Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Tasavvuf-Tarikat

Konu Kimliği: Konu Sahibi kamer34,Açılış Tarihi:  08 Kasım 2011 (16:51), Konuya Son Cevap : 10 Kasım 2011 (13:26). Konuya 3 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 08 Kasım 2011, 16:51   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:54
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart "" Tevvesül Ne Demek""

"" Tevvesül Ne Demek""


""Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismi ile""

İddia: Allah dostları ölünce kınından çekilmiş kılıç gibidirler. Daha çok yardım yapma imkanı elde ederler ve bir çok tasarrufta bulunurlar.

Allah dostlarından bazıları vardır ki, sadık müride, vefatından sonra hayattayken olduğundan daha fazla menfaat eriştirir. Yine Allah dostlarından bazılarının, ruhaniyeti vasıtasıyla ilahi emirleri takib ve tatbik ettirdiği kimseler vardır. İsterse o veli kabrinde meyyit olsun... Kabrindeyken müridini yetiştirir. Müridi kabrinden onun sesini işitir.

Allah dostlarından! biri diyor ki:

“Müridim ister doğuda olsun ister batıda, hangi yerde olsa da yetişirim imdadına”

Rasulullah (s.a.v)’de şöyle buyurmuştur:

“İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz”



Cevap: Allah (c.c), mü’minlere yakın olduğunu ve dua ettiklerinde de yalnız Allah’a dua etmeleri gerektiğini bildirmiştir. Sahabeler bunu çok iyi anlamış ve Rasulullah’ı bizden daha çok sevdikleri halde onun vefatından sonra,onu aracı tayin ederek Allah’a dua etmemişlerdir. Onlardan herhangi birinin böyle şirk olan bir amel işlediğine dair sahih hiç bir rivayet yoktur. Hatta böyle yapmadıklarına dair deliller vardır.

“Müridim ister doğuda olsun ister batıda, hangi yerde olsa da yetişirim imdadı iddiası” Kur’an’ı Kerimin çok sayıda ayetine açıkça aykırıdır.

Bu ayetlerden biride Allah (c.c)’un şu sözüdür.

“Darda kalmış kişi dua ettiği zaman onun yardımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzünün hakimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir ilah mı var?... Ne kadar az düşünüyorsunuz!”(Neml: 62)

Ölüleri kabirleri putlaştıran bazı kimseler bu yaptıklarını meşru göstermek için Rasulullah (s.a.v)’e isnad edilen şu uydurma rivayeti delil olarak getirirler:

“İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz”

Bu söz hadis değil dini ifsad etmek isteyen zındıkların uydurmalarıdır. Bu uydurma sözler Allah’tan istendiği gibi Rasulullah’tan da istenebileceğini iddia edenlerin temel dayanağıdır.

Hadis alimleri bu sözün Rasulullah (s.a.v)’e atılmış bir iftira olduğunda ittifak etmişlerdir. Hiçbir hadis alimi böyle bir hadis rivayet etmemiştir ve güvenilir hadis kitaplarında da böyle birşey yoktur. Allah’u teala şöyle buyurmuştur:

“Her zaman ölümsüz diri olana dayan ve O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahından haberdar olarak o yeterlidir.” (Furkan: 58)

Fatiha suresinde “Yalnız senden istianede bulunuruz.” anlamında “iyyake nestain,” (yalnız senden yardım isteriz) ayeti vardır. Bu ayet, yardımı tek bir yerden, yani yalnız Allah’tan dilememiz gereğini ifade eder.

O zaman yukarıdaki sözle bu ayet açıkca çatışmıyor mu?

Fatihayı her namazda okuyup bu anlamı hep zihnimizde diri tutmamızın bir sebebi yok mudur?

Temel görevi Kur’an’ı anlatmak olan Hz. Muhammed (s.a.v)’in Kur’an’a aykırı bir sözü olur mu?

Sonra bu sözleri Hz. Muhammed (s.a.v)’den duyan yok. Onunla birlikte ya da ondan sonra yaşayanlardan böyle bir söz söylemiş olan da yok. Bunu nakletmiş sahih bir hadis kitabı da yok. Bunların hiç biri yok. Çünkü olmayan şeyin delili getirilemez.

