|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 18 Şubat 2009 (21:26), Konuya Son Cevap : 19 Şubat 2009 (15:25). Konuya 15 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Şubat 2009, 21:26 | Mesaj No:1 |
Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili) Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili) Benim gibi öğrenme/araştırma aşamasında olanların dikkatini çeken bazı konular vardır muhakkak. Bu sıralar dikkatimi çeken bir konu zuhur etti "Ebu hureyyenin naklettiği hadislerin sahihliği mevzusu" Bu hususta sizlerinde fikirlerini alarak en azından merağımı gidermek isterim.. Çünkü Ebu hureyyenin nakil ettiği hadislerin bir çoğu "Sahih-i Müslim" ve "Sahih-i Buharide" geçmektedir.. Öncelikle Ebu hureyyenin kim olduğuna bakalım kaynakları ile beraber.. Peygamber'in vefâtina kadar ondan ayrilmayan bir sahâbîsi olmus, kendisini onun hizmetine adamistir. Hizmet süresi yaklasik dört yili buluyordu (ibn Kesir, el-Bidâye ve'n Nihâye, Beyrut 1966, VIII, 108,113). Buhâri, 'Ebû Hureyre'den 800 kadar sahâbe ve tâbiîn âlimleri hadis rivâyet etmislerdir' diyor (ibn Hacer, a.g.e., IV, 205). Kendisinden 5374 hadis gelmis, bunlardan 325 tanesini Buhâri ve Müslim müstereken, 93 tanesini yalniz Buhâri, 189 hadisini de yalniz Müslim Sahîh'lerine almislardir (Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 134). Hz. Peygamber ile nisbeten kisa sayilabilecek bir süre birlikte olmasina ragmen, onun hadislerini bu kadar büyük bir sayida elde edebilmesinin sirri ve sebeblerini düşününce verilecek cevaplar şu şekildedir; Birinci sebep: Hz. Peygamber ile sik sik görüsmesi ve ona hiç çekinmeden her çesit sorular sormasidir (ibn Hacer, a.g.e., IV, 206). Ikinci sebep: ilme olan tutkunlugu ve Hz. Peygamber'in ona bildigini unutmamasi için dua buyurmasidir. El-Hâkim en-Nisâbûrî, Müstedrek'te (111, 508) Üçüncü sebep: Ebû Hureyre'nin büyük sahâbîlerle görüsmesi, onlardan birçok hadis almasi ve bu sayede ilminin artip ufkunun genislemesidir (ibn Hacer el-Askalâni, el-isâbe, IV, 204). Dördüncü sebep: Hz. Peygamber'in vefâtindan sonra uzun süre yasamis olmasidir. Nitekim Hz. Peygamber'den sonra kirkyedi yil yasamis, hadisleri halk arasinda yaymakla mesgul olmustur (Muhammed Ebû Zehv, el-Hadis, ve'l-Muhaddisûn, Kahire 1958, 134). Olumlu görüşleri sıralarsak; Hazret-i Ömer, Ebû Mûsâ el-Eş’arî’nin biri rivayetin ede Ebû Saìd el-Hudrî’yi şâhit olara dinleyene kadar itibar etmemiştir. Hazret-i Ali de bizzat duymadığı hadisleri rivayet eden sahabilerin, onları Rasûl-i Ekrem’den duydularına dair yemin etmelerini istemiştir. Hazret-i Ömer’in daha sora Ebû Hüreyre’yi hadis rivayetinde tamamen serbest bırakması (İbn-i Kesir, VIII, 106-107), Hassan ibn-i Sâbit, Mescid-i Nebevî’de şiir okumasını engellemek isteyen Hazret-i Ömer’e Resûlüllah devrinde mescidde şiir okuduğunu söyleyip Ebû Hüreyre de bunu doğrulayınca Halife Ömer, Ebû Hüreyre’nin şahitliğine itiraz etmemiştir (Müslim, “Fezâilüs-Sahâbe”, 151-152) Hazret-i Ömer, cildine dövme yaptıran kadın hakkında sahabilerin bilgisine başvurduğu zaman Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği hadisi dinleyip kabul etmiştir (Buhârî, “Libâs”, 87). Cehmiyye ve mürcie tarafları bişr bin-i Gıyâs’ın Ebû Hüreyre aleyhindeki iddialarını reddeden Ebû Osman ed-Dârimî’nin söylediği gibi Halife Ömer’in Ebû Hüreyre’yi yönetici tayin etmesi, sonra da valilikte kalmasını ondan ısrarla istemesi kendisine güvendiğini göstermektedir (er-Red alel-merîsî, s. 132-135). Ebû Hüreyre’nin çok hadis rivayet etmesine karşı çıkanlardan biri olan Hazret-i Âişe, onu yanına çağırarak görmediği ve duymadığı bazı rivayetlerin hesabını sormak istemiş, Ebû Hüreyre de: “Anacağım! Ayna, sürme ve güzel koku gibi şeyler beni oyalayıp da bu rivayetleri Rasûlüllah’tan duymama engel olmadı” deyince Âişe, “Belki de öyledir” (Zehebî, A’lâmün-nübelâ, II, 604-605) =Bunun tam tersi görüşte mevcut Ebû Hüreyre’nin rivâyetini tashih ederken Hazret-i Aişe’nin, “Allah Ebû Hüreyre’ye merhamet etsin!” diye son derece müşfik davranması (Zerkeşî, s. 107) onun Ebû Hüreyre’ye karşı menfî bir tutum içinde olmadığını göstermektedir. Ebû Hüreyre, İbn-i Ömer’in cenaze namazının kılınması ve defniyle ilgili bir rivâyetinden dolayı, “Yâ Ebû Hüreyre, Rasûlüllah’tan naklettiğin rivayetlere dikkat et!” diye kendisini uyarmasına üzülmüş, onu Hazret-i Aişe’nin yanına götürerek söz konusu rivayeti bu hadis otoritesine onaylatmıştır. Bunun üzerine İbn-i Ömer Ebû Hüreyre’yi, Hazret-i Peygamber ile en çok birlikte bulunan ve hadislerini en iyi ezberleyen sahabi olarak takdir ve tezkiye etmiş (Müsned, II, 2/3; Tirmizî, “Menâkıb”, 46), Abdullah ibn-i Ömer, ölünün arkasından ağlamanın doğru olmayacağını söylediği zaman kendisine Ebû Hüreyre’nin ağlamaya cevaz veren bir hadis rivayet ettiği haber verilmiş, bunun üzerine kanaatinden hemen vazgeçmiştir (Müsned, II, 110). Ebû Hüreyre hadis rivayet etmesini en çok Hazret-i Ömerin engellediği söylenir. Ancak Ömer sadece Ebû Hüreyrenin değil bütün sahabilerin ahkâmla ilgili olmayan hadisleri rivayet etmesine karşı çıkmış (Abdür-rezzâk es-Sanânî, XI, 262), Hazret-i Ali de bizzat duymadığı hadisleri rivayet eden sahabilerin, onları Rasûl-i Ekremden duydularına dair yemin etmelerini istemiştir. Hazret-i Ömerin daha sora Ebû Hüreyreyi hadis rivayetinde tamamen serbest bırakması (İbn-i Kesir, VIII, 106-107), onun şahsına karşı özel bir tavır takınmadığını göstermektedir. Ebû Hüreyre aralarında Hazret-i Ebû Bekir, Muâz ibn-i Cebel, Enes ibn-i Mâlik gibi büyük sahabilerin de bulunduğu orta derecede fetva veren on üç kişi arasında sayılmakta., bunlardan her birinin verdiği fetvaların küçük bir cüz tutacak hacimde olduğu söylenmektedir (İbn-i Kayyim el-Cevziyye, I,12). Şimdide rastladığım olumsuz görüşleri paylaşayım ; Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı hadis kitaplarında an-latılır. Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanın-da anlatsaydım değneği ile beni döverdi.” der (Ez Zehebi – Tezki-retul-Huffaz). Ebu Hureyre’nin şöyle dediği geçer: “Ömer ölünceye kadar Allah’ın Resulu buyurdu diyemezdik.”(Müslim, Sahihi Müslim, 1. cilt, sayfa 34). Hz. Aişe Ebu Hureyre’ye: “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun!” dediğinde ona cevap verir: “Ayna ve sürme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu.”(Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt, sayfa 435). Hz. Ali şöyle demiştir: “Yaşayanlar arasında Allah Resulu’na en fazla yalan isnad eden Ebu Hurey-re’dir.”(İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt, sayfa 360). Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi atadığı valilikten hırsızlıkları nedeniyle geri çağırttığı anlatılır. Hz. Ömer Ebu Hureyre’ye hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu. Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. Sen Bahreyn’in en ücra köşesinden, insanlar vergilerini, Allah ve Müslümanlar için değil de, senin için versinler diye mi geldin?” der (Zehebi, Siyer). Ebu Hureyre’nin bizzat kendisinin aktardığı bir hadiste ise Hz. Ömer ona şöyle demiştir: “Ey Allah’ın ve Kitabının düşmanı! Allah’ın malını çaldın değil mi? Yoksa senin on bin dina-rın nereden olacak?” (İbni Sa’d, Tabakat, 4. cilt, sayfa 59). ıÜüEbu Hureyre’nin “Av ve çoban köpekleri dışındaki köpekleri öldürün” hadisine tarla köpeklerini de eklemesi üzerine İbni Ömer, Ebu Hureyre’nin tarlaları olduğu için böyle bir yalanı uydurduğunu söylemiştir (Cemal Sait Aktaş, Hadis Kritiği Makalesi). Hazret-i Ömerin, çok hadis rivayet etmekten vazgeçmediği takdirde Ebû Hüreyreyi gelidği yere (Devse) göndermekle tehdit ettiği (Ebû Züra ed-Dımaşkî, I, 544), ona Halife Osmanın da böyle bir haber gönderdiği söylenmektedir (Râmhürmüzî, s. 554). Öncekilerce sahih kabul edilmiş olsa dahi hadisin senedini mecrûh kabul etmek; çünkü, katî hususlara muhalif düşen bir şeyin rivayeti bizzat hadisçiler katında uydurma hadis alametlerindendir. ravilerinin sıdk ve zabt bakımından meşhur oldukları bu tür rivayetlerde ilk akla gelen cerh sebebi, bunları rivayet eden sahabî veya tabiî’nin onları ka’bu’l-ahbâr gibilerinden duymuş olmasıdır. bildiğimiz üzere ebu hureyre doğru kabul ettiği ka’b’tan hadis rivayetinde bulunuyordu. ayrıca ebu hureyre’nin rasul(s)’den bizzat duymadığını açıklayarak an’ane yoluyla yaptığı rivayetlerin oldukça bol olduğunu görmekteyiz. kesin olan şudur ki, ebu hureyre İslam’a geç girişinden dolayı rivayet ettiği hadislerin büyük bölümünü bizzat rasul(s)’ün dilinden duymuş değildir. o’nun rivayetlerinden bir kısmı da ka’bu’l-ahbâr menşeelidir. sahabî’nin mürselinin hüccet olması için sözkonusu mürsel haberi yine kendisi gibi bir sahabî’den rivayet etmesi şarttır. İbn abbâs ve diğerleri gibi tâbiûn’dan kabul edilen ka’b’ın rivayetlerini tasdik ederek nakledenlerin bu rivayetleri hüccet olma gücüne sahip değildir. ıÜükaynak: muhammedi sünnetin aydınlatılması, m.ebu reyye, yöneliş yay Dört halife uzun yıllar Hz. Rasülülah (s.a.v.) ile birlikte olmalarına rağmen toplam rivayetleri ancak Ebu Hureyre’nin % 27’sine tekabül ediyor. Zira Ebu Bekir’den (r.a.) rivayet edilen hadisler 142, Hz. Ömer’e (r.a.) isnad edilenler 537, Hz. Osman’dan (r.a.) mervi olanlar 146, Hz. Ali’ye (r.a.) ait olanlar ise, 586’dır. Yekunu ise 1411’dir. ŞİMDİ; 1-Bazı müelliflerin bu görüşleri/kaynakları belirtirken(olumsuzları kastediyorum), neyi baz alarak yazdıkları hususunda bilgim mevcut değil. 2-Karşıma çıkan eserleri kaynakları belirttim bilgi edinme sürecinde olan biri içinde anlayışla karşılanacağını umuyorum. 3-Sahabelere tazim ederim, aksi bir durum sözkonusu olamaz, konunun kişileştirilmemesini ve sorgulayıcı tutumumun sünneti red edenler/inkar edenler gibi güruh toplulukla aynı kefeye konulmamasını rica ediyorum... 4-Kendimi neden bu kadar savunmaya geçtim bunuda anlamış değilim doğrusu Velhasıl Sahihi buhari okumayı düşünüyordum, olumlu kaynaklara sözüm yok, zira bu olumsuz isnatların kaynağı sahih ise okuyup okumama konusunu bidaha düşüneceğim.. Bu konu hakkında görüş/düşünce/bilgi/kaynak vs. alabilirmiyim? Not: Forum kurallarına uymak şartı ile.... | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2876 | 23 Ağustos 2013 00:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3621 | 26 Ocak 2013 22:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3266 | 06 Aralık 2012 10:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7698 | 03 Kasım 2012 23:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7193 | 02 Ekim 2012 21:16 |
18 Şubat 2009, 21:30 | Mesaj No:2 |
Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
ebu hureyre ra efendimiz e olumsuz bakan cenah şia ve mutezile vede modernist tabir edilen lerdir.. bundan evvel sünnet ve hadis konularını iyi analiz etmek lazım..hatta mezhebler i iyi öğrenmek lazımdır. ben neden olumsuz baktıklarını söyleyim ; işlerine gelmeyen hadisleri rivayet etmiştir,vede o kadar hadisi rivayet etmesini çekememeleridir. ha birde sahihi müslüm veya buhari yi de beğendiklerinide sanmıyorum..zaten dert ebu hureyre ra değil.o nun şahsında hadis ilmini eleştirmek (sunni olanını) | |
18 Şubat 2009, 21:33 | Mesaj No:3 |
Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
Peki fatih abi ebu hureyyenin bazı hadisleri tedlis ettiği söyleniyor ehli sünnetim diyen birinin eleştirmesi bundan kaynaklı olabilir mi?
