|
Konu Kimliği: Konu Sahibi ÂlâLeyl,Açılış Tarihi: 20 Eylül 2018 (12:35), Konuya Son Cevap : 20 Ağustos 2021 (22:09). Konuya 107 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
20 Eylül 2018, 12:35 | Mesaj No:1 |
Bir Sorum Var Bir Sorum Var Kıyame Süresi 26. ayete dair bir sorum var. Öncelikle nasıl yorumladığımı kısaca açıklayacağım sonra sorumu soracağım. Umarım yanıt verebilecek birisi vardır aramızda. Şimdiden çok teşekkürler. Mahşer meydanındayızdır. Yüzler vardır ışıl ışıl Rabbine bakmaktadır. Ve yüzler vardır çatık, kararmış. Ve günahkar olan insan anlar o an kendisine çok kötü şeyler yapılacaktır. En muhteşem mazeretleri, en iyi özürlerini hazırlar. Harika bir konuşma yapacaktır. Hayır belagat ettiğinde köprücük kemiğine izin verilmez. Kim okuyacak denir. Ve anlar ki ayrılık vaktidir. Onun kitabı okunacaktır. Anlar ki ayrılık vaktidir. Tüm insanlardan ayrıştırılıp Rabbine sevk edilir. Bacak bacağa dolaşır ve bir okuyan okur kitabını: Ne sadaka verdi ne sıddıklardan oldu ne de namaz kıldı iyi bir şey yaptı. Anca yalanladı ve döndü. Ailesine böbürlene böbürlene gitti. Evla leke fe evla Sümme evla leke fe evla. Sorum şu. 26: Kellâ izâ belegatit terâkıye. Ben burayı yukarıda yazdığım şekilde anlıyorum.... Tefsirlere ve meallere baktığımda can köprücük kemiklerine dayandığında şeklinde meal edildiğini görmekteyim. Ama yukarıda yazdığım manada "Belagat"ı alabilir miyim. Belagat nedir: 1. iyi konuşma, sözle inandırma yeteneği. 2. ➽sözbilim. eş anlamlısı: retorik 3. YAZIN TERİMİ konuyu bütün yönleriyle kavrayarak, düzgün ve doğal biçimde, yanlışsız ve eksiksiz anlatma sanatı. 4. mec. bir şeyde gizli olan derin anlam. Kısacası Kellâ izâ belegatit terâkıye. Ayetindeki belagat kelimesini can köprücük kemiklerine dayandığında yerine aynı yukarıda bahsettiğim manada da kabul edebilir miyim? Yoksa benim bahsettiğim belagat ile ayette geçen belagat tamamen farklı şeyler mi arapçada? | |
Konu Sahibi ÂlâLeyl 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
SEÇİM 2023 | Gündem/ Manşetler | Kara Kartal | 1 | 240 | 13 Mayıs 2023 20:47 |
Arafatlar | Serbest Kürsü | ÂlâLeyl | 12 | 2220 | 16 Ağustos 2021 03:57 |
Davet | Serbest Kürsü | ÂlâLeyl | 0 | 390 | 31 Temmuz 2021 18:57 |
Hicr Suresi Ortak Çalışmamız | Tefsir Çalışmaları | Mihrinaz | 23 | 5101 | 09 Mayıs 2021 22:56 |
HİCR - Genel/Davet | Tefsir Çalışmaları | ÂlâLeyl | 4 | 610 | 08 Mayıs 2021 06:57 |
20 Eylül 2018, 20:50 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 59388 Üyelik T.:
05 Nisan 2018 |
Şeddâd İbnu Evs (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: “ Akıllı kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de, nefsini hevasının peşine takan ve ALLAH'tan temennide bulunan kimsedir.” (Tirmizi, Kıyamet 26) Bu hadis belki cevap niteliği olabilir mi? Havasına uyan kişi belagatin duzgunlugunden ziyade köprücük kemiğe dayanan azabin dehşetini düşündugumuzde insan o azap karşısında ne diller dökeceğini hangi mazeretlerle yalvarip yakaracagini bir düşünsek. Sübhanallah ne dehşetli bir gün. Atın bukagini çektiği gibi ter insanin nerelerine gelecek. Rabbim düşürmesin. Azap çetin ve karsiliginda neleri hibe vermeyiz ki..... Mearic süresini surekli okumaliyiz. Hele ki o alevli ateşi goren kisi en sevdigi EVLADINI VE ONU BARINDIRIP KORUYAN AILESINI VERMEK ISTEYECEK...EN SEVDIGI YAVRUSUNU DAHI VERMEYI GOZE ALAN KIŞI HANGI YALAN YAĞ ÇEKME VE MAZERETLERI UYDURUR VARIN SIZ DÜŞÜNÜN |
