Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Risale_i Nur (Said Nursi)

Konu Kimliği: Konu Sahibi ukba yolcusu,Açılış Tarihi:  28 Ağustos 2008 (15:34), Konuya Son Cevap : 05 Aralık 2015 (20:21). Konuya 17 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 31 Ağustos 2008, 16:29   Mesaj No:11
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:vet_yusuf isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 547
Üyelik T.: 10 Kasım 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Yaş:43
Mesaj: 40
Konular: 1
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Risale-i Nur ve Tefsir

Alıntı:
bakii Üyemizden Alıntı
kardeşim islam tarihini özelliklede osmanlı tarihini iyi okuyunuz..


Ayrıca Büyük Kur'an-ı Kerim Tefsircisi Elmalılı Hamdi Yazır'a dediğiniz insanın ilmi vardır muhakkak amenna. Ama yaptıklarını tasvip etmem. Kendisi Abdulhamid'in hal fetvasını vermiştir. Yahudilerin baskısı sonucunda. Ve ayrıca kendisi ermeni asıllıdır(ırkçılık yapmıyorum) bu yüzden osmanlıyı bölüp parçalamak isteyen ermeni örgütlerinede manevi destek olmuştur.

Kardeşim kimi ne ile itham ettiğinin ve aslının tam bilmediğini düşünüyorum. kim ermeni asıllı ve Osmanlıyı bölmek istemiş LÜTFEN bazı şahsi görüşlerinize geneli hitap etmeyiniz...
Verdiğiniz linkede baktım yani demek öyle diyorsunuz...
Ama sizin Risaleleri özelliklede Lahikaları okumadığınız çok belli oluyor. Bu sözlerden önce özellikle [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. risalesinde, bu Risalelerden ve Üstad Bediüzzaman Hz. lerinden hem Hz. Ali (R.a) hem de Abdulkadir Geylani (k.s) hazretlerinin işaret ettiği bildirilmektedir.

Ayrıca dipnot olarak Halid Ertugrul'un okuduğum bir kitabında (kitabın ismini şimdi hatırlamıyorum üzgünüm), Adıyamanda mezilde geçen şahsen kendisinin yaşadığı bir olayı şu şekilde naklediyor (net ifade edemeyebilirim).
"Ozamandaki menzilin başında bulunan Şeyh kalkıp içeri odasına geçiyor ve ayakta bir kişi ile konuşuyormuş fakat karşısındaki kişiyi başkası göremeiyormuş. Konuşma bittiğinde kendisine kiminle konuştuğunu sorduğunda aldığı cevap aynen şu şekilde olmuş "Zamanın Üstadi Bedizüzaman hazretleri ile görüşüp fikir alış-verişinde bulundum tavsiyelerini aldım" demiş...

LÜTFEN olayı başka yönlere çekmeden bir tezaklık oluşturduğunu hissetmeden olayı büyütecek durumlara girmeyelim

Saygılarımla...
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ağustos 2008, 16:31   Mesaj No:12
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TÜRKcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2609
Üyelik T.: 12 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:36
Mesaj: 550
Konular: 114
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Risale-i Nur ve Tefsir

bir örnek vereceksem Sahabi dönemi bunun için ışıktır...
ama tefekkür için ve tefsir güzellliği olarak risale-i nuru okurum
osmanlıca bildiğim için de anlamakta problemim oluyor...
eğer osmanlıca olduğu için çağa hitap etmiyor deniliyorsa günümüz türkçesine çevrildiğinde aynı tat alınmıyor alınamaz...
arapça bilenler kur'an'dan nasıl daha haz alıyorlarsa öyle...
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ağustos 2008, 16:32   Mesaj No:13
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:vet_yusuf isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 547
Üyelik T.: 10 Kasım 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Yaş:43
Mesaj: 40
Konular: 1
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Risale-i Nur ve Tefsir

