|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi: 12 Temmuz 2007 (22:56), Konuya Son Cevap : 13 Ocak 2013 (18:09). Konuya 68 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
11 Şubat 2009, 22:52 | Mesaj No:51 |
Cvp: Tasavvuf nedir? Ben Leyla'nın aşkından namaz kıldığını görmezken sen Mevla'nın aşkıyla beni nasıl gördün???? by Mecnun Not:kıssadan hissenin daha kısası oldu... leb dedik anlayana..... | |
12 Şubat 2009, 14:22 | Mesaj No:52 |
Cvp: Tasavvuf nedir?
hatipoğlu değil "hattaboğlu" her yazılanı bu şekilde anlarsanız anlaşmak elbette zor olur.. --- "allahtan ve resullerınden baska kımseye masuk olamaz " maşuk allah ise peygamber ne ? eğer yegane maşuk allah ise peyagamber neden şirkerete girdi ? evvela ne söylediğimizi ve neye inandığımızı bilmemiz lazım.eğer yegane sevilen Allah cc ise o nun sevgisine ortaklık olmaz peygamberde dahil! ama sevgiler allah içinse o zaman peygamberi de koy ailenide şeyhinide!!!! sonuçta herşey o na varır.. -- hz ali ye sorulan soru yu okuyun demiştim. rabbi rab olduğu için ,rasulunu rasul olduğu için ,çocukları baba şefkati ile ,şeyhi alim öğretmen kabilinde severiz..hiçbirisi diğerine alternatif değildir.bilakis hepsinin sebebi allah dır..kaldıki rasullah ı (sav)da allah için severiz.dolayısı ile aşk tek ise maşuk allah..aşk allah için ise diğerleri de maşuktur. derine inmeyim oksijen yetmezliğinden telef olur bazıları. -- deniz baykal a mı benzettin ..aferim. bende "kılıç ali" ye benzetiyim sizi .."sanığın idamına savunmasının bilahere dinlenmesine".. pis pis sırıtan smi.. | |
12 Şubat 2009, 18:11 | Mesaj No:53 |
Durumu: Medine No : 5753 Üyelik T.:
20 Aralık 2008 | Cvp: Tasavvuf nedir?
HATTABOGLU BASTA HAKLISIN ISMINI YANLIS YAZMISIM KUSURA BAKMA AMA DIGERINE GELINCE ISTER KUSURA BAK ISTERSEN BAKMA BENIM KONUMDA _SEFAAT SENDEN YA RESULALLAH YAZIPTA _SEFAAT VAR MIDIR? YOK MUDUR? DIYE SORAN BIRI BENI YERIN ONBINKAT DIBINDE BILE OKSİJENSIZ BIRAKAMAZ SEN SEYH DIYE BASINDA TUTUGUN ADAMI PEYGAMBERIMLE ALLAHIMLA KI BUNU YAPDIRMAZLAR ADAMA AMA KIYASLAMAYA KALKARSAN O KILIC ALİLER VARYA GERCEKTEN CEKERLER KILICI...................... SONSUZ OLAN RABBIM................. IKI YIL SONRA SEYHINI KAYBETTIGINDE BELKI ANLARSIN GERCEK MASUKU.....................
__________________ .............................................. |
12 Şubat 2009, 23:23 | Mesaj No:54 |
Cvp: Tasavvuf nedir?
ah anlayış .. -- 1-şefaat senden yazmadım "şefaat ya rasulallah" yazdım ...ayrıca bunda anlamayacak birşeyde yok üstte sordum şefaat sizce varmı yokmu diye altta da ben inanırım ve dilenirim şefaat babında şefaat ya rasulallah yazdım.. 2-hala şeyhin sevgisi ile allah ın sevgisini alternatif görerek yazıyorsun ama aynı mantıkla ölümlü olan allah rasulu sav e de maşuk olabilir diyorsun ? 3-kılıç ali nin kim olduğunu öğrenmek lazım..ali nin kılıcı demedik "kılıç ali " dedik..(3 meşhur ali den biridir) -- bu açıklamalardan sonra bize aşkı meşki öğretecek gönül ehli burada yok henüz.aşkın maşuk un lugat anlamını bilemeyen derindeyim dese kim inanır. | |
19 Şubat 2009, 01:34 | Mesaj No:55 |
Cvp: Tasavvuf nedir?
