|
Konu Kimliği: Konu Sahibi umut628,Açılış Tarihi: 09 Mayıs 2014 (19:09), Konuya Son Cevap : 09 Mayıs 2014 (19:09). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
09 Mayıs 2014, 19:09 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 24048 Üyelik T.:
01 Ocak 2013 | Televizyon minberi Televizyon minberi Televizyon Minberi Değerli bir müslüman olan İsmet Özel'in teknolojiye olan yaklaşımını yıllar önce okumuş ve bihayli tasvip, biraz tekzip, biraz da çekimserlikle karşılamıştım. Şimdilerde İse bu kısmi tekzip ve çekimserliğimin daha da azaldığını söyleyebilirim. Sayın İsmet Özel, teknolojiye genel yaklaşımını şu veciz ifadeyle özetliyordu., "Teknoloji benden aldıklarını bana geri versin, ben teknolojinin bana bütün verdiklerini geri vermeye hazırım." Bu veciz ifadenin sadece ikinci yarısını dikkate aldığınızda, tabi ki karamsarlığa düşecek ve kendinizi E-5 karayolunda otomobilini yitiren bir yaya gibi hissedeceksiniz!. Oysa bu ifadede "Teknoloji bizden aldıklarını bize versin" kaydı bulunmaktadır. Peki, teknoloji bizden ne almıştır? Bu soruya pek çok kimsenin açık ve yeterli bir cevap vereceği kanaatinde değilim. Öyle sanıyorum ki insanların büyük çoğunluğu, teknolojinin bizden aldıklarını değil, bize verdiklerini bilmekte ve bize verdiklerini dikkate almaktadır. Çünkü teknolojinin yalancı peygamberi olan medya, korkunç bir reklam sağanağı ile günümüz teknolojisinin insanlara ne verdiğini anlatmakta, teknolojinin tüm insanlığa neler bahşettiğini empoze etmektedir!. Teknolojinin biz insanlardan neleri aldığı, hangi insani değerleri götürdüğü ise sadece psikologların gündemine girmekte, psikologlar ile ruh hastalan arasındaki özel seanslarda, özel konuşmalarda yer almaktadır!. Teknoloji, asıl itibariyle bilgi ve teknikte kısmi bir gelişmeyi ifade etmektedir. Kısmi diyorum, çünkü teknolojiyi böyle görüyor, böyle tanımlıyorum!. Nitekim uzun yıllardır bilgisayar kullanmama ve bilgisayarlarla ilgili birçok gerçeği bilmeme rağmen, bu aygıtın özel ve üstün bir yeri olmadı iç dünyamda!. Bilgisayar denilen bu aygıtlar, Rabbimin yarattığı küçücük bir yaprağın muh-teşemliği yanında, oduncu baltası gibi kaba geliyor gözüme!. Ve öyledir, gerçekten de öyledir ha!. Hemeyse, bilgi ve teknikte kısmi bir gelişmeyi ifade eden bu teknoloji, asıl itibariyle put olmamasına rağmen günümüz insanlarınca putlaştırılmış bir hadisedir. Geçmiş dönemlerdeki putperestler, nasıl ki kendi elleriyle yaptıkları putlara hürmet ve tazim göstermişlerse, teknolojinin putperestleri de kendi elleriyle yaptıkları arabalara, insan eliyle yapılan bilgisayarlara daha fazla bir hürmet ve daha fazla bir tazimde bulunmaktadırlar!. Geçmiş putperestler, elleriyle yaptıkları putlardan bazı şeyler beklerken, teknolojinin putperestleri ise bu teknolojiden herşeyi beklemeye başlamışlardır!. Evet, insanlık tarihinin en büyük ve en acımasız putu, kanaatimce bu teknoloji putu olmuştur. Çünkü geçmiş dönemlerdeki putperestler, putları ne kadar büyük yaparlarsa