Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Soru Cevap Arşivi

Konu Kimliği: Konu Sahibi z-eynep,Açılış Tarihi:  04 Temmuz 2007 (16:47), Konuya Son Cevap : 14 Ocak 2012 (04:12). Konuya 184 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 26 Nisan 2011, 20:42   Mesaj No:111
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:54
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

“Bismillahirrahmanirrahim”

Önelikle şu hususu belirtmekte fayda vardır. Eşyada asl olan mübahlaıktır. Bunun anlamı şudur. Örneğin cenabbi Allah elma armut ekmek kiraz gibi yiyecekler helaldir demez. Dünyadaki tüm yiyecekler helaldir ancak haramlar olanlar kuran ve sünnette belirtilmiştir. Bu sebeple bilgisayar telefon araba tv vs yeni çıkan herne ne araç varsa bunların kullanılması helaldir.


Ancak bunlar kötü amaçlar için kullanıldığında haram hükümüne girerler. Bu kısa ön bilgiden sonra msn mevzusuna gelecek olursak. İslam dini öncelikle harama yol açacak fitne fesat kötülük her ne varsa önce bunlaraı oratdan kaldırır. Örneğin diyelimki adamın biri hırsızlık yapmıştır. İslam dini hemen bu adamın elini kesmez onu hırsızlığı götüren teşvik edici unsurları araştırır. Bakalım bu adam niçin hırsızlık yapmıştır.

Devlet olarak yada o kişinin patronu hırsızlığa giden tüm unsurları ortadan kaldırmışıdır kaldırmamışmıdır. Eğer hırsızlığa sebebiyet verebilecek tüm unsurlar ortadan kalkmış olduğu halde o adam hırsızlık yapmış ise işte o zaman bu adamın eli kesilir.

Yok gerek devlet sosyal adalet görevini yerine getirmemiş ise bu adamı aç bırakmışsa yada patronu onu aç bırakmış gerekli şeyleri yapmamışsa o zaman bu kişin eli kesilmez af edilir.

Hz. Ömer halifeliği döneminde böyle bir hırsızlık vakası meydana gelmiş ve hz. Ömer şöyle demiştir. Vallahi eğer peygamberden görmüş olsaydın hırsızın değil onun efendisinin elini keserdim demiş.

Onun için gerek mümin erkeklerin ve gerekse mümin bayanların bu tarz fuhuşiyata götürecek pozisyonlara yol açmamsı gerekmektedir. Eğer niyet o bayana tebliğ etmek ise o bayanı varsa kendi eşi ile tanıştırmalı eşi yoksa tanımış olduğu bir müslüman bayanla tanıştırmalıdır. Bunların her ikisede yoksa Allah için lafı başka muhabbetlere götürmeden o kişiyi okumaya araştırmaya sefk etmelidir.

Fakat günümüz anlayışlarına gelince saatlerce telefonlarda msn lerde muhabbet ederler belirli dini konulardaki meseler bittikten sonra başlarlar abuk subuk muhabbet etmeye.


Nur/31-
“Mü'min kadınlara de ki; gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar, mahrem yerlerini korusunlar.
Kendiliğinden görünenleri dışındaki süslerini teşhir etmesinler.
Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar.
Süslerini ve cazibelerini kocalarından, babalarından, kayınbabalarından, öz oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, elleri altındaki kölelerden, cinsel arzuları sönmüş erkek hizmetçilerden, kadınların avret yerlerinin henüz farkında olmayan erkek çocuklarından başka hiç kimseye göstermesinler. Yabancı bakışlardan gizledikleri süsleri ve cazibeleri belli olsun diye ses çıkaracak adımlarla yürümesinler.


Ben eşime kızıma hep şunu söylemişim cenabbi Allah size dışarı çıkmayı helal kılmıştır. Bir kadının dışarı çıkarken fitne ve fasata yol açmayacak davranışlarla ilgili ayetleri okuyun öyle çıkın Allah sizin dışarıda nasıl olmanız gerektiğini bildişrmiştir.


Şimdi günümüzde bakıyorsunuzki facebooklarada internet ortamlarında hatta insanın en mahrem olan düğünlerde abuk subuk resimler çektirerek camlara teşhir edilmektedir. Biz toplum olarak raydan çıkmışız malasef.

Bir müslüman bayan boş işlerden uzak durmalı zinaya götürecek tüm yolların önüne set çekmeli konuşurken fiskos yapmamalı yürürken vakarlılığını korumalıdır.


İslam dini bir yaşam tarzıdır bir hayat nizamıdır. Ancak iman edenler salih amel işlerler rablerinin rızasını arar azabından korkarlar. Karşı cinsleri ile saatlerce msn lerde Çetleşenler hemen Allah’ın ayetlerini açıp okusunlar internet ve benzeri yerlerde süslerini açığa vurmasınlar en güzel yol budur.
Allaha emanet olunuz
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 03:20   Mesaj No:112
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:@MAVERA@ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13371
Üyelik T.: 19 Şubat 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 21
Konular: 2
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

SELAM

Günümüzde biz bayanlar taksitli ev eşyaları alırken senet imzalıyoruz.Bu senetlerin üzerinde ihtilaf vukuunda bilmem falanca mahkemelerin selahiyetini şimdiden kabul ederim diyor , bizlerde oraya imza atıyoruz. Acaba bu yaptığımız işlem nisa 59,60,65' nci ayetin hükmüne girer mi ?
Yada biz o ayetleri günümüzde nazıl anlamalı ve yaşamalıyız.