Hem üstadın hemde hocaefendinin evlenmeme konusunu üzülerek anlamadığınızı düşünüyorum.
Her ikiside İslam aleminin dertleriyle dertlenmekten ve düşünmekten evlenmeyi düşünememişlerdir. Bunuda bilemiyor olmazsınız çok üzgünüm ve ayrıca hocaefendinin sohbetlerinide dinlemiş olsaydınız hepsinde PEygamber sevgisi ve sahabi aşığı olduğunu anlardınız. Ayırca vaazlarının geneli Peygamber sevgisi adıyladı bunuda bilmiyor olamazsınız.
Buraya artık son sözümü yazarak bir daha yazmayacağımı bildirmek istiyorum...
Hepinize hayırlı Ramazanlar ve güzel paylaşımlar diliyorum...
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ağustos 2008, 16:41   Mesaj No:14
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TÜRKcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2609
Üyelik T.: 12 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:36
Mesaj: 550
Konular: 114
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Risale-i Nur ve Tefsir

evet H.Efendi peygamber aşığıdır yanlış anlayanlar anlatanlar olsa da ben tek sohbetinde kötü söz duymadım devletimize karşı da...

yeni gelenler hep ona tepkili gelirler sohbetlerde bu yüzden kaçınırım onun adını kullanmak da ama yoğruldukça anlarsınız ki hazır yavaş yavaş onun Allah Ve Resul sevgisini anlatırsınız...
Kmseye karşı su-i zanlı olmamanızı tvsiye ederim..çünkü daha o kadar ilim geliştirmiş olabileceğinizi düşünmüyorum...
H.efendi Allah Resulu'nün adını anarken her seferinde üzerini toplar ve O'na(s.a.v) selam verir...vs...
Eleştirmek için birini ilminizin çok artması gerekir kanaatimce..ve onun şu anda kendini savunma lüksü yok arkasından eleştiri de bulunmak doğru olmaz üstadın hakkını da helal ettiremezsiniz bir de bu açıdan bakınız...
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ağustos 2008, 16:43   Mesaj No:15

ali

Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 18
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 164
Konular: 4
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Risale-i Nur ve Tefsir

said nursi hz leri başımın tacı mürşidim ve asrın mucedidiir.nurcu değilsemde risaleleri okuyorum.cemaatçiliği sevmem.fethullahın ırkçılık noktasını heç sevmem.
fetoş ırkçılığı yüzünden üstadın kürt olduğunu bile inkar edecek.... kızarmasa tabii.
üstada dil uzatanlar,damarındaki faşistliğin tezhuru olduğundandır.anlıyorum onları.
ayrıca şeyh mürşit hikayelerini çok dinledik.
mürşidim hz Muhammed sav
şeyhim ashabi kiram ra
yolum islam.
adım ali bin ümmeti Muhammed.
vetyusuf cisminatik ve abdulmelik
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ağustos 2008, 16:50   Mesaj No:16
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TÜRKcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2609
Üyelik T.: 12 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:36
Mesaj: 550
Konular: 114
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Risale-i Nur ve Tefsir

herkes bildiği yoldan ilerlesin herkesin yolu açık olsun...Rabb'im doğru yolundan sapmanıza engel olsun..nefsinize yenik düşmeme duasıyla...nefsimize... herkesten...
Rabb'imin doğru yolunda olma duasıyla...
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ağustos 2008, 17:04   Mesaj No:17
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:vet_yusuf isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 547
Üyelik T.: 10 Kasım 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Yaş:43
Mesaj: 40
Konular: 1
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Risale-i Nur ve Tefsir

Herkes inandığı ve bildigi yolsa ilerlesin. Ve asla başkalarına senin yolun şu benim ki bu, senin ki doğru değil benim ki doğru demesin ve diğerini asla ama asla Kötülemesin. Sonuçta hepsi aynı yola çıkıyor...

Bunuda son söz olarak şu şekilde örnekleyip son noktayı koymak istiyorum.
Misal: İzmire gideceksiniz, bir kişi aydın üzerinden, bir kişi manisa üzerinden bir kişide farklı bir yol üzerinden İzmire girebilir. Aynı zamanda da kullandıkları vasıtalarda ya bir otomobil, ya otobüs, ya bisiklet, ya uçak yada tren olabilir. Amaç İzmire girmek ise hangi yolla hangi vasıtayla girmek sana kalmış... (Ayrıca hocafendinin bir kitabında bu farklı yollara saygı duyulması gerektiği belirtilmektedir sonuçta hepside ALLAH rızası yolunda olduktan sonra gerisi boş)
Son noktamı koyuyorum.
Saygılarımla...
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Aralık 2015, 20:21   Mesaj No:18
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.547
Konular: 1329
Beğenildi:12689
Beğendi:9319
Takdirleri:28874
Takdir Et:
Standart Cevap: Risale-i Nur ve Tefsir

