|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 17 Nisan 2008 (02:43), Konuya Son Cevap : 18 Ocak 2012 (00:09). Konuya 23 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Nisan 2010, 16:52 | Mesaj No:11 | |
RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Alıntı:
Tevbe 29: Kitap verilenlerden, "Allah’a, ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın. " NEML-30-Mektup, Süleyman'dan geliyor, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile başlıyor. NEML-31-İçinde "Bana karşı büyüklük taslamayınız, boyun eğerek huzuruma geliniz " diyor. Ayetler dikkatli bir şekilde incelenecek olursa Hz Süleyman kayıtsız şartsız islama girin , ALLAH DIŞI TAPTIKLARINMIZDAN VAZGEÇİN DE İSLAM OLUN, İSLAMA GİRİN DEMİYOR . ŞAYET BÖYLE DEMİŞ OLSA ONLARI İSLAMA ZORLAMIŞ OLMAZ MIYDI ? EVET, ZORLAMIŞ OLURDU. Ancak Bir Peygamber Hükümdar Olarak Olarak Bana Tabii Olun Demektedir. Boyun Eğerek Benim Emrim Ve İdarem Altına Girin Demektedir. Neden ? Küfür Toplumunu Kontrol Altına Almak İstemesi, bu Sayede Fitneyi yok ederek O Ülke İnsanlarına İslamı Tebliğ yolu açabilmesidir. Sözümüzü daha da açalım : Hz Süleyman Gönderdiği mektup ile O ülkenin ancak kraliçe ve devlet büyüklerine tebliğ yapabilir. Ülkenin yöneticisi olan kraliçe ve ileri gelenleri İslam idaresi altına girdi mi ? Artık o ülkenin tüm insanlarına tebliğ yolu açılır. Bu olay Hz Muhammed ( As ) peygamberin Bizansa gönderdiği mektup gibidir. Hz Süleyman Onlara Önce Nasihat Edip, Tebliğ Ve İkna Yoluyla Müslüman Olmasını Sağlayacaktı. Eğer Bu Yöntem İle İslama Girmiyorlarsa Onları Zorlayarak Ölüm Tehdidi İle Müslüman Yapmayacaktı .Bakın Ayetlerin Devamında Bu Pek Açık Yer Almıyor Mu ? NEML 35- "Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve elçilerimin nasıl bir cevapla döneceklerini göreceğim. NEML 36- Kraliçenin elçisi gelince Süleyman ona dedi ki; "Beni mal ile mi kandıracaksınız? Allah'ın bana bağışladığı ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür. .Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz?" Kraliçe Hz Süleymana Bir nevi küçük bir cizye ( Değerli hediyeler ) sunmakta. Onları rahat bırakması için. Hz Süleymanın Emri altına girmemeleri ve savaş olmaması için . Hz Süleymanın cevabı Beni mal ile mi kandırıp, fikrimden vazgeireceksiniz NEML 37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız. İSLAMI KABUL EDİN ANLAMINA GELECEK TEK SATIR BİR CÜMLE YOK. Ancak Niyet ve amaç bellidir. İnsanlara tebliğ ile islamı tanıtmak. Allahın vahyini duyurmak ve ulaştırmak daha da önemlisi FİTNEYİ YOK ETMEK, Hakkı batıla üstün getirmek Din savaşlarının hepsi görülüyor ki karşı taraftan gelmiştir. VAHYİN YAYILIŞINA VE İSLAMI TEBLİĞE ENGEL OLMAK DA BİR SAVAŞ SEBEBİDİR HALİFELER DÖNEMİNDE VAHYİN YAYILIŞINA VE İSLAMI TEBLİĞE ENGEL OLAN ÜLKELERLE SAVAŞILMIŞTIR. Devam edeceğim
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | ||
26 Nisan 2010, 18:20 | Mesaj No:12 |
RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) NEML-31-İçinde "Bana karşı büyüklük taslamayınız, boyun eğerek huzuruma geliniz " diyor. NEML 37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız. AYETLERİ BİR TEHDİT OLARAK ALGINABİLİR Mİ ? Yani bir ülkenin başka bir ülkeye böyle bir tehdit savurması hak mıdır ? Emrim ve idarem altına girin yoksa sizinle savaşırım demesi...... Evet yukarıdaki ayetler tamamen bir tehdittir. O zaman ki ülke ilişkilerinde Yöntem ve metod buydu. Güçlü olan kavim veya ülke , kendi çıkarı için başka bir kavmi ya da ülkeyi kendi egemenliği altına almak istediğinde ona boyun eğerek bana teslim olun der. Teslim olmazsa sudan bahanelerle ona saldırır ve böylece savaş çıkmış olur.. Peki günümüzde olay farklı mıdır ? Bir farkla farklıdır. Günümüzde de Güçlü ülkeler sahip oldukları teknojilerle diğer ülkeleri kendine bağımlı kılar, onları sömürür. Böylelikle o ülkeleri Kendi emri ve idareleri altına alırlar. Eğer bu yolla alamadıkları varsa sahip olduğu güçle zorla egemenliği altına alır. ( Örneklerini siz bilirsiniz ) İşte Hz Süleyman devrin süper gücüydü ki muhteşem ordularının içinde cinleri bile vardı. Hz Süleyman devrinde de her millet kendi çıkarı için çeşitli bahanelerle bir diğerine saldırır. Onu egemenliği altına alırdı. . Ve her millet ister ki bir başka millete hükmetsin, onu kendi boyundurluğu altına alsın.Ve Yeryüzünde tek güç, tek hakimiyet olsun. Ancak Hz Süleyman kendi çıkarı için değil, Allah nizamını yaymak ve idame ettirmek için savaşmıştır. Kendi Milleti ve kendi menfaati için değil. Yeryüzünde tek gücün, tek hakimiyetin islamiyetin olması fitne ve fesadı ortadan kaldırıp dinin tamamen Allahın dini olması için çabalamıştır. Bir diğer önemli ayrıntı ise kanımca şudur: Hz Süleyman zamanında şeriat farklı idi. Yani cizye yoktu. Zaten dikkat edin kraliçenin gönderdiği muhteşem hediyeler bir nevi cizye niteliğindeydi. O bunu kabul etmemişti, kabul etseydi belki ardı arkası kesilemeden hediyeler ona gelecekti.. Ama o öyle yapmadı . Çevresinde ( yemende ) böyle bir küfür toplumunun bulunması ve her an islama zarar verecek olması ve fitne tehlikesinin belirmesi üzerine hz Süleyman bana boyun eğerek emrim ve idarem altına girin demişti. Hz Süleymanın böyle muhteşem Gücü ve kuvveti onda iken yemen kraliçesi ( Sebe ) ordusu ona saldırmaya gücü yetmeyecekti . Sulh içinde yaşamak isteyecekti. Ancak her dönemde olduğu gibi kavimlerin yayılmacı emellerinin olduğunu , başka kavimleri egemenlikleri altına alacaklarını da biliyoruz. Gücü yettiğinde de ilk fırsatta bunu gerçekleştireceklerini biliyoruz. Ve Hz Süleymanda bunu biliyordu. İşte Hz Süleyman Güç ve kuvvet kendisinde iken. ( Kendisinden sonra ne olacağı bilinmez. ) Küfür düzeni yok etmek ve kontrol altına almak istemişti ki, daha sonraları bu fitne düzen islama bir şekilde zarar vermesin. Aynı şekilde peygamberimiz hz muhammed (As) bu yol ve metodu izlemiştir. Önceleri yakın çevre ülkelerini Mektuplarla islama davet etmiştir. Sonuç: İslam için küfür düzeni bir Fitnedir. Fitne düzeni ise islama her an potansiyel bir tehlikedir. Onu kontrol altında tutmak şarttır. İslam ülkesi güçlü ve kuvvetli olmak zorundadır ki, düşmanlarına caydırıcı bir güç olabilsin vahyi ve tebliği tamamen yayabilsin
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | |
26 Nisan 2010, 23:59 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
