|
Konu Kimliği: Konu Sahibi ÂlâLeyl,Açılış Tarihi: 20 Eylül 2018 (12:35), Konuya Son Cevap : 20 Ağustos 2021 (22:09). Konuya 107 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
10 Mart 2019, 19:54 | Mesaj No:11 |
40.ayette burada zalike , Allah'ı işaret etmiyor. Allah Kuranda hiç bir yerde lafzai celalı "zalike" ile ifade edilmemiştir. Ayrıca "zalike" canlılar için değil cansızlar için kullanılır. Mesela "zalikel kitap" gibi. Canlılar için "haza" ifadesi kullanılır. Rum süresinin 50. Ayetinde " Zalike lemuhyil mevta" diye bir kısım var. Yine Allah'ın ölüleri diriltmesinden bahsedilmekte ve baktığım tüm meallerde "O ölüleri diriltendir," şeklinde meal edilmiş. Bu ayeti de açıklar mısınız anlamaya çalışıyorum. Eğer dediğiniz gibiyse neden böyle meal ediliyor? | |
11 Mart 2019, 17:50 | Mesaj No:12 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Alıntı:
Öncelikle Rum suresi ayetin metnine bakalım: فَٱنظُرْ إِلَىٰٓ ءَاثَٰرِ رَحْمَتِ ٱللَّهِ كَيْفَ يُحْىِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَآ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ "Allah'ın rahmetinin belirtilerine bir bak, yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ölüleri O diriltir. O her şeye Kadir'dir." Bu ayette geçen إِنَّ ذَٰلِكَ ifadesi "İşte, şüphesiz ki , böylece " anlamlarına gelir. Eğer "zalike" Allah'ın yerine kullanılmış olsaydı , ayetin devamında gelen "vav" harfinden sonra "huve " (O ) zamiri açıkça yazılmazdı. Çünkü cümlenin devamı niteliğinde olup "vav" harfi atıf harfidir vav'dan sonra kihuve zamiri ise Allah'ı ifade ediyor. Bu ayetin başlarında Allah'ın rahmetinin belirtilmesine bakılmasını ve yeryüzünü ölümden sonra diriltilmesinden bahsediyor ve devamında "İşte böylece (Allah) ölüleri de aynı bu şekilde diriltir. ve O (Allah) her şeye kadirdir " deniliyor.
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | |
27 Mart 2019, 14:44 | Mesaj No:14 |
Bir sorum daha var. Sorum şu: Kur'an'da "İnanmayanlar" diye bir kelime var mı? Kafir kelimesini inanmayanlar olarak kullanıyoruz ama anladığım kadarıyla "Kafir" örten kişiye denir. Örten ile inanmayan arasında ise müthiş bir fark vardır. Örnek verelim: Mesela bir yetim var karşınızda sarışın ve mavi gözlü. Zenci bir adam geliyor ve diyor ki bu çocuk benim evladım. Siz buna inanmayabilirsiniz. Ve fakat DNA sonuçlarına bakmış bir doktorsunuz diyelim ve DNA sonuçlarına göre hakikaten o zenci sarışın çocuğun babası çıkıyor. Siz bu DNA sonuçlarını gizler ve "BEN İNANMIYORUM" derseniz ve buna mantıklı argümanlar getirirseniz "Kafir" olursunuz. Yani gerçeği örten olursunuz. Kur'an'da "İnanmayanlar" diye bir kelime var mı? Örtmek kelimesine bir örnek daha: Ankebut 7: Vellezine âmenu ve'amilü ssâlihati lenükeffiranne 'anhüm seyyiatihim velenecziyennehüm ehsenellezî kânû ye'melûn. İman edip salih ameller işleyenlere gelince; Biz, bunların yaptıkları kötülükleri "ÖRTECEK", onları yaptıklarından daha iyisi ile ödüllendireceğiz. Lenükeffiranne kelimesi ile Allah "örtmek manasına gelen" kfr kelimesini müminlerin günahlarını örtmek manası ile kullanıyor. Yani hakkı örtmeyen (kafir olmayan) kullarının (salih ameller işleyenlerin) günahlarını örteceğini müjdeliyor. Bu soruyu soruyorum çünkü Ankebut süresinde şöyle bir ayet daha var: 49: Hayır, o(Kur'an) kendilerine ilim verilmiş kimselerin kalplerinde apaçık ayetlerdir. Bizim ayetlerimize ancak zalimler cihad eder. Buradan benim varmak istediğim sonuç şu: Herkes ama herkes Allah'a inanır fakat