|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Yitiksevda,Açılış Tarihi: 14 Eylül 2009 (05:40), Konuya Son Cevap : 13 Temmuz 2018 (11:47). Konuya 13 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Eylül 2009, 05:40 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb (BU AKTARIMLAR YAPILAN BİR ÇALIŞMADIR KONU BİTİNCE KAYNAKLARI İLE VERECEĞİM BU ÇALIŞMAYI YAPAN KARDEŞİMİZDEN ALLAH RAZI OLSUN BENİM AMACIM BİLGİLENDİRME VE ASLOLANI SUNMA) Kuran'i kerimdeki Deyimler Kuran meallerinde yanlış tercümlerden kaynaklanan çeviri hatalarını ispat etmek ve örnekler ile açıklama yapacağız,Bu çalışma 1 2 ay sürebilir . Surelerde Deyimlerin kullanıldığı ayetleri Zemahşerinin El keşşaf tefsirinden aktarmaya çalışacağım. Kaynak olarak KURAN'DAKİ deyimler ve Zemahşerinin Keşşafı: Hud 92 وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَاءكُمْ ظِهْرِيًّا Onu unuttunuz;kulak ardı edilen değersiz,itibar edilmez şeyler konumuna indirgediniz. Burada önemli olan bir şeye layık olduğu değerin verilmemesi,hatta değersiz kabul edilip benimsenmemesi,sıradan bir varlık haline indirgenmemesi şeklinde somutlaşan bir tavır,kökü klasik Arapçadaki bir deyime dayanan Kuran ibaresiyle yerilmektedir.Kaldıki burada,eleştirilen haksız tavrın muhattabı yüce Allah'tır.''Hem klasik Arapçada,hemde günümüzde belli bazı bedevi kabilelerin dilinde 'İTTEHAZEU (ya da CE'ALEHU )zıhriyyen tabiri onu küçümsedi,onu unuttu/gözden çıkardı.ya da onu unutulacak/gözden çıkarılacak bir şey olarak gördü;anlamına gelmektedir ki,bu sonuncusu yukarıdaki anlam örgüsü içinde en uygunu olarak gözüküyor. (80 Esed 1.s.445) Türkçede yukarıda sözü edilen durumları karşılayan deyimler vardır. ''Arkasını çevirmek/dönmek:Önem vermemek ilgilenmez olmak. (Yurtbaşı s.48) ''Sırt/Yüz çevirmek:Eskiye ilgiyi göstermemek. (Yurtbaşı s.438) ''Kulak ardı etmek/arkasına almak:Dinlenmek dikkat etmemek özen göstermemek,özen vermemek (Yurtbaşı s.351) ''İşitmemiş gibi davranmak (Ö.A.Aksoy s.943) ''Göz ardı etmek:Görmemezlikten gelmek (Ö.A.Aksoy s.807) ''Gözden çıkarmak:Bir malının elden gitmesine razı olmak (Ö.A.Aksoy s.808) Günümüz Meallerinde verilen anlamlar: Akdemir:Onu hiçe sayarak ondan yüz çevirebiliyorsunuz. Atay:Allaha sırt çevirdiniz. Ateş:Onu arkanıza at(ıp unut)tunuz? Bilmen:Onu ardınızda unutulmuş tutuverdiniz. Bulaç:Onu arkanızda -unutuvermiş (Önemsiz) bir şey edindiniz? Çantay:Onu (tutub) arkanıza atılmış (değersiz) bir şey edindiniz? Davudoğlu:Onu arkanıza atıp unuttunuz? D.İ.B:Allah'a sırt çevirdiniz Elmalılı:Onu arkanıza atıp unuttunuz? T.D.V:Onu (Allah'ın emirlerini) arkanıza atıp unuttunuz. Hayrat:Onu (ve emirlerini unutup),sırt dönmekle (hesaba almayarak) arkanızda bıraktınız. DEĞERLENDİRME: Akdemir,Atay,D.İB,Hayratın çevirileri ibarenin deyimsel yansımasını tercümede somutlaştırılan ideal çevirilerdir.Diğer mütercimler ise,''VERAEKÜM ZIHRİYYE'' ibaresinin lafzi anlamına sıkı sıkıya bağlı kalarak,tercümelerinde ''arkanıza atıp/arkanızda unutup/arkanızda nisyana terk edip '' vb ifadeler ile yer vermişlerdir.Bu durum ibaredeki deyimsel temanın karanlıkta kalmasına sebep olmuş,bunun doğal sonucu olarak da anlamın zayıf olmasına yol açmıştır.Oysaki ''arkanıza atıp''yerine ''arka/sırt çevirmek'' deslerdi ayetle söyleneni doğru aktarmış olurlardı. ÖNERİLER: Ondan yüz çevirdiniz,Ona sırt çevirdiniz,Onu kulak ardı ettiniz: |
