|
Konu Kimliği: Konu Sahibi akgün,Açılış Tarihi: 08 Nisan 2008 (17:01), Konuya Son Cevap : 08 Nisan 2008 (22:17). Konuya 12 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
08 Nisan 2008, 22:15 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: ınşirah suresi tefsiri d-Ayetler zorluğu kolaylaştırma çabalarının içten ve sürekli olması gerektiğini vurguluyor. Zorlukların kolaylaştırılması mücadelesi durmadan sürdürülmelidir. Ayet, bu mücadele sürecinin sürekliliğinin sağlanması ve hiç bir boşluk bırakıl maması konusunda uyarıda bulunmaktadır. Zorluklarla mücadele ederken, zorluklar karşısında kolayca çözüm üretip başarı hedefine ulaşma yolunda yürürken, asla moralsizlik, tembellik ve de teknik eksikliği gibi boşluklar bırakılmamalıdır. Aksi takdirde zorlukların aşılması kolaylıkların sağlanma sı ve hedefe ulaşılması imkansız hale gelebilir. Buna göre, zorlukların kolaylığa dönüşmesinin temel sırrı, son ayetle nokta koyulduğu gibi Rabbe yönelerek; boş kalmamacasına ve hiç bir boşluk bırakmamacasına zorluklarla kıyasıya mücadele etmek, düşen kalkan ama tekrar tekrar kalkıp yürüyen karınca gibi sürekli denemektir. Samimi ve israrlı yöneliş sonrası dayanabilmiş ve yerini zafer anlamında kolaylığa bırakmamış hiç bir zorluk yoktur!.. Çabanın ihlaslılığı ve sürekliliği, zor dağları bile yerinden oynatabilecek güçtedir. Damladaki sabırlı süreklilik, mermeri bile deler. Yürekten kopan israrlı bir kaç söz yeri inletir gökleri hareket geçirir. Devamlılık, az olan ibadetin ve hayrın makbûliyetini de arttırır. Süreklilik alışkanlık kazandırır bu da tutum ve davranışlarda otomatikleşmeyle sonuçlanır. e-Zorluklarla baş etmenin farklı açıları: Zorluklarla baş etmenin sırlı bir anahtarı zorluklara karşı aşk duymaktır. Aşk duyulacak kalbin sahibinden gelen ve O'na yaklaştıracak olan ve sile ve basamaklar olarak görmektir. Çünkü O verdiği için, gülü gibi dikeni de hoştur. Nimetler ve lütuflar kadar, menfî ibadet yönüyle de O'na giden vesileler araştırmak ilahî emirdir (5/35, 17/57). Zorluklar insanın ruhunu, kalbini, duygu ve düşüncelerini Allah'a yöneltir. Bu, esas güç ve bereket kaynağıyla buluşma anl----- gelir ki, O'nun adına hareket eden insanın, üstesinden gelemeyeceği hiç bir zorluk yoktur yeryüzünde. Hem ihlasla hem de azimle mücadele eden, zorluk nüvesi içindeki çok boyutlu semereye mutlaka ulaşır. İnsanın iradesi etkili olsun olmasın, başa gelen bütün zorlukları ve bütün sıkıntıları giderecek olan, her şeye hükmeden Allah'dır. Bu bakışla zorluklara yönelmek, Allah'a götüren vesileler araştırmak anl----- da gelebilir (5/35, 17/57). İnsana düşen, her zorluğu aşarak bir kolaylığı elde etmesi, sonra çıkan ikinci zorluğu aşıp ikinci kolaylığı elde etmesi, üçüncüde, dördüncüde aynı şekilde düşünüp davranmasıdır…Ölmeyecek kadar gerekli olan rızkın, Allah'ın teminatı altında olması gibi, zorlukların tükendiği yerde kolaylık, yani başarı mutlaka elde edilecektir. Bu Allah'ın garantisi altındadır. Hakkın olduğu yerde yanlışın barınamaması gibi, kolaya, huzura, başarıya ulaşma yolun- da verilen mücadele sonucu zorluk kesinlikle ortadan kalkacaktır. Bu da kolaylığın önünün açılması demektir. Özellikle insanın gereken çabayı gösterdikten sonra, çaresizlik içinde