|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Belgin,Açılış Tarihi: 15 Ağustos 2008 (11:09), Konuya Son Cevap : 15 Ağustos 2008 (13:10). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
15 Ağustos 2008, 11:09 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cuma Kürsüsü Cuma Kürsüsü Bir Müminin Üslubu Nasıl Olmalıdır? Görülmemiş hesaplarla öteye gitmeyin Can çekişme hali başlamadan önce bir ân-ı seyyale bile olsa, kendi hür iradesiyle inanabildiği takdirde onun imanı geçerlidir. Bir kimse, ölüm emareleri iyice belirmeden ve can boğazına gelmeden önce, hâlâ bir hayır kesbine imkân bulabileceği bir zaman diliminde aklı başında olarak iman ederse, henüz ye's (ümitsizlik) hali tahakkuk etmemiş sayılır ve o andaki imanı makbûl olur. Can çekişme hali başlamadan önce bir ân-ı seyyale bile olsa, kendi hür iradesiyle inanabildiği takdirde onun imanı geçerlidir. Diğer taraftan, hâlet-i ye's açısından, bir inançsızın iman etmesi ile bir mü'minin tevbesini birbirinden ayırmak ve farklı şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Ümit ve recâm odur ki, bir mü'min, o dakikaya kadar günah işlemiş olsa da, ölüm döşeğinde ve ahirete ait tabloları görmenin ürpertisini yaşadığı bir anda bile tevbe etse Rahman ü Rahim onun tevbesini kabul buyurur. Çünkü o tevbenin bir arka planı ve bir dayanak noktası vardır. O insan, daha önceden iman etmiştir, belli ölçüde sâlih amel de yapmıştır; nihayet günahları kalmıştır sırtında, hatta bunlar altından kalkılması çok zor ağırlıkta da olabilir. "Allah'ın meşietine kalmış; dilerse affeder, dilerse de azap eder" hakikati mahfuz, iman sermayesine sahip böyle birisi o esnada Cenâb-ı Hakk'a tevbe ederse, o iman iksiri hürmetine Mevlâ-yı Müteâl onu bağışlayabilir. Bir mü'min için tevbe kapısı her an açıktır; ne var ki, insan, altından kalkılmaz hesaplarla ötelere gitmemek için hep temkinli davranmalı, sürekli temiz yaşamalı, eskaza kirlenmişse hemen temizlenmeye çalışmalı; elinde fırsat varken günah ve kul hakkı gibi ağırlıklardan kurtulmanın yollarını araştırmalı ve ölüme her an hazırlıklı olmalıdır. Şayet, zamanında bunları yapamamışsa, hiç olmazsa, ötelere yolculuk hesabına net sinyaller almaya başladığı vakit, hayatını bir kere daha gözden geçirmeli, bari ömrünün geriye kalan kısmını imar etmeli ve ölüp giderken kendi harabesinin altında kalmamaya bakmalıdır. Allah hakkına da kul hakkına da riayet etmek gerek İnanan bir insan, sebepler açısından çok az bir ömrünün kaldığını düşünüyorsa -ki bu bir ay da olabilir bir hafta da, bir gün de olabilir bir saat de- Allah'ın lütfettiği iman blokajını çok iyi değerlendirmeli; mümkün olduğu kadarıyla farz ibadetlerinden eksik kalanları kaza etmeli ve hususiyle üzerindeki kul haklarını ödeyerek onlardan kurtulmaya gayret göstermelidir. Gıybetini yaptığı, hakkını yediği, bir kötülük ettiği... kim varsa, onlara ulaşmanın ve helallik almanın bir yolunu mutlaka bulmalıdır. Hatta gerekirse, bir gazeteye, bir televizyona ya da bir radyoya ilan vermeli ama ne yapıp edip ahirete görülmemiş hesaplarla gitmeme cehdi sergilemelidir. Bir an önce vasiyetini yapmalı; "Falana şunu verin, filana bunu deyin; şuna hakkını ödeyin!.." demeli ve kul hakları açısından bütün bütün temizlenme arzusunu ortaya koymalıdır. O, gücünün yettiği kadarını yapmaya çalışırsa, inşaallah eksiklerini de Cenâb-ı Hak tamamlayacaktır. Rabb-i Rahîm'in engin bir rahmeti vardır; Teâlâ ötede hak sahiplerine "Benim bu kulumdaki hukukunuzdan vazgeçin, ellerinizi onun yakasından çekin, Ben de size şu Cennet köşklerini vereyim!" diyebilir. Ne var ki, böyle bir akıbet Mevlâ-yı Müteâl'in sürpriz iltifatlarına vâbestedir; hâlis mü'min ise, hayatını harikulâdeliklere ve sürprizlere bina edemez/etmemelidir. Bu itibarla da, o doğrudan doğruya haram ve helal mülahazasına bağlı yaşamalı; hakkı hak bilmeli, hem 'ın hakkına hem de hukuk-u ibâda riayet etmeli ve şayet bir haksızlık yapmışsa, ilk fırsatta ondan arınma yollarını araştırmalıdır. Mevzuyla alâkalı