Hz. Muhammed (s.a.v)’de vefat etmiştir. Onu hatırladığımızda ve kabrini ziyaret ettiğimizde ona salat ve selam getiririz. Yani Allah’ın rahmeti ve ebedi mutluluk onun olsun deriz. Böylece Allah’tan, Peygamberimize olan ikramını daha da artırmasını isteriz. Ama hiç bir duamızda Hz. Muhammed’den bir isteğimiz olmaz. Çünkü o zaman Hıristiyanların Hz. İsa’ya yaptığını biz Hz. Muhammed (s.a.v)’e yapmış oluruz ki; bu, yoldan çıkmaktan başka bir şey olmaz.

Allah dostlarının ölünce daha çok tasarrufta bulunduğunu, yani daha çok iş çevirebildiğine ruhunun kınından çıkmış kılınç gibi olduğunu iddia edenlerin Kur’an’dan ve Sünnetten bir dayanakları yoktur.

Her şeyi bilen Allah’ın kitabında, kabirlerinde yatan ölülerin iddia edildiği gibi tasarrufta bulunamayacağına dair açık ayetler vardır.

Allah’u Teala ölümü uykuya benzeterek şöyle buyuruyor:

“Allah ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekileri belli bir vakte kadar salıverir.”(Zümer: 42)

Bu ayete göre Allah, ölülerin ruhunu, belli bir yerde, berzah aleminde tutmaktadır.

“Geceleyin sizi öldüren ve gündüzün ne yaptığınızı bilen odur. Sonra belirli süre doluncaya kadar gündüzün sizi kaldırır.” (En’am: 60)

Kıyamet’in kelime anlamı kalkıştır. Öldükten sonraki dirilme yataktan kalkışa, Sura üflenmesi de kalk borusunun çalınmasına benzer.

Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Sura üflenmiştir. İşte o zaman kabirlerinden Rablerine doğru koşup giderler. “Yazık oldu bize! Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı? diyeceklerdir.”(Yasin: 51-52)

Kur’an’a göre ölüm bir uyku, kabir bir uyuma yeri, öldükten sonra dirilme de uykudan uyanmadan başka bir şey değildir. Hadis-i şeriflerde belirtilen kabir azabı da uykuda görülen kötü rüyalar gibi olmalıdır. En doğrusunu Allah bilir.

Uyuyan kişi, aradan ne kadar zaman geçtiğini anlamaz. Ölenin durumu da aynıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de biri ölen, diğeri uyuyanla ilgili iki örnek vardır.

Ashab-ı Kehf mağarada tam 309 yıl uyumuştu.(Kehf: 25)

Bu konuda Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" diye sordu. "Bir gün, belki de daha az kaldık" dediler.” (Kehf: 19)

Ölümle ilgili Ayet de şudur:

“Şuna da bakmaz mısın? O, tavanları çökmüş, duvarları üzerlerine yıkılmış bir kente uğradı da “Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra kaldırdı ve “Ne kadar kaldın?” diye sordu, o da “Bir gün, belki de bir günden az.” dedi. Allah buyurdu ki; “Yok, tam yüz yıl kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine baksana, bozulmamışlar bile. Bir de şu eşeğine bak. Seni insanlara bir ibret yapalım diye bunu yaptık. Kemiklere bak, onları nasıl birleştirecek, sonra onlara et giydireceğiz.” Bunlar apaçık belli olunca şöyle dedi; “Ben artık anladım ki, Allah’ın gücü gerçekten her şeye yeter.” (Bakara: 259)

Yüz sene ölü kalıp dirilen de 309 sene uykuda kalanlar da "Bir gün veya bir günden az." kaldıklarını sanıyor.

İşte kabir hayatını anlamak isteyenler bu ayetlerden ders alabilirler.

Uyuyan kişi, vücudundan nasıl habersizse ölü de habersizdir.

Uyuyan kişinin ruhu gelip tekrar aynı bedene gireceği için bedeni diri kalıyor. Ölenin ruhu geri dönmeyeceğinden bedeni ölüyor. Ahirette yeniden yaratılan bedene gelen ruh kendini uykudan uyanmış gibi hissediyor ve "Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?" (Yasin: 51-52) diyor. Beden toprakta çürümüş, yeniden yaratılmış, ama o bunun farkında değil. O, uyuyup uyandığını zannediyor. Aradan geçen zamanın da farkında değil. İşte ölüm bize bir uyku kadar, kıyamet de uykudan uyanmak kadar yakındır.