Şimdiden Teşekkürler...
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 13:03   Mesaj No:113
Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Alıntı:
@MAVERA@ Üyemizden Alıntı Mesajı göster
SELAN

Günümüzde biz bayanlar taksitli ev eşyaları alırken senet imzalıyoruz.bu senetlerin üzerinde ihtilaf vukuunda bilmem falanca mahkemelerin selahiyetini şimdiden kabul ederim diyor bizlerde oraya imza atıyoruz. acaba bu yaptığımız işlem nisa 59 60 65 nci ayetin hükmüne girermi
yada biz o ayetleri günümüzde nazıl anlamalı ve yaşamlaıyız.

şimdiden teşekkürler.
Öncelikle Nisa 59-60-65.ayetlerin mealine bir göz atalım:
İnananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız onun halini Allah'a ve Peygambere bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir.(4/Nisa-59)
Sana indirilen Kuran'a ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Putlarının önünde muhakeme olunmalarını isterler. Oysa, onları tanımamakla emr olunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.(4/Nisa-60)
Hayır; Rabb'ine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar.(4/Nisa-65)

Bu ayetlerin indiği ortama ve nuzul sebebine baktığımızda;bir Yahudi ile Müslüman olduğu iddiasında bulunan münafık bir kişi arasındaki ihtilafın çözümünde başvurulacak hakem olayı üzerine inmiştir.Medine’de ehli kitap ile Müslümanların kendi inançlarına göre bir hukuk sistemi vardı.Ehli Kitap kendi sorunlarını kendi hukuklarına göre hallederken,Müslümanlar da kendi aralarındaki sorunlarının Allah’ın kitabı ve Rasulullahın emrine göre hareket ediyorlardı.
Rivayet olunur ki münafıklardan biri ile Yahudilerden birisi arasında bir sorun oluşmuş ve bu sorunun çözümü için hakem olayına ve onun verdiği hükme razı olma durumu ortaya çıkmış.Yahudi ,Muhammed a.s’ın hakem olmasını ve onun verdiği hükme razı olmayı kabul ediyor.Münafık ise kendi haksızlığını bildiğini için Rasulullah’ın hakemliğini kabul etmek istemiyor,sorunun çözümü için Yahudi din alimlerini istiyor.Bu konu üzerine Nisa suresindeki yukarıdaki ayetler nazil oluyor ve Müslüman olduğunu söyleyen insanların Allah’ın kitabından ve Rasulunun sünnetinden başka hakem kabul edilmeyeceğini,hakem kabul edilirse gerçek anlamda iman etmedikleri açıklanıyor.

Şimdi gelelim sizin sorunuza:

Ev veya ticari alışverişlerde yapılan bir akitlerin olması normal bir olaydır.Tarih boyunca ticari ilişkilerde iki tarafında zarar görmemesi için bir takım kurallar konulması zaruridir.Kur’an’a baktığımız zaman en uzun ayetin alışveriş hukukunu anlatan ayetin Bakara suresi 282.ayetinin yani MUDAYENE(Borçlanma) ayetini görüyoruz.Alışverişte uygulanması gereken kuralları,şahitlikleri,veresiye işlerde yazılması gerektiği,peşin alışverişlerde yazılmasına gerek olmadığı,şahitlerin özellikleri gibi konuları ele almaktadır.
Allah Kur’an’da namazı konusunda bile ayrıntıya girmezken,alışveriş konusunda ayrıntıya girmesinin hikmeti çok önemlidir.Tarih boyunca insanlar arası ilişkilerinin bozulmasında aralarındaki ticari ilişkiler önemli rol oynamıştır.Bugün bile insanlar arasındaki sorunlara,kavgalara,anlaşmazlıklara,küskünlüklere bakın,çoğunun temelinde aralarında ticari ilişkiler,miras kavgaları yatmaktadır.Gönül ister ki insanlar verdiği sözde dursunlar,3-5 kuruş menfaat için başka insanlarının çıkarlarını zedelemesin.Ama gerçek hiç de öyle değil.İnsanlar kimi nedenlerden dolayı alışverişlerinde düzgün,doğru olmuyor,ilişkiler çıkar,menfaat ilişkisi haline gelmiş.İslam insanların en az zarar görmesi ya da karşılıklı ilişkilerde adaleti tesis için bir alışveriş hukuku oluşturmuştur.Bu hukuk insanların zarar görmesini engellemeye yöneliktir ve bu hukukun bozulması durumunda bir takım yaptırımların,cezai uygulamaların olması alışverişte her iki tarafın hukukunu korumaya yöneliktir.

