|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 28 Aralık 2013 (14:31), Konuya Son Cevap : 28 Aralık 2013 (14:31). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
28 Aralık 2013, 14:31 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | sakarya ilitam kelam 5.hafta sakarya ilitam kelam 5.hafta EHL-İ SUNNET KELAMI`NIN DOĞUSU VE DONEMLERİ A) EHL-İ SUNNET VE’l-CEMAAT KAVRAMI [Ehl-i Sunnet ve’l-Cemaat kavramı, “Ehl, sunnet, cemaat” olmak uzere uc kelimeden olusmus bir tamlamadır ve ‘Sunnet ve cemaat mensupları, taraftarları’ demektir. Ehl/ehil, kelime olarak ‘insanın es ve cocuklarından olusan aile, yakın akrabalar; bir soy, din-inanc, meslek, ev ve beldeye mensup olan’ anlamlarına gelir. Sunnet, k “dinde farz ve vacip olmayan, takip edilmesine razı olunan yol” anlamında kullanılmıs; Hz. Peygamber’in: “Size gereken, benden sonra benim sunnetime ve hulefa-i rasidi`nin sunnetine uymanızdır.”tavsiyesinden dolayı Sahabe’nin yolu da girmektedir. Cema’a/cemaat Burada soz konusu olan cemaat sahabe cemaati dahil olmak uzere tabiin, tebei tabiinden olusan ilk uc neslin muctehit islam alimlerini kapsamaktadır. Ehl-i Sunnet tabiri kullanılmaya baslanmadan once sunnete mensup olanlar anlamında ‘Sunni’ kelimesi kullanılmıs; bu terimle ana govdeyi olusturan Muslumanlar, Hariciler, Sia ve Mu’tezile gibi bid’at gruplardan ayırt edilmek istenmistir. Sunni terimi ilk olarak sahabe ve tabiin doneminde kullanılmıstır.Tabiinden Said b. Cubeyr ilk Sunni tabirini kullanandır. ‘EHL-İ SÜNNET terkibinin ilk defa hicri II. asrın baslarında Hasan el-Basri tarafından kullanılmıştır. “EHL-İ SÜNNET VE`L-CEMAAT” tamlamasını ise bu sekliyle ilk defa İmam Es’ari ile Maturidi kelamcı Ebu’l-Leys es-Semerkandi kullanmıstır. Ehl-i Sunnet ve’l-Cemaat terkibi ve onu ifade eden diğer isimler hicri II. Yuzyılın baslarından itibaren Muslumanların buyuk coğunluğunu olusturan zumreler icin yaygın olarak kullanılmaya baslamıstır. Ancak zaman zaman Ehl-i Sunnet teriminin Ehl-i Sunnete dahil olanlardan sadece Selefiyye’yi ifade etmek icin de kullanıldığı olmustur. Ehl-i Sunnet ve’l-Cemaat’e kimlerin dahil olduğuna gelince, onu olusturan gruplar hakkında cesitli sınıflandırmalar bulunmaktadır. Hakim es-Semerkandi Ehl-i Sunnet’in cercevesini ‘Peygamberler, Sahabe, sahabeye uyan tabiin alimleri, muctehitler, zahitler ve abidler yolu’ olarak belirlemistir. Ebu Yusr el-Pezdevi Ehl-i Sunnet’in basta Hz. Peygamber, Sahabe ve tabiinin yolu olduğunu soylemis; bu ucune yedi sınıf Musluman topluluğunu da ekleyerek bunların “Fıkıh ve kıraat alimleri, mutasavvıflar, ashabu’l-hadis,İmam Es’ari ve mensupları, Es’ari mezhebine mensup Safiiler ve Ebu Muhammed Kattan’a tabi olan Kullabiye” grubundan olustuğunu ifade etmistir. Abdulkahir el-Bağdadi ise once Ehl-i sunneti, genel olarak ‘Ehl-i Hadis’ ve ‘Ehl-i Re’y’ olarak ikiye ayırmıs; Ehl-i Hadis ile Ahmed b. Hanbel ile İmam Es’ari ve Es’ari kelamcılarını; Ehl-i Re’y ile de Hanefi-Maturidi kelamcılarını kastetmistir. Bağdadi, sonra Ehl-i Sunneti sekiz gruba ayırarak bunların “Ehl-i bid’atın goruslerini reddeden kelam, fıkıh, tefsir, hadis, kıraat, Arap dili ve edebiyatı