|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 27 Aralık 2013 (15:06), Konuya Son Cevap : 27 Aralık 2013 (15:06). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
27 Aralık 2013, 15:06 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | sakarya ilitam kelam 4.hafta sakarya ilitam kelam 4.hafta KELAM İLMİNİN TARİHİ GELİŞİMİ A.HZ. PEYGAMBER DONEMİ Bu donemde beliren ihtiyaclara uygun olarak (esbab-ı nuzul) bir cok konuda ayetler inmekte; İslam’ın iman ve İslam sartları olan temel akaid ve ibadet esaslarının yanı sıra hayat icin gerekli olan her husus ayetler ve hadislerle belirtilmekteydi. Muslumanlar tarafından; (Ruh, Zulkarneyn, kader meseleleri gibi) munafıklar, musrikler ve Yahudiler tarafından da bazı sorular gundeme getirilmekteydi ve bunlar da bizzat vahiyle cevaplandırılıyordu. Mesela bir keresinde Kureysli musrikler Resulullah’a (sav) gelerek kader hakkında onunla tartısmaları uzerine “O gun onlar yuzustu atese suruklenecekler. Tadın neymis diye Cehennem’in dokunusunu. (el-Kamer, 54/48)” ayeti tehditkar bir sekilde indirilmisti. Yine bir baska gun sahabe kader konusunda aralarında konusurlarken Hz. Peygamber ofkeli bir halde onların yanına gelmis ve onları soyle uyarmıstır: “Size ne oluyor da ALLAH’ın kitabının bir kısmını bir kısmıyla mukayese edip carpıstırıyorsunuz. Sizden oncekiler bu yuzden helak olmuslardır.” Sizden oncekiler bu konuda munakasa ettikleri icin helak oldular. Korkarım onların basına gelen size de gelir. Kader konusunda tartısmayınız.” Resulullah’ın (sav) zamanında fırsatını buldukca munafıkların ve musriklerin aykırı soylem ve tutumları yok değildi; fakat bunlar hicbir zaman ciddi boyutlara ulasamamıs, vahiy ve Hz. Peygamber’in beyanları ve cozumleriyle etkisiz kılınmıstır. Uhud gunu munafıklardan bir grup: “O zaman bir karar yetkisine sahip miydik, eğer bir karar yetkimiz olsaydı burada oldurulmus olmazdık…Bizimle kalmıs olsalar olmeyecekler ve oldurulmeyeceklerdi. (Al-i İmran 3/154,156)” diyerek kaderi mahkum eder sekilde serzeniste bulunmuslar; musriklerden bir grup da “ALLAH dileseydi biz, O’ndan baska hicbir seye ibadet etmezdik.(en-Nahl, 16/34.)” diyerek cebir dusuncelerini imalı olarak dile getirmislerdir. Hulasa Resulullah (sav) devrinde Muslumanlar, İslam’ın itikadi ve ameli alanında (usulu’d-din ve furuu’d-dinde) tam bir birlik icinde ve tek yol uzere bulunmuslardır. Kur’an’ın ve ALLAH Resulu’nun yasakladığı konularda fikri tartısmalarından ve yorumlamaktanozellikle kacınmıslardır. Bu itibarla bu donemde Muslumanlardan yana hicbir itikadi sorun olmamıs; dolayısıyla akaid ve kelam ilmiyle alakalı her hangi bir faaliyet yurutulmemistir. B) İLK İHTİLAFLARIN ZUHURU Resulullah’ın (sav) omrunun sonlarına doğru vefatından onceki hastalığı sırasında sahabe arasında cıkan anlasmazlıklar sunlardır: 1.Kalem Kırtas Hadisesi Abdullah b.Abbas’ın naklettiğine gore Resulullah’ın (s.a.v.) vefatından onceki hastalığı siddetlendiğinde, “bana bir kalem ve kağıt getirin, size bir kitap yazdırayım ki benden sonra saskınlığa dusmeyesiniz”, demistir. Orada bululanlardan bir kısmı emrin yerine