bazı kimseler bunu örterler. Bu kişilere kafir denir. Aslında "inanmayan" diye bir kavram yoktur. Aslında "Ben ateistim diyenlerin südurlarında apaçık ayetlerdir Kur'an" sadece onlar yalan söylemekte, hakkı zalimliklerinden ötürü örtmektedir. Nefislerine zulmetmek (dünyevi arzularına dem vurmamak için) hakkı örtmek işlerine gelmektedir. Bayağı zorlama bir yorum yaptığımın farkındayım. Bu yorum, bu anlayış hak mıdır? Değilse doğrusu nedir? Kur'anda inanmayan diye bir kavram var mıdır yoksa sadece hakkı örtenler mi vardır. Doğru düşünce prosesi nedir. Benim karşımda "İnanmıyorum kardeşim," diyen kişiyi doğru tahlil edebilmem açısından soruyorum. Bu kişi eğer gerçekten inanmıyorsa ben ona göre davranırım. Yok eğer Allah onların inandığını ama hakkı (bir nedenden ötürü hevalarına uyarak) örttüğünü söylüyorsa o zaman da ona göre davranırım. Kur'an bize sadece nasıl yaşamamız gerektiğini değil nasıl düşünmemiz gerektiğini de öğretir. Öğrenmem gereken bir soru bu. Şimdiden yanıtlayan olursa çok teşekkürler. Rabbi zidni ilma. Allahın selamı üzerimize olsun. | |
28 Mart 2019, 10:35 | Mesaj No:15 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | İnanmayanlar /iman etmeyenler ile ayetler var: قُلْ هُوَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هُدًى وَشِفَٓاءٌۜ وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًىۜ اُو۬لٰٓئِكَ يُنَادَوْنَ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ۟ De ki: "O, inananlar için bir rehber ve şifadır; inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir sağırlık vardır, Kur’an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara çok uzaktan sesleniliyor. (Fussilet-44) فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَۙ Böyleyken onlar acaba neden iman etmezler? (İnşikak -20) إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنْذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ Şüphe yok ki, inkar edenleri, başlarına gelecekle uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar (Bakara-6) وَسَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ Onları uyarsan da uyarmasan da birdir. İman etmezler. (Yasin -10) إِنِّي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ Doğrusu ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden, bir milletin dinini bırakmışımdır. (Yusuf-37) اِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاط۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların yoldaşları yaptık.(A'raf-27) إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ Muhakkak ki hakkında şüphe olmayan o saat (kıyâmet) mutlaka gelecektir. Ve lâkin insanların çoğu inanmazlar. (Mümin -60) الٓمٓرٰ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِۜ وَالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ Elif-lâm-mîm-râ. İşte kitabın âyetleri. Rabbinden sana indirilen, gerçeğin ta kendisidir; fakat insanların çoğu inanmaz.(Rad-1) لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِۚ وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰىۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟ Âhirete inanmayanlar kötü sıfatlarla anılır; Allah’a ise en yüce sıfatlar yaraşır. O azîzdir, hakîmdir.(Nahl-60) وَاِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ Doğrusu ahirete iman etmeyenler, (dosdoğru) yoldan sapıp uzaklaşmış olanlardır.(Müminun -74) فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً Hayır, rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa-65) أَفْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَم بِهِ جِنَّةٌ بَلِ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ فِي الْعَذَابِ وَالضَّلَالِ الْبَعِيدِ "Allah'a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?" Hayır, öyle değil! Ahirete inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler.(Sebe-8)