tevekkül ve duaya sarılması, ayet ve hadislerde örnekleri görüldüğü gibi açılmaz çok kapıların açılmasına, zorlukların kolaylıkla çözülmesine sebebiyet vermektedir. İnsanların en büyük yanılgısı, sadece zorluklara konsantre olmaları, zorlukları saymaları, onları hayallerinde yığarak aşılmaz bir dağ engeli ve duvar olarak bilinçlerini hayal kırıklığına uğratmalarıdır. Bu da zorluk aşmayı bir kolaylık ve başarı olarak değerlendirememe gibi olumsuz bir sonuç verir. Bir işi başaramamak, en azından onun o yolla başarılamayacağını öğrenmek demektir. Dene-yanıl-öğren yöntemi uzun ve zor bir yol da olsa sonuçta zor aşılır ve başarıya ulaştırabilir. Edison"un bir ampul için bin ampul patlatması, şimdi ye kadar belki bin kez an latılmıştır. Bu hatırlatma da bin birinci olsun!..Kur'an'la ve Bilimlerle belirlenmiş gerçekleri deneyerek öğrenme söz konusu olmadığına göre, bütün malzeme önümüzde demektir!.. İnsanlar için en büyük handikap da zorluğa gelememeleri, başarıyı kolay yoldan elde etmek istemeleridir. Bu, mizaçtan gelen bir yapı olabileceği gibi, kişilik bozukluğunun bir tezahürü, ya da nefse düşkünlüğün bir ifadesidir. Para her zorluğu aşan en kolay yol olarak görülebilir. Zengin olmayan insanı da helal olmayan yollarla servet sahibi olmaya itebilir. "Zorluk acı verir, kolaylık da haz verir!". Bu zahiren görüleni ve söylenenidir. Oysa zorluk acı değildir, o sadece tadı saklar. Ama onu sadece tadı arayana sunar. Aslında zorluğu tatmayanlar, içindeki lezzeti de fark edemezler. Her zor hizmetin avans hizmet ücreti mutlaka içinde bulunur. Bu anlamda da her zorluk içinde, kolaylaştırıcı unsurlar mutlaka var demektir. Cevizin dış yüzüne bakanlar, bir kat alta inemeyenler onu da kıramayanlar, öze ulaşamazlar; özdeki tada varamazlar. Mesela can sıkıntısı aslında önemli bir zorluktur. Ardında pek çok zorlukları barındırır ve insanı hem dünyada hem de ahirette zora sokacak pek çok günah ve olumsuz davranışlar içine atabilir. Fakat inanç ve ilimle yaklaşılırsa, Allah'ın "Kâbıd" (kalpleri sıkan) isminin bir tecellisi olduğu düşünülür ve sıkıntı, Allah'ın "Bâsıt" (Gönle ferahlık ve inşirah veren) ismini misafir edecek bir tebessüme dönüşür. Gelen ayetin tavsiyesine uyulur, sıkıntı yapan boşluk, bir meşgale ve dost sohbeti veya hayırlara vesile olacak hizmetlerle doldurulur ve sıkıntı, bin veren gibi, gönül bahçesini neşe çiçekleriyle doldurur. Bunun gibi hüzün ve sıkıntılarına her biri aslında birer cennet-tûbâ ağacının çekirdekleri gibidir. İşte dünyada hem inanç ve ibadet zorluklarına, hem dünyadan kaynaklanan bela ve musibetlere, hastalık ve ölümlere, hem haramlara direnme zorluklarına, hem de insanların iyiliği için hizmet yollarında zorluklara katlanmalara karşı Allah'ın cennetlik kullarına verdiği müjde: "Dünyadaki amellerinize karşı yeyin için!" (52/19,69/24,77/43). "Siz ve eşiniz değerli bir misafir gibi cennete girin. Orda altın tepsi ve bardaklar dolaşır. Canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey ve bol meyveler vardır. Orada ebedi kalacaksınız. Yaptıklarınıza karşı size miras verilen cennet budur!" (43/70-73). Cennet, sürekli yenilenen ve her anı orijinal olan bir yerdir. Oranın her neşesi yepyeni bir neşe doğurur, ama oranın neşesini