Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > .::DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI.::. > Diyanet İşleri Başkanlığı > Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat

Konu Kimliği: Konu Sahibi iklimya,Açılış Tarihi:  09 Mart 2013 (14:42), Konuya Son Cevap : 09 Mart 2013 (14:46). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 09 Mart 2013, 14:42   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
iklimya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:iklimya isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 90
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Ankara
Mesaj: 513
Konular: 114
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:112
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İslâm'a Göre Kurbanın Tarihçesi

İslâm'a Göre Kurbanın Tarihçesi

İslam'da Kurban'ın tarihçesi, Hz. İbrahim Peygamber ile başlar. İbrahim Peygamber, oğlu İsmail'i Allah'u Teala'ya kurban etmeye nezreder. Zaman gelince, kendisine bu ahdi hatırlatılır. O da gerekli hazırlığı yaparak, oğlunu kurban etmek üzere müsait bir yere götürür. Çocuğu yatırır ve bıçağı boğazına vurur. Fakat bıçak çocuğu kesmez. Bu sırada, Allah tarafından kendisine bir koç gönderilir.

Bu koçu keserse, oğlunun yerine kabul edileceği bildirilir. Bu olay üzerine Hz. İbrahim kendisine gönderilen koçu keser ve ileride peygamber olacak olan oğlu İsmail kesilmekten kurtulur. Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etmek istemesinin bir benzerinin de Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib tarafından yaşandığı haber verilmektedir. Zemzem kuyusunun kazılması sırasında Kureyşle karşılaştığı zorluklardan dolayı Abddulmuttalib eğer on tane oğlu olursa onlardan bir tanesini Kâbe'nin yanında Allah için kurban etmeyi adamıştı.

Çekilen kur'ada Peygamberimizin babası Abdullah'a çıkmıştı. Abdulmuttalib adağını yerine getirmeye karar verdi. Kureyşliler böyle bir adetin yerleşmesinden korkarak, kendisine engel olmuşlardı. Daha sonra Abdullah'ın yerine 100 tane deve kurban edilmiştir. Bu olayla Peygamberimizin, insanlığa kurtarıcı olarak gelişinin bir işareti olarak, insan hayatının maddi ölçüsü tam 10 misli yükselmiş bulunuyordu. İslâm'da kurban kesme geleneği Hz. İbrahim'e kadar uzanır. Hz. İbrahim'in yapmış olduğu hac ibadeti sırasında, Mina'da kurban kestiği anlaşılmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de A1lah: ''Sonra da sana: 'Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy!

O müşriklerden değildi.' diye vahyettik.'' buyurulmaktadır. (16/123 Nahl) Kurban bayramının da Hz. İbrahim'den kaldığı bilinmektedir. Hz. Peygamber, kurban bayram namazını kıldıktan sonra hazırladığı iki boynuzlu koçun birisini kendisi ve ailesi için, diğerini de ümmeti için kurban etti. Sonra da: ÒAllah'ım! Bu sendendir ve sanadır.Ó buyurdu. (S. Buhârî, Trc. Tecrîd, 3/172). Hz. İbrahim'in geçirdiği büyük imtihandan sonra Allah'ın lütfettiği koç kurbanını da hatırlatan bu ibadet, böylece İslam'da da devam etmiştir.

Dinimizde kurban, kurban bayramı günlerinde kesilir. Sığır, manda, deve, koyun ve keçi kurban edilir. Kurbanlıklar, sağlıklı ve sağlam hayvanlardan olmalıdır. Bunun dışında adak kurbanı, akika kurbanı, bazı suç ve günahlar için, keffaret kurbanı türleri de bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk: ''Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davranışları müjdele!'' diye buyurdu. (22/37 Hac). Bu ayet, genel olarak bütün ibadetlerde iyi niyet ve ihlasın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Anlaşılıyor ki, ibadetlerimizde bizi Allah rızasına ulaştıracak olan temel unsur, kalplerimizin takvası, yani bu ibadetleri gösterişten uzak olarak; sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yapmamızdır. Nitekim, Hz. Peygamber bir hadislerinde: ''Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir.Herkesin niyeti ne ise, eline geçecek olan da odur.'' buyurmuşlardır. (S. Buharî Trc. Tecrîd, 1 s.l)