| |
18 Şubat 2009, 22:33 | Mesaj No:4 |
Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
merve, özellikle son yıllarda müslümanlar üzerinde bir takım oyunlar oynanıyor.Tek sahih kaynak Kur'an dır sloganından yola çıkarak insanların hayatından sünnetler ,hadisler, peygamber efendimizn yaşadığı hayat modeli çıkarılmaya çalışılıyor.Peygamber efendimizin sürekli beşer yönüne vurgu yapılıyor, evt,nihayetinde o da bir beşerdi ama Kuran'ın ahlakının, ahkamının , pratiğinin kendi üzerinde vuku bulduğu bir beşerdi,bir peygamberdi. şimdi bir takım sorular eşliğinde insanların hadise olan rağbetleri azaltılmak isteniyor.Bir hadisi okur okumaz acaba mevzu mudur diye hemen akla geliyor, demek ki bunu başarmışlar.(tabiki hadisler üzerinde tenkid , araştırma yapılmalıdır ama sebepsiz reddetmeyi kastediyorum)Ve bunlardan biriside senin gündeme getirdiğin Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadislerdir.Ona bir takım rivayetlerle neredeyse demeyim, aleni yalancılık sıfatı addediliyor.ve olumsuz görüşlerin dile getirildiği çoğu kaynak ta hataboğlu nun da dediği gibi şia ve modernist akımlardır. hal böyle iken safımızı belli etmemiz gerekir.eğer ehl-i sünnet inancındaysan sahih- i buhari ve sahih-i müslim i kesinlikle okumalısın.Bunlar kuran'ı kerimden ve tefsirinden sonra okuyacağımız en güvenilir kaynaklardır.bir yerde okumuştum imam buhari kitabına koyduğu her rivayet için istiareye yatar ve o şekilde kitabına eklermiş.yine bu alimimiz bir ravi bir köpeği etle yanına çağırıp vaadettiği , fakat eti vermediği için o ravinin rivayetini kitabına almamıştır.Çünkü kendinde yalancılığın bir alameti olduğu için... işte bu örneklerde müelliflerimizin eserini telif ederken ne denli hassas olduklarını idrak edebiliyoruz.Ebu hureyre de en çok hadis rivayet eden ravilerimizden.Elbette onda da rivayet konusunda bir kusur görseydi şüphesiz hadislerini kitabına koymazdı. Ebu hureyre'nin müdellis olduğuna dair bir iddaya şimdiye kadar rastlamadım.öyle olsa bile alimlerimizin bir kısmı tedlis hadisleri kabul etmiş, bir kısmı kabul etmemiştir. ez cümle, sahihayne en yakın zamanda başla
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
18 Şubat 2009, 23:05 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
Bu, insanları aldatmak ve hakkı gizlemek değil de nedir? Hangi aklıselim şu dört cümleyi bir kâğıda yazıp da kılıcıyla birlikte yanında taşır?! Hangi aklıselim her minbere çıktığında onu insanlara gösterip "İşte bakın, Kurân-ı Kerim'den sonra bizim tek merciimiz bu kitaptır; biz, Kurân'ın ve bu kitabın dışında Allah resulünden başka hiçbir şey yazmadık!" diyebilir?! Acaba Ebu Hureyre'nin aklı ve hafızası Hz. Ali'den daha üstün müydü ki, okuma yazma bilmediği halde Peygamberimizden yüz bin hadis ezberlediğini iddia ediyor? Peygamberimizin yanında üç yıl bile kalmayan Ebu Hureyre'nin yüz bin hadisini okuma yazma bilmemesine rağmen kabul ediyorlar da, ilim şehrinin kapısı ve tüm sahabelerin her türlü ilim mercii olan İmam Ali gibi birinin, içinde sadece dört hadisin bulunduğu bir sayfacığı olduğunu mu sanıyorlar? Yani Ali (a.s) bu sayfayı Peygamberimizin hayatı döneminden kendi hilafeti dönemine kadar yanında, kılıcına asılı olarak saklamış, sonra da minbere çıkarak onu insanlara göstermiş, öyle mi? Bence değersiz bir yalandan başka bir şey olamaz Sahih-i Buharî'de yazıldığı şekliyle bir taraftan Ebu Hureyre'nin, "Abdullah b. Amr Peygamber'in hadislerini yazıyordu" demesi ve diğer taraftan Hz. Ali'nin, "Biz, Peygamber'den Kurân ve sahifeden başka bir şey yazmadık" demesi şunu gösteriyor ki Peygamber efendimiz (s.a.a) hiçbir zaman hadis yazmayı yasaklamamıştır. |
18 Şubat 2009, 23:56 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili) Dört halife uzun yıllar Hz. Rasülülah (s.a.v.) ile birlikte olmalarına rağmen toplam rivayetleri ancak Ebu Hureyre’nin % 27’sine tekabül ediyor. Zira Ebu Bekir’den (r.a.) rivayet edilen hadisler 142, Hz. Ömer’e (r.a.) isnad edilenler 537, Hz. Osman’dan (r.a.) mervi olanlar 146, Hz. Ali’ye (r.a.) ait olanlar ise, 586’dır. Yekunu ise 1411’dir. İnsann kafasını karıştıran diğer bir nokta bu sayı argümanları... Hulafa i raşidin sahabeleri o kadar sene peygamber efendimizin yanında bulunmalarına rağmen .. Ebu hureyyenin hadislerinin %27 sine denk düşmesi insanı ister istemez düşündürüyor.. Ayrıca Sahabelerim gökteki yıldızlar gibidir . Hangine uyarsınız kurtuluşa erersiniz hadisine binaen acaba bu yüzden mi eleştirilmesi yada olumsuz görüş belirtilmesi engellenmiştir... |
