|
Konu Kimliği: Konu Sahibi z-eynep,Açılış Tarihi: 04 Temmuz 2007 (16:47), Konuya Son Cevap : 14 Ocak 2012 (04:12). Konuya 184 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
17 Eylül 2007, 01:57 | Mesaj No:31 |
RE: tasavvuf hakkında bir soru
bide tüm forum sakini doslara bu beyanla bir şiirin iz düşümünde tefekkür eylemelerini ve bu yazılanların hakikatimize neler katabileceğini yüzleşerek hatırlatırım Yalan olan bu âlemde ne yaptığımızı anlamadan, Nasıl ve niçinlerin bile cevabını düşünemeden, Düşler denizinde düşe bata bir yaşamdır, hayatımız. Hay’dan gelip, Hu’ya gidilen bir seyahattir bu. Böyle diyenlere gülüpte, abdal denilen âlemdir Dairenin çemberinde, dolap beygiri gibi dönülen dönerkende fark edilmeyen yanmalardır tuuli emeller Ne yanmayı, biliriz bu âlemde ne de sönmeyi. Ama bir yangın vardır herkesin gönlünde. Oysa doğmak ve ölmeklik ne demek? Buna bile vakıf olamadıktan sonra, Yaşamak neye yarar hedefi olmayan herkes gibi, herlikte feri sönmüş bir gönülle, erliğe, soyunmak Adam olmak, erliğe soyunmak mı acep, Yoksa er kişi niyetine Kılınırken duyulan o “er” komutunun, İş işten geçtiğini, ölene değilde henüz Gözü açık olan dirilere bir mesaj gibi sunuluşumu gerçek?- Aslında, açık gözle kapalı göz arasındaki nüans farkı, O farkı fark edememenin sancısıdır gönlümüzdeki, herhal. Aslında bu sancı gönlümüzü burarken, Biz hala mali hülya hayalleri kurmakta değilmiyiz? Şu an bir düşünün nerdesiniz, Neylesiniz ne yapmaktasınız Ya ben, Ah nefsim niçin bu kadar asisin, Asiliğin hükmünü sürdürürken beden sperlerinde, Sana ram olunan bir ömrün Heder oluşunu seyretmekten başka ne yapabildim ki? Özünde ve sözünde dimdik bir irşat edenle Birlikte olamadın ve bilemedin levvamenin kirizlerini gönlünde! Levm, bir isyandı, belki bir baş kaldırmaydı, Bir itiraftı gerçeğe, Bir tevbe, bir tezkiye, bir gözyaşıydı zahir. Ruha pranga vurulmuş esarete müptela Ve insan bu müptelalığa rağmen zindanda. Hatta gün ve gecelerini bilmeden yaşayan, Sonrada bir merhamet elinin sımsıcak güveninde, Açılan kapılardan gün yüzüne, yani hürlüğe azad edilen. İşte bu karmakarışık fikirlerin fırtınalarının dinipte, Asude bir latif denizin durgunluğuna yansıyan güneşle mülhime sahillerinde rıza merhametinde, Saf ve duru kumlar üzerinde, Rahman güneşinin şualarında şifa bulmak Ne kadarda güzel olurdu. O ıssız, bakir ve temiz sahillerin gönül korsanları, Denizlerin amazonları mesabesinde bir su perisi Veya denizkızı gibi masum ilhamları, Şehvet kanıyla kara kâbuslara dönüştürürken, Hürlüğe hasret hayatını Hz. İnsan olarak Bu sahilin ötesine götürüp, Rahmet padişahına Emanet sunması gerekirken insanın; Bilemeden ve bulamadan İlimden yoksun olarak yakalananlar, O saf gönlerini ve o saf denizin, o saf kumlarında, O saf demde mülhimenin hilesinde heder eylerler ki; O zamanda “ah mürşit, vah mürşit” diye inlerler... İnlerler. Lakin iş işin içinde hiç olmuştur gayri. İşi, işin seyrinde ilmedenler, Sabrın çile tezgâhında tevekkül ipini dokurlarda... Gönüllerinde “Rabbi zidni ilma” okurlar. Ve dalarlar hikmet denizinin sularına, Varırlar sevgilinin diyarına. Bir rüzgâr eserki, cennet kokularıyla. Selam sukünetinde sunulur, Can kâselerle, kâfur şerbetleri. Göz, görebildiğine mest olur, Gönül ferahın afi tabında itminana erer. Bir fitnei ahu gözlerinde ceylan. Ve o ceylan bakışlarla okunu gönderir ki, Ne devran kalır, nede seyran. İtminan, isyan-ı şiddete döner Emredici nefsin hırsında