alimleri, seriata bağlı mutasavvıflar, Musluman mucahitler ve Ehl-i sunnet akidesinin yayıldığı ulkelerin Musluman halkı” olduğunu soylemistir. Ehl-i Sunnet ve’l-Cemaat, kendi icinde kategorize edilmis ve Selefiyye’ye ‘Ehl-i Sunneti Hassa’; Es’ariyye ve Maturidiyye’ye de ‘Ehl-i Sunneti Amme’ ve sonra gelenler anlamında ‘Halefiyye’ denilmistir. Bu uc ekol, aslında ayrı bir mezhep olmaktan daha cok, değisen sartlara, zaman ve mekana gore Ehl-i Sunnet’i temsil eden mektepler konumundadır. B) EHL-İ SUNNET VE’L-CEMAAT ZİHNİYETİNİN OLUSUMU Ehl-i sunnet diğer aykırı grup ve fırkalar gibi ana govdeden ayrılan, bid’at-nevhuzur bir yapı değil; aksine Peygamberimiz (sav) ve sahabeden beri var olan, Musluman halk tabanında kok salıp yerlesen İslami ruh, inanc ve tutumların gelisen olayların tetiklemesiyle derlenip toparlanısı ve sistemlestirilmesi hareketidir. Hz. Ali’nin doneminden itibaren Musluman ana govdeden sapmalar olmaya baslamıstır. Hz. Aise, Talha, Zubeyir ve taraftarları Cemel savası ile; Hz. Muaviye ve taraftarları Sıffin savası ile; Hariciler Hakem olayı ile; Muslumanların ummet birliğini temsil eden Hz. Ali yonetimine muhalefet etmisler; boylelikle Hz. Peygamber’in olusturduğu Sahabe cemaatinden siyasi anlamda ilk ayrılan gruplar olmuslardır. Boylece siyasi alanda Hz. Ali hilafetinde İslam ummetini temsil eden otoriteye tabi olanlar veya tarafsız kalanlar, mesru ana cemaat olarak tezahur etmistir. Diğer tum siyasi ve itikadi gruplasmalar ise ayrılıkcı, gayri mesru durumunda kalmıstır. Hz. Ali’den sonra İslam ummetinin siyasal birliğini Hz. Muaviye sağlamıs, siyasi birliği temin ettiğinden dolayı onun iktidarın ilk yıllarına (41/661) ‘Cemaat Yılı’ denmistir. Muaviye doneminde ‘Cemaat’ adı verilen bu sosyal yapıyla da Hariciler ve siyasi olarak Hasimoğullarını destekleyenlerin dısındaki tum Musluman halk kastediliyordu. Siyasi-itikadi boyutlarıyla Ehl-i Sunnet kelam zihniyeti ve inancı, gelisen olaylara bağlı olarak Sahabe donemiyle birlikte tedricen olusmaya baslamıstır. Hz. Osman ve Hz. Ali donemlerindeki siyasi mucadeleler ve bunlarla birlikte ortaya cıkan itikadi-fikri sorunlar, Muslumanların Ehl-i Sunnet adı altında sistemli bir birliktelik sağlamasına zemin hazırlamıstır. Bu surecte ozellikle sahabenin onde gelen sahsiyetlerinden Abdullah b. Omer (o.73/692), Ebu Said el- Hudri (o.74/693), Sa’d b. Ebi Vakkas, Usame b. Zeyd, Ka’b b. Malik, Zeyd b. Sabit gibi zatların gorus ve tutumları etkili olmustur. Hz. Ali (o. 40/661) ve Abdullah b. Omer (o.73/692) gibi alim sahabenin ortaya cıkan itikadi problemler hakkında aykırı gorusler ileri surenlerle fikri tartısmalarda bulunmaları; bu cercevede naslara bağlı kalarak eserler telif etmeleri; bunları yaparken ifrat ve tefritten uzak dengeli bir tutum izlemeleri; ortaya cıkan itikadi meselelerde nasıl bir tutum takınılması noktasında Ehl-i sunnet zihniyet ve tutumunun olusumunda yol gosterici olmustur. Hz. Ali, Ebu Hanife ve Abdulkahir el-Bağdadi gibi alimler tarafından Ehl-i sunnetin ilk kelamcısı olarak kabul edilmistir. Tabiin donemine gelince tabiin neslinden bazı onemli sahısların siyasi tutum ve itikadi inancları da