Konu Sahibi Yitiksevda 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Akılsız Bedenler | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 1 | 2277 | 20Haziran 2017 01:11 |
Kibir hastalığı / mevlüt hönül | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 2198 | 24 Mayıs 2016 17:24 |
Hainler! – Dokuzlu Çete ve Karakter(siz)leri /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 1989 | 19 Mayıs 2016 23:06 |
Çocuk İstismarı ve Ensest – Modern Lût Toplumu /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 1999 | 19 Mayıs 2016 23:02 |
Vicdanla Cüzdan Arasında / MEVLÜT HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 1953 | 19 Mayıs 2016 22:59 |
14 Eylül 2009, 12:14 | Mesaj No:2 |
re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb bu çalışmayı tamamlamayı rabbim nasib etsin. gerçekten hailhazırda elimizdeki meallerin birçoğunda bu konuda çok ciddi hatalar bulunmaktadır. bu hataların düzeltilmesi ve bizlerin bunları göz önünde bulundurarak kuranı yeniden okuması gerekmektedir. aksi takdirde anlamlandıramayacağımız bir çok problemle yaşamaya devam edeceğiz. burada konuya katkı amacıyla sadece bir örnek vermek istiyorum. türkçede 'ateş bacayı sardı' bir deyimdir. eğer bu deyimi deyim olduğunu göz önünde bulundurmadan başka bir dile çevirirseniz, insanlar bunu gerçek anlamında evin bacasının yandığını düşünerek anlayacaklardır. bunun önüne geçmek için deyimlerin karşılığı olabilecek deyim ve anlatımlarla tercüme yapılması esastır. | |
15 Eylül 2009, 19:19 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb
Tevbe:38 اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ Metin ve Yorum: Gevşeyip tembelleştiniz. Anlamı şöyledir:Dünyaya ve şehvetlerinize yönelerek seferin/savaşın zorluklarından ve sıkıntılarından ikrah ettiniz…Araf 176 ‘da bu ayetin benzeridir.(Keşşaf 1-258) Zemahşerinin yorumuna göre bu ibare,Tebuk savaşına katılmak istemeyenlere yönelik bir yergi ifadesidir.Çünkü savaşa katılmak istemeyenler dünyayı ve nimetlerini savaşa tercih ederek işi ağırdan almışlardı.Savaşa katılma teklifi kendilerine olabildiğince sevimsiz gelmişti.Bu istek,onların gevşeyip tembelleşerek dünya nimetlerini ahirette öncelemelerine sebep olmuştu. Hoşa gitmeyen bir işten geri kalmayı özlü bir şekilde anlatan oldukça güzel deyimler vardır. ‘’Ağırdan/ağır almak:Bir işi yapmak için hemen davranmamak gönülsüz isteksiz gibi hareket etmek.(Yurtbaşı s.12 Ö.A.Aksoy s.534) ‘’İstemeye istemeye:İstemeyerek gönülsüzce (Yurtbaşı s.293) ‘’Ayak sürmek:Acele etmemek;vakit geçirmek;geciktirmek;bir işi ağırdan almak;kaytarmaya çalışmak;iş yapmamak için çeşitli yollar aramak;gönderildiği yere isteksiz gitmek. (Yurtbaşı s.61) Diyanet İşleri : yere çakılıp kaldınız Abdulbaki Gölpınarlı : yerde mıhlanıp kaldınız. Adem Uğur : yere çakılıp kalıyorsunuz? Ali Bulaç : yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ali Fikri Yavuz : yere ve meskenlerinize meyledip ağırlaştınız?. Bekir Sadak : yere çöküp kaldınız? Celal Yıldırım : (bulunduğunuz) yerde ağırlaşıp kalıyorsunuz Diyanet İşleri (eski): yere