbette çok hatalar var ama ona bağlı olduklarını iddia edenler asla taassubu elden bırakmazlar. Risale=Kuran olarak gören anlayışlara ne yaparsak yapalım hiçbir şey anlatamayız anlamak istemiyorlar...
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
26 Ocak 2011, 17:01 | Mesaj No:23 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: ""said nursi kimdir?"" Şeh Said olayına gelince o bir faicadır ona ihanet eden kürtler kendilerine bakıp utanç duysunlar. Ben zilan deresi toplu katlıyamını her okuyuşumda o dönemde ona ihanet edenleri içim kan ağlayark lanetliyorum ancak bunları söyleyebiliyorum elimden başka birşey gelmiyor. Tam yüz yıldır o ihanetin bedelini kürt halkı zillet altında kalarak kat be kat ödemiştir halende ödemektedir Allaha emaet ol ve olun KAMER34 TEN ALINTI... ABİCİĞİM şeyh saiddde tarikat şeyhiydi ve tarikatlardada ne kadar TEVHİD düzlemindedir ortada.. Müslümanlardan abim Bunu kanıtlayabilirmisin eğer kanıtlayabilirsen derhal bu fikrimden döneceğimi Allah'ın huzurunda söz veriyorum. Ben kendi adıma şunu söyleyeyim hiç kimsenin yanlış sözünü kalkıpta Allah ve rasülünün çağrısının önüne koyamam. Çarpık sözleri varsa onları kalkıp temize çıkarma cürretinde bulunmam Seyyid Kutup buna dahildir. Ben Allah'a yakinen iman etmiş ve ondan korkarım Ben orda Şeh Said hareketinin kürt hareketi olmadığını tağuta karşı bir eylem olduğunu vurgulamıştım Şeh Saidin sıkıntılı sözleri var ise hemen onu buraya yaz ki bizde onu kuran ve sünnet çerçevesinde değerlendirelim uyardığın için teşekkürler bende ciddi şekilde araştıracağım Allah'a Emanet Ol ve Olun |
26 Ocak 2011, 18:23 | Mesaj No:24 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: ""said nursi kimdir?""
Şeyh Said kıyamı ameli olarak hüsnüzan ederek bunun samimi bi hareket olduğunun kanaatindeyim...Yalnız bakın humeyni olayına humeyni sürgünde olduğu halde GELİŞEN VE HER FERDDE HÜMEYNİYİ aratmıyacak bi tavır var BUNUN SEBEBİDE her humeyni devriminde rol alan ferd MÜSLÜMAN OLANLAR bunlarda TEVHİD esastır ve bunun için kopmayan bi itaat var...[ki eksiklikler olsada ve heleki AYETULLAH İNANCIDA AYRI Bİ DURUM OLMASI HALİNDEDE] ama humeyni ayetullahlığı çok güzel kullanıyor bu dokunulmazlığı islama hizmete sunuyır ki EKSİK OLSADA.... Yalnız şeyh said olayında TEVHİDİ Bİ İLİM YOK böyle olmayıncada KISA Bİ ZAMANDA BAŞAYIP BİTİYOR... İlmi bir şekilde başlamış ve gelişmiş olsaydı DAHA SONRA TORUNLARI DEDELERİNİ ASANLARIN İLKE VE İNKILAPARI ÜZERİNE YEMİN ETMEZLERDİ... Tekrar ediyorum bu kıyamda bizzat dedemde vardı ve bazaen babama soruyorum böyle tevhidi manada bakım dedem nasıl bi bilgideydi yok bişey... Hatta babam halen şeyh said asılırken ipi kopuyormuş her seferinde bu olay böyle üç beş kez devam etmiş en sonunda şeyh said benim ipim filan yerde orya gidin getirin yoksa hep kopar falan daha sonra bu ip getirilmişte öyle asılmışa inanan yüzlercesi var YANILMIYORSAM SİZİN ORADADA BUNLAR MEVCUT..... Ha bunlar şeyh saidi bağlamaz o ayrı konu.....yani şeyh saidin tevhidi düzlemde bilgiye yani vahiye dayalı bi mücadele olsaydı DEVAMI ÇOK OLURDU VE BU TOPRAKLARDA 1980 KADAR tevhid nedir din Allah nasıl HAS kılınır bilinmiyordu bile taki İHVANİ MÜSLÜM HAREKETİNDE OLANLARIN KİTAPLARI TÜRKÇEYE ÇEVRİLİNCE VE İRAN İSLAM 1979 DAKİ DEVRİM OLUNCAYA KADAR VE bu topraklarda müslümanlar hep putperest ve ölülerin ilkelerinin tasarrufundaydılar bunuda bilmiyorlardı ...ama bunlar bu hareketlerden sonra bilindi....HALEN AYNI İLKELERE DAYALI OLSADA BİLİNÇLİ MÜSLÜMANLAR BUNLARI RED EDİYORLAR.... şeyh said kıyamında bu tür bi TEVHİDİ UYANIŞ YOK TU BUNU ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM.... neyse şeyh said kıyamı ameli yönden güzel bi ameldir rabbim ecrini, versin....[/QUOTE] MÜSLÜMANLARDAN ALINTI MÜSLÜMANLARDAN abim tespitlerin taktire şayandır. Bazı hasas noktalarada değinmişsizniz bundan dolayı teşekkürler.Şu husus yanlış Şeh Said hareteki ile imam Hümeyni devrimini kıyaslamanız yanlış.Neden biliyormusunuz haraketlerin başarıya ulaşması yada başarıya ulaşmaması taktiri Allah,ındır.Bunu bazen insanlar kendi elleri ile yanlışlar yaparak başarıya ulaşmasını engelllemişlerdir.Örneğin ihvanı müslim hareketi sebeplerini daha önce ki yazılarımda anlatmıştım Şeh Said hareketi tevhidi bir anlayışa dayalı değildir fikrinize verdiğiniz babanızdan örnekler hakikaten kafama zonk etmiştir.Bende o bölgenin bir insanı olduğum için ne demek istediğinizi çok güzel anladım. Benim babam 89 yaşında yani onun babası şeh said hareketi dönemimde olgun bir insan olduğu anlamına gelir Eğerki şeh sait hareketi tevhide dayalı bir hareket olsa idi benim babamında tehvide dayalı bir inanca sahip olması gerekirde.Yada ben onlara ilk kez tevhidi anlattığımda senin bu söylediklerini Şeh Said de söylemişti demesi gerekiyordu ama öyle demedi ne dedi biliyormusunuz. Beni doğrudan vehabi olarak isimlendirdi ben o zamanlar vehabi kim ne anlama geliyor onu dahi bilmiyordum Şimdi bu dedğinizi doğru kabul ediyorum fakat bir insanın müslüman olduğu yada olmadığı meselesi çok ciddi bir meseledir.Bunun için naslara ihtiyaç vardır.