|
Konu Kimliği: Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM,Açılış Tarihi: 03 Şubat 2008 (19:54), Konuya Son Cevap : 13 Ocak 2015 (22:42). Konuya 48 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Aralık 2011, 13:34 | Mesaj No:31 |
Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? )
sevgili kardeşlerim elbetteki bu konuyu birazcık basite indirgeyebilirsek meseleyi daha iyi anlayabiliriz.sizhiç kendikendine mesleğinde uzmanlaşmış bir marangoz ustası gördünüzmü ? elbette hayır diyeceksiniz .çünkü bu olmayacak bir şeydir.mutlaka bir ustanın yanında bir çıraklık dönemi olacaktır.bu ne kadar sürecek elbetteki o çırağın kabiliyetiy alakalıdır.belki 4 ay belki 1 sene belkide 5 sene v.b.ama daha sonra öğrendiklerini artık uygulama dönemi başlıyacak buna da kalfalık dönemi denecek.bu nekadar sürecek ? buda onun kabiliyetine bağlıdır.ama en sonun da da ustalık dönemi başlıyacaktır.burada en önemli şey marangoz olmaya bu çırağın niyet edip karar vermesidir.ancak bu niyet ve karar onu usta yapacaktır.gerek çıraklıkta gerek kalfalık döneminde elbette hoşuna gitmeyecek bir çok olayla karşılaşacaktır.gururunu incitecek horlanacak aşağılanacak tokatta yiyecek ama marangoz olma aşkı bunlara katlanmasını gerektirecektir.BU çok basit bi dünya hayatıyla alakalı bir örnekti.şimdi ben size soruyorum.Allahın huzurunda nasıl bir duruş sergilememiz gerektiği hususunda hiç eğitim almadan içimizde ki o emmare nefsi terbiye etmeden nasıl o duruşu sergileyebilirizki ?Bunu bize öğretmek için merhametlilerin en merhametlisi Yüce Allahu teala bize habibi hz resulullah aleyhisselamı yolamış.şeyhlerin en büyüğü mürşidlerin en büyüğü odur.ve bu mesleğide devam ettiren onun varisi olan rabbani alimlerdir.onlar peygamberimizi en iyi anlamış ve onun yolunu engüzel takip eden en küçük sünnetleri bile kendi hayatlarına geçirip yaşayan ve yaşatanlardır.tek dertleri peygamberimizin sürüsüne çobanlık etmek (ümmeti muhammed)nefislerini terbiye etmek edebi öğretmek ve allahaha güzel kulluğu öğretmektir.Ustaların çırakları yetiştirmesinde elbette bir metod vardır.bu metodlar onları bağlar .ben çıraksam ustamın emrini yerine getirmek le görevliyim.yorum yapmak benim gibi çırakların işi değildir.o yüzden sizlerden rica ediyorum bu konular elbette hassastır.onlar rablerinin rızasını kazanmış velilik makamına çıkmış allahın sevgili kullarıdırlar.kim ne yaparsa kendine yapar.kişinin ağzından çıkan kendini bağlar.edebe riayet et çünkü kelin sahibi var misali .....?allaha emanet olun
| |
23 Aralık 2011, 03:32 | Mesaj No:32 |
Durumu: Medine No : 13108 Üyelik T.:
30 Aralık 2010 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? ) Sayın sofi cengiz üyemiz islam ulvi berrak yüce bir dindir. Öyle usta öırak ilişkileri içerisinde bir takım bidat ve hurafe düşüncelere müsade etmez. Şunu tabiki bizde kabul ediyoruz talebe ilim ehli insanların dizi dibinde ilimini görecek ve kendisini geliştirecektir. Geçmişte ibn-i kayyım ve ibni kesir gibi alimler ibni teymiyyenin talebelridirler. İmam şafi-i de imam malikin talebesidir. Bunlar sünetullaha aykırı olmayan ilim öğrenme şekilleridirler. Ama bu ilimleri öğrenirken bu alimler kendi üstadlarını ne ilah nede rab edindiler. Fakat tasavvufta müritler şeyhin elinde meyyid (ölü) gibidirler. Onlara sormak araştırmak şeyhin direktiflerininin dışına çıkmak gibi bir algı söz konusu değildir. Çevermizde ve akrabalrımızdan birçok tasavvuf ehli insanlar tanıyoruz. Bakıyorumki halen ne bir ayetten nede bir hadisten haberleri yok, varsa yoksa menkibeler şeyhlerin ker-amet-lerinde