|
Konu Kimliği: Konu Sahibi kalaycim20,Açılış Tarihi: 07 Nisan 2014 (21:58), Konuya Son Cevap : 07 Nisan 2014 (21:58). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
07 Nisan 2014, 21:58 | Mesaj No:1 |
tefsir 5. ünite özeti tefsir 5. ünite özeti TEFSİR 5. ÜNİTE ÖZETİ RİVÂYET TEFSİR YÖNTEMİ Kur’ân’ın Allah kelamı olması, ona ve tefsîrine karşı daha sorumlu biryaklaşım içinde olmayı gerektirmektedir. Bu yüzden tefsîr tarihinin ilktabakalarında, müfessirin Kur’ân’ı nakilsiz olarak kendi başına tefsîr etmesihoş karşılanmamış, tenkit edilmiştir. Aslında bu durum sadece Kur’ân tefsîriyle sınırlı da değildir. Zira Kur’ân herhangi bir konuda delilsiz ve bilgisiz hüküm vermeyi zann kapsamında değerlendirmiş ve zanna tabi olmayı yasaklamıştır (İsra (17), 36; Yunus (10), 36; Hucurat (49), 12; Necm(53), 28). Bu konuda Hz. Peygamber’in, “kim Kur’ân’ı kendi görüşüyle tefsir ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın” şeklindeki hadisi de etkili oldu. Rivâyet Tefsîrinin Tanımı Rivâyet sözlükte, birini su kaynağına götürmek ve su içirmek gibi anlamlara gelir. Buna göre rivâyet, bir kaynağa gitmek, başka bir ifadeyle nakle dayanmak demektir. Terim olarak ise “Kur’ân’ı Kur’ân, Hz. Peygamber’in sünneti ve selefin açıklamaları ile tefsîr etmek” diye tanımlamak mümkündür. Rivâyet tefsîrine bu yüzden me’sûr veya naklî tefsîr de denilmektedir. Hz. Peygamber’le birlikte sahabe, tâbiîn ve sonraki nesillere ait tefsîrle ilgili görüşler, hadis ilminde detaylı şekilde geliştirilmiş usul kurallarına uygun olarak rivâyet edilmektedir. Rivâyet Tefsîrinin Tarihî Gelişimi Rivâyet tefsîrinin tarihinde ilk bahsedilmesi gereken malzeme Hz. Peygamber’in tefsîridir. Zira Hz. Peygamber’in, Kur’ân’ın tamamını olmasa da bir kısmını tefsîr ettiği bilinmektedir. Ashabına Kur’ân’ın müphem, mücmel ve müşkil yönlerini açıklamıştır. Hz. Peygamber’in vefatının ardından fetihler hızla devam etmiş, Müslümanlar yeni kültürler ve dini gruplar ile karşılaşmışlardır. Böyle bir ortamda ortaya çıkan meselelere çözüm bulma yolunda sahabîler, gerek Hz. Peygamber’den duydukları açıklamaları, gerekse vahyin ortamına vakıf olmaları neticesinde oluşan kendi görüş ve çıkarımlarını (içtihatlarını) sonraki nesillere aktarmışlardır. Onların bu türden yaptıkları tefsîrlerde bile yetiştikleri nebevî çevrenin etkisi göz ardı edilmemelidir. Bu yüzden rivâyet tefsîrinde sahabe tabakası çok önemli ve ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Daha sonra gelen tâbiîn tabakası da, sahabe neslinin yaptığı gibi, Hz. Peygamber ve sahabeden gelen nakillere kendi rey ve içtihatlarını ilave ederek sonraki nesillere, yani tebei tâbiîn tabakasına nakletmişlerdir. Rivâyet Tefsîr Yöntemine İlişkin Uygulamalar Kur’ân’ın Kur’ân’la Tefsîri Kur’ân’da bir yerde kapalı olan bir husus, bir başka yerde açıklanmış olabilmektedir. Âlimler arasında “Kur’ân kendi kendisini tefsîr eder” sözü meşhurdur. Kur’ân’ın Rivâyetle Tefsîri Hz. Peygamber’in Tefsîri: Hz. Peygamber’in Kur’ân’a karşı teblîğ ve tebyîn olmak üzere iki temel görevi vardır. Gelen vahyi noksansız olarak insanlaraulaştırmış ve onu ihtiyaç durumuna göre açıklamıştır. Sahabe Tefsîri: Kur’ân ve tefsîri açısından sahabe, Hz. Peygamber’den sonra en önemli tabakadır. Görüş ve kararlarının dikkate alınması son derece lüzumludur. Çünkü onlar vahye, vahyin iniş yerlerine, vahyi önceleyen tarihi olay ve şartlara şahitlik etmiş olan mümtaz insanlardır. وَلهَمُْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ . 1 /“Onlara cennetlerde tertemiz eşler vardır” (Bakara (2), 25) âyetinde geçen “tertemiz eşler” ifadesi hakkında sahâbî müfessirlerden İbn Abbâs ve İbn Mes’ûd şu açıklamayı yapmışlardır: “Tertemiz eşler, hayız görmezler, abdestsizlik ve cünüplük halleri olmaz, ayrıca kötü de kokmazlar”. Tâbiûn Tefsîri: Bilindiği gibi Hz. Peygamber’in vefatının ardından hulefây-ı râşidin döneminde fetihler hızla artmaya devam etmiştir. Sonuçta birçok ülke, din ve kültür mensubu insan Müslüman olmuştur. Arap dili sahabe tabakasındaki saflığını nisbeten kaybetmiştir. Yeni Müslüman olan kimselerin önceki kültür, medeniyet, örf ve adetlerini İslâm toplumuna aktarmaları sonucunda sosyal, kültürel ve dini bir karışma ortaya çıkmıştı. Elbette bu durum, İslâm toplumunda Hz. Peygamber ve sahabe zamanında gündemde olmayan birtakım konuların konuşulmasına sebep olmuş ve bunlara İslâmî çözümlerin bulunmasını gerekli kılmıştır. 1. Tefsîrinde re’ye yoğun olarak yer veren ve tâbiîn âlimlerinin önde gelenlerinden olan Mücâhid, وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ /“o gün bir takım yüzler Rablarına bakıp parlayacaktır” (Kıyame (75), 22-23) âyetlerini,“Rablerinden sevap beklerler” şeklinde açıklar ve bu yorumuna“mahlûkatından hiç kimse onu göremez” sözünü de ilave eder. Rivâyet Tefsîrinin Zaaf Noktaları 1-Tefsîrde uydurma haberlerin çok olması: 2. İsnatların hazfedilerek sadece metinlerin yer alması: Nakil bilgilerinde isnadın çok önemli işlevi vardır. Çünkü haberlerin doğruluğu veya yanlışlığı, öncelikle o haberi söyleyen kimselerin durumuyla belli olur. Râviler güvenilir ve sağlam ise, rivâyet ettikleri haberler de güvenilir ve doğru olur. 3. İsrailiyata dair haberlerin tefsîre karışması: Rivâyet tefsîrlerine Yahudi ve Hıristiyan kültürlerine ait bilgilerin geçmesi de bu ekolün zayıf yönlerinden biridir. Meşhur olan rivâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır: İbn Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l- Azîm; Ebû’l-Leys es-Semerkandi, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Ebû İshâk es- Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân an Te’vîli’l-Kur’ân; Ebû Muhammed el-Hüseyin el-Begavî, Meâlimu’t-Tenzîl; Ebu’l-Fidâ İsmâîl İbn Kesîr, Tefsîru’l- Kur’âni’l-Azîm; Ebû Zeyd Abdurrahmân es-Seâlibî, el-Cevâhiru’l-Hisân fî Tefsîri’l-Kur'ân; Celâleddîn es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr fî Tefsîri’l- Me’sûr. Taberî ve Tefsîri Hicri ilk dört asra ait tefsîr verilerini Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l- Kur’ân adlı şaheserinde toplayan Taberî, Kur’ân’ı tefsîr ederken rivâyet malzemesini belirli bir sistematik içerisinde kullanmıştır. Geliştirdiği dakik ve etkileyici tefsîr yöntemi sayesinde rivâyetler, kuru bir bilgi yığını olmaktan çıkmış ve tefsîri asırlarca önem ve şöhretini hiç eksiltmeden sürdürmüştür. Taberî mücerred ve müstakil rey ile Kur’ân’ı tefsîr etmekten kaçınmış, aksine davrananları da uyarmıştır. Eserinde “tefsîr” yerine “te’vîl” kelimesini kullanır. Ebu’l-Leys es-Semerkandî ve Tefsîri Hanefi mezhebinin meşhur fakihleri arasında yer alır. Orta büyüklükte bir hacme, açık ve akıcı bir dile sahip olan Tefsîru’l- Kur’âni’l-Azîm