onca yıldır tasavvuf yolundayım ve tanımadığım gurup kalmadı desem yeridir bu yukarda ferdi nin saydığı maddeleri gördüğüm birtek yer olmadı ..ve tamamen objektif baktığım halde! bunlar tamamen masabaşı kuruntularından ibarettir.hiç adamakıllı bir tasavvuf erbabını karşınıza alıp bu yukardaki soruları sordunuzmu ? ve sizin iddia ettiğiniz şekilde mi cevap aldınız ? iddia edildiğinin tam zıddı inancına sahip tasavvuf ehli diyebilirim (son paragrafta ki bazı kavramlar şişirilmiş olduğundan onlarda dahil) bakın bi başlık açıyım tek tek sorun tasavvuf ehli olarak bu konuya şu konuya nasıl inanıyorsunuz/yaşıyorsunuz sorun yakınen bilin derim..masabaşı varsayımlar vehimlerle değil! | |
19 Şubat 2009, 02:01 | Mesaj No:56 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: Tasavvuf nedir?
sapla samanı karıştırmamak lazımdır..tasavufa aba altında sopa göstermek için uçuk kaçık bir kaç kendini bilmezin saçmalıkları tasavvufa referans göstermek,ya cehalettir ya art niyetliliktir yada bağcıyı dövmektir.. tasavvuf tabiri caiz ise bir islam kurumudur.islam alimlerini yetiştiren tasavuftur..tasavuf olmazsa islam olmaz.takvadan,Allah korkusundan,edepten,saygıdan,sevgiden,tezkiyeden,d oğruluktan,sadakatten,ibadetten arındırılmış bir islam zekeriya beyazın islamıdır.. ağzıyla peygamber kesilen,yaşantısıyla şeytan gibi yaşayanların ekserisi tasavvuf düşmanlarıdır.. tekrar söylüyorum bizim savaşımız tasavvufla değil,kaçıklarla olmalıdır.. |
13 Kasım 2010, 17:20 | Mesaj No:57 |
MUTASAVVIF MİSYONERLER Yüzyıllardır İslam ümmetinin tevhid inancını bozmaya salıverilmiş tasavvufçu misyonerlerin şerrinden gafil ve halen bîhaber olan aydınlarımızın gündeminde hrıstiyan misyonerliği var... Halbuki ondan daha tehlikeli olan kalenin içinde girmeyi başarmış –gerçi yıllardır hrıstiyan gizli misyonerleri de kelenin içinde ama- mutasavvıf misyonerlik faaliyetleri ümmeti haçlının kucağına itmektedir. Ey! Ümmet-i Muhammed size muhabbetim ve merhametim mühim gerçekleri ayan beyan şimşek gibi parlatmayı gerektiriyor. Zira merhametlilerin en merhametlisi Rabbimizin gazabını hak edip dillerinden asılacak bilginlerimizin akıbetinden Allah'a sığınırım. Birkaç sual ile konunun merkezine yaklaşmak istiyorum. Yıllarca bir cemaatin liderliğini yapmış bir adam şimdi kalkmış ben hrıstiyan papazları çok seviyorum, onlar da beni seviyor, onlarla aramızda uzun boylu bir farklılık yok, onlar da cennete girecek biz de, gelin anlaşıp el sıkışıp dost olalım, dinler arası dialog kuralım demeye başladı. Buna benzer ermişlikler kafayı sıyırmak veya iç yüzünü açığa çıkarmak da denilebilir, tasavvuf sapkınlarında pek sık görülür. Ene’l Hak diyeni mi ararsın, ben allahım iyi bilin de bana tapın diyenimi ararsın, etrafında tavaf ettireni mi ararsın, neler neler… Sizce İsa Allah'ın oğludur diyen bir hrıstiyan mı yoksa ben allahım diyen bir tasavvufçu mu daha büyük bir laf etmiştir? Siz ce bir peygamberi Allah'a eş koşan mı yoksa kendisini Allah'a eş koşan mı daha fazla şirk işlemiştir? Sizce Allah yeryüzüne indi peygamberyle güreşti de peygamber onu yendi diyen bir Yahudi mi Allah'ın sıfatlarını inkarda öndedir yoksa Allah bana bir kadın olarak geldi… diyen bir tasavvufçu mu inkarda öndedir? Sizce ben hiç kimsenin önünde secde etmem diyen kafir mi küfründe ileridir yoksa bazen ben Allah'a ibadet ederim, bazen Allah bana ibadet eder diyen bir tasavvufçu mu daha ileridir? İşte bu adamlar yüzyıllardır peter pavlus adındaki bir yahudinn hrıstiyan oldum diyerek hrıstiyanların dinlerini bozduğu ve İsa’nın Allah'ın oğlu olduğu şiirkiini onların dinlerine bulaştırdığı gibi icad ettikleri tasavvuf şirkiyle İslam ümmetinin dinini bozmuş, onları binlerce parçaya ayırmış, sırat-ı müstakıymin sağına, soluna oturup insanlara