başka birşey yok.. Oysaki islam dini kuran ve sünnete dayalı bir dindir. Allahın huzurunda nasıl bir duruş sergilememiz gerektiği hususunda hiç eğitim almadan içimizde ki o emmare nefsi terbiye etmeden nasıl o duruşu sergileyebilirizki ? SOFİ CENGİZ ADLI ÜYEDEN ALINTI. bakın sayın üyemiz söylemek istediğim şey şu cümlelerinizde yatıyor. Cenabbi allah bizim nefsimizi nasıl terbiye deceğimizi hatta gerek bu dünyaya dair gerek ahirete dair tüm bilgileri kuranı kerimde bildirmiş bunuda yeterli görmemiş peygamber vasıtasıyla nasıl yaşanması gerektiğinide göstermiştir. Şimdi benim anlmadığım konu şu sizler kuran ve sünnette ihtiyaç duyduğunuz hangi bilgiyi bulamadınızki bu düşüncelerin peşinden gidiyorsunuz onu da ben anlamıyorum Allah’a emanet olunuz |
23 Aralık 2011, 06:21 | Mesaj No:33 | |
Durumu: Medine No : 15266 Üyelik T.:
14 Aralık 2011 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? ) Alıntı:
| |
23 Aralık 2011, 06:30 | Mesaj No:34 | |
Durumu: Medine No : 15266 Üyelik T.:
14 Aralık 2011 | Cevap: RE: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? ) Alıntı:
| |
23 Aralık 2011, 18:21 | Mesaj No:35 |
Durumu: Medine No : 13108 Üyelik T.:
30 Aralık 2010 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? ) Ne söylesek boştur, size sadece şuna sorayım. hangi peygamber hangi mürşide yada hangi tasavvufa bağlıydı.. yada dört mezhep imamalarımızdan hangisi hangi mürşide bağlıydılar. Bu imamlarımızın bağlı oldukları tarikat hangisiydi bunların cevabını umarım verirsiniz.. Abdulbaki adlı üye Yaşar nuri öztürk bile kuran dan kendi yaptığı pisliklere deliller bulmaya çalışıyor hatta zekeriya siyah bile. Yukarıdaki yazımdada yazdım tabiki ilim ehli insanlardan öğrenceklerimiz vardır. fakat bu ilmin ve itaatin sınırlarını yine yüce Allah bildirmiştir. Nisa suresinin ilgili ayetlerinin birinde mealen şöyle demektedir. Allaha itaat edin rasule itaat edin ve sizden olan ululemre itaat edin/nisa/59 Yani peygamberlerin dışındaki mahlukata itaatın şartları vardır. Neyi düyü belli olmayan panteizmin ta kendisi olan başka dinlerinden karışmından meydana gelmiş bir tasavvuf dinini biz müslümanların kabul etmesi söz konusu olamaz bu bizim akidemize ters.. Biz müslümanız peygamberimiz hz. Muhammed )sav) rehberimizdir. Biz öyle bir peygambere iman etmişizki ne sizin şeyhleriniz gibi uçup kaçıyor nede insan üstü bir mücadele sergiliyor. Taifte taş yağmuruna tutulmaş ayaklarındaki papucu kanlarla dolmuştu mekkede ambargoya tabi tuıtulmuş açlıktan karnına taş başlamıştır,uhudda savaşı kaybettmiş mübarek dişi şehit olmuştur işte biz müslümanların iman ettiği peygamber bu. Gördünüzmü bizim iman ettiğmiz peygamberle sizin mürşitler hiç birbirine benzemiyor... Bakın tasavvuf dediğimiz dinin olmazsa olmazları vardır. sizler okumuyor araştırmıyorsunuz körü körüne taklit etmekten başka birşey yapmıyorsunuz. tasavvuf dinini icat edenler diyorlarkı Allahın dışında hiç birşey yoktur yani bizim dışarda gördüklerimiz at it aslan eşek maymun fare böcek hatta insan bunlar gözümüzün yanılgılarıdır. bu gördüklerimizin hepsi Allahtırlar haşa süme haşa ibni arabi seyrisülük mertebelerinin tamamını aştım arşa ulaştım birde baktımki meğer Allah diye bildiğim varlık benmişim der bunu kendi kitaplarında söyler.. Said kurdide bu gerçektir doğrudur bu iş böyledir fakat bunu müritlere analatmayalım der. İşte tasavvufun dininin temel inancı budur. biz bu inancı kabul etmiyoruz derseniz zaten tasavvufu kökünden inkar etmiş olursunuz. biz msülümanlarda onu kökünden inkar ediyor "illallah "diyoruz. Biz yüce Rabbimizi tüm sıfatları bilir ona olduğu iman eder mahlukatın O olmadığı O'nun yüce saltanatının eseri olarak biliriz. şair şöyle demiş Bu dünyayı kuran mimar Ne hoş sğlam temel atmış İnsanlaığa ibret için kısım kısım kul yaratmış Bakın yüce rabbim zatını nasıl tarif etmiş 1- De ki: O Allah tektir. 