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
29 Mart 2019, 14:04 | Mesaj No:16 |
FECR verdiğiniz örneklerin tamamında "LA YUMİNUN" deniyor. "LA YUMİNUN" söyleminin manasına hangi meal/söylem daha yakındır. Bu kelimeyi daha yakınına giderek daha isabetli hangi kelime açıklar. İnanmamak mı? Yoksa emin olmamak mı? Benim zihnimde "iman etmemek" "emin olmamak" ile daha yakın, daha isabetli bir karşılık olarak canlanmıştır hep. Sonuçta aynı kökten gelen kelimeler. Ve "emin olmak" "inanmanın" fevkindedir. Emin olmamak da "şüpheye" karşılık gelir ama inanmamak "tamamen yok saymaya" karşılık gelmektedir. Böyle bakınca "inanmamak" ile "emin olmamak" arasında müthiş bir uçurum gözüküyor. Bu açıdan baktığımızda neden Allahu Teala tamamen kendisini yok hükmünde saydıklarını işaret eden bir kelime değil de "emin olmamak, şüphe içinde olmak durumuna" işaret eden bir kelimeyi "iman etmemeyi" seçsin ki? Çok kalın bir ayrım var gibi hissettiriyor bana ve o ayrımı net olarak görmeye çalışıyorum. Anlamaya çalışıyorum. Yanlışlarım varsa düzeltin lütfen. De ki: "O, emin olanlar için bir rehber ve şifadır; emin olmayanlara gelince onların kulaklarında bir sağırlık vardır, Kur’an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara çok uzaktan sesleniliyor. (Fussilet-44) Böyleyken onlar acaba neden emin olmazlar? Şüphe yok ki, örtenleri, başlarına gelecekle uyarsan da uyarmasan da birdir, emin olmazlar (Bakara-6) Onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Emin olmazlar. (Yasin -10) Doğrusu ben, Allah'a emin olmayan ve ahireti örten bir milletin dinini bırakmışımdır. (Yusuf-37) Şüphesiz biz şeytanları emin olmayanların yoldaşları yaptık.(A'raf-27) Muhakkak ki hakkında şüphe olmayan o saat (kıyâmet) mutlaka gelecektir. Ve lâkin insanların çoğu emin olmazlar. (Mümin -60) Elif-lâm-mîm-râ. İşte kitabın âyetleri. Rabbinden sana indirilen, gerçeğin ta kendisidir; fakat insanların çoğu emin olmaz.(Rad-1) Âhirete emin olmayanlar kötü sıfatlarla anılır; Allah’a ise en yüce sıfatlar yaraşır. O azîzdir, hakîmdir.(Nahl-60) Doğrusu ahirete emin olmayanlar, (dosdoğru) yoldan sapıp uzaklaşmış olanlardır.(Müminun -74) Hayır, rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça emin olmuş olmazlar. (Nisa-65) "Allah'a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?" Hayır, öyle değil! Ahirete emin olmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler.(Sebe-8) | |
29 Mart 2019, 15:03 | Mesaj No:17 |
Ayrıca şöyle bir şey de var: Allah-u Teala Ankebut Süresinin 46. ayetinde Ehli kitap ile en güzel şekilde mücadele etmemizi emrettikten sonra (Zalimler hariç) 52. Ayette şöyle diyor: Vellezine amenu bilbâtili ve keferu billahi ülâike hümül hâsirûn. Emin olup batıla ve örtenler Allah'ı onlar hüsrana uğrayanlardır. Bu ayeti görünce "işte budur," demiştim. Aradığım cevap burada. Birisi "Batıldan EMİNSE" hakkı tamamen yok saymaktadır diye düşünmüştüm. Gerçi Allah'ı örtmeleri Allah'ın bilincinde olduklarına işaret ediyor olsa da sonuçta BATILDAN EMİNLER demiştim. Allah-ı örtmeleri de Onun varlığına ve birliğine yüzde yüz olarak inanmadıkları anlamına gelir diye düşünmüştüm. Sürenin devamında ise Allah şöyle buyurunca... 