bu tarafa gel diyen şeytanlar gibi bir çok yollara tarikatlara ayırmış, yoldan çıkarmışlardır. Bu fasid davaları için yetiştirdikleri adamlarını halife olarak vekil olarak birçok şehirlere ve hatta memleketlere göndermişler, misyonerlik yaptırarak insanları İslam inancında şüpheye düşürmüşler, bir çoğunu da saptırmışlardır. Halen onların misyonerlik faaliyetleri devam etmektedir. Ya kapı komşunuz, ya camide yanınızda namaz kılan adam mutasavvıf misyonerdir, fırsatını bulduğu anda size bir şeyhin üstün vasıflarından, Süpermenliklerinden ve ilahlığından bahsedecek ve elinizi ona kaptırırsanız, daha nice ilahlarla tanışacak fakat hiçbirini inkar edemeyeceğiniz kadar onlardan korkutulacaksınız. | |
13 Kasım 2010, 17:22 | Mesaj No:58 |
ŞİRK-İ EKBER TASAVVUF Kınayanın kınamasından korkmayan, tevhidi öğretme, şirki iptal etme azminde olan, hiç tanımadığı ve hatta görmediği bir yabancının bile cehennemden kurtulması için, hak olan tek ilahlı tek din İslam'ı öğretmeyi ve öğretmeyi en mühim vazife bilen muvahhidlere selam olsun. Senelerdir okuduğum, tasavvuf terimi içeren dökümanlardan, enine boyuna araştırma niteliği taşıyan kitaplara kadar nice bilir kişi raporları, ümmet nezdindeki islamın bünyesine bulaşan tasavvuf mikrobunu tesbit etmelerine rağmen, kendi dinlerine bulaştırmasalar dahi, ümmeti bu şirkten sakındırma sadedinde hiçbir gayret göze çarpmamaktadır. Bu bilir kişiler -tasavvufçuların şerri bulaşır korkusuyla- ondan kaçmayı çare sanmışlardır. Halbuki tanıdığı bu mikroptan kaçmakla kendisini kurtarsa bile uyarıcı olmamak ve safını belirginleştirmemek yüzünden kendi neslini bile koruyamayacaklardır. Tâ ki apaçık tevhid safında yer aldığını ilan edip, şirke savaş açana kadar. Sırtımızı yasladığımız dağ gibi ilahiyatçılar ordusu, küfrü tevil etmeyi kendilerine meslek edinmişken, ağzına baktığımız muvahhidler sus diyen olmadan dilleri tutulmuşken, canının derdine düşmüş gariplere, elif cüzü öğrenen hacı anneye, cami avlusunda ezan bekleyen ak sakallı dedeye merhamet eden bir alim bekliyoruz. "O, cehennemliklerin inancıyla ölmüş" denmesin diye çırpınan bir can bekliyoruz. Kendisini cehenneme yakıştıramayan milyonlarca insana şu şirkten vazgeçin diyecek, cennetin yolunu gösterecek bir muallim arıyoruz. Yok mu ? İslam ümmetinin tevhidini şirke tahvil eden müşrikleri ilk rauntta nakavt etmek gibi bir hayalimiz olmasa da küfrün ve şirkin karşısına çıkacak cesaretimiz var elhamdulillah. Tevhidi bilen alimlerimizin çeşitli maslahatlarla, ağır devirde yol aldığı ve -kendilerince- bazı mefsedetlerin def'i için geri geri gittiği şu mâkus zaman dilimi şeytanın tam kapasite çalışmasına zemin hazırlamıştır. Galiba alimlerin sustuğu dönemde (… gün, ay ve yıllar boyunca) şirk üzere ölenlerin hiç kıymeti yoktur!! Şu tasavvufun tevhide aykırı şirkini, Kuran'a aykırı küfrünü, sünnete aykırı bidatlarını, hülasa İslam'a aykırı bir din olduğunu tesbit etmiş olmalarına rağmen, onu reddetmenin fazilet olduğunu kavrayamadıklarından mı, elini taşın altına koyamayacak kadar kalem tutan elleri kıymetli olduğundan mı nedir, bir türlü bu batılı reddedip, yalın İslam'ı savunamamışlardır. İslam ümmetinin dağınıklığı her sahada olduğu gibi hakikatleri dile getirenlerin ferdi gayretlerini yalnız bırakma sahasında da maalesef yükselme yönündedir. Bugün bırakın dünyaya nizam vermeyi, evinin içine nizam veremeyecek kadar aciz müslümanların bu içler acısı durumunun sebebi, inancının bünyesinde taşıdığı bulaşıcı mikroplardır. Bu mikropların hastalık sebebi olduğunu söyleyemeyecek kadar mikroptan korkan tabipler bu hastalıkla mücadele edemezler ve mücadele edilmeyen bu mikrop ümmetin iflahını kesmiştir. Ümmet aklını başına almalı mikroptan korkan tabipleri de, mikrop enjekte edenleri de