19 Şubat 2009, 00:08 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
Biz bu rivâyet hakkında önce bu rivâyetin zayıf, itibarsız ve uydurma olduğunu itiraf eden Sünni âlimlerin isimlerini kaynaklarıyla birlikte vereceğiz; daha sonra rivâyetin senetlerini incelemeğe tâbi tutacağız;. ardından da hadisin muhtevası üzerinde duralım. Hadisi Zayıf Bilen Ehl-i Sünnet Alimleri: 1- İmam Ahmed b. Hanbel (Ölüm: 241 hc.) (1) 2- Hâfız Ebu İbrâhim-il Muznî (Ölüm: 264 hc.) (2) 3- Hâfız Ebu Bekr-il Bezzâr (Ölüm: 292 hc.) 4- İbn-ül Kattân -Hâfız Ebu Ahmed Abdullah b.Adiyy- (Ölüm: 365 hc.) (4) 5- Hâfız Ebu-l Hasan Dârekutnî (Ölüm: 385 hc.) (5) 6- Hâfız İbn-i Hazm -Ebu Muhammed Ali b. Ahmed- ( Ölüm: 456 hc.) (6) 7- Hâfız Beyhakî -Ebubekr Ahmed b. Hüseyin b. Ali b. Abdullah- (Ölüm: 457 hc.) (7) 8- Hâfız Ebu Ömer İbn-i Abd-il Birr (Ölüm: 463 hc.) (8) 9- Hâfız İbn-i Esâkir -Ebu-l Kâsım Ali b. Hibetullah- (Ölüm: 571 hc.) (9) 10- Hâfız Abdurrahman Ebu-l Ferac İbn-il Cevzî (Ölüm: 597 hc.) (10) 11- Hâfız İbn-i Dihye –Ebu-l Hattab Ömer b. Hasan- (Ölüm: 633 hc.) (11) 12- İmam Esir-üd Din Ebu Hayyân-il Endülüsî (Ölüm: 745 hc.) (12) 13- Hafız Şemsüddin Ebu Abdillah ez-Zehebî Ölüm: 748 hc.) (13) 14- Ahmed İbn-i Abdülkadir Tâcuddin İbn-i Mektum Ebu Muhammed-il Kaysî (Ölüm: 749 hc.) (14) 15- Şemsüddin İbn-i Kayyim-il Cevziyye (Ölüm: 751 hc.) (15) 16- Hâfız Zeynüddin Abdurrahim b. Hüseyn-il İrâkî (Olüm: 806 hc.) (16) 17- Hafız Şehabüddin İbn-i Hacer-il Askalânî ( Ölüm: 852 hc.) (17) 18- Kemâlüddin Muhammed İbn-il Hemmâm-il Hanefî (Ölüm: 861 hc.) (18) 19- İbn-u Emir-il Hâc -Şemsüddin Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Hasan- (Ölüm: 879 hc.) (19) 20- Hâfız Şemsuddin Ebulhayr Muhammed b. Abdurrahman Es-Sahavî (Ölüm: 902 hc.) (20) 21- Kemâlüddin Ebu-l Meâlî Muhammed b. Emir Nâsıruddin Muhammed b. Ebî Bekr b. Ali b. Ebî Şerif-il Makdisî-iş Şâfiî (Ölüm: 906 hc.) (21) 22- Hâfız Celâlüddin-is Suyûtî eş-Şâfiî (Ölüm: 911 hc.) (22) 23- Şeyh Aliyy-ül Muttaki-l Hindî (Ölüm: 975 hc.) (23) 24- Şeyh Aliyy-ül Kâriyy-ül Mekkî (Ölüm: 1014 hc.) (24) 25- El-Mennâviyy-üş Şâfiî -Abdürrauf b. Tâc-ül Ârifin b. Ali b. Zeynülâbidin- (Ölüm: 1029 hc.) (25) 26-Şeyh Şehâbüddin-il Hafâcî-il Hanefî -Ahmed b. Muhammed b. Ömer (Ölüm: 1096 hc.) (26) 27- Kâzî Muhibbullah-il Behârî-il Hindî (Ölüm: 1119 hc.) (27) 28- Kâzî Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Abdullah-iş Şevkânî (Ölüm: 1250 hc.) (28) 29- Sadık Muhammed Hasan Hân (Ölüm: 1307 hc.) (29) Burada şunu da hatırlatmamız gerekir ki bu isimleri biz örnek olarak zikrettik; yoksa bu hadisin uydurma veya zayıf olduğunu itiraf eden Sünnî âlimlerin sayısı daha fazladır. Mesela İbn-ül Mulakkin, İbni Teymiye, Celâl-ül Muhallî, Ebu Nasr-is Seczî, Ebuzer-il Halebî, Ahmed b. Kâsım-il İbâdî, Es-Sebukî, İbn-u İmâm-il Kâmiliyye, Mevlevî Nizâmuddin, Mevlevî Abd-ül Ali Bahr-ul Ulûm, Muhammed Nâsıruddin-il Albânî ve Seyyid Muhammed İbn-i Akil-il Alevî gibi âlimleri de bunlara ekleyebiliriz. Açıklamamız gereken bir diğer husus da şudur ki, "Yıldızlar " rivayetinin bazı nakillerinde "Ümmetimin ihtilâfı rahmettir" şeklinde bir söz de yine Resulullah'a isnad edilmiştir ki aynı senetle nakledildiği için o rivâyetin zayıf ve uydurma olduğunu söyleyenlerin sözleri doğal olarak bu rivâyet için de geçerlidir ki bunlardan bazılarının ismini örnek olarak zikredip geçiyoruz: Hâfız İrâkî, Hafız Muhammed b. Tâhir, Tabarânî, Deylemî, Muhammed Nâsıruddin-il Albânî ve...(30) |
19 Şubat 2009, 00:11 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
Rivâyetin Senedi Üzerine: Gerçi bir önceki bölümde bir kısmının isimlerini verdiğimiz Ehl-i Sünnet âlimlerinin, rivayetin zayıflığını ve uydurma olduğunu teyit ve tasdik etmeleri, bizi rivâyetin senedini incelemekten müstağnî kılıyor; ama yine de bahsimizin tekmili ve hiçbir şüpheye mahal vermemek için rivâyetin senedi üzerinde de kısa bir incelemenin uygun olacağını düşünüyoruz. Evet bu rivayet bildiğimiz kadarıyla altı sahabîden nakledilmiştir ki aşağıda teker teker ele alacağımız üzere bunların hiç birisinin senedi sağlam değildir: *Abdullah İbn-i Ömer: Bu rivâyet Abdullah İbn-i Ömer'den iki senedle nakledilmiştir; bu iki senedin birisinde ezcümle şu iki râvînin isimleri göze çarpmaktadır: 1- Abdurrahim b. Zeyd: Buhâri'nin ve Nesâî'nin "Ez-Zuafâ" (Zayıf Râvîler) isimli kitaplarında, İbn-i Ebi Hâtem'in "El-İlel" kitabında, İbn-i Cevzî'nin "El-Mevzuât" ve "El-İlel-ül Mütenâhiye" kitaplarında, Zehebî'nin "Mizân-ül İ'tidâl", "El-Kâşif" ve "El-Muğnî" kitaplarında, Hazrecî'nin "Hulâsat-u Tezhib-i Tehzib-il Kemâl" kitabında ve diğer çoğu ricâl kitaplarında bu râvî, "Hiçbir değeri yoktur", "Çok yalancıdır", "Çok yalancı bir habistir" gibi tabirlerle tanıtılmıştır. 