Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KUR'ÂN-I KERİM.::. > Kurân-ı Kerîm > Tefsir Çalışmaları

Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi:  05 Nisan 2008 (01:37), Konuya Son Cevap : 04 Ağustos 2023 (08:34). Konuya 13 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı2Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 05 Nisan 2008, 01:37   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:116
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Fatiha Suresi Tefsiri

Fatiha Suresi Tefsiri


1-Fatiha




1- Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla

Besmelenin, her surenin bağımsız bir ayeti mi, yoksa bütün surelere başlarken okunan tek bir Kur'an ayeti mi olduğu konusu tartışmalı bir mesele olmakla birlikte, geçerli görüşe göre o, "Fatiha suresinin ayetlerinden biridir ve bu surenin sayısı besmeleyle yediye tamamlanmaktadır." Nitekim bir yoruma göre yüce ALLAH: "Andolsun, biz sana ikişer ikişer tekrarlanan yediyi ve bu büyük Kur'an'ı verdik."·(Hicr Suresi, 87) buyruğu ile Fatiha suresini kasdetmiştir. Çünkü bu yedi ayetlik sure yüce ALLAH'a övgü ifade etmekte ve namazların her rekâtında tekrarlanmaktadır.

Okumaya ve herhangi bir işe yüce ALLAH'ın adıyla başlamak ise, ALLAH tarafından Hz. Peygamber'e vahyedilmiş bir edep ve saygı kuralıdır. Bu kural ilk inen ayet olduğu ittifakla kabul edilen "Rabbinin adıyla oku" (Alâk Suresi, 1) ayetinde ifade edilmektedir. Yine bu, ALLAH'ın "Her şeyin başı, sonu, zahiri ve batını" olduğunu vurgulayan İslâmî düşüncenin temel ilkesiyle uyum içindedir. Buna göre O, her varlığın varoluşunu kendisine borçlu olduğu, her başlananın başlangıcının kendisinden kaynaklandığı tek gerçek varlıktır. O halde her başlangıç, her hareket ve her yöneliş O'nun adı ile olur.

Yüce ALLAH'ın, başlangıçta "Rahman" ve "Rahim" sıfatları ile nitelenmesi, rahmetin bütün anlamlarını ve tüm değişik hallerini kapsar. Bu iki sıfatı aynı anda kendisinde bulundurmak sadece ALLAH'a özgüdür; tıpkı "Rahman" sıfatı ile nitelenmenin sadece O'na özgü olması gibi.

Buna göre herhangi bir kulun "Rahim" sıfatı ile nitelenmesi caizdir. Fakat "Rahman" sıfatını herhangi bir kula yakıştırmak iman ilkeleriyle bağdaşmaz. Yüce ALLAH'ın bu iki sıfatın her ikisi ile birlikte nitelenmesi ise gayet normaldir.

Bu iki sıfattan hangisinin, taşıdığı merhamet bakımından diğerinden daha geniş kapsamlı olduğu tartışmalı bir konudur. Fakat biz burada bu tartışmanın ayrıntılarına girmeyecek, yalnızca, bu iki sıfatın bir arada merhametin bütün anlamlarını, bütün hallerini ve bütün alanlarını kapsadığını belirtmekle yetineceğiz.

Her işe ALLAH'ın adı ile başlamak ve bu başlamanın yansıttığı Tevhid (ALLAH'ın birliği inancı) ile edep kuralı nasıl İslâm düşünce sisteminin ilk temel ilkesini oluşturuyorsa, "Rahman" ve "Rahim" sıfatlarının da merhametin bütün anlamlarını, bütün hallerini ve bütün alanlarını kapsaması, bu düşünce sisteminin ikinci temel ilkesini oluşturur ve ALLAH ile kulları arasındaki ilişkinin gerçek mahiyetini belirler.

Besmelenin ardından, hamd ederek, tüm alemlerin Rabbi olduğuna inandığımız ALLAH'a yönelmeye sıra geliyor:



2- Hamd, tüm alemlerin Rabbi olan ALLAH `a mahsustur.

ALLAH'a hamd etmek, mü'min bir kulun ALLAH'ı anar-anmaz kalbinden taşan duygularının ifadesidir. Çünkü en başta bu kulun varoluşu bile yaratıcısına karşı hamd ve övgüyü gerektiren ilâhi bir lütuftur. Her an, her saniye ve her adım başında yüce ALLAH'ın sayısız nimeti ardarda sıralanmakta, birbirini izlemekte ve başta insan olmak üzere bütün yaratıkları kapsamına almaktadır. Bundan dolayı her işin başında ve sonunda ALLAH'a hamd etmek İslâm düşüncesinin temel kurallarından biridir; "O, kendisinden başka ilah olmayan ALLAH'tır. En başta da en sonda da hamd O'na mahsustur." (Kasas Suresi, 70)

ALLAH'ın mümin kuluna karşı olan bağış ve fazileti o derece yüksektir ki, bu kul "Elhamdülillah (Hamd ALLAH'a mahsustur)" dediğinde, ona bütün ölçülere baskın gelen ağırlıkta sevap yazar. Nitekim Sünen-i ibn-i Mace'de, Abdullah bin Ömer'e dayanarak kaydedildiğine göre Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: "ALLAH'ın kullarından biri "Ya Rabbi, sana zatının ululuğuna, saltanatının yüceliğine yaraşır biçimde hamd ederim" dedi. Bu sözün değerini ölçemeyen kulun amellerini yazmakla görevli melekler ne yazacaklarını bilemediler. Bunun üzerine ALLAH'ın huzuruna çıkarak: "Ya Rabbi! Senin kullarından biri öyle bir söz söyledi ki, onu nasıl değerlendirip yazacağımızı bilemiyoruz" dediler. Yüce ALLAH, -kulunun ne dediğini daha iyi bildiği halde- meleklere: "Kulum ne dedi?" diye sordu. Melekler: "Ya Rabbi! O, `Ey Rabbim! Sana zatının ululuğuna ve saltanatının yüceliğine yaraşır biçimde hamd ederim' dedi" diye cevap verdiler. Bunun üzerine ALLAH o meleklere: "Kulumun o sözünü ağzından çıktığı gibi yazın. O sözün karşılığını, kulum kıyamet günü huzuruma geldiğinde bizzat ben kararlaştırıp veririm.." buyurdu...