61: Yemin olsun ki, sen onlara "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı sizin istifadenize sunan kimdir?" diye sorsan, elbette Allah!" derler. O halde nasıl çevriliyorlar? 63: Yine sen onlara, "Gökyüzünden suyu indiren, sonra onunla ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye sorsan, elbette Allah diyeceklerdir. De ki: "Elhamdülillah" Fakat onların çoğu, akıllarını kullanıp düşünmezler. Bitmiyor 65. Ayette devam ediyor: Gemiye bindiklerinde, dini Allah'a özgü kılarak Ona dua ederler. Onları karaya çıkardığında ise onlara verdiği nimetlere nankörlük ederek (örterek) hemen Ona ortak koşarlar. Hadi hayattan biraz zevk alsınlar. İleride bilecekler. Yani diyeceğim o ki "emin olmak" manasıyla ilerlediğimizde en açık ifade ile "Batıldan emin olup Allah'ı örtenlerin" bile Allah'ın varlığına şahitlik ettiklerine, başları sıkışınca Allah'a yöneldiklerini görüyoruz. Bu insanlar Ehli kitap... Ve ehli kitabın Allah'a inandıklarından Ayetler ile emin oluyoruz. Ehli kitap dışındakiler için durum ne? Bizim bugün ATEİST dediğimiz kişilerin sudurlarında durum ne? Gerçekten yüzde yüz olarak Allah'ın varlığına "İNANMIYORLAR MI?" yoksa südurlarında "EMİN Mİ DEĞİLLER ve sadece Allah'ın varlığını çeşitli sebeplerle örtüyorlar?" Yoksa tıpkı ehli kitap gibi Allah'ın varlığına sadece "ihtiyaç duyduklarında emin olan, dini Allah'a has kılan" başları rahatlayınca da yine Allah'ın varlığını örtmeye çalışan kişiler mi? Buna dair Kur'an da ne deniyor? Gerçekten "Ateist" diye bir şey var mı yoksa yalan mı söylüyorlar? Gerçekten ateist diye bir şey var mı yoksa üç günlük dünyada hevalarına uymak için kendilerine bile "Allah'ı mı örtüyorlarlar?" Allah'ı örtmek kelimesi "kfr" kullanıldığı için kullanıyorum. İnkar etmek diye meal etmiş Elmalılı Hamdi Yazır ama Ankebut süresinde "Örtmek" kelimesinin kullanımının daha doğru olacağını düşünüyorum şöyle ki: Allah Ankebut 7. Ayette salih amel işleyen müminlerin günahlarını örtüyor. 54. Ayette ise Cehennem kafirleri(örtenleri) kuşatıyor. 55.Ayette ise azab üstlerinden, ayaklarının altından onları sarıyor ve Allah buyuruyor kafirlere (örtenlere)" Yaptıklarınızın karşılığını tadın!" Ne yapmıştır kafirler? Örtmüştür. Allah da onları cehennemle kuşatır (örter?) Ayaklarının altından ve üstlerinden azap ile sarar (örter?) | |
30 Mart 2019, 19:00 | Mesaj No:18 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Arapçada bir kelime / fiili bir çok anlama gelebilmektedir. Bu da Arapçanın zengin bir dil olduğunu gösterir. Fiilden sonraki bir harfi cerin bile fiilin anlamını değiştirdiğine şahit oluyoruz. Size birkaç tane örnek vereyim: دعا fiili “Çağırdı, davet etti” demektir. دعا له =Ona hayır dua etti دعا عليه = Ona beddua etti. Gördünüz mü bir harfi cer anlamı nasıl da değiştiriyor.” Li “harfi ceri hayr dua etmek anlamına gelirken, “”ala” harfi ceri ile beddua etmek anlamına geliyor. Bunu bilmezseniz hayır dua edeceğim diye beddua edebilirsiniz رَغِبَ Fiili “Tercih etmek, rağbet etmek رَغِبَ بِه = Onu tercih etti رَغِبَ فِيْهِ = Onu istedi رَغِبَ عَنْهُ =Onu istemedi Gördüğünüz gibi 3 farklı harfi cer ile kullanılan bir fiil , nasıl da 3 farklı anlamlara gelebiliyor Kuranda da bu şekilde fiil, kelime , kavramlar çoktur. Mesela “SALAT” kavramı ele alalım. Kullanıldığı yere göre anlam farklılakları olabiliyor. SALAT anlamına 18 e yakın anlam verilmiştir. Fakat en çok kullanılan anlamı olan namazdır. (Namaz kelimesinin Arapça değil Farsça olduğunu da