21 Eylül 2018, 13:25 | Mesaj No:3 |
Teşekkürler yanıt için Ebu Ömer lakin soruma cevap bulabilmiş değilim halen. Arapça bilmediğim için bahsi geçen ayetin (Kellâ izâ belegatit terâkıye) dediğim manada kabul edilip edilemeyeceğini öğrenmek istiyorum. Tekrar soruyorum: "Kellâ izâ belegatit terâkıye." Ayetindeki belagat kelimesini "iyi konuşma, sözle inandırma yeteneği." manasında alabilir miyiz? Yoksa sadece "Can köprücük kemiklerine dayandığında" manasına mı geliyor? | |
21 Eylül 2018, 14:47 | Mesaj No:4 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Alıntı:
Bu ayette ıstılahi anlamda kullandığımız "belagat" kelimesi geçmiyor. Ayetin metnine bir bakalım: كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ "Hayır, can boğaza (köprücük kemiğine) dayandığı /ulaştığı zaman" 1. kellâ : hayır 2. izâ : olduğu, zaman 3. belegat (i) : ulaştı, erişti, geldi 4. et terâkiye : köprücük kemiği Bu ayette geçen "belagat" fiili müennes bir fiil olup "belega" fiilinin müennes gaibe siygasıdır. Fiilin müennes gelmesi failin müennes olduğundandır. Bu cümlede fail olan kelime müstetir yani gizli hiye zamiridir. Fail olan kelime gizli olarak "NEFS" yani can kelimesidir. Bu kelime müennes olduğu için fiilin sonuna "cezimli te" harfi gelmiştir. Ayrıca belagat kelimesi "belega"بَلَغ " fiilinden değil بَلُغَ yani "BELUGA" fiilinden türemiştir. BELEGA: Ulaştı,yetişti, buluğa erdi BELUGA : Beliğ olmak,belagatle söz söylemek,güzel sözlü ve fasih olmak Anlamlarına gelir. Görüldüğü üzere Arapçada tek bir hareke bile anlamı değiştirmeye yetiyor. Bu da Arap dilinin belagatini, zenginliğini ve icazını ortaya koyuyor
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | |
21 Eylül 2018, 16:09 | Mesaj No:5 |
Çok çok teşekkür ederim FECR. Müsaadenizle biraz daha derinlemesine anlayabilmek ve cevabı keskinleştirmek adına soruyu irdelemeye devam edeceğim. Şimdiki sorum da şu: Diyorsunuz ki "Bu cümlede fail olan kelime müstetir yani gizli hiye zamiridir. Fail olan kelime gizli olarak "NEFS" yani can kelimesidir." Nefs'e ya da cana işaret ettiği kesin midir? Nefse/cana işaret ediyorsa "Ölüm anındaki canın boğaza dayanmasına" işaret ettiği kesin midir? Yoksa türkçedeki "Yüreğim ağzıma geldi" deyimindekine benzer şekilde müthiş bir korkuya da işaret ediyor olabilir mi? Yani illa ki ölüm anına değil de çoktan ölmüş ve diriltilmiş olan insanın o an büyük mahkemede sırasını bekliyor olmanın verdiği müthiş korkuya da işaret edebilir mi? Kesin böyle midir diye sormadığımın altını çizmek isterim. Bu mananın da kabulü dilbilgisel açıdan mümkün müdür diye soruyorum. Teşekkürler. | |