2- Allah Samed'dir. 3- O doğurmamış ve doğmamıştır. 4- Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır. kendisini ona denk gören ibn-i arabiler mevlanalar mahmut güyya efendiler! ha kendilerini Allahın bir sureti olarak görsünler mahşerde yüce rabbim onları çok bir azapla azaplandıracaktır. Mesih Allahın oğludur dediklerinde nerdeyse yer ve gök çatlıyordu bu kuranın beyanı ya ben Allahım diyenler acaba bu sözün karşısında yer gök ne durumdadır onu Allah bilir. Allah hidayet versin |
23 Aralık 2011, 18:47 | Mesaj No:36 |
Durumu: Medine No : 15266 Üyelik T.:
14 Aralık 2011 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? )
sen gerçekden şeyh demek ne demek bilmiyosun bizimde baglandıgımız bi kapı var açık açık söylüyüm ismail aga cemaati mahmut efendi hazretleri ve ben gittim medreselerdede kaldım ama senin dedigin gibi insan üstü olaylar sergiliyo uçuyo kaçıyo gibi bi durum hiç duymadım cemaatten oralar ilim yuvası ve şeyhlerde o ilim yuvalarının baş tacı çünkü onlardan ögreniyoruz ilmi islamı kuranı sünneti onların ışık tutması ile daha iyi anlıyoruz mesala en basit oruç konusu orucu bozanlar mekruhları müstehapları bunları alimler kurandan hadisden hüküm çıkartıp bizlere sunmasaydı bizler nereden bileciktik kim ögretecekti bizi bunları şunu bilki her zaman islamın başında bi yol gösterici olmuştur mesala peygamberimiz vefat ettiginde niçin hz ebu bekir islam liderligini yaptı o vefat edince hz ömer hz osman hz ali vs... neden başa geçti çünkü islamı savunacak insanlara yol gösterecek kuranı sünneti hadisi anlatacak gerçek bi allah dostuna her zaman ihtiyaç duyulmuştur sen okula gittiginde neden dersi ögretmen anlatıyo biz kendimiz okuruz dedin mi ? şimdi diyeceksin ki biz ögretmeni olagın üstü bi varlık gibi görmüyoruz diycen ama güzel kardeşim bizlerde olagın üstü bi varlık görmüyoruz bunu anlayın bana bi harf ögretenin kırk yıl kölesi olurum misali bize verdigi emek islama yetiştirdigi mücahitlerden dolayı çok seviyoruz ama bu degil ki tüm yanlışları ile onu seviyoruz hayır bi şeyh dedihimiz dini lider olarak ögretici olarak tanıdıgımız insan bize ayete hadise ters bişey dedigi zaman tabiki orayı terk eder yanlış kapı olduguna kanaat getiririz bunun bi çok örnegide var yaşantımda tanıdıgım kişilerde ben seni gayet iyi anladım kardeşim senin tepkin allah rasılunü sünnetini kuranı bırakıp körü körüne bi kapıya baglanan oranın mucezevi olaylarına bakan yani işte benim şeyhim uçar kaçar bu gece yanıma geldi beni namaza uyandırdı tehlikeden korudu filan gibi uydurmalar yok degil var tabiki allah doslarının kerametleri vardır ama bunların allah tarafından oldugunu idrak etmek gerek benim anlatmak istedigim bu tarikat denen yolda çok alim allah dostları oldugu gibi sapıtmış kurandan haberi olmayan insanları şeyh ilan eden kimselerde var bu konuda haklısın ama tüm cemaatleri tüm allah dostu şeyhleri buna baglama çünkü hepsi bi degil inan bi degil burda sen tüm şeyh ve müridlerini eleştirmek yerine kardeşlerim körü körüne bi yere baglanmayın araştırın ve ona göre ilim alacak meclisler arayın demek daha dogru ve hayırlı olur çünkü gerçekden allah dostu insanları bu gruba koyarsan haklarına girmiş olursun ki bundan allah ve rasulü razı olmaz ve eger senin dedigi gibi