çöküp kaldınız? Diyanet Vakfı : yere çakılıp kalıyorsunuz? Edip Yüksel : yere çakılıp kaldınız? Elmalılı Hamdi Yazır : yerinize yığıldınız kaldınız Hasan Basri Çantay: yere (mıhlanıp) ağırlaştınız? İbni Kesir : yere çakılıp kaldınız. Muhammed Esed : yere çakılıp kalıyorsunuz? Ömer Nasuhi Bilmen: yere yığıldınız kaldınız Şaban Piriş : yere çöküp kaldınız? Suat Yıldırım : bulunduğunuz yere yığılıp kaldınız? Süleyman Ateş : yere çakılıp kaldınız? Tefhimul Kuran : yer(iniz) de ağırlaşıp kaldınız? Ümit Şimşek : yerinize yapışıp kaldınız? Yaşar Nuri Öztürk : yere çakılıp kaldınız Eryarsoy : ağır akça:ağırlaşıp yere çakıldınız? Akdemir : yere çakılıp kaldınız.. Atay : yere yığılıp kaldınız.. Değerlendirme: Mütercimler ,genellikle yere çakılıp/yığılıp/çöküp/meyledip kaldığınız şeklindeki ifadelerle bu deyimi tercüme etmişlerdir.Her ne kadar doğru gibi görünseler de aslında ifadeyi tam olarak karşılamaları bir yana,çeşitli hatalarda malul olduklarını bile söyleyebiliriz.Sözlüklere baktığımızda ‘’İSSAKELTÜM/TESAKALE’’kelimesinin ağırlaşmak,ağır kanlı,ağır canlı,huysuz olmak,yılmak,korkmak,ağır kalmak,sıkıcı bulmak,tahammül edememek.Gibi anlamalara geldiğini görürüz. (İbni manzur Mucemul vasit Mut çalı sekule maddesi) ZEMAHŞERİ: İbarede yer alan ‘’ARD’’kelimesinin ise bizimde çalışmamıza dahil ettiğimiz ARAF 176 ‘ya atıfta bulunarak anlaşılması gerektiğine işaret etmektedir.Dolayısıyla burada ‘’ARD’’ kelimesi ile amaçlanan ‘’YER’’ değil Dünya ve Nimetleridir. Öneriler: Dünyaya tamah edip işi ağırdan aldınız: Dünya nimetlerine meyledip ayak sürüdünüz. Dünya nimetlerini tercih ederek isteksizce davrandınız. |
16 Eylül 2009, 02:39 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb
Şuara:215- Hicr:88- İsra :24 وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ Şuara 215 Hicr 88 وَاخْفِضْ İsra :24 Metin ve yorum: Kuş ,konmak istediğinde kanatlarını indirir,Uçmak için çırpındığında ise kanatlarını açar/gerer/kaldırır.Konma esnasında kanatlarını indirmesi tevazu ve şefkat /merhamet için mesel yapılmıştır. Bazılarının şu şekildeki sözü de kabildendir: Sen tevazunla (Hafdu’l cenah) ünlüsün. Katı/kibirli olmak yolunda (refihi)mücadeleci olma. Bu söz muhatabını tevazuyu bırakıp büyüklenme isteğinden alıkoymaktadır. (KEŞŞAF 3-.345) Kibirlenmek,böbürlenmek,büyüklük taslamamak;kendini küçük görmek,alçak gönüllü olmak,kol kanat gerip saygıda kusur etmeyerek insanlara merhamet duyguları kabarmış bir vaziyette yaklaşmayı emreden yukarıdaki ibareyi anlamsal açıdan tamamlamayan Türkçe deyimleri sıralarsak konuyu daha iyi açıklamış olacağız: ‘’Alçakgönüllü/olmak:Böbürlenmeyen ,büyüklük taslamayan,kibirlenmeyen;kendini olgunluğundan küçük gösteren ,büyüklük taslamamak,tevazu sahibi olmak,kendi değerini herkesinkiyle bir tutmak,kendini olduğundan daha aşağı bir düzeyde saymak: ‘’Merhamet etmek:Birine acımak’’ ‘’Kol kanat germek/olmak:Bir kimseyi korumak,ona yardımcı olmak’’ ‘’Himayesine /korumasına almak:Korumak’’ (Yurtbaşı s.34-371-343-273.) Mealler: Diyanet İşleri : kanatlarını indir. Abdulbaki Gölpınarlı : kanadını indir, mütevazi ol. Adem Uğur : (merhamet) kanadını indir. Ali Bulaç : (koruyucu) kanatlarını ger. Ali Fikri Yavuz : kanadını indir (tevazu yap). Bekir Sadak : kanatların altına al. Celal Yıldırım : (tevazu, hoşgörü, rahmet ve şefkat) kanadını (yerlere kadar) indir. Diyanet İşleri (eski): kanatların altına al. Diyanet Vakfı : (merhamet) kanadını indir. Edip Yüksel : kanadını indir. Elmalılı Hamdi Yazır : kanadını indir Hüseyin Atay : Alçak gönüllü ol Ahmet Davudoğlu : kanadını indir.