2- Zeyd-ül Ammi: Bu adam yukarıda bahsettiğimiz Abdurrahim'in babasıdır. Şevkânî Şöyle diyor: "O ikisi son derece zayıftırlar." İbn-i Sa'd "Zeyd hadiste zayıftır demiştir. İbn-i Adiy ise onun hakkında "Onun bütün rivâyetleri ve ondan rivâyet eden bütün râvîler zayıftır" tespitinde bulunmuştur.(31) Diğer senede gelince onda da ezcümle "Hamzat-ül Cezri" (Hamza b. Ebî Hamza en-Nasibi)'yi görmekteyiz. Onun hakkında ise ricâl âlimleri şu tabirleri kullanmışlardır: "Hadisi münkerdir", "Hadisi terkedilmiştir", "Hadisi atılmıştır", "Bir şeye yaramaz", "Hadis uyduran birisidir", "Bir para etmez." (32) *2. Halife Ömer b. Hattab: 2. Halif'e Ömer'e dayandırılan rivâyette ise şu râvilerin ismi geçmektedir: 1- Naim b. Hammad: İbn-i Cevzî onun hakkında şu tespitte bulunmuştur: "Naim (ricâl âlimleri tarafından) cerhedilmiştir." 2- Abdürrahim b. Zeyd: Durumu açıklandı. 3- Zeyd-ül Ammî: Durumu açıklandı. *Câbir b. Abdullah-il Ensârî: Câbir'e dayandırılan rivâyet de iki senetle nakledilmiştir. Bu senetlerin birisinde rivâyet ta Mâlik b. Enes'e ondan da ta Câbire kadar uzanıyor; ancak Mâlik'ten aşağıya bütün râvîler meçhul ve tanınmayan kimselerdir. Bunu İbn-i Hacer Askalânî "Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf" isimli eserinde açıkça beyan etmiştir.(33) Diğer sened de ise şu râvîlerin ismini görmekteyiz: 1- Ebu Süfyân: İbn-i Hazm "Ebu Süfyân zayıftır" demiştir.(34) 2- Selâm b. Selim: Yine İbn-i Hazm Bu râvî hakkında ricâl alimlerinden şu görüşleri nakletmiştir: İbn-i Hacer: "Selam zayıftır." İbn-i Harâş: "O çok yalancıdır." İbn-i Hıbbân: "O bir çok uydurma hadis rivâyet etmiştir." Ardından da "Bu adamın zayıflığında icma edilmiştir" tespitini eklemiştir İbn-i Hazm.(35) 3- Hâris b. Gasîn: İbn-i Abd-il Birr rivâyeti bu senedle naklettikten sonra Şöyle demiştir: "Bu sened hüccet olamaz; zira senette yer alan "Hâris b. Gasîn" meçhuldür ve durumu belli değildir. Yine Ebu Amr ve Zeynüddin-il İrâkî de onun hakkında aynı şeyi söylemişlerdir.(36) *Abdullah İbn-i Abbâs: Abdullah İbn-i Abbâs'a dayandırılan rivâyetin senedinde ezcümle şu râvîlerin ismi geçmektedir: 1- Süleyman İbn-iEbî Kerîme: Ebu Hâtem Râzî, Celâlüddin Suyûtî ve Muhammed b. Tâhir onun zayıf olduğunu söylemişlerdir. İbn-i Adiy ise "Onun bütün hadisleri münkerdir" demiştir. Zehebî'nin tespiti ise şöyledir: "O, itibarsız ve bir çok münker (hadisin sahibidir.(37) 2- Cüveybır b.Said: Bu râvî zayıflığı hakkında ricâl âlimlerinin söylediklerinden bazısı şöyledir: Nesâî ve Dârekutnî: "Hadisi terkedilmiştir." Buhari Ali b. Yahya'dan Şöyle nakletmektedir: "Cuveybır'ın iki hadis naklettiğini biliyorum." Ardından ikisini de naklederek onların zayıf olduğunu ortaya koymuştur. İbn-i Cevzî: "Cuveybır'a gelince, onun zayıf olduğunda icma etmişlerdir." Ahmed b. Hanbel: "Onun hadisiyle iştigal edilmez." İbn-i Muin: "Hiçbir şeye değmez." Cevzecânî: "Onunla iştigal edilmez." Ve benzeri bir çok tabir..(38) 3- Ez-Zahhâk b. Müzâhim: Bu râvî hakkında da şu tabirler kullanılmıştır: "Bu adamdan hadis nakledilmezdi." "Hadis hususunda zayıftır." "Âlimler tarafından cerhedilmiştir." Şu'be ve bir çok âlim ise onun İbn-i Abbas'ı görmediğini iddia etmişlerdir.(39) *Ebu Hureyre: Ebu Hureyre'ye dayandırılan rivâyetin senedinde "Cafer b. Abd-ül Vahid-il Kâzî el-Hâşimî" isimli râvînin ismi de geçmektedir. Rical kitaplarında bu şahıs da "Hadis uyduran", "Hadis çalan", "Yalancı", "Hadisi terk edilen" vb. tabirlerle tanıtılmıştır.(40) Arıca bilindiği gibi Ebu Hureyre'nin kendisi de bir çok Sünni alim tarafından muteber birisi olarak kabul edilmiyor. *Enes b. Mâlik: Enes b. Mâlik'e dayandırılan rivayetin senedinde ise "Bişr İbn-il Hüseyin" isimli bir râvînin ismini görmekteyiz ki rivâyeti Zübeyr b. Adiy kanalıyla Enes'ten nakletmektedir. Zehebî "El-Muğnî" kitabında, Dârekutnî'nin onun hakkında "Terk edilmiştir." ve Ebu Hâtem'in ise "O Zübeyr'in diline yalan uydurmuştur." dediğini nakletmektedir. Bu râvî hakkında diğer rical alimlerinin yergilerini görmek için İbn-i Hacer Askalânî'nin "Lisân-ül Mizân" kitabına bakılabilir.