|
Konu Kimliği: Konu Sahibi nurşen35,Açılış Tarihi: 07 Ağustos 2018 (17:34), Konuya Son Cevap : 20 Şubat 2019 (18:26). Konuya 8 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
07 Ağustos 2018, 17:34 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | 2018 Temel Bilgi Teknolojileri II Tüm Özetler/MEDİNEWEB 2018 Temel Bilgi Teknolojileri II Tüm Özetler/MEDİNEWEB Ünite 1: İşletim Sistemleri Bilgisayar Sisteminin Temel Bileşenleri ve İşletim Sistemi Bilgisayar en basit tanımıyla, eldeki verileri (bilgi) önceden yüklenmiş belirli programlara göre matematiksel işlemler kullanarak işleyen, sonuç çıkaran ve bu bilgileri uygun ortamlarda saklayan, istenildiğinde geri getirebilen elektronik bir cihazdır. Bilgisayar sistemi genel olarak dört temel bileşenden oluşur. Bunlar kullanıcılar, uygulama programları, sistem yazılımları ve donanımdır. Kullanıcı bilgisayarı kullanan kişileri, donanım bilgisayarı oluşturan ekran, işlemci, bellek, klavye, fare, yazıcı, tarayıcı gibi tüm fiziksel parçaları ve uygulama programları (yazılımlar) ise bilgisayarın çalışabilmesi ve beklenen işlemleri yapabilmesi için geliştirilmiş programları gösterir. Sistem yazılımları ise uygulama yazılımlarının çalışması için gerekli altyapıyı oluşturur. İşletim sistemi, bilgisayarın denetimi ve yönetiminden, temel sistem işlemlerinden ve uygulama programlarını çalıştırmaktan sorumlu olan bir sistem programıdır. Bu yazılım, kullanıcı, donanım ve yazılım kaynakları arasındaki etkileşimi sağlamak, organize etmek ve yönetmekle görevlidir. Piyasadaki bazı işletim sistemlerinin isimlerinin yanında kullanılan “OS” ifadesi, İşletim sisteminin İngilizcesi olan “Operating System”in kısaltmasıdır. Kullanıcı bilgisayara komutlar verdiğinde işletim sistemi devreye girer, kapanana kadar bilgisayar kaynaklarını en etkin ve verimli biçimde kullanmaya gayret eder. Her bir uygulamanın, merkezi işlemciden ihtiyaç duyacağı dü- şünme süresini de işletim sistemi tespit eder, düzenler ve istenen işlemleri aksatmadan yerine getirir. İşletim Sisteminin Temel Bileşenleri ve Görevleri İşletim sisteminin üç temel bileşeni bulunur. Bunlar; kullanıcı arabirimi, çekirdek ve dosya yönetim sistemidir kullanıcı arabirimi grafiksel bir arayüz formundadır, çekirdek donanımla iletişim kurma işlevini üstlenir, dosya yönetim sistemi ise bilgisayar sistemindeki dosyaları düzenleme ve yönetmeden sorumlu bölümdür. Bilgisayar ve çevresindeki tüm birimleri yöneten işletim sisteminin belli başlı görevleri bulunmaktadır. Bunlar; işlem ve süreç yönetimi, bellek yönetimi, giriş-çıkış işlemleri yönetimi, dosya ve klasör yönetimi ile hata durumlarını tespit etme ve güvenlik fonksiyonu oluşturabilmedir. İşlem ve Süreç yönetimi: Merkezi işlem birimi ve bellek gibi donanım kaynaklarının, uygulama programları tarafından paylaşımlı olarak kullanımına işaret eder. Bellek yönetimi: Bilgisayarın belleği bir sistem kaynağıdır ve işletim sistemi bilgisayardaki sistem kaynaklarının verimli ve adil bir biçimde kullanımını düzenler. Giriş-Çıkış işlemleri yönetimi: Giriş/Çıkış birimi bilgisayarı dış dünyaya bağlar Bilgisayara bilgi giriş ve çıkışı yapan bu birimlere çevre birimi adı verilir. İşletim sistemi çevre birimleri ile bilgisayar arasında veri aktarım işlevini üstlenir. Dosya ve klasör yönetimi: İşletim sistemi dosyaların bir dizin ya da klasör altında toplanarak saklanması, düzenlenmesi, erişimi, kopyalanması, yerinin