Uyku, hayatta bir kesinti değil, süreklilik için zorunlu bir dinlenmedir. Hz. Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem kıyametteki kalkışın da dünya hayatının devamı gibi olacağını bildirmektedir:

“Her kul, ne üzere öldüyse o şekilde diriltilir.” (Müslim, Cennet, 19, Hadis no 83-(2878)

Veda Haccında birisi bineğinden düşmüş boynu kırılmıştı. Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Onu su ve sidr ile yıkayın, iki parça bez içinde kefenleyin, koku sürmeyin ve başını örtmeyin. Çünkü Kıyamet günü telbiye getirir durumda kaldırılacaktır.” (Buhârî, Cenâiz, 20.)

Bu hadis gerçekten düşündürücüdür. Burada o şahsın ölümünü ihramlı bir hacının uyuması gibi saymıştır. İhramlı koku sürünmez, uyurken başını örtmez. Uykudan kalkınca telbiye getirir.

Kabirdekilerle ilgili olarak Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Dirilerle ölüler bir olmaz. Şüphesiz Allah dilediğine işittirir. Ama sen kabirdekilere bir şey işittiremezsin.”(Fatır: 22)

Hz. İsa aleyhisselamın ahirette yapacağı konuşmayı veren şu ayet üzerinde düşünmek gerekir.

“...İçlerinde bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi görüp gözetirsin.” (Mâide: 117)

Burada Hz. İsa’nın ümmetinden habersiz olduğu bildiriliyor. Artık onun için de bir hayat çeşidi hayal etmenin gereği yoktur.

Hz. İsa henüz hayatta iken Allah Teala ona şöyle demişti:

“Ey İsa, ben seni vefat ettireceğim, seni bana yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim...” (Al-i İmrân: 55)

Büyük Peygamber Hz. İsa öldükten sonra ümmetinden habersiz oluyorsa, ölen bir velinin ruhunun kınından çıkmış kılınç gibi olması nasıl kabul edilebilir?

Herhalde şu ayet konuya nokta koyacaktır.

“Allah’ın bırakıp da Kıyamete kadar kendisine cevap veremiyecek olana dua edenden daha sapık kim olabilir? Oysaki bunlar onların duasından habersizdirler."(Ahkâf: 5)

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor:

“İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amelleri kesilir. Ancak devam eden sadakayı cariyesi, fayda veren ilmi bir eseri veya kendisine dua eden hayırlı bir evlad bırakanın ameli kesilmez" (Tirmizi, Ahkâm, 36) Müslim, Vasiyyet 14; Ebu Davud vesaya 14; Nesei, Vesaya 8.)

Ölümle birlikte insanın hesap defteri kapanır. İnsan ölünce yapacağı bir işi kalmaz. Kişi artık ne kendisi ne de bir başkası için hayır yada şerre sebeb olabilecek bir durumdadır... Bu genel kuraldan üç şey müstesna tutulmuştur:

Birincisi: Sadaka-i cariye. Yani, kişinin sağlığında müslümanların hizmet ve faydası için yaptırdığı yol, çeşme ve ev gibi yararlı herşeydir. Bu tür bir girişimde bulunan kişi ölmüş olsa da geride bıraktığı eseri İslam’a ve müslümanlara fayda vermeye ve böylece kendisi için ecir kazandırmaya devam edecektir.

İkincisi: Yararlanılan ilim. İslam ve müslümanlar için hayırlı olan ilim de sadaka-i cariye gibidir. Bu ilim her ne konuda olursa olsun yaptığı bir ilmi çalışmadan insanlar yararlanıyorlarsa faydalı ve hayırlı olmaya devam ettiği sürece bundan gelecek ecir kişinin defterine yazılacaktır.

Üçüncüsü: Hayırlı evlat. Ölen babası için dua eden ve hayır temennisinde bulunan salih bir evlattır. Ölümünden sonra da ecir kazanmaya devam etmek isteyen her mü’min bu üç hususa elinden geldiğince sarılmalıdır. Sadaka-i cariye ve ilim konusunda herkes imkan sahibi olmasa da salih bir evlat yetiştirmek her mü’min anne ve babanın elindedir.

Rasulullah (s.a.v)’e isnad edilen aşağıdaki sözlerde uydurmadır.

“Benim canımla (mevkim, makam) tevessül edin.”