Şeh Saidi kurana sünnete açıktan mualif görüşleri var ise yada açıktan küfrü gerektiren bir ameli var ise inan buna tek bir saniye düşünmeden Allah,ın hükmünü uyguların inşallah. İmam Hümeyniye gelince onun devrimi ve taktire şayan bir devrimdir önce hakkını vermek lazım.Deccalın gücüne rağmen bu devrimi gerçekleştirmesi ve vefatında ancak bir çift terlik miras bırakmış olması onun dava addamı olduğunun kanıtıdr. Ben islam esaslarını dayalı bir devlet varken müslümanların tağuti rejimlerin bünyesinde yaşamalarını caiz görmem. Bu sebeple kalktım Tahrana gittim orada epey bir zaman kalarak İranı Hümeyniyi tahlil etme fırsatını buldum ve şuan türkiyede yaşıyorum.Umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır. İnsanların büyük işler yapması ayrı birşey müslüman akidesine sahip olmaları ayrı birşeydir.Bazı arkadaşlarımız her nedense bu iki olguyu birbirlerine karıştırmaktalar. Bugün yeryüzünde en büyük işleri kim yapıyor derseniz ben deccal (Amerika) yapıyor derim.Ama bu onun islam olduğu anlamına gelemz. İslam İslamdır Allah islamı peygamberine gönderdği kitapta bütün gerçek ve açıklığı ile vermişken benim kalkıp bu islamı bir takım bozuk terimlerle islamı anlatmaya çalışmam bana yakışmaz. Neymiş tasufuf sufizm vahdeti vucüd vahdedi şuhud islam demokrasisi fenafillah fenafişeh nurculuk tarikatçılık mezhepcilik vs vs vs ben bu terimleri ve bunlara benzer terimlerle Allah,ın islam dedği dini anlatmaya çalışanları kınıyor bu terimleri kökünden red ediyorum Ne yani Allah size yeterince islamı açıklayamamışki siz bu abuk subuk anlamlar yüklenmiş terimleri islamın içine sokuyorsunuz. islamı anlaşılmaz bir hale getirmek için ellerinden geleini yapmışlar. Bazı arkadaşlarımız diyorki vahdedi şuhud u anlamak için onu söylenin gözüyle görmek gerekir.Bende diyorum ki onun gözü peygamberin haşa gözünden dahamı iyi görüyorduda peygamber bu tür abuk subuk sözleri dile getirmemiştir Yaw arkadaşlar adam bir tv kanalında aynen şunu idda edebiliyor güya ibn-i arabi marsa gitmiş marsta otuz insanı alarak dünyada kutuplara yerleştirmiştir.Spiker soruyor peki bu insanlar nerede şuan idye sorduğunda yaw insanların içine karışıp gittiler diyor.Bu ve buna diyen köyde çobanlık yapan biri değil koskoca okullar bitirmiş kitap yüklü bir merket afedersiniz. Ben bunları,bunlara inanları,bunların küfür olduğana inanmayanları,bunlara dost olanları,bu sözlerin sahiplerini,bunlara müslüman diyenleri,hepsini ""LA"" diyerek "RED" (tekvir) ediyorum. Bunlara müslüman diyenler bölümünü biraz açmak istiyorum (çünki onlara müslüman dedğimizde bu söz sahiplerini halen islam üzere olduğuna hüküm vermiş oluruz,buda şu sıkıntıyı doğurur islamda bu tarz sözlerin küfür olamadığına hüküm vermiş oluruz.Yani Allah İSA ALLAHIN OĞLUDUR DİYENLER kafir olmuş dediğinde bizde bunu tasdik edip sonrada bu sözü söyleyeni tekvir etmez isek haşa Allah,ı yalanlamış oluruz. Varlık alemi diye birşey yoktur herşey bir hayaldir aslında bizim gözlerimizin gördükleri bizim yanılgılarımızdır "bir" vardır başka şey yoktur sözü büyük bir küfürdür buna Allah,ın hükmünü uygulamak lazım gelir. Bunu daha sonra çok ayrıntılı bir şekilde acacağım inşallah ""Ben insanları ve cinleri yalnız bana kulluk etsinler diye yarattım"" zariya/56 |
26 Ocak 2011, 19:21 | Mesaj No:25 | |
Cevap: ""said nursi kimdir?"" Alıntı:
SELAMUN ALYEKUM Ayetlerden "Cevşen" lerden bir takım yazlıar yazarak bunların insanlara fayda ve zarar verebileceklerine inanların islama göre hükmü bellidir. İslama aykırı söz fiil her ne varsa bunların tamamını red etmek gerekir.İslam dini uçtu kaçtı dini değildir. Allahın Rasulü uhud'da dişini şehit vermiş,taifte çoluk çocuğun taşlamasına maruz kalmış ve üç yıl gibi uzun bir zaman diliminde açlığa maruz bırakılmış,hatta canına bile kast edilmiştir.Müslüman bir şeref olarak telaki edilmeli bu imanın içerisne hiç bir bidat hurafe girmesine izin vermememiz gerekmektedir. Çok çetrefilli bir akayid anlayı yerine temuz duru bir ebuzeri imana sahip olmak en güzeli bence. O dönemin sultanları Allahın temiz arı dinine çeşitle yorumlarla çeşitli çetrefilli terimlerle kendi sultalarını devam ettirmek hatta daha çok mal makam mevk elde etmek için anlamlar yükleyerek bu islam dininin içerisne soktukları bidatleri gören abuzer-i ğifari ben sizin bu çetrefilli terimlerinizi anlamam demiş müslümani bir duruş sergilemiştir. Şu an günümüzde her nedense bilinmez bu çetrefilli terimleri islama mal etme çabaları hiçte doğru bir çaba değildir.Bizim Rabbimiz bize hangi terimlerle islamı anlamamız gerektiğini açıklamıştır.islamı bu terimlerle anlamak zorunlulğum varıdır. ""Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara"" | ||
26 Ocak 2011, 20:45 | Mesaj No:26 | |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cevap: ""said nursi kimdir?"" Alıntı:
Müslümanlardan kardeşim bu abuksubuk çıkişını bilerekmi yaptın kaza mıydı bilemiyorum.bunu sana gerçekten yakıştıramadım.şeyh said tarikat şeyhi filan değildir.hayrı abi açıklamış zaten.velevki tarikat şeyhi olsun.adeta yahudi_mecusi_putperest_müşrik idi yakıştırması gibi olmuş.tarikat_tasavuf ne zamandan beri putperestlik oldu!!!! üç beş dengesizin dengesizliği yüzünden tasavufu şirk ilan etmekten Allahtan korkun :(( tasavufun piri hz ebu zeri ğifaridir,hz alidir,hz ebubekri sıddıktır.bunlar müşrikmiydi...yetti artık yettiiiii!!!! muhalafet yapayım derken saçmalamak zorundamısın Allah aşkına :(((( Allah senide benide cümlemizide ıslah etsin.