(41) Böylece bu rivâyetin bütün senetlerini incelemiş bulunuyoruz; gördüğünüz gibi bu senetlerin hiç biri sahih değil ve bazısında üç, bazısında iki ve bazısında da en az bir tane zayıf râvî olduğunu bizzat Ehl-i Sünnet'in kendi ricâl kitaplarına ve ricâl âlimlerinin görüşlerine dayanarak ispatlamış olduk. Rivâyetin Muhtevası Üzerine: Rivâyetin muhtevası hakkında da birkaç nükteyi hatırlatmakla yetineceğiz: 1- Eğer gerçekten bu rivayet doğru olsaydı ve Resulullah'ın etrafında bulanan sahabenin her birisi gökteki yıldızlar gibi olsaydı, o zaman mesela şu âyetlerin indirilmesinin bir anlamı olur muydu?: "Eğer o (Peygamber) ölür veya öldürülürse topuklarınız üzerine gerisin geriye mi döneceksiniz."(42) "Etrafınızda olan bedevilerden ve Medine ehlinden nifakı adet haline getirmiş nice münafıklar vardır ki sen onları bilmezsin; onları biz biliriz. Yakında onları iki defa azap edeceğiz; sonra da büyük bir azaba döndürüleceklerdir." (43) Eğer sahabenin hepsi âdil ve her biri bir hidâyet yıldızı olsaydı, Allah Resulü onlara hitaben: "Aman benden sonra kafirler olarak geri dönmeyin." (44) Veya: "Şirk sizin aranızda karıncanın ayak sesinden de gizli olacaktır." (45) Yada: "Çok geçmeden, ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecektir ki onlardan sadece birisi kurtuluşa erecektir..." (46) buyurur muydu?! Yine Buhari ve Müslim gibi bir çok muteber kaynakta nakledilen şu hadis, sahabenin hepsinin âdil oluşu ve her birisinin bir hidâyet yıldızı olduğuyla bağdaşıyor mu acaba?: "Kıyamet günü ashâbımın önde gelenlerinden bazısını getirip amel defteri siyah olanlarla birlikte haşredecekler. Ben "Allah'ım! Onlar benim Ashâbım!" dediğimde, şu cevabı duyacağım: "Senden sonra bu Ashâbının neler yaptıklarını bilmiyorsun!" O zaman ben de o salih kulun sözlerini (Mâide, 117'de Hz. İsa'nın (s.a) sözü kastediliyor) tekrarlayacak "..Ve ben aralarında bulunduğum sürece amellerine şahittim onların, beni aralarından aldıktan sonra de kendin şahid oldun" diyeceğim. Bunun üzerine bana şöyle denilecek: "Sen aralarından ayrılır ayrılmaz bunlar mürted olup dinden çıktılar ve eski hallerine döndüler." (47) Bakın bu hadiste Allah Resulü açık bir şekilde kendisinden uzaklaştırılan kimselerin, ashabından olduğunu söylüyor. Bu da açıkça öyle her sahabî denen kimsenin hidayet yıldızı ve âdil olmadığını, dolayısıyla bahis mevzuumuz olan "yıldızlar" rivayetinin doğru olamayacağını ortaya koyuyor. 2- Sahabî ismi ile anılan birçoklarının hayat hikayeleri, bir çok amelleri ve icraatı bu rivâyetin doğru olamayacağının bir diğer açık kanıtıdır. Zira bunlardan bugün bile takdis edilen bir çoklarının, yalancılık, birbirine küfretme, iftirada bulunma, zina, şarap içme ve birbirleriyle savaşma ve birbirlerinin kanını dökme gibi Kur'an âyetleri ve Resul'ün sünnetiyle yasaklanan ve yapan kimselerin fâsık ve fâcir olup büyük azapları hak ettikleri, büyük günah ve kötülüklere bulaştıklarını bir çok muteber kaynakta okumaktayız ki arzu edenler ilgili kaynaklara baş vurabilirler. İstedikleri takdirde bunların bariz örneklerini biz de belgeleriyle birlikte kendilerine sunabiliriz. Durum böyleyken söz konusu rivayeti doğru kabul edip bu amellere bulaşan kimseleri hidayet yıldızı olarak addetmeği siz akıl ve mantığınıza sığdırabiliyor musunuz ki Allah'ın Resulü'ne de böyle bir sözü yakıştırabilesiniz?! Yoksa Resulullah kendinden sonra meydana gelecek olaylardan haberi mi yoktu? En azından bu olayların meydana gelebileceğine ihtimal bile vermiyor muydu? Hayır kesinlikle böyle bir şey doğru olamaz. Zira yukarıda örnek olarak zikrettiğimiz âyet ve hadisler, bunun böyle olamadığını ve Allah Resulü'nün bu olaylardan haberdar olduğunu açıkça göstermektedir. Bu ise bu hadisin kesinlikle uydurma olduğunu ortaya koyuyor. Zira haberdar olduğu halde böyle bir şeyi buyurması asla düşünülemez. 3- Ashabın en azından bir kısmının arasında çoğu zaman şiddetli ihtilafların yaşandığını, bir çok konuda farklı düşündüklerini, hatta bu ihtilafların bazen kavga ve nizaya ve bilindiği gibi bazen binlerce insanın kanlarının akıtılmasına vesile olan savaşlara dönüştüğünü görmekteyiz (Cemel, Sıffın ve Nehrevan savaşları gibi). Biz bütün bunlarda, onları mazur bile görsek (ki böyle olduğunu kesinlikle kabul etmiyoruz) her birisinin farklı ve bazen taban tabana zıt görüş ve davranışlarının hidâyete götüreceğini kabul etmemiz asla mümkün değildir. Zira bu, Allah Resulü'nün ümmetini aynı zamanda çelişkili yollara ve hedeflere sevk ve teşvik ettiği anlamına gelir ki bu da hikmet ve hidayet, akıl ve mantık