İzahlarınız için teşekkürler Allah razı olsun abim.. Katkı adına benim nezdimde İslam adına güçlü olabilmenin tek ölçüsü ADALET'TİR adalet olmadan istersek bütün dünya İslam devletinin yönetimi altında olsun ama fayda etmez diyorum.İnsanlık tarihine göz attığımızda onca gelmiş geçmiş kavimlerin devletlerin yıkımlarında ana sebep ADALET'sizliktir Medine vesikasını ele alacak olursak yapılan anlaşmada esas ölçü herkese adil davranma hükmüdür bu sayede esenlik ve barış ilkeleri uygulanabilmiştir... Medine Vesikası. Prof Dr.Muhammed Hamidullah / Islam Peygamberi / Irfan Yay. Ist.1991 Tercüme:Prof Dr. Salih Tuğ Bismillâhirrahmânirrahîm. 1-)Bu kitap (yazı), Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli mü’minler ve müslümanlar ve bunlara tabi olanlarla yine onlara sonradan iltihak etmiş olanlar ve onlarla beraber cihad edenler için (olmak üzere tanzim edilmiştir.) 2-)Işte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmet (câmi'a) teşlil ederler. 3-)Kureyş'den olan Muhacirler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile kan diyetlerini ödemeye iştirak ederler ve onlar harp esirlerinin fidyei necâtını mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir. 4-)Benû 'Avf'lar kendi aralarında âdet olduğu vechile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye iştirak edeceklerdir ve (müslümanların teşkil ettiği) her zümre (taife), harp esirlerinin fidyei necâtını mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir. 5-)Benû Hârisler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile evvelki, şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasında iyi ve mâ kul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir. 6-)Benû Sâide'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir. 7-)Benû Cuşem'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiler altında kan diyetlerini ödemeye ve her zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâ kul bilinen esaslara ve aâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir. 8-)Benû'n-Neccâr'lar kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir. 9-)Benû 'Amr Ibn 'Avf'lar, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştiraık edeceklerdir. 10-)Benû'n-Nebît'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir. 11-)Benû'l-Evs'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâ kul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir. 12-)Mü'minler kendi aralarında ağır malî mes'uliyetler altında bulunan hiç kimsei (bu halde) bırakmayacaklar, fidyei necât veya kan diyeti gibi borçlerını iyi ve mâkul bilinen esaslara göre vereceklerdir. 12/b-)Hiçbir mü'min diğer bir mü'minin mevlâsına (kendisi ile akdî kardeşlik râbıtası kurulmuş kimse) mümâna'at edemez (diğer bir okunuşa göre:Hiçbir mü'min diğer bir mü'minin mevlâsı ile, onun aleyhine olmak üzere bir anlaşma yapamayacaktır.) 13-)Takvâ sahibi mü'minler, kendi aralarında mütecâvize ve haksız bir fiil îkaını tasarlayan yahut bir cürüm yahut bir hakka tecavüz veyahut da mü'minler arasında bir karışıklık çıkarma kasdını taşıyan kimseye karşı olacaklar ve bu kimse onlardan birinin evlâdı bile olsa, hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır. 14-)Hiçbir mü'min bir kâfir için, bir mü'mini öldüremez ve bir mü'min aleyhine hiçbir kâfire yardım edemez. 15-)Allah'ın zimmeti (himaye ve teminâtı) bir tekdir; (müminlerin en ehemmiyetsizlerinden birinin tanıdığı himâye) onların hepsi için hüküm ifede eder. Zîra mü'minler, diğer insanlardan ayrıolarak birbirlerinin mevlâsı (kardeşi) durumun-dadırlar. 16-)Yahudilerden bize tâbi olanlar, zulme uğramaksızın ve onlara muârız olanlarla yardımlaşılmaksızın, yardım ve müzâheretimize hak kazanacaklardır. 