Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KUR'ÂN-I KERİM.::. > Kurân-ı Kerîm > Tefsir Çalışmaları

Konu Kimliği: Konu Sahibi İslaminesil,Açılış Tarihi:  13 Temmuz 2014 (00:43), Konuya Son Cevap : 01 Kasım 2018 (11:43). Konuya 3 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı2Kez Beğenildi
  • 1 Beğenilen İslaminesil
  • 1 Beğenilen İslaminesil
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 13 Temmuz 2014, 00:43   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
İslaminesil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:İslaminesil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 40187
Üyelik T.: 20 Mart 2014
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Wan
Yaş:42
Mesaj: 2.708
Konular: 316
Beğenildi:1428
Beğendi:590
Takdirleri:598
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kuranda İki Bahçe Sahibinin Öyküsü ve alınması gereken dersler

Kuranda İki Bahçe Sahibinin Öyküsü ve alınması gereken dersler

UZUN AMA DERSLER CIKARILACAK BİR KISSA....

aLINTI


Kuranda İki Bahçe Sahibinin Öyküsü ve alınması gereken dersler


"Onlara iki adamı örnek ver.Birine iki bahçe verip etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında ekinler bitirmiştik. Her iki bahçe de ürünlerini vermiş ve hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık. Onun meyveleri de vardı.
Arkadaşıyla konuşurken: "Benim malım da, adamlarım da seninkinden çoktur" dedi. Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken: "Bu bahçenin batacağını sanmam, kiyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer rabbime döndürülürsem, and olsun ki orada bundan aha iyisini bulurum" dedi.
Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratanı, sonunda sana insan şekli vereni mi inkar ediyorsun? İşte o, benim rabbim olan Allahtır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, Her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da, Maşaallah! Güç ve kuvvet ancak Allahtandır, demen gerekmez miydi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir,Yanut suyu çekilir ve bir daha da onu bulamazsın" dedi.
Nitekim ürünleri yok edildi. Bahçenin altüst olmuş çardakları karşısında sarfettiği emeğe içi yanarak ellerini oğuşturup "Keşke rabbime kimseyi ortak koşmasaydım" dedi. Ona Allahtan başka yardım edebilecek adamları da olmadı. Kendi kendini de kurtaramadı, işte burada kudret ve hakimiyet, varlığı gerçek olan Allahmdır. Mükafatlandırması hayırlı olan da, vereceği sonuç yönünden de hayırlı olan budur.
Onlara dünya hayatı örneğini ver: Gökten indirdiğimiz su ile yer yüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır. Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama kalıcı olan yararlı işler, sevap olarak da, emel olarak da rabbinin katında daha iyidir. "[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Öykünün Özeti:


Bu öykü hayata ve mala farklı iki bakışı sunmaktadır. Biri, dünya malından bîr şeye sahip olmadığı halde iman ve islam bakış açısını yitirmeden dünya malına dikkatle bakan ve onu doğru bir şekilde ölçüp değerlendiren mümin bir adamın bakışıdır.
Diğeri de Allahın güzel iki bahçe verdiği kafir adamın bakışı. Allah ona iki bahçe vermiş, bahçelerin etrafı hurmalıklarla çevrilmiş, ağaçlar arasında ekinler bitmiştir.Yüce Allah her iki bahçeye kafir sahibine bolca ürün vermesini emretmiş, ikisi de onun emrini tutmuş, bol bol ürün vermiş ve hiçbir ürünü esirgememiştir.
Kafir adam sahip oluğu dünya malıyla gözü dönmüş, bunun her şey olduğunu sanmış, Allahı ve ahiret gününü unutmuş, mümin arkadaşına karşı gururlanarak tepeden bakmaya başlamış, hem Allanın hem insanların yanında kendini ondan değerli ve üstün görmüştür. Arkadaşıyla konuşup tartışarak, kasılıp böbürlenerek "Benim malım da, adamlarım da seninkinden fazladır" demiştir. Çünkü üstünlük ve erdemin mal ve eşya ile olduğunu, malı ve çevresi sebebiyle insanların yanında daha saygın olduğunu, onların gözünde taraftarlarının daha çok ve makamının daha üstün bulunduğunu sanmıştır.
Bahçesine gitmiş, kendine yazık ederek ve küfründen dolayı kalbi körelmiş olarak bahçeye girmiş, bahçenin kalıcı ve sürekli olduğunu, onun her şey olduğunu, kiyametin veya dirilişin olmadığını sanmış ve "bunun yok olacağını ve kiyametin kopacağını sanmıyorum" demiştir.
Öyle de olsa, rabbime kavuşacak olursam, bundan daha iyisini bulurum, diriliş ve kiyamet gerçek olup rabbime döndürülecek olsam bile, onun yanında ikram ve bolluk içinde olacağım ve orada bana bu bahçeden daha güzelini verecek, çünkü dünyada bana ikram ve ihsanda bulunarak bu bahçeyi vermiş, bu ikram ve ihsana layık olduğuma göre kendisine döndürülecek olursam, orada da bana daha çok mal verecektir, demiştir.
Ama mümin arkadaşı iman ve islamın verdiği ölçüye bakmış, zengin kafir arkadaşının sahip olduğu mal ve servete aldanmamış, karşısında ezilmemiş, korkup susmamış, aksine gerçeği gören ve kendisine güvenen sağlam ve doğru mantıkla kendisiyle konuşmuştur.
Onunla konuşarak: Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra adam şeklini vereni mi inkar ediyorsun? Halbuki o Allah benim rabbimdir, rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmam, demiştir. Allahın kendisine yaptığı büyük iyiliği görmesini ve geçici şeylerle aldanmamasını öğütlemiş, "Bahçene girdiğin zaman Maşaallah! Güç ve kuvvet ancak Allahtandır" demen gerekmez mi? diye öğüt vermiştir.
Onu küfrün, azgınlık ve şımarıklığın, bahçe ve içindekilerle aldanmanın kötü sonucundan sakındırmış, Allahın o bahçeyi yok etmeğe ve yerin dibine geçirmeye kadir olduğunu, küfür ve azgınlığının, taşkınlık ve şımarıklığının sonucu olarak kendisini cezalandırmaya gücünün yettiğini söylemiş, bahçesini yerle bir edecek,içindeki üzüm, hurma ve ekinleri yok edecek, bitkisiz kaygan bir çamur haline getirecek bir fırtınanın gelmesini, iki bahçe arasındaki ırmağın Allahın emri ile, onu geri getirmeye gücü yetmeyecek şekilde, yere batmasını beklemesini söylemiştir.
Yüce Allah, kafir ve facir adama itaatsizlik ve küfrünün cezasını vermiş, verdiği nimetlerini yok etmiş ve mümin arkadaşının belirttiği gibi bahçesindeki her şeyi yerle bir eden bir fırtına üzerine göndermiş.
Kafir adam pişmanlığın yarar sağlamadığı bir zamanda pişman olmuş, herşey yok olduktan ve bahçe yerle bir olduktan sonra ona sarfettiği emeğe içi yanarak ellerini oğuşturmuştur. Allaha daha önce inanıp şükretmediğine yanarak"Keşke rabbime kimseyi ortak koşmasaydım" demiştir.
Gerçeği gören mümin adam ite kafir günahkar adamın bu öyküsü, imanın bir meşalesi, ders ve ibret belgesi olarak kalmıştır.
Kur'an, kafirin kaybederek yok olduğunu, kendisine va bahçesine Allahın azabı geldiği zaman ona yardım edecek ve koruyacak, ondan Allahın azabını savacak hiçbir ordu, hiçbir parti, hiçbir kuvvet veya hiçbir topluluk bulamadığını, onun için helak olup gittiğini, dünyasını da, ahiretini de yitirdiğini bildirmiştir.
işte burada egemenlik ve kudret, gerçek olan Allahındır. Kazanan ve mutlu olan, başarılı kılan, destekleyen, koruyan ve zafere götüren olarak Allahın kendisiyle beraber olduğu kişidir. Allahın sevdiği kişidir.Bu geçici dünya malından bir şey vermese bile, kafir ve facir adamla konuşup tartışan mümin adam gibi, kendisine iman, güven, üstünlük, mutluluk,rahatlık ve gönül huzuru vermesi yeterlidir.
Dünyanın tümü geçicidir. İçindeki mal, eşya ve çocuklar onun süsüdür. Kafir adamın bahçesinin yok olduğu gibi hemen yok olan bir süs! Kalıcı olan şeyler ise, salih amellerdir. Gerçeği gören mümin adamın gördüğü gibi,
kalıcı olan salih ameller Aüahın yanında emel ve mükafat bakımından daha iyidir.
İnsanların yapacağı şey, iki örnekten birini; gerçeği gören mümin adam örneği veya taşkın ve aldanmış kafir adam örneği. Ancak insanlar imanın, küfür, azgınlık ve şımarıklığın sonucunu gördükten sonra yapacakları bu tercihin sonucuna da katlanmaları gerekir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Kurgulama Değil, Gerçek Bir Öykü:


İki bahçe sahibi öyküsünü kimileri gerçek değil, searyo veya sanal bir öykü olarak sanmış, bu kavramları birbirine yakın iki örnek ve temsili iki resim içinde sunmasına bakarak Kur'anın onu iyilik ve kötülük, iman ve küfür, dünyaya yönelme ile ahirete yönelmeye örnek bir benzetme olarak verdiğini düşünmüştür.
Böyle düşünenlerin söyledikleri doğru değildir. Çünkü böyle olduğunu kabul etmek, Kur'anın anlattığı öykülerin gerçekliğinden şüphe etmeye ve bunların sembolik benzetmeler olduğunu, gerçek olmayıp masal şeyler olduğunu sanmaya götürür. Kısaca, bu öykülerin gerçek ve doğru değil, kurgulama senaryolar olduğu sonucuna götürür. Bu ise, Kur'anın eskilerin masalları olduğunu söyleyen kafirlerin söylediğidir.
insaflı araştırmacılar Kur'an öykülerinin sembolik değil, gerçek ve benzetme değil,hakikat olduğunu söylerler. Yani geçmiş zamandan anlatılan bu öyküler gerçekten olmuş, kahramanları yaşayan gerçek kişilerdir ve olayları yer yüzünde gerçekten meydana gelmiştir.
iki bahçe sahibinin öyküsü de bu kapsamın içindedir. Onu anlatan ayetlerin çizdiği tablo, gerçek olayları aralarında yaşayan gerçek iki adamın öyküsüdür.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Öykünün Belirtilmeyen Ayrıntıları:


Kimileri öykünün gerçeklik meselesinden bir adım daha atarak belirtilmeyen ayrıntılarının belirtilmesini isteyebilir ve öykü gerçek ise, bu ayrıntıları bize açıklayın, diyebilirler.
Böyle düşünenler için diyoruz ki, öykünün gerçek olması İçin olaylarının ayrıntılarını bilmek gerekmez. Çünkü ikisi birbirinden ayrı ve farklı şeylerdir. Öykünün yaşanmış bir gerçek olması ayrı şey, ayrıntılarının bilinmesi ayrı şeydir. Geçmiş zamanda öykünün olayları meydana gelmiş ve yer yüzü bu olaylara tanık olmuştur.
Yapacağımız bir şey varsa, o da öncekilerin yaşanmış gerçek öykülerinin ayrıntılarını güvenilir sağlam kaynaklardan öğrenmektir. Bunlar da Kur'anı Kerim ve sahih hadislerdir. Böylece öncekilere iftira etmemiş ve yaşadıkları olaylara meydana gelmemiş şeyler katmamış oluruz.
İki bahçe sahibi öyküsünün ayrıntılarını araştırmak için doğru söyleyen kaynaklara baktığımız zaman Kur'anın söylediklerinden başka birşey bulamıyoruz. Sahih hadislerde de bunun dışında bir bilgi yoktur. Onun için öyküde belirtilmeyen ayrıntıların belirsiz kalan ve araştırmamız gerekmeyen şeyler olduğunu söylüyoruz.Bu açıdan baktığımızda şu sorularla karşılaşıyoruz:
Aralarında konuşan iki adam kimdir? Adları nedir? Nerede yaşadılar? Ne zaman yaşadılar? Akrabalık dereceleri nedir? ikisini birleştiren bahçe nedir? Kafir adamın iki bahçesi neredeydi? İki bahçenin ekin ve ağaçlarının ayrıntıları ne idi? Allah ne zaman üzerine gökten bir felaket göndermiştir? İki bahçenin yerle bir edilmesinden sonra iki adama ne olmuştur?
Bütün bu soruların sağlam kaynaklardan cevabı yoktur. Bu sebepten cevaplarını belirtmek için sınırlı enerjimizi harcamıyor, kendimizin ve başkaların vaktini bunlarda yitirmiyoruz. Kur'anın öyküden anlattıkları bize yeter. Çünkü ibret ve ders almak için bu kadarı yeterlidir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Onlara İki Adam Örneğini Ver:


Kur'an, bize niçin iki adam Örneğini vermektedir? Niçin iki adamın öyküsünü bize anlatmaktdır? Hz.Peygamberden niçin insanlara bu iki adam örneğini vermesini istemiştir? Bu öykünün anlattığı gerçekler nelerdir?
İki bahçe sahibi ve arkadaşının öyküsü, Kehf suresi öykülerinin inancı düzeltmek, düşünme ve araştırma yöntemini düzeltmek ve inanç ölçüsü ile değerleri düzeltmek olan hedefinin dışına çıkmamaktadır.
Öykü, inancı düzeltmektedir. Çünkü mümin adam arkadaşından Allaha inanmasını ve ona şükretmesini istemekte, küfür ve azgınlığının sonucundan sakmdirmaktadır.
Aynı şekilde, inanç ölçüsü ile değerleri düzeltmektedir. Çünkü sahip olduğu dünya malına aldanan, ona bel bağlayıp üstünlüğü onda arayan, ama sonra onu kaybeden insanın sonucunu belirttiği gibi, Rabbine güvenen, ona sığınan, onun vereceklerini tercih eden ve emel olarak da, mükafat olarak da bunların daha iyi olduğunu gören kişinin sonucunu da belirtmektedir.
Kehf suresinin bize örnek verdiği bu iki adam, iki insan örneğidir. Bunlar yer yüzünün herhangi bir bölgesinde ve tarihin herhangi bir döneminde olabilirler. Tarihin hiçbir dönemi bu iki örnekten yoksun değildir. Onun için Kur'an, gördüğümüz ve tanık olduğumuz örneklerde bunu anlamaya ve görmeye çağırmaktadır.
Onlara iki adam örneğini ver. Emir sadece peygambere olmayıp Kur'ana bakan ve Allaha çağrı ve başkalarını uyarma sorumluluğu taşıyan herkesedir. Kur'an, daha çok kabul etmeleri için davetçinin dinleyenlere örnekler vermesini istemekte ve çağrının araçlarından biri olarak öyküleri kullanmasını söylemektedir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Allah, Kafire De Dünya Malını Verir:


Öyküde, kafir adama Allanın dünya nimetlerini verdiğini görüyoruz. Ona iki bahçe vermiş, etrafı hurmalıklarla çevrilmiş, aralarında ekinler yeşermiş ve ortasında bir ırmak akmıştır.Her iki bahçe ürünlerini vermiş, sahibi ürün devşirmiş, mal, mevki ve makam sahibi olduğunu görmüş, bahçesine girerken kendisine yazık ederek bu bahçenin hiçbir zaman yok olmayacağını düşünmüştür.
Ama mümin olan arkadaşının dünya malı yokmuş, onun için kafir arkadaşı ona tepeden bakmış, malım ve adamlarım seninkinden fazladır, demiştir.
Buna rağmen ona "benim mal ve çocuklarımın seninkinden az olduğunu görüyorsun, umarım rabbim senin bahçenden daha iyisini verir" demiştir.
Ayetlerden anladığımız kadarıyla kafire verilen bu bolluk ve mümine yapılan bu kısıtlama, yüce Allanın her ikisini sınamak içindir. Kafir bol nimetle sınanmış, sınavı kaybederek küfrü katmerleşmiştir. Mümin ise bu mallardan yoksunlukla sınanmış, fakat sınavı kazanarak imanı daha da artmıştır.
Burada Kur'anın şu kesin iman gerçeğini de görüyoruz; Geçici olan dünya malı, Allahın kişiye değer verdiğinin ifadesi değildir. Dünya malına sahip olmamak da, Allahın kişiyi horladığını ve değer vermediğini göstermez.
Şüphesiz dünya malı, insanın değerli veya değersiz olduğu yahut Allah tarafından sevildiğini veya sevilmediğini gösteren bir şey değildir. Onun için Yüce Allah bu dünya malını müslümanlara verdiğinden çok, kafirlere verebilir.
Kur'anı Kerim "İnsanı rabbi deneyip kendisine ikram ve nimet verdiği zaman, rabbim beni onurlandırdı,der. Ama onu sınayıp rızkını kısarak bir Ölçüye göre verdiği zaman, rabbim beni horladı, der. Hayır!"[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] sözlerine bakarak dar
görüşlü bazı kişilerin dünya malını üstünlük veya aşağılığın ölçüsü sandıklarını belirtmektedir.
Şüphesiz Allah, dünya malını sevdiği ve sevmediği kişilere verir. Ama din ve imanı ancak sevdiği kişilere verir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

İşlerin Allaha İsnad Edilmesi:


Birinci ayette imanla ilgili güzel bir dilbilgisi espirisini görüyoruz, "ikisinden birine üzüm bahçelerinden oluşan iki bahçe verdik, etrafını hurmalıklarla çevirdik ve aralarında ekinler bitirdik" ayetinde Yüce Allah, üç tane geçmiş zaman fiilinin öznesi olarak gösterilmiştir. "İkisinden birine iki üzüm bahçesi verdik", "Etrafını hurmalıklarla çevirdik","Aralarında ekinler bitirdik" ayetlerinde yüce Allah fiillerin öznesi olmuştur.
Anlatımdaki bu dilbilgisi inceliği,iki bahçeyi ve içindeki ağaç, ekin ve meyveleri takdir eden ve yaratan gerçek failin Allah olduğunu belirtir. Kafirin kendisi sürmüş, ekmiş,dikmiş, yetiştirmiş, bakmış, korumuş ve bu maddi işleri yaparak açık maddi bir sebep olmuşsa da, bahçelerde sahip olduğu şeylerin gerçek sebebinin kendisi olmadığını belirtmektedir.
İki bahçenin sahibi sebep ise, o sebebi yaratan Allahtır. Süren ve eken o ise,takdir eden ve dileyen ise Allahtır. Allahın dediği olur, dilemediği olmaz. Onun için fiillerin Öznesi Allah olmuş ve her iki bahçede kafir adamın herhangi bir iş yaptığı belirtilmemiştir. Kur'an bu gerçeği Vakıa suresinde şöyle ortaya koymaktadır:
"Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler siz misiniz, yoksa biz miyiz? Dilersek biz onu çerçöp yaparız, siz de şaşar kalırsınız ve ' doğrusu borç altına girdik,hatta yoksun kaldık' dersiniz."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
İşlerin Yüce Allaha isnad edilmesi, iki bahçe sahibinin şımarıklık, azgınlık ve nankörlük göstermeye hakkının olmadığını ve bu davranışlarda bulunmasının çirkin olduğunu gösterir. Sahip olduğu için böbürlenip azgınlaştığı iki bahçenin varolmasında ve sebeplerin oluşmasında kendisinin hiçbir rolü yoktur. İkisini Allah ona vermiştir. Etrafını hurmalıklarla Allah çevirmiştir. Aralarında ekini Allah bitirmiştir.Yine aralarında ırmağı Allah akıtmıştır. Bu adam verdiği nimetlerden dolayı Allaha şükredeceği yerde, ona karşı nankörlük etmiş, şımarıp azgmlaşmışhr.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

İki Bahçenin Ahengi İle İlgili Tarımsal Bir Tespit:


İki bahçeyi anlatan ayetlere bu kez tarımsal ve çevre mühendisliği gözü ile bakacağız. Ayetler bahçenin düzeni, şekli ve ağaçlarının son derece mükemmel bir düzen içinde dikilmesi konusunda sanatsal örnek bir tablo çizmektedir.
İki bahçe! Allah etrafını hurmalıkla çevirmiş, aralarında ekin bitirmiş ve ırmak akıtmıştır, ikisi de ürün vermiş ve hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Kur'anda anlatım üslubunun, ikinci derecedeki bu tür ayrıntıları vermeden hızlı geçmesine rağmen, iki bahçenin plan ve düzenini ayrıntılarına kadar belirtmesinin amacı, onu okuyan ve inceleyen kişilerin bu sanatsal teknik düzenlemeye dikkatlerini çekmektir. Bu inceliği kavrayınca aşağıdaki sonuçları çıkarabiliriz:
1- Park ve bahçe düzenlemelerinde bu teknik tarımsal boyuta işaret eden Kur'an ayetlerinin sanat güzelliğinin zevkini yaşamak.
2- Kur'anın bu örneğine bakarak park ve bahçeleri bu uyuma göre düzenlemek.
3- Tarımsal alanda olsun, başka alanlarda olsun, eşyayı teknik ve mimari açıdan düzenlerken Kur'andan yararlanmak. Önemli olan, bir işi sadece yapmak ve görevi yerine getirmek değildir. Aksine işi teknik ve sanat gözü ile, güzellik zevkiyle ve uyum içinde düzenleyici bir elle yapmak çok önemlidir, iki bahçenin düzen ve uyumunun güzelliğine bak!
Çardaklı ve çardaksız asmalar, onları bir sur gibi kuşatan ve etrafını çeviren hurma ağaçları, asmaların arasında boy veren başaklar ve iki bahçe arasında akan ırmak!
Bu teknik sanatsal düzenleme ve güzelliğin sadece güzellik zevkini tatmin etmekle kalmadığını, belki aynı zamanda tarımsal ve ekonomik bir başarı sağladığını da unutmamalıyız. Çünkü iki bahçe ürünlerini vermiş ve hiçbir eksiklik bırakmamıştır.
Şüphesiz düzen ve ahenk, görevin güzelce yerine getirilmesini, toprağın ve ağacın verim gücünden tam yararlanmayı sağlar. Çünkü toprak ancak kendisine verilen emek kadar ürün verir. Ağaç da tam ürün vermesi için bakım ve hizmet, emek ve düzenleme ister.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sahibi Zulmettiği Halde, İki Bahçe Zulmetmedi:


İki bahçe sahibinden söz eden ayetlerde biri olumlu, üğeri olumsuz iki defa zulme işaret edilmiştir. Birincisinde
Kur'an, iki bahçenin zulmetmedeğini, yani ürünlerini eksiksiz verdiğini belirtmektedir. "Her iki bahçe ürünlerini vermiş ve eksik hiçbir şey bırakmamıştır" İki bahçe verebileceği en büyük ürünü vermiş ve eksik bir şey bırakmamıştır. Kur'an eksik bırakmayı "zulüm" kelimesiyle diie getirmiştir."Ondan eksik hiçbir şey bırakmadı".
ikinci kullanımda ise Kur'an, bahçe sahibinin zulmettiğini belirtir: "Kendisine yazık ederek bahçesine girdi". İki bahçesi zulmetmediği, yani haksızlık yapmadığı halde, kendisi kendine zulmetmiştir. Okuyucu Kur'anın bu anlatımına şaşmaktadır.
Asmalar, hurma ağaçları ve ekinlerden oluşan bir bahçe adaletli davranarak zulmetmemiş ve meyvelerinden hiçbir şey esirgememiştir. Kur'an bitki, toprak ve cansız varlıkların zulmetmediğini söylemektedir.
Ama aklı ve ruhu olan, duygu ve düşüncesi bulunan insan, hayatında zalim olmuş, zalim olan bu insan zulmetmeyen bahçesine girmiş,tam bir mertlik ve cömertlikle kendisine verdiği meyvelerini şımarıklık, zulüm ve azgınlıkla koparmıştır.
Hayret bir şey! Verimli, mert ve zulmetmeyen bitki! Diğer tarafta cimri, gururlu ve zalim insan!
Kur'anın, insanın zulmünü kendisine nisbet ettiğini unutmamalıyız, insan kendine zulmetmektedir. Çünkü Allaha karşı küfretmiş ve kendini tehlikeye atmıştır. Mallarının yok olmasına yolaçtığı için, iki bahçesini yitirdiği için, Aliahın nimetine karşı nankörlük ve kafirlik yaptığı için bu kişi kendine zulmetmiştir. Zaten zalim, ancak kendine zulmeder. Kötülük, ancak sahibini yok eder.
"And olsun ki kendilerine bir uyarıcı gelince, milletler arasında en doğru yolda gidenlerden biri olacaklarına bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Ama kendilerine uyarıcının gelmesi,.yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü düzen kurmakla uğraştıklarından sadece nefretlerini arttırdı. Oysa kurulan kötü tuzağa ancak sahibi düşer. Öncekilere uygulanagelen yasayı görmezler mi? Sen Allah'ın yasasında bir değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın yasasında bir sapma da bulamazsın."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Aldanmış Gururlu Kişinin Anlayışı:


Kur'an, iki bahçe sahibi kafiri ilginç bir şekilde canlandırmakta, tuhaf davranışlarını tasvir etmekte, çalım satarak söylediği sözleri aktarmakta ve hasta batıl anlayışını ortaya koymaktadır.
Bu davranış ve sözlerin ortak özelliği, gururlu ve aldanmış, mal, mülk ve maddi varlıkla sarhoş olmuş, aşırı zenginlikle gözü dönmüş, şımarmış, azmış ve barbarlaşmış, bütün bu hastalıklarla zihni ve basireti körelmiş, böylece ne söyleyeceğini,nasıl davranacağını, kendini nasıl kontrol edip değerini nasıl bileceğini anlamamış bir insandan meydana gelmesidir. Kur'an onun şu söz ve davranışlarını şöyle sergiler:
a- Cennetine girerken kendine yazık etmiş.
b- Bahçesinin kalıcı ve nimetlerinin sürekli olduğunu sanmış, onun için ona bel bağlayarak "bu bahçenin kesinlikle yok olacağını sanmıyorum" demiş.
c- Bahçesine bel bağlayıp içindekilerle yetinmesi sonucu ahiret yurdunu unutmuş, kiyametin kopacağına inanmamış ve "kiyametin kopacağını sanmıyorum" demiş.
d- Müminlerin söylediği gibi kiyamet ve ahiret olacaksa ve Allah bu zengini kabrinden diriltip yanına götürecekse, orada da kendisine bu bahçeden daha iyisini vereceğine inanmış. Madem ki dünyada Allah kendisine iki bahçe vermiş, öyleyse, iddia edildiği gibi, ahiret diye bir şey olacaksa, orada da bu bahçeden daha iyisini kendisine verecektir, diye düşünmüş ve "Rabbime döndürülecek olursam, and olsun ki bundan daha iyisini bulurum" demiş.
e- Bütün bunlar, konuştuğu mümin arkadaşına karşı taşkınlık yapmasına yol açmış ve işi "benim malım da, adamle.rım da seninkinden fazladır" diyecek kadar ileri götürmüştür.
Adam, üstünlüğün sebebinin malın çokluğu olduğunu ve malı çok olduğu için arkadaşından daha üstün bulunduğunu sanmış. Saygın olmanın ve saygı görmenin sebebinin kişilerin sayısı,makam ve mevki olduğunu, bu şeylere sahip olduğu için de terazide arkadaşından daha ağır bastığını düşünmüş.
Şüphesiz gurur, sahibinin gerçekleri görmesini engeller, geçici dünya malına aldanış da doğru yolu görmeyecek kadar sahibinin gözüne perde çeker.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mümin Arkadaşın Konuşmasındaki İmanlı Mantık:


Kafir adamın kibir, gurur,. şımarıklık ve azgınlık mantığını Kur'an bize sunduğu gibi, mümin arkadaşının kafir arkadaşıyla konuşurken sergilediği hoş, zarif, sevimli ve imanlı mantığını da sunmaktadır. Aldatıcı maddi güçlerden ve yokolacak geçici dünya malından yoksun olan bu mümin adam saflığını ve kesini inancını korumuştur.
Sahip olduğu maddi imkanlarla gururlanan, kibirlenip azgınlaşan, gözü dönüp şımaran arkadışını görmüş, ama bu duruma aklanmamış, facir arkadaşı karşısında aşağılık, korkaklık, ezilmişlik ve zillet duygusuna kapılmamış, kendisi onun seviyesine düşmemiş, sahip olduğu şeylere kendisi de sahip olmaya can atmamış,meydandan kaçmayı ve rabbini teşbih etmek için bir köşeye çekilmeyi de tercih etmemiştir.
Şımaran ve azgınlaşan arkadaşına karşı dikilmiş, konuşarak ve tartışarak gerçekleri yüzüne haykımış, izzet, direnç, kesin inanç, üstünlük bilinci ve cesaretle konuşmuş, açıklayarak ve öğüt vererek seslenmiş, kendisine doğru yolu göstermiş, erdemüğin ve üstünlüğün yolunu göstermiş, Allahın kendisine verdiği mala ve mülke nasıl bakması ve onu nasıl kullanması gerektiğini öğretmiş, alçak gönüllü olmaya, güzel kullanmaya, kendisini yaratan, koruyan, besleyen ve nzıklandıran rabbini tanıtmış ve bu duruma gelmeden önce nereden ve nasıl meydana geldiğini anlatmıştır.
"Arkadaşı ona: seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratanı, sonunda da sana insan şekli vereni mi inkar zediyorsun? O Allah, benim rabbimdir. Rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman 'Maşaallah, güç ve kuvvet ancak Allahtandır' demen gerekmez miydi?
Görüyorsun, benim malım da, çocuklarım da seninkinden azdır. Ama umulur ki Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olur. Yahut suyu çekilir ve bir daha da bulamazsın, dedi"
Bu mümin adamın diyalog, tartışma üslup, ve mantığı bizlere örnek olmalıdır. Çünkü başkalarıyla nasıl konuşacağımızı, şüphelerini nasıl gidermeğe çalışacağımızı, gözlerinden perdeyi nasıl kaldıracağımızı, anlayış ve bakış açılarını nasıl düzelteceğimizi, sahip oldukları mal, mevki ve makamın kendileriyle konuşmaktan ve onlara doğrulan söylemekten bizleri alıkoymaması gerektiğini öğreniyoruz.
Aynı şekilde aldanıp kendimizi onlarla kıyas etmemeyi, içinde bulundukları durumda olmayı arzu etmemeyi de bize öğretmektedir. Çünkü mümin olduğumuz sürece biz onlardan daha sağlam ve güçlüyüz, daha üstün ve onurluyuz, imanımızla daha zengin ve Allaha daha yakınız.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Maşaallah, Güç ve Kuvvet Ancak Allahtandır!


Mümin adam, konuştuğu kafir arkadaşını Allaha şükredecek ve Allahın verdiği nimetlerin daha çok sürmesini sağlayacak şekilde doğru davranmaya yöneltmiştir. Allaha sığınmasını, işleri onun iradesine bağlamasını, gücüne dayanıp kuvvetini ondan almasını söylemiştir. Ona "Bahçene girdiğin zaman 'Maşaallah, güç ve kuvvet acak Allahtandır, demen gerekmez miydi?" demiştir.
Mal, aile ve çocuklarından hoşuna giden bir şey olduğu zaman müminin serapa iman olan bu sözü söylemesinde çok büyük bir hikmet vardır. Bunu söylerken sahip olduğu bütün şeylere salt kendi çaba ve gayretiyle değil, Allahın istemesiyle sahip olduğunu itiraf eder ve "maşaallah!"[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] der.
Mümin inanıyor ki kuvvet ancak Allanın vergisidir. Çünkü her şeye gücü yeten ve her şeyin üstünde güce sahip olan sadece Allahtır. insanlara kuvveti ve gücü veren odur. Allah bir insanı kuvvetten yoksun bırakırsa, bütün yer yüzü güçlerinin ona bir yaran olmaz ve kendisine kuvvet veremez. Onun için müminin dili "Allah vermezse, hiçbir kuvvet olmaz"der.
Kur'anın öğrettiği iman dolu bu söz, söyîeyen kişinin nasıl kuvvetli bir imana sahip olduğunu, Allaha sığındığını, kendisine olan İhtiyacını ve karşısındaki zayıflığını anlatır. Yine bu söz, sahibini alçak gönüilü ve dengeli olmaya çağırır, böbürlenme, şımarıklık, kibir ve gururlu olmayı önler. Mümini, sahip olduğu nimetleri Allahın kullarına hizmet için, Allaha yakınlık kazanmak, onu anmak, ona şükretmek ve kulluk yapmasına yardımcı olması için kullanmaya çağınr.
iyi insanlar bu iman sözünün içerdiklerini kavramışlar, malları, çocukları ve gelirleri hoşlarına gittiği zaman söylemişler, davranış ve amelleri buna göre olmuştur.
Urve İbn Zubeyr, malından hoşuna giden bir şey gördüğü veya hurma bahçelerinden birine girdiği zaman "Maşaallah! Allah vermezse, hiçbir kuvvet olmaz" derdi. Yüce Allahın "Bahçene girdiğin zaman Maşaallah! Allah vermezse, hiçbir kuvvet olmaz, sözünün uygulamasını yapardı. İbn Şihab Zuhri de mallarının arasına girdiği zaman "Maşaallah, Allah vermezse, hiçbir kuvvet olmaz, derdi. -
İmam Malik de evine girdiği zaman "Maşaallah, Allah vermezse, hiçbir kuvvet olmaz" derdi. Öğrencisi Mutarrif bunu niçin söylediğini kendisine sorunca, "Bahçene girdiğin zaman Maşaallah, Allah vermezse,hiçbir kuvvet olmaz,demen gerekmez miydi" dediğini duymuyor musun? derdi.
Meysere, Vehb İbn Münebbih'in kapısında "Maşaallah,bu da Allanın "Bahçene girdiğin zaman Maşaallah, Allah vermezse, hiçbir kuvvet olmaz" sözünün yazılı olduğunu gördüm, der.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
imanın ifadesi olan bu sözü her zaman kalplerimizin alışkanlığı yapmalıyız. Kalplerimiz onu ezberlemeli, dillerimiz onu söylemeli, hayatımızda ve bütün işlerimizde onu yaşamalıyız. Böylece Allanın bize verdiği nimetlerin sürmesini istemiş ve ona şükretmiş oluruz.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ürünleri Yok Edildi:


Mümin adam, kafir adamı, küfür ve azgınlığı sebebiyle sahip olduğu nimetlerin yok olabileceği konusunda uyardı ve Yüce Allanın bahçesini yerlebir edebileceğini söyledi. "Umulur ki rabbim bana senin bahçenden daha iyisini verir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de yerle bir eder, yahut suyu çekilir ve onu bir daha da geri getiremezsin "dedi.
Fakat arkadaşı nankörlük ve azgınlığından hiç de vazgeçmedi. Küfür, azgınlık, şımarıklık ve kötülüğüne devam etti. Sonunda Allah ona hak ettiği bir uygulama yaptı, küfür ve kötülüğünün cezasını verdi, nimetini ondan aldı, bahçesini yok etti, üzüm, hurma ve ekinlerini yerle bir etti, meyveleri gitti ve suyu yere battı. Kur'an bütün bunları "Ürünleri yok edildi" sözleriyle belirtmiştir.
Ömrünü tükettiği, her türlü çabayı gösterdiği, geliştirmek ve korumak için mal ve emekler sarfettiği malı, nimetleri ve mülkü gitti. Bütün bunlar yerlebir edildi ve anlatılan bir öykünün konusu oldu.
Bunu anlatmak için kullanılan fiil bile edilgen kipte gelmiş ve "Ürünleri yok edildi" denilmiştir. Fiilin edilgen kipte getirilmesinin sebeplerinden bazıları şunlardır:
1- lki bahçenin sahibi, bu işi kimin işlediğini bilmemiştir. Yani bahçesinin niçin yok olduğunu bilmemiş ve faili bulmak için aklından geçirmediği kalmamıştır.
2- Faili belirlemek için gözlemcilerin, görenlerin ve analiz yapanların ihtilaf edecekleri gerçeği. Çünkü bunların kimileri meteorolojik etkenleri, kimileri tarımsal etkenleri, kimileri mal ve harcama etkenlerini sebep olarak gösterecek, kimileri de yerlebir olmayı sahibinin ihmal ve taksiri gibi birtakım şeylere bağlayaaktır. Azınlık kişiler de iman sebebini ve rabbani etkeni kavrayarak "küfür ve isyanının sonucunu görmüştür, yaptığının cezasını çekmiştir" diyecektir.
3- Kur'an, nimetleri Allahm verdiğini belirtmiş ve öykünün başında "ikisinden birine iki bahçe verdik, etrafını hurmalıklarla çevirdik ve aralarında ekinler bitirdik" diyerek fiilleri Allahm yaptığını belirtmiştir. Bu da nimetleri Allahm insana verdiğini, onun için kendisine şükredip kulluk yapması gerektiğini anlatmak içindir.
Burada ise, yok etmenin bilgisi ve adaleti çerçevesinde olmasına rağmen, nimeti Allanın yok ettiğini ve sahibinin elinden çıkardığını söylemek uygun düşmez. Onun için nimetlerin verildiğini belirtirken işler Allaha isnad edilmiş, ama bu nimetlerin yok edilmesi anlatılırken fiiller ona isnad edilmemiştir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Pişmanlığı ve Kayıpları:


Kafir adam bir anda bütün emeklerinin boşa gittiğini ve mallarının yok olduğunu gördü. Zarar ve kayıplarını gördü, geleceğinin karardığını anlayarak çok pişman oldu. Pişmanlığını Kur'an "Ürünleri yok edildi. Bahçenin yerle bir olmuş çardakları karşısında sarfettiği emeğe içi yanarak
ellerini oğuşturup "Keşke Rabbime kimseyi ortak koşmasaydım" diyerek dile getirir.
Hüsran, pişmanlık ve üzüntüsünden ellerini oğuşturmaya başladı. Yerle bir olmuş çardakları karşısında verdiği emek ve yaptığı masraflar için üzüldü ve pişman oldu.
Hesaplarını gözden geçirdi, elinde kalanlara baktı, bir de bahçe için yaptığı masrafları topladı.Yapılan masraflar, maddi ve manevi bütün harcamaları içine almaktadır. Onun için ne mallar harcadı! Ona ne vakitler ayırdı! Onda ne günler ve aylar geçirdi! Gidip gelerek, kontrol ederek, içinde ve etrafında dolaşarak, gece ve gündüz çalışarak ne emekler verdi! Uzmanlara danışarak ve bilgiler öğrenerek onun için ne projeler ve planlar hazırladı! Onun için ne hayaller kurdu, ne gelecekler tasarladı! Ona ne ümitler bağladı ve ne rüyalar gördü! Ona ne kadar bel bağladı ve gece gündüz onun için nasıl yaşadı! Kısaca bütün ömrünü onun için, onun içinde yaşayarak ve bütün malını onun için harcayarak yaşadı. Ama bütün bunlar gözünün önünde bir anda yerle bir olup gitti. Gelin gibi süslenmiş bahçe yerle bir oldu. Yıkım, hüsran ve tükeniş! '
Onun için yaman bir pişmanlık duydu. Bütün -bu harcamaları ve masrafları, bütün o hayal ve emelleri gözünün önünden geçirerek gördüğü manzara karşısında ellerini oğuşturmaya başladı, "keşke Rabbime kimseyi ortak koşmasaydım" deyip söylenmeye başladı.
Ne büyük pişmanlık! Ne büyük kayıp! Ne talihsiz bir hayat! Ne kadar boşa giden bir ömür ve ne kadar yanlış yaşamış bir insan!
Böbürlenerek, şımararak, kibirlenerek, gururlanarak, azgınlaşarak ve kabuğuna sığmayarak yaşamış olan bu insan, mümin arkadaşına karşı "Benim malım da, adamlarım da seninkinden çoktur"diye övünen bu insan, bahçesine bakıp "Bunun yok olacağını sanmıyorum" diyen bu insan, şimdi bahçesinin yok olduğunu ve tükendiğini görüyor, ellerini oğuşturarak uygulamalarıyla ve "Keşke Rabbime kimseyi ortak koşmasaydım" sözleriyle ne büyük pişmanlık duyduğunu anlatıyor![Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

İşte Orada Güç ve Egemenlik, Gerçek Olan Allahındır:


Kur'anı Kerim, kafir adamın kayıpları ve bahçesinin yok olması olayından sonra "İşte orada güç ve egemenlik gerçek olan Allahındır. Vereceği mükafat da, ona bağlanacak umut da daha iyidir" diyerek değerlendirme yapmaktadır.
Bu değerlendirme bize Kur'anın imanla ilgili doğru ve kesin bir kuralını belirlemektedir .O da egemenliğin sadece Allanın olduğu, Allah kimin dostu ise, onun kurtuluşa ereceği, kimin dostu ve velisi değilse, onun zarar edeceği, Allahm birine dost olmasının sonucunun başarı, kurtuluş ve iyilik olacağı, dostluğunu kazanan kişinin de ondan büyük mükafat alacağı gerçeğidir.
Bu gerçek, mümin adam ile kafir arkadaşı öyküsünde bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. İnanan adam, Allahı dost edinmiş, onun vereceklerini seçmiş, dünya malı ve süsüne aldanmamış ve konuştuğu arkadaşına: "Ama o Allah benim Rabbimdir.Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman Maşaallah, güç ve kuvvet ancak Allahtandır, demen gerekmez midi?
Görüyorsun, benim malım da, çocuklarım da seninkindinden azdır.Umarım rabbim bana bahçenden daha iyisini verir "demiştir.
Güzel sonuç ve kapsamlı mükafat bu mümin adamın oldu. Çünkü en güzel mükafatı Allanın vereceğini ve en iyi umudun da onda olduğunu görmüştür.
Rabbine inanıyordu. Onu dost edinmişti. Onun için kazanmış ve başarıya ulaşmıştı. Bu da gerçek dostluğun ve egemenliğin, ancak gerçek olan Aüahın olduğu içindir.
Kafir adam ise, Allahtan başkasını dost edinmiş, Allahtan başkasına güvenmiş, üstünlüğü ondan başkasının yanında aramış ve Allahtan başkaların yanındaki şeyleri tercih etmiştir, iki bahçesine güvenmiş, onlara bel bağlamış, ürünlerini tercih etmiş, üstünlüğü mal, makam ve aile fertlerinin çokluğunda aramıştır. Fakat eline ne geçmiştir?
Dost deyip bel bağladığı, güvenip böbürlendiği her şeyi gitmiş! Hepsi bir anda gitmiş, böylece güçsüz, aciz,kimsesiz, üzgün, pişman, zararda ve sıkıntıda kalmıştır. "Ona Allahtan başka yardım edecek bir topluluk olmamış ve kendi kendini de kurtaramamıştır".
Tarih, Kur'anın ve imanın ortaya koyduğu bu açık gerçeğin pek çok örneklerine tanık oimuş, Allahı bırakıp Firavn ve Karun gibileri dost ve veli edinen kişilerin zararını, zilletini ve zayıflığını tescil etmiştir. Aynı şekilde Allahı dost ve veli edinen, ahiretten önce basan, mutluluk, üstünlük ve kurtuluşa eren müminlerden de çok örnekler kaydetmiştir.
Kur'an, seçim yapmamız, nasıl seçim yapacağımızı öğrenmemiz ve bu seçimin sonuçlarına katlanmamız için bu iki örneği vermektedir. Allahın dostluğunu ve egemenliğini mi seçelim? Ona mı yönelelim? Onun vereceklerine mi ümit bağlayalım? Böyle yaparsak, öyküde anlatılan adamın bizim için örnek olacağını, böyle olursak istediklerimizi elde edeceğimizi ve umduklarımızı bulacağımızı belirtmektedir.
Ama Allahtan başkasının dostluk ve egemenliğini seçenler ve iki bahçe sahibi kafir adam benzeri kafirleri örnek alanlar, sadece kendilerini suçlasmlar. Çünkü günü geldiğinde tıpkı o adam gibi kendilerini güçsüz, korumasız, makam ve mevkiden ve egemenlikten yoksun olarak görecekler, pişmanlığın yarar vermediği bir zamanda pişman olacaklar ve o gün kayıpları sonsuz olacaktır. Çünkü "Kudret ve egemenlik, gerçek olan Allahındır. Verilecek mükafat bakımından ve varılacak yer bakımından O en iyisidİr".[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Dünya Hayatı Neye Benzer?


