|
Konu Kimliği: Konu Sahibi EyMeN&TaLhA,Açılış Tarihi: 13Haziran 2015 (11:41), Konuya Son Cevap : 15Haziran 2015 (19:22). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
13Haziran 2015, 11:41 | Mesaj No:1 |
OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 14.ünite özeti OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 14.ünite özeti 14.ünite 19. Ve 20. YÜZYIL FELSEFESi Kant'ın 1804 yılında ölümü, Aydınlanmanın sonuna işaret eder. Rönesans'ta insan entelektüel olarak matematiğin ve doğabiliminin yükselişi olgusuyla karşı karşıya kalmıştı; bu olgunun felsefeye bir şekilde dayattığı görevler, felsefenin 17. ve 18. yüzyıllarda doğrultusunu büyük ölçüde belirlemişti. 17. yüzyıldan itibaren ama özellikle de Aydınlanmayla birlikte, dikkatler doğayı büyük bir başarıyla tanımlamış olan zihnin yapı ve karakteri üzerine yöneldi; önce rasyonalistler, sonra da ampiristler, Kant'a gelinceye kadar olan süreç boyunca, zihnin fethi konusunda üstünlük iddiasıyla ortaya çıktılar. Kant'ın sentezi, zihnin fethi konusunda nihai ve en yüksek noktayı oluşturmaktaydı. 19. yüzyılla birlikte, yeni felsefi problemler ve yeni felsefe kavrayışları ortaya çıkar. Bu yüzyıl, felsefede, şimdiye kadar görülmemiş bir çeşitliliğin yaşandığı bir çağ olarak kendini gösterir. 19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. 19. yüzyılın genel olarak bir tarih yüzyılı olduğu belirtilir, bunun anlamı hem tarih bilincinin gelişmesi hem de düşüncenin ve felsefenin tarih ile birlikte ele alınıp değerlendirilmesi eğiliminin kuramsal bir nitelik kazanmaya başlamasıdır. Böylece felsefenin içinde siyasal teoriler ve sosyoloji gibi bir disiplin çıkmıştır. 19. yüzyılın genel hatlarıyla Almanya'da idealist felsefenin, Fransa'da sosyalist düşüncenin, İngiltere'de iktisat teorisinin gelişip güçlendiği zamanlar olarak belirtilmesi yanlış olmaz. Felsefede •romantik düşünce •idealizm •materyalizm •realizm •rasyonalizm •tarihselcilik •pozitivizm bu yüzyılda kendini gösterir. 19. yüzyılda felsefece fethedilecek veya keşfedilecek yeni alanların başında, zihin ya da bilincin tarihsel boyutu gelmektedir. Bu düşünce tarzını başında yer edinen filozof, Hegel’dir. Nitekim Hegel'den başlayarak bilincin ya da aklın kendisi, tarih içinde gelişen, bireysel ve sosyal hayatın farklılaşan koşullarından her daim etkilenen bir şey olarak anlaşıldı. Bu, elbette Descartes'ın veya Kant'ın sabit ve evrensel bir güç olarak aklından ziyade, tarihsel olarak evrim geçiren, geçerlilik standartları hayatın değişen talep ve standartlarına bağlı olarak değişime uğrayan tarihsel akıl olarak yorumlanmıştır. 18. yüzyıl tam bir akıl çağıydı, bu yüzden Aydınlanmanın bütün filozofları mutlak bir iyimserlik içinde oldular. Oysa 19. yüzyılın kimi filozofları gerçekliğin sanıldığı gibi rasyonel olmadığını öne sürdüler. Daha önceki çağlardan pek çok yönden farklılık gösteren 19. yüzyıl felsefesi, bir yandan da ideolojilerin, ayrı ve güçlü karşıtlıklarda bir araya gelen zıt felsefelerin çağı olmuştur. Nitekim aynı yüzyılda idealizme karşı pragmatizm, irrasyonalizme karşı pozitivizm ve liberalizme karşı Marksizm boy göstermiştir. Bunun da hiç kuşku yok ki en büyük nedeni, bu felsefeleri besleyip teşvik eden sosyal ve politik koşullarda yaşanan olağanüstü büyük değişimdir. Buna göre yüzyılın hemen başları 18. yüzyılın aklına karşı duygu lehine bir tepkiyi ifade eden Romantik harekete tanık olur. Köyden kente göçü hızlandıran, toplum içinde daha önce bir eşi daha görülmemiş bir sefalete yol açarken, farklı toplum felsefelerini adeta zorunlulukla gündeme getiren Endüstri Devrimi yüzyılın ortalarına doğru giderek olgunlaşmıştır. 