Senet olayına gelince,
Senet bir nevi akitleşmedir.Bu akide sadık kaldığın surece her hangi bir yaptırım olmaz.Ama verilen akite,anlaşmaya sadık kalınmadığında karşı tarafın bazı yaptırımlar uygulanmasını talep etmesi gerek İslami hukuka gerekse tarihsel ticari ahlaka,gerekse geleneklere uygundur.Bu yaptırtırımları uygulayıcı olarak neyin kabul edileceği meselesi vardır.Müslümanların kendi aralarında hukuku uygulayıcı bir otorite/sistem/yapı varsa ona başvurmak zorundadır.Ama kendi aralarında bir sisteme sahip değillerse (günümüzdeki gibi) hakkını arayacağı,haksızlığını bertaraf edeceğine inandığını yapıya müracaat etmesinde sakınca yoktur.Bu söylediğimiz ticari ilişkiler bağlamındadır,yoksa itikadi bağlamda değil.Bir toplumda anlaşmazlıkların çözümünde hem islami hem de gayri islami bir otorite /başvuru mercii varsa o zaman müslümanın gayr islami merciine başvurması caiz olmaz.
Sözün hülasası,bugün için attığınız senet bir akitnamedir.Ödenmediği zaman peşinen yaptırıma,cezai işleme razı olduğunun beyanıdır.Senetli bir alışveriş yapmak istemediğin zaman nakit almalısın.Bu akitleşme sadece senetlerde değil,telefon,su,elektrik vs. işlemlerde de geçerlidir.Bunlara imza atmak insanı dinden çıkarmaz.Bunlar itikadi değil,ticari anlaşmalardır.
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 19:01   Mesaj No:114
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:54
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Öncelikle şunu belirteyim süper bir soru olmuş cevabımı inşallah biraz araştırma yaptıktan sonra yazacağım.

FECR hocam sizin cevap niteliğindeki yazınız işin doğrusu biraz kafamda soru işaretleri doğurdu. Hocam sizin görüşlerinizden anladığım kadarıyla alternatif olmadığı yerlerde meselelerin çözümünü islam olmayan otoritelerden almak bu ayetlerin kapsamına girmez diyorsunuz. Birde bu tür meselelerdeki çözümü islam olmayan otoritiden aramak geleneklere uygundur bunlar tağuta muhakeme olmak anlamına gelmez diyorsunuz. Birde bu itikadi bir mesele değil diyorsunuz.

FECR hocam eğer genel düşünceleriniz bu ise soruyu birde şöyle düşünelim diyelimki kişi müşterisinden bir senet aldı yada çek yada karşı taraf ile yapmış olduğu herhangi bir mesele hususundaki akit sonuç olarak taraflardan biri bu akitin gereklerini yerine getirmemiş olsun. Kişi bunu kuranın tanımladığı tağut hükmünde olan otoriteye çözümü için hakemlik baş vurusu yapabilirmi?.

FECR hocam ben cevabımı yazıncaya kadar bu değindiğim konuları biraz daha açabilirmisiniz.
Allaha emanet olunuz
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 20:12   Mesaj No:115
Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Kamer kardeşim

Kafa karışıklığına hiç gerek yok aslında
Aslında kafa karışıklığını bizler kendimiz oluşturuyoruz biraz da.Bazen kolayca halledilecek meseleler,ayrıntılara boğulduğunda mesele griftleşiyor,karmakarışık bir yol alıyor,zihinlerde karışıklık meydana geliyor.

İki kişi arasındaki senetleşmelerde önemli olan husus,karşılıklı iki tarafın hukukun korunması,hiç bir tarafın zarar görmemesidir.Yapılan anlaşmaların,ortaklıkların,veresiye veya borç alışverişlerinin yazılı olmamasından dolayı günümüzde nice müslümanlar birbirlerine düşman haline gelmişlerdir.Selam vermez haline gelmiştir.Bunun sebebi islam değil,insanların zaafları,sözlerinde durmamaları,birbirlerine yamuk yapmaları ve ilişkileri çıkar/menfaat üzere kurmalarıdır.Mağdurun hakkını alabilmesi islami olmayan rejimlerde nasıl olmalıdır?,O kişi mağduriyetini sadece ahirete havale edip,dünyada aramamalı mıdır,yoksa hakkının peşinde çabalayıp durması mı gerekir?.Kişi işi ahirete de havale edebilir de, imkanı varsa senet vs. gibi şeylerle almaya da çalışmalıdır.

Tarih boyunca gerek fertler arasında gerekse devletler arasında ticari ilişkilerde gerek yazılı gerekse yazılı olmayan kurallar vardır ki bunlar yürürlüktedir.Allah rasulu zamanında kişi borcuna karşılık rehin bırakma olayı vardır ki bugün de kimi yerlerde bu uygulanır.Kişi alacağından dolayı kendini teminat altına alacak rehin,senet gibi şeyleri isteme hakkına sahiptir.Fakat işin içerisinde faiz olmaması lazım.