değiştirilmesi, adının değiştirilmesi, silinmesi gibi görevleri yerine getirir. Hata Bildirimi ve Güvenlik Fonksiyonu: İşletim sistemi program ve donanımlarda ortaya çıkacak hata durumlarını tespit eder ve gerekirse kullanıcıyı uyarır işletim sisteminin güvenlik fonksiyonu, başka kullanıcılar tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak programların/dosyaların kullanılmasını, silinmesini veya bozulmasını önler. İşletim Sisteminin Türleri İşletim sistemi türlerini üç kategori altında el almak mümkündür. Bunlar; Tarihsel gelişime göre; • I. Nesil (1624-1940), • II. Nesil (1940-1955), • III. Nesil (1955-1965), • IV. Nesil (1965-1980), • V. Nesil (1980-1990) ve • VI. Nesil (1990-……) işletim sistemleridir. Kullanım amacına göre; • Sunucu işletim sistemleri, • Masaüstü işletim Sistemleri, • Mobil işletim sistemleri ve • Diğer işletim sistemleridir. Ürün ailesine göre; • Ticari (kapalı kaynak kodlu) işletim sistemleri (Windows, Mac OS) ve • Açık kaynak kodlu işletim sistemleri (Linux). 1624-1940 yılları arasında çok uzun bir zaman dilimini içine alan mekanik ve elektromekanik bilgisayar dönemi I. Nesil içindir. Amerikalı elektrik mühendisi John Presper Erkert, ENIAC (Elektronik Sayısal Doğrulayıcı ve Bilgisayar) adını verdiği genel amaçlı ilk elektronik bilgisayarı 1943’te geliştirmeye başlamıştır. Alan Mathison Turing yönetiminde bir ekip tarafından geliştirilen Turing makinesi algoritma tarifiyle ilk bilgisayarların kavramsal temelini oluşturduğu söylenmektedir. Algoritma, matematik ve bilgisayar bilimlerinde bir işi yapmak veya bir problemi çözmek için başlangıcından sonuna kadar ayrıntılı biçimde yazılan işlemler/yollar kümesidir. III. Nesil İşletim Sistemlerinde işlemci olarak artık vakumlu tüplerin yerini 1947’de Amerika’da Bell laboratuvarlarında geliştirilen transistörler almıştır. 1965-1980 yıllarını kapsayan IV. Nesil İşletim Sistemi yüzlerce transistörün birleşimi olarak tarif edilebilecek entegre devrelerin kullanıldığı bir dönemdir. Bu dönemde artık bilgisayar sistemi aynı anda birden fazla problemi çözebilen daha akıllı bir cihaza dönüşmüştür. 1980-90 dönemi olan V. Nesil İşletim Sistemlerinde ise birçok entegre devrenin birleşip küçültülmüş hali olan mikroçiplerin kullanıldığı modern bilgisayarlar geliştirildi. Mikroişlemciler sayesinde bu dönemde, işletim sistemi daha hızlı çalışmaya başladı ve daha fazla program ve bilgi depolayabilen disk ve CD’ler kullanıldı. VI. Nesil olarak adlandırılan bugün de içinde olduğumuz 1990 ve sonrası, kendi kendini denetleyebilen, akıllı ve insanla tam bir uyum içerisinde olabilen zeki makineler, bir diğer deyişle “yapay zeka” dönemidir. Kullanım Amacına Göre İşletim Sistemleri Kullanım amaçlarını; sunucu, masaüstü, mobil ve diğer amaçlar olmak üzere 4 kategoride ele almak mümkündür. Herhangi bir ağ üzerinde bir programı veya bir bilgiyi aynı anda farklı birçok kullanıcıya, sisteme paylaştıran ve dağıtan donanım veya yazılımlar sunucu (İngilizceServer) bilgisayarlardır ve bu bilgisayarlarda çalışan işletim sistemlerine sunucu işletim sistemleri adı verilir. Masaüstü veya dizüstü bilgisayarlarda kişisel amaçlar için kullanılmak üzere geliştirilmiş işletim sistemleri masaüstü işletim sistemleridir. Akıllı telefon, tablet bilgisayar, kişisel dijital yardımcılar (Personal Digital Assistant-PDA) gibi taşınabilir cihazlar için geliştirilmiş işletim