__________________ Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır. | |
26 Ocak 2011, 20:56 | Mesaj No:27 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cevap: ""said nursi kimdir?"" Bakın muhsun abim Fettullah gülen çok uyanık bir insandır bence Said-i Kurdinin mirası üzerine öyle bir oturduki,üstelik Said Nursi hakkında ki o kötü emelinide gizleyerek yani Said Nursinin kürt olduğuna tahammül edemeyiş fikrinden söz ediyorum bunu yllarca içinde gizleyerek,taki cemaata tam olarak hakim olduktan sonra yavaş yavaş dile getirmiştir. Bugün Fetullah gülen artık kendisini hem partiler üstü hemde cemaatler üstü görmektedir.Ki kısmende haklıdır.Çünki onun ünü artık dünyaya yayılmıştır. BU KONUDA SANA TAMAMEN KATILIYORUM. hiç bir eser haşa kurana denk olamaz.kurana denktir yada buda ayettir,bana vahy olundu gibi saçmalıklar varsa ona kafir demekten çekinmem.bu risalei nur içinde tüm eserler içinde geçerlidir.risalei nuru okuduğumdan,böyle bir yakıştırmayı yaparsam iftira etmiş olurum. muhsin adlı yöneticen alıntı Muhsin abim hem bu cümleyi kullanıyorsunuz hemde aşağıya alıntı yaptığım o düşünceleri nasıl yorumluyorsunuz işin doğrusu merak ediyorum. SENİN ALINTILADIĞIN BAZI PARAGRAFLARDA, BEN ÜSTADIN O DÜŞÜNCEDE OLACAĞINA İNANMIYORUM.YA MUTERCİMLERİN YADA ÜSTADIN DÜŞÜNCELERİNİ TERBİYE(!)EDENLERİN İŞİDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.EĞER GEREÇKTEN ÜSTADA AİT İSE BEN O DÜŞÜNCELERİ ONAYLAMAKTAN ALLAHA SIĞINIRIM. Mesala sizde ruhul furkan tefsiri varmı onun ön sözüne bir bakarmısınız. Ben yıllar önce okumuştum o tefsirin önsözünün tamamını yayınlayacaktım fakat o tefsiri bulamadım, hiç bir arkadaştan da yoktu para verip almakta istemedim. Ben yanlış hatırlamıyorsan ki hafızam çokta kötü değil o tefsirin kendisine peygamberin yazdırıldığını söylüyor.Şimdi biz müslümanlar olarak o tefsirin içerisinde ayet vardır diye baş tacımı yapacağız. HAYIR HİÇ BİR ESER BAŞTACI DEĞİLDİR.HİÇ BİR ESER KURAN DEĞİLDİR.HİÇ BİR ESER TARTIŞILMAZ DEĞİLDİR.DOĞRULARINI ALIR YALNIŞLARINI İADE EDERİZ.HATAMIZ YA HEP YA HİÇ YANILGISIDIR.YANİ BİR MUEELİFİN BİR YALNIŞINA RASTLARSAK YEDİ SÜLALESİNİ SİLİP ESERİNİ SOBAYA ATARIZ.BU DOĞRU DEĞİLDİR.EĞER BU MANTIKLA BAKARSAK İLİMLERİN İHYASI OLAN MEŞHUR VE NEFİS BİR ESER OLAN GAZALİNİN ESERİNİ ÇÖPE ATMAMIZ LAZIM.ÇÜNKÜ İÇİNDE MEVZU HADİSLER CİRİT ATIYOR.DOĞRUYA DOĞRU YALNIŞA YALNIŞ DEMEYI ÖĞRENELİM.YA HEP YA HİÇÇİ OLMAYALIM DERİM. 3.madde de ise bakış açısına göre değişir.yani anlatılmak isteneni değil anlamak istediğimizi alırsak siz haklısınız.ama üstadın gözüyle anlamaya çalışırsanız sanırım bu kadar katı olmazsınız.hatta üstaddan özür diler, Allaha tevbe edersiniz. muhsin adlı yöneticen alıntı Madde bakış açısına göre nasıl değişir söylermsiniz. Allah maddenin tanımını yapmıştır,meleklerinde,insanlarında,cinlerinde,ben ateist değilimki ben Allahı devre dışı bırakıp yeni bir madde anlayışı getireyim. BEN ÜSTADIN YADA BAŞKA BİR İNSANIN GÖZÜYLE ALLAHI VE MADDEYİ TANIMLAYAMAM BU BENİ HELKA GÖTÜRÜR,BU DOĞRU BİR CÜMLE DEĞİL KANIMCA. ""Vahded-i Şuhud"" ve ""Vahdet-i vucüt"" görüşlerini masaya yatırmak artık kaçınılmaz olmuştur.Evet bu düşünceleri ortaya koyalım Bakalım madde nedir Allah maddeyi ve kendi zatını nasıl tarif etmiştir ve insan bu olguların neresindedir. BURADA BENİ TEBESSÜM ETTİRDİNİZ ALLAH AĞLATMASIN CÜMLEMİZİ.BEN BU MADDE YANİ BU ŞIK,BU KONU DEMEK İSTEMİŞTİM.SİZ MADDEYI ATOM ENERJİSİ ANLAMIŞSINIZ Şeh Said olayına gelince o bir faicadır ona ihanet eden kürtler kendilerine bakıp utanç duysunlar. Ben zilan deresi toplu katlıyamını her okuyuşumda o dönemde ona ihanet edenleri içim kan ağlayark lanetliyorum ancak bunları söyleyebiliyorum elimden başka birşey gelmiyor. Tam yüz yıldır o ihanetin bedelini kürt halkı zillet altında kalarak kat be kat ödemiştir halende ödemektedir ZİLAN KATLİAMINDA 130 AİLE FERDİMİ KURBAN VERMİŞ BİRİ OLARAK(BABAMIN BİR AMCASI TEK KURTULDU.6 YAŞINDA BİR ÇOCUK.CESETLERİN ALTINDA SAKLANMIŞ VE BİR BACAĞINA KURŞUN YEDİĞİ HALDE KORKUDAN AĞLAYAMAMIŞ.BİR ÇOBAN ONU KAÇIRMIŞ 150 KM SIRTINDA YÜRÜYEREK GETİRİP TESLİM ETMİŞ BİZE.O AMCAM GEÇEN SENE VEFAT ETTİ HAYATI BOYUNCA TEK BACAKLI İDİ)ÜSTADIN DEDİĞİ GİBİ ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM DEMEKTEN BAŞKA Bİ ŞEY DİYEMİYORUM!! :( saygılar..