yücelerin ihtişamından, Aczi yetin en alt derecelerine, inerek Bir anda yine bel hum adal olabilir. İşte o zaman, bütün geçen zaman, Bütün emanetler, bütün gayretler heba olur. Ve bir ömrün sağından gelen sadalar sukut eder Ve başlar şimalin cinnet anarşisinin ceberut cengi. Ne oldum” demeden, “ne olacam” diyenlerin Gönül tokluğunu oluşturan tezkiye, İmdat eylemezse vay ki vay “ Ben neymişim” diyenlere. Allame ve hazerfen sahibi, Ve sahib-i zemin, sahib-i zaman Ve bed-i zamanlıkla ünlenipte, Hocalıkta koca olamadan, İlmin hevasından kemal bulamadan, Rahmet sahilindeki, rıza koyuna ulaşalabilirmi acep insan? Bir nida hitabı gelir gönül kavuzlarından Ve ancak gönül kulaklarından dinleyen algılayabilir. Nice büyük, büyük âlim, bu haliyle yok oldu. Onların bu büyüklüğü sorsanıza ne oldu? Tövbenin tezkiyesi, teslimiyetin tebessümünde Mecal ver ipte kullara, Ol raziyenin koynunda Kucaklarsa kişi, rahmet damlalarını... O rahmet damlalarının nefs kabuğunda Ruh istiridyelerinin incilerini Nasıl büyüttüğünü, Bir damla rahmetin katresinde Bir âlem can bulduğunu, Selamın saf rengini nurun şuasında Şafak bakireliğinde bilenler, Şükrün rıza beratında tebrik edilip, Şefaat-ı Resul adına onanırlar ki, Artık raziyede rızaya teslim bir bilge olupta, Muhabbet sarayına Muhammed’i konuk olarak, Davete hak kazanır. Ve böylece, merziye sarayına girmenin bedeli, Mersiye okumaktır. Muhabbetin “bela” sırrını aşk ederek, Muhatabı hazzetmek ve hasretmektir aşka. Âşık gönlün o tertemiz vadilerinden akan, Hasret sularının şırıltılarında Coşkulu bir sayha ile davudi bir ritmin eşliğinde Okurken mersiyesini, ruh, Rızkın bin bir lezzetini tatmanın saflığında, Adeta Rezzak’a şükrünü hammdin binbir ismiyle İfade ederki, ol dem Vuslat ve Vedud tecellisi istila eder varlık âlemini. Kulluk, amel ve beden, aşk, sabır Ve vuslat birbirine karışıp, mürekkep olurlar. Ve o mürekkep olur ki, her bir ağza Bir olur ve dil O’nu söyler, Kulak O’nu işitir, göz O’nu görür, Beden O’na gider. Tasa, tevbenin sabrı ile akrabalığını bilip, utanır söylemekten, üzüntüsünü, zulmün ramında bilip,tevbeye sarılır ve susar. Huzur gözlerinde tatlı bir hazla ulu divanın kıyısında rahmetlerini görüp, razı olarak rıza tespihlerine gark olur. Ve kul, ezel ve ebedin zahiri ve batınında, Hayrında O Hu’da oluşuna ayn-el haz ile ilm-el haz, hakk-al haz nidasıyla Bir tadil-i hal eylerki, Artık makam, mevki, merzuklukta Saf bir gönül suretinin, siretindeki Vedud-i şualar nur-u muhabbette sinleşerek, Saf bir gönül, saf bir beden, saf bir kul eyler insanı, O zamanda ben, sen yoktur, yalnız O vardır. Yani Huvellahu ehad dır o, huvellahu la ilahe illallah, huuu Muhammedun Resulullah. Ezel zaman anı, anla dem bu an. Özler Onu özler, sözler Onu söyler, Gözler Onu gözler, sesler Ona sesler, Onsuz bu âlem sonsuz, sonsuz sen olmasanda, Senle bu âlem müzeyyen. Âlem Allah’ın lutfu kullarına, kullar ihsanı kollar, Kollar semaya kalkar, diller Ona yakarır, Sema ile sena sevgiyle selam olup, Sunarlar kulluk sevdasını sevgiliye. Sudan sudur eden varlık, Mürekkebin karmakarışıklığından eğer arıtabilirse kendini, suskunluğunu sabahında bilir saflığının fendini. Nazar eyleyen Hak’tır, Ömür bir ihsandır ki, kul olana bilmemek ahlaklaşmamaktır. Bilmek istersen eğer, bil, bul bilge birini, Birliğe ermek başlamaktır. Besmeleyle başla, Öğrenenle öğreten övülmeye namzettir. İlim tahsil eylemeyene hayat, hayırsız zahmettir. Talip ol, talep et ki, matluba eresin! Bilmek, cahillik ile irad ederse eğer, Bu sözü sona erdir, sözlerse talibe değer. Harf ateşi, cümleyi yakıpta kor eyledi, Söylemeyi O murad eyleyip, lakin yine dil söyledi. Her kimki bu sözlere gönülden “beli” derse, Ezelde hal böyleydi, şimdide kal böyleydi. Ya Rab! Hamdimizki hamdine tab eyleriz, Naat-ı şiirler ile yâre selam söyleriz, Şu yalan dünyamız yazgısı devamına Dostlara bu geceden bir kez daha Merhaba deriz ve emaneti peyleriz. varıdatı sır yani GÖNÜL DOSTU | |
