|
Konu Kimliği: Konu Sahibi nurşen35,Açılış Tarihi: 03 Mayıs 2020 (06:16), Konuya Son Cevap : 19 Şubat 2022 (11:27). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
03 Mayıs 2020, 06:16 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Bir Ölüden Mektup Var Bir Ölüden Mektup Var Değerli yaşayan insanlar, ben bir ölüyüm. Şehirden uzak bir mezarda kalıyorum. Yanımda benim gibi binlercesi var. Komşum bir genç. Az aşağıda bir çocuk var. Yukarıda kimsesiz diye gömülen bir amca var. Dün bir hakim geldi diyorlardı. Önceki gün yeni evlenmiş bir çift vardı. Yan yana gömüldüler. Tüm unvanlardan, mesleklerden, rütbelerden insanlar burada. Sadece şehitleri getirmiyorlar. Onları birbirlerinin yanına, ayrı bir yere gömüyorlar. Bir de çok ünlü bazı devlet büyükleri burada değil. Onların yeri biraz daha farklı... Ama onun dışında tüm ahali burada. Hırsızı da burada, katili de burada, celladı da burada, gardiyanı da burada, hoca da burada... Ölüm kararı veren hakim de burada, idam edilen genç de burada. Zenginler de fakirler de burada... Hepimiz iki metre kare bir arazi sahibiyiz. Başka da bir varlığımız yok. Sadece gösteriş meraklısı bazı dirilerin yaptıkları mezar taşlarımız farklı. Onun dışında topraklarımız aynı büyüklükte... Size buradan sesleniyorum. Şehirden uzak, karanlık ve soğuk bir gecede sesleniyorum. Dediklerimi ister alın ister almayın. Size kalmış. Ama yine de başınızı elinizin arasına alıp düşünmenizi tavsiye ederim... Biz ölüler birbirimizle konuşuyoruz. Her birimizin bir hikayesi var. Hepsi de tecrübe etmiş dünyayı. Burada iki yüz yıl önce ölmüş kişiler de var. Eski mezarlıkta dediklerine göre bin yıllık ölüler de varmış. Daha eskilerinde ise çok eski zamanlardan kalan ölüler varmış. Burada çok kullandığımız bir söz var. Bunu sizinle paylaşmak istedim. Bu sözümüz "keşke'dir". Tüm konuşmalarımız keşke ile başlar, keşke ile biter. Keşke annemin kalbini kırmasaydım o gün. Evden çıktım. Gözümü mezarda açtım. Annemi dünyada kalbi kırık bıraktım. Keşke öyle yapmasaydım... Keşke eşime el kaldırmasaydım. Onun gönlünü alamadan göçtüm dünyadan. Halbuki seviyordum onu. Kıskanıyordum onu. Ama keşke kırmasaydım kalbini, kızmasaydım cefakar, vefakar eşime... Keşke onu üzmeden gelseydim bu aleme... Keşke yalan söylemeseydim. Keşke hız yapmasaydım. Keşke malımı dağıtsaydım. Keşke çocuklarıma iyi davransaydım... Geçen gün aşağıdaki mezarlıkta yatan bir kişinin kızı gelmişti. Mezarda ağlıyordu. Baba ne yaptın bize? Neden bizi rezil ettin el aleme? Senin çocukların birbirine düşman oldular. Malın yüzünden birbirlerine silah çektiler. Kardeş, kardeşini öldürdü senin yüzünden! Neden malını böyle bıraktın? Neden yanında çalışan oğlunun hakkını vermedin? Neden kızlarına mal bırakmadın? Neden malını yıllarca sana hizmet eden çocuklarına değil de vefasız oğluna vasiyet ettin? Neden baba neden? Kadının tüm bağırmalarını, ağlamalarını tüm kabir ehli duymuştu. O gittikten sonra mezardaki adama sorduk. Dedi ki: Ben, yıllarca şu vefasız oğullarım için çalıştım çabaladım. Ama hasta olunca malıma göz diktiler. Yıllarca bana bakan oğlum vardı. Ama ona son günlerde bir şeyden dolayı kızmıştım. Bu nedenle ondan intikam almak için çocuklarımın olduğu yerde vefasız oğullarıma malımı vasiyet ediyorum dedim. Aslında gözüm onu korkutmaktı. Ama