Kurban'ın kesilmesi, Hz. İsmail'in hayata dönmesine sebep olmuştur. Kan akıtmak vacip, et dağıtmak sünnet olduğuna göre, kurban kesilmekle vacip yerine getirilmiştir. Evlâd, annenin ve babanın bir parçasıdır. Parada insan hayatının aynen bir parçası sayılmaktadır. Kendinden bir parça olan evladını kurban etmek ne kadar zor ise; alın teri ile kazanılan parayı vererek kurban alıp kesmek de o kadar zordur. İşte bunların ikisi de insan hayatından birer parçadırlar. Hz. İbrahim, Allah'a aşkından dolayı oğlunu kurban etmek istemiştir. Biz müslümanlar da Allah sevgisinden dolayı malımızı ve canımızı Allah yolunda sarf etmeye çalışırız.

(Hakan İSPİRLİ )

devam ediyor...
__________________
Bismillah diyerek...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi iklimya 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hicretle bütün insanlığı aydınlatan bir medeniyet... Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat iklimya 0 2338 04 Kasım 2013 11:00
Diyanet İşleri Başkanlığından Accra Furkan... Ezan-Kamet-Camii iklimya 0 2419 22Haziran 2013 01:39
Yaz Kur’an kurslarına kayıtları başlıyor Kur'ân Kursları iklimya 0 2370 22Haziran 2013 01:37
Aşere/Takrib Kursu”nu Dışardan Bitirenler İçin... Din Görevlileri iklimya 0 1976 09 Mayıs 2013 23:33
İslam Dünyasindaki Hüzün Ve Kutlu Doğum Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat iklimya 0 1941 11 Mart 2013 19:44

Alt 09 Mart 2013, 14:46   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
iklimya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:iklimya isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 90
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Ankara
Mesaj: 513
Konular: 114
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:112
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İslâm'a Göre Kurbanın Tarihçesi

BAYRAMIN HEYECANI VE KESİLEN KURBANLAR

Hayatın monotonluğunu kıran ve biteviye giden, seyrini değiştiren bazı olaylar ve günler vardır. Bunların başında hiç şüphesiz kişisel ve toplumsal planda büyük coşkularla ve derin duygularla kutladığımız dînî bayramlar ve bu bayramlarda icraya çalıştığımız her yönüyle topluma yansıyan dînî törenler gelmektedir.

İslâm dininde Rasülû Ekrem Efendimizin Medine-i Münevvere'ye hicreti ile başlayan ve kıyamete kadar devam edecek olan iki bayram bulunmaktadır. Bilindiği gibi Ramazan bayramı ile, bu günlerde hululiyle müşerref olduğumuz Kurban bayramı. Her ikisinin de kendilerine has özellikleri ve güzellikleri bulunması yanında ortak vasıflara sahip oldukları da bir gerçektir. Bu bayramlarda gönlünün menfezleri az da olsa açık olan hemen herkes günün rengiyle boyanır, sevinciyle tebessüm eder, içinde bulunduğu manevî amosferde kimseye karşı kötü davranışlarda bulunmaz. Düşüncesinde olmayanları ve karşısında yer alanları tahkir de etmez, tehdit de etmez, ama fıtrî tabii, insiyakıyla herkesi kucaklar ve herkese koşar, bayramları kutlamakla yetinmez aynı zaman da işleri ve sözleriyle, tutum ve davranışlarıyla bizatihi onları yaşar.