“Benim yüzümün suyu hürmeti için Allah’a yalvarın. Çünkü Allah katında benim çok değerim vardır.”
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi kamer34 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
“..Allah’ın velileri kimlerdir..?” Allah(c.c) Kara Kartal 14 6653 17 Mart 2012 02:37
“İbn-i Teymiyye/ve/vahdeti-vücut “ Tevhid Ve Şirk Konuları Esadullah 6 3354 16 Mart 2012 20:24
""Velayet..Şirki"" Tevhid Ve Şirk Konuları kamer34 0 1893 06 Mart 2012 19:05
"Seyyid Kutub kimidir...?" Alimler(Rh) bilinmez 42 16394 20 Şubat 2012 23:31
""Tasavvuf/Büyüklerinin/Şirkleri""... Tasavvuf-Tarikat hiranur86 52 21058 08 Şubat 2012 21:11

Alt 09 Kasım 2011, 22:07   Mesaj No:2
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.071
Konular: 340
Beğenildi:1382
Beğendi:464
Takdirleri:10171
Takdir Et:
Standart Cevap: "" Tevvesül Ne Demek""

çalışmanız çok güzel çok da faydalı olmuş....tevesül konusu hazırcıların,armut piş ağzıma düş'cülerin,islam tarihi boyunca sarılmış oldukları bir konu...bu konuya yapıştıklarının çeşitli sebebleri vardır.ve bu uğurda hadis bile uydurmuşlardır.bu konuyu cazibe haline getirmesinin çeşitli seblerinden bir kaçı;

1-bazı şarlatanların muritlerine enjekte ettiği bir çeşit "kendilerine kulluk,kulluk,kölelik yaptırmak sevdası"
2-papazlardan esinlenmiş olmaları.maddiyat karşılığı "ilah adına affetmek!"
3-kurana ap açık çelişki olduğuna aldırmıyarak,gözüne kestirdikleri koyun sürülerini(avamı)gütmek.
4-islami kesimde dejenere olan,şirk küfür amereleri sık görülen en belirgin kesim bu palyaşo gurubunun sevdasıdır.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Kasım 2011, 23:05   Mesaj No:3
Medineweb Sadık Üyesi
barışş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:barışş isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14298
Üyelik T.: 08 Ekim 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:erkek
Memleket:Istanbul
Yaş:32
Mesaj: 451
Konular: 26
Beğenildi:118
Beğendi:87
Takdirleri:825
Takdir Et:
Standart Cevap: "" Tevvesül Ne Demek""