olsaydı yani ben bilmem şeyhim bilir olsaydı peki medreselerde nden tefsir kelam fıkıh dersi ögretiliyo neden hafız yetiştiriliyo neden gece gündüz dışarı çıkılmadan haftalarca ilim ögreniliyo sence ben bilmem şeyhim bilin diyen bi cemaat grubu neden ilim alıyo oturur ne gerek var bu ilimleri almaya şeyhim bilir der oturur ama bizler öyle yapmıypruz o kapılarda ilim alıyoruz bize bu imkanı sunan ve talebeler yetiştiren hocamıza mürşidimize minnattar oluyoruz seviyoruz sayıyoruz ama sen böyle tüm cemaat şeyhi olan insanlara bunu söylüyerek iftira atıyosun ve sen hepimizin hakkına giriyosun güzel kardeşim evet şöyle bi konu var biz ilmimizi alıyoruz ve bazen bilmedigimiz kurandan hüküm çıkaramadıgımız şeyler oluyo çünkü hüküm çıkaracak ilmimiz yok ayrıntılı yerlerde ve bazen soruluyo özellikle fıkhi sorular ve biz cevap veremedigimizde cahilligimizden dolayı rabbim ilim verir inşallah o zaman diyoruz ki bu konuda bilgim yok ama ilmi yüksek bi bilir kişiye hocamıza yahut talebelerine sorarım bakalım araştıralım diyoruz bunda bi yanlışlık bişey oldugunu sanmıyorum bilmiyosan bi bilene sormak gerek bizde bilmiyosak bakıcaz önce kurana sonra hadis ve sünnete sonra alilerin görüşüne baş vurcaz öylede yapıyoruz senin dedigin gibi bi durum asla söz konusu bile olamaz o yüzden kimsenin vebaline girmemek ve her cemaati bir tutmamak ve bi kaç yanlışı tüm cemaat gruplarına maal etmemek gerek aeo selametle
|
23 Aralık 2011, 19:35 | Mesaj No:37 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? ) Arkadşlar lftn birbirimizi rencide etmiyelim. size fikirlerine değer verdiğim hocamın bir yazısını yayınlamak istiyorum. Şeyhler Yalan mı Söylüyor? SORU: Ben yaklaşık 1 ay öncesine kadar tarikat ehli bir insandım. Ama son zamanlarda internette izlediğim bazı şeyler ve Abdülaziz Bayındır Hocamın sohbet ve kitaplarını okuduktan sonra tuttuğum yolun yanlış olduğu kanaatine vardım ve tarikattan çıktım. Ayet ve hadislere bakınca ve sahabe hayatını inceleyince tuttuğum yolun yanlışlığı iyice arttı. Fakat yine de bazı soru işaretleri var kafamda; bunları cevaplayabilirseniz çık mutlu olurum. Tarikatın içinde olan insanların ahlaki problemleri yok. Allah’ın rızasını arayan insanlar onlar ve hizmet için koşturuyorlar. Bu insanların içinde ilahiyat profesörleri, imam hatip hocaları var. Bu insanlar benim şu an bildiklerimden fazlasını biliyorlar; bunlar neden çıkmıyorlar? Bir diğer sorum ise şeyhler ima yollu “biz sizden uyurken bile haberdarız” mesajı veriyor. ( Şeyh Efendilerle Görüşme kitabınızda siz de ele aldınız. Çok merak ediyorum, keşke sorsaydınız M. Ustaosmanoğlu “Allah dilerse gösteremez mi” deyince “siz haberdar mısınız, görüyor musunuz” diye) Ayrıca ölüm anında sofisinin imanla göçmesine vesile olacağı gibi. Bu örnekler o kadar çoğaltılabilir ki… Esas sorum ise ayet ve hadislere göre bu özellikler onlarda olamaz, bunu anladık. Peki, bu insanlar kendilerinin öyle olmadığını bile bile insanlara yalan mı söylüyorlar? Bu kadar ahlaken iyi görünen insanlar nasıl yalan söyleyebilir ve bu işin içinde olan insanlar hep mi müşrik? Eğer müşrikseler bunun farkında bile değiller… Mahşer günü halleri ne olur? Büyük bir merakla cevabınızı bekliyorum. CEVAP: Ergenlik çağına gelinceye kadar her insanın, Allah’ın varlığı ve birliği konusunda kanaati kesinleşir. Bilgi ve tecrübesi ölçüsünde doğruların birçoğunu da bilir. Sonra kendine bir yol çizer ve hedefini belirler. Allah’ın secde emri olmasaydı İblis isyan etmezdi. Allah’ın emir ve yasakları, hayat tarzına ters düşenler, tıpkı İblis gibi onlardan