Bidayette geniş halk kitlelerinin İslâm'ı seçmelerini ve İslâm'a girmelerini kolaylaştıran, gayr-i müslim unsurlar arasında Müslüman kişilerin yerleşmesine ve yerlileşmesine zemin oluşturan merhametli olmak, şefkatli davranmak, yumuşak üslup kullanmak ve yardımı sevmek hasletleri en çok bayramlarda görülür, bayramlarda hissedilir. Hatta denebilir ki her insan bu hasletler nisbetinde ve insan sevgisi ölçüsünde bayramlardan feyz alabilir. Çünkü bayramlar, sadece şahsî ve ferdi bir neşe değil, umumî sohbet ve muhabbetin insanî duyguların parıltılarıdır. Karşılıklı sevgilerle, samimi duygularla kaşnaşmayan, hele o mübarek kılınan günlerde dayanışma ve yardımlaşma duygularından mahrum toplulukların bayramı tarif edilen anlamda bayram olmaktan çok uzaktır.

Ruhlara neşe, gönüllere zevk, bedenlere sağlık veren Ramazan'ın rahmet ve bereketi bayramla zirveye ulaşmışken elde edilen tesanüt ve dayanışma ruhu, eserlerini ve esintilerini devam ettirirken gökteki ayın hareketi hesabıyla iki ay on gün, yaklaşık 70 gün gibi kısa denilebilecek bir zaman sonra Zilhicce ayının 10. gününde bu duyguları yeniden geliştirerek ve toplum yapısının daha muhkem ve mükemmel hale getirilmesine vesile teşkil eden Kurban bayramı kutlanmakta ve yaşanmaktadır. Tarihî ve Kur'anî gerçekler muvacehesinde Kurban bayramı, milletinden bulunduğumuz tevhid kahramanı Hz. İbrahim (a.s.)'a kadar dayanır ve kaynağını hatta feyzini O'ndan alır.

Nitekim Saffat sûresi'nin 99 ila 108. ayetlerinde Yüce Allah şöyle buyurur: (İbrahim a.s.) ÓBen Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver diye yalvardı. Biz de O'na yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik, çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: ÒEy Oğulcuğum! Doğrusu ben seni uykuda iken boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne dersin dedi. Ey babacığım! ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse sabredenlerden olduğumu göreceksinÓ dedi. İkisi de Allah'a teslimiyet gösterip oğlunu alnı üzerine yatırınca biz Ey İbrahim! Rüyanı gerçek yaptın, işte iyi davrananları mükafatlandırırız diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir denemeydi. O'na fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.Ó Âyetlerde Hz. İbrahim (a.s.) ile kendisi gibi Peygamber olacak oğlu arasında cereyan eden ilâhî imtihanın baba-oğul tarafından tam bir teslimiyetle sonuçlandığı açıklanmış, bu teslimiyet büyük bir kurbanlıkla mükafatlandırılmıştır. Her ne kadar oğlan isminden bahsedilmemiş ise de işaretlerden bunun, Hz. İsmail (a.s.) olduğu kanaatine müfessirler varmışlardır.

Kurban kelime olarak gufran ölçüsünde mastar olup yakınlık ve yaklaşma anlamına gelmektedir. Din ıstılahında ise hak yolunda Yüce Allah'ın emirlerine uyarak sevap kazanmak maksadıyla kesilen ve Allah'a yaklaşmaya vesile olan hayvanın adıdır. Zilhicce ayının onuncu günü başlayıp 4 gün süren bayramın ilk üç gününde usûlüne uygun olarak kesilen bu kurbanlar dolayısıyla Òİyd-i AdhaÓ da denilen bayrama Kurban bayramı adı verilmekte, bu adı taşıyan bayramın tadı da toplumun her kesiminde bununla çıkmaktadır. Gayesi et yemekten daha ziyade yedirmek olduğundan dolayı da yoksul halk kesimlerini sevindirmekle Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanma düşüncesi ağır basmaktadır.