1848 yılında Paris'te yaşanan büyük devrim, Avrupalının bilincine ilk kez olarak "burjuva" ve "proletarya" kavramlarını sokmuştur. Biyoloji biliminde ise Darwin'in evrim kuramıyla birlikte, 19. yüzyıl bu kez büyük bir entelektüel değişime tanık olmuştur. Yine bu yüzyılın başlarında Alman idealizmi'nin de etkileri derinden olmuştur. Yüzyılın ortalarında ise, sadece bilimin kendisiyle yöntemlerine dönük bir ilginin değil, ayrı ayrı hem liberal hem de radikal sosyal teorilerin doğuşu belirleyici bir karakter kazanmıştır. Yüzyılın sonları ise, idealizmin ikinci büyük dalgasının, metafiziğe en fazla karşı çıkmış olan yerde, yani İngiltere'de ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ayrıca yüzyılın sonları sadece Amerika'da pragmatizmin değil, Avrupa'da Kirkegaard, Nietzsche ve Schopenhauer gibi filozofların farklı açılardan akıldışlığı öne çıkaran felsefeleri dikkate değer konumdadır. Romantizm= 19. yüzyılda Alman düşünürler felsefeyi bir doğa felsefesi ve sanat felsefesi olarak tanımlamışlardır. Romantizm; akılcı eleştiriden çok, canlı hatta bilinçdışı yaratma adı verilen önceliklere dikkat çeken felsefi bir uyarlanışı dile getirir. 1) Romantik düşünce aydınlanmacı ideallerin ve onların dayanağı olan kuramsal konumların ilk eleştirisini ortaya koyan düşünce biçimidir . 2) Bu felsefe, büyük ölçüde Kant felsefesinden kaynaklanır. 3) Doğa ve doğallaşma romantik düşüncenin temel önermeleridir. 4) Romantizm farklı yerlerde farklı konumlarda ortaya çıkar . 4) İngiltere'de daha çok bir estetik teorisi ve pratiği, Fransa'da bir sosyal tepki ve yeni bir toplumsal sözleşme arayışı, Almanya'da bir felsefe ve düşünce hareketi olarak kendisine yer bulur. İnsan kavrayışı noktasında aydınlamacıktan temel olarak ayrılır. İnsan her zaman belirli bir gelenek, bir kültür ve bir yaşama biçimi içine doğar; doğarken elbette tüm doğal varlıklar gibi çıplaktır, sonradan giyinir ve bu giyinme ile insanlaşır. İnsanlaşma bu anlamda insanın kendi doğasına yabancılaşması, doğal bir varlık olmaktan uzaklaşıp yapaylaşmasıdır. Romantik felsefe, yanlış ve ikinci dereceden bir güç olarak gördüğü akla şiddetle karşı çıkar, aklın yaptığı tüm ayırımların yapay olup, gerçekliği parçaladığını ve anlaşılmaz hale getirdiğini savunur. Başka bir deyişle, romantizmde rasyonel analiz ya da deneysel araştırmanın yerini sezgiye ve duyguya beslenen güven, bilimin yerini doğa felsefesi alır. Romantikler Aydınlanma çağının kuru akılcı-lığına şiddetle karşı çıkıp, doğanın gizlerine, bilim adamının matematiksel ve fiziksel yöntemleriyle değil de, yaratıcı bir sezgisel yolla nüfuz edilebileceğini savunmuş ve sonsuzluğa erişmenin yolları olarak, aşkı, doğayı, dini tecrübeyi göstermişlerdir.Aydınlanmanın