__________________ Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır. |
26 Ocak 2011, 21:34 | Mesaj No:28 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cevap: ""said nursi kimdir?""
bana göre tasavuf bir müslümanın takvasını ilgilendiren bir nefis terbiyesidir.sen tezkiye de,başkası terbiye desin,diğeri tarikat desin isim çokmu önemli ? nefis muhasebesi nefis terbiyesi kişilik ahlakı ahlakı hasene muttakilik Allah korkusu ameli salihte ihlas bunlar tasavufun ana konu ve amaçları.hangi müslüman bunlara ihtiyacım yok diyebilir. ordaki pir kelimesine takılıp kalma.değişelim mürşid,alim,rehber,imam,baba,anne yetermi...? orda demiştim üç beş uçuk kaçık dengesiz sokak soytarılarının hatasını,saçmalığını tasavufa mal edip batmıyalım batırmıyalım. tasavuf denilince mevlanayı getireceksen işimiz var senle! neden gazali değilde,ebu zer değilde cübbeli aklına gelir anlamıyorum.
__________________ Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır. |
26 Ocak 2011, 23:02 | Mesaj No:29 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cevap: ""said nursi kimdir?""
müslümanlardan kardeşim, geçmişte bu konuda aylarca çalıştığımız emekler var tekrar buraya yazdırtmamalısın.. link vereyım bak istersen..tüm sorularının cevabını vermişizdir inşaallah [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır. |
27 Ocak 2011, 21:48 | Mesaj No:30 |
Cevap: ""said nursi kimdir?"" Selamun Aleykum Ben şahsen kuran sünnetin kullanmadığı hiç terimi kullanmamak gerektiği taraftarıyım. Bunu derken şunu kast ediyorum.Bu terimleri İslam dini adına kullanmamak lazım.Bu küfürdür demiyorum fakat bunun bir çeşit bidat olduğuna inanıyorum.Allah,zatını,sıfatlarını, fiillerini,rasulunü,islamı,ibadeti,takvayı kısacası dini tarif ederken mükemmel terimler kullanmış ve bu terimlere çok geniş anlamlar yüklemiştir.Bu terimler arapça dilinde zaten var idi denile bilir ki bu doğrudur. Belkide Hz. Muhammed (sav) in arabların içerisinde dünyaya gelmesi,arapçanın çok geniş bir dil olmasından da kaynaklanmış olabilir.Yani şunu demek istiyorum Allah kıyamete kadar sürecek olan bu dini bir program dahilinde insanlara sunduğuna göre bu kuranın arapça olarak inmesi ve peygamberin sadece arap olmasından kaynaklanmadığına inanıyorum. Peygamberin de arap olarak dünyaya gelmesinin hikmeti bu dilin terimlerinin çok geniş manalarda kullanılmış olmasından kaynaklnamış olabileceğine inanıyorum ,acizane hiç bir şeyin teasdüdüfen ortaya çıkacağına inamıyorum.Bu yüzden kuranın arapça olarak muhakkak korunması gerektiğine kanaat etmekteyiğim.Yani kişi istedği dilde dua edebilir bunda bir sakınca görmüyorum fakat islamın olmazsa olmazlarını vurgulayan terimleri, manalarını bilerek orjinal şekliyle ibadetlerin gerçekleştilmesinin en doğrusu olduğuna kanaat getirmekteyim.Bu sebeple din adına ortaya atılmış olan terimleri,kökünden red ediyorum.Siz takvayımı izah etmek istorsunuz buyrun izah edin kuran ve sünnette en güzel şekliyle izah edilmiştir zaten,bu izahlar sizi tatmin edemiyorsa lütfen yeni bidatler ortaya çıkarmayalım. Bu bidat terimlerinden bir kaçıda şunlardır. Vahdet-i vucüt ve vahdet-i şuhud terimleridir. Şimdi bazı arkadaşlarımız şunu idda edebilmekteler,Ebu Bekir Sıddık,Ebuzeri ğifari gibi şahsiyetler de tasavufu benimsemişlerdir derler,bunun hiçte adil bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum.Eğer siz onların takvayı,islamı,Allah’ın vahy etmiş şekli ile tertemiz katıksız imanlarından söz ediyor iseniz,neden o zaman takva kelimesi yerine tasavuf kelimesini kullanmak ihtiyacı duyuyorsunuz.Konuyu şuraya getirmeye çalışıyorum.Bu terimlerin halk arasındaki anlamları evet öyledir sizin dedğiniz gibidir bu doğrudur,fakat bu terimleri türeten ve islama sokan,bu terimlerin sahipleri bakalım sizin anlamak istediğiniz manalarımı yüklemişler,yoksa kendi iğrenç fikirlerine bir zemin mi hazırlamışlar,hep birlikte görelim. Vahdet-i şühud görüşünü tam olarak algılaya bilmek için aslında vahdet-i vucüd görüşünüde bilmek gerekmektedir. Vahdet-i vucüd görüşü Hallacı Mansurun ortaya attığı,fakat endülüslü olan ibn-i arabi tarafından sistemleştirilerek büyük kitleleri adeta kasıp kavurmuştur.