Allah Rasulu bildiğimiz gibi Mekke döneminde "Yed-eminlik" yapıyordu.İnsanlar yed-i emin olarak peygamberimizi bildikleri için ona emanetleri vs şeyleri bırakıyordu.Öyle bir sistemin içerisinde olmasının Allah Rasulunu Tağutun hükümlerine tabi olmakla suçlamak nasıl abesse,hakların korunduğu,arandığı organizelere başvurmanın tagutun hükmüne tabi olmakla suçlamak de o kadar abestir.İslami otoritenin olduğu yerlerde islami otoriten başka bir otoriteye muhakemeye başvurmak ile islami otoritenin olmadığın bir yerde başka bir otoriteye başvurmak farklıdır.
Somut örnek verecek olursak;Bugün İngilterede islami kuruluşların oluşturduğu İslam Cemiyetinin mahkemeleri var.İngilterede yaşayan müslümanlar kendi aralarındaki ihtilafları bu mahkemeye götürüyorlar ve onun hükmünü kabul ediyorlar.Orada yaşayan bir müslüman kişi,o mahkemeye başvurmalıdır.Ama islami mahkemelerin olmadığı yerlerde müslümanlar haklarını nasıl arayacaklar,ya da aralarındaki anlaşmazlıkları(ticari ilişkilerde) nasıl çözüme ulaştıracaklar?.

Bugün müslümanlar arasında maalesef bu konularda çözümden çok çözümsüzlük ortaya konuyor.Müslümanlar arasındaki ticari ilişkilerde çok zaaflar yaşanıyor.Müslümanların gerek ahlaki gerekse ticari zaafları yüzünden bir çok cemaat/grub/müslüman zan altında kalıyor.Allah Rasulu Mekke döneminde nasıl ki müşriklerin gözünde emin,güvenilir kimse olmuşsa,Medine'de de Ehli Kitap içerisinde de emin,güvenilir bir kimse olmuştur.Peygamberimizi örnek edindiğini söyleyen kimselerin hayatlarına bir bakın bakalım:Ne kadar emin,güvenilir kimseler.Allah Rasulu mümini tarif ederken"mümin,insanların elinden,dilinden emin olduğu kimsedir" diyerek bütün müslümanların yaşamlarında dürüst,güvenilir olması gerektiğini iletiyor bizlere.
Bir kimseyi iyi tanımak istiyorsanız o kişiyle ya ticaret yapacaksınız ya da yolculuk yapacaksınız demişler ki doğru bir sözdür.
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 21:30   Mesaj No:116
Medineweb Sadık Üyesi
iklimya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:iklimya isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 90
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Ankara
Mesaj: 513
Konular: 114
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:112
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

sitede böyle bir calısma var mı bilmiyorum ama aklıma geldi sorayım, organ nakli caiz midir?
__________________
Bismillah diyerek...
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 22:34   Mesaj No:117
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:**** isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13561
Üyelik T.: 25 Mart 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 46
Konular: 1
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Organ nakli caiz midir?

Prensip olarak, örneğin bir böbreği nakletmemizde bir mani yoktur. Burada şart şudur; Organı alınacak kişinin organı alındığında bundan zarar görmemesi gerekir. Yani böbrek, göz gibi, alındığında kişinin hayatını tehlikeye atmayacak organlar nakledilebilir.

Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 22:41   Mesaj No:118
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:**** isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13561
Üyelik T.: 25 Mart 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 46
Konular: 1
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Alıntı:
klamaz Üyemizden Alıntı Mesajı göster
öğrenmekten başka hiç bir atr nietim yok fecr hocam.)
sorum şu ;
internette ki kadın erkek msn sohbetleri zinaya girermi? masumane olsa bile ?ne kadar ilmi sohbet olsa da,kadınlar erkekleri,erkekler kadınları tercih ediyor msn de.yani erkek erkeğe ,kadın kadına arkadaşlıkları selam sabahtan ileri gitmez.uzun kalıcı sohbetler zıt cinslerde oluyor.ve nice yuvaların temeline dinamit gibi netice veriyor.evli kadın-erkek bile ,bir noktadan sonra kapılabiliyor.acısını evinde oturan masum eş ve çocuklar çekiyor tabii.hele ki islami chat diye bir tabir ortalıkta geziyor.neresi islami ve bu nasıl chat? chat nedir flört değilmi ? insanlar reelde yapamadıklarını sanalda yapıyorlarmış.Allah'a şükür yıllardır msn kullanmış değilim.
nerden biliyorsunuz o zaman ?
sorusuna vereceğim cevap;"çevremden yakınlarımdan duyuyorum." kadınlar artık eşim beni aldatıyor demiyor.eşim msn de chatleşiiyor diyor ve ağlamaya başlıyor.
sorumu anladınız umarım.
cevap kurana sünnete fıkha akla geleneğe ahlaka göre olabilir.ama doyurucu olsun pls.
cevap için teşekkürler.
Birçok ailenin yıkımına sebep olan sanal dünya ne yazık ki insanlara sunmuş olduğu kolaylıklar kadar çirkefliğide beraberinde getirmiştir...Sohbet adı altında yapılan masumane konuşmaların bir çoğu insanları FUHŞA yönlendirmektedir elbette herkesin böyle tavır ve davranışlar sunduğunu söylemiyoruz ama genel itibari ile karşı cinslerin iletişimini sağlayan bu tür araçların insanların niyetlerine bağlı kullanımı vardır.