benler ve şeyler olarak ikiye böldüğü evrenin büyüklüğü ve sınırsızlığından etkilenen romantik düşünürler, evreni canlı, sürekli ve dinamik bir bütün olarak değerlendirmişlerdir. Yine, Aydınlanmanın, doğanın tüm diğer yaratıklarından farklı olarak bir akla sahip olduğu için biricik olduğunu söylediği insan söz konusu olduğunda, Romantizm, aklı küçüm-sediği için, insanı doğanın bir parçası olarak değerlendirmiştir. Romantizm, siyaset felsefesinde ise, evrenselciliğin yerine milliyetçiliği öne çıkarmıştır. Onda, özgür ve eşit bireylerden meydana gelen top-lum idealinin yerini, her insanın konumunu bildiği, geleneksel kökleri olan organik bir cemaat ideali alır. İdealizm ve Hegel=İdealizm; felsefe'de dünyayı ve var oluşu, bilinç ve düşünceyi önem vererek açıklayan öğreti olarak tanımlanabilir. İdealistler, varlıklar arasındaki soyut ilişkilerin, duyularla algılanan nesnelerden daha gerçek olduğunu ve insanların var olan her şeye düşünsel bağlamda, idealar aracılığıyla ve idealar olarak bildiğini savunurlar. İdealizmin birçok türü olmakla birlikte hepsinin paylaştığı ortak ilkelerden söz edilebilir: •Tümellerin varlığı, •Burada ve şimdi var olanın aşılması, •Varlıklar arasındaki ilişkilerin o varlıkların dönüştürüleceği varsayımı, •Çelişik bileşenleri bütünleştiren sistemler kurmaya yönelik diyalektik yaklaşım •Zihnin, özellikle maddeden önce sayılması. Metafizik veya epistemolojik yaklaşımı temel alması bakımından idealizmin iki temel biçimi vardır: metafizik idealizm gerçekliğin idealara dayandığını, epistemolojik idealizm ise bilgi sürecinde zihnin yalnızca tinsel olanı kavrayabileceğini ya da nesnelerin gerçekliğinin algılanabilirliklerinden kaynaklandığını savunur. İlk biçimi ile idealizm dünyadaki temel tözün madde olduğunu, bunun da maddi biçimler ve süreçlerle bileneceğini ileri süren maddeciliğin, ikinci biçimi ile insan biliminin, zihnin dışında ve bundan bağımsız olarak var olan nesneleri gerçekte oldukları gibi görüp kavradığını öne süren gerçekliğin karşıtıdır. Gözlemlenebilir gerçekleri ve ilişkileri vurgulayarak metafizik görüşlere karşı çıkan olguculuk ile ateizm ve şüphecilik gibi akımlarda idealizme karşı çıkar. Büyük ölçüde doğabilim-lerinden ilham alan, aklın kendisini en iyi ve en gerçek bir biçimde bilim alanında gösterdiğine inanan Aydınlanma, metafiziğe kuşkuyla bakarken, bilgiye birtakım sınırlamalar getirmişti. 18. yüzyılın en fazla öne çıkan, en ağırlıklı filozofları olarak Hume ve Kant birbirlerine bu bakımdan çok benzemekteydi. 19. yüzyılın başlarında bu durum tamamen değişirken, felsefenin metafiziksel ruhunu yeniden ve belki hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde canlandırdı. Alman idealizminin felsefeye kazandırdığı bu yeni dönüşüm kısmen romantizmin etkisinin, fakat çok daha önemlisi felsefenin bu kez dinle kurduğu uzak ittifakın bir sonucu olduğu söylenebilir. Fichte, Schelling ve Hegel gibi Alman idealistlerinin ya bizzat teoloji eğitimi almış ya da babaları Protestan papazları olan filozoflar olmaları, 19. yüzyılın felsefesine yarı dinsel ve bütünüyle adanmış karakterini kazandıran bir etken olduğu söylenebilir. Alman idealistleri tarafından geliştirilen, mutlak ya da nesnel idealizm üç ana öncüle dayandırılmaktadır: 1) Felsefenin ilk ve en temel verisi beşeri, benlik ve onun özbilincidir. 