yapsınlar, bu putlar karşısında yine de bir varlıkları, yine de bir insiyatifleri vardı. Bu putların cansız olduklarını ve dolayısıyle kendilerini görmediklerini, kendilerini işitmediklerini biliyorlardı!. Nitekim putları irmikten yapılmışsa acıkınca yiyebiliyorlar, ağaçtan yapılmışsa üşüyünce yakabiliyorlardı!. Teknoloji putperestlerinin ise böyle bir şansları yoktur!. Her geçen gün çığ gibi büyüyen teknoloji putu karşısında bu insanların varlığı ve insiyatifi yok olmuş gibidir!. Kendilerini uzaydan gözleyen, uydulardan dinleyen ve atom bombasıyla tehdit eden çağdaş teknolojiye yenik düşen bu insanların, teknolojiyi putlaştıran kafa yapıları ile bu put karşısında varlık iddia edebilmeleri ve zillet dolu bu kulluktan kurtulabilmeleri tabi ki mümkün değildir. Allah ve Allah'ın nimetleri ise unutulmuştur artık!. Yüz katlı bir inşaat ile göklerin delindiği zehabına kapılınmış ve bir zamanlar göklerin yaratılışına çevrilen gözler, göklerin yaratılışını tefekkür eden kalpler, bu gökdelenlerinf!) azametini görmeye, bu gökdelenlerin muhteşemliğini tefekkür etmeye başlamışlardır!. Kalp ve kalbi yaratan Allah unutulmuş, hazır bir kalbi nakleden ve insanlara küçücük bir kalp pili veren teknolojiye, insanlara kalbi veren Allah'tan daha çok şükredilmeye başlanmıştır!. Çünkü el ayak, dil dudak, göz kulak gibi uzuvlar, her insanın bedavadan sahip olduğu sıradan şeylerdir!. Her insanda bulunan ve bedavadan sahip olunan iki ayak mı önemlidir, yoksa herkesin sahip olamadığı milyarlık bir araba mı? Tabi ki araba önemsenmekte ve arabaya değer verilmektedir!. Oysa bu sorunun en doğru cevabını, trafik kazasında ayaklarını kaybeden ve teknolojinin en uç aşamasından faydalanan zengin bir kötürüm verebilecektir. Ne diyecektir biliyor musunuz? Afedersiniz!. Kötürümlüğe mahkum olmamışsanız tabi ki bilemezsiniz. Zengin kötürüm şöyle diyecektir., "Ayaklarımın üstünde yürüyebilmek için, bana teknolojinin verdiği bütün ulaşım imkanlarını geri vermeye hazırım!." Aynı İsmet kardeşimizin ifadesi gibi!. "Teknoloji benden aldıklarını bana geri versin, ben teknolojinin bana bütün verdiklerini geri vermeye hazırım." Teknolojinin insanlardan neleri aldığını bilmeyen yarı baygın şaşkınlar, bu örneği abartılı görerek, kötürüm için makul olan bu teklifin, kendileri için hiç de makul olmadığını söyleyebileceklerdir. Çünkü teknolojinin kendilerinden ne karşılığı ne aldığını bilmemektedirler!. Alemlerin Rabbi olan Allah'ın kendilerine verdikleri nimetlerin kıymetini bilmeyip, bu nimetleri bazı teknolojik imkanlarla değişen bu şaşkınlar, gözlerini vererek göziük, kulaklarını vererek kulaklık alarak, kazançlı bir alış veriş yaptıklarını sanmaktadırlar!. Meseleyi geneldeki insanlara göre değerlendirmemiz, özeldeki müslümanlarının bu değerlendirmeden beri oldukları anlamında değildir. Müslümanlar ve müslümanım diyenler de, gönüllü veya zorunlu olarak ekseri bir çoğunlukla bu belanın göbeğine doğru gitmektedîrler!. Bazı teknolojik imkanları nimet(!) olarak