terketmelidir ki ebedi hayatını hüsran etmesin. Mikrobun varlığını biz nereden anlarız ? Bize göre mikrop nedir ? Öncelikle sağlıklı vücudun tanınması gerekir. İnançta sağlık sahih kaynağa müstenid (dayalı) olmak anlamına gelir. İslamın kaynağı Kur'an ve Sahih Sünnettir. Bundan başka din adına bir inanç, Kur'an ve sahih sünnette bulunmayan bir din anlayışı, bir ibadet işittiğimizde, biliriz ki bu, mutlaka sahih kaynağın muhalifi, düşmanı, bir mikroptur. Çünkü Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " Sözlerin en güzeli Allah'ın kelamıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed'in (S) yoludur. İşlerin en şerlisi dine sonradan sokulanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid'at, her bid'at sapıklık ve her sapıklık da cehennemliktir. Bu gün İslam ümmetinin dağınıklığı, vurdum duymazlığı, gamsız, gayesiz, büyülenmiş gibi garip gidişatları, ne kan abdesti bozar mı ihtilafından ne şerbetle abdest alınıp alınmayacağından kaynaklanan mezhebî ayrılıklar değildir. Toplumların mübtelası olduğu israf düzeni, hayasızlığın teşviki ve yaygınlaşması mikrobundan da değildir. Bunların hepsine zemin hazırlayan asıl sebep, gerçek alimlerin suskun, deccallerin faal olmasıdır. Samimi Müslümanlara din diye mağara hayatının gösterildiği, mücadele ruhunun köreltildiği gûya dinî toplantılarla ümmetin pasifize edilmiş ve ediliyor olmasıdır. Tasavvuf bunun neresinde sorusunun tam yeridir. Önce kısa bir tanışma uygun olur sanırım. Etini sütünü kuzu kuzu teslim etmeyen Müslümanları koyunlaştırma mesleğinin adı tasavvuftur. Hatta saf koyunların saf yünlerini de kullanmak, tasavvuf teriminin sırrına kadem basmaktır. Bu sırra kadem basan hrıstiyanı, yahudisi, mecusisi, emperyalisti, kapitalisti, komünisti ve her kimisi varsa, elini ayağını öptüre öptüre, camiye hapsedilmeyi reddeden müslümanı dergaha hapsetmiştir. Dergâh mı ? Tezgah mı ? Bu dergahlardan geçen veya orada kalan Müslümanların, islami bilgisi artmalı, din kardeşine sevgisi artmalı, dünyanın birçok yerinde ve burnunun dibinde katledilen Müslümanlar için sancısı, çare arayışı artmalı diye dört gözle bekleşirken bir de ne görelim! Milyonlarca bay mürid –tasavvufî telkinatlar gereği- şeyhinin kerametlerini ezber etmede; öyle ya hâfız (!) olacak ümmete kıraat edecek ki sevap kazana ! Tıpkı okusun da adam olsun, memlekete fenni tekniği getirsin diye Avrupa'ya gönderilen soytarıların, Şekspir bozması tiyatrocu olup, Avrupanın modasından ve hayasızlığından başka işe yarar hiçbir şey getirmedikleri ve Osmanlıyı yıkacak yönetimlerin başını çektikleri gibi, bu tasavvuf zâdeler de hem o zaman hem bu zaman avamın dinini ineğe tapanların dinine çevirmişlerdir. Allah'tan başka kutsal tertemiz bir inek de olsa koyun postunda oturan adam da olsa, şirk inancının objesi olduğundan teşbihte hata yoktur. İslam dininin insanlar nezdinde tahrif olmasının birinci amili tasavvuftur. İslamla hiçbir alakası olmayan inançlar önce tasavvufta yerini bulmuş, sonra tasavvufa İslam kisvesi giydirilmiştir. Tarihi gelişim safhalarını tek tek ele almak bu risalenin boyutunu aşar, fakat özetle belirtmek istediğimiz bir nokta var ki, toplumların İslam’ı kabul etmeleri, birden bire bütün eski inançlarını terk ederek olmamıştır. Hinduizm'in, Şamanizm'in öğretileri, nesilden nesile hikaye edilmiş ve bir türlü kökü kazınamamıştır. Bu inançlardan İslam’a bulaşan ölülerin ruhlarının diriler arasına geleceği, o ruhu memnun etme gereği sayılabilir. Bunun yanı sıra bu dinlerin temelini oluşturan felsefî yaklaşımlar İslam’ı anlamada etkili olmuştur ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ın öğretisi, eski inançlarla birleşerek, insanların kalplerinde sapma göstermiştir. Çok tanrılı Mısır ve Yunan mitolojisinden