(tevazu göster) Fizilal-il Kuran : alçak gönüllülük kanatlarını indir. Gültekin Onan : koruyucu) kanatlarını ger. Hasan Basri Çantay : kanadını indir. İbni Kesir : kanatlarını ger. Muhammed Esed : kol kanat ger; Ömer Nasuhi Bilmen: kanadını indir. Şaban Piriş : yumuşak davran. Suat Yıldırım : kol kanat ger! Süleyman Ateş : kanadını indir (onlara karşı mütevazi ve şefkatli davran). Tefhim-ul Kuran : (koruyucu) kanatlarını ger. Talat Koçyiğit : kanat ger. Yaşar Nuri Öztürk : kanadını indir. Değerlendirme: Yapılan bütün tecümelerin doğru olduğunu söylemek mümkün olmakla beraber yukarıdaki tercümelerden’’Kanadını indir’’ şeklindeki olanlarla ilgili ufak bir eleştirimiz söz konusu olacaktır:Eğer mütercimler ‘’kanadını indir’’ ifadesini bir iki kelime ile açıklasalardı anlam dahada belirgenleşecekti.Çünkü ‘’Kanadını indir’’ ifadesi her ne kadar deyim gibi gözüksede aslında değildir.Deyim olmayan böyle bir ifade eksik anlaşılma ihtimalini taşıdığı için açıklansa daha iyi olurdu :Yavuz gibi:Kanadını indir(tevazu yap.) gibi Öneriler: Kol kanat ger.(Yıldırım) Alçakgönüllü ol.(Atay) vb |
18 Eylül 2009, 00:58 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb ARAF 176 أَخْلَدَ إِلَى الأَرْضِ Metin ve Yorum Dünyaya yöneldi ve ona rağbet etti.’’Sefalete yöneldi’’anlamına geldiği (de)söylenir. Keşşaf 2/167 Bu ibare dünyaya yönelmeyi,dünyayı ahirete tercih etmeyi,başka bir deyişle alçak olanı yüce olana değersizi kıymetli olana yeğ tutmayı veciz bir şekilde ifade etmektir. Tükçede kullanılan aşağıdaki deyimler de insanoğlunda var olan bu zaafı anlatır. ‘’Dünyaya tapmak:Dünya hayatına çok düşkün olmak’’ ‘’Dünyaya kazık çakmak:Çok uzun yaşamak,ölmeyecek gibi davranmak’’ Mealler Diyanet İşleri : dünyaya saplanıp. Abdulbaki Gölpınarlı : yeryüzüne sarıldı Adem Uğur : dünyaya saplandı Ali Bulaç : yere meyletti (veya yere saplandı). Ali Fikri Yavuz : aşağılığa saplandı Bekir Sadak : dünyaya meyletti Celal Yıldırım : maddeye yönelip Diyanet İşleri (eski) : dünyaya meyletti Diyanet Vakfi : dünyaya saplandı. Koçyiğit : Dünyaya meyletti Elmalılı Hamdi Yazır : yere (alçaklığa) saplandı Akdemir : Kendini dünyaya adamıştı Atay : Yere doğru eğildi Fizilal-il Kuran : yere saplandı kaldı. Gültekin Onan : yere meyletti (veya yere saplandı) Hasan Basri Çantay : yere saplandı İbni Kesir : yere saplandı Muhammed Esed : hep dünyaya sarıldı Ömer Nasuhi Bilmen : dünyaya meyletti Şaban Piriş : yeryüzünü ebedi zannetti Suat Yıldırım : dünyaya saplandı Süleyman Ateş : yere saplandı Tefhim-ul Kuran : yere meyletti (veya yere saplandı) Ümit Şimşek : yere saplandı Davudoğlu : Yere saplandı Eryarsoy Ağırakça : yere mıhlandı Hayrat : Dünyaya meyletti Yaşar Nuri Öztürk : yere saplandı. Değerlendirme: Akdemir,bilmen,Çantay,D.i.b,Hayrat ve Koçyiğitin tercümeleri kanaatimizce son derece isabetli,okuyucu için açıklayıcı ve ibaredeki deyimsel temayı yansıtıcı bir özellikte.Ancak diğer tercümeler için aynı şeyi söylemek mümkün değil.