17-)Sulh, mü'minler arasında bir tekdir. Hiçbir mü'min Allah yolunda girişilen bir harpde, diğer mü'minleri hâriç tutarak, bir sulh anlaşması akdedemez; bu sulh, ancak onlar (mü'minler) arasında umumiyet ve adâlet esasları üzere yapılacaktır. 18-)Bizimle beraber harbe iştirak eden bütün (askerî) birlikler, birbirleriyle münâvebe edecek-lerdir. 19-)Mü'minler, birbirlerinin Allah yolunda (uğrunda) akan kanlarının intikamını alacaklardır. 20-)Takvâ sahibi mü'minler, en iyi ve en doğru yol üzerinde bulunurlar. 20/b-)Hiçbir müşrik, bir Kureyşlinin mal ve canını himâyesi altına alamaz ve hiçbir mü'mine bu hususta engel olamaz (yani Kureyşliye hücûm etmesine mani olamaz.) 21-)Herhangi bir kimsenin, bir müminin ölümüne sebep olduğu katî delillerle sâbit olur da maktûlün velîsi (hakkını müdafaa eden) rızâ göstermezse, kısas hükümlerine tabî olur; bu halde bütün mü'minler ona karşı olurlar. Ancak bunlara, sadece (bu kaidenin) tatbiki için hareket etmek helâl (doğru) olur. 22-)Bu sahife (yazı)nın muhteviyatını kabul eden, Allah'a ve ahiret gününe inanan bir mü'minin bir kaatile yardım etmesi ve ona sığınacak bir yer temin etmesi helâl (doğru) değildir; ona yardım eden veya sığınacak bir yer gösteren Kıyamet günü Allah'ın lânet ve gadabına uğrayacaktır ki o zaman artık kendisinden ne bir para tediyesi ve ne de bir tavîz alınacaktır. 23-)Üzerinde ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey, Allah'a ve Muhammed'e götürülecektir. 24-)Yahudiler, mü'minler gibi, muharebe devam ettiği müddetçe (kendi harp) masraflarını karşılamak mecburiyetindedirler. 25-)Benû 'Avf yahudileri, mü'minlerle birlikte (Ibn Hişam'da bu, “ma'a” (=ile) olarak, Ebû Ubeyde'de ise “min” (=den) olarak zikredilir) bir ümmet câmi'a) teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, mü'minlerin dinleri kendilerinedir. Buna gerek mevlâları ve gerekse bizzat kendileri dahildirler. 25/b-)Yalnız kim ki haksız bir fiil irtikâb eder veya bir cürüm îkâ eder, o sadece kendine ve âile efradına zarar (vermiş) olacaktır. 26-)Benûn- Neccâr Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. 27-)Benû’l-Haris Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. 28-)Benû Sâ'ide Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. 29-)Benû Cuşem Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır. 30-)Benû'l-Evs Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır. 31-)Benû Sa'lebe Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. Yalnız kim ki haksız bir fiil irtikâb eder veya bir cürüm îka eder, o sadece kendini ve aile efradını zarardîde etmiş olacaktır. 32-)Cefne (ailesi) Sa'lebenin bir kolu (batn)dur; bu bakımdan Sa'lebe'ler gibi mülâhaza oluna-caklardır. 33-)Benû'ş-Şuteybe de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. (kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır. 34-)Sa'lebe'nin mevlâları, bizzat Sa'lebeler gibi mülâhaza olunacaklardır. 35-)Yahudilere sığınmış olan kimseler (Bitâne), bizzat Yahudiler gibi mülâhaza olunacaklardır. 36-)Bunlar (yahudiler)'dan hiçbir kimse (müslümanlarla birlikte bir askerî sefere), Muham-med'in müsaadesi olmadan çıkamayacaktır. 36/b-)Bir yaralamanın intikamını almak yasak edilemeyecektir. Muhakkak ki bir kimse bir adam öldürecek olursa neticede kendini ve âile efradını mes'uliyet altına sokar; aksi halde haksızlık olacaktır (yani bu kaideye riâyet etmeyen bir kimse haksız vaziyette olacaktır.) Allah bu yazıya en iyi riâyet edenlerle beraberdir. 