adlandıran ve "Teknolojik nimetlerden faydalanmalıyız" diyen bu kimseler, böylesi nimetlerden faydalanabilmek için girilmeyecek külfetlere girebilmekte, verilmeyecek tavizleri verebilmektedirler!. Teknoloji dinine girmemek için direnenleri bile ikna edebilen bir mucize<!) niteliğindeki televizyon ise, müslümanların büyük çoğunluğu tarafından önemsenen ve özenilen bir araç durumuna gelmiştir!. Konuşanlarla dinleyenler arasında canlı bir temas, canlı bir ilişki olmasa da, elektronik bir iletişim sağlayan bu aygıt, ne kadar güzel, ne kadar görkemli bir aygıttır!. Bir anda milyonlara hitap edebilmek, bir anda milyonlarla beraber olabilmek, ne büyük bir fırsat, ne heyecan verici bir duygudur!. Cami minberinden yüz kişiye hitap edilirken, televizyon minberlerinden milyonlarca kişiye hitap edilebilmektedir!. Marksistlerin, kapitalistlerin, faşistlerin faydalandıkları bu aygıttan, hiç kuşkusuz ki müslümanlar da faydalanmalıdır!. Yalnız küçük bir sorun vardır!. Bu televizyonlar genel olarak kapitalistlerin elinde bulunmakta ve bu televizyonlarda kapitalistlerin borusu ötmektedirl. Dolayısıyle bu televizyonlara çıkabilmek için kapitalistlerin desturuna ve düsturuna riayet edilmelidir!. E eeh!. Olacak o kadar!. Adamlar milyonlarca dolar masraf etmişler!. Size herkese hitap etme fırsatı verdikleri gibi, herşeyi söyleme fırsatı da verecek değiller ya!. Zaten "Her doğruyu söylemek, doğru değildir!." denilmemiş midir!. O halde bu prensibin gereği yapılmalı, kapitalistleri kızdırmamak için Allah'ın uluhiyet ve rubu-biyetiyle ilgili birçok doğru söylenmemelidirL Çünkü önemli olan bu doğruları söylemek değil, bu görkemli teleminbere bir daha, bir daha çıkabilmektir!. Evet!. Cami minberlerine sahip çıkmadan, televizyonlardaki minberlere sahip çıkmaya çalışan bazı şaşkınlar, televizyon nimetinden(î) faydalanabilmek ve 57 santimlik ekrana girebilmek için 17 santime kadar küçülebiimektedirlerl. Ne diyelim!. Eyvanlar olsun!. Namaz mü'minin miracıdır" buyruğunu tefekkür ettiğim zamanlar, namazlarında miraca yükselen, miraç şuurunu ve heyecanını yaşayan mü'minlerin, böyle bir zilleti, böyle bir küçüklüğü, böyle bir kaypaklığı kabul etmeyeceklerini düşünüyorum. Peki, bu namaz kılanlar, namazlarından ve namazlarındaki miraçtan gafiller mi? Yoksa, yoksa televizyon bunların miracı mı? Televizyona çıkmak, miraca çıkmak gibi mi kabul ediliyor!.. Dünyaya seyirci olmak Teknolojinin nimetlerini savunan bazı insanlar, bu nimetlerin en önemlilerinden birisi olarak iletişim imkanlarını zikretmektedirler. Bugünkü teknoloji sayesinde dünyanın bir ucunda meydana gelen hadiseyi, dünyanın diğer ucundan izleyebilmek, bu hadise hakkında anında bilgi alabilmek mümkünmüş!. Doğru mu? Medyanın sansürünü ve sansürden beter olan çarpıtıcı yorumunu dikkate almayacak olursak, doğru!. Kameralarla görüntülenen dünyadaki bütün olaylar, dünyadaki bütün gelişmeler, uydular vasıtasıyla bütün dünyaya anında yansıtılabilmektedir. Artık dünyaya uydulardan