rahatsız olurlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar seni yalanlamıyorlar, aslında o zalimler bile bile Allah’ın ayetlerini yalanlıyorlar.” (En’âm, 6/33) Allah’ın âyetlerinden rahatsız olma konusunda onların İblis’ten farkı yoktur. Onlar da Allah’a rağmen kendilerinin haklı olduklarına inanırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Meleklere: “Âdem’e secde edin” dediğimizde hemen secde ettiler; ama İblis öyle yapmadı; kendini büyük görerek direndi ve kâfirlerden oldu.” (Bakara, 2/34) “İblis “Çamur olarak yarattığına secde mi ederim?” dedi ve ekledi; “Sen kendine baktın mı; bana tercih ettiğin bu mu? Beni Kıyamet gününe kadar yaşatırsan birazı dışında onun bütün soyunu kendime bağlarım” dedi.” (İsrâ, 17/61-62) Allah’a karşı çıkarken, yine Allah’ın yaptığı bir işi delil getirerek yanlışın kendinde değil, Allah’ta olduğunu göstermek için şöyle demiştir: “Ben ondan hayırlıyım beni ateşten yarattın, ama onu çamurdan yarattın.” (Sad, 28/76) “Kuru balçıktan, yıllanmış kara topraktan yarattığın bir beşere secde mi ederim?” (Hicr, 15/33) İblis Allah’ın ne varlığını, ne birliğini, ne yaratıcılığını ne de kudretini inkâr eder. Bulunduğu makamdan kovulunca ona “Rabbim” diye hitap etmiş ve şöyle demişti: “Rabbim! Hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.” (Hicr, 15/36) Kâfir ve müşrikler, Allah’ın düzenine ters düştükleri için bozgunculuğa sebep olurlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İşte ahiret yurdu; onu yeryüzünde ululuk ve bozgunculuk istemeyenlere tahsis ederiz. Bu sonuç, kendini koruyanlar içindir.” (Kasas, 28/83) Onların bu tavrı, dünyayı Ahirete tercih etmelerinden kaynaklanır. O zaman Allah’ın emirlerini ikinci sıraya koyar ve onun yolundan uzaklaşırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Kâfirlerin çetin bir azaptan çekecekleri var. Onlar, yaşadıkları anı ilerisinden çok seven, Allah’ın yolunu çarpıtmaya çalışarak ondan uzaklaşan kimselerdir. Onlar derin bir sapkınlık içindedirler.” (İbrahim, 14/2-3) Aslında herkes İblis gibi önce inanmış, sonra yoldan çıkmıştır. Bunu şu âyetten anlıyoruz: “O gün nice yüzler ak çıkar, nice yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: “Siz inandıktan sonra kâfir oldunuz, değil mi? Kâfir olmanıza karşılık, tadın şu azabı!” (Al-i İmran, 3/106) Şeytanlık kolay değildir; doğru yolu bilmeyen o işi yapamaz. Çünkü şeytan doğru yolun üstünde oturur. Kıyamete kadar yaşama süresi alınca o, Allah’a şöyle seslenmişti: “Madem beni azdırdın, ben de onlar için, senin doğru yolunun üstüne oturacağıma yemin ederim. Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulurum. Görürsün, onların çoğu sana teşekkür etmezler.” (Araf, 7/16-17) İblis, dini iyi bildiğinden insanların nasıl yoldan çıkaracağını da bilir. Allah Teâlâ, şeytanın bu özelliğini şöyle anlatmaktadır: “O onlara söz verir ve beklenti içine sokar. Şeytanın onlara söz vermesi, sadece aldatmak içindir.” (Nisa, 4/120) Bu sebeple, dini daha iyi yaşamak ve Allah katında daha değerli olmak için yola çıkanlar, karşılarında şeytanı bulurlar. Şeytanlar, insanlar ve cinlerden olur. Allah’a daha yakın olmak için yola çıkan bu insanlara, din büyüklerini araya sokmalarını söylerler. Bu maksatla Allah’ta olan bazı özellikleri onara vererek karşı tarafı aldatmaya çalışırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah’ın yolundan saptırmak için özde Allah’a benzer varlıklar uydurdular. De ki: “Geçinip gidin; ama gidişiniz kesinlikle ateşe doğrudur.” (İbrahim, 14/30) Din büyüklerini tanrılaştırmaya Muhammed aleyhisselamla