21 Eylül 2018, 16:33 | Mesaj No:6 |
Ayrıca şu soruyu da eklemek isterim. Eğer gramersel olarak nefs'e işaret ediyor oluşu kesin değil ise insanın içinde korkuyla yükselen mazeretlere de işaret etme ihtimalini cümle barındırmakta mıdır. Son bir not: Sizin için bir şey ifade eder mi bilmiyorum ama ben gerek sürelerin kuran içindeki sıralamasını gerek ise ayetlerin süre içindeki sıralamasını dikkate değer bulurum ve 15. ayet Ve lev elkâ meâzîrahu Dökse de ortaya ma'ziretlerini iken bahsi geçen ve ısrarla üzerinde sorular sorduğum ayetimiz "Kellâ izâ belegatit terâkıye." Kıyame süresinin sondan 15. ayeti olmaktadır. | |
21 Eylül 2018, 16:38 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 |
Bir ayetin anlamını tam anlamak için ayetin siyak ve sibakına bakmak gerekir. Yani önceki ayetler ve sonraki ayetlere bakmak gerekir.Ayetin siyak ve sibakına bakalım: 25.ayet=Kendisinin bel kemiğinin kırılacağını sanır 26-Hayır hayır, can köprücük kemiğine dayandığı zaman. 27-«Tedavi edebilecek kimdir?» denir. 28-(Can çekişen) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar Bu ayetlere baktığımızda burada gizli zamirin NEFS veya RUH olduğu apaçık belli oluyor. Gerek nefs gerek ruh kelimesinin ikisi de müennes bir isimdir ve ister nefs diyelim ister ruh diyelim ikisi de Türkçedeki "can" kelimesinin karşılığıdır. Ayrıca Arapça tefsir kaynaklarına da baktım, buradaki "hiye " zamirinin "ruh veya nefs" olduğunu nyazıyor , إذا بلغت التراقي أي بلغت النفس أو الروح التراقي
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
21 Eylül 2018, 16:45 | Mesaj No:8 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Alıntı:
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | |
21 Eylül 2018, 19:59 | Mesaj No:9 |
iyorsunuz ki: Ama 15-26 ayetleri arasında 10 ayet vardır ve aradaki ayetlerde kıyametle ilgili olsa da mazeretle ilgisiz ayetler var. Aradaki on ayetin mazeretle çokça alakalı olduğu şeklinde algıladım. Şöyle ki: 16-Onu acele almak için onunla lisanını oynatma. 17- Şüphesiz onu toplamak ve okutmak Bize aittir. 18- Biz okuduk mu, okunana tabi ol. 19 Sonra yine onun açıklanması Bize aittir. Elmalılı'nın tefsirinden: "....acele söyleyip de işin içinden çıkacağım diye telaş etme. Dilini bile oynatma. Toplayan sen değilsin biziz, biz onu derler toplar sana okuruz, sen yalnızca bizim okuduğumuz ardınca gel..." Sonraki ayette de zaten deniyor ki onun beyanı bize aittir. Ne yaptı, niye yaptı nasıl yaptı. Ne manada yaptı. Onu açıklaması insana ait değildir. İnsanın kelime oyunları yapmasına izin verilmez. Lisanıyla oynamasına izin verilmez. “Ben onu o manada söylememiştim,” demesine izin verilmez. Ne yaptıysa, neyi manada söylediyse onu beyan etmek de bize aittir! Bana mazeretle çok yakından alakalı geldi. Hemen sonraki ayete bakalım: Hayır siz acileti seviyorsunuz. Düşün ki dirilmiş insan. Kafir bir insan bu. Yakalanıyor. Ve yapıp yapmadıkları bildiriliyor. Mazeretler üretmeye başlıyor insan korkuyla ve dilini tutması, işini acele görmek istenmemesi