|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Uraldan,Açılış Tarihi: 12 Temmuz 2008 (18:37), Konuya Son Cevap : 24 Mayıs 2009 (11:40). Konuya 3 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Temmuz 2008, 18:37 | Mesaj No:1 |
Rıfat ARAZ - Dinî-Tasavvufî Şiirler Rıfat ARAZ - Dinî-Tasavvufî Şiirler İRFÂNA DÜŞTÜM Ma’nâ âleminde, vefâ yolunda; Aşk ile elendim bir cana düştüm!.. Gönül vecde geldi cezbe hâlında; Derdime gül bastım, dermâna düştüm!.. Gurbet, gam bendini bende mi kurdu?.. Mevlâ’m emaneti sırtıma vurdu!.. Her katrem ‘hû’ dedi, duruldu, durdu; Kaynadım, çağladım devrâna düştüm!.. Duydum can özümde ney’in zârını; Özünden ayrılmış buldum varını!.. Başımda gördükçe nefsin dârını; Ölmeden hesaba, mizâna düştüm!.. Ömrüm, kula döndü bir hak uğruna; Hasret odu düştü gülün bağrına!.. Girdim ibret ile âlem seyrine; Hayretten süzüldüm, hayrana düştüm!.. Ey gönül, dost için yüzümüz var mı? İhlâs ocağında, közümüz var mı?.. Bu sesler, ahenkler özge diyâr mı? Bir aşkın elinden mestâne düştüm!.. Takvâyla inceldi bu içli sözüm; Edep dergâhında, tutuştu közüm!.. Bir zikrin nûruna kandıkça özüm; Sınandım irfandan, irfana düştüm!.. TÖVBEKÂR OLDUM Yâ Rab bu aşk bende, benimle her an; Aşk ile can buldum, canda var oldum!.. Bu zorlu nefsime neyledi zaman?.. Bazen kışa döndüm, kâh bahar oldum!.. Tevhîdin nûruyla, var ettin canı; Ufkuna nakşettin eşsiz fermânı!.. Tedbirden, takdire dönen her sonu; Tefekkür ettikçe tövbekâr oldum!.. Kader levhâsında, ince bir sır var; Bir ömre sığmadı, aşk denen esrâr!.. Âlemi sardıkça bu derin efkâr; Yanmış ney misâli, âh u zâr oldum!.. Ezelden ebede bu şevk, bu heves; Firdevs’den, Mevâ’dan, Naim’den bir ses!.. Kutsal emanete yüklü her nefes; Dal, budak saldıkça, lalezâr oldum!.. Hüzün tezgâhında, süsledin gülü; Yardın, pâk eyledin mümin gönülü! Sebepler içinde her tevekkülü; Sezdikçe hem gizli, aşikâr oldum!.. Yâ Rab yakın sensin, ben benden uzak; İçimde, iç içe binlerce tuzak!.. Ey gönül geç nefsi, benliği bırak; Kim demiş âlemde bahtiyâr oldum?!.. VUSLAT DEDİ Yâ Rab kulum, geldim sana; Aşk yazıldı bu fermâna!.. Bir çilede yana yana; ‘Sabır’ dedi, oldu gönül!.. Nasıl diner bu dert, bu gam? Hüznüm artar her bir akşam!.. Sekiz cennet, makam makam; ‘Umut’ dedi, doldu gönül!.. Nefsim arza atmış ağı; Sökülmez mi hırsın bağı?.. Bu gurbetin, hasret çağı; ‘Biter’ dedi, daldı gönül!.. Ten, aşk ile mâ’rifette; Can neylesin hakikatte!.. Bir ilahî adalette, ‘Hesap’ dedi, soldu gönül!.. Hakk’tan aldı, halka verdi; Nefsi, yerden yere serdi!.. Şükür, gizli sırra erdi; ‘Hikmet’ dedi, bildi gönül!.. Budur ömrün ayı, yılı; Yüküm nerde, neyle dolu?.. Tefekkürde bulup yolu; ‘Vuslât’ dedi, güldü gönül!.. BİLMEM Aşkın ile bir hoş oldum; İlki bilmem, sonu bilmem!.. Neye baksam, seni buldum; Yönü bilmem, yanı bilmem!.. Her hâl ile yandı yürek; Dağ yükümde bin bir emek!.. Ömür bir çark, zaman elek; Ten öğünür, canı bilmem!.. Safta