başlarlar. Bunun için Hakîkat-i Muhammediye diye bir terim uydurmuşlardır. Bu konudaki sözleri özetle şöyledir: “Hakîkat-i Muhammediye ile Allah, aynı gerçeğin ön ve arka yüzleridir. Allah’tan başka hiçbir şey yokken ilk defa hakîkat-i Muhammediye var olmuş, bütün yaratıklar ondan ve onun için yaratılmıştır. O, peygamberle*rin ve velilerin ledünnî ve bâtınî bilgileri aldıkları kaynaktır[1].” Sonra sıra şeyhi tanrılaştırmaya gelir. Bunun için kullanılan kelime İnsan-ı Kâmil’dir. Onunla ilgili sözleri özetle şöyledir: “İnsan-ı kâmil, maddî-manevi bü*tün kemâl mertebelerini kapsar. Onun kalbi Arş’la, benliği Kürsü’le, makamı Sidre-i müntehâyla, aklı Kâlem-i a’lâ’yla, nefsi Levh-i mahfûz’la ve tabiatı anâsır-ı erbaayla bağlantılıdır[2]”. “İnsan-ı kâmil âlemde daima vardır, birden fazla olmaz. İnsan-ı kâmil için mülkte, melekûtta ve ceberûtta hiçbir şey gizli değildir. O eşyayı ve eş*yanın hikmetini olduğu gibi bilir…” [3] Tarikatçılara göre; “şeyhin bakışı kalp hastalıklarına şifadır. Yüzünü göstermesi, manevi hastalıkları giderir. O, anlatılan olgunlukların sahibi, vaktin imamı, zamanın halifesidir. Kutuplar, bedeller onun ma*kamları sayesinde yetişip yaşarlar. Evtâd, nücebâ, onun kemalât denizinden akıp gelen bir katredir. Onun irşadı güneş misalidir. Kendi iste*meden her şeye feyzini yağdırır…[4]”. Bir de râbıtaları vardır. Onlara göre râbıta yapan mürit, şeyhinin dışında her şeyden ilgisini kesmek ve kalbinde yalnız ona yer vermek zorundadır[5]. O, şeyhin suretini alnı*nın ortasında hayal eder, sonra onu kalbinin or*tasına indirir, kendini yok, şeyhini var bilir[6]. Biri doğuda, biri batıda da olsa, şeyhin ruhaniyeti onu râbıta ile terbiye eder ve Allah’a ulaştırır[7]. Tarikatçılara göre hakiki şeyh, müritle Allah arasında vasıtadır. Ondan yüz çevirmek Allah’tan yüz çevirmektir[8]. Mürit inanır ki, şeyhini nerede düşünse, ruhaniyeti orada hazır olur. Yine inanır ki, şeyhin ruhani tasarrufları Allah’ın tasarruflarıdır[9]. Bunlar hiçbir delile dayanmadan o kimselere kul olmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah ile kendi aralarına koydukları öyle şeylere kul olurlar ki, Allah onun hakkında hiç bir delil indirmemiştir. Onunla ilgili kendilerinin de bir bilgisi yoktur. O zalimlerin yardımcısı olmaz.” (Hacc, 22/71) Kur’an’ı ve sünneti kendilerine uydurarak yeni bir din oluşturan bu kimseler, kendilerini doğru yolun ortasında görürler. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah insanların bir takımını yoluna kabul eder, bir takımı da sapıklığı hak eder. Sapıklar, Allah’tan önce şeytanları veli edinen ve kendilerini doğru yolda gören kimselerdir.” (Araf, 7/30) Onların en büyük sıkıntısı, Kur’ân’da şirki reddeden âyetlerdir. Ya âyetlerin ilişkisini bozarak, ya bir ayeti diğer ayetle çelişir göstererek yahut bazı hadislerle ayetleri çatıştırarak kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Bunun çok sayıda örneği vardır. Mesela Cübbeli Ahmed, bir âyetin şu bölümünü sıkça tekrarlar: “Onlar (Melekler) rablerine bir vesile ararlar.” (İsra, 17/) Sonra der ki, “Melekler dahi Allah’a karşı bir aracı koymaya çalışıyorlar” Arkasından vardığı şu hükmü ilan eder: “Allah’a karşı bir aracı bulmak, Allah’ın emridir.” Yani Allah’ın asla affetmeyeceği şirki, Allah’ın emrettiğini Allah’ın âyetiyle ispatlamaya çalışır. Hâlbuki o sözler, Melekleri Allah’a karşı aracı yapan Mekkelilerin kötü durumunu anlatan âyetlerin küçük bir bölümüdür. Ayetlerin tamamı şöyledir: “De ki: “Allah’a yakın saydıklarınızı çağırın; sıkıntınızı ne gidermeye güçleri yeter ne de sizden