İsteyen şerr isteyen hayır babında kullanır.Ama görünen yüzü şu an itibari ile ŞER'DİR.Birçok iman ehli kişiyi bataklığa sürüklemiş ve çıkış yollarını kapatmıştır Lanet olası Sözüm ona Masumane sohbetler!!!

Allah rızasını gözeten kullar olarak mahrem sınırlarını çiğnemeye yönlendireceğini hissettiğimiz her şeyden uzak duralım ''Zinaya yaklaşmayın'' ayeti aslında zina vb yolların yakınından dahi geçmeyin herhangi bir şüphe sezerseniz orayı terk edin olarak anlaşılmalı...
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Nisan 2011, 22:47   Mesaj No:119
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:**** isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13561
Üyelik T.: 25 Mart 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 46
Konular: 1
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Bu güzel başlığı sitede İnsanların hizmetine sunarak ''El Emri Bil Ma'ruf Ven'nehyi Anil Münker'' Farziyetini ifa edebilmemizi sağlayan Abimizden Allah razı olsun...

Elimizden geldiğince haddimizi aşmadan sorulan sorulara cevap vermeyi kendimize vazife bilir Kusursuzluğun yalnızca Allah'a mahsus olduğunu idrak edenlerden olmak için dua edenlerdeniz...
Alıntı ile Cevapla
Alt 29 Nisan 2011, 11:40   Mesaj No:120
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:54
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

"Bismillahirrahmanirrahim"
Evet FECR HOCAM hakikaten özelikle namaz kılan oruç tutan kesimlerin yapmış oldukları akitlere bağlı kalmamaları kabul edilebilir birşey değildir.

Benim cağaloğlunda dini kitaplar ile uğraşan bazı arkadaşlarım onlarla bazen sohbet ederken anlatıyorlardı. Piyasadaki en çok sözünde durmayan akitlerini bozan senetlerini yatırmayan kesim olduklarını onlardan duyunca gerçekten insan ister istemez üzülmektedir.

Fakat bazı insabların akitlerini yerini getirmemeleri bizlere referans olmazlar inşallah.Küfür olan bir amelin alternatif yok diye işlenebilir kabul edilmesi islam dininin kabul edip etmemesi meselesinin iyice açıklığa kavuşabilmesi için öncelikle işlenen amelin küfür olup olmadığına bakmak gerekir. Şimdi sorulan soruya gelecek olursak öncelikle ayletlere bakalım.

“Elem tera ilellezine yez'umune ennehum amenu bi ma unzile ileyke ve ma unzile min kablike yuridune ey yetehakemu ilet tağutive kad umiru ey yekfuru bih, ve yuriduş şeytanu ey yudillehum dalalem beida.”

“(Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût’u tanımamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.” Nisa/60

Bu ayetin nuzul sebebi olarak açıklanmış değişik rivayetler olsada ayetin siyakında ve sibakından da anlaşıldığı üzere şöyledir..Münafıklardan biri ile bir yahudi arasında anlaşmazlık çıkmıştır bu anlaşmazlıkta yahudi haklıdır. Bunu bilen münafık Allah rasulunun hakemliğine baş vurulmasını istememektedir.

Çünkü Allah’ın rasulu (sav)in kim olursa olsun hakemlik yaptığınında adil bir yargılama yapacağını iyi biliyordu. Bu sebeple münafık bu anlaşmazlığın hakemliğini için yahudi olan Kab bin Eşrefe gitmeyi teklif etmiştir. İşte bu olay üzerine bu ayet ayet nazil olmuştur.

Nisa/60.Ayete bakılacak olunursa burdaki karekterin münafıklar olduğunu görmek mümkündür. Çünkü yahudiler ve hıristiyanlar peygember efendimiz (sav) iman etmezlerdi. Onlar Kur'an-ada inanmzlardı.

Oysa ayette Gerek sana ve gerekse senden öncekilere indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürenleri görmüyor musun? Kısmında zikir edilen karakterin münafıklar olduğunu çok kolay görebilmekteyiz.
Bir sonraki eyete bakalım.

“Onlara `Allah'ın indirdiğine ve Peygamber'e geliniz' dendiğinde o münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.” Nisa/61-

Bu ayetde kimler kast edilmiş olursa olsun hükmü geneldir. Tüm zamanlara hitap eden evrensel hükme sahip genel hükümlerdir. Rivayetlere göre bu ayetler hicretin ilk yıllarında henüz yahudilerin medinedeki güçlerinin kırılmadan önceki bir durum ile alakalıdır.

Yoksa müslümanların tam olarak hakim oldukları bir beldede münafıkların böyle bir eyleme cesaret gösterebileceklerini düşünmüyorum. Ayetin genel hükmüne bakacak olursak.Nisa/60.ayeti tam olarak anlayabilmek için nisa/65. Ayete bakmak sanırım bizim yol haritamızı daha net bir şekilde belirleyecektir.