İSLAM'IN RABB ANLAYIŞI

Ayetin öbür yarısını oluşturan "Rabbil alemin (tüm alemlerin Rabbi)" tamlamasına gelince, bu ifade İslâm düşünce sisteminin temel dayanağını temsil eder.

Gerçekten, "mutlak ve sınırsız Rabb"lık kavramı İslâm inancının temel ilkelerinden biridir. Rabb, malik ve tasarruf sahibi demektir. Sözlük anlamı ile "efendi", "eğitmeye ve geliştirmeye yetkili kimse" demektir. Eğitme ve geliştirme ile ilgili bu tasarruf bütün alemleri, yani bütün varlık(arı içerir. Çünkü yüce ALLAH evreni yarattıktan sonra onu kendi haline bırakmıyor, aksine onu geliştirme, gözetme ve eğitme yoluyla tasarrufu altında tutuyor. Bu açıdan bakıldığında tüm alemler, tüm varlıklar alemlerin Rabbi olan ALLAH'ın koruması ve gözetimi altındadır.

"Mutlak Rabb"lık kavramı, eksiksiz ve yaygın Tevhid anlayışının açıklığa kavuşmuş, netleşmiş halı ile, bu realitenin (gerçeğin) netleşmemiş halinin bulanıklığı arasında bocalayan insan için, yol ayrımındaki işaret levhası konumundadır. İnsanlar çoğu kere hem evreni tek başına yaratan ALLAH'ın varlığına ve hem de sosyal hayata egemen olan birden çok ilahın varlığına inanır. Bu inanış biçiminin saçmalığı ve gülünçlüğü son derece açıktır ama ne yazık ki bu; dün de vardı, bugün de var. Müşriklerden bir grubun, taptıkları değişik ilahlarla ilgili olarak: "Biz onlara sırf bizleri ALLAH'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" (Zümer Suresi, 3) dediklerini bize haber veren Kur'an-ı Kerim, Ehli Kitap'tan bir grup hakkında da: "Hahamlarını ve Rahiplerini ALLAH'tan ayrı rehber edindiler" (Tevbe Suresi, 31) şeklinde bahsetmektedir. Bilindiği gibi İslâm'ın geldiği dönemde yeryüzünde egemen olan cahiliye inanışlarının büyük kabul ettiği "ilah"lar yanında çok sayıda "ilahcık"lar her yanda cirit atıyordu.

Bu surede mutlak Rabb'lık kavramının vurgulanması ve bu Rabb'lık kavramının tüm varlıkları kapsamına alması, düzenli inanç ile inanç anarşisi arasındaki yol ayrımını oluşturur. İslâm'ın hedefi, çok ilahlılık yükünü insanların sırtından indirerek onları değişik ilahlar arasında şaşkınlıktan kurtarmak, kendi dışındaki tüm varlıklarla birlikte mutlak egemenliğini onayladıkları tek bir ilaha yöneltmektir. Ardından da bu varlıkların vicdanlarını, yöneldikleri tek ilahın gözetimi ve etkili Rabblığında, korumasının kesintisizliği, ebediliği ve yok olmazlığı ve ihmal etmezliğinde güvene kavuşturmaktır. Yoksa bu meselenin çözümü, meselâ İslâm öncesi dönemlerin en gelişmiş felsefi düşüncesi sayılan Aristo'nun görüşlerini izlemekte değildi. Bu görüşe göre: "ALLAH, evreni bir kez yarattıktan sonra artık onunla bir daha ilgilenmedi, onu kendi haline bıraktı. Çünkü ALLAH kendinden daha aşağı düzeydeki varlıklarla ilgilenmeyecek derecede yücedir. O sadece kendi zatı hakkında düşünür." Bu görüşü savunan Aristo, en büyük felsefeci ve en akıllı insan sayılıyordu o dönemde!..

İslâm'ın geldiği günlerde dünya, üstüste yığılmış çeşitli inanç, düşünce, masal, felsefe, kuruntu ve görüş bulutlarının egemenliği altında idi. Bu bulut katmanlarında hakk ile batıl, gerçek ile düzmece, din ile hurafe, felsefe ile masal biribirine karışmıştı. İnsan vicdanı bu koyu bulut katmanları altında, karanlıklar ve belirsizlikler içinde bocalıyor, bir türlü kesin gerçeği bulamıyordu. Sözünü ettiğimiz belirsiz, kesin bilgiden ve aydınlıktan yoksun çöl, insanın kendi ilâhı, bu ilâhın sıfatları ve başta insan olmak üzere O'nunla yaratıkları arasındaki ilişkiler ile ilgili düşüncesini de çepeçevre kuşatmıştı. Oysa insan vicdanı, ilâhı ve bu ilâhın sıfatları hakkında belirgin bir inanca ve düşünceye varmadıkça ve sözünü ettiğimiz bu körlüğü, uçsuz-bucaksız düşünce çölünü ve koyu bulut katmanlarını aşarak kesin bir bilgiye ulaşmadıkça ne evren, ne kendi öz varlığı ve ne de yaşayacağı hayat tarzı konusunda istikrara kavuşabilirdi. Ancak insan, bu istikrarın ne kadar gerekli olduğunu anlayabilmek için öncelikle kendisi ile ışık arasını kapatan bulutların koyuluğunu görmesi ve İslâm geldiğinde kendisini kuşatan çeşitli inanç düşünce, felsefe-masal ve kuruntular çölünün uçsuzluğunu fark etmesi gerekiyordu. Biz burada bu sapıklıkların çok az bir kısmına değindik; ilerde diğer sureleri incelerken bunları daha ayrıntılı biçimde ele alarak, Kur'anı Kerim'in bunlara karşı önerdiği yeterli, geniş kapsamlı ve eksiksiz tedavileri anlatacağız.

İşte bundan dolayı İslâm, ilgisini en başta inancı özgürleştirme konusu üzerine yoğunlaştırmış, başka bir deyimle ALLAH, ALLAH'ın sıfatları ve ALLAH ile varlıklar arasındaki ilişkilerin niteliği konusunda insan vicdanına istikrar kazandıracak kesin ve berrak bir düşünce tarzı belirlemeyi ön-plâna almıştır.