uzaklaştırmaya.” Onlar; yani çağırdıkları (melekler) kendilerini rablerine daha da yaklaştıracak bir vesilenin peşinde olurlar[10]. Rahmetini umar, azabından korkarlar. Rabbinin azabı kaçınılması gereken şeydir.” (İsrâ, 17/56-57) Allah’a yaklaştıracak vesilenin ne olduğunu Allah Teâlâ şu âyette bildirmiştir. “Bizim katımızda, sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de evlâdınızdır. Ama kim iman eder iyi iş yaparsa böylelerine yaptıklarının kat kat karşılığı verilir. Onlar yüksek makamlarda güven içinde olacaklardır.” (Sebe’, 34/37) Şu âyetler onların durumunu özetlemektedir: “Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenleri görmedin mi. Onlar nasıl bu hale getiriliyorlar? Hem bu Kitaba karşı hem de elçilerimizle birlikte gönderdiklerimize karşı yalan söyleyip dururlar; ama yakında öğreneceklerdir. O zaman boyunlarına takılı halkalar ve zincirlerle sürüklenecekler; önce kaynar suyun, sonra ateşin içine doldurulacaklardır. Sonra onlara şöyle denecektir: “Allah’a ortak özellikler verdikleriniz neredeler?” (Nerede) Allah ile aranıza koyduklarınız? Derler ki; “Kaybolup gittiler; aslında biz daha önce bir şeye yalvarmazdık ki” İşte Allah o kâfirleri bu şekilde şaşkınlaştırır. Size verilen bu ceza, o yerde (dünyada) haksız bir sevinç içine girmenizden ve şımarık hale gelmenizden dolayıdır. Ölümsüzler olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin kalacakları yer ne kötüdür!” (Mümin, 40/69-76) “Kendilerine gelmiş bir belgeye dayanmadan Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenler var ya; Allah yanında da müminler yanında onlara karşı büyük bir nefret olur. İşte Allah, kendini büyük gören her zorbanın kalbinde böyle bir tabiat oluşturur.” (Mümin, 40/35) Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
23 Aralık 2011, 19:59 | Mesaj No:38 |
Durumu: Medine No : 15266 Üyelik T.:
14 Aralık 2011 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? )
ozr*dilerim rencide ve kırıcı bişey kullanmışsam cahilligimize verin rabıta konusu bi alim derki sabaha kadar düşünmedigi şey kalmaz kız oglan şu bu bişey denmiyoda allah dostunu düşünmüşüz suçmu ve orda sadece şeyh degil allah ve rasulü ve imam-ı rabbani ve şeyh düşünülür ve kadame kademe ölüm rabıtası vardır bunları açıklamak dogru degil ama dediginiz gibi sadece şeyh düşünülmüyo ölüm anı kabir hepsi içinde ve şeyhler yani allah dostları allahın bildirdikleri dışında bişey bilmezler inanın şeyleri talebeligi beceremeyen orayı yanlışa kullanan insanlar mücizevi bi kapı olarak görüp bazı hurafeler anlatıyolar ama şunu bilmenizi istiyorum ki hepsi herkez bi degil biş öne sürerken herkezi katmamak çok dogru olur çünkü biri tarikata girer mücize olagın üstü olaylarla ilgilenir biride o yola girer ilim alır ama bizler bu iki grubuda eşit tutarsak dogru olmaz ki sadec sınırı bilmek gerek orayı ilim yuvası olarak görüp allaha onun emirlerini bilerek onu ögrenerek yakınlaşmaktır ama şeyh yakınlaştırır degil o şeyh bize ögrettigi ilimle bi basamak oluşturur nasıl ki lise bitmeden üniverste okunmuyosa ilim almadan da allaha yakınlaşılmaz ve ilim almak farzdır girilen tarikatı buna göre görmek gerek ve böylede görülüyo bazı insanlar evet şeyhim beni kurtarır zora düştümmü şeyhim bana yardım eder der bu konuda size katılıyorum lakin hepsi böyle degil böyle insanlar o yolun amacını bilmeyip haddi aşanlardır ha şu olabilir insan rabbim sen sevdigin kullarının şu allah dostunun hürmetine bana yardım et denir ikisi farklıdır neyse bakalımm yola girmeyen yoldan anlamaz herkes kendisini dogru bilir