17 Eylül 2007, 11:44 | Mesaj No:32 |
RE: tasavvuf hakkında bir soru
hatime sevgi değer doslara işbu hazlı sohbetin gece boyu kimliğini gerek sorguladık gerekse hakkını verdik bir çok gönülde yeri bir türlü oturmamış taşların yerlerine oturmasına vesile olduk yaşanmış hallerin yaşanmakta olan islamsı taklidleriyle çelişkilerini dillendirip kıyasladık sufi hayatın bir ruh ve gönül damıtımı olduğunu kişilerin kendi dünyalarında yaşarken hazlarını paylaşabildikleriyle anlaşılabilenleri açıklamaya kalktık edebiyat üslubuyla ve dahi üveysi bir gönlün dilden kelama mana bakış açısıyla sufi tezkiyenin şiirsel kimliğiyle sizleri tefekküre daldırdık gayretimiz ve muradımız rab katında bilinirken bir kez daha teyid eyliyerek derimki sevgili canlar her birimiz bu alemde özelimizde hakka muhatabız sözelimizde ise tüm insanlıkla bir ve cem olarak yaşanan bir islama talibiz işbu mana muradı ilahiyedirki biz kullarına ahir demin nebisiyle sunuldu oki alemlere rahmetliği kuranca beyan edilirken biz başka bir mürşid niçin aramaktayızki bir an şöylede düşünebiliriz sanırım allah celle ala bize efendimizin tercumanlığında bir reçete sundu çünkü onu tabib olarak seçti tüm alemlere ve özelinde ise gine oydu tek sevgili habib bu algılamaların ilmi açılımında gönlün basiretinnden yola çıkarak kuranı kadime nazar gerekiyordu velakin dili furkandı onun evet kuran konuşuyordu ancak furkani dili bilmeyenler nekadar ezberleyipte hava atsada bir türlü anlıyamıyorlardı nasib olmak muradı olanlar çareyi senanın samimicesiyle dua sigasında dillendirdiklerinde bir anda bile kendilerine açılıyordu o furkan sırrı işbu beyanla maksadım sizleri sınamak değil bilakis siz doslarımla bir olup tevhidin vahdet hazzına ermek ve dahi bir birimize gıyaben dua eylemek bil miyenleri uyarıp bilenleride bu yolun çile ve cilvelerinden nasiplendirmek son olarak dillendirilen bir kaç kelamda olsa örneklenen şu satırlara değinelim İmâm-ı Mâlik hazretleri buyurdu ki: (Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at sahibi, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur.) [Merec-ül bahreyn] evet doğrudur ve haza gereklidir bütün yolların kılavuzu olduğu gibi allaha giden bu müttaki yolunda kılavuzları olmalı değilmi ama o kılavuzlar günümüzde yozlaşmışsa veya bizler bilgide yabanlaşmışsak elbetteki bu tarlanın ıslahı gerek hatta nadasa bırakılması lazım sonrada tohumda veya fidede poülasyon denen bir fenni ilim gerekirki bunun yolu aklımızı kıyaslıyarak geçmiş allah doslarının yaşamlarından dem vuracağımıza kendi gerçek dünyamızın içindeki yaşama dönerek bu gerçeklere çözümüde kendimizce sonuçlandırıp yeni bir dünyaya muhammedi bir muhabbetin hazzıyla tebesüm edebilmektir ama dedikya ilimle ve itminana ermiş bir gönülle kimse doymamış bir gönlün açlığında içindeki canavarı kuzu olarak görme gibi bir hayale kapılarak sürüyü bu yolda heder edeceğini göz ardı eylemesin çevremizde bir kısım alim ve veli sıfatı