Ve işte bu gerekçe iledir ki, uzak-yakın hiçbir pürüzlü noktanın gölgesini taşımayan, eksiksiz, katıksız, yalın ve yaygın bir Tevhid inancı, İslâm'ın getirdiği düşünce sisteminin temel dayanağı olmuş, bu inancı vicdanlarda belirginleştirmiş, hakkında zihinlerde belirebilecek her türlü pürüzü ve kuşkucu fısıltıyı araştırarak onu her çeşit karanlıktan arındırmış hiç bir kuruntunun, yanına sokulamayacağı derecede köklü ve sağlam olmasını sağlamıştır. İslâm tıpkı bu konuda benimsediğine eş bir açıklıkla başta mutlak Rabb'lığı ilgilendirenler olmak üzere ALLAH'ın sıfatları konusunda da kesin sözünü söylemiştir. Çünkü sözünü ettiğimiz çeşitle felsefi akımların, inançların, kuruntuların ve masalların egemen olduğu uçsuz-bucaksız çölü sarmış koyu bulutların çoğu, insanın hem vicdanını ve hem de pratik davranışlarını aynı derecede etkileyen bu önemli konu, yani ALLAH'ın sıfatları konusu üzerinde yoğunlaşmıştı. ALLAH'ın zatı, sıfatları ve varlıklarla ilişkisi konusunda İslâm'ın, kesin sözünü belirlemek için harcadığı ve bir çok Kur'an ayetinde dile gelen yoğun çabasını araştıran bir kimse eğer insanlığın uzun dönemler boyunca içinde bocaladığı bu uçsuz-bucaksız çölün koyu bulut katmanlarını yakından incelemiş değilse, bütün bu ısrarlı ve vurgulamalı açıklamalara, insan vicdanının tüm giriş yollarını araştıran bütün bu ayrıntılı irdelemelere neden gerek duyulduğunu kavramakta güçlük çekebilir. Fakat sözünü ettiğimiz koyu bulut katmanlarının incelenmesinden çıkacak sonuç, bu yoğun çabanın gerekliliğini ortaya koyacağı gibi, bu inanç sisteminin insan vicdanını özgürleştirme, tutsaklıktan kurtarma, onu değişik ilâhlar, kuruntular ve masallar arasında bocalamaktan alıkoyma konusunda ne derece önemli olduğunu da meydana çıkarır.

Bu inanç sisteminin çekiciliğinin, eksiksizliğinin, tutarlılığının ve içerdiği gerçeğin yalınlığının, bütün bu özelliklerin gerek kalb ve gerekse akıl tarafından açıkça kavranabilmeleri, dolaysızca algılanabilmeleri için cahiliye döneminin çeşitli inançlardan, düşünce akımlarından, masallardan, felsefî spekülasyonlardan oluşmuş koyu bulut katmanlarının ve özèllikle gerçek ALLAH kavramı ile O'nunla yaratıklar arasındaki ilişkinin iyi incelenmesi gerekir. O zaman İslâm inancının bir rahmet olduğu meydana çıkar. Hem kalb ve hem de akıl hesabına bir rahmet... Çekicilik, yalınlık, belirginlik, tutarlılık, akla yatkınlık, aşinalık, fıtrî yapı ile dolaysız ve köklü bir uyum içeren bir rahmet.





fizilalil Kur'an

bintisara52 beğendi.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2893 23 Ağustos 2013 00:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3636 26 Ocak 2013 22:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3281 06 Aralık 2012 10:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 7779 03 Kasım 2012 23:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 7248 02 Ekim 2012 21:16

Alt 05 Nisan 2008, 03:35   Mesaj No:2
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:akgün isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 698
Üyelik T.: 01 Ocak 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 136
Konular: 82
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Fatiha Suresi Tefsiri

Allah(c.c) razı olsun tefsir için

Fatiha:bir iman bildirimidir
Fatiha:bir duruştur,bir duyuştur
Fatiha :din gününün malikini idraktir
Fatiha:hayat defterlerinin tartıya sunulacağı;insanın hayattaki artılarının, eksilerinin karşılığını alacağı günün habercisidir
Fatiha:RABBİN RAHMANİYETİNİ, RAHİMİYETİNİ İDRAKTIR
fatiha::bir ahiret bilinci yüklemektir
Fatiha:Lutufların en yücesi hidayettir. Hidayetinleelimden tut bana sırat-ı müstakimi göster demektir
Fatiha:Habibullah diyerek tebcil ettiğin

Veliyullah diyerek tebcil ettiğin kulların.. güzel yollardayürüyüp sana varanlar koşanların yoludur
Fatiha:Kulun Allah ile ahdini yenilemesi ve andını hatırlamasıdır
Fatiha:kulluğa idrak ve ikrardır
selam ve dua ile
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Nisan 2008, 12:28   Mesaj No:3
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Seleme isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 556
Üyelik T.: 11 Kasım 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 829
Konular: 194
Beğenildi:13
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Fatiha Suresi Tefsiri


Ecrin Editörüm...

"Müslim'in Sahihinde A'lâ İbn Abdurrahman tarikiyle... Ebu Hü-reyre (r.a.) Rasûlullah (s.a.)'dan nakleder ki: «Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur : Ben namazı kulumla kendi aramda ikiye ayırdım, yansı bana yansı kulumadır. Kul: «Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur» deyince ona her istediği verilir ve Allah buyurur ki kulum bana hamdetti. (Kul) «Rahman ve Râhîm'dir» deyince kulum beni öğdü. Kul «Din gününün sahibidir» deyince, Allah buyurur ki; kulum beni ta'zîm etti. «Yalnız Sana ibâdet eder ve yalnız Sen'den yardım dileriz» deyince bu, benimle kulumun arasındadır. Kuluma istediği verilmiştir. «Bizi doğru yola, kendilerine nîmet vermiş olduklarının yoluna hidâyet et. Gazaba uğramışlann, sapıklann yoluna değil» deyince Allah buyurur ki; bu, kulumun isteğidir ve kulumun istediği kendisinindir.»"
__________________
Dünyayı Güzellik Kurtaracak.
Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey...
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Temmuz 2008, 03:05   Mesaj No:4
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Arın isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2647
Üyelik T.: 15 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 143
Konular: 54
Beğenildi:7
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Nmazda Fatiha...