belki ben yanılıyorum belki siz yanılıyosunuz ama hepimizi elhamdülillah müslümanız amacımız ilim almak allha layık kul olmak bu amacın dışına çıkan grupları rabbim affetsin inşallah ama sizden ricam sizi düşündügüm ve hani hakka girmenizi istemedigim için müslüman kardeşim oldugunuz için söylüyorum ki şeyhleri ve cemaate laf ederken lütfen istisna olanları katmayın genel konuşmayın bizim şeyh diye tarikat diye laf ettigimiz kötüledigimiz kişiler arasında allaha yakın allahın sevdigi biri olur ve allahın sevdigi kula laf demek de bize yakışmaz güzel kardeşlerim ve günah olur bi topluluga laf derken şeyhi haşa ilahlaştırıp onu farklı görüp hadisden ayetten uzak olan insanlara söylüyorum diye dip not düşersek genele konuşmassak daha hayırlı olur inşallah
|
23 Aralık 2011, 20:10 | Mesaj No:39 |
Durumu: Medine No : 13108 Üyelik T.:
30 Aralık 2010 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? ) Bak bacım size birşey söylecem yanlış anlamayın lütfen. Sizin krteriniz yok eğer keriteriniz olsaydı kimin alim kimin zalim kimin allahın dostları kimin allahın düşmanları olduğunu iyi bilirdiniz.. birde siz söylediklerimi tam olarak anlayamdınız lütfen az önce yazdığım yazıyı bir daha okuyun. Sorularımıda cevap vermediniz. Siz tutturmuşsunuz bir kapıdan söz edip duruyorsunuz bacım bende diyorumki bu kapıyı kim kime hangi sıfatla verdi. Bu ne kapısıdırki ne peygamberler nede dört mezhep imamımız bundan bize haber vermemiş. Bak bacım bu okulun bir öğretmeni vardır ve birde rabbi vardır. Peygamberlerin dışındaki öğretmenleri görevi o dine ilavaeler ve eksiltmeler yapmak değil o dini en güzel şekliyle ifa etmektir. Ben size tasavvuftaki Allah inancanı söyledim eğer o inanç islama uygun bir inançtır diyorsanız yapacağım birşey yok bacım. Bak bacım bence siz kendi cemaatinizin şeyhine fenafillah ne demektir enelhak ne demektir bir sorun size tabi sormanıza izin verirlerse. Bacım size sorumu tekrar ediyorum Hangi peygamber hangi mürşide yada hangi tasavvufa bağlıydı.. yada dört mezhep imamalarımızdan hangisi hangi mürşide bağlıydılar. Bu imamlarımızın bağlı oldukları tarikat hangisiydi bunların cevabını umarım verirsiniz.. |
23 Aralık 2011, 20:30 | Mesaj No:40 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Ben Bilmem Şeyhim Bilir (mi acaba? ) ARKADAŞLAR KENDİ FİKİRLERİMİ PAYLAŞMAK İSTİYORUM. Bir taş atarken o taş nereye gidiyor ona bakılır; Müslümana değiyorsa atılmaz. Herkes inandığı gibi yaşar. İslam birlik beraberlik dinidir. Tek vücut olup Allah’a yürürüz. Hastalar, zayıflar geriden gelir. Maksat Allahın dinini yaşamaktır. İlerlemek yükselmek, medeniyet olmak insan olmak. Müslüman olmayanı bile (yani açıktan ben Müslüman değilim diyeni bile) haksız yere incitmemektir. O yüzden kim Allah için inandım, yaşıyorum diyorsa saygı duymalıyız. Kendimizden farklı görmemeliyiz. Bir suç varsa adalette var. Ama bunu yargılamak bize düşmez. Allahtan korkun ve ben Müslümanım diyene saygı duyun. KONU UZADIKÇA KIRICI OLUYORUZ LTFN...
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Şeyhim Kainata Alışamadım | Kara Kartal | Programlar//İstekler | 0 | 25 Ağustos 2021 15:06 |
ölen kim acaba | Efsa_Rana | Şiirler ve Şairler | 4 | 09Haziran 2019 00:35 |
Af edermisin bilmem ama... | Nebevi Sevda | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 04 Kasım 2018 23:27 |
Kim cahil acaba? | YASEMİN ATAMAN | Videolar/Slaytlar | 0 | 31 Aralık 2011 20:49 |
O büyük buluşmada, acaba....... | Armagan | Hz.Muhammed(s.a.v) | 0 | 11 Mart 2010 08:48 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|