Resulü olan Habibi Kibriya'dan kesinlikle uzaktır. Kısacası bu rivâyetin böyle bir muhtevaya sahip olması onun uydurma olduğunu ispatlamaya yeter, artar bile. Evet, bir şeyin meşhur olması bizi aldatmamalıdır. Nice meşhur görüş ve rivâyetler vardır ki ciddi bir araştırma ve incelemeye tabi tutulduğunda, esastan yalan ve uydurma olduğunu görürsünüz. Bugün muhakkik âlimler uzun, araştırmaların neticesinde onlarca sahabî ve râvinin uydurma olduğunu ve asla dünyada yaşamadıklarını ve mesela Seyf b. Ömer gibi zındıklıkla suçlanan, dinini dünyaya satmış bazı kıssacı ve yalancı râvilerin hayal ürünlerinden ibarettir. Arzu edenler Allame Murtaza Askerî'nin "Abdullah b. Seba", "Yüz elli uydurma sahabî" ve "Uydurma raviler" kitaplarına müracaat edebilirler. KAYNAKLAR: 1-İmam Ahmed b. Hanbel'in bu görüşü İbn-i Emir-il Hacc'ın "Et-Takrir-u Vet-Tahbir" kitabında, İbn-i Kudâme'nin "El-Müntahab" kitabında, yine Et-Teysir kitabında C.3, S.243 ve Silsilet-ül Ehâdis-iz Zaifet-i Vel-Mevzua, kitabında C.1, S.79 da nakledilmiştir. 2-Câmi-u Beyân-il İlm (İbn-i Abd-il Birr), C.2, S.89-90. 3-Câmi-u Beyân-il İlm (İbn-i Abd-il Birr), C.2, S.90, İ'lâm-ül Muvakkıin, C.2, S.223, El-Bahr-ül Muhit (Ebu Hayyan-il Endülüsî), C.5, S.528. 4-Söz konusu âlim bu görüşünü, zayıf râvîler hakkında yazdığı "El-Kâmil" adlı kitabında, Cafer b. Abd-ül Vâhid-il Hâşimî-il Kadî ve Hamzat-ün Nasibî'nin hal tercemesi bölümünde açıklamıştır. 5-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf (ibn-i Hacer Askalânî), C.2, S.628. 6-El-Bahr-ül Muhit, C.5, S.528, Silsilet-ül Ehâdis-iz Zaifet-i Vel-Mevzua, kitabında C.1, S.78. 7-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf (ibn-i Hacer Askalânî), C.2, S.628. 8-Câmi-u Beyân-il İlm (İbn-i Abd-il Birr), C.2, S.90-91. 9-Feyz-ül Kadîr-i Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (El-Mennâvî), C.4, S.76. 10-İbn-i Cevzî bu görüşünü "El-İlel-ül Mütenâhiye Fil-Ehâdis-il Vâhiye" isimli kitabında ortaya koymuştur. Bak: Feyz-ül Kadir-i Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr, C.4, S.76. 11-Ebekât-ül Envâr kitabının nakline göre İbn-i Dıhye'nin bu görüşü "Ta'lik-u Tahric-i Ehâdis-i Minhâc-il Beyzâvî" kitabında zikredilmiştir. 12-El-Bahr-ül Muhit (Ebu Hayyân-il Endülüsî), C.5, S.527-528. 13-Mizan-ül İ'tidâl (Zehebî), C.1, S.413, C.2, S.102. 14-Ed-Dürr-ül Lakît Min-el Bahr-il Muhît, (Bahr-ül Muhit'in hamişinde basılmıştır), C.5, S.527. 15-İ'lâm-ül Muvakkıîn, C.2, S.223. 16-Zeyn-üd Din-il İrâkî'nin bu görüşü, İbn-i Adiyy'in "El-Kâmil" kitabında, Hamza b. Ebi Hamza Nasîbî'nin hal tercemesinde, Beyhakî'nin "El-Medhal" kitabında, "Tahric-u Ehâdis-il Minhâc" kitabından naklen Ebekât-ül Envâr kitabında nakledilmiştir. 17-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf (Keşşaf tefsirinin hamişinde basılmıştır), C.2, S.628. 18-Et-Tahrir (Emir Padişah-il Hüseynî'nin şerhiyle), C.3, S.243. 19-Etakrir-u Vet-Tahbîr Fi-Şerh-it Tahrîr; bak: Et-Teysir-u Fi-Şerh-it Tahrir, C.3, S.243-244. 20-El-Mekâsid-ül Hasenet-u Fi-Beyân-i Kesirin Min-el Ehâdis-il Müşteheret-i Ale-l Elsine, S.26-27. 21-Feyz-ül Kadir Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (Mennâvî), C.4, S.76. 22-Feyz-ül Kadir Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (Mennâvî), C.4, S.76. 23-Kenz-ül Ummâl, C.6, S.133. 24-El-Mirqât-u Fi-Şerh-il Mişkât, C.5, S.523. 25-Feyz-ül Kadir Fi-Şerh-il Câmi-is Sağîr (Mennâvî), C.4, S.76. 26-Nesim-ur Rıyâz Fi-Şerh-i Şifâ-il Kâzî İyâz, C.4, S.423-424. 27-Müsellem-us Subût, C.2, S.241. 28-İrşâd-ül Fuhûl, S.83. 29-Hüsn-ül Ma'mûl Min İlm-il Usûl, S.56. 30-Bu konuda şu kaynaklara bakılabilir: El-Muğnî en Haml-il Esfâr-i Fil-Esfâr (İhya-ül Ulum'un Hamişinde basılmıştır), C.1,S.34, Tezkiret-ül Mevzûât, S.90-91, Silsilet-ü Ehadis-iz Zaifet-i Vel-Mevzûa, C.1, S.76-78. 31-İrşâd-ül Fuhûl, S.83. Feyz-ül Kadir, C.4, S.76. 32-Buhâri'nin ve Nesâî'nin "Ez-Zuafâ" (Zayıf Râvîler) isimli kitaplarında, İbn-i Cevzî'nin "El-Mevzuât" kitabında, Zehebî'nin "Mizân-ül İ'tidâl" ve "El-Kâşif" kitaplarında, Ebu Hayyân'ın "El-Bahr-ül Muhît" kitabında ve diğer rical kitaplarının çoğunda, bu râvînin ismi bölümüne bakılabilir. 33-Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf, (Keşşâf' tefsirinin hamişinde basılmıştır), C.2, S.628. 34-Silsilet-ül Ehâdis, C.1, S.78. 35-Aynı kaynak. 36-Câmi-ül Beyân, C.2, S.90-91, İ'lâm-ül Muvakkıîn, C.2, S.223. 