Fahreddin-i Razi(rah) namazda kula açılan cennet kapılarını şöyle anlatır:
  • İlk kapı marifet kapısıdır. Namaza girerken okuduğun tesbihlerle( sübhaneke) bu kapı açılır, kul Rabb'ini tanıyınca haya eder, utanır.
  • İkincisi zikir kapısıdır. ''Bismillahirrahmannirrahim'' zikriyle açılan, hakikati idrak edilenve içine girilen kapıdır.
  • Üçüncü kapı şükür kapısıdır.Bu ''Elhamdü lillahi rabbi'l-alemin'' diyerek idrak edilen ve içine girilen kapıdır.
  • Dördüncü kapı, ümit kapısıdır.Bu '' er-Rahmanirrahim'' ayetiyle idrak edile ve içine girilen kapıdır.
  • Beşinci kapı, korku kapısıdır. ''Maliki yevmiddin'' ayetiyle idrak edilen ve içine girilen kapıdır.
  • Altıncı kapı, ubudiyyet verububiyyet bilgisinden meydana gelen ihlas kapısıdır. Bu '' iyyake nabüdü ve iyyake nestein''ayetiyle idrak edilen veiçine girilen kapıdır.
  • Yedinci kapı, dua ve niyaz kapısıdır. Bu kapı''ihdinas-sıratal-müstakim'' ayetinde zikredilen veiçinden geçilen kapıdır.
  • Sekizinci kapı, temiz ve güzel ruhlara uyma, onların nurlarıyla hidayete erme kapısıdır. Bu kapı da ''suratellezine en'amte aleyhim gayril mağdubi aleyhim veleddallin''ayetinde anlatılan kapıdır.
İşte bu şekilde Fatiha suresini okuyup inceliklerine vakıf olursan, sana cennetin sekiz kapısı açılır. Bu kapılar Cenab-ı Allah'ın,
''İşte kendilerine kapıları açılmış Adn cennetleri...'' (Sad 38/50) ayetinde kastedilendir.

Dr. Dilaver Selvi, Kulun Yolculuğu
Alıntı ile Cevapla
Alt 02 Ağustos 2008, 13:04   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TÜRKcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2609
Üyelik T.: 12 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:36
Mesaj: 550
Konular: 114
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Fatiha Suresi Tefsiri

ALTIN_NESİL

Her gün dilimize değen, kalbimize de değmesi gereken Fatiha, Kur’ân’ın ifadesiyle “şifa” saklar içinde.

Dertlerimizin devası, yalnızlıklarımızın çaresi, Kur’ân’ın sonsuz ve dipsiz anlam denizinin derinliklerinde inciler gibi bekler bizi.

Çoğunlukla, kıyıda kalıp denizin suyunu elden geçirerek incileri bulmaya çalışırız. Islanmayı göze alıp denizin içine dalmak ise nadiren yaptığımız bir iştir.

Fatiha’nın bize neler söylediği konusunda elbette ki satırlar yetmez. Ancak Fatiha’nın hissettirdikleri konusunda her birimizin özel bir güncesi olması gerekmez mi?

Dilimize Rabbimizin değdirdiği bir dua olarak Fatiha, Rabbimizin “Benden bunları isteyin ki vereyim!” ya da “bunları size vereceğim, yeter ki Benden isteyin!” demesi değil midir?

Rabbimizin bizden neyi isteyeceğimizi öğrenmemizi istemek üzere kalbimize söylediği Fatiha, O’nun bize “sonsuz anlayış”ını da seyredebileceğimiz bir ayinedir. Fatiha’nın aynasında nasıl “sonsuz bir anlayışla” ağırlandığımızı seyretmeye çağırıyorum sizi.

Hamd [olsun]: Varlığın boş yere ve rasgele değildir. Burada çaresiz, amaçsız ve sahipsiz değilsin. Öylesine ya da tesadüfen var olmuş değilsin; sen var edildin. Varlığın yokluğuna bilerek ve isteyerek tercih edildi. Önüne sonsuz genişlikte bir sofra konuldu. Duyguların ve bedenin, hayâllerin ve ideallerin besleniyor. Hiç ummadığın bir yerdesin ve hiç beklemediğin güzellikler içindesin. Şimdi, “Tabii ki, bunlar benim hakkım!” diyerek şımarman mı gerekir yoksa derin bir mahcubiyetle minnettarlığını ifade etme telaşına mı kapılman gerekir? Onun için teşekkür et. Minnettar ol. Hamd et.

Rabbine âlemlerin: Seni var eden, sana eşlik edecek âlemler de var eyledi. Onları ve seni terbiye ediyor. Her şeyi sana uyumlu kılıyor. Her şeyi sana sevimli eyliyor. Ne senin varlığın ne de diğerlerinin varlığı anlamsız ve boştur. Gördüğün her şey, seni çevreleyen herkes, senin gibi bile-isteye var edildi. Varlıkları yokluklarına tercih edildi. Yabancı ve yabanî bir yerde değilsin. Her şey seni terbiye eden Rabbinden terbiye almış. Bütün bir kâinat kardeşindir. Kardeşlerin arasındasın. Herkes senin için var edilmiş, senin için yaşıyor. Her şey sana dostluk elini uzatıyor. Dostlarının yanındasın. Telaşlanma. Korkma.

Rahman O, Rahîm O: Sana şefkat eden bir Rabbin var; sahipsiz değilsin. O seni ve diğerlerini şefkatle terbiye ediyor. Herkesi merhametinin kucağında ağırlıyor. Seni sevdiği için var eyledi. Seni severek var eyledi. Senin varlığından hoşnut. Varlığın O’na yük değil. Yaşaman O’na ağır gelmez. Seni beslemek ve büyütmek O’na zor değildir. Rabbin seni seviyor. Rabbin senin sevdiklerini de seviyor. Rabbin sevdiklerini sevmeni seviyor. Rabbin sevdiklerini sevindiriyor. Rabbin sevdiklerini sevindirmeni seviyor. Üzülme. Endişe etme.