bildiriliyor. Mahkemeye çıkarılacağı ve ne yaptıysa hepsinin açık açık beyan edileceği söyleniyor. Ne yapar insan? Çenesini tutar mı yoksa alelacele konuşmaya kendini mahkemeden önce kurtarmaya mı çalışır? Kella deniyor. Siz acileti seviyorsunuz. Ahireti terkediyorsunuz. (ahiret burada sonra manasına da gelir mi bilmediğimden yorum yapmayacağım.) Madem aceleyi seviyorsun öyleyse hemen seni mahkemeye çıkaralım dercesine bir anda kendilerini mahkeme meydanında buluyorlar. Yüzler var ışıl ışıl Rabbine bakmakta. Yüzler var çatık kararmış. İnsan o an anlıyor ki mahkemeye çıkacak ve başına çok kötü şeyler gelecek. Kendisine bel kıran uygulanacak. Kendisine çok kötü muamele edilecek. Ne yapar böyle bir durumda insan mazeretler sıralayıp kendini kurtarmak mı ister? Yalvarıp yakarır mı, özürler mi diler? Yoksa paşa paşa başına gelecekleri kabul mü eder. Bence içindeki tüm mazeretleriyle tüm yakarışlarıyla son bir kez daha şansını denemek ister. Ama denir ki: Kellâ izâ belegatit terâkıye. Sonra: “Denir kim okuyacak!” (Elmalı’nın meali bu şekilde. O okuyarak tedavi manasını almış ben kitabının okunması manasını algıladım) Anlar ki ayrılık vaktidir. (Ayrılan nedir? Yaptıkları ve erteleyip durduğu ama yapmadıkları mı birbirinden ayrılacaktır? Yoksa ayrılan mahkeme meydanındaki kalabalıktan çekip çıkartılan ve bütün insanların önünde ferdi olarak Rabbinin huzuruna getirilen mahkemeye çıkarılan insan mıdır?) Ve bacak bacağa dolaşır çünkü yakalanıp Rabbinin huzuruna, mahkemeye sevk edilmektedir. İdama götürülen kollarına girilmiş bir insanı hayal edin. Bacağının bacağına dolaşmasını… Sevk kelimesi derken “ilâ rabbike yevme izinil mesak” ayetindeki mesak kelimesinden yola çıkıyoruz. İnsan “Sevk edilmektedir” huzuruna. Ve sanki bir okuyan başlar okumaya. Önce en iyi yönler başlanır. Ne tasdik etti / ne iki kuruş sadaka verdi. Değil canıyla malıyla Allah yolunda infak etmek… İki kuruş sadaka bile vermemiştir. Hadi malını çok seviyordur o yüzden sadaka vermemiştir diyelim. Ya da fakirdi. Belki bir yudum ekmeğe muhtaçtı. Okunur: Ne de namaz kıldı. Namaz bile kılmamıştır. İki kuruş sadaka vermemek bir yana namaz bile kılmadığı okunur. Peki ama müminse hala kurtulabilir değil mi? Namaz kılmayıp mümin olan binlerce insan vardır değil mi. Okunur: Yalanladı ve dönüp gitti. Ne iki kuruş sadaka vermiş, ne namaz kılmış ve hatta iman bile etmemiş. Yalanlayıp inkar edip dönüp gitmiş. Ama belki mecbur kalmıştır. Belki zorlamışlardır. Belki iman etmemesi için tehdit etmişlerdir ve içinde o dik durma cesaretini bulamayıp insanların gözü önünde yalanlayıp dönüp gitmiştir. Belki bunu yaptığı için üzülmüştür. Utanmıştır Rabbinden. Belki mahcup hissetmiştir kendini. Utanmış mıdır? Mahcup hissetmiş midir? Okunur: Çalım sata sata, böbürlene böbürlene ailesinin yanına gitti. İnkar edip böbürlene böbürlene gitmiş öyle mi? Hiç utanıp sıkılmamış, kendini mahcup bile hissetmemiş. Daha ne denir ki böyle birine “yazıklar olsun”dan başka. Evla leke fe evla… Sümme Evla leke fe evla… Na sanıyor insan