etkilenmeler de din anlayışının bozulmasında çok etkili olmuştur. Büyük ilahın yardımcısı, küçük ilahlar olabileceği, dünyada olan biten işlerin birtek ilah tarafından yapılmayıp yardımcıları olması gerektiği inancı da bir yerlerden İslam’a sızmıştır. Sızmıştır kelimesi haddi zatında pek iyimser kalmakta, zira hem hrıstiyanların, hem Yahudilerin hem bütün putperestlerin çanına ot tıkayan İslam dininin ne çok düşmanı olabileceği göz önünde bulundurulunca, kasten islamı tahrif etme gayretlerinin varlığı daha kolay anlaşılacaktır. Bu gayret Müslüman olduğunu iddia eden münafıklar tarafından içerden devam ettiği gibi dışarıdan da sınırsız destek bulmuştur. Bu gün bile müsteşrikler, (gûyâ islamı araştıran, batılı kafirler) İslam’ı karalamak için ellerinden geleni yaparken, tasavvufu övmekte, ayrılıkları, islamı tahrif etme faaliyetlerini teşvik etmekte, her türlü bölücü unsuru, değerlendirmektedirler. TASAVVUFUN İSLAMA SOKULDUĞU KAPI Kapı yapılır bir eve insan girip çıksın diye, bir de bakarsın ki, haşerat da oradan girer hırsız da. Her ne kadar tasavvuf İslam’a giremezse de, Müslümanların inançlarına girmiştir. Tasavvufun İslam’da yeri olduğunu iddia edenler, tasavvufun içerisindeki islamî olan şeyleri kastediyorlar. Halbuki tasavvufta islamilik vardır demek ayrı, islamda tasavvuf vardır demek ayrı manaları ifade eder. Bunun örneği elmada su vardır, demekle şarapta elma suyu vardır demek gibidir. İki cümle ayrı manalar ifade etmektedir. Bu farkı önemsemek gerekir. Birçok tevhid ehli ilahiyatçının ve hocanın tasavvufun şirkini reddederken “İslamda tasavvuf vardır fakaaat” diyerek söze başlaması yanıltıcı bir referanstır, buna dikkat etmek gerekir. İslamda tasavvuf yoktur. Muhammed aleyhisselamın nübüvvetinin tarihi bellidir, İslam davetinin ne zaman nerelerde yapıldığı vahyin kaç yıl devam ettiği ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ın ne zaman vefat ettiği bellidir. Tasavvuf itikadı ve amelleri bunun neresinde tebliğ edilmiş ki İslam’da tasavvuf olsun… İslam dini Kur'an ve sahih sünnetten alındığı müddetçe Allah'ın kıyamete kadar koruyacağını vaad ettiği dindir. Onun içerisine ne bir şey katılabilir, ne de ondan bir şey çıkarılabilir. Onun üzerine atılan necasetler onun muhteviyatını değiştiremez. Allah onu kıyamete kadar koruyacağına göre onun içerisine ondan olmayan şey giremeyecektir, tasavvuf ise zaten İslam peygamberinin öğretmediği, hatta men ettiği şirklerle dolu ayrı bir din olduğundan İslam’a giremeyecek ve onu bozamayacaktır. İşte bu yüzden ne peygamber zamanında ne de tabiin ve tebei tabiin zamanında "Ben Allah'ım" diyen kimse çıkmamıştır. Bu örnekler ve ilgili ayrıntı ileride gelecek. Tasavvufta İslam vardır cümlesine gelince bu genel manada yanlış olsa da nisbî olarak doğru sayılabilecek bir cümledir. Tasavvufta islamın tevhid öğretisi iptal edilmiştir, fakat islamın tavsiye ettiği bazı güzel ameller vardır. Bu durum bir fıçı necasetin içerisine bir kepçe su dökmeye benzer ki bu fıçıda su vardır demek o necis fıçının temiz olacağı manasına gelmez. İslamî literatürde birr, takva, olarak isimlendirilen Allah'tan saygı ile korkma, sadece Allah'ın rızasını arama, dünyayı geçici bilip gerektiği kadar önem verme, insanlara faydalı olma, kalbini ve amelini güzelleştirme olarak tarif edeceğimiz bu terimler İslamîdir. Bunlar sahabeden, tabiinden ve sonrakilerden birçoğunun, peygamberden öğrendiği şekilde yapa geldiği işlerdir. Kalbin ve bedenin salih amellerini kendisine kalkan edinip, bir yığın bid'at, hurafe ve şirki İslam'a bulaştıran müşriklerin Allah'a inanması da ibadet etmesi de boşunadır. Şayet son peygamberin tebliğ ettiği tevhidi ve şeriatı kabul edip şirkten vazgeçmek gerekli olmasaydı, nice papazlar bir çok şeyhden evvel cennete girerdi. Çünkü kalpleri temiz, amelleri salih nice müşrikler vardır fakat onların yeri şirklerinden dolayı ebedi ateştir. Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır. Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Müşriklerin bütün amelleri kaybolup gitmiştir… Tevhidden şirke, şeriattan küfre, sünnetten bidata kaçışlarını örtbas etmek için sürekli geveledikleri muhabbetullah (Allah aşkı), sünneti seniyye ifadeleri kendilerine ve etraflarındakilere telkin ettikleri bir uyuşturucudur. Müşriklerin bu aldanma ve aldatmacasını Allah şu ayetle reddetmiştir. (Ey! Muhammed) De ki : Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…(al-i imran 31) O halde Allah'ı sevmek peygamberine uymakla mümkün oluyormuş. Burada bir anekdot düşmek sanırım yerinde olur. Bir kişi bana falanca şeyhi gördüğünden bahsetti ve " Ben şeyh efendiyi gördüm, dört dörtlük sünnete uyuyordu." dedi. Bu iddiası üzerine ona sordum. Bana bir tek hadis söyler misin ?" Cevap çok ilginç "Ben hadis bilmem ki ! peki kardeşim bir tek hadis bilmezsin de dört dörtlük sünneti ne biliyorsun, yani sünnetin hepsini ! bir tek hadis bilmeyen adamın söylediği “şeyhi gördüm dört dörtlük sünnete uyuyordu” sözü yalancılık mıdır, cahillik midir, ayrı bir konu, asıl korkunç olan şu ki bu sözler halk arasında pervasızca yayılıyor. Bir tek hadis bilmeyen adamın gördüğü şeyhin sakallı sarıklı olması onun gözüne göre dört dörtlük sünnettir. Kalp akçeyi altın zanneden bilgisizin ceplerini sarrafın önüne dök de gör bakalım kaç kuruş eder. Kalpazanlar sahte para basmaktan vazgeçmeyeceğine göre eline para alan adam gözünü açmalı. Bir sarıkla sakalla şeyh olanlar bu saltanattan vazgeçmeyeceğine göre de mürid olmak için değil Müslümanlığı kaptırmamak için halk gözünü açmalıdır. Tevhidi bilen alimler de irşad etmeli ki mürşid kılığına giren müşrikler halkın inancını ifsad etmesin. TASAVVUFUN PİRLERİ SÜPERMENDİR Biz peygamberin yolundan gidiyoruz diyen ifsad edicilere bir soralım hele. Niçin müşrikleri seviyor ve onları kayırıyorsunuz ? mesela "Enel Hak" diyen bir Hallacı Mansur'u, “Bu elbisenin (kendi elbisesini kastediyor)içinde Allah'tan başkası yok diyen” Nesimi'yi, “sizin taptığınız benim ayağımın altında” diyen Arabi'yi niçin çok seviyorsunuz ? Ayağının altında altın varmış da halk parayı seviyormuş da gibi küfre kılıf arayan ilahiyatçıların kulakları çınlasın, geçsinler bu ayakları, biraz sonra göreceğiz bu zırvaların te'vil edilemeyeceğini. Sünnete uyduğunu iddia eden tasavvufçulara soralım, "sizin meşhur evliyanızın hangisi gibi, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün kalkıp "Ben Allahım" diye (hâşâ) nâra attı ? hangi sahabe "bazen ben Allah'a ibadet ederim, bazen Allah bana ibadet eder dedi ? Hangi sahabe veya tabiin şeyhinin kabrinden yardım istedi veya ilim tahsil etti veya hangisine gaibten vahyler geldi? Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra Ebu Bekr radıyallahu anh Ömer radıyallahu anha : "Bizimle gel rasulullahın yaptığı gibi Ümmü Eymen'i (radıyallahu anha) ziyaret edelim" dedi. Ziyaretine gittiler, yanına varınca kadıncağız ağladı. Kendisine : "Niye ağlıyorsun? Allah'ın kendi nezdinde hazırladığı, Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) için daha hayırlıdır" dediler. Kadın onlara: "ben de biliyorum ki Allah'ın yanındaki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için elbette daha hayırlıdır. Ancak ben semadan vahyin kesilmesine ağlıyorum". Cevabını verdi. (Ümmü Eymen) bu sözüyle onları da ağlattı ve ümmü Eymen'le beraberce ağladılar. O sahabe ne şeyhinin bakışlarından feyz ile bilgileniyordu, ne onu rabıta ederek manen yükseliyordu, ne de ölülerin kabrinden ilim tahsil ediyorlardı. Onlar Kur'an-ı Kerim ve peygamberin sünnetini