sistemleri, mobil işletim sistemleri olarak adlandırılmaktadır. Günlük hayatımızda kullandığımız her elektronik cihazda karmaşık bir işletim sistemi olmayabileceği gibi işletim sistemleri sadece bilgisayarlara da özgü değildir. Örneğin; fotokopi makinesi, hesap makineleri, klima, çamaşır makinesi, televizyon, mikro dalga fırınlar ve DVD oynatıcı/kaydedici, dijital uydu alıcılar gibi birçok elektronik cihazda işletim sistemi yerine gömülü sistem adı verilen özel amaçları yerine getirmek üzere tasarlanmış entegre sistemler bulunur. Ürün Ailesine Göre İşletim Sistemleri Microsoft firması tarafından geliştirilen, IBM uyumlu PC’lerde kullanılan Windows ve Apple firmasının Macintosh için geliştirdiği Mac OS en yaygın kullanımı olan ticari (kapalı kaynak kodlu) işletim sistemleridir. Diğer taraftan gönüllü kişiler ile firmaların ortaklaşa geliştirdiği açık kaynak kodlu, özgür ve ücretsiz (teknik destek hariç) işletim sistemleri de mevcuttur. Linux bu işletim sistem sistemlerinden biridir. Ticari (Kapalı Kaynak Kodlu) İşletim Sistemleri Windows İşletim sistemleri içinde bugün pazar payının neredeyse %90-98’ini elinde tutan Windows kişisel bilgisayarlarda en çok tercih edilen işletim sistemidir. Masaüstü, işletim sisteminin kullanıcı ile etkileşime girdiği görsel bir arabirim ortamıdır. Masaüstünün temel bileşenleri; masaüstü simgeleri, görev çubuğu ve bileşenleri ile başlat menüsünden oluşur Windows işletim sisteminde herhangi bir programı, dosyayı veya klasörü açtığınızda ekranda her seferinde bir pencere açılır. Bir pencerenin çevresini sınırlayan dört çizgiye kenarlık adı verilir. Üst kenarın hemen altında, belgenin ve programın adının ve/veya simgesinin yer aldığı bölüm başlık çubuğu olarak isimlendirilir. Belgeyle başlık çubuğunun altında yer alan bölüm menü çubuğu olarak adlandırılır. Program komutlarına erişim, menü çubuğundan sağlanır. Araç çubuğunda biçimlendirme, çizim ve tablo gibi araçlara ilişkin komutlar bulunur. Pencerenin en altında ve görev çubuğunun üstünde kelime işlemci ile ilgili bilgilerin bulunduğu durum çubuğu yer alır. Yakınlaştırma ayarını üzerinde (+) ve (-) işaretlerini tıklayarak çalıştığınız belgedeki sayfaların görünümünü yakınlaştırıp uzaklaştırabilirsiniz. Açtığınız her öğenin . programların simgelerini görev çubuğunda yan yana görebilirsiniz Görev çubuğunun sağ köşesinde bilgisayarı açtığınızda aktif hale gelen yerleşik uygulamalara ait sembollerin bulunduğu alan bildirim alanıdır. Kullanıcılar en sık kullandıkları programların simgelerini, başlat menüsünden seçip, sürükleyerek bırakabildikleri yer hızlı başlat menüsüdür. Geri dönüşüm kutusu silinen dosya ve/veya klasörlerin geçici olarak depolandığı özel bir klasördür. Başlat menüsü, bilgisayarda kurulu programlardan birini çalıştırmaya veya bunlarla ilgili farklı seçenekleri görüntülemeye, klasör veya belgeleri aramaya yarayan bölümdür. Windows Gezgini, bilgisayarınızdaki klasörler içinde gezinti yapmanızı ve bu klasörlerdeki dosyalara ulaşmanızı sağlayan temel işletim sistemi araçlarından biridir. Bilgisayarda birbiriyle ilgili bilgi veya komutlar kümesine dosya adı verilir. Dosyalara; belge, kütük, kitap gibi isimler de verilmektedir. Her dosyanın, türünü belirleyen bir uzantısı bulunur. İsim ve uzantı nokta (.) karakteriyle birbirinden ayrılır. Bilgisayarda bulunan programlar ve dosyaları bir araya getirerek oluşturulan gruplara klasör (dizin) adı verilir. Denetim masası, bilgisayarınızın ayarlarını değiştirmek ve işleyişini özelleştirmek için geliştirilmiş bir araçtır. aat, dil ve bölge seçenekleri, ağ ve internet, donanım ve ses (yazıcı, görüntü, vs.), programlar (program ekle/kaldır), kullanıcı hesapları, görünüm ve kişiselleştirme, sistem ve güvenlik ile erişim kolaylığı gibi temel kategorileri bulunur. Mac OS Başlangıçta genellikle grafik ve animasyon üzerine yoğunlaşan kullanıcılar tarafından tercih edilen, Macintosh İşletim Sistemi, kısaca Mac OS, ilk olarak 24 Ocak 1984 tarihinde Apple şirketi tarafından piyasaya sürülmüş ticari bir işletim sistemidir. Windows işletim sisteminde gördüğümüz gibi Mac OS işletim sistemi de açıldığında eğer sisteme bir kullanıcı tanıtılmış ise karşınıza gelen ilk ekran kullanıcı parolası girilecek bir açılış ekranıdır. Mac işletim sisteminde ekranın en üstündeki yatay çubuk Menü Çubuğu olarak adlandırılır. Bu çubuğun en solunda Apple logosu yanında etkin uygulama menüsü ve en sağında bildirim alanı bulunur. Masaüstünün alt bölümünde İngilizcede Dock olarak adlandırılan bilgisayardaki uygulamalara hızlı erişim sağlayan bir menü yer alır. Ana ekran içindeyse sabit disk sürücüsü, harici bellekler, klasör ve dosyalar bulunur. Apple logosuna tıklandığınızda açılan Apple menüsü içinde bilgisayarın en temel fonksiyonları yer alır. Bunlar; Yazılım Güncelleme, Sistem Tercihleri, Dock (Uygulamalara Hızlı Erişim Menüsü), Uyut, Yeniden Başlat, Sistemi Kapat gibi seçeneklerdir (Şekil 1.21). Menü çubuğu üzerinde Apple logosunun sağındaki simgeler o anda kullanılan uygulamaya göre değişkenlik gösteren Etkin Uygulama Menüsü olarak adlandırılır. Menü çubuğunun sağ tarafı olarak adlandırılan Bildirim Alanı simgeleri ise etkin uygulamalar menüsünün tersine daha az değişken olmakla birlikte, kullanıma göre kalabalıklaşabilen bir alandır. Ekranının alt kısmında görünen Uygulamalara Hızlı Erişim Menüsü (Dock) sıklıkla kullanılan uygulamalara, klasörlere ve dosyalara hızlı erişim sağlayan bir alandır. Bu alanda bulunan ve sık kullanıma bağlı olarak içinde birden fazla dosya barındıran klasörler “yığınlar” olarak adlandırılır. Bir yığını tıkladığınızda klasör içindeki öğe sayısına bağlı olarak yığın, yelpaze veya ızgara şeklinde serpilerek açılır. Windows Gezgini gibi Finder (arayıcı), Mac bilgisayarda sürücülere, uygulamalara, dosyalara ve klasörlere erişim ve bunlar arasında gezinmeyi sağlayan ve tüm öğeleri düzenli tutmaya yardımcı olan bir araçtır. Sistem Tercihleri, sistem genelindeki donanım ve yazılıma ilişkin ayarların kontrol merkezidir. Bu uygulamaya ekranın sol üst köşesindeki Apple menüsünden veya Dock üzerinde Uygulamalar simgesine tıklayarak erişebilirsiniz. Mac OS işletim sisteminde yuvaya takılan harici disk/sürücülerin (USB, HDD, CD/DVD vb.) simgeleri masaüstünde belirir. Mac OS masaüstünde klasör oluşturma, dosya ve klasörleri taşıma ve silme gibi işlemler yapmak mümkündür. Açık Kaynak Kodlu İşletim Sistemleri Kapalı kodlu, ticari işletim sistemlerinin aksine açık kaynak kodlu yazılımlar herkese açık olan yazılımlardır. Bu tür işletim sistemlerinin en belirgin özellikleri; kullanıcıya serbest erişim ile yazılımı değiştirme özgürlüğü sağlaması (hızlı güncellenebilirlik ve yönetilebilirlik yapısı), ücretsiz olması, farklı sistemlere/bağlamlara uyarlanabilir olması ve yeni bir yazılım üretme fırsatı yaratması olarak