buranın hayra vesile olan sıkıntıları doğurur. Öte yandan sırf kolay olanda, rahatta ve istirahatta daima bir sıkıntı ve huzursuzluk saklıdır. Mirasın kıymetinin bilinmemesi bundandır. Bir mirasyedinin, akşama kadar çalışan ter dökerek para kazanan insanın, emeğiyle yediğinden aldığı hazzı alması düşünü lemez. Bazen "Hiçbir şeyden tad alamıyorum!" dediğimiz olur. Aslında bu Ruhun derinlerden seslenmesi, kendine özgü gıda istemesi, hareket ve aksiyon beklentisi mesajıdır. Mecnun cinnet tadına zor yollarda ermişti, sonra da Leyla vuslatı zorluk tadını kesmiş, bu yüz den ondan geçmişti…Başarı lezzet verse de o yolda hizmet, o lezzeti unutturmalıdır… Allah'a gönlünü açan insanın, bir zorluğa karşı iki kolaylık gücü var demektir: Birisi kendi gücü diğeri Allah'ın lütfuyle katacağı fadlî güç!. Yardımcısı Allah olduğundan zorluk-kolaylık Salih dairesi oluşur. Allah’tan kopan insanda ise bu "Salih" olma vasfını kaybe der ve "Fasit" bir daire oluşur ve insan o zorluklar içinde sıkışıp daralır, zorluk-zorluk üstüne ruhsal bunalımlar yaşar ve hayat meşakkat leri çeker durur!.. Çocukluğumuzda büyüklerimizin öğrettiği çok hoş bir dua vardı, yatarken mutlaka okurduk: "Rabbi yessir velâ tüassir Rabbi temim bil-hayr!". "Rabbim! kolaylaştır, zorlaştırma! Hep hayırla sonuçlandır!"…Meğer ne müthiş bir motivasyon cümlesiymiş!.. Bir de anlamını bilerek şuurla söyleyebilseydik!..Siz çocuklarınıza bu çaplı anlamlarıyla bu duayı öğretin beraberce söyleyin, aranızdaki diyalog ve ilişki de kolaylıklar içinde oluşsun!... Ruhumuzu, bütün üniteleriyle benliğimizi Rabbimize yönelttiğimizi, O'na açtığımızı düşünelim. Rahmetiyle içimize, Hz.Adem'e yaptığı gibi ilim, güç ve huzur doldurduğunu ve yeryüzünde iyiliği yaymakla görevlendirerek başımızı Nurdan bir Hizmet tâcını koyduğunu, böylece şânımızı yükselttiğini hayal edelim. Acaba böyle bir durumda hangi zorluk, ellerimize kelepçe, ayağımıza pranga vurabilir? Hangi etten veya demirden kuş, meleklerden ödünç aldığımız kanatlarımızla yarışabilir?.. Hangi konuda olursa olsun, kişilere göre farklılık arz edebilecek, zorluk dereceleri farklı olan problemleri, kolay aşabileceğimiz gerekli bilgi, beceri ve deneyimle donanımlı olmamız zorunludur.Yetersiz kaldığımız noktada ise, mutlaka fikir, güç, malzeme vb. dış yardım almamız gerekebilir. Bilgisizce ve uzmanına sormadan, her işe atlamak, kolay çözülecek bir problemi içinden çıkılmaz bir hale sokabilir. Sistematik olma, yöntem geliştirme, teknolojinin sunduğu Allah nimetlerinden yararlanma dışlayabileceğimiz şeyler değildir. Böyle davranmak, aslında Allah'ın ayette belirttiği ifadeyi umursamamak, kolaylık sağlayan nimetlerine sırt çevirmek anl----- gelebilir. Zorluk tanklarına karşı ağızdan dolma tüfekle çıkılmaz!..Bu, Don Kişot'un durumuna düşmek olur!.. Hatta, bu ayetten yola çıkarak, her alandaki farklı zorluklar için, yeni kolaylık yollarının araştırılmasına bir teşvik de sezilebilir. Uzay ve Gen haritası çalışmaları, bilgisayar, sağlık, eğitim gibi konulardaki gelişmeler, psikolojide psikodrama terapi uygulamaları, ileti şim yöntemleri, NLP gibi çalışmalar hep insanla ilgili zorlukların kolaylaştırılmasına yönelik kolaylık çalışmaları olarak değerlendirilebilir. Bizi ve