insanlar, Kur'anm anlatımına kendini verdiği ve iki bahçe sahibi kafir adamın başına gelenler karşısında duygulandığı, güç ve egemenliğin ancak gerçek olan Allaha ait olduğunu belirten iman temelini öğrendiği bir ortamda Kur'an onlara dünya hayatının nasıl olduğunu bir örnekle anlatarak şöyle buyurur;
"Onlara dünya hayatı örneğini ver. Gökten indirdiğimiz su ile yer yüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe döner. Allah herşeyin üstünde güce sahip olandır".
Kur'an, iki bahçe sahibi öyküsünün değerlendirmesini yapmak üzere bu örneği vermiştir. Sahibinin kalıcı ve sürekli olduğunu sandığı iki bahçeyi Yüce Allah bir an< yelebir etmiş ve defterini dürmüştür. Verilen örnekte
dünya hayatı kısa, hızlı ve hemen gidicidir. Tıpkı, Yüce Allahın bir anda gökten suyu indirmesi, su ile biten bitkilerin bir anda birbirne karışması ve yine bir anda bu bitkilerin rüzgarların savurduğu çerçöp olmasına benzer.
Bu örnek, dünya hayatını hayalde kısa, hızlı, sahneleri bir anda gelip geçen bir şerit halinde vermektedir. Kur'anda hızlı gelip geçen sahnelere de örnektir.
İşte su gökten iniyor, sunuştaki hızı göstermek için,kendisi bitkilere değil, bitkiler ona karışıyor, bitkiler de kuruyor ve rüzgarların alıp savurarak uzaklara götürdüğü sararmış, biçilmiş, ayaklar altında ezilmiş çerçöp oluveriyor. Hem sıra, hem sürat ifade eden "fa" harfi, bu hızlı sunuşta ve. halkaların birbirini izlemesinde rol oynamıştır.
Dünya hayatı örneğinin hızlı gösterimini ve sahnenin kısalığını daha derinden düşünmek için Kur'anın dünya hayatını anlatarak verdiği bir aşka örneği hatırlayalım. Burada sahne uzun, gösterimi ağır ve geçmesi uzun sürmektedir. Yüce Allah uyuruyor:
"Görmedin mi, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirip üst üste yığar, sen de onların arasından yağmurun yağdığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutları indirir, dilediğini ona uğratır, dilediğinden de uzak tutar.Bu bulutların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Kehf suresinde dünya hayatı sahnesi kısa, hızlı, sahnenin ortamı ile uyumlu ve gösterildiği atmosfere uygun olmuştur. Orada bu sahne, sahibinin güvendiği ve hiç yok olmayacağını sandığı, ama bir anda yerlebir olan ve dünya hayatının bir parçası bulunan iki bahçe sahibi öyküsünün ardından gelmiştir.
iki bahçe bir anda yerle bir edilip yok olduğu gibi, dünya hayatı da bir anda yok oluverir. Dünyada iki bahçe sahibi her şeyini yitirdiği gibi, dünyaya güvenip rabbini unutan herkes de her şeyini yitirecektir. Çünkü kaybolacak bir gölgeye, yok olacak bir mala ve aldatıcı bir hayale bel bağlamaktadır.
Dünya hayatının süratini ve kısalığını anlatan bu benzetme gerçek midir, mecaz mıdır?
Şüphesiz bu, gerçek ve bir olgudur.Hayatta varlığı ve doğrulayıcıları vardır. Çünkü ahirete oranla dünyanın ömrü nedir ki? Dünyada insanın yaşadığı ömür nedir ki? Hatta dünyanın ömrüne oranla uzunluğu nedir ki? Yine ahiretteki hayatına oranı nedir ki? Şüphesiz anılmaya bile değemez. Kısa ve hızlıdır. Onun için bu hayat, ne kadar kısa ve ne kadar basittir!
Yüce Allah buyuruyor: "Onları toplayacağı kiyamet gününde, sanki gündüz bir saat kadar kalmış gibi birbirleriyle tanışırlar"[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] "Allah onlara kaç yıl kaldınız, der. Bir-gün veya daha az bir süre kaldık, sayanlara sor, derler. Allah, pek az kaldınız, keşke bilseydiniz! Sizi boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]? "Çoğalma hırsı, kabirleri ziyaret ederek onlarla öğünmeye kadar götürdü"[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Dünya Hayatının Süsü:


Kur'an, dünya hayatının kısalığını, tükeniş ve yok oluş süratini belirttikten sonra hayataki şeylerin geçici birer gölge gibi olduğunu da belirtmiş ve "Mal ve': çocuklar, dünya hayatının süsüdür" oemiştir.
Bütün bunlar Kur'anın belirttiği kesin ve açık gerçeklerdir. Mal ve çocuklar dünyadaki her şey olmadığı gibi, dünyanın en önemli şeyleri de değildir. Bunlar dünya hayatının ancak bir süsüdür. Bu da çocuklara ve mala bu gözle bakmamızı ve onlara bu ölçü ile davranmamızı gerektirir.
Bu anlamı "süs" kelimesi vermekte ve bu gölgeyi meydana getirmektedir. Çünkü süs demek,bir şeyin kendisi veya temel parçası değil, güzellik ve sanat zevkini tatmin etmek ve süslemek için kullanılan harici bir şeydir. Rağıb ısfahani Müfredat kitabında süs için şöyle der:
"Gerçek süs, dünyada da, ahirette de hiçbir şekilde insanı rahatsız etmeyen şeydir. Ama bir durumda süslerken diğerinde süslemeyen şey, bir yönü ile zarar vermektedir. Genel olarak süs üç türlüdür;
Biri, bilgi ve güzel inançlar gibi manevi süs. Biri de kuvvet ve boy uzunluğu gibi bedeni süstür. Diğeri de, mal ve makam gibi harici süstür."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Mal ve çocukların dünya hayatının süsü olarak görülmesi, onların ihmal edilip terkedilmesini gerektirmediği gibi, Allaha inanmak ve ona kulluk yapmaktan da insanı alıkoymamalıdır. Onun için bu ikisine dünya hayatının süsü olarak bakılmalıdır. Hayatın güzelleştirilmesi ve süslenmesi için, ondan yararlanmak için bir süs olarak algılanmalı, değerinden fazla değer ve önem verilmemelidir. Mal ve çocukların hayatta her şey görülmesi veya onlarla meşgul olup Allahın unutulması yahut Allah yerine onlara güvenilmesi doğrudeğildir.
Mal ve çocuklar süstür. Süs olarak algılanmalı, süs olarak işlem görmeli ve süs olarak görülmelidir. Yüce Allah ne güzel buyuruyor: "Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe,nişanlı atlara, develere ve ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının geçimlikleridir.Oysd gidilecek en güzel yer Allah katındadır"[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Malın ve çocukların süs olarak nitelenmesi, iki bahçenin yok edildiği ortama uygun düşmektedir. Çünkü süs, bir şeyin kalıcılık ve sabitliğini değil, geçiciliğini ve yok olacağını belirtir.
Kur'an, başka bir yerde de mal ve çocukların dünya hayatının süsü olduğunu belirterek şöyle der: "Kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlik verdiğimiz kimselere sakın göz dikme. Rabbinin rızkı daha devamlı ve daha iyidir."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Çiçeğin ömrü kısadır.Çünkü çabucak solup ölmektedir. Süsün de ömrü azdır. Çünkü o da kısa zamanda bozulup gitmektedir. Mal da geçici bir gölge, çocuklar da ödünç bir emanettir.Bu geçici gölgeye ve ödünç emanete bel bağlayanlar ne kadar zarar ederler![Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Kalıcı Güzel İşler Daha İyidir:


Mal ve çocuklar dünya hayatının süsü olunca, Kur'an hayatta kalıcı olan,önem verilmesi, gözlerin dikilmesi, kendisi için Ömürlerin tüketilmesi ve vakitlerin geçirilmesi gereken sabit şeye bizi yönlendirerek şöyle der: "Kalıcı güzel işler, rabbinin yanında mükafat olarak ve beslenecek emel olarak daha iyidir"
Geçici dünya hayatının süsü ve iki bahçenin yok olması ile sahibinin uğradığı zararın ardından kalıcı olan güzel amellerin belirtilmesinin bir amacı vardır. Mal ve çocuklar geçicidir. O halde kalıcı olan nedir? Yer yüzündeki iki bahçe yok oldu. Öyleyse nedir kalıcı olan?
Kalıcı olanlar, güzel amellerdir. Allahın yanında mükafatı daha iyi olan güzel işlerdir. Sahibine geçici olan bu şeylerden daha.güzel ve kalıcı mükafat verilecektir. Umut bağlanacak şeyler olarak da bunlar daha iyidir. Kişi bunlara umut bağlarsa,umudu boşa gitmez ve mutlaka umduğuna kavuşur. Öyleyse salih ameller ve güzel işler hangileridir? [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Kalıcı ameller, salih amellerdir. İnancından ibadetine ve hükümlerinden ahlakına kadar bütünüyle islamın kendisidir. Kur'an salih amelleri kalıcı sayar. Çünkü insan için gerçekten onlar kalıcıdır, insanın hayatında etkisiyle kalıcıdır. Kişiliğinde, ruh ve iç dünyasında kök salmasıyla kalıcıdır. Toplumun örf, ahlak ve geleneklerinde kalıcıdır. Kiyamet gününde sahibinin terazisinde ağırlık olarak kalıcıdır. Sahibinin cennete girmesine ve orada sefa sürmesine imkan sağladığı için kalıcıdır. Müslümanlar bu salih amellere önem vermeli, onlara yönelmeli ve onları çok çok İşlemelidirler. Çünkü kurtuluşları ancak onlarla mümkündür.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Öyküden Çıkarılan Dersler:


1- Iki bahçe sahibinin öyküsü, hayal ürünü bir senaryo değil, tarihin bir döneminde olmuş gerçek bir olaydır.
2- Oykünün ayrıntıları, açıklamaya çalışmanın doğru olmadığı ve Kur'anda anlatılanların dışında bir şey söylememiz mümkün olmayan müphem/ belirsizliklerdendir. Belirtilmeyen bu ayrıntılarla ilgili sahih hadislerde de bir bilgi bulunmamaktadır.
3- Kur'anda örneklerin verilmesi, konunun anaşılması ve anlamın zihne yerleşmesini kolaylaştırır.
4- Oykünün kahramanı iki adam, her zaman ve her yerde bulunabilen ve tekerrür eden iki insan örneğidir.
5- Çağnda ve anlatımda davetçilerin Kur'anın anlatım üslubundan yararlanması gerekir. Bu da örnekler vermek ve gerçek öyküler anlatmakla olur.
6- Yüce Allah kafire süre tanıyabilir ve ona bol nimetler verebilir. Bu da sınamak ve denemek için olup Allahın onu sevdiğinin ve kendisinden hoşnut olduğunun delili değildir.
7- Yüce Allah mümini de sınayıp rızkını daraltabilir ve üzerindeki geçici dünya nimetlerini kısabilir. Bu da Allanın onu sevmediğinin ve kendisinden horladığının delili değildir. Çünkü dünyalık şeyler, Allah açısından ikram etme veya horlama alanı olmayacak kadar basittir. Yüce Allah dünyalık şeyleri sevdiği ve sevmediği kişilere verir, ama dini ve hidayeti ancak sevdiği kişilere verir.
8- Rızkı. nimet ve bolluğu sadece Allah verir. İnsanın düşünmesi, çabası,plan ve projeleri, malları sadece görünen maddi sebeplerdir.
9- Bağ, bahçe ve bostanların düzenlenmesi ile ilgili Kur'anda tarımsal güzel bir incelik bulunmaktadır. Bu da bağ ve bahçeleri tasvir ederken görülmektedir.
10- Toprağa emek vermek,tarımını düzenlemek, ekin ve ağaçlarını ahenk içinde yetiştirmek, teknik ve sanatsal bir zevki ortaya koymakta, bu da üretim ve gelirin artamasına yol açmaktadır.
11- Toprak haksızlık etmez ve verimini kesmez. Hiçbir ayırım yapmadan herkese ürün verir. Halbuki kafir insanlar haksızlık yapmakta, küfredip nankörlük yapmakta ve vermeyi yasaklamaktadırlar. Acaba vermede bunlar toprağı örnek almaları gerekmez mi?
12- lki bahçe sahibi kafir adam aldanma ve gururlanma sebebiyle gerçeği görememiş, böylece mağrur bir tavırla davranmıştır.Geçici dünyalık şeylere aldanan ve onlarla mağrur olan herkes böyledir.
13- Aldanmışların yanlış anlayışlarından biri de, dünyada kendilerine ikramda bulunmuşsa, kiyamet gününde de Allahın kendilerine ikram edeceğini düşünmeleri, müminlere ise bu hayatta ikramda bulunmamışsa, o gün de ikram etmeyeceğine inanmalarıdır.
14- Iman, sahibi için güven garantisidir. Mümin inancıyla üstün olarak yaşar, Rabbine güvenerek güçlü olur, dünyalık maddi şeylerin sahipleri karşısında zayıflamaz, ezilmez, korkmaz ve aşağılık hissetmez. Onlar gibi olmayı da arzu etmez.
15- Sahip oldukları dünyalık şeylere aldananlara öğüt vermek, içinde bulundukları durumun sonucu konusunda uyarmak, Allahın verdiklerine karşılık ona şükretmeleri ve verdiği nimetleri hoşnut olacak şekilde ona kullukta kullanmaları gerektiğini söylemek gerekir.
16- lslam inancının temeli, ancak Allahın dediği olur, ilkesidir. Onun dediği olur, dilemediği olmaz. Kuvvet ve kudret ancak ondandır. Allahın kuvvet vermediği kişi kuvvetli olamaz.
17- "Maşaallah, güç ve kuvvet ancak Allahtandır" sözü, Kur'anm öğrettiği bir iman sözüdür. Mal, aile veya çocuklarından hoşuna giden bir şey olduğu zaman müminin söylediği bir sözdür. Böylece Allaha şükreder, nimetinin sürmesini ister ve onu hoşnut edecek şekilde kullanmaya çalışır.
18- Allah, sahip oldukları nimetleri yok ederek aklanmış kibirli kafirleri mutlaka cezalandırır. Bu da yaptıkları kötülüklerin karşılığı bir cezadır.
19- Kafirlerin başına gelen felaketlerin ve musibetlerin yorumu ve sebeplerinin analizi değişik olabilir. Ancak bütün analiz ve yorumların, felaket ve musibetlerin kafirlerin yaptıklarına karşılık Allahtan bir ceza olduğunda buluşması gerekir.
20- Nimet yok olup eldeki şeyler ortadan kalktığında aldanmış kafir insan, pişmanlık duymaya ve kayıplara üzülmeye başlar.Ancak bunlar, pişmanlık ve üzüntünün yarar sağlamadığı anda, yani iş işten geçtikten sonra olmaktadır.
21- Azap ve ızdırap başladığında aldanmış kafir, mümin insanların kendisine önceden yaptıkları uyarıların doğruluğunu anlamaya başlar ve "keşke onların dediğini kabul etseydim, uyarılarına kulak verseydim" der. Fakat bu dileği artık gerçekleşmez.
22- Egemenlik ve kuvvet ancak gerçek oian Allahındır. Kim Allaha sığınır ve büyüklüğü onun yanında ararsa, aziz ve büyük olur. Kim de Allahtan başkalarına aldanır ve izzeti onların yanında ararsa, zarar eder ve zelil olur. Bütün dostlar ve veliler başkalarına yarar veya zarar sağlayamazlar. Bütün varlıklar, güçler, sebepler ve görünen şeyler Allanın iradesi, erleri ve kaderi karşısında aciz ve güçsüzdür.
23- Allahın yanında yer alanlar, bütün dünyalıkları yitirse bile, gerçekte hiçbir şey kaybetmiş olmazlar. Ama Allanın yanında yer almayanlar bütün dünyaya sahip olsalar bile, gerçekte hiçbir şey kazanmış olmazlar.
24- Dünya hayatı kısa ve çabuk geçicidir. Ona güvenen ve bel bağlayan kişi ne bedbahttır! Bu açık bir gerçektir. Çünkü insan bu dünyada ne kadar yaşacak? Dünya malından ne kadar toplayacak? Ve ondan sonra ne olacak?
25- Dünyahk bütün şeyler, dünya hayatının süsüdür.Hayatı süslemek ve güzelleştirmek için gereklidir. Aynı şekilde hayatta yaşamamız için zaruridir. Ancak dünyalık şeyleri en büyük gayemiz, en büyük hedefimiz ve her şeyimiz yapmak caiz değildir.
26- Dünyalık şeylerin bir süs ve çiçek görülmesi, süs ve çiçeğin çabuk solup yok olduğu gibi, dünya hayatının da çabuk yok olacağını anlatır. Dünyalıkları kendileri için her şey görenler, ne kadar çok zarar ederler!
27- AkıIh müslümanm temel olan şeylere önem vermesi,kalıcı olanı geçici olana,^ sabit olanı gidici olana, uzun vadeli olanı acil olana tercih etmesi, gelecekte kendisine yarayacak ve muhtaç olduğunda hazır bulacak şeyleri çokça işlemesi gerekir.
28- Kahcı şeyler Allaha itaat, ibadet ve salih amellerdir. Allanın yanında bunların mükafatı daha iyidir. Sahibi için emel olarak da daha yararlıdır.Bunlar daha iyidir, çünkü sahibi onları gelecekte yanında bulacak, emellerinin onlarda gerçekleştiğini ve onlardan dolayı büyük mükafat kazandığını görecektir.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Kaynak: Kur'an Öyküleri - S.Abdulfettah Halidi 3. cilt

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kehf, 32-46 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: II/116-117.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/117-120.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Anlatılan öykü hayatta yaşanmış olabileceği gibi, yüce Allahın mesajlarını anlattığı bir sanal bir benzetme de olabilir. Sanal bir benzetme olması, Kur'anın anlattıklarının gerçekliğine aykırı olmadığı gibi, bütün öykülerinin sanal veya kurgusal olması anlamına da gelmez. Kur'anda bunu örneleri çoktur, (çeviren). Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: II/121.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/121-122.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/123.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Fecr,15-17
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/124-125.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Vakıa,63-67
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/125-126.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/126-127.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Fatır, 42-43 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: II/127-129.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/129-130.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/130-132.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Maşaallah" kelimesi. "Allah neler dilemiş neler! " anlamındadır. (Çeviren)
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bakınız, Suyuti, ed-Durru'l-Mensur,5/391
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/132-134.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/134-135.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/135-137.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/137-139.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Nur,43
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yunus,45
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Müminun, 112-115
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tekasur,1-2 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: II/139-141.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] el-Mu~edâ"t,2Î8
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ali lmran,14
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Taha. 131
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/141-143.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Salih amel. Allah tarafından belirlenen veya ona aykırı olmayan her türlü ameldir. İnsanların vahiy ölçüsünden bağımsız kendi başlarına amelleri iyi veya kötü olarak belirlemeleri Allahın yanında geçerli değildir "Dilinizle yalan söyleyerek "Şu haram, bu helaldir" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a Karşı yalan uyduranlar ise. şüphesiz mutluluğa ereme£ler "(i 6 Nahl/116). Vahyin olcusu ve aydınlatması olmadan insanların kendi kafalarından helal ve haram belirlemelerinin temelsiz ve tutarsız olduğunu Allah bir örnekle şöyle belirtir: " Allah sekiz çift hayvan yaratmıştır: Koyundan ıkı ve keçiden iki; de ki: "İki erkeği mı, yoksa iki dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kılmıştır? Doğru sözlü iseniz bana bilgiye dayanarak cevap verin. Deveden iki. sığırdan iki yaratmıştır, de ki1 "iki erkeği mi. yoksa ıkı dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruıarı mı haram kılmıştır? Yoksa Allah size bunları Duyururken orada mı idiniz''" İnsanları, bilmediklerinden saptırmak için Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim milleti doğru yola eriştirmez "(6 Enam/143-144) Âyetler, insanların kendi heveslerine göre yaptıkları belirlemenin Allah katında geçerli ve tutarlı olmadığını belirtir. Çünkü onlara böyle bir yetki verilmemiştir Üstelik iyi veya kötü olarak belirledikleri şeylerin çoğunun daha sonra iyi veya kötü olmadığı ortaya çıkmakta ve kendileri değiştirmektedirler. Yüce Allah) devredışı bırakarak salih olan ve olmayan amelleri belirlemek, vahyi dışlamak ve yer yüzünde Allah yerine tanrılık iddiasında bulunmaktır. Halbuki yerde de, göklerde de emir ve karar Allahmdır "Rabbiniz. gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa kurulan, gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen, güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki yaratmak da. emretmek de O'nun hakkıdır. Alemlerin Rabbı olan Allah Vüce'dır."(7 Araf/54) [çeviren)
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/143-144.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,
(2.Baskı) Konya 2005: II/145-149.
Mihrinaz beğendi.
__________________
Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi İslaminesil 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Babadan Evlada Cevap. Makale ve Köşe Yazıları Kara Kartal 18 7538 13 Kasım 2017 21:19
Asrın Kerbelasi Filistin.. Serbest Kürsü Mihrinaz 3 1834 13 Kasım 2017 18:55
Dūşlerim... Makale ve Köşe Yazıları su damlası 2 1770 12 Kasım 2017 07:51
Mynmar ve Biten Muslumanligimiz... Makale ve Köşe Yazıları İslaminesil 0 1602 16 Eylül 2017 22:06
Veyl Olsun... Makale ve Köşe Yazıları Mihrinaz 3 1766 16 Eylül 2017 22:04