giyinip binlerce masumun gerek akaidini gerekse uygulamadaki fıkhını nasıl dejenere edbildiklerini hepimiz ibretle görmekteyiz rabbim bu sahte din yobazlarının hüriyetlerini en karibuzzamanda izmihlele erdirsin amin. vedahi rabbim her birimizin kuran ve sünnet çerçewvesinde mazideki allah doslarına gıyaben sevgiyle yaklaşarak sözlerindeki muğlak gibi görünen o ince nüansı da ferasetle algılama nasibeylesin amin. ön yargısız gıyablarında dualarımızda yed eyleyerek ruhlarına bu ramazan deminde üç ihlas ve bir fatiha yollarken selatu selamıda başlarına tac eyliyelim.amin sizi allah adına mümin din kardeşlerim olarak ve dahi muhammedi canlar olarak seviyorum. cafer tayyar kendir 17 eylül 2007 bursa | |
10 Ekim 2007, 12:35 | Mesaj No:33 |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz?
sevgi değer admin bu hanımefendi kardeşimiz ahim kararındaki son gelişmeyi duymamış anlaşılan sevgi değer kardeşim bu ülkede sizin gibi iyi niyetli bu hoş girişimi düşünen okadar çok gönüllü varki ne çare daha ülkenin evlatlarına din eğtimini bile bir tavsiye olmaktan öte veremezken batıda bu böylemidiri sizin vicdanınıza bırakıyorum her ne kadar camiler bu fonksiyonunu icra eylemek istesede bu atıl brokraside her bir samimi gayretin ardında bir kılıf arayan zihniyetle ne yapabilirsinizki siz batıya amerikaya giderek oradaki kilisenin sosyalleşmesinden özenle dillendiriyorsunuz bu niyetinizi oysa batıya almanyaya gittiğinizde orada kurulan camilerin bu sizin anlattığınızdan çok daha kapsamlı bir sosyalleşmenin olduğunu görürsünüz bunlar insanımızın dışlanışı değil bilakis bu hizmetin kadın erkek ayrımı olmaksızın yürüdüğününde göstergesidir siz isterseniz bu ülkenin bir sürü sivil toplum konseptinde görev alıp hizmet edebilirsiniz sanırım o dediğiniz biçimdeki ideal cami fonksiyonuda gelecek nesillerin bizden daha güzel çalışmalarıyla bizimde onlarla iftiharımıza vesile olacaktır yeterki siz hedefinizi belirleyip hizmet gayretinizi eksiltmeden istikbale yürüyünüz. selam ve dua ile | |
10 Ekim 2007, 15:14 | Mesaj No:34 |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz?
zeynep hanım ,düşünceleriniz gayet güzel ve hayata geçirilebilir şeyler.sizin düşüncelerinizi okuyunca osmanlı devletindeki camilerin yanlarına yapılan medreseler geldi aklıma...ecdadımız her caminin yanına ilim yuvaları inşa etmiş ve burada gerek din eğitimi gerek sosyal eğitimler verilmiş.ama günümüzde bunu kadın ve çocuklara uygulamak caminin içinde biraz sorun olabilir.yani bazı çevrelerce sorun olabilir.ama yine son günlerde bayanlara yönelik kuran kursları açılmakta ,kış dönemi tıpkı bir okul gibi devam etmekte.bende bu kurslardan birinde fahri olarak görevliyim.ve sizin de belirttiğiniz gibi yalnız kuranı kerimin öğretilmesi dışında bir çok şey yapmak istiyorum.kafamda bazı projeler var.örneğin ramazanda mukabele okuyoruz.ama manası hakkında hiçbirşey bilinmiyor.kısa kısa meal çalışmaları yaptık,Kuran ı anlamaya çalıştık ama karşılıklı görüş alışverişiyle...böylece yalnız kuran okumanın dışında islami bilinci de kazanmış olduk.yine yapılabilecek birçok şey vardır tabi ki... kadın toplumun temel taşıdır.yeni nesiller onlardan yetişiyor. onlara yalnız dini eğitimi vermek yetmez,sosyalleşmesi de sağlanılmalıdır.o kadar çok hurafeye,asılsız şeylere inanıyorlar ki üstelik bu din adına yapılıyor.inş.sizin gibi duyarlı insanlar oldukça bu sorunları aşabiliriz diye düşünüyorum. selam ve dua ile...