37-)(Bir Harp vukuunda) Yahudilerin masrafları kendi üzerine ve müslümanların masrafları kendi üzerindedir. Muhakkak ki bu sahîfede (yazıda) gösterilen kimselere harp açanlara karşı, onlar kendi aralarında yardımlaşacaklardır. Onlar arasında hayırhahlık ve iyi davranış bulunacaktır. (kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareketler olmayacaktır. 37/b-)Hiçbir kimse müttefikine karşı bir cürüm îka edemez:Muhakkak ki zulmedilene yardım edilecektir. 38-)Yahudiler müslümanlarla birlikte, beraberce harp ettikleri müddetçe masrafda bulunacaklardır. 39-)Bu sahîfenin (yazının) gösterdiği kimse lehine Yesrib vâdisi dahili (cevf), harâm (Mukaddes) bir yerdir. 40-)Himâye altındaki kimse (cârr), bizzat himaye eden kimse gibidir; ne zulmedilir ve ne de (kendisi) cürüm îka edecektir. 41-)Himâye verme hakkına sahip kimselerin izni müstesna, bir himaye hakkı verilemez. 42-)Bu sahîfede (yazıda) gösterilen kimseler arasında zuhurundan korkulan bütün öldürme yahut münâzaa vak'alarının Allah'a ve Resûlüllah Muhammed'e götürülmeleri gerekir. Allah bu sahîfeye (yazıya) en kuvvetli ve en iyi riâyet edenlerle beraberdir. 43-)Ne Kureyşliler ve ne de onlara yardım edecek olanlar, himâye altına alınmayacaklardır. 44-)Onlar (=Müslümanlar ve Yahudiler) arasında, Yesrib'e hücüm edecek kimselere karşı yardımlaşma yapılacaktır. 45-)Şayet onlar (yahudiler), (Müslümanlar tarafından) bir sulh akdetmeye veya bir sulh akdine iştirake davet olunurlarsa, bunu doğrudan doğruya akdedecekler veya ona iştirak edeceklerdir. Şayet onlar (Yahudiler), (müslümanlara) aynı şeyleri teklif edecek olursa, mü'minlere karşı aynı haklara sahip olacaklardır;din mevzuunda girişilen harp vak'aları müstesnadır. 45/b-)Her bir zümre, kendilerine ait mıntıkadan (gerek müdafaa ve gerekse sâir ihtiyaçlar hususunda) mes'üldür. 46-)Bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler için ihdas edilen şartlar, aynı şekilde Evs Yahudilerine, yani onların mevlâlarına ve bizzat kendi şahıslarına, bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler tarafından sıkı ve tam bir muhafazakarlık ile tatbik olunur. (kaidelere) mahakkak riâyet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır. Ve haksız şekilde kazanç temin edenler, sadece kendi nefsine zarar vermişolurlar. Allah bu sahifede (yazıda) gösterilen maddelere en doğru ve en mükemmel riâyet edenlerle beraberdir. 47-)Bu kitap (yazı), bir haksız fiil îka eden veya cürüm işleyen (ile cezâ) arasında engel olarak giremz. Kim ki bir harbe çıkar, emniyette olur veya kim ki Medine'de kalırsa yine emniyet içindedir;haksız bir fiil ve cürüm îkaı hallerini, (bu sahîfeyi) tam bir sadakat ve dikkat içinde muhafaza eden kimseler üzerinde tutacaklardır. |
27 Nisan 2010, 17:51 | Mesaj No:14 | |
RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Alıntı:
Medine Vesikasından Oldukça faydalandığımı söyleyebilir. Bütün maddeleri birer ibret vesikası. Evet, Adalet olmazsa islam devleti güçlü olamaz. Zaten O adaletle ki ehli kitap dilediği inancı yaşamış, ibadetini dahi hiç bir baskı zulme uğramadan yapabilmiştir. Adalet İslam’ın en temel ilkesidir, peki bu ilkeyi Müslüman ülkeler uygulayabiliyor mu ?