yakın zamanda öleceğimi bilmiyordum. Ben ölünce de hepsi benim böyle dediğimi vasiyet bilip mal için birbirlerine düştüler... Keşke öyle demeseydim! Keşke çocuklarımı birbirlerine düşman etmeseydim... Keşke keşke... Bir de başka bir keşkemiz var. Bu keşke burada yatan aşağı yukarı herkesin keşkesi... Keşke namazımı kılsaydım! Keşke düzgün kılsaydım! Keşke ibadetimi aksatmasaydım ! Keşke zekatımı verseydim! Keşke benden yardım isteyen o muhtaç kişiye yardım etseydim! Keşke Allah'a sövmeseydim ! Keşke iman etseydim! Keşke dürüst olsaydım! Keşke Kur'an okumayı öğrenseydim! Keşke zamanımı sadece gezip tozmaya harcamasaydım! Keşke örtünseydim ! İşte bu keşkeler bizi perişan ediyordu. Zira bazı keşkelerimiz dünyadaki hatalarımız içindi. Ama bu keşkelerimiz ahiret hayatına yönelik hatalarımız içindi. Geçen gün birini getirdiler. Çok kalabalık vardı. Ama yukarıdakilerin sesi bize geliyordu. Herkes kendi arasında fısıldayarak konuşuyordu. Kimse duymuyor zannediyorlardı. Ama biz duyuyorduk. Adamı gömmeye gelmişlerdi. Fakat onun gıybetini yapıyorlardı. Yok bana borç vermedi. Bak öldün. Parayı mezara mı götürdün? Öbürü şöyle diyordu. Şimdi malını herkes yiyecek. Öbürü başka bir şey diyordu. Güya bunlar eş dost akrabalarıydı. Aslında bu konuşmalar her cenazede oluyordu. Yıllarca yüzünüze gülenler, dostunuz, akrabanız mezarlığa gelince sizi çekiştirecekler haberiniz olsun! Geçen gün doğumda ölen bir kadın gelmişti. Herkes ağlıyordu. Kadın da ağlıyordu. Herkes Ufak bebeğe ağlıyordu. Kadın ise kendi haline ağlıyordu. Zira buraya hiçbir hazırlık yapmadan gelmişti. Geride ağlayacak bir şeyi yoktu. Kendi haline ağlamaktan başka... Ben yüz yıldır buradayım. Çok ölü gördüm. Sahipsiz, kimsesiz diye bir adam getirdiler. Bir hoca bir de mezar kazıcıları vardı. Adam evliya çıktı. Kabri cennet bahçesi olmuştu. Melekler ona eşlik ediyordu... Ama bir adam da geldi. Mezarlık tıka basa doluydu. İğne atsan düşmezdi. Ne dualar ettiler, ne telkinler verdiler. Ağlayanlar, sızlayanlar... Üzerine saatlerce Kur'an okundu. Hepsi akşam olmadan gitti. Ama adamın çığlıkları tüm mezarlığı inletiyordu. Öyle azap çekiyordu hayvanlar bile ürkmüştü... Adamın arkasında o kadar kalabalık vardı ama kabirde işine yarayacak iki tane salih ameli yokmuş... Hep kuru kalabalıkmış arkasındakiler. Okunan Kur'anlar da işe yaramadı. Zaten ameli, salih olmayana Kur'an da fayda vermiyormuş. Bunu da buraya gelince anladık... Üzerine onlarca hatim okunmuş adamlar gördük. Hepsi azapta.. Ey diriler! Buralar karanlık ve soğuk! Hepiniz eninde sonunda buraya geleceksiniz. Hiç ölmeyeceğini zannedenlerin yurdudur burası... İnanın sizin sahip olmak için kavga ettiğiniz o kadar fuzuli şeyler var ki, burada hepimizin pişmanlığı o şeyler! Mal biriktirip yiyemeden ölenler burada. Cimrilik yapıp malını esirgeyenler burada. Hayırsız evlatları için gece gündüz çalışan, gurbetlerde soğuk odalarda kalanlar burada... Burası mezarlık değil, burası pişmanlıklar diyarıdır... Burada ilk geldiğimizde malımızı nereden kazandığımızı sordular. Nereye harcadığımızı sordular. Gençliğimizde ne yaptığımızı sordular. Namazdan sordular. Zenginlere malından soruyorlardı. Herkese dünyadaki durumlarını sordular... Herkesin hesabı günden güne değişiyordu. Aylarca hesabı bitmeyen vardı. Birkaç günde hesabı biten