Alıntı:
ukba yolcusu Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Es-Selâmu aleykum sevgili hocam,
Öncelikle, saygılarımı sunarım. Allah sizden razı olsun. Bendeniz 25 yıldır Nurlarla haşır neşir olmaya çalışan biriyim. Bu zaman zarfında başka İslami eserlerden de naçizane istifadeye çalıştım. Son iki yıldır elden geldiğince sizin sohbetlerinizi takip etmeye, eselerinizden karınca kararınca okumaya, yararlanmaya çalışıyorum. Rabbim, bize faydası dokunan, üzerimizde hakkı olan büyüklerimizden ve siz değerli hocamızdan razı olsun.

Son olarak Vahyin Penceresinden adlı yararlı ve lezzetli programınızda tefsirle ilgili bir sohbetinizi seyrettim. Bir Nur talebesi olarak sohbetin sonunda geçen bahislerle alakalı bazı fikirlerimi arz etmek istiyorum. Üstad hazretleri "…Mekke-i Mükerreme'de dahi -farz-ı muhal olarak- Risale-i Nur'un aleyhinde bir itiraz kutb-u âzamdan dahi gelse, Risale-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u âzamın itirazını iltifat ve selâm suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ı itiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir" şeklinde bir uyarıda bulunuyor. Yazacaklarımı bir talebenizin hocasına dersini arz etme makamında kabul ederseniz memnun olurum. Sizi seviyorum, inşallah sözlerimle üzerime düşen vazifeyi ifa etmiş ama sizi üzmemiş olurum.

Azizi hocam, bendenize göre Risalelerin en önemli hususiyeti ilhadla mücahedesi ve ilmi kelama yeni bir açılım getirmesi değil, "beyan, burhan ve irfan bilgi sisteminin" tüm imkanlarından yararlanmasıdır. Kendilerinin, "Risale-i Nur, yalnız bir cüz'î tahribatı ve bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhît kaleyi tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor. Belki, bin seneden beri tedarik ve terâküm edilen müfsid âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumîyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun ve bâhusus avâm-ı mü'minînin de istinadgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeâirlerin kırılmasıyla bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur'ân'ın i'câzıyla ve geniş yaralarını Kur'ân'ın ve imanın ilâçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor. Elbette böyle küllî ve dehşetli tahribata ve rahnelere ve yaralara, hakkalyakîn derecesinde, dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın i'câz-ı mânevîsinden çıkan Risale-i Nur o vazifeyi görmekle beraber, imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır" şeklinde bir ifadeleri var. Bir başka yerde Risalelerin şahsi kemalata medar olduğunu izah ediyor: "ehl-i velâyetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi, Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî burhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikatü'l-hakaike yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usûlü din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadır". Aşağıdaki metni de aynı bağlamda okumak mümkündür: "Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese tâifesi tekkeler taifesine serfürû etmiş, yani inkıyat gösterip onlara velâyet semereleri için müracaat etmişler. Onların dükkânlarında ezvâk-ı imaniyeyi ve envâr-ı hakikati aramışlar. Hattâ medresenin büyük bir âlimi, tekkenin küçük bir velî şeyhinin elini öper, tâbi olurdu. O âb-ı hayat çeşmesini tekkede aramışlar. Halbuki medrese içinde daha kısa bir yol hakikatin envârına gittiğini ve ulûm-u imaniyede daha sâfi ve daha hâlis bir âb-ı hayat çeşmesi bulunduğunu ve amel ve ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir tarik-i velâyet ilimde, hakaik-i imaniyede ve Ehl-i Sünnetin ilm-i kelâmında bulunmasını, Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın mucize-i mâneviyesiyle açmış, göstermiş; meydandadır."