Evliyadan yardım istemek dinimize uygun mudur? Evliyadan ve ruhanilerden manevi yardım istemenin açık delillerini hadis-i şeriflerde bulabiliriz. Utbe ibni Gazvan (radıyallahu anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte, Resulullah (sallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Sizin biriniz; bir şey kaybederse yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım isterse 'Ey Allah'ın kulları bana yardım edin! Ey Allah'ın kulları bana imdat edin!' desin. Çünkü Allah'ın bizim görmediğimiz kulları vardır." (1)
İmam-ı Taberanî (rahimehullah)’ın beyanına göre, bu hadis-i şerif tatbik edilmiş, böylece yardım görülmüştür.
İbni Abbas (radıyallahu anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulüllah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki Allah’ın, hafaza meleklerinin dışında yer yüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar. Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, 'Ey Allah'ın kulları! (Bana) yardım edin diye seslensin " (2)
Abdullah ibni Mesud (radıyallahu anh)’dan rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Sizin birinizin sahrada hayvanı kaçarsa, 'Ey Allah'ın kulları hapsedin! Ey Allah'ın kulları durdurun!' diye seslensin. Çünkü Allah'ın yer yüzünde hazır bulunan kulları vardır, Onu tutarlar. " (3)
İşte bütün bu hadis-i şerifler, mukaddes ruhlara sahip olan varlıklarla tevessülün ve onlardan himmet (yardım) istemenin caiz olduğunun, açık delilleridir.
Devenin bulunması için yardım edenler, Mevlâ'nın bulunması için yardım etmezler mi?
Allâme Muhammed İbni Allan (rahimehullah) "Ezkâr" şerhinde şöyle demiştir; “Bu hadis-i şeriflerde geçen, "Allah'ın kulları"ndan maksat, ya melekler veya müslüman cinler ya da, "Ebdâl" diye isimlendirilen "Ricâl-i Gayb" (seçkin veliler)’dir.”
İmam-ı Nevevî (Rahimehullah) ise şöyle demiştir: “İlimde büyük hisse sahibi olan bazı büyüklerimiz, içlerinden birinin katırı kaçtığında bu hadis-i şerifle amel ederek, Allah'ın kullarından yardım istediklerini ve o anda hayvanlarının bulunduğunu bize nakletmişlerdir.
Bir kere benim de aralarında bulunduğum bir cemaatte, hayvan kaçmağa başladı, insanlar onu tutmaktan âciz kalınca, ben bu isti'âne'yi (yardım isteme lafzını) söyledim. Benim bu sözümden başka görünen hiçbir sebep ortada yokken hayvan o anda durdu.” (4)
İmam-ı Nevevî gibi Şâfi'î Mezhebinde ictihad mertebesine ulaşmış büyük bir âlimin bu beyanı, bu hadis-i şerifin sağlamlığına ve bununla amel etmenin cevazına açıkça delâlet etmektedir.
Ayrıca Sahabe-i Kiramın tatbikatı da bu yöndedir. Çünkü onlar, vefatından sonra da, Resülüllah (sallallahu aleyhi vesellem)’e nida ederek yardım istemişlerdir. Nitekim şu rivayetler bunun en açık delillerindendir.
Hafız İbni Kesir’in naklettiğine göre, Yemame vakıasında Müslümanların şiarı (Nişanı) “Ey Muhammed” sözleriydi. (5)
Abdurahman ibn Sa’d (radiyallahu anh) şöyle anlatıyor: “Bir kere Abdullah İbni Ömer (radiyallahu anh)un ayağı uyuştu. O zaman sahabeden bir adam, ona en sevdiğin bir insanı an dedi. O’da “Ya Muhammed” deyince, bağlardan kurtulmuş gibi rahatladı. (6)
Önemli Bir Uyarı
Burada şu itikadi hususu da açıklığa kavuşturalım ki; kendisinden yardım istenen ‘hakiki fail’ Allah-u Zülcelal’dir. Kendisiyle tevessül edilen kul (peygamber, veli) Allah’ın yardım ve yaratmasına vesile olandır. Yani, Sahabe’nin sahih itikadı, elbette her şeyi yapan-edenin Allah olduğu noktasında sabitti ve kullardan yardım istemeleri, gerçekte yaratıcının yaratmasına tabiydi.
Günümüzde bazı kimselerin, -haşa- Sahabe’den daha sağlam bir itikada sahipmiş gibi, tevessülü itikada aykırı görmeleri, onların bakışlarının bulanıklığından başka neyle açıklanabilir?
Allah-u Zülcelal, nasıl ki büyük meleklerden olan Mikail (as)ı kevni konularda, kainattaki işlerle vazifelendirmiş ise ve o da yağmurun yağmasına, rüzgarın esmesine, bir şahit ve nöbetçi gibi vazife yapıyorsa, Peygamberlerin ve Evliyaullahın ruhaniyetleri de Allah’ın yaratmakta olduğu olaylara şahitler hükmünde vazifedardırlar.
Ayet-i Kerimeler Ne Diyor?
Nitekim Suheyb (radıyallahu anh) dan rivayete göre, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Burûc Suresinde zikredilen Ashab-ı Uhdûd kıssasındaki çocuktan bahsederken:
"O çocuk, körü ve alacalıyı iyi ediyor, insanları diğer hastalıklardan da tedavî ediyordu. " (7) buyurmuştur.
Mevlâ Tealâ, kendisi için: "Bütün işleri O yönetiyor." (Yunus Suresi: 3 den) buyurduğu halde, melekler hakkında:
"İşleri yönetenler." (Nâzi'ât Suresi'5) buyuruyor. Yine kendisi hakkında: "Ölüm meleği sizi alır. " (Secde Suresi 11'den) buyurmaktadır. Yine böylece: "Allah dilediğini hidayet eder." (Nur Suresi: 46 dan) buyurmuşken, Peygamberleri hakkında:
"Biz onları bizim emrimizle" Hidâyet eden önderler yaptık." (Enbiya Suresi: 73 den), Resulullah (sav) hakkında da: "Elbette sen dosdoğru bir yola hidayet edersin." (Şu'arâ Suresi: 52 den) buyurmuştur. Bunun örnekleri daha pek çoktur.
Cebrail (aleyhisselâm) da Meryem valideye: “Sana bir çocuk vereceğim” (Meryem Suresi:19 dan) demiştir.
Bütün bu ayet-i kerimeler, açıkça ifade etmektedir ki, bütün işleri yaratan ve yöneten hakikatte, ancak Allah-u Tealâ ise de bazı kullarına, tedbir, hidayet, hıfz, himaye ve hibe (yönetme, erdirme, koruma, kollama ve bağış yapma) gibi konularda ehliyet ve salâhiyet (yetki) vermiştir.
Artık bu vesileleri inkar etmek, insaftan ve idraktan değildir. İşte rabıtayı, tevessülü, isti'âne ve istiğâ'seyi (Allah dostlarını hatırlayıp, onlardan himmet istemeyi) kabul etmeyenler, yabu nasları (açık delilleri) anlamayacak kadar cahil veya ilimleri, işin iç yüzünü kavrayamayacak kadar sathî (yüzeysel)’dir.
(Ahmed Mahmut Ünlü, Tarikat-ı Aliyye’de Râbıta-ı Celile isimli eserden istifade edilmiştir.)
Dipnotlar:
1)Taberanî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 290, 17/117, Heysemî, Mecme'u 'z-Zevâid, No: 17103, 10/188
2)İbni Hacerel-Askalânî, Muhtasar-u Zevûidi'l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
3)Ebu Yâ'la, Müsned, No: 5269, 9/177, ibni Hacer, el- Metâlibu'l-Âliye, No: 3375, 3/239, Taberanî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 10518, 10/217, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No: 1311,1/330
4)îbn-i Allan, el-Fütûhâtü'r-Rabbâniyye, 5/150-151
5)İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye: 6/324
6)Buhari el-edeb’ül-Müfret: 438 no:993 sh:262
7)Müslim, zahd: 17, No: 3005, 4/2299, Sahih-ibni Hıbbân, No: 870, 2/116
__________________
Mutlu sonlar için tek ihtiyacınız olan; inançlı bir yürek
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Kasım 2011, 13:26   Mesaj No:4
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:54
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: "" Tevvesül Ne Demek""