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
06 Kasım 2007, 12:42 | Mesaj No:35 |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz?
Efendimiz Aleyhis Salatu Ves Selam Bu Hususta Kadınların Evlerinde İbadetlerini Yapması Gerektiğini Ve Bunun Kadınlar İçin Daha Makbul Olduğunu Bizlere Bildiriyor. Bunu Eleştirmek Bizlere Düşmez . Ancak Bu İfade Mü'mine Hanımlarımız İçin Çok Büyük Bir Kolaylıktır. Nedeni; Arapçada _Zevce_ Kelimesinin Bir Manası Da Bir Çift Ayakkabı Demektir. Yani Kadın İle Erkek Bir Çift Ayakkabı Kadar Eşittir. Görünüşte Sağ Ve Sol Tekin Bir Biri İle Farkı Yotur. Ancak O Ayakkabılar Nasıl Olsa Eşit Canım . Bu Gün De Şu Teki Şu Ayağa Öbürünü Diğer Ayağa Giyiyim De Bakiyim Ne Oluyor. İşte Kadın İle Erkeğin Fıtrati Yapısı Da Bu Şekildedir Demek İstediğim İslaMda Kadının 1.Rolü Daha Çok Evin İç İdaresidir. Erkeğin İse Dış İdaredir. Çünkü Rabbimiz Fıtratlarımızı Bu Yönde Tayin Etmiştir. Ve Bizim Bunları Eleştirme Lüksümüz Olamaz. İşte Bu Yapı İle Yarımlıklar Tamamlanır Ve Her Şey Tam Tamam Olur. Kadın Daha Çok Evinde Olmalıdır. Çünkü Sorumluluğunda Olan İdareleri En Güzel Şekilde Yerine Getirilmesi İçin Gereken Budur. Yani Bu Tamamen Kadınlara Verilen Bir Kolaylıktır. Yanlış Anlaşılmamalıdır. Her Halde Rabbimiz Ve O'nun Habibi Her Şeyi Bizden Daha İyi Bildikleri İçin Bu Hükmü Koymuşlardır. Değil Mi Kardeşim ? | |
06 Kasım 2007, 14:10 | Mesaj No:36 |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru
İBNİ ARABİ HAZRETLERİNİN BU SÖZÜ BANA DİREKT EFENDİMİZ ALEYHİS SALATU VES SELAMIN ; BENİM ÜMMETİMİN ALİMLER BENİ İSRAİL PEYGAMBERLERİ GİBİDİR. İFADESİNİ ÇAĞRIŞTIRDI Kİ, İBNİ ARABİ HAZRETLERİ İSLAM ALEMİNİN YETİŞTİRDİĞİ , GERÇEKTEN BU İFADE İLE ÖRTÜŞÜR VASIFLARA SAHİP BİR ALİMİMİZ. BENCE BURADAN BİZLERE DÜŞEN HİSSE ŞUDUR Kİ ONLAR NASIL OLSA PEYGAMBERDİ, BİZ NE UĞRAŞIRIZ-!- OOOOO OOOO ONLAR GİBİ OLMAK İÇİN 40 FIRIN EKMEK YEMEK LAZIM-?- SEN KİİİİİİİİİM, ÖYLE OLMAK KİM -?-.......... İFADELERİNE CEVAP VERİR BİR NİTELİKTE. AYETİ KERİME 'KAD EFLEHA MEN TEZEKKA KİM KENDİNİ TEMİZE ÇIKARDI, O KURTULUŞA ERDİ' MÜJDESİNE YÖNLENDİRİR BİR MAHİYETTE. BİZE DÜŞEN DİĞER KARDEŞLERİMİZİN DE BELİRTMEYE ÇALIŞTIĞI GİBİ FITRATIMIZA UYGUN HAK BİR MÜRŞİDİKAMİLE TABİ OLMAK İLE BAŞLAR . VES SELAM. | |
06 Kasım 2007, 14:37 | Mesaj No:37 | |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? Alıntı:
| ||
06 Kasım 2007, 21:00 | Mesaj No:38 |
Cvp: Cuma namazından önce neden önce sela verilir.?