getirilmesini; iclerinde Hz. Omer’in de bulunduğu diğer bir kısmı ise ALLAH’ın Kitabı ve Resulunun sunnetinin Muslumanlara kafi olduğu ve hastalığının siddetinden dolayı Resulullah’ın suurunun yerinde olmadığı gerekcesiyle kağıtkalem getirilmesine gerek olmadığını ileri surmustur. Kalem-Kırtas konusundaki bu olayla ilgili rivayetler daha sonra Sia ile Ehli Sunnet arasında ihtilaf konusu olmus; Siiler sayet kalem-kağıt getirilecek olsaydı Hz. Peygamber’in, kendisinden sonra Hz. Ali’yi halife tayin edeceğini iddia etmislerdir. 2. Usame b. Zeyd Ordusu Meselesi Hz. Peygamber’in vefatından onceki hastalığı sırasındaki anlasmazlıktan biri de Usame b. Zeyd ordusunun sefere cıkıp cıkmaması konusudur. Resulullah (sav): “Usame’nin ordusunu hazırlayın, ondan donen kisiye ALLAH lanet etsin.” buyurarak, Usame komutasındaki ordunun hazırlanmasını ve sefere cıkılmasını emretmistir. Hz. Ebu Bekir’in ısrarı uzerine Usame ordusunun sefere cıkmasıyla anlasmazlık cozulmustur. Peygamber Efendimiz’in ahirete irtihalinden hemen sonra da ashap arasında bazı saskınlık ve anlasmazlıklar yasanmıstır. 1. Hz. Peygamber’in Vefat Ettiğinden Supheye Dusulmesi Hz. Peygamber’in vefatı ashap arasında kısa sureli buyuk saskınlık ve sok olusturmus; bazı sahabe ilk anlarda Hz.Peygamber’in vefat ettiğinden suphe etmis, vefatını adeta kabullenemez olmuslardı.Hz. Ebu Bekir insanlara hitap ederek “Suphesiz sen de oleceksin, onlar da olecekler. (ez-Zumer 39/30)” anlamındaki ayeti okuyarak “Kim Muhammed’e tapıyorsa suphesiz Muhammed olmustur. Kim de Muhammed’in Rabbine tapıyorsa suphesiz O, Hay’dır, hic olmez.” Demis, sonra da “Muhammed ancak bir peygamberdir, ondan once de peygamberler gelip gecmistir. O olur veya oldurulurse gerisin geriye mi doneceksiniz? Kim boyle yaparsa ALLAH’a hicbir zarar vermis olmaz, ALLAH sukredenleri mukafatlandıracaktır. (Al-i İmran 3/144) ” ayetini okumustur. 2. Hz. Peygamber’in Defnedileceği Yer Meselesi Hz. Peygamber’in nereye defnedileceğine dair ashap arasında kısa sureli gorus ayrılıkları olusmustur. Hz. Ebu Bekir’in “Peygamberler vefat ettikleri yere gomulurler” hadisini hatırlatması uzerine Resulullah (sav) vefat etmis olduğu Hz. Aise’nin odasına defnedilmis, boylece mesele cozume kavusmustur. 3. İmamet-Hilafet Meselesi Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali, Hz. Abbas ve diğer Ehli Beyt ailesi Resulullah’ın nasının tekfin ve techiz isleri ile mesgul oluyorken Ensar’ın bazı ileri gelenleri Beni Said cardağı altında toplanarak Resulullah’tan sonra devlet yonetimine kimin gececeğini kendi aralarında tartısmıslardır. Ensar kendi icinde Evs ve Hazrec kabilelerinden olustuğu icin, her iki kabile halifenin kendilerinden olmasını istemis; Hazrecli’ler ağır basarak Hazrec kabilesinin reisi Sa‘d b. Ubade uzerinde ittifak edilmesini sağlamıslardı. Durumdan haberdar edilen Hz. Ebu Bekir yanına Hz. Omer ile Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı alarak Ensar’ın toplandığı yere gelmis; Ensar ile Muhacirler arasında gorusmeler yapılmıstır. Neticede Hz. Ebu Bekir’in “imam Kureys’ten olur” hadisini nakletmesi meselenin cozulmesini