|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Belgin,Açılış Tarihi: 28 Şubat 2008 (09:49), Konuya Son Cevap : 04 Ocak 2012 (20:13). Konuya 48 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
11 Ağustos 2008, 14:06 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Cvp: görgü kuralları (çok guzel) Davete İcabet Sual: Ziyafetlere, davetlere, mesela düğün yemeğine gitmek vacip mi, sünnet mi? Davet edilince, gitmemek günah mıdır? Cevap: (Buharî)deki hadis-i şerifte, (Davete icabet etmiyen, Allah ve Resulüne isyan etmiştir.) buyuruluyor. Âlimler bu hadis-i şerifi açıklamış, her çeşit davete icabet etmenin vacip değil, sünnet olduğunu bildirmişlerdir. (Menahic-ül-ibad) Düğün yemeğine çağırılınca gitmek de sünnettir. Bazı âlimler vacip demişlerdir. Yalnız, günah işlenmiyorsa gitmek sünnettir. Şartlardan biri noksan olan ziyafete gitmek sünnet değildir. Mesela, yemek riya ve şöhret için değilse, helal maldan hazırlanmışsa, içki, çalgı ve benzeri günah olan şeyler yoksa, zengin-fakır ayrımı yapılmadan herkes davet edilmişse, böyle davete, sünnet olduğunu düşünerek gitmeli, karın doyurmayı ve başka şeyleri düşünmemelidir. Süfyan-ı Sevri hazretleri buyuruyor ki: (Allah rızası için niyet etmeden yemeğe davet edene, bir günah yazılır. Böyle niyet etmeden gidene de, iki günah yazılır) |
11 Ağustos 2008, 14:07 | Mesaj No:12 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Cvp: görgü kuralları (çok guzel) Edepli kimselerin görgülerinden bazilari şöyledir: Sokakta: Sokaga tükürmek, çöp atmak, eliş geçişe mâni olmak, tiksindirici çirkin şeyler birakmak, görgüsüzlüktür. Ihtiyar, kadin ve hastalara her zaman öncelik verilir. Ihtiyaçlari varsa yardimci olunur. Yürürken: Pek yavaş veya pek hizli ve büyüklenerek yürümemelidir! Kur’an-ı kerimde, (Böbürlenerek yürüme) buyuruldu. Yolda, büyük bir zat veya bir âlim ile beraber giden kimse, onun önünden ve solundan değil, sağından yürür. Taşıma araçlarında: İnip binerken itişmek, sıra olan yerlerde sırasını beklememek çirkin davranıştır. Gençler; yaşlılara ve hastalara yer verir. Peygamber efendimiz, (Büyüklerini saymayan bizden değildir) buyuruyor. Günümüzde bazı gençler, yer vermemek için uyur numarası yapıyor, volkmen dinliyor. Ecdada layık torunlar olmaya çalışmalıyız. Alışverişte: İzin almadan satıcının malına dokunulmaz. Malın görünüşünü, kalitesini bozacak şekilde ellenilmez ve bakılmaz. Fiyat konusunda fazla ısrar edilmez. Alınsa da alınmasa da teşekkür edilir. Satıcı müşterisinin memnun olacağı hal ve harekette bulunur. Malını almayanlara kızmaz, darılmaz, aleyhlerine olacak bir sözü arkalarından da söylemez. Alışverişte her iki taraf birbirlerini aldatmaktan uzak durur. Toplu yerlerde: Düğün, cenaze ve bayramda daha hassas, nazik ve kibar olunur. Yere ve zamana göre uygun tavır takınılır. Cenazede, cenaze sahiplerinin üzüntüsünü paylaşılır, maddî ve mânevî üzerine düşen yardım yapılır, tesellî edici söz ve davranışlarda bulunulur. Yakınlarını kaybedenlere daha yakın davranılır. Düğün ve bayramlarda her zamankinden daha fazla güler yüzlü, neşeli, nazik, ikram edici olmak, büyüklere ve küçüklere uygun hediyeler vermek, gönüllerini ve duâlarını almak, görgülerimiz arasındadır. Görgüde, eliyle ve diliyle başkalarını incitmemek esastır. Komşulukta: İyi geçim, karşılıklı yardımlaşma, dert ve sevinçlerine iştirâk, her karşılaştıklarında selâmlaşma, hal hatır sorma, birbirinden isteklerini imkan ölçüsünde temin etme önemli görgü kurallarındandır. Gürültü, çöp, pislik, rahatsız edici koku ve benzeri şeylerle komşuları rahatsız etmek hiç hoş karşılanmaz. Komşu kadın ve çocuklarına ayrı bir îtinâ, hürmet ve şefkat gösterilir. Misafirlikte: Misafire ikram etmelidir! Peygamber efendimiz, (Allaha ve kıyamete inanan, misafirine ikram etsin) buyurdu. Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır. Yemek için külfete girmemeli, hazırda ne varsa, onu ikram etmeli. Peygamber efendimiz, (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini üzen Allahı üzmüş olur) buyurdu. Hz. Ali, (Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür dilemeye mecbur bırakandır) buyuruyor. Misafirden hizmet beklememeli! Peygamber efendimiz, (Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu. Bir arkadaş anlattı: (Bir haftadır evimizde misafir kalan samimi arkadaşıma, “Bizim hanım, bir iş için dışarı çıkmıştı. Ben namaz kılana kadar sizin hanım, sofrayı hazırlarsa, çok makbule geçer” dedim. Daha sonra, bu sözüme çok gücendiklerini öğrendim. Bu acı tecrübe misafirden hizmet beklemenin doğru olmadığını göstermektedir.) Misafir, ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, ona itiraz etmemelidir. Peygamber efendimiz, (Bir arkadaşın yanına gidince, oradan ayrılana kadar, o arkadaş senin emîrindir) buyurmaktadır. Hasta ziyaretinde: Ziyarete yeni elbise ile değil, her gün giydiği elbise ile gitmelidir! Giderken meyve veya çiçek gibi bir hediye götürmek iyi olur. Hastaya bakmayıp, sağa sola veya önüne bakmak uygun olmadığı gibi, devamlı olarak hastanın yüzüne bakmak da uygun değildir. Hastanın yanında asık suratlı durmamalı, güzel şeylerden bahsetmeli, iyileşmesi için duâ etmelidir! Okulda: İlme son derece büyük önem veren Müslüman, ilim yuvası olan okullardaki görgü üstünde de titizlikle durmuşlardır. Çok kıymetli bir varlık olan öğretmenin sözleri dikkatle dinlenir ve bir şey istediğinde, “Peki efendim” gibi sözlerle cevap verilir. Talebeler arasında birbirine saygısızlık yapılmaz. Kaba hareket yapılmaz. Tahta, sıra, harita gibi ders âletleri tahrip edilmez. Kimsenin bedenî ve rûhî kusurlarıyla alay edilmez, küçük görülmez, tahkir edilmez. Ders içinde ve dışında öğretmenle konuşmada saygılı hareket edilir. Dinimizde öğretmen (hoca) hakkı, ana baba hakkından önce gelir. Telefonda: Telefon eden, karşı taraf ahizeyi kaldırınca, önce kendini tanıtmalıdır! Osman Ünlü hoca, beni evden arayınca, her seferinde, ahizeyi kaldırır kaldırmaz, daha bizim, (Buyurun efendim) dememizi beklemeden, (Ben Osman Ünlü’yüm) der, maksadını kısaca anlatır, konuşmayı uzatmaz. Bunun için, telefon eden, önce kendini tanıtmalı, kısa ve öz konuşmalı, dakikalarca sohbet etmemeli ve efendimsiz konuşmamalıdır! Her yerde, her zaman, hep nazik ve kibar olmalıdır. Argo ve nahoş konuşmamalıdır. Bazı santrallerde, şunu bağlar mısınız diye sorunca, Peki efendim denmiyor, “Ayrılmayın” deniyor. Telefon eden niçin ayrılsın ki? Bir de, hı hı diyorlar. Tanımadık bir insana karşı bu uygun değildir. Telefon santrallerinde çalışan görevliler, bu yönden de bilgilendirilmelidir. Konuşurken: Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir. Hadis-i şerifte, (Arkadaşı konuşurken susmak mürüvvettendir.) buyuruldu. Mürüvvet; insanlık, yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir. Mektup yazarken: Mektup, kısa ve öz olmalı, maksadı iyi anlatmalı. Büyüklere, ilim sahiplerine, mektup yazarken daha edepli olmalıdır. İmam-ı Rabbanî hazretleri, hocasına gönderdiği mektuplar çok sade idi. Talebelerine veya suâl soranlara yazdığı mektuplarda, hamdli, salevatlı yazardı. Eve girerken: Evimize Besmele ile ve İhlas suresini okuyarak girmeliyiz! Sağ ayakla içeriye girip, selam vermeliyiz! Her işe Besmele ile başlamaya alışmalıdır! Birinin evine girerken, izin istemek gerekir. Kapının zilini çalarak veya seslenerek, izin istemelidir! İzin üç defa olur. Birincisinde ses verilmezse, bir dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çıkmazsa, üçüncü defa zile basmalı, yine ses yoksa, dört rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra gitmelidir! Kapı aralanırsa, aradığını sormadan önce, kendini tanıtmalıdır! Fatih’te oturan Abdullah bey, Ahmet bey isimli bir arkadaşa, (Akşam bize gel, sana bir şey verecegiz) der. Ahmet bey, akşam olunca, Abdullah beyin evinin zilini çalar. Içeriden, buyurun diye bir ses gelir. (Abdullah bey evde mi) der. Üsküdar’a, Kâmil beylere gittiği söylenir. O da, Üsküdar’a gider. Abdullah bey, Ahmet beyi görünce, (Sen bizim eve gidince, kendini tanıtmadın mı) der. O da, hayır der. (Kendini tanıtsaydın sana bir paket vereceklerdi) der. Ahmet bey, kapının zilini çalınca, kendini tanıtma edebini bilmediği için, tekrar Fatih’e gitmek zorunda kalır. |
11 Ağustos 2008, 14:08 | Mesaj No:13 |
Cvp: görgü kuralları (çok guzel)
hocam genelde bizim milletimiz birisi hapşurdugunda ''''çok yaşa der '''' bu nasıl olur peki???
__________________ her şeyin bir zamanı vardır sadece sabret.... | |
11 Ağustos 2008, 14:08 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Cvp: görgü kuralları (çok guzel) İffetli olmak Sual: İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir? Cevap: İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte, (İnsanın dini arkadaşının dini gibidir.) buyuruluyor. (Tirmizî) Şu hâlde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hakim] İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, birgün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir? Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberânî] (Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.) [İbni Asakir] |
11 Ağustos 2008, 14:09 | Mesaj No:15 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Cvp: görgü kuralları (çok guzel) Kötülükten Korunmak İçin Kur'an-ı kerimde de namaz kılanın her kötülükten korunacağı bildiriliyor. Herkes ne ekerse onu biçer. Rüzgar eken, fırtına biçebilir. İyilik eden de iyilik biçer. Hem Allahü teâlâ çok merhametlidir. Bir tohuma, bire on ve daha fazla mahsul verir. İyilik yönünden bir adım atana çok şeyler ihsan eder. Günahlarına pişman olup özür dileyenin günahlarını affeder. Yeter ki insan hatasını bilip özür veya af dilemesini bilsin! "Ben artık mahvoldum, Allah beni affetmez" diye düşünmek çok yanlış ve çok tehlikelidir. Gayrı meşru işler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Ahırette ise, azabı çok şiddetlidir. "Ben ölmem" veya "Cehennem ateşi bana zarar vermez." diyen varsa, dilediği kötülüğü işlesin! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahıret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtac olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!) [Eyyühel veled] Öleceğine inanan ve öldükten sonra başına gelecekleri düşünen, nasıl kötülük işleyebilir? |
11 Ağustos 2008, 14:10 | Mesaj No:16 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Cvp: görgü kuralları (çok guzel) Hediyeleşmenin önemi Sual: Fakirin verdiği hediyeyi, zenginin kabul etmesi uygun olur mu? CEVAP: Hediyeleşmenin dinimizdeki yeri büyüktür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir arkadaşınızı seviyorsanız, sevdiğinizi ona bildiriniz!) [Hakim] Sevgiyi, hediye ile bildirmek, dili ile bildirmekten daha kolay ve daha mühimdir. Bir arkadaşa (Seni seviyorum) demek zor olabilir veya yanlış anlaşılabilir. Şimdi bazı gayri meşru işler yaptırmak için hediye adı altında rüşvet veriliyor. Hediye verenin böyle bir art niyeti olmadığı biliniyorsa, verilen hediyeyi geri çevirmek uygun değildir. Aişe validemiz, kendisi muhtaç bir kadının hediyesini kabul etmeyince Peygamber efendimiz (O kadın muhtaç olsa da hediyesini kabul etmeliydin. O hediyeyi alıp karşılığında daha fazla birşey vermeliydin!) buyurdu. Sahabeden bir zat, verilen hediyeyi kabul etmeyince, Resulullah efendimiz, sebebini suâl etti. O zat da, (Ya Resulallah, birinden birşey alan kimsede hayır olmadığını bildirdiğiniz için almadım) dedi. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (O istemek suretiyle alınan şeylere mahsustur. Fakat siz istemediğiniz hâlde, size verileni alınız!) [İ.Malik] Şu hâlde verilen hediyeyi sebepsiz geri çevirmemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Davete icabet edin, hediyeyi reddetmeyin!) [Buharî] (Bir kimse, istemediği, peşine düşmediği hâlde kendisine bir hediye verilirse, kabul etsin! Çünkü o, Allahü teâlânın kendisine gönderdiği bir rızıktır.) [Hakim] (Hediye, Allahın gönderdiği güzel bir rızıktır. Hediyeyi kabul edin ve karşılığında daha güzelini verin!) [H.Tirmizi] (Hediyeyi reddeden, Allahın verdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz] Hediyeleşmek aradaki dostluğu, sevgiyi artırır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Hediye gönül alır, hoşnutluk verir, düşmanlığı giderir.) [B.Arifin)] (Müsafeha edin, müsafeha kini, kırgınlığı giderir. Hediyeleşin, çünkü hediye, sevgiyi artırır, düşmanlığı giderir.) [İbni Asakir] (Hediyeleşin, çünkü hediye, aradaki muhabbeti artırır.) [Beyhekî] (Hediyeleşin, çünkü hediye, dostluğu artırır, kini, düşmanlığı giderir.) [Taberânî] Verilen hediyeye karşılık bir hediye vermeye çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek birşey bulamazsanız, onun için duâ edin ki hediye karşılıksız kalmasın!) [Nesâî] (Kime bir iyilik yapılırsa, o iyiliği ansın! İyiliği anmak şükür olur. İyiliği gizliyen nankörlük etmiş olur.) [Ebu Dâvud] (İnsanlara teşekkür etmiyen, Allaha şükretmemiş olur.) [Tirmizî] Hediye, muhakkak bir mal vermekle olmaz. Selam vermek, gönül alıcı bir söz söylemek, duyduğu faydalı bir şeyi anlatmak da hediye olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir.) [İbni Mübarek] (Bir arkadaşın hidayetinin artmasına vesile olacak veya onu tehlikeden kurtaracak bir söz söylemekten daha iyi hediye olmaz.) [Ebu Yala] (Hediyenin, ihsanın en faziletlisi, hikmetli bir sözü öğrenip başkasına öğretmektir ki, bu da halis bir niyetle bir sene ibâdet etmekten daha sevabdır.) [İbni Asakir] |
11 Ağustos 2008, 14:13 | Mesaj No:17 | |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Cvp: görgü kuralları (çok guzel) Alıntı:
| |
11 Ağustos 2008, 14:14 | Mesaj No:18 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Kalbi Yumuşatmak İçin Kalbi Yumuşatmak İçin Katılaşan kalbleri korku veya şükür halindeki gözyaşı ile yumuşatmak gerekir. Kur'an-ı kerimde şükredilmesi emredilmektedir: (Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) [Bekara 152] [Nankörlük, şükretmemek, nimetleri Allahü teâlâdan bilmemek demektir.] (Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7] (Kullarımdan şükreden azdır.) [Sebe 13] Hadis-i şerifte de (Kıyamet günü "Şükredenler gelsin!" diye seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete girer. Bunlar, darlık ve genişlikte, her halükarda Allaha şükredenlerdir.) buyuruldu. (İ.Gazali) |
11 Ağustos 2008, 14:14 | Mesaj No:19 |
Cvp: görgü kuralları (çok guzel)
teşekkür edrm allah razı olsun
__________________ her şeyin bir zamanı vardır sadece sabret.... | |
Konuyu Toplam 4 Kişi okuyor. (0 Üye ve 4 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Medineweb kuralları | Medine-web | Medineweb Yönetiminden İlan | 26 | 15Haziran 2019 11:14 |
Peygamberimizin yetiştirdiği toplum | enderhafızım | Videolar/Slaytlar | 0 | 25 Şubat 2013 00:29 |
/İslâmî Toplum mu? /Cahili Toplum mu?/ | TELMİHA | Tevhid Ve Şirk Konuları | 1 | 31 Temmuz 2012 12:28 |
Vahİy iŞiĞinda toplum ve genÇlİk | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 23Haziran 2011 20:17 |
Kur'an'daki Toplum Ahlâkı | Verda_Naz | Tesettür Konuları | 0 | 11 Nisan 2009 00:08 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|