Din gününün sahibi O: Ayrılıklara ve vedalara üzülüyorsun. Sevdiklerin gidiyor, sevenlerin uzaklara dağılıyor. Kalbin acı çekiyor, ağlıyorsun. Merak etme; seni var eden Rabbin senin kalbini de biliyor. Senin çektiğin acıları ve hüzünleri senin bildiğinden daha çok biliyor. Her şeyin dağıldığı gün, her işin sonlandığı gün sana ve sevdiklerine sahip çıkar Rabbin. Uzaklara gitmene gerek yok; her gününü ‘gün’ eden, sabahı pencerene getiren, gündüzü sana aydınlık eyleyen, geceyi uykunun ve dinlenmenin döşeği eyleyen O’dur. Akşamla veda eden her günü, yeni bir sabahla sana getiren, sana bütün zamanlarda, ebediyen sahip çıkacaktır. Emin ol!

Yalnız Sana kulluk ederiz: Şimdi yüzünü O’na dön. Başkasından medet umma; herkese ümit ve medet veren Rabbindir. Şimdi sadece O’na yönel. Başkalarının peşinde koşup yorulma; seni biricik eyleyen ve önemli kılan Rabbindir. Korkma; O seni kalabalıkta unutup bırakmaz. Endişe etme; O seni yolda bırakıp terk etmez. Telaşlanma; O sana arkasını dönüp gitmez.

Yalnız Senden yardım dileriz: Her ihtiyacını O’ndan iste. Başkaları sana yetişemez. Her dilediğin O’nun yanındadır. Başkaları seni ciddiye almaz. Sen O’nun için sıradan biri değilsin; önemlisin, bi’tanesin. Sana iyilik etmek yormaz O’nu. Senin dilediklerini yerine getirmek usandırmaz O’nu.

Bizi ‘doğru yol’a hidayet eyle: Senin nasıl huzur bulacağını Rabbin senden iyi bilir. Kendine bulacağın yollar içinde, en iyisi O’nun seni çağırdığı yoldur. Senin için doğru olanı O bilir. Senin iyiliğini senden çok O bilir.

Gazaba uğramışların ve sapmışların [yoluna] değil: Rabbin, yanlışa düşüp acı çekmeni istemez. Acılar ve sancılar, senin kendini bilmeyişinden kaynaklanır. Seni en çok sıkıntıya düşüren senin kendini bilmeyişindir. Rabbinin terbiyesini kabul et ki, kendine acı çektirmekten kurtulasın. Rabbinin senin iyiliğini istediğini bilerek O’na teslim ol ki, kendini ateşe kendi ellerinle ateşe atmayasın.

Senai DEMİRCİ
Alıntı ile Cevapla
Alt 15 Temmuz 2009, 21:03   Mesaj No:6
Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart RE: Fatiha Suresi Tefsiri

FATİHA SURESİ GİRİŞ
Fatiha suresi,Kur’an tertibinde ilk sure olarak yer almaktadır.Kuşkusuz bunun bazı sebebleri vardır.Bu sebebler arasında fatihanın,bütün olarak indirilen ilk sure olduğunu olduğu yolundaki rivayetlerin ya da müminlerce kılınan her namazda okunmasının payı varsa da,Fatihayı önemli kılan esas neden onun içeriğidir.Surenin içeriği anlaşıldıktan sonra indiği her ortamda ona ihtiyaç hissedildiği anlaşılır.
Bu sure,mümin bir kimse için temel ilkeleri en açık ve kesin bir biçimde ortaya koymaktadır.İman eden kişi,fatiha ile birlikte,İslam öncesi ya da İslam dışı tüm dünya ile ilişkisini kesmekte,yepyeni bir dünyaya,yeni ilişkiler ağına girmektedir.
Fatiha kelimesi,bir konuyu,bir kitabı veya herhangi bir şeyi “açan şey” demektir.Ortada vahy olayı sözkonusu olduğuna göre,fatiha;vahye açılan kapıdır ve bir önsöz niteliği taşımaktadır.Kuranın vermeye çalıştığı mesaj,en özlü bir şekilde ortaya konmakta,Rabbın özellikleri,O’na karşı insanın konumu ve O’nun rızasını kazanmak isteyenin takip edeceği hayat tarzı,duanın özellikleri ve mahiyeti en özlü bir şekilde tesbit edilmektedir.Tanınması gereken ilahın kim olduğu ve tanıma eyleminin içeriği ve gerektirdikleri özet olarak mevcuttur.Ortaya konulması gereken tavrın bir ümmet anlayışına sahip olamsı gerektiği yine fatiha da mevcuttur.
Fatiha suresi,aynı zamanda bir duadır.Hidayet üzere olmak isteyenin duası.Bu dua önce olaya Allah’ı hakem tayin etmekle ve O’nun hakemliğinin ne olduğunu kavramakla başlar.Tevhidi olarak yapılması gereken duada,tevhidin kavranması şarttır.Sonra bu dua hiçbir zaman sadece teorik laflardan ibaret değildir.Gayretini ortaya koymayan kimsenin isteği dua olarak kabul edilmez.Bu dua,istemekle,bunun için gayret göstermekle birlikte hidayeti ve yardımı sadece Allah’tan bekleyen bir duadır.
Aynı zamanda bu dua;iki saf arasındaki bir mücadeledir.Tevhidi yeryüzüne yerleştirmek için küfre karşı verilen bir mücadeledir.
Kuran’ın özü olan Fatiha suresine pek çok isim verilmiştir:Fatihatül kitab,Ümmül Kuran(Kuranın anası),el kenz(hazine),es-seb’ul mesani(tekrarlan yedi) vs.
Sureyi iyice incelediğimizde üç bölüme ayırabilir:
1-Tevhid inancının işlendiği ve tek rab olan Allahın tanıtıldığı ilk üç ayet
2-Tevhid inancının ya da rabbı tekbir etmenin insan hayatındaki tezahürü
3-insanların yaşam tarzlarına göre ayırım.
-------------------devam edeceğiz inş.------------------
Alıntı ile Cevapla
Alt 17 Temmuz 2009, 11:37   Mesaj No:7
Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart RE: Fatiha Suresi Tefsiri

-RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH ‘IN ADIYLA
Besmele,tevhid inancında anahtar kelimelerden birisidir.Her hareketin ve davranışın Allah adına yapıldığının semboludur.Yaratan Rab adına okumanın,yaşantıyı O’nun direktifleri doğrultusunda düzenlemenin bir ifadesidir.Yani besmele,sadece ağızla söylenen bir iki laf değil,bir yaşam tarzının ifadesidir.
Biz hangi olaya bakarsak bakalım,iki türlü bir başlama-besmele-ile karşı karşıya gelmekteyiz:
1-Allah’ın adıyla
2-Şeytanın adıyla
Bir eyleme,amele Allah’ın adıyla başlamak ,O’nu olaylar üzerine hakem kabul etmedir.Hakeza,şeytanın ve tağutun adına başlama da onların hakem kılınmasıdır.
Hz.Peygamberin buyurduğu gibi;besmele her işin anahtarıdır.Besmeleyle başlanmayan heş iş ebterdir,sakattır.
Bizler yaptığımız amellerde gönül rahatlığı içinde Allahın rızasına uygun hareket ediyorsak o işe besleme ile başlarız.Allahın yasakladığı şeylerde beslememiz Allah adına değil şeytan adına olur.Bu hususun dikkat edilmesi gerekir.
Allah’ın rahman ve rahim olduğu besmele de ortaya konuluyor.Rahman ve rahim kelimesi”rahmet” kökünden türemiştir.Rahman,kullarına nimet veren,bu nimeti bollaştıran anlamında Allah’ın bir sıfatıdır.Bu nimet verme,varlığın hepsinin ihtiyacını karşılamayı ifade eder.Rahim ise bu nimet verme işinde devamlılığı ifade ediyor.Allah’ın rahman sıfatının bütün alame şamil olduğu,rahim sıfatının da sadece müminlere ait olduğu anlamı da verilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 17 Temmuz 2009, 20:37   Mesaj No:8
Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart RE: Fatiha Suresi Tefsiri

FATİHA-2-4
HAMD;ALEMLERİN RABBINA,RAHMAN,RAHİM VE DİN GÜNÜ SAHİBİ OLAN ALLAH’A MAHSUSTUR.

Kur’an’ın esas konusu insandır.Bu nedenle Fatiha suresi insanlara Allah’ı tanıtmakla başlıyor:
a-Allah alemlerin Rabbıdır:
Kurana baktığımızda Allah’ın alemlerin rabbı olmasından bahsedilmesi her zaman tekrarlanan bir düşüncedir.İlk inen ayetlerde Rab ismi odak kelime olarak göze çarpıyor:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku!.”Alak/1
“Rabbını da tekbir et.”Müddesir/3
“Rabbinin adını an; herşeyi bırakıp yalnız O'na yönel.”Müzzemmil/8
“Sen Rabbinin nîmeti sayesinde mecnûn değilsin.”Kalem/2
Rab kelimesi şu anlamlara gelmektedir:
1-Terbiye etmek,yetiştirmek,büyütmek.
2-Toplamak,yığmak,hazırlamak
3-Mes’uliyeti yüklenmek,ıslah etmek,gözetmek,kefil olmak.
4-Üstünlük,efendilik,başkanlık,sözünü geçirmek,istediğini yaptırmak.
5-Malik olmak,sahip olmak.
Arap toplumunda,toplumdaki otorite kaynakları rabb olarak isimlendiriliyordu.Oysa Kuran,insanların kafasındaki bu anlayışı değiştirmek,otorite kaynağı olarak Allah’ı yerleştirmek,Allah’tan başka hiçbir varlığın gerçek rabb olmadığı inancını hakim kılmak istemektedir.
Kur’an,rabb konusundaki bu geleneksel anlayışı değiştirmekle kalmıyor,Allahın yanında başka rablere yer vermenin insanı nasıl şirke götüreceğini ayrıntılı biçimde açıklıyor:
“Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek Tanrı'dan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir.”Tevbe/31
Tevhid inancının rabbı Kuran’da şöyle tanımlanıyor:
“Bu Beyt (Kâbe)nin Rabbine kulluk etsinler. Ki kendilerini açlıktan doyurdu ve onları korkudan emin kıldı.”Kureyş/3-4
“Doğrusu muhtaç olmaktan kurtaran da O'dur, sermaye sahibi kılan da.Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur.”Necm/48-49
“O, doğunun ve batının Rabbidir; O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse O'nu vekil tut.”Müzzemmil/9
“De ki: Rabbim, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi.”En’am/161
Ayetlerde bize verilmek istenen mesaj şudur:
Allah,bütün alemlerin,varlıkların Rabbı,yetiştiricisi,büyütücüsü,eğiticisi,öğreticis idir.Onlar üzerinde tek yetki sahibi O’dur.
b-Rahman Rahimdir.
Bu Rabb,rahman ve rahim sıfatına sahiptir.O’nun insanlara karşı zaaf yahut hırsla karşılık vermesi düşünülemez.Hem merhameti,hem gücü ve hem de merhametinden dolayı insanları nimetlendirmesiyle,insana karşı bu merhamet öyle bir merhamettir ki;onların yetiştirilmesi sonucunu doğurur.Kullar bu merhametin eserinden faydalanarak yeryüzünde dolaşır ve bu merhametin bir eseri olarak birbirlerine şefkatli davranırlar.Allah’ın rahmet sıfatının bu etkilerini insan hayatında devamlı görmek mümkündür.
Bir hadiste şöyle buyruluyor:Allah,rahmetini yüz parçaya ayırdı.Doksan dokuzunu kendi katında tutup bir tanesini de yeryüzüne indirdi.Atın,yavrusunu emzirirken,ona zarar vermemesi için ayağının kaldırması işte bu merhametindedir.”
“Ayetlerimize inananlar sana gelince: «Size selam olsun» de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder.”En’am/54
Rahman ve rahim kelimeleri birbirlerini tanımlayan iki kavramdır.Bu iki kavram bir çok yerde aynı yerde geçer:
“İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.Bakara/163”
Rahman ve rahim kavramının türediği rahmet,vahyin tamamını kapsamaktadır.Kur’an,insanlara bir rahmettir.
“Sana Kitap'ı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.”Nahl/64
c-Din gününün sahibidir:
“Ve dediler ki: Vay bize, bu; din günüdür. Onlara: «İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür» denir”.Saffat/20-21
“Evet, din gününün ne olduğunu nereden bileceksin?. O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün buyruk, yalnız Allah'ındır”.İnfitar/18-19
“O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.”Yasin/54
O gün kimsenin kimseye faydası dokunmaz,ne oğlun babaya,ne de babanın oğula...herkes yalnızdır.Yalnız olarak doğdukları gibi hesaplarını da yalnız olarak verirler.Hesap Allah’ın,sorgulama Allah’ındır.Ve Allah’ın adaletini hiçbir şey değiştirmez.
O gün nihai karşılıkların verildiği gündür.O gün gerekli muhlet ve fırsatın sona erdiği bir zamandır.
“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”Zilzal/7-8

