|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Minam,Açılış Tarihi: 20 Ekim 2008 (21:18), Konuya Son Cevap : 12 Ekim 2016 (19:10). Konuya 3 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
20 Ekim 2008, 21:18 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 2893 Üyelik T.:
03 Ağustos 2008 | Yalnızlık /medineweb Yalnızlık /medineweb Yalnızlık bir kaçıştır çoğu insan için hayatın cilvelerinden,darbelerinden,getirdiklerinden ya da gördüklerinden. Bir kapanıştır kendi içine...Tüm bağlantıları koparmaktır etrafındakilerle...Susmaktır...Acı çekmemek için konuşmamaktır.Böylece çoğalacağını zanneder insan kendi içinde,kulağını yaşamın seslerine tıkayarak.Ondan uzaklaşarak hiç tökezlemeyeceğini,yolunu kaybetmeyeceğini,hiç incinmeyeceğini zanneder.Etrafına bir duvar örerse, tüm acıların,yorgunlukların, savaşların, kavgaların duvarın öbür tarafında kalacağını,asla duvarın üzerinden aşıp bu tarafına geçemeyeceğini zanneder.Yalnızlığa sığınınca içindeki ülkeye kimse el süremeyecek diye sevinir; kalbini kimse kıramayacak, saf duygularını kimse kirletemeyecek… Kış hiç gelmeyecek, yapraklar hiç dökülmeyecek… “Yalnızlık dediğin büyük bir zindan.”diyor halbuki şair. Dört tarafı duvarlarla çevrili, güneş ışıklarının küçük bir delikten içeri girdiği büyük bir zindan…Gökyüzünün mavisine, vapur düdüklerine, martı çığlıklarına, kırlardaki bin bir çeşit çiçeğe hasret kaldığın büyük bir zindan… Kara bir tabut… İçinde boğulduğun engin bir deniz; yaşama kıyısı olmayan… Dar alanda kendinle paslaştığın, kendi içinde kaybolduğun, körleştiğin, nasır tuttuğun çıkmaz bir sokak… Kimisi için bir yaşam tarzı, bir alışkanlık olmuştur yalnızlık. Onsuz güne başlayamaz. Onsuz sokağa çıkamaz. Onsuz yemek yiyemez. Yatağa başını koyunca, onsuz uykuya kendini teslim edemez. Yapamaz da yapamaz… Üşüyünce sırtına aldığı bir hırka, sıkılınca sohbet ettiği bir sırdaş, yorulunca ayaklarını uzattığı bir iskemle, kederlenince başını dayayacağı bir omuz, geçmişten kalan bir ses, bir mektup, bir anı olmuştur onun için yalnızlık. Her gün aynı şeyleri paylaştığın, aynı yemeği yediğin, aynı sokaklarda dolandığın, pişirip pişirip aynı şeyleri önüne koyduğun bir arkadaş… Oysa onlar farkında değildir her gün ağaçların yapraklarını döktüğünün, yılların bir su gibi akıp geçtiğinin, güzelliklerin günden güne yozlaşıp tükendiğinin… Farkında değildir onlar gidenin bir daha geri gelmediğinin, yaşamın bir noktada tıkanıp ölümün yavaş yavaş içildiğinin… Farkında değildir onlar, yaşama gözlerini kapattıklarının, sırtlarını çevirdiklerinin. Farkında değildirler yaşarken öldüklerinin. Sürekli kendini görmek aynalarda, geçmişini aramak kitaplarda, sayfalarda… Yitirmek duygularını bir akşam kızıllığında… Yitik bir ülkenin sokaklarında, tanımadığın insanların arasında, bilmediğin bir şeyi aramak inatla, aynı zamanda umutsuzca… “Yalnızlık insanın kendine mektup yazması Ve dönüp dönüp onu okuması.”diyor şair…Aynı satırlarda kaybolup gitmek belki yüzlerce defa, kimliğini yitirdiğinden habersiz. Issız bir çölde bile, engin bir deniz bulacağını umarak, boşu boşuna çevirmek aynı sitemli, aynı çileli, aynı hüzünlü sayfaları… Zorla, bitmemiş bir cümlenin sonuna koymaya çalışmak bir noktayı…Ve her şey bittiğinde, dönülmez bir noktaya