adlı eser, Ebû Ubeyde Ma’mer b. el-Müsennâ’dan sıklıkla alıntılar yapmış, nüzul sebepleri, kıraat farklılıkları ve nesih konularına ağırlık vermiş, Begavî ve Tefsîri Begavî Kur’ân, sünnet ve fıkıh ilimlerinde temayüz etmiştir. Müçtehit bir âlimdir. Sünnet ilminde de otorite olmasından dolayı kendisine “Muhyi’ssünne” ve “Rüknu'd-dîn” gibi lakaplar verilmiştir. Begavî kendisinden sonra gelen bazı âlimleri etkilemiştir. Mukaddimesinde verdiği te’vîl tanımını, Zerkeşî ve Suyûtî Kur’ân ilimleri sahasındaki eserlerinde iktibas etmişlerdir. Ayrıca Hâzin Tefsîr’i adıyla şöhret kazanan Lübâbu't-Te’vîl fî Meâni't-Tenzîl adlı eserin mukaddimesinde Begavî ve tefsîri için methedici sözler kullanılmaktadır. Bu tefsîrden en çok istifade edenlerden biri de Cemâleddin Kâsımî’dir. İbn Kesîr Ve Tefsîri 701/1301’de Dimeşk civarındaki Busrâ köylerinden birinde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta babasını kaybetti. İbn Kesîr’in ilminin genişliğine devrin âlim ve talebeleri şahitlik etmişlerdir. Meselâ tabakat âlimi Zehebî onun hakkında “imâm, müftü, sağlam bir muhâddis, âlim, mütefennîn bir fakih, nakilci bir müfessir idi, faydalı eserleri vardır” derken, İbn Hacer, “hadislerin rical ve metinlerini tetkik ile meşgul oldu. Pek çok faydalı eser hazırladı. Eserleri sağlığındayken şöhret kazandı. İbn Kesîr’in pek çok eseri vardır. Ancak burada sadece tefsîr alanındaki Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm adlı eseri zikredilecek ve metodu incelenecektir. İbn Kesîr’e göre tefsîr yollarının en güzeli Kur’ân’ı Kur’ân ile tefsir etmektir. Şayet bu şekilde tefsîr etmekten âciz kalınırsa onu sünnet ile tefsir ederdi. DİRÂYET TEFSİR YÖNTEMİ İnsanın karşısına değişik dönemlerde farklı meselelerin çıkması doğaldır. Tâbiîn ve sonrası dönemlerde konuşulan meseleler de sahabe döneminde gündemde olan ve cevap aranan meselelerden farklı olmuştur. Bu bakımdan müfessirin Kur’ân’da bulmaya çalışacağı cevap ve çözüm ihtiyacına, bir de insandaki merak duygusu katıldığında dirâyet tefsîrinin ortaya çıkış sebebi daha açık anlaşılmaktadır. Çünkü rivâyet tefsîri kanalıyla gelen sınırlı bilgiler, bazı meseleler için yeterli değildir, çok daha geniş açılımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yüzden dirâyet tefsîrinin ihtiyaç sonucu ortaya çıktığı rahatlıkla söylenebilir. Dirâyet tefsîrini rivâyet tefsîrinden ayıran en belirgin özellik, müfessirin çeşitli yollarla elde ettiği bilgi ve birikimi neticesinde oluşan kanaatine yer vermesidir. Dirâyet tefsîrinde müfessir, rivâyet müfessirine oranla çok daha aktif ve teyakkuz durumundadır. Bu durumda dirâyet müfessirinin büyük sorumluluğunu bir dereceye kadar hafifleten bir kolaylık da şudur: Dirâyet müfessiri nassların desteğiyle ortaya koyduğu yorumun Kur’ân lafızlarının zahiri manalarına, Kur’ân bütünlüğüne ve sahih rivâyetlere ters düşmemesine dikkat etmelidir. Dirâyet Tefsîrinin Tanımı Kelime olarak dirâyet, bir şeyin mahiyetini bilmek, kavramak, idrak etmek demektir. Dil uzmanları aynı manaya gelmek üzere dirâyet kelimesinin ilim demek olduğunu ifade ederler. Terim olarak ise dirâyet tefsîri, “yalnızca rivâyetlere bağlı kalmayıp dil, edebiyat, mantık, kıyas ve daha başka ilimlere dayanılarak yapılan Kur’ân tefsîri” demektir. Buna rey ve aklî tefsîr de denir. Dirâyet Tefsîrinin Esasları müfessirinin hataya düşmemesi, yanlış görüş ve yorum bildirmemesi şu kurallara dikkat etmesine bağlıdır: 1. Müteşabih alana ait hususiyetlerin farkında olmak. 