Özellikle bu görüş islam düşmanları tarafından oldukça benimsenmiş Allah'u alem avrupanın bir çok ülkesinde üniversetelerde ders olarak okutulmuştur.Burası çok önemli. İsalmın (İ) sinden bile rahatsız olan yahudi ve hıristiyanların evliyaül ekber denilen bir zatın kitaplarını kendi üniversitelerinde okutmaları insanın beynini adeta zonklatmaktadır.Her fırsatta Allah’ın rasülüne hakaretler yağıdırarak onun hakkında karikatürler çizerek adeta yerden yere vurdukları Hz.Muhammed (sav) e bu kadar kinlerini açıkca dile getiren şu aşağılık hiristiynalar ve yahudilerin ibn-i arabinin bu iğrenç fikirlerine sahip çıkmaları manidardır doğrusu. Bizim ilim yapmış arkadaşlarımız halen bu kadar açık net olan hadiselere karşı adeta imanlarını tehlikye atarak sahip çıkmalarını inanın anlamak mümkün değildir. Vahde-i vucüd görüşüne karşılık İmam Rabbani vahdet-i şuhud görüşünü geliştirmiştir..Allah’tan dileyim şudur beni yanlış bir yorum yapmaktan korusun,bu konuları uzun yıllardır sandığa gömmüş idim fakat zaruret olunca dün gece tekrar bir göz atmak zorunda kaldım ve inanın neredeyse bende onlar gibi kafayı yiyecektim,öylesine karmakarışık,böyle fikirleri okuyupta içinden sağlam çıkmak hakikaten çok zor bir durumdur. Vahdet-i Şuhud ne anlama geliğini tam anlamak için birazcık vahdet-i vucudu anlatalım. Vahdet-i Vücud: özetle 1-) Sadece Allah vardır, onun dışında bir varlık yoktur, esasına dayanan bir çeşit görüştür“La mevcude illa hu” cümlesiyle özetlenir 2-) Allah’u Teala’dan başka var olan her şey nat ve taayyunat alemidir.Şuunat ve taayyunatın hepsi de Allah’ın görüntüleridir.O, onlar içinde tecelli etmekte ve onlar içine sirayet etmiş, girmiş bulunmaktadırBu sirayert sayıların içine birin sirayeti gibidir.Sayıların bütün rakamları birler basamağının tekrarından başka bir şey değildirKainatta bir tek kaynak, yani bir tek zatın tecellisi vardır.Çokluk içinde ancak o tecelli etmektedir.O’nun zatından çokluk meydana gelmezAllah’ın mukaddes zatının varlığından o çokluk alemi gözler önüne çıkmıştır.Ancak Allah’ın zatı o çokluk içinde görülendir. 3-) Gerçek varlık birdir.O’nun vücudu yanında eşyanın varlığı yok hükmündedir.Diğer varlıkların vücudu O’nun vücuduna nisbetle yok hükmündedir Yani ibn-i arabiye göre bizim alem olarak telaki ettiğimiz şeyler tamamıyla bir göz yanılgısıdır.İbn-i arabiye göre madde olarak gördüğümüz yani hacim olarak yer kaplayan yani taş,ağaç,insan,hayvan,gezegen kısacası madde olarak bilinen herşey Allah’ın dışında birşeydir demek şirktir.Yani sadece”bir” vardır onun dışında hiçbirşey yoktur,var gibi gözüken insan hayvan,taş,dağ,toprak müridin gözünün yanılgısıdır ne mürid mertebe atlar fena halini alarak mertebelerini kademe kademe geçmeyi başarır ise en yüksek mertbeye ulaşır, o mertebe de fena fillah mertebeseidir.Aslında bu çok uzun bir konudur.Ben sadeleştirerek ve özetle anlatmaya gayret ediyorum.Kişi bu mertebeye ulaştığında haşa Allah olur.Yani denizin içine hani birdak su döktüğümüzde ne olur denizin içerisinde yok olur.İşte kişi de bu mertebede Allah’ın içerisinde yok olur.Sonramı ne olur Sonra kişi haşa Allah olur,artık onun ibadet etmesi mantığını yitirmiş olur,dünyada biz kullara göre helal ve haram olan şeyler yok haline gelmiş olur.Çünki Allah'ın kendisine ibadet etmesi söz konusu olabilirmi bu saçma olmuş olur değilmi.Şimdi ibn-i arabinin kendi sözlerine bir bakalım. Yin “Fusus” kitabında evet tam öyle oldum öyle ise bana bağlanınız ben allahın ipiyim yaratılışınızda bunu iyi biliniz öyle ise kul olarak hizmete koyulunuz kapıla geliniz zeynepi niami yada inai yin"fusus" kitabında “Allah'ın isimlerinden biri “El-Aliyy” (Yani, yüce) dir. Vücud aleminde O'ndan başkasının vücudu olmadığına göre, kime yücelik etmektedir? Yahut da, O, kimden ve neden yücedir? Bu, “Ne veya kim?” dediğimiz, O'ndan başkası değildir ki... Demek, O'nun yüceliği ancak kendisi içindir ve O, mevcudun aynıdır. Böyle olunca, muhdes, yani, sonradan olan ve eşya diye isimlendirdiğimiz şeyler de, kendi zatı için yücedir. Bu alemde sonradan var olan her şey, yine O'dur. O, batın olduğu gibi, zahirin de ta kendisidir. Bu varlık aleminde, O'nu gören, O'ndan başkası değildir. Varlıkta konuşan da O'ndan başkası değildir. Bu varlık aleminde, Ebu Said'i Harraz ile ve başka insan ve eşya isimleriyle anılan hep O'dur.” Ebu Sadi harraz ibn-i arabiye şunu sorar senin için karın ile bacın arasında fark yokmudur.ibn-i arabi cevaben sizin gibi insanların gözü ile baktığımızda bir fark vardır fakat bizim gözmüzle baktığımız da arasaında hç bir fark yoktur der.Neyse bunların detaylarını vahdet-i vucud konularını işlerken vereceğiz inşallah. Bu sözleri verdiğimiz için bazı arkadaşlar bize inanılmaz tebki gösteriyorlar,bu doğru bir yaklaşım değildir biz burada kimsenin şahsına bir hakarette bulunumuyoruz,bir müslümanın yapması gereken gözü kapalı tepki göstermek yerine bu fikirleri islamın terzisne koyup tartmalarıdır.İnsanların insanlardan etkilenmeleri kadar doğal birşey olmaz .Örneğin bende ibn-i Teymiyeden,Seyyid Kutubtan,Mevdudiden,etkilendiğim bir gerçek bunu inkar etmiyorum.Biri sokakta seyid söverse ya o benim kafamı kırar yada ben onun. Kişiler isimlerinin büyükleükleri ile değil fikirleri fiilleri ile ele alınmalıdırlar.Bu isimlerin yanlışlarını bir insan ortaya koyduğunda şunu asla yapmamak lazım. Eğer bir müslüman Seyyid Kutubun islama uygun olmayan hatta çok iğrenç fikirlerini ortaya koyarsa o müslümana teşekkür edilir,bir müslümanın yapması gereken ne ise onun gereklerini hemen yerine getirmesi gerekir.