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | ||
28 Nisan 2010, 21:30 | Mesaj No:15 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Adalet İslam’ın en temel ilkesidir, peki bu ilkeyi Müslüman ülkeler uygulayabiliyor mu ? imi Abdulhamit abim Müslüman ülkeler diyebileceğimiz halkları müslüman olanlar isimlerini zikretmeden şöyle bir bakalım: En başta kendi yaşadığımız ülke Adalet (A) sı bile uygulanmıyor Laik sistem ve kemalizmin dini hakim . Bireysel olarak bakacak olursak Anne Baba evlada adil davranmazken Evlad daha kötümser bir durumda karşılık vermekte ..Anne gayri meşru yollardan doğurduğu evladını ! çöpe atabilecek kadar zalim baba mal mülk sevdası yüzünden öz evladını vurabilmekte bireylerin kendi aralarında sağlayamadığı bir Evrensel ilkeyi Yönetimlerden beklemek abestir... Yakın komşumuz İran Yönetim ilkleri ne kadar islami olursa olsun uygulanmıyor en başta Din ve Vicdan hürriyeti askıda örneğin Başörtüsü takmayan birine dayatma yaparak örtünmesini sağlamak ne kadar Adaletli bir bakış yada Mezhepsel dayatmalar Allah rahmet eylesin İMAM HUMEYNİ'NİN gerçekleştirdiği devrim Adaleti sağlama adına idi ama zamanla devrim erlerinin baki aleme göçmesi ile devrim eski zorba yönetimin yapmış olduğu adaletsizlikleri yapmaya başladı Ali Şeriati gibi bir düşünürü dahi kabullenemeyen molla düzeni mezhepsel bakıştan ziyade mezheplerini dinleştiren Şia bakışı vs gibi olgular ne yazık ki Adalet adına bir yönetim yok. Kendi nazarımda Adalet ilkelerini uygulayan Ehli Kitap yönetimleri daha evla görürüm çünkü Adalet evrensel bir ilkedir İslam ümmeti için değil tüm insanlar için geçerlidir Halkını ezmeyen sömürmeyen insan değeri veren bir yönetim Din farkı gözetmezsizin bana göre daha Adildir... |
29 Nisan 2010, 19:37 | Mesaj No:16 | |
RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Alıntı:
Yakın komşumuz İran Yönetim ilkleri ne kadar islami olursa olsun uygulanmıyor en başta Din ve Vicdan hürriyeti askıda örneğin Başörtüsü takmayan birine dayatma yaparak örtünmesini sağlamak ne kadar Adaletli bir bakış DEMİŞSİNİZ. YERİ GELMİŞ İKEN SORAYIM Size sorum bana sorup ta cevab vermeye zaman bulamadığım bir sorunun benzeri olacak. Madem ki başörtüsü bir dayatma diyorsunuz. İnsan fiillerini gerçekleştirirken kendisinin dışında bir gücün baskısı ve zorlaması altındamıdır, yoksa kendi özgür iradesi ile seçme hakkına sahipmidir ? Bu sizin bana sorduğunuz soruydu BUNA EK OLARAK ŞÖYLE SORAYIM. İslam devletinde şeriat uygulanır. Kanunlar bu şeriata göre belirlenir. Örneğin içki , kumar, zina yasağı vs konulduğunda bunların ortamları da kaldırılır. Yani siz içki içmek isteseniz de bulamazsınız. Çünkü satılmaz ve kimse de size veremez. Şimdi bu özgür bir irade midir ? Allah o insanı nasıl sınayacak ? İçki içmek istiyor ama içemiyor, kumar oynamak ,zina yapmak istiyor ama yapamıyor. Bayanlar başörtüsü takmak istemiyor , ama zorla taktırılıyor. Bu durum insanın özgür iradesinin bir gücün baskısı ve zorlaması altında olduğunu göstermiyor mu ? Bu böyle değil midır. Böyle mi olmalı ? Saygılarımla
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | ||