sağlamıs; Hz. Ebu Bekir orada bulunan Ensar ve Muhacirli sahabenin kararıyla halife secilmistir. Daha sonra Hz. Ebu Bekir mescide toplantı yapmıs, Muslumanlar gruplar halinde gelerek kendi arzularıyla Ebu Bekir’e biat etmislerdir. Ancak Hasimoğullarından bir grup ve Beni Umeyye’den Ebu Sufyan biat etmemis; Hz. Peygamber’in tekfin ve defni ile mesgul olan Hz. Ali ise bir muddet cekimser kaldıktan sonra biat etmistir. Ne var ki hilafet meselesi, ozellikle Hz. Osman’ın sehit edilmesinden sonra butun hararetiyle tekrar gundeme gelmis; gerek halifenin kimliği ve ozellikleri gerekse is basına gelis yontemi konusunda Muslumanlar arasında koklu ayrısmalar vuku bularak Siilik, Haricilik, Mutezililik, Murciilik ve Ehl-i sunnet ekollerinin tesekkulune zemin hazırlamıstır. C) HULEFA-İ RASİDIN DONEMİ Peygamber Efendimiz’in (sav) ebedi aleme goc etmesinden sonra olusan ihtilaflara dikkat edildiğinde bunların, usulu’d-dinde değil, furuu’d-dinde oldukları, itikadi olmaktan ziyade fıkhi ve siyasi konular oldukları gorulur. Bu tur gecici anlasmazlıklar bir yana bırakılacak olursa Hz. Ebu Bekir ile Hz. Omer donemlerinde de usulu’d-dinde ihtilaflar meydana gelmemis; bu durum Hz. Osman donemine dek boyle surmustur. 1. Zekat Vermekten Kacınanlar Meselesi Hz. Ebu Bekir’in hilafeti doneminde bazı Arap kabilelerinin zekat vermek istememeleri ashap arasında bunlara karsı nasıl bir tutum takınılacağına dair fikir ayrılıkları ortaya cıkarmıstır. Hz. Omer’in de dahil olduğu bir grup, onlarla savasmamak gerektiğini; Hz. Ebu Bekir ve onun gorusunu benimseyenler ise bunlarla savasmak gerektiğini belirtmislerdir. Birinci gorusu savunanlar Resulullah’ın “Ben, insanlarla ALLAH’tan baska ilah yoktur ve Muhammed ALLAH’ın elcisidir deyinceye, namazı kılıncaya ve zekatı verinceye kadar savasmakla emrolundum. Bunu yaptıkları zaman canları ve mallarını benden korumus olurlar.” hadisini delil getirmislerdi. Hz. Ebu Bekir ise aynı hadisin devamında yer alan “illa bi hakkiha=zekatı verinceye kadar” ifadesini delil getirmiştir. Hz. Omer ve onun gorusune katılanlar da ikna olmustur. 2. Resulullah’ın Mirası Meselesi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sahsına ait olan Medine ve Fedek arazisi ile Hayber’deki arazilerinin mirascılarına taksimi konusunda ashap arasında fikir ayrılığı cıkmıstır. Ozellikle Resulullah’ın (sav) kızı Hz. Fatıma ile Hz. Ali ve Hz. Abbas, peygamberlerin miras bırakabileceklerini dusundukleri icin Hz. Fatıma ve Hz. Abbas, Hz. Ebu Bekir’den Resulullah’ın mirasını istemislerdir. Hz. Ebu Bekir ise “Biz peygamberler miras bırakmayız. Bizden kalanların hepsi sadakadır. Muhammed ailesi bu maldan sadece yiyebilirler.” hadisini delil getirerek Hz. Fatıma ve Hz. Abbas’ın isteğini geri cevirmistir. Hz. Ebu Bekir daha sonra Fedek arazisini beytu’l-mala vakfetmistir. 