bilenleri arayıp buluyor, dizlerinin dibinde dinliyor, bilmediğini soruyor ve öğrendiklerini öğretmek için çalışıyorlardı. Muaz bin Cebel genç yaşta ölüm döşeğinde iken etrafında talebeleri ağlaşıyordu. Niçin ağlıyorsunuz, ben nasıl olsa bu emaneti sahibine vereceğim deyince talebeler: "Biz senin ölümüne değil, seninle birlikte giden ilme ağlıyoruz" demişlerdi. Hepsi de onun kabrinden ilim öğrenilemeyeceğini biliyordu. Ya kabirlerde şeyhinden ilim tahsil etmeye devam ettiğini iddia eden tasavvufçulara ne demeli ? Zira tasavvuf kitapları bu zırvalarla dolu. Ebu Hureyre'yi bu güne dek 1400 küsur sene taşıyıp getiren ilim onun 4 sene tahsil ettiği ilimdir. Bu dört senenin bereketi uğraşılan ilmin Kur'an ve sahih sünnet olmasındandır. Halbuki 20 sene şeyh efendinin hizmetinde bir mürid manevi irşad feyzle olur, rabıtayla olur hikayeleriyle oyalanıp durur da, sünnet diye de bir yığın bidatı öğrenir, ne abdestin rüknünü bilir ne namazın erkanını, ne alışveriş ahkamından haberi vardır ne feraizden ne cihad vardır şeyhin gündeminde ne iman ki müridine bir nebze bulaşsın. Varsa yoksa genişleyen saltanatın bekası, akın akın gelen kalabalıkların ağızlarında geveledikleri kerametler! Ve şeyhin ağırlığından ezilmiş koyun postundan daha ezik bir ümmet! Silsile-i sâdat'ın başı dediğiniz Ebu Bekir (radıyallahu anh) 'ğavs' değildi ki kendisinden yardım istensin. Ali (radıyallahu anh) ğavs değildi ki imdat diyenin yardımına gelsin. Osman (radıyallahu anh) evinde mahsur iken susuzluktan takati kesilmiş bir yudum suya muhtaçtı da ancak Allah'tan yardım istiyordu. Şimdi sorarım size silsile-i sadat'ın başı diye ismine sığındığınız kimseler ğavs değilmiş de size ne oluyor, babası ölüp de posta konan her çocuk ğavs üniforması giyiyor! Abdul Kâdir Geylanî'yi imdada yetişenlerin en büyüğü "Ğavs-ı A'zam" seçen kimdir? Eskiyen şeyhleri kutup, evtab, ebdal yapan kimdir? İmam Ebu Hanife sizin inandığınız gibi inanmıyordu bu isimleri bilmiyordu ve Allah'tan başka bir ilahı olmadığı gibi Allah'ın kendisine böyle yardımcılar edindiğine de inanmıyordu ve hatta onun zamanında bu inançlar İslam ümmetinin inancına bulaşmamıştı. İmam Malik sünnette delilini bulamadığı bir meselede gayrına iltifat etmeyecek kadar sünnete bağlı idi. İmam Şafi de tasavvufun şirkinden, küfründen, bidatından beridir. İmam Ahmed bin Hanbel Kur'an Allah kelamıdır dediği için zindanlarda işkence görüyordu bu tasavvufçular ise Kur'an zahiri ilimdir, avamı ilgilendirir, biz ilmin bâtınına talibiz diyerek Kur'an-ı Kerimin şerî ahkamını bidata ve şirke dönüştürmekte, fenafillah mertebesine eriştiğini zannedenlerse ibadetleri hepten terk etmekte, haramları helal saymaktadır. Fenafillah Allah'a ulaşma ve onda kendini kaybetme demektir. Bu terim İslamî değil sadece tasavvufîdir. Hindû putperestlerin Nirvana’ya ulaşmaları aynen bunun gibidir. Kendisini Allah'ın kulu bilen ve tevhidi en güzel kavrayan sahabe bu tasavvufçular gibi süpermen değildi ve kendi canını kurtaramıyordu, peygamber dahi haince şehit edilen 70 kurrâ sahabinin pusuya düşürüleceğini bilmiyor, onlara yardım edemiyor ve oturup ağlıyordu. Peygamberin yardım edemediği yerde şeyhler kelebek gibi uçuyorlar bu hangi din ? Taif'te taşlanan peygamber uçamadı, taşlardan kaçamadı. Amcası Hamza’ya saplanan mızrağa yetişemedi. Ciğerparesi oğlu İbrahim vefat ederken, ölüm meleğinin torbasına elini atıp İbrahim'in ruhunu alarak, bırak biraz daha yaşasın diyemedi, hem ağlıyor, hem de Ey İbrahim gidişinle bizi hüzünlendirdin" diyordu . Bunların hepsini yaptığını iddia eden şeyh ve ona inanan mürid, ne kadar Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in dinindendir, diye sormak elbette hakkımızdır. | |
16 Aralık 2010, 01:25 | Mesaj No:60 |
Tasavvuf nedir?