Aziz hocam, Risale-i Nurlar bir yönüyle ilhad hareketine karşı mücahade ve mücadele eder, doğrudur. İlhad ise bugün de bütün şiddetiyle belki daha sinsice ve devam eden bir harekettir. Materyalizm üstadın hayatta olduğu zamankinden farklı araç ve yöntemlerle ve daha farklı bir süreç içinde mülhid yetiştirmeye devam ediyor. Dolayısıyla Nurların o cihetteki hizmeti de devam etmekte. Kim bilir, vazife muhtemelen kıyamete kadar da sürecektir. Ancak, fakire göre, Nurlar sadece bu menhus illetle mücahade etmiyor(du). Göze çarpan vasfı bu olabilir ama ayırıcı vasfının bu olmadığı inancındayım. Asıl, "beyan, burhan ve irfan bilgi sistemlerinin" mühim mevzularının risaleler boyunca işlenmesi bana daha manidar geliyor. İnsan ve mahiyeti, varlık problemi, eşya ve hakikati, kainat insan münasebeti, alemin yaratılış sebebi ve hikmeti, tasavvuf ve vartaları, kelam ilmi, vahdet-i vücud ve vahdet-i şuhud, tevhid, nübüvvet, haşir, adalet, namaz, hac, zekat gibi bir yığın İslami konu ve esasların hikmeti ve izahı, ubudiyet, dua ve davet, teklif, sabır, şükür, ihlas, uhuvvet, ittihad, muhabbetullah, riya, nifak, şirk, adalet, kanaat ve iktisat, cihad, vehhabilik, şia-i hilafet ve şia-i siyaset vb. çok sayıda İslami, imani ve Kur'ani hatta tarihi kavram ve mes'eleler de müellif tarafından ele alınmış ve incelenmiştir, ortadadır. Ayrıca, Üstad hazretleri ele aldığı meseleleri işlerken evvela ayet ve sünnetin düsturlarına müracaat etmişlerdir. Elbette, ayetin tefsiri sadedinde muazzam İslami geleneğin birikimini de kullanmışlardır. Risale ve Lahikalar zengin anekdot, kaynak ve içeriğiyle buna şahittir. Hatta, işin bu yönüyle ilgilenecek ve eser verecek sahib-i himmet zevatı beklemektedir.

Nurlarla alakalı mevzularda belki hissi olabiliyoruz, doğrudur. Fakat, aziz hocam, eserler sadece Türkiye'de sadece Nurcularca okumuyor. Bilakis tüm dünyada, İslam alimlerinden avama kadar onbinlerce insan tarafından okunuyor, hüsnü kabul görüyor, onları irşad ediyor ve kendine bağlıyor. Onlara yetiyor, kifayet ediyor. Bu teveccühün ilhadla mücadeleye hasredilmesinin noksan olacağı kanaatindeyim. İslami tarihi boyunca bir şeyhin, bir hocanın ya da bir medresenin etrafında kümelenen insanları görmek mümkündür; ancak bildiğim kadarıyla sadece bir eserin etrafında bu denli hararet ve iştiyakla toplanılması Nurlara nasip olmuş bir keyfiyettir. Gerçi bir esere bu kadar bağlı olmak ilim adamları mabeyninde tenkit de edilebiliyor ama bu belki de bir inayet ve ikram eseridir, Nurların imtiyazına ve makbuliyetine bir alamettir ki, "nereden baktığımıza bağlı".

Yeri gelmişken, Nurların değil, üstadın nazara verilmesi gerektiğini söylüyordunuz ki, bunu bizzat müellif hazretleri sıkı sıkıya men etmiş ve hikmeti ise birçok bağlamda uzun uzun anlatılmıştır. Belki, cesaret, şecaat ve tavizsiz tavrını işlemek anlamında kullandınız; bu yönüyle bir eksiklik hissettiniz, bilemiyorum. O noktada haklı olduğunuz durumlar olabilir. Zira, o cihet Nurlardan ziyade eserleri okuyanların yorumlarıdır. Zaten farklı davranışları, tepkileri, hattı hareketleri olan Nurcular da yok değildir. Kendi tavırlarının gerekçeleri ne, niyetleri ne ona da bakmak lazım gibime geliyor.