3. Kur’an’ın Kitap Haline Getirilmesi Hz. Ebu Bekir zamanında yapılan savaslarda Kur’an hafızları da oldukleri icin hafızların sayıları gittikce azalması Hz. Omer’i endiselendirmis, Hz. Ebu Bekir’e gelerek Kuranın kitap haline getirimesini teklif etmiştir.Hz. Ebu Bekir Resulullah’ın boyle bir sey yapmamıs olduğunu soyleyerek onceleri Hz. Omer’in teklifinden kacınmıs; fakat diğer sahabenin de Hz. Omer’in teklifini uygun görmesi üzerine dağınık halde yazılı bulunan ayetler toplanarak resmen bir kitap haline getirilmistir. Hz. Ebu Bekir’den sonra Ebu Bekir’in vasiyeti ve Muslumanların onayıyla Hz. Omer halife olarak secilmistir. Onun doneminde hicbir itikadi sorun meydana gelmemistir. Hz. Omer’in sehit edilmesinden sonra Hz. Omer tarafından olusturulan sura uyelerinin ittifakıyla Hz. Osman ucuncu halife olarak tayin edilmiştir. Halifeliğinin sonlarına doğru Hz. Osman’ın bazı yanlıs icraatları ve ozellikle yonetim kadrosunda bulunan akrabaları Umeyye Oğullarının halka yaptıkları haksızlar ve hatalı tutumları, felakete sebep olacak olaylara yol acmıs; sorumluluk ve suc doğrudan halifeye yuklenmistir. D) iLK FiKRI-iTiKADI HAREKETLER islam toplumunda ilk itikadi-fikri farklılasmalar, imamet-hilafet, cebir, kader ve insan iradesi, murtekib-i kebire (buyuk gunah isleyen Musluman) durumu ve buna bağlı olarak iman-amel iliskisi, tekfir (kafir ilan etme) ve ihbat (gunahlar yuzunden salih amellerin gecersiz kılınması) konularında olusmustur. ilk itikadi fikir ayrılıkları Hz. Ali’nin doneminde ortaya cıkmaya baslamıstır. Ucuncu halife Hz. Osman’ın (o.35/656) sehit edilmesinin ardından Hz. Ali doneminde Cemel ve Sıffin savasları ile Hakem olayının vuku bulması; onceden onun taraftarları iken Hakem olayı sebebiyle Hariciler’in Hz. Ali’den ayrılması; Hz. Ali’nin Nehrevan’da Haricilerle savasması; Hz. Ali’nin bir harici suikastcı tarafından sehit edilmesi gibi olaylar Muslumanlar uzerinde son derece olumsuz etki yapmıstır. Sia, Hz. Ali’ye olan asırı bağlılıkları nedeniyle islam toplumunun yonetimini ilgilendiren imamet-hilafet meselesini temel itikadi bir ilke haline getirmistir. Hariciler, Hz. Ali’yi, Cemel ve Sıffin savasına katılan sahabe ve Muslumanları, hakem olayına razı olanları kafir olmakla suclamıslardır. Boylece iman-amel iliskisi; imanın tarifi ve sınırları; ihbat; murtekib-i kebirenin dunya ve ahretteki akıbetleri; Musluman’ı kafir ilan etme (tekfir) gibi konular ortaya cıkmıstır. ilaveten bu son derece uzucu olaylarda ALLAH’ın ilminin ve kaderin rolu nedir?; cinayet fiilini isleyen insan bu fiili kendi hur iradesiyle mi islemis, yoksa ALLAH’ın iradesinin karsı konulmaz baskısı altında mecburen mi islemistir? ALLAH’ın ilmi, iradesi, kaza-kader, insan iradesi meseleleri tartısılmaya baslanmıstır. Butun bu konular Haricilik, Sia ve bazı asırı Sii gruplar (Gulat), Sebeiyye, Murcie, Cebriye, Kaderiye, Mutezile gibi fırkaların zuhurunda etkili olmustur. Hz. Ali’nin sağlığında Abdullah b. Sebe ve mensupları (Sebeiyye) uluhiyet konusunda İslami cizgiden saparak Hz. Ali’nin tanrı olduğunu iddia etme curetinde bulunmuslardır. Boylece uluhiyet konusunda tecsim (tanrıyı cisimlestirme) ve hulul (tanrının insan bedeninde gorunmesi) gibi islam dısı gorusler tezahur etmistir. Esasen kader ve cebir konusu islamiyet’ten once musrik Araplar arasında olduğu gibi Hıristiyanlar, Yahudiler ve filozoflar arasında da zihinleri mesgul edegelen