vardı... Buraya diriler çok gelmez. Aslında gelmelerini isteriz. Biz de onları görünce teselli oluyoruz. Bazıları çok şanslı. Her hafta geleni var. Onun adına hayır hasenat yapıyorlar. O da burada rahat ediyor. Keşke malımızla kalıcı işler yapsaydık diyoruz. Bir okul, bir yol, bir sağlık ocağı, bir kütüphane, bir mescit, bir aşevi... Bunları yapanların amel defteri yazılmaya devam ediyor. Hem de yüz yıl önce ölen birinin amel defteri daha kapanmamıştı burada... Ama bazıları da var ki, ölür ölmez amel defteri kapanıyordu. Arkasından bir iyilik gelmiyordu. Ne hayırlı evlat bırakmış ne kalıcı ameller yapmış ne faydalı bir ilim, bilim bırakmıştı... Hepimizin pişman olduğu işler yapıyorsunuz. Öleceğinizi bildiğiniz halde ölmeyecekmiş gibi ya da randevu ile ölecekmiş gibi yaşıyorsunuz... Burada sevgilisine kavuşamadan ölenler var. Babasını göremeden ölenler var. Çocuğuna sarılamadan ölen kadınlar var. Düğün gecesini göremeden ölenler var. İbadet ederken ölenler var. Günah işlerken ölenler var...Namaza başlarım deyip de başlayamadan ölenler var... Ben şimdiye kadar planlı ölen kimse görmedim... Hepimiz hatalarımızı düzeltmek için dönmek istiyoruz. Ama düzeltmek istediğimiz hatalarımız, sizin hayatınızın vazgeçilmezi olmuş... Burada anlatılacak çok şey var. Nice hikayeler var. Nice gözyaşı dökeceğiniz olaylar var. Ama size son nasihatim şu olsun: Buradan dönüş yok. Oradan güzel işler yapmaya bakın. Paranız da itibarınız da unvanınız da aileniz de dünyada kalacaktır. İbadetinizi aksatmayın. Kimseye de haksızlık etmeyin, kimsenin hakkını yemeyin. Hakkı yenilen burada rahat içinde. Hak yiyenler ise azap içinde! Bu arada, ölmüş olan bir yakınınız için bir iyilik yapın. Belki kapanmış olan amel defterini yeniden açarsınız... Allah Teala vefat etmiş cümle geçmişlerimize rahmet eylesin! Âmin Murat Padak
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konu Sahibi nurşen35 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Gündem Korona Aşısı | Gündem/ Manşetler | Esma_Nur | 6 | 1496 | 10 Aralık 2020 12:20 |
DHBT Muhteşem Özetler | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | nurşen35 | 4 | 2271 | 08 Aralık 2020 18:40 |
Kıssaları Hayatımıza Taşıyalım | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | nurşen35 | 1 | 979 | 08 Aralık 2020 17:46 |
TENKİD | Serbest Kürsü | nurşen35 | 0 | 865 | 08 Aralık 2020 12:44 |
Vitir Namazını Niye Kılıyoruz Biliyor musunuz... | Namaz-Abdest-Teyemmüm | nurşen35 | 0 | 998 | 04 Aralık 2020 13:56 |
19 Şubat 2022, 11:27 | Mesaj No:2 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
Dostlarım, Dün, oldukça yağmurlu, Mezarlık çamurluydu, Özür dilerim... Hastalığım amansız, Ölümüm; size göre Erken ve zamansızdı. Kara haber Tez yayıldı.. Aldınız. Cami avlusuna, koşup geldiniz, Son bir görev bildiniz... Kiminiz, Namaz vaktini, iple çektiniz. Acele işiniz vardı, gidecektiniz. Kiminiz, Kaçamak tebessümle, Hasretler giderdiniz; ''Bir araya gelmek için, Ölümler mi gerekirdi?'' Dediniz... O soğuk sandığınız, Musalla taşında ben; Üşüyüp titremeden, Sımsıcak yatıyordum... Hepinize bakıyor, Aklınızdan geçenleri, Birer birer okuyordum... Kiminize göre ben; Güya bir melekmişim. Kiminize göre de; Dürüst bir salakmışım... Oysa.. Siz, ölüleri, Hiçbir şey duymaz sanır, Bir kadavra tanırdınız. Aklınızdan