unutmayalım). Bildiğimiz şekilde kullanılan namaz Kur’anda genellikle “Salatı ikame etmek” olarak olarak kullanılır. Bunun dışında Kur’an’da “dua ve istiğfar” (Tevbe 9/84, 103), “ibadet” (Ma’ûn 107/4), “ibadethane” (Hac 22/40), “destek” (Tâhâ 20/14; Ahzab 33/43, 56; Maide 5/12), “din ve dindarlık” (Maide 5/58), “davet” (Hûd 11/87; Maide 5/106), “kulluk” (Lokman 31/31), “yaratılış amacına uygun hareket” (Nur 24/41) anlamlarında kullanılır. Ahzap suresi 56.ayette de “salat” kavramı “destek” anlamında kullanılır. “Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler/destek olurlar. Ey iman edenler, siz de ona salat edin/destek olun ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” Bu ayette geçen “salat” kelimesine bildiğimiz anlamda namaz , dua , ibadet , kulluk gibi anlamlar veremeyiz. Genel olan bu açıklamalardan sonra gelelim konuya: Siz “İnanmayanlar” ile ayet bulamıyorum diyorsunuz. İnanmak kelimesinin Arapça karşılığı “Âmene “ fiilidir. Bu fiil de aynı diğer fiiller gibi birden çok anlama gelebiliyor “İman etmek, inanmak, güvenmel, itimat etmek,şeriatı kabul etmek,tasdik etmek, emniyeti sağlamak vs anlamlarına gelir. Kuranda bu kelime KÜFR’ün zıddı olarak gelir. Kuranda bir çok kelime zıtıyla birlikte ele alınır. İMAN-KÜFÜR MÜMİN-KAFİR TEVHİD-ŞİRK GECE-GÜNDÜZ HASENE-SEYYİE vs vs Kuranda geçen KÜFR kelimesi de bir çok anlama gelir.” Küfür etmek, gizlemek,örtmek,bürünmek,dini inkar etmek,inanmamak,tanımamak,kafir olmak” gibi Siz Küfr kelimesini sadece “örtmek” olarak ele almışsınız ve o anlama şartlanmışsınız ,küfr kelimesinin zıddı olan “iman” kelimesini de “emin olamk “ olarak anlamaya çalışıyorsunuz. İman kavramının anlamlarından birisi ya kapsam alanı içinde emin olmak var diye iman etmeyi “emin olmak” diye tercüme etmek /meal vermek , iman kavramını dar kalıplar içine sokmak demektir. Bu durum Kuran ayetlerindeki nice kavramları da dar kalıplar içine sokmak olur. Mesela; salat kavramını sadece dua ya da sadece ritüel olarak kıldığımız namaz, ya da sadece destek olmak anlamını verdiğimizde ayetlerin vermek istediği mesaj kaybolur ve anlam kayması olur. Kuranda her bir kavramın yerli yerinde kullanıldığı, Kuranla hemhal olanların rahatlıkla görebileceği bir durumdur. Ayetterlde geçen iman edenleri ifadesini emin olanlar diye çevirmeye çevirmeye gerek yok. Emin olmak ifadesini karşılayan başka kelimeler de var ve bunlar Kur’an’da da geçer. Mesela: إِيْتِمَانٌ (mutmain olmak , emin olmak) Kuranda mütmain nefs diye geçen ayetler var. Ayrıca gerek mutmain gerek iman kavarmı da aynı kökten gelir ama bapları farklıdır. Ayrıca “EMİN OLMAK “ fiili ayrıca “EMİNE” olarak ayetlerde geçiyor Allah İnanmak /iman etmek anlamında ÂMENE (İf’al babı) fiilini değil de “EMİNE “ (sülasi fiil) kalıbını kullanması gerekirdi. İsterseniz EMİNE /Emin olmak fiilinin Kurandaki kullanımlarına bakınız: Bakara-196-239 (Emine fiili) İsra -68-69 (Emine fiili) Mülk-16-17 (Emine fiili) Yusuf-64 (Emine fiili) Yine emin olmak anlamına gelen اطْمَاَنَّ fiili ile ilgili ayetler Hacc-11 Nisa-103 Yunus-7 Ali İmran-126 Maide-113 Enfal-10 Rad-28 Bakara-260 Nahl-106-112 İsra-95 Fecr -27 Bu ayetlerdeki emin olmak daha çok manevi huzur, eminliği ifade ederken, “EMİNE” kökünden gelen emin olmak ise maddi /zahiri eminliği ifade ediyor. Bunlar Kuran kavramlarının ince ayrıntılarıdır.Sizin hakikati öğrenme şevkiniz/ isteğinizden dolayı bu ayrıntıları vermek istedim. Kuran ayetlerini ya da ayetlerdeki kavramları araştırırken