Örneğin Atay’ın ‘’Yere doğru eğildi’’ Ateş’in ‘’Yere saplandı’’ Bulaç’ın ‘’Yere Meyletti’’ Ersoy Ağırakçanın ‘’Yere Mıhlandı’’ şeklindeki tercümleri ve diğerleri ayetin anlamını yansıtmaktan uzak ifadelerdir.Bu tercümelerden yola çıkarak doğru anlama ulaşmak ancak çeşitli Batıni yorumlardan sonra mümkün olabilir ki bu,tercüme olgusunun taşıdığı espiriye aykırıdır. Sık sık belirttiğimiz ve yeri geldikçe belirtmekten geri durmayacağımız bir şey var;Mütercim Kuran’ı kendisi için tercüme etmez..Onun böyle bir ihtiyacı yok.Dolayısıyla tercüme temekte olduğu bir ayet veya terkib onun zihnindeki berraklığı ve netliği okuyucusunada aynı şekilde yansıtabilmesidir.Aksi takdirde yapılan işin harcanan mesainin katlanılan zorlukların karşılıksız kalacağı muhakkaktır. Öneriler: Kendini dünyaya adadı/adamıştı…(Akdemir) Dünyaya meyletti….(Bilmen D.İ.B Koçyiğit) Dünyaya kazık çakacakmış gibi yaşadı… Dünyayı Ahirete Yeğledi….. |
18 Eylül 2009, 09:55 | Mesaj No:6 |
RE: KURAN'DAKİ DEYİMLER(EL KEŞŞAF TEFSİRİ) aslında kurana merakı olan bütün arkadaşların bu konuyu takib etmeleri gerektiğine inanıyorum... teşekkürler allah ecrini katkat arttırsın. | |
18 Eylül 2009, 23:20 | Mesaj No:7 |
RE: KURAN'DAKİ DEYİMLER(EL KEŞŞAF TEFSİRİ)
El keşşaf tefsiri benim bildiğim Türkçeye çevrilmemiş çünkü Türkçe karşılığı olmayan bir ilmi Tefsir Allah razı olsun bu bilgi aktarımını bizimle paylaştığınız için Devamını bekleriz.
| |
20 Eylül 2009, 17:10 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb NAHL:112 فَأَذَاقَهَا اللّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ Zemahşeri konuyu aşağıdaki şekilde açıklıyor: ‘’İzake/tattırma’’kelimesinin insanlara dokunan bela ve sıkıntılar için kullanımı fazlasıyla yaygınlaştığı için adeta hakiki(ağızla bir şeyin tadına bakma )anlamıyla kullanılır olmuştur. Nitekim ‘’zake fülanun elbes’veddarre ‘’ falanca sıkıntı ve zarar tattı.’’Ezakehul azebe’’Azabı onlara tattırdı (şeklinde sözler söylüyorlardı. Elem ve zarardan duyulan nahoş hisler,acı ve buruk tadlardan duyulan sıkıntıya benzetilmiştir.Burada libas kelimesinin kullanılmasının sebebi insanı her yönden etkileyen (korku ve açlık gibi) sıkıntıların insanın bedenini örten elbiseye benzemesidir. ‘’İzake/tattırma’’ kelimesinin korku ve açlık elbisesi için kullanımına gelince korku ve açlıktan insanları-elbise gibi-sarıp sarmalayan sıkıntılar peydah olduğu için Allah sıkıntı ve korkudan meydana gelenleri-her ne iseler-onlara tattırmıştır. Keşşaf 2/.596-597 Sembolik ifadelerle dantela gibi örülmüş bir ibareyle karşı karşıyayız.Kendilerine bahşedilen nimetlere nankörlükle karşılık veren insanların,nasıl da korku ve açlık gibi canlıya hem biyolojik hem de psikolojik olarak yakıp yıkan iki tehlikeyle karşı karşıya bırakıldığı mecazi ifadelerle anlatılmaktadır. Lafzen giysi/elbise (libas)insanı bir elbise gibi her yandan kuşatan felaketi anlatan için klasik arapça’da kullanılan deyimsel bir ifade (Tacul arus yukarıdaki ayete özel bir atıfta bulunarak) Meallere baktığımızda,mütercimlerin kelimelerin gerçek anlamlarını tercih ederek;oldukça yoğun bir şekilde hissedildikleri