cevaplarınıza ilaveten, bildiğimiz gibi kıyamet cuma günü kopacaktır. 1 tabiki cuma günü getirilen sala evvela aleyhis salatu ves selam efendimize münhasırdır. ve o şöyle buyurur herkim bana salevat getirirse onun selamı bana bir malek vasıtasıyla gelir ve o ümmetinden şu zat sana salevat getirdi buyurur. ancak kim bana cuma günü salevat getirirse , o salevevat bana o zatın bizzat kendi sesi ile ulaşır... işte bu nedenle cuma günü getirilen salevatlar daha bir önem arzeder. 2-en başta dediğim gibi biliyoruz k, kıyamet cuma günü kopucaktır ve o sala adeta bize şöyle der sanki - en azından bu günü öldün say salayı senin salan ölüm çok ırağında değil uyan artık hala dünyalık meşgalelerin peşinde misin yazık sana - ve bizler kendimizi şöyle bir silkeler kıyamet topluluğu gibi dünyalıklardan sıyrılır ve içtimai bir bilinçle diğer kardeşlerimizle tek vücud oluruz...... 3- cuma günü bizim haftalık bayramımızdır. eğer bizler bu mübarek günü değerlendirir ve hakkı ile istifade eder isek rabbimiz, kıyametin kopucağı o cuma yı da inşallah bir bayram haline getirir. bizi büyüklerin ellerinden harçlık bekliyen çocuklar misali mahcub etmez ve affına mazhar edip, i çimize o bayramların sürurunu koyar inşallah . o zor gün için şu maşuk kardeşinize de dua edin Allah a ısmarladık. | |
14 Kasım 2007, 05:21 | Mesaj No:39 |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz?
camiler.! bayanlarda yararlanıyor. örneğin teravih namazı. ancak yeterlimi. değil! zaten sadece dört duvarı olan minaresi olan, belli bir hocası olan heryer mi camidir. biraz geçersiz bir bahane buna bakarsak. buyrun bayanlar. camiyemi gidemiyorsunuz, yermi yok, uygunmu olmuyor, yeteri kadar önemmi verilmiyor:eş dost birleşin eviniz caminiz olsun allahı zikredin. sevgilerle... | |
14 Kasım 2007, 05:27 | Mesaj No:40 |
Cvp: Cennette Kadınlar tesettürlü mü olacak yoksa tesettürsüz mü ???
cennetde bayanlar tesettürlümü olacak?! cennette nefis olacakmı! nefis, kötü yol varmı cennette! kuran defalarca dünyanın iğreti yönlerine vurgu yapar. belirli kurallarda bunun için vardır. ve ibadetlerimiz... cennetin iğreti yönü varmıdır?? o zaman tesettürlü tesettürsüz farkedermi? dünyada şarap kelimesini ağızınıza almaktan korkarken, cennet için cok kullanılan bir kelimemidir? daha doğrusu günah sevap dünyalıkmıdır? evet dünyalıktır. AÇIK OLANADA, KAPALIYADA SAYGIMIZ VARDIR. AMA SAKINA CENNETTE BAŞÖRTÜSÜ VARMI TARTIŞMALARINA GİRMEYİN. LAİK CENNET ARAYANLAR ÇIKABİLİR. NEREYE YORUMLANMADI Kİ BU LAİKLİK!!! | |
Konuyu Toplam 5 Kişi okuyor. (0 Üye ve 5 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
" Tuz hakkında bilinmesi gereken her şey " Medineweb | su damlası | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 3 | 02 Ekim 2021 23:14 |
2017 KPSS LİSANS "HATIRLANAN SORULAR" | mehmet akif2 | KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar | 20 | 23 Mayıs 2017 14:07 |
2017 KPSS LİSANS EĞİTİM BİLİMLERİ "HATIRLANAN SORULAR" | mehmet akif2 | KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar | 12 | 22 Mayıs 2017 13:49 |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
Gelenek Dini;"İslam'a Suikasttır." /Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 12 | 28 Mart 2013 21:12 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|