döndü, doldu gönül; Müptelâdır güle bülbül!.. Budur, böyle erkân, usûl; Sevgimiz var, kini bilmem!.. Yâ Rab, sende her kararım; Gönül arar, ben ararım!.. Ötede mi ilkbaharım?.. Dünü bilmem, günü bilmem!.. Tâ ezelden bu hâldayım; Sana gelen bir yoldayım!.. Bir bîçâre akıldayım; Malı, mülkü, şanı bilmem!.. Menzil menzil, kubbe kubbe, Sebep, bağlı bir sebebe! Ne sevdâdır iner kalbe; Unuttum ben, beni bilmem!.. İNCİNSEN DE İNCİTME SEN… Gönül, yüz dön kin gütmekten; İncinsen de incitme sen!.. Dost bîzârdır incitmekten; İncinsen de incitme sen!.. Nûr nefesin aşk dolanda, Gülün yanmaz od alanda!.. Sözün başa dert olanda; İncinsen de incitme sen!.. Can olur mu candan ırak? Geç ağyârı, sen sana bak!.. O yan çıkan nefsi bırak; İncinsen de incitme sen!.. Sen ki terki terk eyledin; Günü dünden berk eyledin!.. Tâ elestte ne söyledin?.. İncinsen de incitme sen!.. Sendedir arz, arş-ı a’lâ; Böyle yazmış Kadir Mevlâ!.. Bir hikmettir bu dert, belâ; İncinsen de incitme sen!.. Ma’rifettir hakkı yaymak; Hatır almak, hatır saymak!.. Sana düşmez gönül koymak; İncinsen de incitme sen!.. VUSLÂT YAKARIŞLARI Yâ Rab, bir aşk verdin bana; Yanıp durdum Sen’den yana!.. Canı kurban dedim Sana; Rahîm Sen’sin, rahmet Sen’in!.. Ezel ebet devletin var; Her zerrede, kudretin var!.. Ne tükenmez servetin var; Rezzâk Sen’sin, nimet Sen’in!.. Benden yakın oldun bana; Hangi yüzle dönem Sana?!.. Akıl yetmez bu devrâna; Kâdir Sen’sin, kudret Sen’in!.. Gelen gider, giden gelmez; Can Sen’indir bu can ölmez!.. Onca sırrı çözen olmaz; Hakîm Sen’sin, hikmet Sen’in!.. Şükrü bulduk varlık ile; Sabrı gördük darlık ile!.. Edep derdik erlik ile; Rahmân Sen’sin, izzet Sen’in!.. Kalp, adınla Sen’i okur; Okudukça bir aşk dokur!.. Elimdedir verdiğin nûr; Samed Sen’sin, himmet Sen’in!.. GÜLDÜR ÖLÜM Gönül ile gül çağında; Gonca tutmuş daldır ölüm!.. Kevser akan dost bağında; Dosta açan güldür ölüm!. Can neylesin haset, gurur? Aşkla erir cümle kusur!.. Kul olana sonsuz huzur; Olmayana zûldür ölüm!. Bir umuttur arş burcunda; Her soluğun, baş ucunda!.. İhrâm giymiş nûr içinde; Hâlden doğan hâldir ölüm!.. Hani dünya benim diyen; Taht devirip, taçlar giyen?.. Bazen gizli, bazen ayan; Bir esrârlı yoldur ölüm!.. Gâh sevinçtir, gâh da hüzün; Bir dost için bayram, düğün!.. Gafillere, zorlu bir gün; Alev alev seldir ölüm!.. Ömür işler ölüm bilen; Ölüm arar ömür bulan!.. Her bir nefsi sorup gelen; Gündür, aydır, yıldır ölüm!.. GÖNÜL YAKARIŞLARI Aşkınla kaynadım aşkınla taştım; Bu aşkla duruldum, bu aşkta şaştım!.. Yâ Rab, aciz kulum kapına düştüm; Himmet ver, hikmet ver, necat ver bana!.. Takva libâsında elem var, kan var; Hasreti aşk kokan bir sıcak can var!.. Edeple kıvrandı inceldi efkâr; İdrâk ver, iz’ân ver, gayret ver bana!.. Bende niyet, amel, bende zarar, kâr. Bendedir gittiğim o sonsuz diyâr!.. Nefsimi okşayan riyâdan kurtar; İhlâs ver, nusret ver, fırsat ver bana!.. Her mâsum duygumu sarmış bir acı; Bîçâre derdimin sensin ilâcı!.. Kerem et içimde dinsin bu sancı; İrfân ver, ihsân ver, rahmet ver bana!. Lütfunla ben seni seninle bildim; Sana secde ettim, sana eğildim!.. Asrın çarmıhına böyle gerildim!.. Sabır ver, sebat ver, takat ver bana!.. Yâ Rab, bir sevdâ ver hep seni anan; Tevhît ocağında yandıkça yanan!.. Bir âb-ı hayattan sonsuza kanan; Nimet ver, ecir ver, vuslât ver bana!.. | |