Çünki biz Allah’a iman etmişiz Seyyid Kutuplara değil,onlara saygımız ve itaatimiz vardır ancak islam çercevesi içerisnde bu mümkündür. İklimya bacım bana ağır ithamlarda bulunurak bulanık kafalılıkla suçlamıştır .Peki bacım benmi bulanık kafalıyım yoksa yukarıdaki sözlerin sahibimi.Allah için bir düşün .Her neyse biz konumaza geri dönelim. İşte ibn-i arabinin bu sözlerine bu fikirlerine Said-i kurd-i küfür der,ama ibn-i arabiyede hatemül evliya demektende geri kalmaz .İbn-i arabiyi öve öve biteremez.Bana göre ha ibn-i arabinin fikirlerini taşımışsınız ha onu övmüşsünüz arasında hiç bir fark yoktur. Vahdet-i Şuhud 1-) Vahdet-i Şühud: (Müşahede edilenin vahdeti) Tasavvufi hayatın içinde olan kişi, Allah aşkı ve muhabbeti tarafından istila edilince vecd ve istiğrak halini yaşar.Bu anda hiçbir şey görmez olur.Sadece Allah’ın tecellilerini müşahede eder.Güneş doğduğu zaman yıldızların kaybolması gibi ilahî tecellilerin görülmesiyle de bütün masiva yok olur Tevhid-i Şühudi, fena fi’ş-şühud gibi isimlerde alan bu fikirler şu cümle ile özetlenmiştir: “Lâ meşhûde illallah” (Allah’dan başka müşahede edilen, görülen bir şey yoktur, görülen her şey O’dur) Vahdet-i Vucut ile Vahdet-i Şühud arasında kanınca fazla bir yoktur fakat bazılarına 10 ila 12 fark olduğu söylenir. İmam-ı Rabbani, böyle bir görüş benimsedi; o da, vahdet-i vücudun, müridin manevi ilerleyişi sırasında önüne çıkan bir makam olduğudur.Gerçek ve mükemmel varlıktan başka hiçbir şeyin varlığının olmadığı, o salikin gözüne açıkça gözükür der. Salikin cesareti de üstün olursa, o zaman maneviyat aleminde mesafe kateden salikin önüne başka bir makam gelir.Bu ise vahdet-i şühud makamıdır Vahdet-i vücut mu yoksa vahdet-i şühud mu: İmam-ı Rabbani vahdet-i vücudun salikin seyri esnasında bir makam olduğunu belirterek bu halin kendisine de malum olduğunu şöyle anlatır.Küçüklüğünden beri o, vahdet-i vücud inancı taşırdı.Her na kadar o sıralarda manevi hal sahibi değildiysede bu konuda gönlünde ona karşı kesin bir inanç taşıyordu.O, maneviyat alemine adım attığında ilk önce vahdet-i vücud yolu önüne açıldı ve uzun süre bu makamın derece ve kademelerinde dolaştı.O makama uygun olan pekçok bilgiyi elde etti. Bir süre sonra bu fakire başka bir nisbet hakim oldu.O nisbetin hakimiyeti sırasında vahdet-i vücud hakkında tavakkuf etti (durakladı) Fakat bu duraklama vahdet-i vücuda hüsn-ü zan şeklinde olup, onu inkar şeklinde değildi.Duraklama bir müddet devam etti.Sonunda mesele, vahdet-i vücudu reddetme noktasına ulaştı.Vahdet-i vücud derecesinin daha aşağı derece olduğu ona gösterildi de ondan daha üstün olan zılliyet makamına ulaştı.” “O zaman kendisinin bu makamdan ayrılmamasını arzu etti.Çünkü bu yüceliği ancak vahdet-i vücudda zannediliyordu.Genel yapısıyla bu makam da onunla ilgiliydi, ama takdir-i ilahi sonsuz bir lütuf ve yoksulu koruma keremiyle onu bu makamdan da alarak yukarı götürdü ve kulluk makamına ulaştırdı.O zaman bu makamın yüceliği gözler önüne serildi ve açıkca belirginleşti de, o geçmiş makamlardan tevbe ve istiğfar etmeye başladı. Eğer bu acizi o yola kadar götürmeyip de bir makamın, diğer makam üzerine üstünlüğü göstermeseydi o zaman o bu makamı kendisine bir düşüş sayardı.Çünkü o, vahdei vücuddan daha üstün bir makam olmadığını zannediyordu. Hakk’a ulaşmanın Nakşibendi tarikiyle olabileceğini benimseyen sonra, yukarıdaki ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, bizzat kendisine de vahdet-i vücud malum olmuş ve büyük bir merakla İbni Arabi’nin tasavvufunu incelemeye başlamıştır.Allah’ın nuru ve sıfatları onda görünmeye başlamıştır ki, bu İbn-i Arabi’ye göre tasavvufun nihai safhasıdır.Bu son safha denilen duruma ulaşmış olması, fakat her şeyine hemen bir anda yok olması yıllar yılı şeyhi bu konuda düşünmeye sevketmiş ve sonunda şunu anlamıştır: Allah ile bir olmak sadece tecrübeye dayalıdır, mevcudiyeti sürekli olan bir durum değildir; Allah bir şeyle ittihad etmez. Yeni iddalara göre keşifle gözlerinden perde kalktı ve hakikat en doğru şekilde kendisine malum oldu.Bu dünya, yaratıcısının varlığının sadece bir alâmetiydi ve O’nun sıfatlarını yansıtmaktaydı.O, bu sıfatlardan bir mürekkep değildi. İbn-i Arabi’nin okuluna mensup olanlara göre vahdet-i vücud, tasavvufî kemâlâtın nihaî basamağıdır,oysa, aslında her müridin yaşadığı hallerden biridir sadece Müridler bu başlangıç safhasını geçtikten sonra Hak yolda ilerlerler.Hâce Nakşibendi, işitebilen, görülen ve bilinenlerin hepsinin bir perde olduğunu söylemiştir. Bunun “lâ” sözüyle reddedilmesi