Sayın üyemiz barışş bey konuyla ilgili gerekli delilleri yukarıdaki yazımda nakl ettim. Bundan sonrası kim nasıl isterse öyle itikat eder.

Bakın güzel abim rasulullah vefat ettikten bir müddet sonra bir yıl yağmur kıtlığı başlmaıştı. Sahabiler toplandılar ve rasulullahın (sav) in amcası ibni Abbas’a giderek yağmur duasına icabet etmesini talep ettiler. İbni Abbas (r.a) nda bu davete icabet etti.

Sizin düşüncenize göre yanı başlarındaki Rasulullahın (sav) kabristanı dururken onun ruhaniyetinden yardım istemeleri gerekirdi.... Şimdi düşünelim peygamberin ruhaniyetinden Allah’a yakınlık bakımından kimin daha makbul olabilirki.
Fakat sahabiler bunun şirk olacağını bildikleri için ibni Abbas’tan yardım istediler. Olay bu kadar net ve açık...

Şirkin kısaca tanımı şudur yüce Allah’ın hakkı olan bir ameli mahlukata tanımaktır. Yani yartılmışları yüce Allah şirket ortağı yapmaktır.
Yüce Allah’ın yeryüzünde yada başka alemlerde melekler yada başka varlıklar yaratmış olması onlardan yardım isteyeceğimiz anlamına gelmez.

Bakın mealen şöyle bir ayet hatırlıyorum “Onlar denizde darda kalınca yada fırtınaya maruz kalınca hemen Allah’tan yardım isterler dini sadace Allah’a has kılarlar. Ne zaman karaya çıktıklarında tekrar Allah’a ortak koşarlar...
Tevvesül gibi ameller Allah’ın zati sıfatları ile iligili olduğundan dolayı onları mahlukata tanıyamayız....

Allah’a emanet olunuz
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Ey "İnsanlıktan" istifa eden "İnsanlık! "/Muhsin Arslan Muhsin Arslan Muhsin Arslan 23 21 Eylül 2023 08:37
"Ecir" olmakla " esir" olmak arasında sıkışan insan suhtem Makale ve Köşe Yazıları 10 03 Ekim 2021 16:14
EŞİNİ "EV"E BAĞLAYAN ve Evi "Mutluluk Yuvası" Yapmayı Başaran Kadınlar KuM TaNeSi Evlilik-Nikah Konuları 17 28 Ocak 2020 15:05
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" kamer34 Tevhid Ve Şirk Konuları 9 14 Mart 2014 00:27
"Gerçek Mümin" ile "Çakma Müslüman" MERVE DEMİR Makale ve Köşe Yazıları 1 24 Mayıs 2011 19:16

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.