29 Nisan 2010, 21:56 | Mesaj No:17 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Size sorum bana sorup ta cevab vermeye zaman bulamadığım bir sorunun benzeri olacak. Madem ki başörtüsü bir dayatma diyorsunuz. Sayın abim başörtüsü dayatma değil bizat Allah'ın emridir bunda anlaşalım öncelikle benim anlatmak istediğim bir insan Başını örtmek istemiyorsa zorla örtmeye yöneltilemez çünkü zorlama ile yapılan bir emir gönülsüz olunca Mürailiğe sebep olur Örneğin: Kız evladım var başörtüsünün Allah'ın emri olduğu bilincini kavramadan benim zorlamam ile örtecekse örtmesin diyorum çünkü o örtme Allah'ın emrinde ötürü bir örtünme olmaz zoraki bilinçsizce bir örtünme olur önemli olan hakkı anlatarak benliğine yerleştirerek o farziyeti yerine getirmesini sağlamaktır... İnsan fiillerini gerçekleştirirken kendisinin dışında bir gücün baskısı ve zorlaması altındamıdır, yoksa kendi özgür iradesi ile seçme hakkına sahipmidir ? İnsan kendi fiillerinin yaratıcısıdır (Bu yaratma kavramını Allah'ın yaratması ile karıştırmayalım) Fiili yaparken kendisi sorumludur Allah bu hususta neticeye onay verir hidayete doğru atılan bir adım ise Allah hidayete ulaşmasına onay verir tam tersi sapkınlığa doğru atılan bir adım ise sapkınlığına izin verir yani kısaca Hidayette sapkınlıkta insanın kendi özgür iradesi sonucu ile elde edilen bir olgudur...Allah'ın bu hususta herhangi bir baskısı yoktur gidilen yola göre sonucuna onay verir takdir eder..... Bu sizin bana sorduğunuz soruydu BUNA EK OLARAK ŞÖYLE SORAYIM. İslam devletinde şeriat uygulanır. Kanunlar bu şeriata göre belirlenir. Örneğin içki , kumar, zina yasağı vs konulduğunda bunların ortamları da kaldırılır. Yani siz içki içmek isteseniz de bulamazsınız. Çünkü satılmaz ve kimse de size veremez. Şimdi bu özgür bir irade midir ? Allah o insanı nasıl sınayacak ? İçki içmek istiyor ama içemiyor, kumar oynamak ,zina yapmak istiyor ama yapamıyor. Bayanlar başörtüsü takmak istemiyor , ama zorla taktırılıyor. Bu durum insanın özgür iradesinin bir gücün baskısı ve zorlaması altında olduğunu göstermiyor mu ? Bu böyle değil midır. Böyle mi olmalı ? İslam tarihine baktığımızda farklı din kavim ırk vb kavramları bir arada tutarak birlik ve beraberlik altında yaşamı Kuran rehberliğindeki temel öğretiler ile Hz Muhammed (s.a.a) o devrin siyasi ve medeni hayatında çığır açmıştır.. İlahi dinlerin esasına baktığımızda en temel kavramları olan Adalet- Hakk- Hukuk Din - Mal- Can- Namus gibi en temel insan haklarını koruma altına alarak farklı kimliklerde toplumları ve bireyleri aynı oranda eşit haklara sahip olmaları açısında koruma altına almıştır.İslam ise her alanda hayatın içine girerek maddi ve manevi anlamda kendine has üstün ilkeleri ile tüm ilahi dinleri esas bir çizgide birleştirmiştir. Sizin sorunuza cevabım temel ilkelerin uygulanması bazında belli kuralların Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni içindir.Ama İnançlar bazında kim olursa olsun baskı yapılamaz herkes kendinden sorumludur bize düşen esas görev Lisanı Hal ile insanlara örnek olmaktır kendi kapısının önünü temizleyemeyen birinden başkasının kapısının önündeki temizlikten sorumlu görmek ne kadar boş ise inançlarını hakkıyla yaşamayan bir yönetim toplumdan da Adaleti hakkı hukuku sağlamayı beklemek aynı oranda boştur.. İran hususunda rahatsız olduğum mevzu Kimseye İnancından ötürü baskı yapılamaz iseteyen istediği gibi inanma hakkına sahiptir.....İslam dini hoşgörü merhamet ve saygı dinidir Eğer bizler İslam adına saygı bekliyor isek öncelikle islamın temel hak ve hürriyetlerini çok iyi anlamalıyız.. Örneğin: Biz namaz kılıyoruz yanı başımızdaki arkadaşımız ise namaz kılmıyor bu kişiye dayatma ile namaz kıldırmak İslam'a uyarmı ? Dersek elbette uymaz çünkü biz kıldığımız o namaz ile yanıbaşımızdakine ne kadar erdemli olmayı gösterebiliyoruz eğer o namaz bizi Şirkten-Nifaktan-Haramdan vb yasak fiillerden alıkoymuyorsa nasıl başkasından namazı kılmasını bekleyebiliriz işte bu esas sorun Ya olduğu gibi görünmek yada göründüğü gibi olmak arasında bocalamaktır.