Alt 13 Temmuz 2014, 00:44   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
İslaminesil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:İslaminesil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 40187
Üyelik T.: 20 Mart 2014
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Wan
Yaş:42
Mesaj: 2.708
Konular: 316
Beğenildi:1428
Beğendi:590
Takdirleri:598
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Kuranda İki Bahçe Sahibinin Öyküsü ve alınması gereken dersler

BAHÇE SAHİPLERİ ve KARUN ÖLMEDİ YAŞIYOR


Kur'anda "kehf" ve "kalem" surelerinde bizlere "bahçe sahipleri" adı altında ve kasas suresinde "karun" la ilgili 3 tane kıssa anlatılır. Bu kıssalar, tarihin herhangi bir döneminde yaşamış geçmiş olan bir takım insanların hikayesi değildir. Aksine kıyamete kadar yaşayacak olan insanoğlunun açgözlülüğünün , cimriliğinin, inkarcılığınınve bencilliğinin canlı olarak anlatımıdır. "bahçe sahipleri" deyimi ile sadece bahçeleri olan insanlar anlatılmak istenmez. Bu deyimin sembolize ettiği her türlü maddi zenginliğin sahipleri gözler önüne serilerek dünyadaki maddi zenginliğin kaynağının sadece onların kendi gayretlerinin ürünü olmadığı ve ellerinde servetin o insanlara, Allah cc nin bir imtihan olarak verdiği , ancak kıssalardaki anlatılan kişilerin bu imtihana karşı nankörlük ettiği ve buna karşılık olarak servetlerinin helak bildirilir. Kıssaların meallerini vererek devam edelim.

KEHF SURESİNDEKİ BAHÇE SAHİPLERİ KISSASI

32- Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. 33- İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık.
34- (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.”
35- Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi.
36- "Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım."
37- Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?"
38- "Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."
39- "Bağına girdiğin zaman, 'MaşaAllah, Allah'tan başka kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan."
40- "Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir."
41- "Veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin."
42- (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım."
43- Allah'ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.
44- İşte burada (bu durumda) velayet (yardımcılık, dostluk) hak olan Allah'a aittir. O, sevap bakımından hayırlı, sonuç bakımından hayırlıdır.

Kıssada sahneye iki kişi çıkarılmaktadır. Bu ikiside bahçe sahibi olmasına rağmen servetleri eşit değildir. Serveti az olan kişi mümin , serveti çok olan kişi inkarcıdır. Bu iki kişininde bahçelerinde her türlü ürün bulunmasına rağmen serveti çok olan kişi dünya malının geçiciliğini unutarak ötekini küçümsemeye kalkar. Ancak bu kişi karun kıssasında karşımıza çıktığı gibi "keşke ondaki servet kadar bendede olsa" diye bir hevese kapılmadan ona bu düşüncesinin yanlış olduğu tebliğini yapar. Çünkü kur'anda ve ondan önceki kitaplarda dünya malının geçici olduğu baki olanın ahiret hayatı olduğu , ahiretteki mutluluğun dünyadaki yapılan salih ameller neticesinde olduğu insanlara bildirilmiştir.Kıssada dikkatimizi çeken bir hususta şudur;İnkarcı bahçe sahibi gücünü yanındaki kendisinden güçzüz olan arkadaşı ile mukayese ederek haşa Allaha karşı efelenmeye kalkmaktadır.Halbuki arkadaşının hatırlattığı gibi bütün güç ve kudretin Allaha ait olduğunu kabul edip arakadaşının ona dediğini söylemesi gerekirdi.


003.014- Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.
[057.020- Bilin ki, dünya hayatı oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibarettir. Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer; sonra kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çerçöp olur. Ahirette çetin azap da vardır. Allah'ın hoşnudluğu ve bağışlaması da vardır; dünya hayatı ise sadece aldatıcı bir geçinmedir.

Bu ve buna benzer birçok ayetler bulunan kur'ana rağmen servetlerinin çok olması o kişilere iman etmelerini sağlamaları gerekirken aksine çoğu kimsenin küfrüne sebeb olmaktadır. Burada inkarcı bahçe sahibinin arkadaşınıda unutmamak gerekir. Çünkü o kişi arkadaşı kadar servete sahip olmamasına rağmen o kişiye bu yaptığının yanlışlığını hatırlatmaktadır.Araf suresi 163- 166 . ayetleri arasında anlatılan " deniz kenarındaki kasaba" kıssasında 3 tip insan karşımıza çıkmaktadır. 1-kötülüğü işleyenler,2-kötülüğe mani olmaya çalışanlar, 3- kötülüğe mani olanları engellemeye kalkanlar. Anlatılan kıssada bu üç guruptan ikisinin helak edildiğini sadece kötülüğe engel olanların helaka uğramadıklarını görüyoruz. Göreceğimiz her 3 kıssadada azgın servet sahiplerine karşı onları uyaran insanların bulunmaktadır. Buradan çıkarmamız gereken sonuç , her devirde ortaya çıkan müstekbirlere karşın onlara hakkı tebliğ edenlerin olacağı ve olması gerektiğidir. Bu kıssada dikkatimizi çeken bir başka hususta o kişinin kıyametin kopmayacağını iddia etmesi , kopsa bile orada bu serveti sayesinde güzel bir yere sahip olacağını iddia etmesidir .Bu kişilerin ahiretteki akıbetleri hakkında kur'anda şu ayetleri görmekteyiz.
[003.010] - İnkar edenlerin malları ve çocukları, Allah'a karşı onlara bir şey sağlamaz. İşte onlar ateşin yakıtlarıdır.
[003.116] - İnkar eden kimselerin malları ve çocukları, Allah'tan yana, onlara bir fayda vermeyecektir. İşte onlar cehennemliklerdir, onlar orada temellidirler.
058.017] - Malları ve çocukları, onlara, Allah katında bir fayda sağlamaz. Onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.
[009.055] - Artık onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmek ve canlarının inkarcı olarak çıkmasını ister.
[009.085] - Malları ve çocukları seni hayrete düşürmesin; Allah bunlarla onlara dünyada azabetmek ve canlarının inkarcı olarak çıkmasını ister


KALEM SURESİ BAHÇE SAHİPLERİ KISSASI

17- Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
18- (Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı.
19- Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi.
20- Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi.
21- Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.
22- "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın."
23- Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler:
24- "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın."
25- (Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
26- Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.
27- "Hayır, biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."
28- (İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: "Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"
29-Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."
30- Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.
31- "Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler.
32- "Belki Rabbimiz, onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca Rabbimiz'e rağbet eden kimseleriz."
33- İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.

Kalem suresindeki bu kıssanın önceki ayetlerinde kendisine gelen vahye karşı tekebbür edenlerden bahsedilerek onlar bahçe sahiplerinin uğradığı bir belaya uğratılabilecekleri tehdidinde bulunulmaktadır.17 ve18. ayetteki "sabah ürünü mutlaka devşireceklerine dair hiç istisna yapmamaları" ve buna karşılık hayal kırıklığına uğramalarına karşın rabbimizin şu ayeti bizim için önemli bir ikazdır.
[018.023-4]- Allah'ın dilemesine bağlamadıkça (inşâallah demedikçe) hiçbir şey için «Bunu yarın yapacağım» deme. Bunu unuttuğun takdirde Allah'ı an ve: «Umarım Rabbim beni, doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir» de.
Ürünlerini sabahleyin mutlaka devşireceklerini uman bahçe sahipleri , fakir fukara hakkınıda hesap edip onlarında hakkını vermeme hesapları yapar halde bahçelerine geldikleri vakit yollarını şaşrıdıklarını sanarak bahçelerinin helak olmalarına bir anda ihtimal verememişlerdir.Ancak akılları başlarına gelince yaptıkları hatayı anlayarak içlerindeki birinin uyarmalarını kulak ardı ettikleri ve neticede ellerinin bomboş kaldığını görmekteyiz.

Her iki kıssada bizler için nasıl bir mesaj olabilir diye düşündüğümüz zaman, rabbimiz bizlere helak olan bahçeler ile dünya hayatını aynı bağlamda düşünmemizi, Bahçe sahiplerinin verilen bu servet karşılığında servetlerinin karşılığı olan şükür ve infakı düşünmeden sadece dünyevi hesaplar peşinde koşmalarına karşılık bahçelerinin servetlerinin helak olması ile gelen pişmanlığı bize örnek göstererek son pişmanlığın fayda vermeyeceğini ,ölmeden önce kişinin ahiret hayatını garanti altına alacak salih ameller yapması gerektiği ,aksi takdirde helak olan bahçeler gibi kişininde ahiretinin berbat olacağnın canlı bir mesajı verilmektedir.


KARUN KISSASI

76- Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez."
77- "Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez."
78- Dedi ki: "Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz.
79- Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler.
80- Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.
81- Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.
82- Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar.
83- İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.

Musa as ın kavminden olmasına rağmen Allahın kendisine verdiği malı kendisinin kazandığını sanıp azan karun kıssasındada karşımıza ayrı iki insan tipi çıkmaktadır. 1- karunun zenginliği karşısında azmamasını hatırlatanlar, 2- bu zenginliğe heves edip keşke bizdede olsa diyenler. Kur'anda müteaddit ayetlerde karşımıza çıktığı üzere, rabbimizin rızkı dilediğine yayıp dilediğine kıstığı ve başkasına verilen servete kimsenin göz dikmemesi gerektiği bütün bunların bir imtihan vesilesi olduğu hatırlatılmasına rağmen çoğumuzda hakim olan düşünce, serveti bizden çok olanlara özenmemizdir. Kıssa bu özenmenin sonunun pişmanlık olacağını dikkat çekmektedir. Karun, yeryüzünde kendisine ölçüsüz servet verilerek imtihan edilen , ancak bu imtihanı kaybeden sembol bir tiptir.