gelindiğinde, üzülmek boşa harcanan yıllara, yitip giden sevgilere… Üzülmek hüzne boyanan günlere, karanlık bir köşede unutulan solmuş güllere, ümitlere… Kimileri,nereye giderse gitsin, nerede olursa olsun, yalnızlığını bir bavul gibi yanında taşır. Her an yazı yazacağı bir defter gibi, iki kelam edeceği bir yoldaş gibi yanında hazır olmalıdır yalnızlığı.Kopamaz yalnızlığından. Onunla eksilir hayattan, ama çıkarıp atamaz onu yüreğinden. Kalabalıkların içinde azaldığını bile bile, bulutların güneşi kapadığını görse dahi, vazgeçemez ondan.Onunla bir anlam kazandığını zanneder hayatın. Birileri onu terk etse de, kimse arayıp sormasa da, evde bekleyen bir yalnızlığı vardır onun. Ağlamak istediğinde, ona sarılıp ağlayabilir. Bundan dolayıdır ki, çok defa yalnızlıkla tek vücut olur insanlar. Bedene can veren, anlam katan bir ruh gibi… Kuru bir dala güzellik katan, yemyeşil bir yaprak gibi… Geceleri pencereden odaya doğan ayın, tüm korkularınızı silip yüreğinizden, başucunuzda şefkat göstererek sabaha kadar beklemesi gibi… İçlerindeki, hayatı ve onu yaşayan insanları yadırgayan gardiyan, bir türlü uyum gösteremez hayatın renklerine. Neye baksa hep acıdır gördüğü. Sonsuz bir karanlıktır hep o asi bakışlarına yerleşen ya da orada hükmeden. Bir başkaldırıştır hayata karşı yalnızlık onun için… Ayrılıklara inat, bir isyandır… Bir volkandır patlamaya hazır… Kaymaya hazır bir yıldızdır… |
Konu Sahibi Minam 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hutbe:İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | nurşen35 | 1 | 2810 | 25 Mart 2014 19:25 |
Hutbe:Asr-ı Saadetten Kardeşlik Örnekleri | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | Minam | 0 | 2105 | 24 Mart 2014 20:03 |
TAVUKLU YILDIZ ŞEHRİYE SALATASI /medineweb mutfağı | Salatalar | mehmet akif2 | 4 | 2405 | 24 Mart 2014 19:40 |
Niyetlerimiz Hâlis Olsun... | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Beytül Ahzan | 1 | 2404 | 12 Mart 2014 21:41 |
Diyanet İlmihali 1. Cilt soru cevap... | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | Mihrinaz | 6 | 7254 | 10 Mart 2014 21:04 |
20 Ekim 2008, 22:45 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 9 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: Yalnızlık Bana yalnızlığın tanımını yapabilir misiniz? Nedir yalnızlık sessizliği delen sizden başka bir sesin olmaması mı yoksa bir gürültünün içindeki kendi sessizliğiniz mi. Yalnızlık nedir sevincinizi paylaşmayı istediğinizde yaşamış olduğunuz hayal kırıklığımı yoksa kederlendiğinizde başınızı dayayabileceğiniz bir omuzun olmaması mı? Soluk alıp verirken aslında yaşamaya çalışırken sizinle beraber atan bir kalbin sesini duyamamak mıdır yalnızlık.Ya da güzel bir manzara karşısında duyduğunuz heyecanı paylaşamamak mı.Öfkelendiğinizde sizi sakinleştirecek bir sesin ya da dokunuşun olmaması mıdır yalnızlık. yalnızlık kadar yalnız kalabilir mi insan? paylaşım için |
21 Ekim 2008, 02:22 | Mesaj No:3 |