Aziz hocam, içinde yer alan ilmi mevzuların çeşitliliğine ve bu mevzuların işlenişinde kullanılan malzemenin büyüklüğüne rağmen Risaleler tefsir ilminin bilinen sistematiğine, kalıplarına uymuyor diye bütünüyle 'tefsir dairesi' haricinde değerlendirilmemeli zannındayım. Malumunuz, üstad, kimi zaman kendinden nedenlerle, kimi zaman bir hadise veya sual sebebiyle, bir nevi 'zuhuratla' önüne gelen mevzuları, serlevha ettiği ayet(ler)in ışığı altında ve sünnet çerçevesinde işlemiştir. "Bu ayetin yüzer vecihlerinden bir vechi de…" diyerek konuyu ayetin ışığında işleyen müellifin bir nevi tefsir yaptığını söylemek, "bu asla bir tefsir değildir" demekten daha makuldür diye düşünmekteyim. Bilmiyorum, yanılıyor muyum ? Ayrıca, Nurların telifi zamanında yanında Kur'an'dan başka müracaat edebileceği bir eser bulunmayan hazret, zihnini neredeyse tamamen tecrit etmiş, sadece ve sadece Kur'ana müracaat eylemiştir dersek sadece duygusal davranmış olmayız. Zira , bu bir realitedir. Risalelerdeki konuların tefsir ilim disiplinine uygun olmayan tertip ve işlenişinin nedenleri arasında müellif hazretlerinin sistemli bir ilmi tahsile tabi olmamasının, Nur Risalelerinin evvel emirde irşada mütevakkıf ve birbirinden çok farklı konularla alakalı olmasının rolü olabilir. Netice itibariyle, mahsusen tefsir yazıyor değildi. Diğer taraftan, bu bir yöntem olarak da değerlendirilebilir. Böyle 'serazat' bir yöntemin tercih edilmesinde müellifin kastı ve iradesi söz konusudur diye bile düşünülebilir. Bunlar makul bir şeklide açıklanabilecek noktalardır. Şekilsellikle de alakalı bu konular Nurların birçok yerinde tefsir yapıldığı iddiasına ne denli gölge düşürür bilemiyorum. Bendenize göre Nur müellifi Risaleler boyunca kimi zaman doğrudan, kimi zaman istikari yöntemle, kimi zaman paralel ve çapraz okumalarla ayat-ı Kur'an'ı tefsir etmişlerdir. Elbette tüm Kur'an'ı tefsir etmiştir şeklinde bir iddiada bulunmuyorum.

İlim disiplini çerçevesinde ve şahsi kanaat bakımından üstad hazretleri bir müfessir olarak görülmeyebilir. Ancak onu bir müfessir olarak görenler içinde sadece bağlıları değil, aynı zamanda tefsir ilmiyle alakadar olan kimi âlimler de var. Bunların üstadı yer yer "Seyyidü'l- Müfessirin", "İmam Nursi" şeklinde andıklarını, O'nun tefsir cihetini tartıştıklarını hatırlıyorum. Dolayısıyla, Risale-i Nur'u "bir nevi tefsir" şeklinde ele alan yaklaşımların sadece bağlılarına ait, tamamen "duygusal" bir bakış olduğunu ileri sürmek, ulemadan O'nu bir müfessir olarak görenlerin de olduğunu belirtmek kaydıyla şahsi bir görüş olarak okunabilir ve her şahsi görüş gibi bu da bir görüştür. Ancak, 'hak yalnızca budur' demek nev'inden olursa, bilemiyorum… Ortada farklı mülahazalar varken konuyu bir yanıyla ortaya koymak elbette Nur talebelerini incitiyor. Netice itibariyle bir gönül vermişlik de var.

Azizi hocam, bir de şunu söyleyeyim ki, Risaleleri bir nevi tefsir olarak isimlendirmek Nur talebelerinin şahsi görüşlerinden kaynaklanmıyor. Üstadın ifadeleri Risalelerin bir nevi tefsir olarak sayılabileceğini söylüyor. Sonuçta ilim sahibi bir zat, demek ki dayandığı bir görüş var.
- "…Ve gördüğünüz meziyetler benim değil, Risale-i Nur'undur. O da Kur'ân-ı Hakîmin bir hakikatinin bir tefsiridir"
- "…Hem madem yazılan Sözler onun bir nevi tefsiridir. Ve o risaleler ki, hakaik-i Kur'âniye’nin malıdır ve hakikatleridir"
- "…Ben lâyık değilim. Haddim de değil. Ben bir hizmetkârım; çekirdek gibi çürüdüm, gittim. Risale-i Nur ise, Kur'ân-ı Hakîmin tefsiridir, mânâsıdır"
- "...Risale-i Nur bu asırda Kur'ân-ı Hakîmin bir mucize-i mâneviyesi, hakiki, yüksek ve parlak bir tefsiridir"
- "…Bu benim değil, Risale-i Nur'un kerametidir. Risale-i Nur ise, Kur'ân'ın malıdır ve tefsiridir"
- "…Saniyen: 'Risale-i Nur, Kur'ân'ın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir' tekrarla dediğimizden, bazı dikkatsizler tam mânâsını bilmediğinden bir hakikati beyan etmeye bir ihtar aldım. O hakikat şudur. Tefsir iki kısımdır: Birisi malum tefsirlerdir ki, Kur'ân'ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarını beyan ve izah ve ispat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur'ân'ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu kısmın pekçok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda derc ediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid filozofları susturan bir mânevî tefsirdir"