Ehl-i sunnet zihniyetinin tesekkulunde belirleyici olmustur. Bu noktada tabiin neslinden Hz. Ali’nin diğer esinden olan oğlu Muhammed b. Hanefiyye ,İbrahim en-Nehai, Emevi halifesi Omer b. Abdulaziz , Sa’bi, Hasan el-Basri , Zeyd b. Ali , Zuhri , Cafer Sadık , Ebu Hanife gibi onde gelen sahsiyetlerin gorus ve tutumları onemlidir. Bu mutedil sahısların ortak ozellikleri mevcut devlete ve İslami esaslara bağlılık, yeni ortaya cıkan itikadi problemlerde dini naslara samimi bir sadakat, asırılıklardan kacınma, Musluman toplumunun birlikteliğinin devamı seklinde olmustur. Ehl-i sunnet zihniyetinin sekillenmesinde tabiinden Hasan el-Basri’nin siyasi-itikadi tutumunun ayrı bir onemi vardır. Bu hususta onun Muslumanların birlik ve beraberliğini savunması, zulumlerine rağmen Emevileri mesru idareciler olarak kabul etmesi ve yonetime karsı isyanı tasvip etmemesi, Hulefa-i Rasidini sırasıyla kabul etmesi gibi siyasi konulardaki tutumu ile Murtekib-i kebire ve kader gibi itikadi konulardaki gorusleri, oldukca etkili olmustur. Ehli Sunnet zihniyet ve itikadının tesekkulunde yine tabiin neslinden Ebu Hanife’nin siyasi-itikadi tutumunun oldukca ozel bir yeri vardır. Zira Ebu Hanife, sahabe arasında cereyan eden cekismeler hakkında konuyu ALLAH’ın ilmine havale ederek tarafsız kalması ve Musluman cemaatten ayrılmamanın gerekliliğini savunması gibi konulardaki siyasi tutumuyla; ALLAH’ın sıfatlarını, kaderin varlığını, sefaati kabul etmesi, Kur’an’ı mana ve lafız olarak ikiye ayırarak Kur’an’ın mana acısından mahluk olmadığını, kulların fiillerinin ALLAH tarafından yaratıldığını, buyuk gunah isleyenin gunahkar mumin olduğunu, ALLAH Teala’nın ahirette goruleceğini savunması gibi itikadi gorusleriyle de olusacak olan Ehl-i sunnet itikadi prensiplerine ısık tutmustur. Tebei tabiinin doneminde de bu donemin onde gelen alimlerinden Ma’mer b. Rasid, İmam Evzai , Sufyan es-Sevri ,İmam Malik b. Enes, Sufyan b. Uyeyne ve İmam Safi gibi onde gelen alimler Mu’tezile gibi bid’at grupların goruslerine karsı sunneti on plana cıkararak ALLAH’ın sıfatları konusunda (mutesabihat) ta’til, tesbih ve tecsim goruslerinin reddetmisler, Kur’an ve sunnette bildirilen esaslara akıl ve rey’e basvurmaksızın olduğu gibi inanmıslardır. Yukarıda adı gecen sahabe, tabiin ve tebei tabiinin onde gelen sahıslarının kanaat ve tutumları siyasi-itikadi alanda hem Ehl-i Sunnet zihniyet ve tutumunun sekillenmesinde hem de kendilerinin Ehl-i Sunnetin ilk temsilcileri ve kelamcıları kabul edilerek Sunni akidenin ana cizgilerinin olusumunda rol oynamıstır. C) EHL-İ SUNNET KELAMIN DOĞUSU VE GELİŞİMİ 1-Ehl-i Sunnet Kelamın Doğusu Hicri I.asırdan itibaren olusan Hariciler, Sia, Murcie, Cebriye, Kaderiye, gibi bid’at akım ve goruslere karsı Selef donemi alimlerinin gelistirdiği itikad esaslarını sadece naslara (ayet ve hadislere) dayanarak tevilsiz-yorumsuz acıklama tarzı, yeterli olmamaya baslaması uzerine dini akidelerin akıl ilkeleriyle desteklenmesi seklinde yeni bir metoda ihtiyac duyulmustur. Benzeri ihtiyaclar Mu’tezile kelamının ortaya cıkısından bir bucuk asır sonra, “Ehl-i Hadis kelamcıları”1 denilen Ehl-i Sunnet