gerekir demiştir.Bir’in varlığı, müridin Bir’in dışında hiçbir şeyi görmemesi demektir.Vahdet-i vücudu, Bir’in varlığının her şey olduğunu bilir ve onun dışında her şeyin hiçlikten ibaret olduğunu düşünür; lakin aynı yokluk, onun tarafından, Bir’in o varlığa hululü olarak kabul edilir Peygamberler hiç bir zaman vahdet-i vücudu vahded-i şuhudu zikir etmediler.Hiçbir peygamber, herhangi bir yaratığı, yaratıcının şekli değiştirmiş sureti diye nitelemedi.Onların gayesi, eşi ve benzeri olmayan bir tek Allah’a inanmayı insanlara öğretmek oldu. Ben mümkün olduğu kadar kısa anlatmaya çalıştım fakat hakikaten içinden çıkılmaz anlaşılması zor karmakarışık şirk dolu anlayışlardan başka bir şey değildir bu fikirler. Said-i kurdi vahdet-i şuhudu benimsemiş bir zattır. Fakat meseleler bu kadar basit değildir,gerek ibn-i arabinin,gerek mevlanın,gerekse Said-i kurd-i kitaplarını inceledikçe inanılmaz akla hayale sığmaz kurana uymayan o kadar hikayler ve sözler vardırki bunları anlatmakla bitiremeyiz.Yazımın sonunu o zatların bazı iddalarını aşağıya koymaya çalışacağım. Şimdi Muhsin abim senin tasuvuf terimine yüklediğin mana farklı,bu zatların yüklediği mana farklıdır.Bu zatlar hayal aleminde yaşayarak alemin çeşitli katmanlarını dolaştıklarını idda ederler ibn-i arabi uzayın katmanlarını aşarken güya hz.İbrahime hz. Musaya hz.Nuha namaz kılarak imamlık yapmış daha sonra bütün katmanları geçerek haşa sümme haşa o en yükseğe çıkmak suretiyle Allah olduğunu Allah'ın içinde eridiğini idda etmektedir. Bunu katblarında uzun uzun anlatmaktadır eğer sende o kitaplar yoksa bana söyle ben buraya onları yayınlayayım.Bu zatların tasavuftan ne kast ettiğini anlayamacak kadar çocuk değiliz. Sen Muhsin abim en güzel niyeltlerinle temenilerinle bu terimlere güzel anlamlar yüklüyorsun bunu anlıyorum. Fakat bu zatlar senin gibi temiz niyetli değildirler buna inan.Bir abin olarak ve tecrübelerime dayanark diyorum ki gel imanını sıkıntıya sokma. Biz msülümanlar bir ay boyunca yemeyiz içmeyiz kendimizi bütün gün aç bırakırız neden,çünki gayemiz yüce rabbimizin rızasını kaznmak içindir ,o halde neden bu amellerimizi boşa çıkarmaya çalışıyoruz anlıyamıyorum. Ebuzeri örnek veriyorsun be abim,Ebuzerin o meşhur hadisini biliyorsundur. Nebi kim "lailaheillallah" derse cennete girer dedi. Ebuzer:ya Nebi bu kişi zina etsedemi Nebi:evet Ebuzer zina etsede: Ebuzer peki bu kişi hırsızlık yapsadamı Nebi: evet ebuzer hırsızlık yapsada,ebuzerin sorularının arkası kesilmeyince Allah'ın Nebisi şöyle buyurdu evet Ebuzerin burnu yerde sürtünse bile yine cennete gidecek dedi. İşte Ebuzer bu,Ebuzer hayretler içerisnde bir müslüman nasıl zina eder,nasıl hırsızlık arsızlık yapar,aklı almıyor.Çünki Ebuzer o kadar saf temiz ihlaslı bir şekilde iman etmiştirki kafası şeytanlıklara hilebazlıklara yok efendim sufuliğin değişik değişik mertebelerine,insanın Allah'ın varlığının içierisnde eriyeceğine basmazdı. Emevi sultanları diyelimki yakın bir akrabaları yada elit kesime ait birinin oğlu hırsızlık yaptı bu hırsız kadının(hakimin) huzuruna getilidiğinde hakim bu hırsızın aslında o eşyayı çalmadığını onun yerini değiştirdiğini bunuda hırsızlık sayılmayacağını hüküm vererek böylece onu serbest bırakırlardı. Halbuki sıradan insanların açlıktan çoluk çocuğu için bir dilim ekmek çalmak zorunda kaldığınıda da onun elini hemen keserleridi. Günümüzde bir simit için hüküm giyen insanlar olmadımı,bir yandanda devletin bankalarını hortumlayanlar farklı yorumlanarak serbest gezmedilermi işte Ebuzer bu çirkinlikleri görmüş ve canı pahasına karşı koymuştur ve canından olmuştur. Eh be güzel abim onunla bu fikirlerin sahibini nasıl aynı keseye koyarsın.Bizim yapmamız gereken bu tarz fikirleri kitabımızın adalet dolu terazisine koyup tartmaktan başka birşey olmamalıdır. Biz müslümanlar rabbimizi şöyle biliriz. O doğmamış ve doğrulmıştır,o hep vardı ve ebediyete kadar var olacaktır,o biz insanlar gibi acıkmaz,uyuklamaz,bütün beşeri özelliklerden münezehtir.O Hayy ve Kayyum dur.O vardır,birde gücünün saltanatının eserleri vardır,bu eserler kainattır,insandır, melektir,evrendir,dağlardır,sulardır,oksijendir,kı sacası,algılayabildiklerimiz ve algılayamdıklarımız her ne varsa onun yüce kudreti ve yaratma sanatıdır.Bu yaratılanların hepsi onamuhtaçtır ama O hiç birşeye muhtaç değildir. O her varlığın kendisne bağlı olduğu kainatı yöneten kayyum dur. ””Bütün yüzler diri ve herşeyi ayakta tutana boyun eğmiştir.Zülüm yüklenenler ise perişan olmuştur” taha/111 “”Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım””zariyat/56 Biz insanlar işte bunun için yaratılmışız biz insanlar o değiliz onun kullarıyız. Yeryüzünde ve alemlerde her ne varsa canlı cansız herşey ona boyun eğmiştir ve onu zikir ederler o