sıralanabilir. Yaygın olarak bilinen açık kaynak kodlu yazılımlar; GNU, Linux, Open Office’dir. 1983 yılında kapalı kaynak kodlu ve pazarlanan ürünlere karşı bir hareket olarak ortaya çıkan “Özgür Yazılım Bildirgesi” ve beraberindeki “Özgür Yazılım Birliği” (Free Software Foundation) oluşumu Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Richard Stallman ve arkadaşları öncülüğünde başlamıştır. Linux, 1991 yılında Finli bilgisayar bilimi öğrencisi Linus Torwalds tarafından ortaya atılan ve gönüllü yazılımcıların katkılarıyla geliştirilmiş özgür bir işletim sistemi çekirdeğidir. Çekirdek, tüm sistem kaynaklarını tam yetki ile yönetir ve bilgisayardaki uygulamalar ile donanım arasında bir köprü işlevi görür. Türkiye’de TÜBİTAK BİLGEM-UEKAE (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu, Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi ve Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü) birimleri tarafından geliştirilen Linux tabanlı Pardus, ilk yerli işletim sistemimizdir. Ulusal düzeyde kamu ve özel kuruluşlarda üretilen belgelerin güvenliğini sağlama ve teknolojide dışa bağımlılığı ortadan kaldırma bağlamında, yerli işletim sistemi geliştirme çalışması 2002 senesinde gündeme gelmiştir. Takip eden yılda, ulusal dağıtım vizyonu çerçevesinde, TÜBİTAK’ta başlayan hazırlık ve izleyen geliştirme süreçleri ile Linux temelli ilk ulusal işletim sistemi olan Pardus projesi hayata geçirilmiştir. Pardus ulusal işletim sistemi; tam ve düzgün Türkçe desteği sağlaması, görev merkezli ve insan-temelli modüler bir yapıya sahip olması ve gerek kurulum ve gerekse kullanım kolaylığı sunması özellikleriyle ulusal bir girişimcilik hareketidir. Mobil İşletim Sistemleri Cep telefonları, tablet bilgisayarlar, saat ve PDA’lar gibi taşınabilir cihazlar günümüzün vazgeçilmez mobil iletişim araçları arasında yer almaktadır. Bu tür cihazlardaki kamera, sesli arama, mesajlaşma servisi gibi daha birçok hizmeti ve uygulamayı çalıştırmak için mobil işletim sistemleri geliştirilmiştir. Mobil işletim sisteminin tasarımı ve özellikleri masaüstü makineler üzerinde çalışan genel amaçlı bir işletim sisteminden daha farklıdır. Mobil cihazların ekran boyutu, bellek, işlemci kapasitesi, pil ömrü, bilgi işlem ve iletişim kabiliyetindeki sınırlılıklar gibi gerek fiziksel gerekse işlevsel kısıtları mevcuttur. Bu nedenle, günümüzde destekledikleri özelliklere bağlı olarak farklı mobil işletim sistemleri geliştirilmiştir. Kullanıcının bir mobil cihazdan beklentileri doğrultusunda bu ve benzeri yazılımların mobil işletim sistemlerine entegrasyonu başlamıştır. İnternetin gelişimi de dönüşüm ihtiyacını ortaya koymaktadır. Özellikle Web 2.0’dan sonra ağ inanılmaz bir bilgi kirliliğine dönüşmüştür. Ağda kullanıcının arama, düzenleme ve veri madenciliği yapmasını bekleyen milyonlarca bilgi yığını depolanmıştır. Bulut bilişim hizmeti sahip olduğumuz tüm uygulama, program ve verilerimizi sanal bir sunucuda yani “bulutta” saklanması ve internete bağlı olduğumuz herhangi bir ortamda cihazlarımız aracılığıyla (bilgisayar, telefon, tablet vb.) bu bilgilere, verilere, programlara kolayca ulaşım sağladığımız hizmetler bütününe verilen isimdir. Donanım, yazılım ve internet dolayımlı bu ve benzeri gelişmeler, mobil işletim sistemlerinin; kendi kendine yeten, açık ve erişilebilir sistemlere dönüşmesine neden olmuştur. Mobil işletim sistemleri çok