İslam şeriatı dört bölümden ibarettir 1- Fıkıh 2- Kelam 3- Ahlak 4- Tasavvuf Fıkıh; helal ile haramı, sahih ile batılı açıklayan ilimdir, konusu namaz, zekat, oruç, hacc, alış-veriş, icare, vakıf, vasiyyet, feraiz, nikah, talak, hudud, hilafet gibi mükelleflerin fiil ve sözlerdir Kelam, dini inaçlara isbatlamak için belgeleri serdederek varid olan şüpheleri izale eden ilimdir Konusu, Allah`ın zat ile sıfatları ve ahiret ahvalıdır Ahlak, iyi meziyetler edinmek, kötülerden korunmak için iyi ve çirkin davranmış ve hususiyetleri inceleyen ilimdir Konusu; cömertlik, cimrilik, müsamaha, intikam, isar - başkasini kendinden üstün tutma - ve hodğamlık Güler yüzlülük ve suratın asık olmaması Tasavvuf; kemale ermek için ruhu, ibadet, zikir ve fikir gibi şeylerle terbiye ettirip nefsi kalb hastalıklarından tezkiye etme yolunu gösteren ilimdir Konusu, zikir, fikir, ahlak, riya, muhabbet, buğz, tevazu ve kibir, hırs, mürakabe, mücahede ve tevekkül gibi şeylerdir Yukarda yapılan açıklamadan anlaşıldığına göre şeriat dört dallı bir ağaç gibidir... Şeriaata -İslama- inanan herkesin mutlaka onun muhtevası olan bu dört dala da inanması gerekir Çünkü ilm-i kelama ait olan Allah ve sıfatlarına ve fıkha ait olan namaz ve oruca iman etmek gerektiği gibi tasavvufa ait olan zikir, fikir ve ihlas gibi şeylere iman etmek de gerektir Demek kelam ve fıkhı ilahi olduğu kadar tasavvuf da ilahidir Zira Kur`an-ı Kerim kelam ve fıkıh meselelerinden söz ettiği gibi zikir, fikir ve ihlas gibi tasavvuf meselelerinden de söz etmiştir Tasavvufu Hz Ebubekir veya Hz Ali`ye isnad etmek doğru değildir Ayrıca "Herkesin mutlaka bir şeyhe intisab etmesi gerekir” diye bir şart yoktur Böyle olsaydi mutlaka Kur`an veya sünnet bunu kesin olarak açiklayacak ve Islam`in farzlarindan biri kabul edecekti Mesela kelam ve fikhi için bir kelamciya veya bir fakihe intisab etmek icab eder mi? Etmez Etmedigine göre tasavvuf için de bir mutasavvifa intisab etmek de icab etmez Ve bunun için delil yoktur Islam`in kaynaklari meydandadir Ancak herkes için bilinmesi gereken kelam ve fikhi meseleleri ögrenmek zorunlu oldugu kadar tasavvufi meseleleri ögrenmek de zorunludur Yani kelamdan Allah`i ve sifatlarini bilip O`na iman etmek, fikhitan namaz, zekat, oruç ve hacc gibi meseleleri ögrenmek ve uygulamak vacib oldugu kadar zikri, fikri, ihlasi, muhabbeti, ögrenmek ve onu uygulamak, riyakarligi ve müslümanlara karşi bugzun haram oldugu bilmek ve ondan uzaklaşmak da vacibtir Ancak bir kimse kelamci veya fakih olmak isterse bir kelamcidan veya fakihten mutlaka ders almak ve derse devam etmek mecburiyetindedir Yoksa ne kelamci ne fakih olur Kezalik bir kimse mutasavvif olmak istiyorsa mutlaka bir tasavvuf mürşidine devam etmesi lazimdir... SELAM VE DUA İLE.... | |
Konuyu Toplam 9 Kişi okuyor. (0 Üye ve 9 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ölüm nedir, ölümden korkmalı mıdır?Ölümü hatırlamanın fazileti nedir? | Belgin | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 1 | 05 Mayıs 2022 12:25 |
Din Kardeşliği Uhuvvet ve Tasavvuf Kardeşliği Nedir ? | Esadullah | Muhtelif Konular | 5 | 15 Şubat 2016 14:03 |
TASAVVUF NEDiR,NERDEN NE ZAMAN ÇIKMIŞTIR.. | bilinmez | Tasavvuf-Tarikat | 3 | 06 Şubat 2014 07:08 |
zekat nedir, sadaka nedir, infak etmek nedir | iblissavar | Zekat-İnfak | 3 | 31 Mart 2012 22:26 |
Tasavvuf nedir nasıl anlamak lazımdır | tevhit06 | Tasavvuf-Tarikat | 0 | 18 Şubat 2009 22:27 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|