Meseleye bu açıdan baktığımızda Ramazan bayramına şeker bayramı demek doğru olmadığı gibi Kurban bayramına da et bayramı demek doğru bulunmamaktadır. Açıklamaya gayret ettiğimiz şekilde Kurban kesmekle ürünlerinden hem istifade etmek hem de ettirmekle Yüce Allah'a yaklaşmak ve rızasını kazanmak gaye edinilmektedir. Nitekim Allah Teâlâ bu mevzuda ÒOnların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır, fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır. Size verdiği hidayetten (ve bu hayvanlara sahip kılmasından) dolayı Allah'ı büyük tanımanız içindir ki O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Rasûlüm) güzel davrananları (iyilik yapanları) müjdele! (1) buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîme genel olarak bütün ibadetlerde iyi niyeti, ihlas ve samimiyeti ortaya koymakta, Allah'ın rızasını ve kulun takvasını ön plana çıkarmakadır. Bundan anlaşılıyor ki ibadetlerimizde, bu meyanda kestiğimiz kurbanlarımızda bizi Allah rızasına ulaştıracak temel unsur, her türlü gösterişten ve dünyevi çıkar hesaplarından uzak olarak sırf Allah rızası için yapma çabası ve gayretidir. Bu konuda Hz. Peygamberimiz de; ÒAmellerin kıymeti ancak niyete göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek olan da odur...Ó (2) buyurmuşlardır.

Dinimizin tesbit ettiği şartlar muvacehesinde kurbanlık hayvanların kesilmesinde maddî ve manevî, kişisel ve toplumsal yönlerden sayısız faydalar vardır ve hemen söyleyelim ki, bunda bir hayvan itlafı ve et israfı kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü bu muayyen günlerde kesilen hayvanlar yaklaşık olarak diğer günlerde de kesilmekte, yenilen etler diğer günlerde de yenmekte, ancak kurban bayramı dışındakilerden belli bir kesim faydalanmakta, kurbanda ise herkes yararlanmakta, belki de muhtaçlar daha çok istifade etmektedir. Kurban konusunda istisnalar hariç tutulursa genel olarak mendup ve mesnun olan kurban etlerinin ev halkına, konuklara ve fakirlere olmak üzere üçe taksimi, derisinin de bir hayır kurumuna bağışlanmasıdır. Koyun, keçi, sığır, manda ve deveden kesilmesi gereken kurban, koyun ve keçi için birer, diğerleri için de en çok yedi kişinin ortaklığı ile geçerli sayılmakla beraber, koyun ve keçinin anasından farklı görülmediği takdirde altı aylıktan aşağısı gösterişli olmadığında ise bir yaşından, sığır ve mandanın iki yaşından ve devenin de beş yaşından aşağısı kurban olmamaktadır.

Şüphesiz bunda bir kısım hikmetler ve sebepler mevcuttur ki; bunu hayvancılıktan doğan millî hasılayı en üst sınıra çıkarmak ve erken kesimden doğacak zararları önlemek şeklinde özetlemek mümkündür. Aslında bu yaş sınırı, diğer kesilecek hayvanlar için de millî menfaatler açısından elzemdir. Varsın tarım, iktisat ve ekonomi uzmanları erken kesimden doğacak zararları önlemek için tedbirler düşünsünler. Din otoriteleri ve büyük fakihler koydukları her zaman geçerli olan prensiplerle meseleye çözüm getirmişler ve asırlardan beri aksatmadan kolaylıkla uygulamışlardır. Kurban bayramlarında asgari tahminlere göre mevcut olan potansiyel et tüketimini karşılamak için hayvan üretimini teşvik gözle görülecek kadar yaygın olan dayanışma ve kaynaşma sayesinde toplumsal barışı temin, nihayet sene boyunca etten, proteinden mahrum aile bireylerini beslemek ve sevindirmek, sosyal kurumlar, yurtlar ve pansiyonlarda barınanların iaşe ve ibateleriyle meşgul olan devlet ve dernek bütçelerine kurban bağışı yoluyla katkıda bulunmak ve bu bayramda cereyan eden çok hayırlı ve faydalı hizmetler cümlesindendir.