ya anlamaya çalışırken Kuran bütünlüğü içinde bakmanızı tavsiye ederim. Çünkü bir kavramın /kelimenin farklı anlamlarda kullanıldığı gibi , bir çok kelimenin de tek bir kavramı ifade ettiği de olmaktadır. Tefsir ilminde bu konuda bir ilim dalı vardır ve buna VUCUH ve NEZAİR adı verilir. Sırf bu konuda bir çok kitaplar basılmıştır. Kuran ayetlerini anlamaya çalışırken Türkçe mantıktan ziyade Arapça mantıkla anlamaya çalışmak daha faydalı olur. Arapça mantık derken bir kelimenin farklı anlamlarını göz önüne alarak demek istiyorum.Arapçada kelime hazinesi olarak dünyada en zengin dil olduğu belirtilir. 1,5 milyondan fazla kelime olduğu söylenir Sözün özü; Kuranda iman edenleri , emin olanlar diye tercüme etmek İMAN kavramının anlamını daraltmak demektir. Kafir kelimesini de “Örten” diye tercüme de anlamı daraltmak demektir. Her dinin kendine mahsus oluşturmuş olduğu kavramlar vardır ve onları başka bir dile çevirirken dikkatli olmalı ve Kuran bütünlüğü içinde tercüme etmek gerekir Allah samimi niyetle cehd edenleri/gayret edenleri yoluna ulaştıracağını ifade ediyor: “Bizim uğurumuzda mücahede edenlere/ gayret edenlere gelince elbette biz onlara yollarımızı gösteririz ve şüphesiz ki Allah her halde muhsinlerle beraberdir” (Ankebut -68)
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
05 Nisan 2019, 21:23 | Mesaj No:19 |
Öncelikle bu kapsamlı yanıt için çok teşekkür ederim. Son bir aydır Ankebut Süresiyle ilgileniyorum ve yanıtlarınız benim için son derece anlamlı oldu. Anlamı daralttığım konusuna dikkat çektiniz, dogru ve katılıyorum. Kelime manalarını daralttım. Yapmak istediğim ise kelimenin manasını ya da manalarını keskinleştirmek, sözün en güzel manasını bulup ona uymaya çalışmaktı. Cevabınız ile bunu yanlış bir düşünce zincirini izleyerek yaptığım dersini çıkardım. Yeni yaklaşımım üzerine de fikrinizi almak isteyeceğim. Tekrar tekrar teşekkürler. | |
13 Nisan 2019, 22:51 | Mesaj No:20 |
Bana birisi Ankebût 48. Ayeti açıklayabilir mi? "Sen bundan önce kitap okur değildin. Onu elinle yazar da değildin. Eğer böyle olsaydı, batıla uyanlar bunda şüpheye düşebilirdi" Şeklinde meal etmiş Elmalılı H. Yazır Şüpheye düşebilirlerdi kısmı kafamı bulandırdi. Soru1-Neyden şüpheye düşebilirlerdi de düşmediler? Soru 2- Düşmediler de ne yaptılar? Ertabe kelimesi tam olarak şüphe manasına mi geliyor? 52- "De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Batıla iman edip Allah'ı inkar edenler/örtenler var ya, işte onlar kaybedenlerdir/hasirûn Bu ayette batıldan emin olanlara yer veriliyor. Eğer okur yazar olsaydı ilim sahibi olduğu için emin oldukları batıl hususunda mı şüpheye düşüp hak yolunu tercih ederlerdi? Okur yazar olmayan peygamberimizin (sav) böylesi mucizevi aciz bırakan bir kitap ile insanları uyarması kastediliyor olarak düşünürdüm ama yukarıdaki soru geldi aklıma. Doğrusu nedir? | |
Konuyu Toplam 9 Kişi okuyor. (0 Üye ve 9 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Sorum var | elfidamı | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | 15 | 23 Şubat 2014 10:36 |
bir sorum var | Nickübra | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | 1 | 02 Ağustos 2013 22:32 |
ÖNEMLİ BİR SORUM VAR.. | AŞK'ÜL İSLAM | Soru Cevap Arşivi | 16 | 12 Temmuz 2013 14:54 |
bir sorum var | erkan1975 | Soru Cevap Arşivi | 4 | 12 Eylül 2010 20:58 |
BİR SORUM VAR !.. | AŞK'ÜL İSLAM | Soru Cevap Arşivi | 30 | 19 Temmuz 2009 22:53 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|