Konu Sahibi Uraldan 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Rıfat ARAZ - Dinî-Tasavvufî Şiirler | Şiirler ve Şairler | _bülbül_ | 3 | 2324 | 12 Temmuz 2008 18:37 |
Seni andım Efendim..* | Hz.Muhammed(s.a.v) | Uraldan | 0 | 1546 | 17Haziran 2008 00:43 |
12 Temmuz 2008, 22:14 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Rıfat ARAZ - Dinî-Tasavvufî Şiirler
Bunların bir kısmını Mehmet Emin Ay dan dinledim diye anımsıyorum. Allah razı olsun.. |
23 Mayıs 2009, 22:50 | Mesaj No:3 |
NÂ'T...(Rıfat ARAZ)
NA’T I Derin isyânlar sinmiş çöllerin rüzgârına; Yağmalanmış edebin, erdemin son kervanı!.. Bir can; nasıl yüklenir, nasıl taşır yarına, Ömrün boş ellerinde taşa dönmüş zamanı?!... Kaç devrin fırtınası bitmeyen zorlu çile; İhtiras ateşinde putlaşmış nice yurtlar!.. Kumları yakan âha, dayanmaz dağlar bile; Hubel’in taş kalbinde, kan kesilmiş umutlar!.. Kurumuş adaletin dalları yaprak yaprak; Ezelî bir sevdânın kışa dönmüş yazında!.. Boz bulanık duygular; vefâ renginden uzak, Titrer kızgın çöllerin dinmeyen ayazında!.. Bir ibret sırrı iner ebabil kanadından; Sarılır yedi gökle âlemlerin merkezi!.. Tâ Adem’den bu yana, sekiz cennet katından; Tevhîdin nûru sızar, Mâhşer’e yansır izi!.. II Halil’in gül duâsı, Mesih’in müjde gülü; Hilkâtin süt buharı yârına yükseliyor!.. Yoğurmuş, şekil vermiş, renk vermiş kudret eli; Bu ne güldür, kokusu, ötelerden geliyor!?. III Bir bir döşendi âlem yerde, göklerde şölen; Seherin al ufkunda söker hakîkat nûru!.. Çöktü Kisra Sarayı, Sâve’ de durdu düzen; Melekler tebşîr eder arza dolan huzuru!.. Özlemin güzel huyu; nûr içinde yanan nûr; Hikmetin tecellisi irfâna düştü gönül!.. Bir kavrulmuş sinede, çölü yeşerten yağmur; Hıra’nın halvetinden, devrâna düştü gönül!.. “Oku !” Allah adıyla, “Oku !”, “Oku!” Ey Resûl!.. Mübârek bir gecede ilk vahiy, ilk liyâkat… Vahdete giden yolda can buldu erkân, usûl; Gönül gözünde döndü, doldu, koca kâinat!.. Mi’râç’ta derdiğin gül, ezelî maksûdun mu?! İdrâki aşıp giden o imânla uyandım!.. Âs’manı oyan sada, Bilâl’ın, Davût’un mu?.. Yâsir’ le, Sümeyye’ yle dağlandım, ben de yandım!.. IV Gözleri perdeleyen bir avuç kum sesinde; Hicretin, umut yüklü o derin hüznü mü var?!.. Güvercin yuva yapmış bir bahar nefesinde; Bir örümcek ağında, kıvranır koca inkâr!.. V Yesrib, cehdin gözyaşı, vefânın vuslât yeri; Bir demet secde gülü halkalanmış sımsıcak!.. Kaynaşmış aynı safta yerle göğün erleri; Bedir, ilk kutlu sefer; Bedir, arşa sığınak!.. Uhut’ta gül kanamış, gül dalında yanan var; Gül