Cvp: Yalnızlık Her insan hayatında bir dönemde kaybolduğunu hisseder. Sanki hiç bulunamayacakmış, hep yalnız kalacakmış gibi... Dün gece en sevdiklerim yanımdayken, karanlık bir çukura düştü sanki ruhum. Kayboldum, gereksiz bir melankoli değildi, ya da zamansız bir depresif atak. İşte, odanın ortasında onca sese, kahkahaya, sevgiye rağmen, yapayalnız kalmıştım. Sürüsünden ayrılmış korkak küçük bir serçe gibi, buğulu pencerelerimdeydi tüm imdat çığlıklarım. Önce Kelimelerimi kaybettim, sonra diğerlerinin seslerini. Sadece ben vardım... Kendi sesimle ürktüm sonra, -Madem baş başayız artık, bir soru sorayım sana, rahatlarsın belki, dedi bana o ses. Gülümsedim, şaşırarak, ama deliliğimden medet uman bir rahatlıkla. Ve sordu iç sesim bana: Yalnızlık nedir? Düşündüm, yalnızlık nedir ki; Kalabalığın içinde bir tümsek olmak galiba, kimsenin görmediği, duymadığı, dinlemediği vasıfsız bir tümsek; sadece maddesel bir varlıktan ibaret olmak. Yalnızlık nedir? Dört duvar arasında, sessizce kendine acımak, yardım istemeden, istemek istesen de kimden isteyeceğini bilemeden kalakalmak. Yalnızlık nedir? Evrende emsalsiz hissetmek belki de kendini, hiç kimse sana layık olabilecek kadar iyi gelmediğinde, o kadar iyi olmamayı dilemek. Yalnızlık nedir? Ussal, maddesel, ruhsal anlamda kendinle baş başa kalmak. -Kulağa o kadar da kötü gelmiyor aslında kelimelere döküldüğünde dedi iç sesim. İnsan kendisini sevmesini biliyorsa eğer, o kadar sıkıcı bir arkadaş değildir kendine… -Neden sıkılıyoruz o zaman yalnızlıktan? Hiç birimiz sevmiyor muyuz kendimizi? -Hayır, dedi iç sesim, Belki de birbirini seven her iki insan gibi, bir süre yabancılaşmak istiyor insan çok sevse de kendisini. -Doğru diye geçirdim aklımdan. Sevgisine dokunmak istiyor bazen insan, sevdiğini özlemek istiyor. Belki de bu yüzden insanların bencilliği ve diğer insanlara düşkünlüğü… Aslında biliyoruz ki, her şeyden çok kendimizi seviyoruz. Çevremizdeki kalabalığın bir zaman sonra eriyip yiteceğini ve bir başımıza kalacağımızı biliyoruz. En sevdiğimiz, uğruna ölebileceğimiz insan da olsa yanımızda, o uykuya daldığında kendimizle baş başa kalacağımızı biliyoruz. Bu yüzden, belki de bilmeden herkesten çok kendimizi düşünüyoruz. En sevdiğini kaybetme korkusu aslında acı çekme korkusu değil midir? Ama bir yandan diğerlerine ihtiyaç duyuyoruz. Kendimizden uzaklaşmak için. Kendimizi özleyebilmek için. -Peki dedim, neden korkuyoruz yalnızlıktan, -Belki de korkutucu yanı en sevdiğimizle, yani kendimizle ilgili keşiflerimizdir. Sonra birlikte tekrarladık soruyu, Yalnızlık nedir, bir kara delik gibi anlık mıdır? Veya dipsiz bir sonsuzluk mudur; yok edici mi, yoksa yokluğu düşündürecek kadar sonu belirsiz midir? Yalnızlık neden bazen en büyük lütufken, bazen en büyük eziyettir. Yoksa korkulası yalnızlık, çok sevdiğin kendinle baş başa kaldığında, onun katlanılmayacak birisi olduğunu keşfin midir… | |
12 Ekim 2016, 19:10 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 |
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Yalnızlık | Belgin | Şiirler ve Şairler | 10 | 30Haziran 2024 15:50 |
Hep Kaçtığın Yalnızlık.../medineweb | su damlası | Gönülden Dökülen Nağmeler | 41 | 28Haziran 2024 00:34 |
Bazen Yalnızlık... | enderhafızım | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 8 | 21 Temmuz 2023 16:22 |
yalnızlık... | GÖKCEN_AZRA | Şiirler ve Şairler | 4 | 26 Aralık 2014 23:55 |
Yalnızlık | Mahru | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 02 Aralık 2012 23:47 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|