İşârâtü'l - İ'caz adlı eserle alakalı bir iki hususu da arzetmek istiyorum. Malumunuz, üstad hazretleri İşârâtü'l - İ'caz adlı eserini " Kur'anın bir tefsiri olarak değil, -şayet kabule mazhar olursa- tefsirin bazı vecihlerine bir kaynak olmak üzere kemal ehli zatların nazarlarına arz ediyorum" şeklinde takdim etmiştir. Söz konusu eser için , "Kur'anın bir tefsiri değildir" demek suretiyle kesip atmak ayrıdır; "Kur'ani bir hususiyet olan ve bu nedenle tefsirlerde yer alması gereken unsurlardan biri olan ' i'caz' ekseninde bazı ayetleri tefsir etmektedir", "bazı ayatın bazı vecihlerinin tefsiridir" veya "tefsire örneklik etmek üzere sınırlı sayıda ayet tefsir edilmiştir, tüm Kur'anın tefsiri değildir" demek bütün bütün ayrıdır. Bilmiyorum, çok mu yanlış düşünüyorum. Üstelik , eser her ne kadar i'caz bahsindeyse de, müellifinin o tarihlerde cihad farizasıyla meşgul olmaları ve arkasından gelen olaylar nedeniyle zamanın ve imkanın ancak elverdiği 33 ayet öncesi ve sonrasıyla kelime, cümle ve harflerle hatta zaman zaman bütün bir Ku'anla ilişkilendirilerek yazılmış, bir çok durumda ayetler başka diğer ayetlerle ilişkilendirilerek anlam derinliği zenginleştirilmiş, iman, yakin, ahiret gibi kavramlar ilk defa yeri geldiğinde uzun uzun ve doyurucu bilgilerle açıklanmıştır. Okuduğumuz kadarıyla, eserin tarz olarak yer yer orijinallikler içerdiği, muhteviyat bakımından da zaman zaman orijinal yaklaşımlar gösterdiği işin erbabı tarafından ifade ediliyor.

Hz. Üstad, risaleleri bir nevi tefsir olmaklığı yönüyle nazara veriyordu ama tefsir konusunda zamanımızda bir boşluk olduğunu da söylüyordu. Kendileri, bilhassa bu zamanda "ferdin fehminden çıkan bir tefsir, Kur'anın şanına yakışır bir tefsir olamaz. Çünkü her insanın kendine has bir meslek ve meşrebi olduğundan, nadiren taassuptan kurtulabilir" demek suretiyle çağımızda nasıl bir tefsire ihtiyaç olduğuna işaret etmiş, müfessirlerin meslek ve meşrep farklılıklarının bir yönüyle olumsuz tarafına dikkat çekmiştir. Yine O, "Kur'anı tefsir edecek zat, âli bir deha, nafiz bir içtihad, kamil bir velayet sahibi olmalıdır. Bu ise günümüzde ancak, ruhların imtizaç ve tesanüdünden, fikirlerin telahük ve teavününden, kalplerin karşılıklı ihlas ve samimiyetinden meydana gelen bir "şahs-ı manevi"de bulunur. 'Cüz'de bulunmayan küll'de bulunur' sırrıyla, bir topluluğun çalışmasında görülen içtihad eserleri ve velayet özelliği, çoğu kere o topluluğu meydana getiren fertlerde tek tek görülmez" diyerek tefsir için bir teklif yapıyor. Üstad hazretleri ayetlerin tefsir sadedinde "yüzer vücuhundan bir vechi" diyerek bir taraftan meselesini Kur'an'ın ayatına dayandırıyor, diğer taraftan da ayatın tefsirini inhisarı altına almıyor. Bu babda son olarak, Muhakemat isimli eserini bir tefsir mukaddemesi olarak hazırladığı da malumunuzdur.