halde mecazi anlamları yok saydıklarını görmekteyiz. Diyanet İşleri : açlık ve korku ızdırabını tattırdı. Abdulbaki Gölpınarlı : açlık ve korku elbisesine bürür Adem Uğur : açlık ve korku sıkıntısını tattırdı. Ali Bulaç : açlık ve korku elbisesini tattırdı. Ali Fikri Yavuz : açlık ve korku elbisesini taddırdı (açlık ve korkuyu hissettiler). Bekir Sadak : aclık ve korku belasını taddırdı. Celal Yıldırım : açlık ve korku elbisesini (giydirerek nankörlüğün acısını) tattırdı. Diyanet İşleri (eski) : açlık ve korku belasını tattırdı. Diyanet Vakfi : açlık ve korku sıkıntısını tattırdı. Edip Yüksel : açlık ve korku belasını tattırdı. Elmalılı Hamdi Yazır : açlık ve korku libâsını tattırıverdi Davuoğlu : açlık ve korku elbisesini tatdırdı. Atay : Açlığa ve korkuya bürünmeyi tattırdığı Fizilal-il Kuran : açlık ve korku elbisesi giydirdi. Gültekin Onan : açlık ve korku elbisesini tattırdı. Hasan Basri Çantay : açlık ve korku libasını (giydirip bunların acılarını) tattırdı. İbni Kesir : açlık ve korku belasını tattırdı. Muhammed Esed : açlık ve korku felaketi tattırdı. Ömer Nasuhi Bilmen : açlık ve korku libasını tattırdı. Şaban Piriş : açlık ve korku giysisi giydirdi. Suat Yıldırım : açlığı ve korkuyu tattırdı, (açlık ve korku elbise gibi kaplayıverdi bütün vücutlarını). Süleyman Ateş : açlık ve korku elbisesi tattırdı. Tefhim-ul Kuran : açlık ve korku elbisesini tattırdı. Ümit Şimşek : açlık ve korkuyu tattırdı. Yaşar Nuri Öztürk : açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı. Eryarsoy Ağır akça : açlık ve korku elbisesini (giydirdi,bunların acılarını)tattırdı. Değerlendirme: Mütercimler,çoğunlukla ‘’libas/elbise’’ kelimesinin literal anlamından vazgeçmeyerek bunu olduğu şekliyle tercüme etmişlerdir ki Zemahşeri ve Esed’den yaptığımız alıntılardan da anlaşılacağı üzere böyle bir tercihte bulunmak hatadır.Oysaki ‘’elbise’’yerine ‘’kuşatmak’’ kelimesi tercih edilseydi ortaya çıkan metin daha anlaşılır olurdu.’’Libası’’ elbise olarak tercüme etmenin doğal sonucudur ki ‘’Ezake/Tattırdı’’ kelimesinide ‘’giydirdi/giydirmiştir’’ şeklinde tercüme etmişler.Bu da hatalı bir tercümedir.Burada bir paradoks söz konusudur.Sembolik bir anlatımla tercüme edilmesi gereken ‘’Libas’’ kelimesi gerçek anlamıyla;tercüme edilmesi gereken’’Ezake’’ kelimesi sembolik anlamıyla tercüme edilmiştir. Açlık ve korku elbisesine bürünmeyi tattırdı gibi tercümelerde hatalıdır.Elibise tadılmaz,açlık ve korkudan hasıl olan Sıkıntı/Zorluk tadılır. D.İ.B ,Eryarsoy,T.D.V,Yavuz ve Yıldırım’ın tercümeleri diğerlerine oranla daha anlaşılır ve doğru kabul edilebilir.Ancak iyice düşünüldüğünde söz konusu tercümelerin de ideal tercümeler olmadığı anlaşılacaktır.Bizce lafızlara takılmayarak kelimelerin mecazi yönlerini ihmal etmeden yapılabilecek tercümeler daha doğru olacaktır. Öneriler: -Kuşatıcı bir açlık ve korku felaketi tattırdı….(Esed) -Onları,açlık ve korku felaketiyle (çepeçevre)kuşattı… |