onemli bir mesele olmustur. Musrik Araplar arasında batıl inanclarını, sirk dusuncelerini, hatalı davranıslarını kadere yukleyerek sorumluluğu uzerlerinden atmaya calısan cebir gorusu oldukca yaygındı. Emeviler zamanında Sahabenin doneminin sonlarına doğru zuhur eden bir grup kaderin varlığını ispat etmek icin insan iradesini tamamen yok sayarak insanın fiillerinin kendisine nispet edilemeyeceğini ileri surerek cebir gorusunu savunmuslardır. Cad b.Dirhem Cebir dusuncesini Muslumanlar arasında ilk defa yaymaya calısan kisi.Son Emevi halifesi Mervan b. Muhammed’in murebbisidir.Ca’d b. ALLAH Teala’nın sıfatlarını inkar dusuncesi (ta’til) ile ALLAH’ın sıfatlarını inkarın bir neticesi olarak Kur’anın mahluk olduğu (halku’l-kur’an) gorusunun de onculuğunu yapmıstır. Ca’d b. Dirhem, ALLAH’a ‘Mutekellim’ demek caiz olmayınca, Kur’an hakkında da ‘Kelamullah’ demek doğru olmaz; ALLAH diğer butun seyler gibi kelamı da yaratmıstır; bu yuzden ‘Kur’an mahluktur.’ Demek gerekir; diyerek Kur’an’ın yaratılmıs ileri surmus ve boylece ALLAH Teala’nın kelam sıfatının ezeliliğini inkar etmistir ibn Teymiyye’nin belirttiğine gore Ca’d, Halku’l- Kur’an gorusunu Eban b. Sem’an’dan almıstır. Eban da Talut’tan almıs; Talut ise dayısı Yahudi Lebid b. A’sam’dan almıstır. Lebid b. A’sam ise Peygamber Efendimize sihir yapan buyucudur. ibnu’l-Esir’in verdiği bilgiler de bu hususu doğrulamaktadır. Halku’l-Kur’an konusunda baska bir rivayete gore Kur’anın mahluk olduğu gorusunu ilk ortaya atan kisi Yahudi Abdullah b. Sebe’nin mensuplarından Muğire b. Said dir. Ca’d b. Dirhem mi yoksa Muğire mi bu konuyu ilk kez ortaya attığı kesin olmamakla birlikte Halku’l-Kur’an meselesinin bu iki isim etrafında gelistiği ve meselesinin Yahudi asıllı olduğu anlasılmaktadır. Ca’d b. Dirhem, goruslerini Hisam b. Abdulmelik (105-125/723-742) zamanında Sam’da yaymaya calısınca Sam’dan Kufe’ye surulmustur. Kufe’de Ca’d’dan bu gorusu Cehm b. Safvan (o. 128/745) alarak gelistirmistir. Sonraları ozellikle ALLAH’ın sıfatlarını inkar gorusu Cehm’e nispet edilmis, bu dusuncede olanlara Cehmiyye denilmistir. Keza Cehmiyye fırkası, cebir dusuncesini savunması yuzunden aynı zamanda Cebriyye adıyla da anılır olmustur. |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33274 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4068 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2728 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 8928 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3324 | 19 Nisan 2015 15:45 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
sakarya ilitam kelam 5.hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 28 Aralık 2013 14:31 |
sakarya ilitam Kelam 9.Hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 15:02 |
sakarya ilitam KELAM 8.HAFTA | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 14:58 |
sakarya ilitam Kelam 10.Hafta | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 14:53 |
sakarya ilitam KELAM 12. HAFTA özeti | Medineweb | SAKARYA İlitam | 0 | 27 Aralık 2013 14:32 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|