Üstada ilişkin eleştirilerden biri de cifir ve ebced hesabıyla alakalı konularla meşgul olması. O'nun yalnızlığı nedeniyle böyle konularla ilgilendiği şeklindeki yorumunuza büyük ölçüde katılıyorum. Cifir ve ebcedle alakalı olarak kendisi de bu şekilde yorumlanabilecek sözler söylemiştir. Bununla birlikte, cifir ve ebced konusunda yazılmış eserlerde bu ilimlerin muhaliflerini ve muhalefet nedenlerini görmenin yanında muvafakat edenleri ve muvafakatlarının gerekçelerinin de görüyoruz. Abdulkadir Badıllı ağabey bu konuda derli toplu bir risaleyi neşretmişti. Yani, birçok İslami konuda olduğu üzere, mevzu bir yönüyle tartışmalı. Kaldı ki üstadın bu ilimlerle alakalı olarak yazdıklarının tebei nitelikte olduğu Risaleler bir bütün olarak ele alındığında hemen görülecektir.

Her neyse. Vaktinizi çok aldım. Hakkınızı helal edin. Nurcusu, tarikatçısı bir çok meşrep ve mesleğe mensup insan sizi dinliyor. Allah sizden razı olsun. Küfür ve ilhadın kol gezdiği, lakaytlığın alabildiğine yerleştiği bir zamanda bir şekilde İslama hizmet etmekte olan kesimlerle ilgili olarak bardağın dolu tarafının nazara verilmesi, yeni münakaşalar açmaktan ya da eski münakaşaları gündeme getirmekten daha iyi olmaz mı desem bilmem ki çok mu ileri gitmiş olurum. Mektubuma son verirken hürmet ve muhabbetlerimi arz ediyorum. Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.
21/11/2007

Ve aleyküm selam ve rahmetullah sevgili mümin kardeşim1. Risalenizi son satırına kadar okudum. Sadık bir talebenin üstadına olan samimi hissiyyatını ve derin muhabbetini her satırında müşahade ettim. Bunu hor görmek şöyle dursun, hoş görmek de şöyle dursun, takdirle karşılıyorum. Herkesin nefsinin peşine düşüp hevasını üstad edindiği bir çağda, bazı müslümanların üstadlarına edeb-i tam ve hüsni teveccühle bağlanmış olmaları takdire şayandır.
2. Üstadını savunan talebeyi severim. Bu bir tür istifade hakkıdır. Siz de üstadınızın üzerinizdeki hakkını gözeten biri olarak bunu yapıyorsunuz. Bu sizin veçhenizden olan bitenin izahıdır. Ama bir de savunmaya medar olan muhatabın veçhesinden bakmakta faide vardır. Adalet ve itidal bunu gerektirir. O da, fakirin üstada haksızlık etmeyi aklının ucundan dahi geçirmeyen, onu hep minnet, şükran ve muhabbetle anan biri olarak adalet ve itidal dairesi içinde ilmi bir tahlile tabi tutarım. Ona olan sevgi ve hürmetimi hep beyan ederim. Bunu onun müfrit şakirtlerine (sizi tenzih ederim) yaranmak için falan değil -ki fakirin böyle bir endişesi hiç olmamıştır- sadece üstadın şeriatı ğarraya ve dini mübini İslam’a kıtlık yıllarında yaptığı o büyük hizmetlere bu ümmetin bir müntesibi olarak herkes gibi borçlu hissetmesindendir.
3. Fakir üstadla ilgili ne zaman ağzını açmışsa, "Nurcular" içerisinden üstadı savunma refleksiyle haydarane naralarla sell-i seyf eden birileri hemen çıkar. Bunlar içinden üstadı savunmak adına hakaret edenleri mi, hatta küfredenleri mi, iftira edenleri mi, karalayanları mı, ne ararsan hepsi çıkar. Taassubun ne merdut bir ifrit olduğunu bildiğimden, innallahe maassabirin der geçerim. Üstad adına da üzülürüm tabi. Şakird vardır yüz akıdır, şakird vardır yüz karası. ÜÇ ÜSTAD serlevhalı makalelerimi kaleme aldığımda da bunlarla karşılaşmıştım. Hele üstadın avukatıyım diyen bir tanesi cehl-i mürekkebini üstüme başıma fışkırtarak nur bahçesinde bitmiş hüda-yi nabit bir ebucehil karpuzu olduğunu ortaya koymuştu da "Böylesi de olurmuş" demiştim. Sizin nazik ve latif üslubunuzu görünce "elhamdülillah" dedim ve ekledim: "İşte üstada layık bir talebe". Tefsir sahasında söylediklerinizi de fart-ı muhabbetten kaynaklanan zelleler cümlesinden görüp size dua ettim. Rabbim Üstad'ı, tüm üstadları, sizi ve biz acizi tevfikine refik etsin
4. Tabi ki burada "Vahyin Penceresi’nden/Tefsir özel" programında söylediklerimi tekrar etmeyi lüzumsuz bulurum. Orada söyledim. Söylediklerimin her cümlesinin altında ömrüm vardır. Onlar haybeden söylenmiş sözler değildir. Sadece kitaplar okunarak öğrenilmiş şeyler de değildir. Hesabı acıyla, sancıyla, ıstırapla verilmiştir. Herkes söylediklerinin ve söylemesi gerekip de söylemediklerinin hesabını bir gün gelecek Allah'a verecektir. O zaman herkes hem kendi gerçek değerini hem de sevdiklerinin Allah katındaki değerini ayne'l-yakin görüp öğrenecektir. O zamana kadar bizlere düşen birbirimizin imanına muhabbet, izzet ve şerefine hürmet, hukukuna riayet gerektir. Ölmüşlerimizi savunalım. Ama ölmüşlerimizi savunmak için dirilerimizi manen öldürmek, onların kanına girmek zorunda değiliz.
5. Sizi tanımadığım için tenzih ederim. Fakat Risaleler ve onlar içerisinde yer alan İ'cazu'l-Kur'an gibi eserler hakkında, risaleler dışında kitap okumamış, hatta risaleler dışında kitap okumanın gereksizliğine inanmış, "bu bize yeter gerisine hacet yok" diye düşünmüş insanların söyledikleri İLMİYYATA değil HİSSİYYATA dahildir. Bu tür sözlere sadece tebessüm edilir. Orada söz bitmiştir. Söyleyecek ve söylenecek de bir şey yoktur. Bu eserler hakkında konuşanları üçe ayırmak lazım: Yandaşlar, karşıtlar ve mütehassıslar. İlk ikisinin görüşleri zıt olsa da esasta aynı kefede değerlendirilir. Kaldı ki İbn Abidin'in dediği gibi "Âlimin cahil hakkındaki şahadeti makbul değildir". Bu şahadet ister lehte ister aleyhte olsun. Hayranlıkla nefret arasında gizli bir illet bağı vardır.