HAMD:
Alemlerin Rabbı adıyla okuyan,rahman ve rahim olan Allah’a karşı kulun takınacağı tavrın adı;”hamd”dır.
“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a mahsustur. Öyle iken, inkar edenler Rablerine başkalarını eşit tutuyorlar.”En’am/2
Onların oradaki duası: «Allah’ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!» (sözleridir). “Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise «selâm» dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.”Yunus/10
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O her şeye kadirdir.”Tegabun/1
“Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!. Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et!”Hicr/98-99. ve başka ayetler çoktur.
Fatihanın anlattığı “hamd”,ilahla,rable,yardım dileme ve ibadetle yakın bir ilişkisi vardır.Bunlarla ilişki sonunda sahip olduğu tanım,kulluğu ifade etmekte ve bu hamdin Allah’tan başkasına yöneltilmesi sonucunda şirkin ortaya çıkacağı tesbit edilmektedir.Yukarıdaki ayetlerde de gördüğümüz gibi hamdın yalnız Allah’a has kılınması zorunluluğu vardır.
Bugün insanların Allah’ı hamdetmekten anladıkları şey;O’nu sadece kelimelerle övmek-elhamdulillah demek-yüceltmek ve elde ettikleri nimetlere karşılık olarak O’nun adını anmaktır.Böyle bir hamd eğer hayatla bir alakası yoksa veya Allah’ın emirlerini yerine getirmeye yöneltmiyorsa ;kul gerçekten hamd etmemiş olur.
Öneminden dolayı besmeleden sonra hamd gelir,ve bir çok sure bununla başlamıştır
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Temmuz 2009, 11:25   Mesaj No:9
Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart RE: Fatiha Suresi Tefsiri

FATİHA-5
YALNIZ SANA İBADET EDER,YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ

Arapça bir kelime olarak ibadet;”abd”kökünden türemiş olup şı anlamlara gelir:
1-Tapma-bağlılık
2-Boyun eğme ve itaat etme
3-Hükmü altına girme ve kulluk etme
“Ey Âdem oğulları! Size şeytana ibadet etmeyin, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır» demedim mi?”Yasin/60
“Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir.”Tevbe/31
“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”Zariyat/56
Kur’an’ın kullandığı bir çok kavrama daha sonraları değişik kültürlerin etkisi veya hevalar neticesinde başka anlamlar yüklendiği gibi ibadet kavramı da böyle bir anlam değişikliğine uğramıştır.İbadet denilince hemen akla namaz,oruç gibi Müslümanların yapması gereken bazı şeyler akla gelmektedir.İbadet kelimesi,bunları kapsamakla birlikte daha geniş bir anlama sahiptir.İbadet;kişinin tüm hayatını kapsayan ,oturması kalkması,yemesi ,içmesi,düşünmesi vs. her şeyini içine alan bir tavrı ifade eder.İnsan ve toplum Allah’a kulluğu kabullendi mi,artık O’nun hükmünden başka bir hüküm tanımayacak,O’nun buyruklarına uyacak,yasakladığı şeylerden kaçınacak ve gerçekten O’na kulluğunu göstermek için şükür edecek,hamd edecektir.
“Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.”Nahl/114
“De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlâh'ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.”Kehf/110
“De ki: «Bana, dini sadece kendisine halis kılarak Allah'a ibadet etmem emredildi.»Zümer/11
“iyyake na’budu ve iyyake nestein”ifadesi hamdin bir gereğidir.Bu evrensel bir değişimi gerektirmektedir.Bunların sahip olduğu fonksiyon bir değişim için gerekli olan gayreti sarfetmeyi zorunlu kılmaktadır.
Birbirlerine karşı merhametle hareket eden insanlar,sünnete uygun hayatı elbirlik ile yapmalı ve kader birliği yapmalıdır.Bunu yapmayan hiçbir insanın hayatında “gereği gibi hamdetmek”olayından bahsedilemez.
Fatiha suresine baktığımızda;hamdın fertten cemiyete doğru bir tedrici metod izlediğini görmekteyiz.Hamd önce ferdi olarak zikredilirken daha sonra çoğul ifadesi kullanılıyor:”Biz yalnız sana ibadet eder,ve yalnız senden yardım dileriz”Ayette çoğul ifadesi kullanılması ümmet mantığını,anlayışını ortaya koyuyor.Bu ümmet,canlı ve organik bir yapıya sahiptir.Tek başına da olsa ümmettir,çok olsa da ümmettir.Hz.İbrahim’in durumunu düşündüğümüzde onun tek başına ümmet olduğunu görüyoruz.Allah’a topluca yönelme yani ümmet olma hamdin bir gereğidir:
“ Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın: Düşmandınız, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar.”Ali imran/103
“Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin».Bakara/128
“Böylece sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık. Peygamber de size şahid ve örnektir. Senin yöneldiğin yönü, Peygambere uyanları, cayacaklardan ayırdetmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah'ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder.”Bakara/143
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”Ali imran/104
“Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar olmakla beraber, çoğu yoldan çıkmıştır.”Ali imran/110
Bu ayetler Müslümanlara, olması gereken ümmet anlayışını ortaya koyuyor.Ümmet,yalnız Allah’a ibadet edeği gibi yine yalnız O’ndan yardım dileyecektir.
Müslüman yalnız Allah’tan yardım diler.Çünkü hamde layık olan Allah’tır.Yardım dileme,ilah tanıma demektir.Yardım dile soyut bir hareket değil ve istek değildir.Bu yardım dileme gerçekten ancak hamd ve ibadetle gerçekleştirelebilir.
“Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.”Bakara/45