son bir husus da, ölüme iyice yaklaştığını düşünen bir insanın havf-recâ dengesidir. Bir kimse vardır ki, ta baştan itibaren bir havf (korku) insanıdır, daha ziyade terhîblerden (kalbe endişe ve korku hissi salan sözlerden) mütessir olur. Cenâb-ı Hakk'ın mehafet ve mehabetini hatırladığı zaman yüreği ağzına gelir. Böyle birinin bütün bütün ümitsizliğe düşmemesi, tamamen ye'se kapılmaması ve 'ın rahmetine karşı saygılı kalarak O'nun hakkındaki hüsn-ü zannını koruması açısından ondaki reca duygusunu biraz tetiklemek fayda sağlar. Bir başkası da vardır ki, onda vurdumduymazlık daha baskındır; o umursamaz ve deryaya atsan ıslanmaz bir yapıdadır; Zât-ı Uluhiyeti hatırlayıp da ürperdiği ve gözlerinin yaşardığı hiç vâki değildir. İşte, bu türlü bir insanı da gafilâne ölüp gitmemesi için daha çok havf iklimlerine çekmek lazımdır. Fakat çocuklar için meseleyi hep recâ öncelikli götürmek gerekir. Gerçi, onlar da havftan tamamen azâde tutulmamalıdırlar, çocuklar da kötülerin cezalandırılacağının farkına vardırılmalıdırlar. Fakat bu onların ruh dünyalarında derin yaraların açılmasına sebebiyet vermemelidir. İyi kimselerin mutlaka huzura ereceklerine inanan çocuklara, kötülerin de cezasız kalmayacağı anlatılmalıdır. Ancak bu esnada, mevzuyu hem kendileri hem de yakınları açısından inşirah verici bir şekilde algılamalarına ve içlerinde bir burukluk yaşamamalarına da dikkat edilmelidir. Evet, onlara, Zât-ı Ulûhiyetin rahmetinin enginliğinden bahsedilmeli; çocukların ötede ilahi iltifata mazhar olacaklarından, yeni açmış güller gibi annelerinin kucağında öpülüp koklanacaklarından, Cennet ağaçlarının başında kumrular misali şakıyıp duracaklarından dem vurulmalı ve böylece onların 'a karşı sevgi hisleri sürekli harekete geçirilmelidir. ÖZETLE 1- Bir kimse, ölüm emareleri belirmeden ve can boğazına gelmeden önce, aklı başında olarak iman ederse, ye's hali tahakkuk etmemiş sayılır ve o andaki imanı makbûl olur. 2- Bir mü'min için tevbe kapısı her an açıktır; insan, altından kalkılmaz hesaplarla ötelere gitmemek için sürekli temiz yaşamalı, kul hakkı gibi ağırlıklardan kurtulmalıdır. 3- İyi kimselerin mutlaka huzura ereceklerine inanan çocuklara, kötülerin de cezasız kalmayacağı , ruh dünyalarında derin yaralar açmayacak şekilde anlatılmalıdır. FETHULLAH GÜLEN
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
Konu Sahibi Belgin 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Ben Sana Gül Diyemem | Hz.Muhammed(s.a.v) | Belgin | 0 | 2477 | 29 Eylül 2009 10:25 |
Bir evliyayı vesile ederek dua edilirmi? | Soru Cevap Arşivi | Kara Kartal | 21 | 11164 | 24 Eylül 2009 10:38 |
Mahşerde âzâlarımızın konuşması | Soru Cevap Arşivi | KuM TaNeSi | 1 | 2694 | 17 Eylül 2009 16:06 |
Zekâtını vermeyenlere ibrettir Sâlebe'nin servet... | Zekat-İnfak | dua dilencisi | 1 | 2305 | 17 Eylül 2009 10:56 |
Yaşlı kadınların tesettürü... | Tesettür Konuları | Belgin | 0 | 2728 | 07 Eylül 2009 09:26 |
15 Ağustos 2008, 13:10 | Mesaj No:2 |
Cvp: Cuma Kürsüsü Bir kimse, ölüm emareleri belirmeden ve can boğazına gelmeden önce, aklı başında olarak iman ederse, ye's hali tahakkuk etmemiş sayılır ve o andaki imanı makbûl olur. allah razı olsun hocam emeginize saglık
__________________ her şeyin bir zamanı vardır sadece sabret.... | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
cuma günü gusletmek ve cuma adabı | aslıı | Cuma-Bayram-Kandiller | 3 | 14 Ağustos 2015 14:27 |
Kuran ve Sünnet Kürsüsü Hakkında Bilgilendirme | Medine-web | Duyurular/Öneriler/Şikayetler | 10 | 17 Kasım 2013 11:02 |
Cuma Hutbesi | iklimya | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 0 | 08 Mart 2013 21:50 |
Cuma namazı Müslüman, akıl baliğ, hür olan her erkeğe farzdır Cuma namazını terk etme | MERVE DEMİR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 09 Nisan 2009 22:27 |
İlk Cuma Namazı.. | TÜRKcan | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 15 Ağustos 2008 12:42 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|