İnşaallah anlatabilmişimdir Abdulhamit abim konuyu istediğiniz hususlarda beraber açabiliriz yeterki sonuç Allah'ın rızası nezdinde sonuçlansın herkesin fikrine dinlemek lazım ama sonucu Allah'ın yüce kelamına göre neticelendirmek en esas amacımızdır....Allah'a emanet olunuz... |
30 Nisan 2010, 18:35 | Mesaj No:18 | |||
RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
faiz vs Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni için ise başörtüsü bundan neden hariç olsun. İstiyorsanız ben de bu konudaki düşüncelerimi açıklayayım . Ortak noktalarımız çıkacaktır. Saygılarımla
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | ||||
30 Nisan 2010, 18:59 | Mesaj No:19 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Ancak başörtüsüyle ilgili açıklamalarınızı biraz daha detayıyla vermeniz gerektiğini düşünüyorum. Allahın yasaklama emirlerinden olan zina , hırsızlık, içki içme, faiz vs Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni için ise başörtüsü bundan neden hariç olsun. İnşaallah detaylıca açıklayacam |
30 Nisan 2010, 19:45 | Mesaj No:20 | |
RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye ) Alıntı:
Allahın emirleri arasında biz kullarına yap dedikleri ile yapma dedikleri vardır. Allahın yap dedikleri, daha ziyade kulu ile kendi arasındaki münasebetleridir. Yap dedkleri genellikle ibadet ile igili olanlarıdır. Mesela namaz kıl, oruç tut, zekat ver, hac yap. Yapma dedikleri ise daha ziyade toplumu ilgilendiren toplumsal münasebetlerdir. Toplum nizamını ilgilendiren konulardır. Yani kul hakkına tecavüzdür. Yani sizin de dediğiniz gibi Adaleti hakkı, hukuku sağlama adına İnsanın huzuru ve güveni için uygulanması elzem olanlardır Örneğin hırsızlık yapma yaparsan kul hakkına tecavüz edersin. Adam öldürme, içki içme. İçersen o sarhoşlukla bir başkasının hakkına tecavüz edersin. Toplumun huzuru düzeni bozulur. Beşeri siistemler bile insanın özgür iradesine bir kısıtlama ve yasaklama getirir. dahası bireylerini bu pisliğe bulaşmadan korur Örnek mi istersiniz. Bakın sigara içme yasağı var ve devlet bunu koyar.. Kapalı yerde içemezsin içersen cezalandırılısın. Sigarayı pahalandıır. Umuma açık yerde içme caziblerini de ortadan kaldırır. Uyuşturucuya da önlemler alır ve bulaşanları cezalandırdığı gibi. Erişimini ortadan kaldıırrır BAŞÖRTÜSÜ ALLAHIN YAP DEDİKLERİ ARASINDADIR. Fakat emrin yapılmaması kişinin vicdanına bırakılması veya dayatma yapılmaması ile toplumun huzuru ne kadar etkilenir ? İsterseniz bu açıdan ele alalım konuyu
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | ||
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Tevbe | ÂlâLeyl | Serbest Kürsü | 0 | 14 Mart 2021 07:53 |
Muhteşem Tefsir Kulliyatı / 28 tane ayrı tefsir... | enderhafızım | Tefsir | 21 | 08 Ocak 2019 11:13 |
Tevbe Namazı | NUR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 11 Nisan 2009 00:35 |
Tevbe duası okursam tevbe etmiş olurmuyum? | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 08 Nisan 2009 09:21 |
''BU TEVBE HİÇ İŞE YARAMIYOR !..'' | Arın | Serbest Kürsü | 1 | 15 Ocak 2009 14:11 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|