başıboş bırakılacağını mı. Dilediğince hareket edebileceğini mi? İnkar ettikten sonra böbürlenerek ailesine gitmesine ve sonra dilediğini yapmasına izin verileceğini mi? Hem değil miydi o dökülmüş meniden bir nutfe? Ne sanıyor ki kendini böbürleniyor? Kendisinin o nutfe halini görse kendisinden kendi tiksinirdi. Sonra alak oldu. Bir çiğnemlik etten ibaretti. Neyin böbürlenmesi bu? Sonra Rabbi onu yarattı da şekil verdi. İnsan şekline soktu. Sonra yalnız kalmasın diye erkek ve dişi olarak zevceler halinde yarattı. Böylece o nankör insan evlenebildi. Eşiyle birlikte aile kurdu. Sonra da inkar edip böbürlene böbürlene ailesine gitti öyle mi? Bu kadir kıymet bilmeyen nanköre sorulacak tek bir soru yoktur. Ağzından çıkacak tek bir sözü duymaya gerek yoktur. Değil midir ki Allah ölüleri tekrar diriltmeye kadir olan. Gerisini hayal edin. Tekrar tekrar öldürülüp tekrar tekrar diriltilmesi… gibi… gibi… Ben böyle algıladım süreyi. Böyle ALGILADIM dememin nedeni böyle ANLAMAMIŞ olmam. Tam manasıyla anlayabilmem için Arapçayı iyi biliyor olmam gerekirdi. Yukarıda Elmalılı’nın tefsirinden alıntı yaptım ama Elmalılı yukarıda alıntıladığım şekilde anlaşılabildiğini söylese de başka bir cihetten, (müfessirlerin ortak baktığı cihetten) yaklaşıyor süreye ve peygamberimiz zamanından insanların sözleriyle de destekleniyor bu yaptığı tefsir. Benim tefsirim sadece benim algılamamdan ibaret. Yazılan bir yazıda “algı yönetimi” de söz söyleme sanatının ustalığındandır ki Allah sözlerin en güzelini en güzel şekilde söyleyen ve dilediğine dilediğini algılatandır. Belagat kelimesinin benim anlamlandırdığımla uzaktan yakından alakası yokmuş mesela ama algıladıklarımdan ortaya çıkan kıyamet sahnesi kafamı günlerdir meşgul ediyor. O kadar muhteşem huşu uyandırıcı ki. Teşekkür ederim Fecr “bilgilendirdiğin” için. Çünkü “Algıladığım” mana ne kadar güzel görünse de Allah’ın tam olarak ne dediğini “bilmek” güzel. Bir sorum daha var. Bir sorum var demiştim başlıkta bir sürü oldu. Allah bana karşı gösterdiğiniz sabrınızın ecrini arttırsın =) Son ayette deniyor ki: Eleyse zâlike bi kâdirin alâ en yuhyiyel mevtâ. Zalike uzakta olan bir şey için bu/şu manasında kullanılırmış. Bu ayette zalike ile Rabbimize mi işaret edilmekte yoksa başka bir şeye mi? Son bir not: Baştan ve sondan 15. Ayet diye yukarıya yazdıktan sonra aklıma bir soru geldi. Acaba dedim Allah Kıyame süresinin tam ortasındaki ayette bize ne diyor? Kıyame Süresi 40 ayettir ve süreyi tam ortadan bölen 20. Ve 21. Ayetler ise şöyle: Hayır, Doğrusu siz acil olanı seviyorsunuz. Ve Âhireti bırakıyorsunuz. Sanki dünya ve ahiret olarak tam ortadan ikiye bölünmüş gibi süre. Önce dünya (Acilet) sonra ise Ahiret ayeti geliyor. Teşekkürler | |
22 Eylül 2018, 10:44 | Mesaj No:10 | ||
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 |