Sonuç olarak bu kıssalar, Rabbimizin, kur'anda birçok ayette belirtmiş olduğu, dünya hayatının geçici olduğu ve bu hayat içinde insanın kendisine verilen servet ile imtihan edileceği, kişiye verilen zenginliğin doğru yolda harcanması gerektiği , kıssadaki kişilerin bahçelerinin bir nevi dünya hayatı ile özdeşleştirilerek bu hayatın doğru bir yolda harcanmamasının kişiyi ahirette helak edeceği ve son pişmanlığın fayda vermeyip kişinin dünya hayatında iken ahirete hazırlanması gerektiğini bizlere görsel olarak hatırlatmaktadır. Bahçe sahipleri ve karun kıssası yaşanmış bitmiş ve bir daha yaşanmayacak olan bir kıssa değil , aksine halen yaşanan ve kıyamete kadar yaşanacak olan kıssalardır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Mihrinaz beğendi.
__________________
Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2018, 11:42   Mesaj No:3
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.557
Konular: 1328
Beğenildi:12696
Beğendi:9322
Takdirleri:28874
Takdir Et:
Standart

Kehf Suresi’ndeki Bahçe Sahipleri Diyalogu

Kehf Suresi’ndeki bahçe sahiplerinden mahsulü devşirecek olanı; inkâr psikolojisine kapılmış, bahçesinin ürün yönünden muhteşem durumunu heva ve hevesine göre değerlendirmeye başlamıştı. "Bu adamın başka geliri de vardı. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: ‘Ben, servetçe senden daha zenginim; insan sayısı bakımından da senden daha güçlüyüm!’”26

Mahsulünün bol olması bahçe sahibini şımartmış, bu yüzden mal ve mülkü ile övünmeye, kendinden ekonomik olarak aşağıda olanları küçümsemeye işi götürmüştü. Kur'an'da insanın bu aşamadaki durumu şöyle tavsif edilir: "Gerçek şu ki, insan azar. Kendini kendine yeterli gördüğü için."27 Oysa Allah Kur'an'da bu durumu zemmetmektedir: "Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin!"28

"Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez!"29

Allah, insanlara, malları ve edindikleri diğer değerler ile hava atanların, böbürlenenlerin bu davranışlarının altında yatan ana nedeni şöyle açıklar. "…Kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, ‘Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir.’ der. Hayır, o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler."30 Dünyada edindikleri servet, mal, mülk ve evlatların kendi marifetleri dolayısıyla; akıl, boy-pos, soy-sop nedeni ile sahip olduklarını zannederler. Kur'an'da bu olumsuz davranışa müşahhas bir örnek olarak muhteşem bir zenginliğe sahip olan Karun anlatılır: "Karun ise ‘O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi.’ demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti."31

Hâlbuki Allah, mal, mülk, evlat, servet gibi dünyada edinilen şeylerin, Allah tarafından ve O'nun istediği kadar, istediği kişiye verildiğini; bunun sebebinin ise Allah'a şükredilmesi isteği olduğunu beyan eder: "Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık."32"Biz, yeryüzünde nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık. Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmeyecekler mi? Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ı tesbih ve takdis ederim."33

Kehf Suresi’nde anlatılan bahçe sahibi; Allah'a, heva ve hevesini ortak koşan, ahireti inkâr eden putperest bir müşriktir. Bunu arkadaşı ile yaptığı konuşmalardan anlamaktayız.

a, Kıyameti inkâr: "Şöyle dedi: Bunun, hiçbir zaman yok olacağını sanmam. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum."34

b) Yeniden dirilmeyi ret ya da şüphe etmek: "Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem..."35 Bahçe sahibi, kıyameti inkâr ederken Kur'an'da diğer bölümlerde de sık sık anlatılan; ölen bir insanın bir daha diriltilemeyeceği inancını dile getirmektedir. Bu husus Kur'an'da anlatılan diğer müşriklerin tavırları ile aynıdır: "Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz."36"Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı diriltileceğiz?! İlk atalarımız da mı (diriltilecek)?!"37

c) Allah'ın ahiretteki mükâfat ve ceza uygulamasını reddetmek: "Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki, (orada) bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum."38 Kıyametin kopacağını kabul etmemekle birlikte; olur ya yeniden dirilirse Allah katında dünyadakinden daha iyisini bulacağını ileri sürmektedir. Kur'an'da anlatılan diğer toplumlarda yaşamış müşriklerin de benzer tavır göstererek, bahçe sahibi ile aynı görüşü paylaştıkları görülmektedir: "Kıyametin kopacağını sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır, der."39

Bahçe sahibinin malı ve sahip olduğu diğer servet ve değerler ile böbürlendiği arkadaşı; bahçe sahibini, Allah'a ortak koşan "müşrik" bir kimse olarak tanımlamaktadır. Bilindiği gibi müşrikler Allah'ı kabul etmektedirler, fakat öldükten sonra dirilme konusunda karmaşık düşünceler içerisindedirler. "De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim malik (ve hâkim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? ‘Allah’ diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona asi olmaktan) sakınmıyor musunuz?"40"Andolsun onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette ‘Allah’ derler. O halde nasıl (Allah'a kulluktan) çevriliyorlar?!"41"…Toprak ve kemik olduğumuz zaman mı diriltileceğiz?!"42

Allah, kıyameti ve yeniden dirilmeyi, mükâfat ve mücazatı reddeden bahçe sahibine karşı, arkadaşı vasıtası ile kıyamete kadar herkes için ibret alınacak bir diyalogu anlatmaktadır: "…Seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah'ı inkâr mı ettin? Fakat O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam."43 Küçümsenen bahçe sahibi, böbürlenen bahçe sahibinin söylediklerini, Allah'ı inkâr olarak gördüğünü belirttikten sonra ona, ilk yaratanın Allah olduğunu kabul ettiğine göre, yeniden diriltmeyi de Allah'ın yapmasının mümkün olduğunu kabul etmesi için örnekler vermektedir. Allah ilk insanı topraktan yaratmış, ondan sonra erkek ve dişinin birleşmesi sonucu atılan bir nutfe ile bebekler olarak insan nesli devam etmiş; kıyametle bu sona erecektir. İşte bütün bu yaratma safhalarını yapan Allah'ın, çürümüş kemikleri de yeniden dirilteceğini, bunun Allah için kolay olduğunu; bu durumu neden inkâr ettiğini, müşrik bahçe sahibine sormaktadır. Akabinde bunu inkâr etmenin ve bununla birlikte yeni inançlar üretmenin şirk olduğunu; dolayısıyla kendisinin Allah'ı yaratıcı olarak kabul ettiğini, kıyamet ve ahretin de gerçekleşeceğine inandığını, bunları inkâr ederek Allah'a şirk koşmayacağını bildirmektedir.

Bütün bu diyalog sonucu iki bahçe sahibinden "...İki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik." diye belirtilenin bir müşrik olduğu, kendisi küçümsenen diğer bahçe sahibinin ise Müslüman olduğu ortaya çıkmaktadır..
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2018, 11:43   Mesaj No:4
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.557
Konular: 1328
Beğenildi:12696
Beğendi:9322
Takdirleri:28874
Takdir Et:
Standart

Heva ve Heves=Zulüm ve Şirk

Bahçe sahipleri diyaloglarında inançlarının tespitini yaptığımız konuşmaların devamında; inkârcı bahçe sahibinin bahçesine adım atarken başladığı belirtilen zulüm konuşmaları, Allah'ın Rezzak sıfatı üzerine devam etmektedir. "Bağına girdiğinde ‘Maşallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır.’ deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden güçsüz görüyorsan (şunu bil ki) belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir. Yahut bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın."44

İnkârcı bahçe sahibinin bahçesine adım atar atmaz başladığı "zulüm", heva ve hevesini Allah'a ortak koşma fiili, diğer küçümsenen bahçe sahibi tarafından Allah'ın sıfatları hatırlatılarak, tövbe safhasına dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Eğer inkârcı bahçe sahibi bahçesine girdiğinde, bahçesinin mahsul yönünden verimliliğini Allah'a hamledip böbürlenmeye kalkmasaydı; kendisi için iyi olurdu, demektedir. Bu beyan aynı zamanda tövbe kapısının açık olduğunu, rücu edebileceğini ihsas etmektedir. Bahçeye girdiğinde "Maşallah! La havle ve la kuvvete illa billah!" deseydi, yani mal-mülk, servet ve evlatları, Allah'ın takdir ettiğine inansaydı böbürlenmezdi. Çünkü bu verilenlerin, kendisinin marifetiyle, bilgi ve çalışması ile değil, Allah'ın takdiri ile olduğunu kabul etmiş olacaktı. "Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar."45"Zengin eden de yoksul kılan da O'dur."46

Küçümsenen Müslüman bahçe sahibinin tüm uyarılarına rağmen müşrik bahçe sahibinin, "şirk"ten vazgeçmediğini daha sonra uğradığı musibetten anlamaktayız: "Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Böylece, bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini ovuşturup kaldı. Bağın çardakları yere çökmüştü."47

Bir Musibet Bin Nasihatten İyidir!

Bahçe sahiplerinin bu diyaloglarının akabinde müşrik bahçe sahibinin hak ettiği cezaya uğradığını gözlemlemekteyiz. O musibet anına kadar; Müslüman bahçe sahibinin uyarılarına rağmen Allah'ı yeterince takdir edemeyen müşrik bahçe sahibinin musibete uğradığı andan itibaren, halisane Allah'a yöneldiğini, suçunu itiraf ettiğini görmekteyiz: "Ah, diyordu. ‘Keşke Rabbime ortak koşmamış olsaydım!’"48

Kur'an'da yer alan müşriklerle ilgili diğer ayetlerde de müşriklerin sıkıntıya, azaba duçar olduklarında, Allah'a halisane olarak yalvarmaya başladıkları anlatılmaktadır: "İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek O'na yalvarırlar."49 Müşriklerin bu ikiyüzlü tutumuna Kur'an'da devamlı olarak vurgu yapılır. Sıkıntıya düşen müşrikler, düştükleri sıkıntı anından itibaren, putlarının bir işe yaramadığını, bu zor anlarda yardımın sadece Allah tarafından olduğunu kavradıkları için yalnızca ve halisane Allah'a yalvarırlar: "…Başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider..."50

Anlaşılıyor ki bir musibet bin nasihatten daha iyidir. Ancak kâfirler bütün bunlara rağmen nankörlükte ısrar ederler. "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir."51



26- Kehf, 18/32.

27- Alak, 96/6–7.

28- İsra, 17/37.

29- Lokman, 31/18.

30- Zümer, 39/49.

31- Kasas, 28/78.

32- Zuhruf, 43/32.

33- Yasin, 36/34-36.

34- Kehf, 18/36.

35- Kehf, 18/36.

36- Mu'minun, 23/37.

37- Saffat, 37/16-17.

38- Kehf, 18/36.

39- Fussilet, 41/50.

40- Yunus, 10/10.

41- Zuhruf, 43/87.

42- Saffat, 37/16.

43- Kehf, 18/37-38.

44- Kehf, 18/39-41.

45- Zümer, 39/52.

46- Tur, 52/48.

47- Kehf, 18/42.

48- Kehf, 18/42.

49- Rum, 30/33.

50- İsra, 17/67.

51- Şura, 42/30.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Evliliğin bakıma alınması MERVE DEMİR Evlilik-Nikah Konuları 6 07 Mart 2023 21:38
Okunması ve ibret alınması gereken gerçek bir aşk hikayesi.. Zelal Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 1 19 Eylül 2014 13:46
Bakara 85. ayetten almamız gereken önemli dersler. HALUK GÜMÜŞTABAK Makale ve Köşe Yazıları 6 17 Mart 2011 19:00
Bakara 27. Ayetten almamız gereken dersler. HALUK GÜMÜŞTABAK Makale ve Köşe Yazıları 1 22 Kasım 2010 00:39
Kuranı Kerimde Bahçe Sahipleri Kıssası Belgin Kur'ân-ı Kerim Genel 1 22 Nisan 2009 13:47

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.