37-Bu konuda İbn-i Cevzî'nin "El-Mevzûât"ına, Zehebî'nin "Mizân-ül İ'tidal" ve "El-Muğnî"sine, İbn-i Hacer'in "Lisân-ül Mizân"ına ve Muhammed b. Tahir'in "Kanun-ül Mevzûât"ına ve diğer ricâl kitaplarına mürâcaât edilebilir. 38-Bu görüşler için şu kaynaklara bakılabilir: Nesâî ve Buhârî'nin "Ez-Zuafâ" isimli kitaplarına, İbn-i Cevzî'nin "El-Mevuât" kitabına, Zehebî'nin "Mizân-ül İ'tidâl" ve "El-Kâşif" kitabına ... 39-Bu görüşler için Zehebî'nin "Mizân-ül İ'tidâl" ve "El Muğnî" kitaplarına ve İbn-i Hacer Askalânî'nin "Tehzib-üt Tehzib" kitabına bakılabilir. 40-Bu konuda İbn-i Hacerin "Tahric-u Ehâdis-il Keşşâf" ve "Lisânül Mizân" kitaplarına, Zehebî'nin "Elmuğnî" ve "Mizân-ül İ'tidâl" kitaplarına, ve Suyûtî'nin "El-Liâl-il Masnûa" isimli eserine baş vurabilirsiniz. 41-Lisân-ül Mizân, C.2, S.21-23. 42-Al-i İmrân, 114. 43-Tevbe, 101. 44-İrşâd-ül Fuhûl, s.76 45-Feyz-ül Kadir, C.4, S.173. 46-El-Mezahib-ül İslamiyye (Muhammed Ebu Zühre), s.14. 47-Sahihi Buhâri, Mâide Suresi tefsirinde, "... Ve kuntu eleyhim şehîdâ..." babında ve Kitab'ul Enbiya, "...Ve ittehazallahu..." babında ve Sahihi Tirmizi, "Saffet-ul Kıyâme" ve "...Mâ câe fî şa'nul Heşr..." babları ve Tâhâ Suresi tefsiri kısmında. |
19 Şubat 2009, 00:48 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 5710 Üyelik T.:
18 Aralık 2008 | Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
Yazılarınızı çok uzun yazıyorsunuz. kısa tutun ki okunsun. Ebu Hüreyre için iyidir yada kötüdür demek bizim haddimiz değil. Ancak ilhan arsel, turan dursun gibi insanların islama saldırı noktalarını incelerseniz, hadis diye kitaplara geçen bir sürü, bilim ve insan fıtratı ile çelişen şey bulursunuz. böyle bir durumda bu hadisleri rivayet edenlerde önem erzediyor tabii. |
19 Şubat 2009, 01:50 | Mesaj No:10 |
Cvp: Bir Soru (Ebu Hureyye İle İlgili)
ebu hureyre ra bitsin sırada hz aişe var..unutmayın.. ibni abbas var... ibni mes ud var ibni ömer var cabir b abdullah var.. -- miksirundandır ..binden çok hadis rivayet eden..aynı mantıkla yaklaşırsanız onlarda uydurukçudur diyebilirsiniz. bizim şia ya veyahut modernistlere bu hususta verebileceğimiz bir şey yok..çünkü iman larının şartlarından biri de ebu hureyre veyahut başka biri ,bunları kabul etmemekten geçer!!! ama ehli sünnet olduğunu söyleyen kardeşlerimize sözümüz o dur ki; her duyduğuna inanmak kişinin cehenneme girmesine yeter de artar bile (hadis tir) dolayısı ile kafa bulandırmak için ortaya atılan bu tür fitnelere yaklaşmamanız sağlığınız vede itikadınız adına faydalı olacaktır.. ravi hadis sünnet peygamber derken sıra kur ana da gelecektir elbet... -- sayın hönül biz tüm hadislere olduğu gibi iman ettik demedik zaten..kaynaklarımızda hadis verilince altında hadis in kuvveti de yazar ravileri ile beraber ! zayıf olan da vardır mütevatir olanda..ben mütevatir hadisleri de kabul etmeyen insanlar çok iyi tanıyorum ! hatta şunu da söyleyim sahih hadis 350 adet diyen de azımsamayacak kadar çok.. -- 5 bin küsür hadis rivayet etmiş miş..3 sene durduğu halde .. ben mevlüt hönül ü 2 hafta dır tanıyorum ve kendi yazdıklarından 10 000 cümle çıkarırım en az !! ne buyurdunuz ? -- ayrıca kur an dan başka şey yazmadık olayı doğrudur..çünkü yazılan her söz ayetler ile karıştırılabilir endişesi ile efendimiz sav temkinli yaklaşmıştır..ama abdullah b amr ra ın derlediği hadis kitabı nıda efendimiz sav görmüştür.. yazılması na sıcak bakmıyor demek başka ezberlenmesi ne sıcak bakmıyor demek başka.. kur an hatim e erdikten sonra ezberde olan hadisler kıyamete kadar gelecek müslümanlar için lazımdı..çünkü allah rasulu sav sahabesine bizzat öğretiyordu ezberlettiriryordu..dolayısı ile vahiy bittikten sonra karıştırma tehlikesi de geçmiş ve hadislerin yazılmasındaki sakınca ortadan kalkmış vede hadis ezberleyenler bunu kağıda dökmüştür ( öyle kolay değil her önüne gelenin ben rasullah tan şöyle dediğini işittim demesi) .. ez cümle..derrrlerrr. | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İtikat İle İlgili Kısaca Soru ve Cevaplar | MERVE DEMİR | Seviye Belirleme Sınavı-(MBSTS) | 1 | 29 Ekim 2018 12:34 |
Genel Kültür İle İlgili Kısaca Soru ve Cevaplar | MERVE DEMİR | Deneme Sınavlar/Paylaşımlar | 1 | 13 Ekim 2018 21:06 |
Adet İle İlgili (Soru Cevap) | Şuara | Kadın Mahrem Konular | 1 | 11 Ocak 2014 02:28 |
Peygamberlerle İlgili Soru ve Cevaplar | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 24 Mart 2009 10:04 |
Hadislerle İlgili Soru ve Cevaplar | MERVE DEMİR | Hadis-i Şerif | 0 | 24 Mart 2009 09:57 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|