alimlerinden bir grubun ortaya cıkmasına yol acmıstır. Ehl-i Sünnet Kelamın Öncüleri Ebu Ali es-Sakafi, Abdullah b. Kullab, Haris el-Muhasibi Ebu’l-Abbas el-Kalanisi’. Ancak onlardan cok daha once Sahabeden Hz. Ali ve Abdullah b.Omer, tabiin neslinden Omer b. Abdulaziz, Zeyd b. Ali, Hasan el-Basri ve Ebu Hanife Ehl-i sunnet kelamının olusumuna katkıda bulunan ilk Ehl-i sunnet kelamcıları veya onculeri sayılmıstır. Kelami anlamda Abdullah b. Kullab ve Ebu’l-Abbas el-Kalanisi ile baslayan bu yeni hareket hicri IV.asır ortalarında Semerkand bolgesinde Ebu Mansur el-Maturidi ve Bağdat bolgesinde de Ebu’l-Hasan el-Es’ari ile sistemlesmistir. 2- Ehl-i Sunnet Kelamın Donemleri Ehl-i sunnet kelamının Selefiyye, Maturidiyye ve Es’ariyye seklindeki uc grubunu onceki/mutekaddimin, sonraki/muteahhirin kelamcılar donemi ve modern donem seklinde uc doneme ayırmak mumkundur. Mutekaddimin Dönemi:Sahabe ve tabiinin yolunu izleyen fakih ve muhaddislerin yolu olan Ehl-i Hadis de denilen Selefiyye’nin “Mutekaddimin Donemi”, Ahmed b. Hanbel ile baslar. Ahmed b. Hanbel’in Abbasiler doneminde Mu’tezile’ye ve Mihne olaylarına karsı mucadele etmesi kendisini Ehl-i hadisin yani Selef ekolunun sembolu haline getirmistir. Her donemde değisik mezheplere bağlı alimler Selefiyye metodunu kendi eğilimlerine gore temsil etmislerse de Ahmed b. Hanbel’den sonra bu ekolu daha ziyade fıkıhta Hanbeli mezhebine mensup alimler temsil etmislerdir. Müteahhırin Dönemi: Muteahhirin Selefiyye dusuncesi Takıyyuddin ibn Teymiyye ve onun oğrencisi İbn Kayyım el-Cevziyye ile baslar. Bu ikisinin calısmaları ve eserleriyle ehl-i hadis veya Selef dusuncesi sistematik bir mezhebe donuserek Selefilik (Selefiyye) halini kazanmıstır. Bu iki alimin en onemli ozellikleri ele aldıkları meselelerdeki gorus ve yorumlarla klasik kelam, tasavvuf ve felsefeye alternatif bir sistem ortaya koyma cabasıdır. Mutekaddimin Selefiyye uleması, ilk donemden itibaren ele aldıkları meseleleri naslara dayalı olarak savunmakla birlikte bunları aklen temellendirmede yeterli olamamıslar, katı lafızcı bir yaklasım sergilemisler, daha ziyade reddiyeci bir tutum takınmıslar ve birbirlerini tekrar etmekle kalmıslardır. Muteahhirin Selefiyyesinin unlu simaları İbn Teymiyye ve oğrencisi İbn Kayyim el-Cevziyye ise Kur’an ve sunnet cercevesinde dini akılcılığa yer veren bir zihniyet gelistirmislerdir. Bu iki alimden sonraki muteahhirin donemi Selefiyye’nin onde gelenleri Yemenli alim İbnu’l-Vezir ile Hintli alim Sah Veliyyullah ed-Dihlevi’dir. XIX. yuzyıl modern donem Selefiyye dusuncesini Mısırda Muhammed Abduh, Resit Rıza, Hasan el-Benna; Suriye’de Cemaleddin el-Kasımi; Hint kıtasında Ebu’l-A’la el-Mevdudi gibi alimler temsil etmislerdir. Maturidilik, kokleri Ebu Hanife’ye dek gitse de sistemli bir kelam okulu olarak Ebu Mansur el- Maturidi(238- 333/852-944) tarafından Semerkand bolgesinde kurulmustur. Maturidi, Ebu Hanife’den itibaren olusan Sunni ilmi geleneğe bağlı alimler tarafından surdurulen dini zihniyet ve itikadi anlayısı sistemlestirerek sunni bir kelam mektebi haline getirmis ve Turkler arasında yaymıstır. Onun kelama dair cesitli eserleri varsa