“Hayır, hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda senin hakemliğine başvurmadıkça sonra da vereceğin karara, gönüllerinde hiçbir burukluk duymaksızın, kesin bir teslimiyetle uymadıkça mümin olamazlar.”Nisa/65-

Bakara/.256.ayetteki tağutu red Allah’a iman gerçeğini unutan münafıklar kendi aralarında çıkan bir anlaşmazlığı tağutdan adalet beklemek,tauğutu meşrulaştırmak,tağutun varlığını kabul etmek,tağutlarında Allah’ın hükümleri gibi hüküm verebileceğine inanmak,tağut-u red etme gerçeğinin beyinde inkarıdr.

İster tağut-a fiili olarak müracaat etsin ister etmesin kişi böyle düşündüğü müdetçe Bakara/256. Ayetin tağut-u “la” hükmünü iptal eder. Tağutu red etmek islam şeriatına (Peygambere) muhakeme olmak kişinin imanın yinede tamamlandığı anlamına gelmez.

Bu kaide sadece Bakara/256.ayetin hükmünü tamamlar. Fakat Nisa/65 ayete göre iman eksik kalmış olur. Çünkü Nisa/65. ayette muhakeme kararını tam bir içtenlikle kabul etmek gerçeği vardır.
Kişi hem tağutu red edecek hem peygamberin hakemliğini kabul edecek hemde çıkan hükmü içtenlikle kabul edecek. İşte ozaman tağutu red Allah’a iman gerçekleşmiş olur. Ayetlere bakalım.

"Şüphesiz her ümmete: "Allah’a ibadet edip taguttan kaçınsınlar diye rasuller gönderdik. Onlardan kimisine Allah hidayet etti, kimisine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!" (Nahl: 36)
"Kim tagutu inkar edip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuş olur. Allah işitendir, bilendir."(Bakara: 256)


Bunu öğrendikten sonra, Allah-u Teala'dan başka ibadet edilenler terkedilmedikçe, tagutun reddedildiği iddiasının ne kadar yalan olduğunu veya şirk ve tağutu pratikte ve düşüncede terketmedikçe, sadece onun batıllığına inanmanın yeterli olmayacağını bu ayetlerden açıkça anlamaktayız.

Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

"Biz sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız."(Mümtahine: 4)



Öncelikle kişinin düşüncede bu konuyu çözmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.Demekki bu ayetlere göre önce beyinde nasıl iman edilmesi gerçeği iyice yer etmeli ondan sonra eylem gerçekleşmelidir. İster isteyerek ister istemeyerek tağuta muhakeme olan kişi beyinde tuğyanın inkarını gerçekleştirmedikçe iman-ı gerçekeleşmiş olmaz.

1-Tağuta muhakeme olmak istemek
2-Tağutu tüm yönleriyle red etmemek
3-Tağutun Allahın hükümleri karşısında hüküm verebileceğine inanmak.
4-Tağuttan adalet beklemek
5-Peygamberin hakemliğini (sünnet) devre dışı bırakmak
6-Allah’ın indirdiğine gelin çağrısını hiçe saymak.
7-Bütün bunları yaptıktan sonrada iman iddiasında bulunmak.

Konuyu güncelleyecek olursak kişi yukarıda belirttiğim kaideleri düşüncesinde tam olark oturtuktan sonra şayet tağuta kendi isteği dışında olsa dahi tağutun karşsına çıkarıldığında tağut-a tağut-un yüzüne karşı kendisini red ettiğini sözlü olarak ifade etmesi gerekmektedir.

Şimdi günümüzde batıl bir dava mensupları Diyarbakır mahkemelerinde korkmadan kendi ana dillerini kullanarak savunma yapmaları ve mevcut mahkemeleri kabul etmemeleri ve direnişleri müslümanlık iddiasında bulunan bzilerin yapması gereken bir durum olduğunu düşünüyorum.O halde biz müslümanların düşüncede tağuta teslim olması düşünülemez. Tağutların muhakemeleri her yönüyle tanılmamalıdır.

Ayetlerden açıkça anlaşıldı üzere islam şeriatinin dışındaki tim beşeri muhakemeler tağut hükmündedir. Tağut-un reddi imanın varlığına bağlayan yüce Allah’ın emri gereği bu amel açıkça küfürdür. İman iddiasını iptal eder. “(Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun?.

İslam dinine göre açıkça küfür olan bir amelim yada düşüncenin bir müslüman tarafından kabul edilmesi söz konusu değildir.

Örfün ve geleneğin dindeki yeri: İslam dini örf ve geleneğe karşı çıkmaz ancak Allah’ın şeriatine aykırı olan tüm örf ve geleneği kökünden kaldırır. Örneğin diyelimki bir toplumda şarap içmek yada domuz eti yemek örf yada gelenek olabilir bunlar örfte vardır diye islam bunları kabul edemez.