Kıyamet suresi Mekki dönemde nazil olmuş bir sure olup, Mekki dönemin karakteristik özelliklerini taşır. Mekke dönemi ayet/surelerin en önemli özelliklerinden birisi de "Ahiritet vurgusudur" Kıyamet suresinde de bu açıkça görünmektedir. İmanın şartların birisi de "Ahirete iman" olduğundan dolayı kıyamet/ahiret sahneleri Mekki surelerde sıkça ele alınır ve gerek kıyamet gerekse ahiret sahneleri temsili /insaların anlayacağı şekilde anlatılır. Bu sahneleri anlatırken tarih boyunca insanların algısı farklı olagelmiştir ve tefsirlerde farklı anlatımlar olagelmiştir. 1300-1400 yıl önceki algı ile 100-200 yıl önceki algı nasıl farklı olabiliyorsa bugünün insanının algısı da farklı olabiliyor. Günümüzde sanal alemin, teknolojinin gelişmesi ile insanın tahayyülü de genişlemiştir. Kuranın kıyamete kadar geçerli olmasının ve ayetlerin icazı sayesinde kuşaklar arasındaki tahayyül/algı farklılıkları normaldir. Ama ayetin metnine yüklenen anlam üzerinde değişik anlatımlar olagelmiştir. 1200-1300 yıl önce yazılan tefsirler de "alak" kelimesine "kan pıhtısı" anlamı veriliyorken , tıp alanındaki ilerlemelerden dolayı bugün "alak" kelimesi "emriyo" olarak tercüme ve tefsir ediliyor. Yine meşhur tefsir kitaplarından olan Fahreddin er Razi'nin "Mefatihul Gayb" adlı eserde dünyanın dönmediği , düz olduğu bir çok ayet delil getirilerek anlatılıyordu. Bu gün ise dünyanın döndüğü ve yuvarlak olduğu yine ayetlerle ve bilim /teknoloji ile ispat ediliyor. Fahrettin Er Razi zamanındaki algı ile bugünkü algı farklıdır. Ama Kuranın metni açısından bir farklılık yoktur. O günkü insanlar o zaman ki bilgileri/algıları ile ayetleri yorumlamışlardır, bugünkü insanlar da zamanın bilgileri ile ayetleri yorumlamaktadır. Belki 100 yıl sonra farklı algılamalar yapılır. Yüzyıllar önce Belkis'in tahtının getirilmesi olayı ,100 yıl sonra belki de "ışınlama" ile anlatılmaya /yorumlanmaya başlanacaktır. (Allahu A'lem) Kuran ayetleri mutlaktır ama yorumlar/tefsirler ve algılar mutlak değildir. Kıyamet suresini biz okuduğumuzda hemen sizin algınız gibi sahneler tahayyül ediyoruz. Çünkü biz bu sahneleri televizyonlara , sinemalarda bilim kurgu filmlerinde rahatlıkla görebiliyoruz. Ayetleri rahatlıkla sinema şeriti gibi gözümüzde canlandırabiliyoruz. Sorular soruları doğuruyor Alıntı:
Bu ayetten önce anlatılan şeyleri yani insanı yaratması, ,insanı dişi ve erkekten yaratması vs gibi şeyleri yani bunları yapan kişi ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? diye soruyor.Yani buradaki zalike , Allah'a işaret etmiyor Alıntı:
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | ||
Konuyu Toplam 4 Kişi okuyor. (0 Üye ve 4 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Sorum var | elfidamı | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | 15 | 23 Şubat 2014 10:36 |
bir sorum var | Nickübra | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | 1 | 02 Ağustos 2013 22:32 |
ÖNEMLİ BİR SORUM VAR.. | AŞK'ÜL İSLAM | Soru Cevap Arşivi | 16 | 12 Temmuz 2013 14:54 |
bir sorum var | erkan1975 | Soru Cevap Arşivi | 4 | 12 Eylül 2010 20:58 |
BİR SORUM VAR !.. | AŞK'ÜL İSLAM | Soru Cevap Arşivi | 30 | 19 Temmuz 2009 22:53 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|