da gunumuze ulasan en onemli eseri Kitabu’t-tevhid ile Te’vilatu’l-Kur’an adlı unlu tefsiridir. Maturidi’den sonra ders arkadası Hakim es-Semerkandi , Maturidi’nin iki onemli oğrencisi Ebu Bekir el-İyazi ile Ebu’l-Hasan er-Rustuğfeni , Ebu Seleme es-Semerkandi ve Ebu’l-Yusr el-Pezdevi gibi alimler yazdıkları eserler ve yaptıkları ilmi faaliyetlerle Maturidi mezhebinin bolgede yayılmasını sağlamıslardır. İmam Maturidi’den baslayıp Pezdevi ile son bulan bu doneme Mutekaddimin Maturidiliği donemi denilmektedir. Maturidiliğin Muteahhirin Donemi Ebu’l-Muin en-Nesefi (o. 508/1115) ile baslar. Ebu’l-Muin en-Nesefi, Maturidi kelamının sistemlesmesi ve ekollesmesinde onemli bir donum noktasıdır ve bu noktada Gazzali’nin Es’ariyye icindeki konumuna benzer bir mevkidedir. Nesefi ozellikle Tebsiretu’l-edille, Bahru’l-kelam ve et-Temhid li kavaidi’ttevhid adlı eserleriyle Maturidiyyenin goruslerini acıklayıp gelistirdiği gibi aynı zamanda bu ekolun onemli temsilcileri ve tarihcesi hakkında bilgiler sunmustur. Maturidiliğin Muteahhirin donemi, Ebu Sekur el-Kessi; Muhammed b. İbrahim el-Hasiri;Omer en-Nesefi, Ali b. Osman el-Usi , Nureddin es-Sabuni gibi alimlerle devam etmistir. VIII/XIV. asırdan itibaren Maturidi kelamcılığı da gerileme surecine kapılmıs serh ve hasiyecilik donemine girmistir. Bu donemin belirgin ozellikleri, Maturidi kelamcılarının İslam dunyasında ağırlık kazanan Es’ariliğin nufuzu altında kalmaları, Es’ari kelamcılarına atıflar yaparak veya onların eserlerinden bolca iktibaslarda bulunarak Es’arilerin gorusleri cercevesinde kelam yapmaya calısmıs olmalarıdır. Onların bu tutumu Maturidiliğin ikinci plana dusmesine sebebiyet vermistir. XIX. yuzyılda baslayan modern donemde veya yeni ilm-i kelam doneminde Maturidi kelamcıları klasik kelam konularını islemekle birlikte bunun yanı sıra daha ziyade materyalizm, ateizm, pozitivizm, Darvinizm gibi Batı kultur ve felsefesinin etkileriyle olusan yarı felsefi yarı dini hareketlerle mucadele etmislerdir. Maturidiliğin yeni ilm-i kelam doneminin onemli sahsiyetleri arasında M. Zahid el-Kevseri; Gelenbevizade Ahmed Tevfik; Harputlu Đshak Efendi; Abdullatif el-Harputi; Omer Nasuhi Bilmen; İsmail Hakkı İzmirli; Mehmet Ali Ayni, Filibeli Ahmed Hilmi, İsmail Fenni Ertuğrul zikredilebilir. Es’arilik, Ebu’l-Hasan el- Es’ari (260-324/873-936) tarafından, salah-aslah konusuyla ilgili “uc kardes/ihve-i selase” meselesinde Mu’tezili hocası ve uvey babası Ebu Ali el-Cubbai’den ayrılarak Ahmed b. Hanbel’e tabi olduğunu ilan etmesi ve onun goruslerini kelam metoduyla savunmaya baslamasıyla Basra’da kurulmustur. Es’ari’nin, Ebu Hanife, Ahmed b. Hanbel, İmam Buhari ve Ebu Said ed-Darimi gibi selef donemi alimlerince temelleri atılan Ehl-i sunnet akaidi safında yer alması kelam tarihinde cok onemli bir donum noktası olmustur. Es’ari, basta Mu’tezile’nin asırı akılcılığına karsı cıkmanın yanı sıra aykırı goruslere sahip diğer bid’at grupları reddetmis; ozellikle onceleri Ahmed b. Hanbel’in teslimiyetci tutumunu benimsemis; fakat kısa bir sure sonra itikadi esasları aklın ilkeleriyle destekleyerek nasları on plana cıkaran klasik ehl-i sunnet