geçenleri söylesem; Utanırdınız... Sözlerimi; Nankörlüğe vermeyin. Namaz vakti, hepiniz; Oldukça naziktiniz.. İmam beni sorunca: ''İyi biliriz'' dediniz. Beni mahçup ettiniz... Bana çiçek gönderen, Vefâkar can dostlarım; Cemil, Şükrü ve Ahmet, Bu ne zahmet efendim, Bu ne zahmet... Ya.. arkadaşım Sadi; Yarım kalan işime, Ve dul kalan eşime, Göz koyan âdi !.. Sabırsızlanmayın, Nefâset Hanım. İşte sıra, size geldi a canım. Hani var ya.. O ilk gece, Toplanmıştık ailece, Bir şeyler soruyordu, Gözlerin hece hece.. Oysa ben, o bakışın, Üstünde hiç durmamış, Kötüye yormamıştım.. Şimdi anladım ki; Resmen ihânet... Kocan; Ağır aksak amma, İyi adam Nefâset. Ne olur.. Sen de onu, Birazcık idare et. 'Dünya düzeni' böyle, Kocana selâm söyle... Sayın, belediye başkanım, Çocukluk arkadaşım; Sarı Seyfettin. Cenazeme şeref verdin, Hoşgeldin... Şu son yıllarda senin, Tapudaki sicillerin, Kabardıkça kabarmış; Üç apartman, Altı yazlık, Yedi dükkan, Rahmetli babandan, Miras kalmıştı... Bak.. Sevgili dostum Sarı Seyfettin, Bu türlü masalları, Burada anlatan çok.. Ama, hiç dinleyen yok.. Hani.. Bir sözün vardı: ''Su akarken, küp dolsun.'' Dolsun ama.. Seyfettin, Buralarda küp müp yok, Haberin olsun !.. Hazır, yeri gelmişken; Şu senin Eşref'in de, Kulağını çekiver... ''Geçim sıkıntısı'' deyip, Daldı rüşvete; Kan kusturdu millete... Bu yollardan kaçınsın, Maaşıyla geçinsin. Ne gerek var, bu kadar, Mala, mülke, servete ? Allah, zevâl vermesin, Hükümete, devlete... ....................................... Gazeteci meslektaşım, Ve kader arkadaşım, Donkişot Osman. Sana ne, elâlemin, Üç keçi, beş koyunu? Üç yıl mapusta yattın, Ölçmedin mi boyunu? Sürdürme şu oyunu.. ....................................... Biricik oğlum Celâl; Cenazede, Bayramlık lacivertleri giydin, Sanki..Bir şeyleri kutlar gibiydin.. Çok içmiştin, Sarhoştun. Mezar dönüşü hemen, Komisyoncuya koştun. ''Ölüm hak, miras helâl'' Acelen neydi Celâl ? O, mâsum kalbinde sen, Ne sırlar saklarmışsın. Meğerse, yıllar yılı, Ölmemi beklermişsin... Güzel kızım Muallâ, Görümcene dikkat et Kendini kolla... Onu, pek görüştürme Kocan Şenol'la... Ama.. Kaynanan temiz; İyi kalpli bir kadın. Ah!.. Şu senin inadın !.. Ne olur, ara sıra, Birazcık alla pulla. Bilirim.. Sen gitmezsin Bari, kocanı yolla... Bu mektupta adını, Anmadığım dostlarım. Sahte gözyaşlarına, Kanmadığım dostlarım.. Hepiniz birer yumak, Açmakla bitmez. Sizleri yazmaya Kitaplar yetmez... ..................................... Bu dünya böyle döndü, Yine böyle dönecek, Nefes borcu çaresiz, Ölümle ödenecek... Mal, mülk, şöhret, ganimet, Sanmayın, gerçek nimet... Görüyorum ki,hepsi; İnsana eziyetmiş... Meğer, yaşamak diyet, Ölmekse, hürriyetmiş... Cengiz Numanoğlu (1987)
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
mektup | cennetgülü | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 1 | 09 Ekim 2023 19:41 |
Öylesine Bir Mektup | Efecan71 | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 07 Kasım 2013 20:09 |
O Mektup...... | Esma_Nur | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 20 Ağustos 2013 20:19 |
Efendime mektup | akgün | Hz.Muhammed(s.a.v) | 3 | 19 Kasım 2008 20:49 |
Efendim(s.a.v.)'den Mektup | iklimya | Hz.Muhammed(s.a.v) | 4 | 23 Temmuz 2008 18:25 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|