çevremizi aşan ulusal ve evrensel boyuttaki zorluklara karşı, zorluklarla mücadele etmesini çok iyi bilen samimi topluluklarla birlikte olmak, kolaylık adına üzerimize düşen başka bir görev olmaktadır. "Bu zorluk beni aşıyor!", "Tek başına ne yapabilirim ki!", özellikle olumsuz beyin programlayıcıların, liste başı sloganlarından olan :"Bu milleti sen mi kurtaracaksın?" gibi deyimler bizim ve evlatlarımızın zihninde asla yer etmemelidir. Himmetimiz milletimiz olduktan sonra, damlayken derya, ağaçken orman, gedayken sultan olur; hem dağlar gibi zorlukları kolayca aşarız hem de niyetimizle cemaat güç ve bereketine ulaşırız. |
08 Nisan 2008, 22:17 | Mesaj No:12 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: ınşirah suresi tefsiri Bu ayet başlı başına bir terapi cümlesi olarak görülebilir. Öyle psikolojik hastalar olabilmektedir ki, hayatının zorluklar tarafından tamamen çevrildiğini düşünmekte ve çaresizlik içinde hiç bir çıkış yolunun kalmadığı inancına saplanmaktadır. Bu çok riskli bir psikolojik yaklaşım şeklidir. Bunun bir adım ötesi zorluklardan kurtulma adına hayatına son verme zorunluluğunu duymak ve bilinçsizce intihara yönelebilmektir. Ayet zorluklar karşısında sıkışıp kalmış bu gibi insanların ruhlarına, adeta nefes alacak bir menfez açmakta, "Kimsesiz ve çaresiz değilsin, kesinlikle bir çıkış yolu var, her güçlüğün içinde bir kolaylık var, vazgeçme, zorluğu huzura çevirmeye çalış!" mesajını vermektedir. O kadar ki, şayet İnsan ümidini yitirmese, o insan o kolaylığı bulamasa bile, kolaylık gelip onu mutlaka bulacaktır. Ayet bu konuda teminat vermekte, Allah kefil olmaktadır. Ruhsal rahatsızlığın ürünleri olan iç sıkıntısı, korku, kaygı ve üzüntüler, stres ve depresyona yol açan olumsuz her türlü duygu ve düşünceler, huzur isteyen Ruhumuz için hep birer zorluktur. Psikiyatriste başvurmak, ilaç tedavisi ve terapi görmek bu zorlukları aşmanın vazgeçilmez kolaylıkların dan biridir ve mutlaka bu yola başvurulmalıdır. Bu konuda Allah tarafından Şifa kaynağı olarak adlandırılan Kur'an'a başvurmak da şüphesiz vazgeçilemez bir ihtiyaçdır. İnsan sadece bu ayete bakıp, dikenler içinde gül, kömürde elmas, denizlerde inci arar gibi kolaylığı avlamaya az çaba gösterse, zorluklar içinde kolaylığın ve huzurun hiç de uzağında olmadığını anlayacaktır. Duanın hem kavlî hem de fiilî, iki boyutlu olması gerektiği gibi, Psikolojik darlıklarımıza da iki reçete ile yaklaşmakta yarar vardır. Şöyle olabilir. Sıkıntım!..Kaygım!..Üzüntüm!..Korkum!..Siz varsınız, Ama ben bu işte yokum!..Biliyorum ki siz, Huysuz birer zorluksunuz! Ru humu durmadan Zora sokuyorsunuz!..Zorla da güzellik olmaz ki!..İkide bir böyle, Başıma dikiliyorsunuz!..Bakın!..Şu elimdeki Psikiyatrist reçetesi, Sağ elimdeki, Rabbime gönül dilekçesi!..