21 Eylül 2009, 00:52 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb HUCURAT:11 الاِسْمُ METİN VE YORUM: Burada(isim kelimesi)nam,vasıf gibi anlamlara gelir.Arapların şu sözlerinde olduğu gibi;O halk arasında cömertlikte yahut pintilikte nam(isim)salmıştır.Şu sözlerinde olduğu gibi,halk arasında övünç ve iyi nam salmıştır.Bu ifade gerçekte,insanlar arasında konum ve kişilik bakımından önde/yüksek olanlar için kullanılır.Şu sözlerine bakmaz mısın?Eşade bizikrihi:Nam ve şerefine tanıklık etti.Sanki ayette şöyle deniliyor:İşledikleri cürümlerden dolayı Müminlerin fasık olarak nitelendirilmeleri ne kadar kötü bir nam ve sıfattır. KEŞŞAF4/.373-374 Bir kişinin belirleyici özelliği iman olduktan sonra ona başka lakaplar takmak,ona hoş olmayan sıfatlar yakıştırmak özelliklede Fasıklıkla ve Küfürle itham etmek,Allah’ın yasakladığı bir şeydir.Yukarıdaki ibarenin yer aldığı ayet,bu konu üzerinde durmakta ve müminleri uyarmaktadır. MEALLER: Diyanet İşleri : Namdır! Abdulbaki Gölpınarlı : adlar. Adem Uğur : İsimdir! Ali Bulaç : İsimdir. Ali Fikri Yavuz : İsimdir! Bekir Sadak : addır.. Celal Yıldırım : isim. Diyanet İşleri (eski) : addır. Diyanet Vakfı : İsimdir! Eryarsoy Ağır akça : İsmi. Elmalılı Hamdi Yazır : İsimdir. Akdemir : Nam Atay : Nitelenme Fizilal-il Kuran : addır. Gül tekin Onan : İsimdir. Hasan Basri Çantay : addır! İbni Kesir : addır. Muhammed Esed : Günah Ömer Nasuhi Bilmen : addır Şaban Piriş : adını Suat Yıldırım : Adının. Süleyman Ateş : Şeydir! Tefhim-ul Kuran : İsimdir. Ümit Şimşek : İsimdir! Yaşar Nuri Öztürk : adlanmak Davud oğlu : Ad… Hayrat : İsmi(günahla anılmak). Koçyiğit : İsim(ile çağrılmak). DEĞERLENDİRME: Görüldüğü üzere mütercimlerin çok büyük bir kısmı ibareyi/isim ad şeklinde tercüme etmiştir.Oysa burada söz konusu olan;kötü bir şeyle nam salmak,vasıflanmaktır.İbareyi Zemahşerinin klasik Arap dil geleneklerine göre örneklerle zenginleştirdiği yorumuna göre tercüme etmek bizce daha doğrudur.Bu açıdan baktığımızda yukarıdaki tercümeler arasında sadece Akdemir’inkinin ve Diyanet işlerinin doğru olduğunu görürüz….. Nam… ÖNERİLER: Ne kadar da kötü bir (Nam) Ne kadar da kötü bir vasıf ……vb |
30 Eylül 2009, 00:17 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb KEHF:42 وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِ METİN VE YORUM. ‘’Uhite bihi’’onu helak etmek demektir.Aslı ‘’Ehate bihi’l aduvvu’’düşman onu çepeçevre kuşattı şeklindedir.Çünkü düşmanın onu kuşatmaşı;onu esir alması ve kontrolünü ele geçirmesi demektir.Daha sonraları ‘’Ehate bihi’’helak olmaya/mahfolmaya maruz kalan her şey için kullanılır olmuştur.(Yusuf 66 daki) ‘’İlla en yuhate bikum’’ ‘’Eta aleyhi/onu helak ettti’’şeklindeki sözleri de aynı türdendir.’’Eta aleyhi’’sözü ‘’Eta aleyhimü’l aduvvu’’ düşman onlara galebe çaldı sözüne dayanır. Keşşaf 2/676 Küfranı nimette bulunarak,Allah’ın uluhiyet hakkına layıkıyla riayet etmeyen insanların varlıklarının nasıl da yok edildiği ve bunca çabalarının boşa çıkarıldığı söz konusu edilmektedir.Şüphesiz insanın en çok acı duyacağı şeylerin önemlilerinden biride el emeğinin boşa çıkarılması heba edilmesidir.İnsan böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında fazlasıyla üzüntü duyar ve yaptığı nankörlüklerden dolayı pişman olur. İnsan emeğinin,boşa çıkarılmasını yok edilmesini veciz bir şekilde anlatan deyimler var: ‘’Emeği hebaya gitmek:Emeğin karşılığını almamak.’’ ‘’Emeği sağdıç emeğine dönmek:Emeği boşa gitmek Emeğinin karşılığını almamak’’ ‘’Emeği yele vermek:Boşa çalışmış,emek vermiş olmak’’ ‘’Eli boş kalmak:Umduğunu ve beklediğini bulamamak’’ MEALLER: Diyanet İşleri : Derken bütün serveti helak edildi Abdulbaki Gölpınarlı : Derken serveti mahvoldu da Adem Uğur : Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi Ali Bulaç : (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Ali Fikri Yavuz : Nihayet o kafirin bütün serveti helak edildi. Bekir Sadak : Nitekim, ürünleri yok edildi; Celal Yıldırım : Beklenen oldu, meyvesini (felaket) her taraftan çevirdi. Diyanet İşleri (eski) : Nitekim, ürünleri yok edildi; Diyanet Vakfı : Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Davud oğlu : Bütün serveti kuşatıldı (helak oldu) Elmalılı Hamdi Yazır : Derken bütün serveti istila ediliverdi Akdemir : Bütün ürünleri yok oluvermişti. Atay : Ürünleri yok edildi. Fizilal-il Kuran : Derken bahçesinin tüm ürünü ansızın yok oluverdi Gül tekin Onan : (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Hasan Basri Çantay : (Nihayet) onun bütün serveti istilaya uğratıldı. İbni Kesir : Nitekim ürünleri yok edildi. Muhammed Esed :Ve (gerçekten de böyle oldu, ürünlerle dolup taşan bahçeleri çepeçevre tarumar edildi; Ömer Nasuhi Bilmen : Ve meyvesini (servetini) helak kapladı Şaban Piriş : Bir sabah kalktığında ürünleri yok edilmiş,. Suat Yıldırım : Çok geçmeden , bütün serveti kül oldu.. Süleyman Ateş : Derken (o inkarcı kişinin) ürünü yok edildi Tefhim-ul Kuran : (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Ümit Şimşek : Nitekim onun bütün ürünü bir gün felakete uğrayıverdi. Yaşar Nuri Öztürk : Derken bütün ürününe el kondu. Genel itibari ile yukardakiler deyim anlamını verecek nitelikte.Özellikle Çantay ve Elmalılı’nın tercümeleri ideal olanlardır. Öztürk:..Bütün ürününe el kondu. ‘’El konmak’’deyiminin burası için iyi bir tercih olmadığını düşünüyoruz.’’El koymak (bir şeye)1:Hükümetin bir malı buyruğu altına alması 2:Bir yolsuzluğu ortaya çıkarma incelemesine girişmek’’ Burada fiili bir duruma müdahil olmak söz konusudur.Bu açıdan Allah’ın sözü edilen topluluğun isyankarlığına müdahale etmesi,olaya el koymak şeklinde anlaşılabilir belki ama ‘’Ürünlerini yok etmesi ‘’ ‘’El koymak’’ değil olayı neticelendirmektedir,sonuçtur.Bir olay ya da duruma ‘’El koymak’’ onu sonuçlandırmak değil,bilakis incelemeye başlamaktır.Sonuç’’El koyma’’ icraatından sonra gelir. ÖNERİLER: -Bütün serveti istilaya uğradı/uğratıldı/istila ediliverdi…(Çantay Elmalılı) -Bütün serveti helak edilerek(emeği heba edildi) -Bütün ürünü yok edilerek(Eli boş bırakıldı)….vb |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Fizilalil Kuran Cin Suresi Tefsiri-Medineweb | MERVE DEMİR | Fizilalil Kur'ân | 1 | 22Haziran 2014 18:28 |
Fizilalil Kuran Tin Suresi Tefsiri-Medineweb | MERVE DEMİR | Fizilalil Kur'ân | 2 | 30 Nisan 2012 09:50 |
Fizilalil Kuran Fil Suresi Tefsiri-Medineweb | MERVE DEMİR | Fizilalil Kur'ân | 1 | 18 Ekim 2009 22:57 |
Fizilalil Kuran Nas Suresi Tefsiri-Medineweb | MERVE DEMİR | Fizilalil Kur'ân | 1 | 18 Ekim 2009 18:54 |
Fizilalil Kuran Rad Suresi Tefsiri-Medineweb | MERVE DEMİR | Fizilalil Kur'ân | 4 | 08 Ekim 2008 13:40 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|