bakmaya, uydulardan İzlemeye alıştık gibi!, izmir'deki evimden, Çin'den Amerika'ya, Güney Afrika'dan Sibirya'ya kadar heryeri görebiliyorum!. Sabahleyin elime aldığım bir gazetede, dün gece Çeçenistan'da ne olduğunu okuyabiliyorum!. Peki, böylesi imkanlara sahip olmak bir rahmet mi, yoksa musibet mi? Bu sorunun, birçok kimseye göre saçma bir soru olduğunu biliyorum. Bu kimseler "Rahmet mi, musibet mi diye sormak da nereden çıktı? Tabi ki rahmet!." diyeceklerdir. Oysa ben aynı kanaatte değilim!. Bazı boyutlarıyla kısmi bir rahmet olan bu durumun, genel itibariyle bir musibet olduğu düşüncesindeyim!. Beni bu sonuca götüren en önemli sebeb ise İlahi hikmetin dikkate alınmadan kullanıldığı iletişim imkanlarının günümüz insanlarını getirdiği durumdur. Teknolojik imkanlarla ufukları genişleyerek dünyayı gözlemeye, dünyayı izlemeye başlayan insanlar, kendi komşusunu, kendi mahallesini, kendi yöresini görmez, görse bile önemsemez bir duruma gelmiştir!. Afrika'da binlerce insan açlıktan ölüyorken, komşusunun birkaç gün aç kalması önemsenecek bir şey midir? Dünyanın bilmem neresinde hergün yüzlerce insan öldürülüyorken, mahalledeki Hilmi efendinin hastalığı, dikkate alınacak bir şey midir? Tabi ki bütün bunlar önemsiz, bütün bunlar küçük şeylerdir!. Çünkü bu insanlar gün be gün dünya genelinde meydana gelen büyük ve önemli hadiseleri izleyen insanlardır!. Bu durumun önemle dikkate alınması gereken en hazin tarafı ise dünyayı yakından izlemeye, yakından gözlemeye başlayan bu insanların, gözlem ufukları genişledikçe, gözledikleri olaylara katılımları ve müdahale imkanları azalmaktadır!. Bütün bu insanlar, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek tek bir sıfata sahip olmaktadırlar., İnsan dergisi/alıntı
__________________ O yüz , her hattı tevhid kaleminden bir satır; O yüz ki , göz değince Allah ' ı hatırlatır. |
Konu Sahibi umut628 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
ego - uşaklar ve efendiler! | Şiirler ve Şairler | umut628 | 0 | 2266 | 29 Ekim 2014 20:49 |
Sobadaki Hikmet | Serbest Kürsü | Allahın kulu_ | 5 | 2320 | 28 Ekim 2014 22:35 |
Insanlık için bir göz yaşı | Gönülden Dökülen Nağmeler | Kara Kartal | 4 | 2302 | 28 Ekim 2014 22:02 |
Din, savaş ve zulüm… | Serbest Kürsü | umut628 | 0 | 1965 | 02 Ekim 2014 23:11 |
Ey Allah'ın Kulları! Düşman Olun. Acımayın... | Serbest Kürsü | Allahın kulu_ | 1 | 2372 | 01 Ekim 2014 22:06 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
1969 Mescid-i Aksa Saldırısı ve Selahaddin Minberi'nin Hikayesi | nurşen35 | Serbest Kürsü | 2 | 31 Temmuz 2017 02:42 |
Televizyon yoktu...... | bilinmez | Bilgi Dağarcığı | 4 | 01 Nisan 2014 09:46 |
Kıblem televizyon | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 2 | 25 Ağustos 2011 22:16 |
niyet ! ettim televizyon seyretmeye | Seher Yeli | Serbest Kürsü | 3 | 16 Ekim 2008 12:36 |
Benim Adim televizyon | sessiz23 | Şiirler ve Şairler | 4 | 28 Nisan 2008 23:47 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|