2) Dünya bir bütün olarak tinsel bir yapıdadır; onun bir tür kozmik benlik olarak anlaşılması gerekir. 3) Gerek benlikte ve gerekse dünyada, gerçekten önem arz eden yegâne şey, iradi ve ahlaki öğedir. İdealistlerin başlıca dört savından biri “var olmak algılanmış olmaktır” ilkesine dayanmaktadır. Nesnelere dayandırılan bütün nitelikler duyu nitelikleridir. Bunlar ancak duyu organları bulunan bir özne tarafından algılandıklarında var olurlar. Maddenin varlığını ve duyu algılarının maddeden kaynaklandığını görüşünü yadsıyan bu yalın sav, geniş tartışmalara yol açmıştır. Özneyle nesnenin karşılıklı birbirine bağımlı olduğu savı, birinci savla yakından ilişkilidir. Nesnesi olmayan bir özneyi düşünmek olanaksızdır; çünkü özne olmak bir nesnenin ayrımında olmaktır. Buna karşılık her nesne de ancak bir öznenin karşısında nesnedir. Bu ilişki mutlak ve evrensel bir biçimde karşılıklıdır. Dolayısıyla her tam gerçeklik, bir nesneyle bir öznenin birliğidir, yani somut bir tümeldir. İdealizmin üçüncü savına göre insanın en dolaysız deneyiminde, yani kendi öznel bilinçliğinde sezgisel ben, ideal gerçekli... alıntı | |
Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 6300 | 14 Temmuz 2015 13:14 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 4195 | 14 Temmuz 2015 13:06 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 5069 | 14 Temmuz 2015 13:00 |
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları | Çocuk ve Aile Sağlığı | Mihrinaz | 2 | 2822 | 14 Temmuz 2015 12:23 |
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? | Çocuk ve Aile Sağlığı | EyMeN&TaLhA | 0 | 2503 | 14 Temmuz 2015 12:03 |
15Haziran 2015, 19:09 | Mesaj No:2 |
Cevap: OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 14.ünite özeti
sa ben cumhuriyet ilitamda okuyorum bi kaç dersten kaldım sizden ricam yaz okulunuz açılacak dersleri gönderebilir misiniz şimdiden teşekkürler
| |
15Haziran 2015, 19:22 | Mesaj No:3 | |
Cevap: OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 14.ünite özeti Alıntı:
cuzem ilitam ders çalışma bölümünde paylaştım dersleri. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] sorunuzu cuzem ders çalışma bölümünde yazarsanız daha çabuk cevap alabilirsiniz.şuan sitemizde cuzemde kayıtlı arkadaşlarımız mevcut ...kolaylıklar dilerim | ||
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 13.ünite özeti | EyMeN&TaLhA | SAMSUN OMÜ İlitam | 0 | 13Haziran 2015 11:36 |
OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 12.ünite özeti | EyMeN&TaLhA | SAMSUN OMÜ İlitam | 0 | 12Haziran 2015 09:53 |
OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 11.ünite özeti | EyMeN&TaLhA | SAMSUN OMÜ İlitam | 0 | 12Haziran 2015 09:47 |
OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 7.ünite özeti | EyMeN&TaLhA | SAMSUN OMÜ İlitam | 0 | 11Haziran 2015 12:06 |
OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 1-6.ünite özetleri | EyMeN&TaLhA | SAMSUN OMÜ İlitam | 5 | 11Haziran 2015 11:54 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|