O halde bazı toplumların geleneğinde tağuta muhakeme vardır bu gelenektir bizde bunu yapabiliriz demek ayetlere muhalefettir.
Küfür olan bir amelin alternatif yoktur diyerek işlenebilirmi: Bu düşüncede islamın kabul edebileceği bir durum değildir. Diyelimki tağut-i rejimlerin karşısında islam devlet hukuku yoktur diye şirk küfür ameller işlenebilirmi? Tabiki hayır.

O halde kişi ister islam devletinde olsun ister darul-harpe olsun islama muhalif ameller işleyemez. İslamda ASL olan kişinin kimliğini korumasıdır. Kimliğini koruyamadığı takdirde hicret etmek zorundadır Nisa/97. Teslimiyetçi bir tavır takınmamak gerekmektedir.

Şimdi karşılklı akit meselesine gelince müslüman gayri müslimlerle akit yapabilir fakat herhangi bir mahkemenin selahiyetini peşinen kabullenerek senetteki boş yere isim beyan edemez. Ancak karşılıklı anlaşmazlıkta gayri müslim olan kişi müslüman kişiyi tağut-i muhakemeye şikayet ederse müslümanın durumu bu ayetlerin kapsamına girmez. Çünki şikayeti olan yani davacı karşı taraftır.

Sonuç: Müslüman herhangi bir meselenin çözümünü tağut-i bir muhakemeye götüremez gerek kağıt üzerinde gerek amelde tağutu red etmek zorunluluğu vardır. Kişinin kendisinin bu eylemin küfür olduğuna inanması yeterli değildir ayrıca bu eylemi gerçekleştireninde tağutu tanımayan onu red etmeyenide red etmesi tanımamsı gerekmektedir.

Yani küfür işleyene rıza göstermek onun işlemiş olduğu küfürün-ü meşrulaştırmak küfürdür.Allah-u Teala'nın şeriatine muhalif olan bütün kanun ve şeriatlerin her biri birer taguttur. Küfür,fesat ve sapıklıkta öncü olan herkes birer taguttur."Şimdi tağutlardan istifade etmek ayrı birşeydir tağuta muhakeme olmak ayır birşeydir.

Tağutların yasa organlarının koyduğu, İslam’a zıt olmayan, bunların uygulanması akideden taviz olmayacağı bazı kanunlardan istifade etmek, bunlardan faydalanmak caizdir. Zira bunun cevazlığına dair Sünnet’ten deliller vardır. Tağuta muhakeme olmak ile onun çıkardığı İslam’a zıt olmayan kanunlardan istifade etmek elbette farklı durumlardır. Bunlar arasında ki fark çok açıktır. Örenğin 18 yaş altı çocukların sağlıktan yararlanması gibi elektrik su telefon kimlik vs gibi.

İbn-i kesir Nisa/60.ayetin tefsirinde şöyle demektedir.
Allah teala bu ayeti kerimede rasulullaha vee daha evvel geçen peygamberlerlere inzal olunanlara (Allah’ın şeriatine) iman ettiğini iddia etmekle birlikte,ihtilafların çözümünde Allah’ın kitabıyla,rasulunun sünnetinetinden başka şeyleri hakem kılmak isteyenleri kötülümekte ve onların bu davranışları hoş karşılanmamaktadır. Rasulullah sav şöyle buyurmaktadır.

“Nefsim kudret elinde olan allaha yemin ederim ki: aezusu benim getirdiklerime tabi olmadıkça hiç biriniz gerçekten iman etmiş olmaz.”

Mevdudi Nisa/60.ayetin tefsirinde şöye demektedir

Bu ayette tağut kelimesi, ilahi olmayan hükümlere göre kararlar veren otorite anlamına gelir. Aynı zamanda ne Allah'ı tek Hakim ve ne de Rasûlü'nü (s.a) nihai otorite olarak tanımayan hüküm sistemini de kasteder. Yani bu ayet göstermektedir ki bir kimsenin, prensip itibariyle tağutî olan bir merciye kendi ile ilgili kararlar vermesi için başvurması, o kişinin imanına ters bir davranıştır. Allah'a ve Kitab'ına iman, bir kimsenin böyle bir mercii kabul etmemesini gerektirir. Kur'an'a göre Allah'a iman, tâğutu inkâr etmeyi gerektirir. O ikisini birden aynı anda kabul etmek münafıklığın ta kendisidir.

SEYYİD KUTUB şöyle demektedir.

Şu şaşkınların şaşkınlıklarına bak! Bunlar mümin olduklarını iddia ediyorlar, sonra da bir anda iddialarını yine kendileri çürütüveriyorlar. Bunlar bir yandan "Sana ve senden önceki peygamberlere indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürüyorlar" sonra da sana ve senden önceki peygamberlere indirilen kitapların hakemliğini benimsemiyorlar. Bunun yerine başka bir kaynağın, başka bir sistemin, başka bir hüküm merciinin hakemliğine başvurmak istiyorlar.
Tağut un hakemliğine başvurmak istiyorlar.