Diğer taraftan bayram sabahı erken uyanan insan, gecenin karanlık perdesini yırtan ve dalga dalga etrafa yayılan, bu arada bizim de kapı ve penceremizi çalan ezan sesinin çağrısına uyarak abdestli, usûlünce getireceği tekbirleriyle camisinin veya mescidinin yolunu tutmakta, camideki görevlerin ifasından sonra bayramlaşma, helalleşme, tokalaşma, büyükleri, özellikle camiye gelemiyecek kadar yaşlı ve hastaları, hatta kabirleri ziyaret etmek, bakımevleri, huzurevleri, cezaevleri vb. yerleri de unutmamak bu suretle bayramın maddi ve manevî zevklerini tatmak, insan denen fani varlık için bu fani dünyada erişebilecek hazların en büyüğüdür.

Bu hazları tatmamak ve bu toplumsal heyecanı duymamak müslüman bir toplumda hem bir ayıp hem de büyük bir kayıptır. Bu manevi heyecanda en büyük pay, kestikleri kurbanlarla kişilerin, kurum ve kuruluşların sevinçlerine katkıda bulanan zenginlerimize aittir. Ama nemelazımlıkla, vurdumduymazlıkla ve umursamazlıkla hareket edip aksi davrananlar peygamber lisanıyla yerilmişler ve haklarında varid olan hadisi şerifte Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuşlar: ÒKim bir vus'at (genişlik) bulur da kurban kezmezse camimize de gelmesine gerek yok.Ó Bunda bir uyarının da ötesinde Peygamberî bir kınama vardır. Müslüman, durumu müsaitse kurban da kesecek, camiye de gidecektir. Bu sayede Allah'ın rızasına ermek ve va'dini tutmak için oğlunu kurban etmeye azmetmekle ilâhî imtihanı kazanan Hz. İbrahim (a.s.) gibi hakkın rızasına erecektir. Bu bayram sebebiyle ve yazı münasebetiyle kaleme aldığım dört kıt'a ile satırlarıma son veriyor, bayramın topluca Allah'ı birlemeye ve topyekün tevhidde birleşmeye vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Boşa yaratılmamış insan,
Elbette var bunda bir meram,
Su gibi akıp gider zaman,
Sevindirir insanı bayram.
Varlıklılar keserler kurban,
Yanlış, buna diretmek taban,
Her emirde ilahi sır var,
Beşere armağandır bayram.
Ömrün değiştirir seyrini,
Çoğaltır ruhlarda feyzini,
Her zaman ve yerde bulunmaz,
İnsanların neşesi bayram.
Güldürür fakirin yüzünüy,
Açar insanların gözünü,
Büyük heyecanla beklenir,
Dostluğun vesilesi bayram.

1- Hac, 37.
2-Ettâcu'l-Camiu'lil-usûl fî ehâdis-i Resul,
cilt 1, sahife 51.
3- Ettergib vet-terhib c. 2, s. 155.


Fahrettin AŞIK
Eskişehir İl Müftüsü

devam ediyor...

__________________
Bismillah diyerek...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
1 nisanın tarihçesi SEMA İslami Haberler 2 01 Nisan 2013 18:14
İslâm Fıkhına Göre Çocuk Aldırma "KÜRTAJ" nuryuzlum İlmihal Bölümü 0 18 Ağustos 2009 12:48
İslam hukukunun tarihçesi _bülbül_ Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader 0 13 Nisan 2009 15:05
İslam'a Göre... _bülbül_ Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader 1 11 Nisan 2009 23:11
İslam'a göre UFOlar ( bilinmeyen uçan nesneler ) ??? şükrü Soru Cevap Arşivi 2 07 Nisan 2009 21:19

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.