SÖZÜN ÖZÜ: ömrünü tefsir ilmine vakfetmiş bir Kur'an talebesi olarak fakir risalelerin ve İ'cazu'l-Kur'an'ın tersil ilmindeki yeri ve ilmi değeri konusunda bir şey söyleyemeyecekse, bunu söyleyince birilerinin şerrinden -sizi tenzih ediyorum- emin olamayacaksa, "Söyletmen, urun"cu takımının hücumuna uğrayacaksa, işbu durum Risaleler'in başına gelebilecek en büyük felakettir. Hadislerin bile "cerh" ve "tadili" yapılırken Risaleler'deki sözlerin cerh ve tadilini yapmayalım mı? Aziz ve Merhum Üstad'a izafe edilecek her tür mükemmellik, erişilemezlik, hatasızlık, biriciklik atfı, bizzat üstadın düşünce dünyasına yabancıdır, merduttur ve matruttur.
Allah bizi insaf, adalet ve itidalden mahrum bırakmasın.
Vesselam, veddua, velmahabbe...
____M.İSLAMOĞLU______
özlediğimiz,naif bir anlatım tarzıuzun olmasına rağmen ,okuması bir okdar nefis bir yazı.keşke farklı bakış açılarını,

bu zerafette değerlendirip,eleştiryor olabilsek..Allah hepimize bu ince anlayışı nasipetsin
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Risale-i Nurdan Dualar.... Seleme Risale_i Nur (Said Nursi) 9 14 Mayıs 2021 11:29
Muhteşem Tefsir Kulliyatı / 28 tane ayrı tefsir... enderhafızım Tefsir 21 08 Ocak 2019 11:13
Er-Risale & Arapça enderhafızım Videolar/Slaytlar 0 05 Mart 2013 18:14
risale seref Risale_i Nur (Said Nursi) 2 31 Ocak 2010 14:35
Risale-i Nur'da Esma-i Ilahi YOLCUYUM Risale_i Nur (Said Nursi) 11 19 Şubat 2009 23:03

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.