Sana ve senden önceki peygamberlere indirilen kitaplara dayanmayan; ölçüsünü, kriterini sana ve senden önceki peygamberlere indirilen mesajlardan almayan bir hüküm kaynağının yargısına boyun eğiyorlar. Böyle bir hüküm kaynağı, hem ilâhlığın başta gelen yetkisini kendisine yakıştırdığı için ve hem de hiçbir değişmez kritere bağlı olmadığı için "tağut"tur, yani azgınlık ve taşkınlıktır.

İşte bu adamların, Tağut'un hakemliğine başvurmak istemelerinin ardında yatan sebep budur. Onların, Tağut'un hakemliğini istemelerini sağlayan ve bu yüzden imanın çerçevesinin ve İslâm'ın tanımının dışına düşmelerine yol açan faktör budur. Sebep, işte budur. Yüce Allah onlara bu sebebi açıklıyor. Belki uyanıp bu sapık yoldan dönerler diye. Bu sebebi müslüman cemaate de açıklıyor. Bu adamları kimin kışkırttığını, arkalarında kimin olduğunu bilsinler diye.

Kendimizi bir kere daha iman şartı ve İslâm'ın tanımı ile karşı karşıya buluyoruz. Bu şartı ve bu tanımı bizzat yüce Allah ortaya koyuyor ve onu yüce zatı üzerine yemin ederek perçinliyor. Artık bundan sonra imanın şartı ve İslâm'ın tanımı konusunda hiç kimsenin söyleyebileceği bir söz, hiç kimsenin getirebileceği bir yorum olamaz.

Bundan sonra ancak demogoji yapılabilir ki, ona da kulak asılmaz, değer verilmez. Bu konuda ortaya konabilecek bir demogoji örneği şudur: "Yüce Allah'ın bu sözü belirli bir zamana bağlıdır ve sadece belirli bir grup insan hakkında geçerlidir!"

Bu iddia, İslâm'ı hiç kavramamış olanların, Kur'an-ı Kerimin üslubu hakkında hiçbir şey bilmeyenlerin sözüdür. Bu yüzeysel yorumun tersine, yüce Allah'ın bu sözü İslâm'ın genel karakterli gerçeklerinden biridir, yeminle perçinlenerek ifade edilmiştir, hiç bir kayıtla sınırlı değildir. Peygamberimizi hakem tutma zorunluluğu, sadece sağlığında O'nun kendisini hakem tutma zorunluluğudur diye bir kuruntuya kapılma ya da bu kuruntuyu başkalarının zihinlerine aşılamak tamamen yersiz ve gerekçesizdir.

Söz konusu olan Peygamberimizin şeriatını ve sistemini hakem tutma zorunluluğudur. Yoksa öyle olsaydı Peygamberimizin ölümünden sonra Allah'ın şeriatine ve Resulullah'ın sünnetine hiç yer kalmazdı. Bu görüşü Hz. Ebu Bekir döneminde en sapık dönekler (mürtedler) ileri sürünce Hz. Ebu Bekir bu gerekçe ile onlara karşı savaş açmıştı. Hatta bundan çok daha azını yapanlara, yani Peygamberimiz ölünce zekât verme zorunluluğu konusunda Allah'a ve Peygambere itaat etmekten vazgeçmeye kalkışanlara, Peygamberimizin bu konudaki hükmüne karşı çıkanlara karşı savaş açmıştı.

"İslâm"ın varlığını kanıtlayabilmek için yüce Allah'ın şeriatının ve Peygamberimiz tarafından verilen hükmün hakemliğine başvurmak yeterlidir. Ama bu kadarı "iman"ın varlığını kanıtlamaya yetmez. İmanın varlığını kanıtlayabilmek için bu şartın beraberinde gönül hoşnutluğu, kalb teslimiyeti ve iç rahatlığı da bulunmalıdır.

İşte "İslâm" ve "İman" budur. Buna göre herhangi bir kimse müslüman ve mümin olduğunu iddia etmeden önce kendisi nerede, İslâm nerededir ve yine kendisi nerede, iman nerededir, buna iyi bakmalıdır. Şehit Seyyid Kutub

MAVERA adlı üyemiz umarım yeterince konu açıklanmıştır. Hiç bir alimimiz tağuta muhakeme olmayı meşru görmez bunun iman ile imansızlık arası olduğunu beyan ederler. Zaten konuyla ilgili ayetler muhkem ayetlerdir. Nuzül sebepleride bu görüşümüzü desteklemektedir.
Allaha emanet olunuz
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 7 Kişi okuyor. (0 Üye ve 7 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
" Tuz hakkında bilinmesi gereken her şey " Medineweb su damlası Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri 3 02 Ekim 2021 23:14
2017 KPSS LİSANS "HATIRLANAN SORULAR" mehmet akif2 KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar 20 23 Mayıs 2017 14:07
2017 KPSS LİSANS EĞİTİM BİLİMLERİ "HATIRLANAN SORULAR" mehmet akif2 KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar 12 22 Mayıs 2017 13:49
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" kamer34 Tevhid Ve Şirk Konuları 9 14 Mart 2014 00:27
Gelenek Dini;"İslam'a Suikasttır." /Muhsin Arslan Muhsin Arslan Muhsin Arslan 12 28 Mart 2013 21:12

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.