mevlanaların ibn-i arabilerin said-i kurdilerin isnadlarından münezehtir. Muhsin abim benim kurandan rabbimi tanıdğım gözüm bu,o zatların hangi kitapları okuyarak hangi gözle baktıkları inanın umurum da bile değil.Benim iman ettğim hesaba çekileceğim kitabım bana rabbimi bu şekilde tanıtıyor.Eğer bu inancımda bir sakatlık var ise Allah için beni uyarın. Said-i kurdinin kendi kitaplarındaki iddaları "Fenafillah" hakkında şunları söyler; " Ehl-i tarikat ve hakikatca müttefikûn aleyh bir esas var ki: Tarik-i hakda sülûk eden bir insan, nefs-i emmâresinin enaniyetini ve serkeşliğini kırmak için lazım gelir ki: Nazarını nefsinden kaldırıp şeyhine hasr-ı nazar ede ede tâ fenafişşeyh hükmüne gelir. "Ben" dediği vakit, şeyhinin hissiyatıyla konuşur ve hâkeza... tâ fenafirresul, fenafillaha kadar gider.." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.122) "Said Nursi, "Vahdet-i Vücûd"un çok yüce bir meşreb olduğunu söylemekte, ancak halka anlatılmasının birtakım fitnelere sebep olacağını belirtmektedir. 45,299,300-9.ve 28. Lem’a; Mektubat.s. 424,…)) Said Nursi ise yüksek ve kuvvetli iman sahibi Muhyiddin-i Arabî gibi zatlara zevkli, nurani, makbul bir mertebe olduğunu ancak dikkatli olunması gerektiğini söyler. Vahdet-i Şuhûd'un ise zararsız ve yüksek bir meşreb olduğuna inanır. (Lem’alar.s.45) Said Nursi herkesin kendi kitaplarına muhtaç olduğunu söylüyor. (S:9) Bu acip asırda ehl-i îman, Risale-i Nur'a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri Asâ-yı Mûsa'ya şiddetle muhtaç oldukları gibi; hâfızlar ve hocalar dahi Zülfikar'a şiddetle muhtaçtırlar. Said Nursi ayetlerin kendi risalelerini işaret ettğini söylüyor. (S:55) Ramazan-ı Şerifte Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânı okurken, Risale-i Nur'a işaretleri Birinci Şuada beyan olunan otuz üç âyetten hangisi gelse bakıyorum ki, o âyetin sayfası ve yaprağı ve kıssası dahi Risale-i Nur'a ve şakirtlerine, kıssadan hisse almak noktasında bir derece bakıyor. Hususan Sûre-i Nur'dan âyâtü'n-nur, on parmakla Risale-i Nur'a baktığı gibi, arkasındaki âyât-ı zulümat dahi muarızlarına tam bakıyor ve ziyade hisse veriyor. Adeta o makam, cüz'iyetten çıkıp külliyet kesb eder. Ve bu asırda o külliyetin tam bir ferdi Risale-i Nur ve şakirtleridir diye hissettim. Bir nurcunun kabir sualine gramerle cevap verip rahmeti ilahiyeyi güldürdüğü söylüyor. (S:70) İlm-i sarf ve nahvi okuyan bir medrese talebesinin vefat edip kabirde Münker ve Nekir'in " Men Rabbûke? Senin Rabbin kimdir?" diye suallerine karşı, kendini medresede zannedip Men mübtedâdır, Rabbûke onun haberidir. Müşkil bir meseleyi benden sorunuz, bu kolaydır diyerek, hem o melaikeleri, hem hazır ruhları, hem o vakıayı müşahede eden orada bulunan bir keşful kubur velisini güldürdü ve rahmeti ilahiyeyi tebessüme getirdi. Barla Lahikası “Mühim bir zatın Kur'an'ın icazını beyan et emri” söylüyor. (S:11) BİRİNCİ SEBEP: Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ müthiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem yanımdadır. Dedim: "Ana, korkma. Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir." Birden, o halette iken, baktım ki, mühim bir zat bana âmirâne diyor ki: "İ'câz-ı Kur'ân'ı beyan et." Uyandım, anladım ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâptan sonra, Kur'ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur'ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur'ân'a hücum edilecek; i'câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i'câzın bir nev'ini şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak. Ve namzet olduğumu anladım. Risale-i Nur bütün olarak kusursuz ve noksansızdır diyor. (S:23) ...bu kardeşiniz hak ve hakikate muvafık ve mutabık bir cevap verebilmek için inayet ve kerem-i İlahi ve meded-i ruhaniyet-i Peygamberiye iltica eyledi. Şöyle ki: Mübarek Sözler şüphesiz Kitab-ı Mübinin nurlu lemeâtıdır. İçinde izaha muhtaç yerler eksik olmamakla beraber küll halinde kusursuz ve noksansızdır. Eğer sayfa numarlarında falan hatalar yapmış isem lütfen uyarın düzelteyim ""Allah'a Emanet Olun Ey Allah'ın Kulları"" | |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ey "İnsanlıktan" istifa eden "İnsanlık! "/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 23 | 21 Eylül 2023 08:37 |
"Ecir" olmakla " esir" olmak arasında sıkışan insan | suhtem | Makale ve Köşe Yazıları | 10 | 03 Ekim 2021 16:14 |
EŞİNİ "EV"E BAĞLAYAN ve Evi "Mutluluk Yuvası" Yapmayı Başaran Kadınlar | KuM TaNeSi | Evlilik-Nikah Konuları | 17 | 28 Ocak 2020 15:05 |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
""Bakara 104 Kafirlere Benzemekten Sakınmak "" | kamer34 | Kur'ân-ı Kerim Genel | 1 | 28 Ocak 2012 15:19 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|