“Ey İnananlar! Sabır ve namazla yardım dileyin. Allah, muhakkak ki sabredenlerle beraberdir.”Bakara/153
Salat’a ve sabra sarılmadan Allah’tan yardım istemek,gerçek anlamda yardım istemek değildir.Allah’a hamd ve ibadet etmeden de yardım dilemeden bahsedilemez.Metodun bir gereği olarak,hamd aynı zamanda ümmet arasında merhamete dayalı bir yardımlaşmayı da zorunlu kılmaktadır:

“İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.”Maide/2
Alıntı ile Cevapla
Alt 20 Temmuz 2009, 14:03   Mesaj No:10
Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Standart RE: Fatiha Suresi Tefsiri

BAKARA/6-7
BİZİ SIRATI MUSTAKİME HİDAYET ET,KENDİLERİNE NİMET VERDİKLERİNİN YOLUNA,GAZABA UĞRAYANLARIN VE DALALETTE-SAPIKLIKTA BULUNANLARIN YOLUNA DEĞİL.

Kişinin Allah’tan isteyeceği en güzel şey,hidayettir,sıratı mustakimdir.Sırat-ı mustakimi tarif edecek olursak;insanların her hangi bir katkısından uzak,insan hayatının bütün alanlarını kuşatan ve yönlendiren,şekil veren bir hayat nizamı veya Allah’tan gelen bir ilimdir.İnsanlara düşen bu sırat-ı mustakim-dosdoğru yol-üzere gitmeleridir.Sırat-ı mustakim öyle bir yoldur ki sapmaların,zikzakların olmadığı bir yoldur.Son yıllarda kullanılan bir kavram olan yol haritası deyimi var ya işte bu yol haritasını insan vahyden ve onun pratiğinden aldığı zaman ancak sırat-ı mustakim de olabilir.Allah,ayetlerinde bizden dosdoğru olmamızı emrederken,bizler de fatiha suresinde veya dualarımda Allah’tan sırat-ı mustakimi istiyoruz.Sırat-ı mustakim üzere olan kullar,ölünceye kadar o yol üzerinde kalacak anlamında değildir.İnsanlar gaflet içinde doğru yoldan ayrılabirler ama hatalarınını anladıklarında da tevbe edip tekrar o yola girebilirler.Gerçekten de Sıratı mustakim üzere kalabilmek zordur.Hud suresindeki “Emrolduğun gibi dosdoğru ol”ayeti nazil olduğunda Allah Rasulu “Hud suresi beni ihtiyarlattı”buyurmuştur.
Hidayet kavramının anlamına gelince;Allah’ındilediği kimselere kendi yolunu göstererek,onların hayatlarının Allah adına düzenlemesini sağlamasıdır.
“Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.”Bakara/37
Kur’anın her zaman hidayetten bahsetmesiyle ortaya çıkan iki grup veya iki hayat görüşü fatiha suresinde de mevcuttur.Bunlardan birisi Sırat-ı mustakim,diğeri ise dalalet yolu.Birisi nimet verilenlerin yolu,diğeri Allah’ın azabına uğrayanların yolu.Nimet verilenler hem İslama sahip olmuşlar,hem de cennete erişmiş olanlardır.Gazaba uğrayanların yolu ise sapıklık içinde olup cehenneme girecek olanların sıratıdır.
Kur’andaki kıssalara baktığımızda,hepsinde de hidayette olanların durumu ile gazapta ve sapıklıkta olanların durumu ortaya konmaktadır.Bu bir sünnetullahtır.Kendilerine nimet verilenler Allah’a karşı daima zikir,tesbih,şükür,hamd (bunlardan kasıt bugünkü anlaşılan dejenere olmuş kavramlar değil)ile meşguldur.Gazaba uğrayanlar ise nimetlere karşı-bu Kur’an da olabilir,insanlara verilen başka nimetler de olabilir –nankör ve küfür üzere olan kimselerdir.Zaten Allah insanlara iki yol göstermiştir:1-Şükür 2-Küfür.Bu ikisi birbirine zıtlık teşkil eden iki kavram olup,insan bu ikisinden birisini seçmekle muhayyer bırakılmıştır.Allah Teala insanoğlunun seçtiği yolun sonucunda da iki farkı akıbet sunmuştur:Cennet ve Cehennem.
Fatiha suresi Ku’an’ın özünü oluşturmaktadır.Bu sure aynı zamanda insanın Rabbından isteyeceği en güzel duadır,yakarıştır.Mümin,Fatiha da ”Ey Rabbım bizi sıratı mustakime ilet”diye ifade ederken bu, müminin doğru yolda olmayıpta hidayet istemesi anlamında değil,bilakis “Bizi sırat-ı mustakim üzere ayaklarımızı sabit kıl,sapmayalım,hidayet üzere devam edelim”anlamındadır.
Fatiha suresi üzerinde devamlı tefekkür etmeli ve fatihayı hayatımızın bir parçası durumuna getirmeliyiz.Allah Rasulu”Fatihasız namaz olmaz” derken kulun günlük yaptığı namazlarında ve yaşamında fatihanın önemini vurgulamıştır.
Allah,bizlere Fatiha’yı en güzel şekilde anlamayı ve yaşamayı kolaylaştırsın
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Fatiha Suresi-GİRİŞ/Medineweb FECR Tefsir Çalışmaları 53 27 Ocak 2020 17:22
Fatiha Suresi Arapçası ve Meali vertyucek Hafta'nın Konusu 3 19 Kasım 2017 20:43
6 Farklı İmam dan Fatiha Suresi. Esma_Nur Videolar/Slaytlar 2 12 Eylül 2017 22:46
Fatiha Suresi Huzurİslam Hadis-i Şerif 0 24 Kasım 2008 01:08
Fizilalil Kuran Fatiha Suresi Tefsiri MERVE DEMİR Fizilalil Kur'ân 0 16 Eylül 2008 00:00

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.