kelam metodunu tesis etmistir. Es’ari’den sonra Es’arilik, İbn Furek , Ebu Bekr el-Bakıllani ve Ebu’l-Maali el-Cuveyni tarafından gelistirilmistir.Bakıllani’den sonra Abdulkahir el-Bağdadi (o. 429/1036) “ Usulu’d-din ” adlı eseri ve Cuveyni de “ es-Samil; el-Đrsad; Akidetu’n-Nizamiyye ” adlı eserleriyle Es’ari kelamını daha da gelistirmislerdir. Gazzali’ye dek olan Es’ari kelamının bu donemine Mutekaddimin Donemi denilmektedir. Gazzali, Es’ari kelamında bir donum noktası olmus ve onunla Es’ari kelamının Muteahhirin Donemi baslamıstır. Oncelikle Gazzali, Aristo mantığını doğru dusunme prensiplerini iceren bir alet ilmi olarak kabul edip İslam akaidine aykırı olmadığını savunmus ve Mantığı İslami ilimler icine dahil etmistir. Kelam ile felsefeyi bir arada yurutme seklinde Gazalinin actığı cığır kendisinde sonra daha da gelistirilmis; kelam ile felsefe konularının kelam eserlerinde birlesmesi neticesinde Gazzali’den sonra memzuc/karma kelam eserleri meydana gelmeye baslamıstır. Sehristani (o. 548/1153) Nihayetu’l-ikdam fi ilmi’l-kelam adlı hacimli kelam eserinde felsefi bahislere yer vermis; ALLAH’ın varlığını ispat ederken felsefi deliller kullanmıstır. Onemli Es’ari mufessirlerinden olan Fahreddin er-Razi ise felsefe ile kelamı en bariz sekilde birlestirmis ve kelamla ilgili “el- Muhassal” adlı eserinde bu tarzı acıkca uygulamıstır.Razi’den sonra Seyfeddin el-Amidi , aynı zamanda onemli bir mufessir olan Kadı Beydavi (o.685/1286) “Tavaliu’l-envar” adlı eseriyle Esari kelamına katkı sağlamıslardır. Ozellikle Kadı Beydavi’den itibaren Es’ari kelam eserleri felsefe kitaplarından ayırt edilemeyecek derecede felsefilesmiştir. Es’ari kelamı bundan sonraki donemlerde (hicri VIII. asır ortaları) daha ziyade cem, tahkik ve serh turunden eserlerle felsefe ile birlestirilmis kelam metodunu devam ettirmislerdir. Yaklasık altı asır kadar suren ve gunumuze dek gelen bu doneme Cem ve Tahkik Donemi denilmektedir. Bu donemin en belirgin ozelliği, onceki donemlerde ele alınan konular ve telif edilen kelam eserleri uzerinde calısmaktır. Hatta bu donem kelam zihniyetinin, felsefeyi icine almıs ve kendi bunyesi icinde eritmis olduğu gerekcesiyle İslam felsefesini de durdurmus olduğu ileri surulmustur. |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33953 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4091 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2745 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 9033 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3353 | 19 Nisan 2015 15:45 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
sakarya ilitam kelam 4.hafta | Medineweb | SAMSUN OMÜ İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 15:06 |
sakarya ilitam Kelam 9.Hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 15:02 |
sakarya ilitam KELAM 8.HAFTA | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 14:58 |
sakarya ilitam Kelam 10.Hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 14:53 |
sakarya ilitam KELAM 12. HAFTA özeti | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 14:32 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|