Çekilin bir güneş görsün, Artık ruhumun şu dar penceresi!.. Tepkiniz sesli gülme şeklinde olduysa, yüzde yetmiş beş başarı, tebessüm ettiyseniz yüzde elli, ilginç bulduysanız yüzde yirmi beş başarı sayılabilir. Hiç tepki vermediyseniz, siz başka alternatif deneyiniz, biz de yüreğimizi tekrar gözden geçirelim!..Canınız sıkıldı ğında, üzüldüğünüzde, endişeye kapıldığınızda, ya da korktuğunuzda hatta öfkelendiğinizde bu inşirah (gönle huzur vermek) süresini yürekten okumanızı tavsiye edebiliriz. Kolaylığın, diğer ifadesiyle psikolojik yatkınlığın temel yolu, nefis arzuları, günahlar, olumsuz duygu ve düşünceler gibi, olumsuz ağırlıklardan kurtulmak ve ruha bütünlük içinde yönelip huzur bulacağı besin kaynaklarına ulaşmaktır. İnsan, inanç, bilgi ve hizmet eylemleriyle ciddi motive edilirse, bütün zorluklara karşı "Psikolojik bir yatkınlığa' sahip olur. Ve her zorluğu kolayla kolay hale getirip her müşkülün üstesinden gelebilir. İnsanın psikolojik yatkınlığa ulaşmasının kolay iki yolu var: Biri Aşkla Rabbe yönelmek diğeri şevkle insanlık yararına hizmetler üretmek!.. Bu yatkınlığa ulaşma yolunda, gelen ayet de son derece uygun düşen iki boyutlu yol ve eylem planı sunmaktadır: İçe ve dışa ciddi yöneliş.. Biri Rabbe iştiyakla ve aşkla yöneliş, diğeri de dünya işlerinde, standartlar üstü ürün verecek şekilde hummalı bir çalışmayı Allah'a takdim ediyor havasında hizmet üretip durmaktır. Bu demektir ki, insan Allah’tan uzaklaştıkça, aslında kendisini zorluklar içine sürüklemekte, dünya işlerinde de başarısız olmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği "Tevhid'de suhûletin" olmasının ifade edilmesidir. Bir ilahı kabul etmeyen bir insan, pek çok ilahı kabul etmek zorunda kalır ve kolay yolu zorlaştırır. Verilen diğer bir örnek de şöyledir: Gemiye binen bir insan, sırtındaki yükleri gemiye bırakmamakla, aslında kendini zorluklar içinde bırakmaktadır. İnsan iç ve dış dünyasında yaşadıklarını Yaratıcısı ile paylaşmasıyla ancak Psikolojik kolaylığa, huzura ve dünya işlerinde başarılara kavuşabilir. Başına gelen olumlu olumsuz her olayı doğrudan kendine mâl eden ve sırtına yüklenen insan, kendisini zorluklar içine atmakta, psikolojik rahatsızlıklara ve başarısızlıklara yatkın hale getirmektedir. Psikolojik yatkınlığın önemli bir yöntemi insanın kendisini boy hedefi haline getirmesi olabilir. Çünkü esas zorluk kaynağı insanın ta kendisidir. İnsanın nefsidir. Çocukluktan, gençlikten gelen alışkanlıklarıdır. Esas mücadele alanı ve savaş cephesi kendi duygu ve düşünceleridir, bilinçaltıdır. Böyle olunca zorluklara karşı en önemli engel olanı, öncelikle kendini aşması gerekir. Şu sözler slogan haline getirilebilir: “Ba na rağmen!”, “Nefsime rağmen!”, “Alışkanlıklarıma rağmen!”…Sözgelimi “Rabbim günahlarıma rağmen senden asla vazgeçmeyece ğim, kapına gelip yüzümü sürmekten geri durmayacağım!”, “Zaaflarıma rağmen günah zorluklarının, yoksulluğuma veya tembelliğime rağmen ekonomik güçlüklerin üstesinden geleceğim!”. “Her başarısızlığı, başarım için bir ateşleme ve tetikleme yapacak hamle ruhumu kamçılamasını sağlayacağım!..” vb… Günlük her zorluğa aslında bu bakış açısıyla bakmak da mümkündür. Zorluğun üstüne gitmez, bir kenara çekilir ondan kaçar sak, aslında o zorluğun daha çok büyümesine ve yeni zorluklar doğurmasına sebep olmuş oluruz. Eğer üzerine gider mücadele eder sek, hem ondan kurtulmuş hem de yeni zorlukları karşımıza çıkarmasına izin vermemiş oluruz. Bu aynı zamanda tembelliğimizin ve vurdum duymazlığımızın de önüne geçmek ve kendimizi aktif hale getirmek demektir. Zorluk içindeki en büyük kolaylık da aslında aktif liktir, aksiyondur. Gelen ayet de bu konuya ışık tutmaktadır. Hakiki imanı elde eden insanda, dünyaya ve insana, eşya ve hadiselere ve karşılaşacağı her probleme karşı bakışında ve yaklaşımlarında olumlu bir psikolojik yatkınlık gelişir. Bu ayetler bize, israrla insanın "Psikolojik yatkınlığa" ulaşabileceği ve her zorluğu aşabileceği konusunu düşündürmektedir. |