matemi karışmış göklerden gelen âha!.. Hâlâ gül şerbetinden âb-ı hayat kanan var; Gül hüznü kalkan mıdır, o en büyük günâha?!.. Hendek’te dökülen ter, eğerken kubbeleri; Bir bir söker taşları kalplere inen yağmur!.. Nabızlardan silinir gafletin darbeleri; Yazılır, âyet âyet, can özüne sinen nûr!.. Kim koydu aşk odunu bu yüreğin harcına; Şevk onda, âhenk onda, ondadır gül umudu?!.. Hayber’ de Hamd sancağı dikildi can burcuna; Kapladı yerle göğü sonsuz rahmet bulutu!.. Billûr parmaklarından hayretle kandı Ensar; Muhâcir sende tuttu bir ömrün hesâbını!.. Kâ’be’nin yüreğine, işledin damar damar; Okudun Hakk nûrunda, bir gönül kitabını!.. VI Kaderin hâs bağında, menzilim cana düştü; Kapıldım vecd içinde o gülün ruhsârına!.. Sevdâmız gül bezendi, bugüne, düne düştü; Sabânın nefesinde bir yol buldum yarına!.. VII Ey âlem-i ervâhta varlığı saran İsmet; Ufuklarda kızarır gül açar nice mü’min!.. Sırtındaki o hassas, o en ince emanet; Yerden, göklerden ağır, yâ Muhammed, yâ Emin!.. O dal, o kul mührüne, nasıl durdu, dayandı? Erenler arşta buldu, bu aşkın cevherini!.. Suya hasret sahrâda; kananlar, yine yandı, Marifet çeşmesinin çağlayan iksirini!.. Süsledin her emeli sevginle desen desen; Şefâat pınarından Kevser sundun her cana!.. Yarıldı ayın bağrı, yıkıldı köhne düzen; Mucize kaynağından gül damıttın dört yana!... Bu tutuşmuş ocakta kızarmış kor gibiyim. Hangi candır dokunan merhâmet tezgâhında?!.. Pervaneyim çevrende, çözülmez sır gibiyim; Yer, gök ehli şevk ile döner kıblegâhında!.. Yâ Hatemü’l Enbiyâ, iki cihân serdârı; Her sesin, her sözünde varlığın esrârı var!.. Ey âlemin ışığı, secdenin son baharı; Tuttuğum gül dalında, güllerin ebrârı var!.. İnce bir âhenk midir çölde siyah bir çiçek?! Takvâ peteklerini doldurdun kubbe kubbe!.. Tefekkür doruğunda hayat bulan her dilek; Ya sabrın göz yaşıdır, ya da içli bir tövbe!.. Nefsinde kan olur mu bu güle bend olanın?!.. Canında can kalır mı, can deyip, can bulanın?!.. Ey özü sultan olan, bir sultana baş eğen; Ey başı yerde iken gönlüyle arşa değen!.. Ey Allah’ın Habib’i, âlemin özü ey can; Senin aşkınla döner, aşkınla yanan cihân!.. RIFAT ARAZ | |
24 Mayıs 2009, 11:40 | Mesaj No:4 | |
RE: NÂ'T...(Rıfat ARAZ) Alıntı:
Allah O sultandan ayırmasın.......Mevla razı olsun........ | ||
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İşte Böyle Aziz'im - Rıfat Ilgaz | İslam_Güneşi | Şiirler ve Şairler | 0 | 24 Temmuz 2015 13:28 |
Geç Aziz'im Geç - Rıfat Ilgaz | İslam_Güneşi | Şiirler ve Şairler | 0 | 24 Temmuz 2015 13:15 |
75.Haftanın Misafiri Araz | Yitiksevda | Hafta'nın Misafiri | 10 | 06 Temmuz 2010 22:47 |
Bazı ayetlerin tasavvufi tefsiri | Hazan Mevsimi | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 28 Aralık 2009 00:04 |
tasavvufi kıssa lar | Emekdar Üye | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 3 | 19 Temmuz 2008 13:02 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|