2. Yorumlarında delil ve karineye dayanmak, kişisel ve subjektif yorum yapmaktan kaçınmak. 3. Mezhep taassubundan uzak durmak. 4. Delilsiz olarak Allah’ın muradı konusunda kesin yargıya varmamak. Dirâyet müfessirinin Kur’ân’da üç çeşit ilim olduğunu ve bunların da kesin olarak bilinemeyeceğini hatırdan uzak tutmaması gerekir. Bunlar şu üç alandır: 1. Allah’ın zatı, sıfatları ve gaybi konular alanıdır ki bu hususlarda hiç kimsenin söz söylemesi caiz değildir. 2. Allah’ın peygamberine bildirdiği alan. Bu alanda söz söylemek ise ancak Peygamber’e ve onun haber ve izin verdiği kimseler için söz konusu olabilir. 3. Allah’ın peygamberini tebliğ etmeğe memur ettiği alan. Bu da iki kısımdır: Ancak işitmek yoluyla söz söylemenin caiz olduğu nâsih-mensuh, nüzul sebepleri, haşr, mebde ve mead gibi ilimlerin yer aldığı alan. Diğeri de nazar ve istidlal yoluyla bilinebilecek olan hükümler, meseller ve öğüt kabilinden anlatımlara ait alandır Dirâyet Müfessirinin Uygulayacağı Yöntem 1. Tefsîr, tefsîr edilen kavram, konu veya âyete noksansız ve ziyadesiz mutabık olmalıdır. 2. Hakikat-mecaz ayırımına dikkat edilmelidir. Sözde aslolanın hakikat olduğu, hakikatin mümkün olmaması durumunda mecaza/te’vîle gidilebileceği unutulmamalıdır. 3. Âyetlerin vahyediliş gayesini gözetmelidir. 4. Âyetlerin siyakını dikkate almalıdır. 5. Nüzul sebeplerini gözetmelidir. 6. Âyetlerdeki lafızların lügat, sarf, nahiv ve belagat gibi bağlantılarını gözönünde tutmalıdır. 7. Âyetlerin ruhuna ve iniş gayesine uymayan haşviyât türü detaylı sarf ve nahiv kaidelerine, fıkıh ve fıkıh usulü meselelerine, akaid ve kelam münakaşalarına dalmaktan uzak durmalıdır. Bazı Dirâyet Tefsîrlerinin Tanıtımı Meşhur dirâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır: Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl; Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb; Kâdî Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl; Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît; Hatîb Şirbînî, es-Sirâcu’l-Münîr; Ebussuûd, İrşâdu’l- Akli’s-Selîm; Âlûsî, Rûhu’l-Meâni fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm; Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Menâr; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili. Razî ve Tefsîri Fahreddîn Râzî, naklî, aklî ve tabiat ilimlerinde derin kültür sahibi olan büyük bir âlimdir. Her şeyden önce tefsîri onun bu çok yönlü kültür birikimine fazlasıyla şahittir. 543/1149’de Rey şehrinde doğdu. Râzî, Mefâtihu’l-Gayb adlı tefsîrin metodunu, Fâtiha sûresinin tefsirini yaparken ortaya koymuş, diğer sûreleri de belirlediği esaslara göre tefsir etmiştir. Sûrelerin başlangıçlarında, o sûreden elde edilecek faydaları kaydeder. Tefsîrinde ilmî meseleler, hikmetler, terbiye ve belagat nükteleri, Arapça gramer kaidelerinden hareketle ortaya çıkan neticeler, birbirine bağlanmış manalar ve kelâmî meseleler yer alır. Kâdî Beydâvî ve Tefsîri VII/XIII. asırda Azerbeycan bölgesinde İslâmi ilimler alanında yetişen en önemli âlimlerden birisi Kâdî Beydâvî’dir. İslâmi ilimlerin hemen her alanında çok önemli eserler veren Beydâvî, asıl şöhretini Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl adlı tefsîriyle kazanmıştır. Nesefî ve Tefsîri Tam adı Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed en-Nesefî olan müfessir, Maveraünnehr bölgesinde bulunan Sogd bölgesinin Nesef şehrinde doğmuştur. Nesefî tefsîri, dirâyet tefsîri olmakla beraber, rivâyete de yer vermiştir. Özellikle İbn Abbas’tan gelen tefsîr açıklamalarını aktarmıştır. Ayrıca diğer müfessir, sahabe, tâbiîn ve sonrakilerden de nakillerde bulunmuştur. Fakat Nesefî tefsîrindeki en önemlikaynak, çoğu zaman isim vermese de Keşşâf tefsîridir. Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl adlı tefsiri Ebussuûd ve Tefsîri Osmanlı döneminin böyle bir ortamda yetiştirdiği büyük âlimlerden birisi de Ebussuûd Efendi’dir. Otuz yıl boyunca hem Kanuni Sultan Süleyman, hem de II. Sultan Selim dönemlerinde devletin şeyhülislamlık makamını temsil etmiştir. Ebussuûd Efendi 982/1574’de vefat etmiştir. Dirâyet tefsîr alanında telif ettiği İrşâdu’l-Akli’s-Selîm ilâ Mezâye’l- Ebussuûd, tefsîrinin mukaddimesinde Keşşâf ve Envâru’t-Tenzîl gibi tefsîrlere duyduğu hayranlığı belirtir. Bu iki eserden başka onun en önemli kaynağı Râzî’nin Mefâtihu’l-Gayb’ıdır. Kitâbi’l-Kerîm adlı tefsîriyle haklı bir ün kazanmıştır. Âlûsî ve Tefsîri Müfessir ve müceddid olarak kabul edilen Âlûsî’nin tam adı Ebu’s-Senâ Şihâbuddin Mahmud’tur. 1217/1802’de Bağdat'ta doğmuş, Bu âlimlerin en meşhuru da Rûhul- Meânî fi Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm adlı tefsîrin müellifi Âlûsî’dir. Şâir ve edebiyatçı olarak da tanınan Âlûsî’yi şöhrete kavuşturan, Rûhu’l- Meânî adlı tefsîri olmuştur. Önemli: Rivâyet tefsîri alanına mensup en önemli tefsîr, Taberî’nin Câmiu’l-Beyân adlı eseridir. Buna karşın Taberî tefsîrinde aklî muhakeme, tercihte bulunma, değerlendirme yapma gibi bazı dirâyet nitelikleri de bulunmaktadır. Bu yüzden Taberî tefsîri için “rivâyet alanında bir dirâyet” şeklindeki tespit mümkün görünmektedir. Dirâyet tefsîri alanının en önemli tefsîrleri arasında ise Fahreddîn Râzî’nin Mefâtihu’l-Gayb ile Zemahşerî’nin Keşşâf adlı tefsirlerini saymak mümkündür. Bu tefsirler de rivâyet tefsîrinin temel esaslarından yararlanmış, bu esaslara karşı kayıtsız kalmamışlardır. Bu özelliklerinden dolayı da çok değerli ve önemli görülmüşlerdir. | |
Konu Sahibi kalaycim20 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
1. ünite | Din psikolojisi | kalaycim20 | 0 | 3778 | 01 Kasım 2014 20:56 |
Hadis tarihi 5. ünite özeti | Hadis Tarihi Ve Usulü | kalaycim20 | 0 | 6094 | 07 Nisan 2014 22:48 |
tefsir 5. ünite özeti | Tefsir Tarihi Ve Usulü | kalaycim20 | 0 | 4726 | 07 Nisan 2014 21:58 |
hadis 2. ünite | Hadis Tarihi Ve Usulü | Medineweb | 1 | 4004 | 03 Mart 2014 22:02 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Tefsir 1-10 ünite özeti/medineweb | makbergülü | Tefsir | 3 | 10 Kasım 2018 17:46 |
Medineweb Tefsir Tarihi ve Usulü 1. ünite özeti | MERVE DEMİR | Tefsir Tarihi Ve Usulü | 2 | 06 Ağustos 2015 21:20 |
Tefsir Tarihi ve Usulu 9. Ünite özeti Medineweb | nurşen35 | Tefsir Tarihi Ve Usulü | 0 | 31 Mayıs 2014 05:09 |
Medineweb Tefsir tarihi ve usulü ünite 2- 3 özeti | Mikdad | Tefsir Tarihi Ve Usulü | 0 | 04 Nisan 2012 01:44 |
Medineweb Tefsir tarihi ve usulü ünite 2- 3 özeti | Mikdad | Tefsir Tarihi Ve Usulü | 0 | 04 Nisan 2012 01:39 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|