08 Nisan 2008, 22:17 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: ınşirah suresi tefsiri 7,8-"Bir işi bitirip boş kalınca, hemen kalk çalış ve yorul", "Ve sadece Rabbine yönel!" Ayet, insanın sürekli meşgul olmasını, iş bitirmesini ve hep daha zora doğru tırmanıp adeta her seferinde kendi derecesini ve rekorunu arttırması hedefini gösteriyor. Bu, insan için bir canlılık coşku ve şevk anl----- geldiği gibi başarı, dolayısıyla ürün anl----- da gelir. Böyle insanların sıkıl maya vakitleri olmaz ki depresyon onların semtine yaklaşabilsin!.. Boş kalmak ruhta boşluk oluşturur. Boşluklar birikince ruhta zorluklar oluşur. İç sıkıntısı, kaygı ve üzüntülerin ana kaynağı ruhta oluşan bu boşluklardır. Oluşmakta olan küçük boşluğu kapatmak kolay olabilir. Boşluklar büyürse kapatmak zorlaşır ve ruhu yutacak dev boyutlara ulaşır. Unutmamalıdır ki insan boş kalabilir fakat insanlığın azması ve insanlığın fesadı için çalışmaktan zevk alan çıkar uman insanlar, nefis arzuları, bilinçaltı ve olumsuz hayaller üretme merkezi gibi çalışan şeytan asla boş durmazlar. İnsanın boşluk anlarını arar durur ve bulduğu gibi de hücum ederler. İnsan nefsini meşgul etmezse, nefsi insanı meşgul etmeye başlar. Peygamberimizin: "Rabbim beni bir an bile nefsimle baş başa bırakma!" şeklindeki duası ne kadar manidardır!.. Bilinçaltı, Ruh denizimizin yüzeyi gibidir. Her zaman yakamozlar halinde göz kırpmaz, kimi zaman fırtınalar koparır, dev dalgalar halinde ruhumuzun sahillerini döver durur. Onu meşgul edecek bir konu veya iş bulamadığımız için serkeşlik yapmakta adeta intikam almaktadır. Olumlu zorluklarla onu meşgul etmekten başka seçeneğimiz ve ondan kurtuluşumuz yoktur.Ya onun baskılarına boyun eğip günahlara girmek gerekecektir veya oturup içimizi sıkıntı ve üzüntülerle kemirmesine katlanmak zorunda kalacağız. Ya da manevi lezzet üreten işlerimizle ve güzel aktivitelerle onu susturacağız. Boş duran ve boşluklar içinde yüzen fert ve toplumların, duran suyun yosunlaşması, işlemeyen demirin pas tutması gibi zamanla çürümesi kaçınılmazdır. Tarih bu anlamda, hamle ruhunu yitirmiş toplulukların akıbetlerine şahit bulunmaktadır. Aksiyon halinde bulunan insanlar daima kazanırlar. Bu açıyı Kur'an şöyle belirler: Boş oturanlarla, ayakta işleyip duranlar bir olmazlar! Allah işleyip duranları derece olarak üstün tutmaktadır (4/95; 41/95) Bu ayetle, Duha süresi, 4. ayet arasında latîf bir irtibat da seziliyor. Ve son derece orijinal bir mesajı bize fısıldıyor: "Her işin sonu başından daha hayırlıdır". Çünkü hayırlı amaç ve niyetle başlanan her iş, yüce bir hedefe kilitlenmişlik ve sistematiklik içinde, azim ve sebatla çalışarak, hayırlara vesile olacak şekilde, başarıyla sonuçlandırılmalıdır ki bir yenisine yönelme şevkini, isteğini ve becerisini insana kazandırmış olsun!.. Sonu belirleme ve onu açıklama, son derece etkili bir motivasyon oluşturur. Aynı şekilde bir hedef belirleme, o hedefe ulaştığını hayal ederek şevkle çalışma adına vazgeçilmez bir prensiptir. Ayetten, "Hiç bir zaman, salih bir eyleme, son eylem nazarıyla bakılmamalı!" gibi ikinci orijinal bir mesajın da ortaya çıktığını görüyoruz. Sanki ayet bize: "Başladığın bu işe, bunu bitirip, başka bir işe başlamak üzere başla!" şeklinde bir uyarıda bulunuyor. "Ve hedefler içinde, ömür boyu ulaşılamaz zirveye, sonsuz bir hedefe gözünü dikerek, ulaşılamaza ulaşmak için sürekli başla; bitir yeniden başla; hayatını böyle başla ve bitirlerle öylesine doldur ki, hayatın son bulduğunda, bir işe ya başlıyor ol ya da başlamak üzere bitiriyor ol!" diyerek düşünceleri derinleştiriyor... Bu bir salih eylem dairesi oluşturma demektir. Her son ve sonlandırma yeni bir başlangıç için kanca atma anlamını taşımalıdır. Kitap okurken, bir sayfayı bitirirken diğerine geçmeye hazırlanmak gibi...Eylemdeki manevi lezzet, insanı yeni bir eyleme hazır hale getirmekte, insanın psikolojik tavrına orijinal bir kıvam kazandırmaktadır. İşimizde veya insanlara yararlı bir çalışmada sırtımıza yüklenen kas ağrıları ve yorgunluklar, boş oturmakla ruhumuzda oluşan boşluklardan sızan sıkıntı ve üzüntü ile oluşan rahatsızlıkların ağırlığından fazla olmayacaktır.Tam tersine yorgunluk veren her hizmetten haz ve huzur hissedeceğimiz konusunda kuşku yoktur. Çünkü külfet ne kadar çok olursa nimet o oranda artar. Mağrem kadar mağnem ; zorluk nisbetince ödüle konma vardır. Son ayet ise bu eylemlere bir ruh katmakta, "Allah adına!" diyerek anlam ve değer kazandırmaktadır. Çünkü insan sürekli iş yapar semere verir de bir gün, niyet ve amaç gibi en önemli bu ana faktörün yokluğundan bıkkınlığa düşebilir, "Ben niye, kimin için çabalıyorum ki bu kadar!" deyip , emeklerinin boşa gideceği anlayışına kapılabilir. İşte insanın sa'yinin semeresini ahirette göreceği ve Allah’ın rızasını kazanacağı inancı, onun için gerçek anlamda motive edici, yüreklendirici ve tükenmek bilmeyen, uçurucu bir enerji kaynağı olmaktadır. Ve böyle insanlarda psikolojik rahatsızlıklar pek görülmediği gibi, bu tarz insanların yoğun olduğu toplumlarda gerçek huzur hakim olur. Ayet, sürenin başında işaret edilen ve bütün nefis-ruh hastalıklarına, kişilik ve davranış bozukluklarına ana dosya durumunda olan "Sadr" darlığından kurtulup inşiraha kavuşmak için pratik bir çözüm önermektedir: Sadece Rabbe yönelmek, zorluklarla mücadele etmek ve hayatımızda nefis hesabına bir boşluk bırakmamacasına, insanlığa yararlı olacak hayırlı hizmetlerde koşturmak!.. Son ayetler de bize insanın, "Psikolojik iç ve dış aksiyonu" nu düşündürmektedir. |
Konuyu Toplam 5 Kişi okuyor. (0 Üye ve 5 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Fizilalil Kuran İnşirah Suresi Tefsiri-Medineweb | MERVE DEMİR | Fizilalil Kur'ân | 3 | 06Haziran 2018 23:21 |
İnşirah Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri | MERVE DEMİR | Sürelerin Nuzul Sebepleri | 0 | 19 Mart 2009 10:41 |
Cum'a suresi tefsiri... | TÜRKcan | Tefsir Çalışmaları | 4 | 16 Ağustos 2008 03:47 |
Felak Suresi Tefsiri 20 | Emekdar Üye | Tefsir Çalışmaları | 1 | 09 Nisan 2008 13:08 |
Nas Suresi Tefsiri | Emekdar Üye | Tefsir Çalışmaları | 1 | 05 Nisan 2008 12:53 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|