çeşitlilik gösterse de bazıları kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayamadığından çoktan kullanıcılar tarafından terkedilmeye başlanmıştır. Bugün popüler olarak kullanılan mobil işletim sistemleri arasında; Google’dan Android, Apple’dan iOS, RIM’den BlackBerry OS, Symbian Vakfı’nın geliştirdiği Symbian, Palm’ın Web OS’u, Microsoft’un Windows Mobile’ı sayılabilir. Çoklu Görev özelliğiyle başka uygulamalar kullandığınız ya da cihazı kullanmadığınız sırada arka planda belirli görevler gerçekleştirilebilir. Bu sayede, uygulamalar arasında hızla geçiş yapabilir ve uygulamaları açtığınızda veya geri döndüğünüzde güncellenen içerikleri görüntüleyebilirsiniz. Zaman Uyumlama/Paylaşımı İşlevi (İşlem ve Süreç Yönetimi) ise İşletim sistemi, uygulama programlarının belirli bir sıra ve sürede çalıştırılmasını planlar Bellek Ayırma ve Yönetimi ile İşletim sistemi, mobil cihazın belleğinin hangi bölümlerinin kullanımda olduğunu ve hangi alanların kullanılmadığını takip etme, süreçlere bellek tahsis etme, tahsis edilen belleği geri alma ve bellek ile sabit disk arasındaki değişim işlemlerini yerine getirmekle sorumludur. Sanal olarak cihaz, bütün verileri dosya olarak saklar ve dolayısıyla farklı birçok dosya tipi içerir: Program dosyaları, resim, metin dosyaları gibi. İşletim sistemi dosyaları organize etme ve yönetme işlevini de üstlenmiştir. Dosya sistemi olarak isimlendirilen bir arayüz ile işletim sistemi dosyaların içindeki bilgileri düzenler. İşletim sistemi cihazın giriş ve çıkış birimlerini de yönetir. Kullanıcıdan mobil cihaza ham verinin gönderilmesini sağlayan birime giriş birimi (mikrofon, optik kalem, tuş takımı vb.), mobil cihazdan işlenmiş olan veriyi kullanıcıya iletilmesini sağlayan birime ise çıkış birimi (kulaklık, yazıcı vb.) adı verilir. Mobil işletim sistemleri güvenlik açısından masaüstü tabanlı işletim sistemlerinden daha ileri düzeydedir. Mobil cihazlar farklı ses, video ve görüntü formatlarını destekler ve medya kütüphaneleri içerebilir. İşletim sistemi bu sistemleri de çalıştırır ve yönetir. Son yıllarda teknoloji pazarında en sıkı rekabet mobil alanda ve özellikle cep telefonunda yaşanmaktadır. Bu kıyasıya rekabet özellikle Apple’ın geliştirdiği iOS ve Google’un ürünü Android işletim sistemleri arasında görülmektedir. Mobil cihazlara yazılımlar (uygulamalar) internetten üzerinden indirilmektedir. Kullanıcı bu uygulamaları iOS işletim sisteminde yalnız Apple mağazasına giderek ücretli veya ücretsiz olarak temin edebilirken, Android sistemlerde hem Android Market hem de alternatif mağaza uygulamalarıyla bu ürünlere erişmeniz mümkün. Android’in alternatif mağaza uygulamasıyla müşteriyi kısıtlamaması iOS’a göre esneklik özelliğini ön plana çıkarırken, aynı zamanda ciddi bir güvenlik problemine de işaret etmektedir, çünkü Android Market dışından yazılımlar alan kullanıcı, az önce belirttiğimiz gibi zararlı yazılımları da beraberinde mobil cihazına kurabilir.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konu Sahibi nurşen35 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Gündem Korona Aşısı | Gündem/ Manşetler | Esma_Nur | 6 | 1488 | 10 Aralık 2020 12:20 |
DHBT Muhteşem Özetler | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | nurşen35 | 4 | 2254 | 08 Aralık 2020 18:40 |
Kıssaları Hayatımıza Taşıyalım | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | nurşen35 | 1 | 965 | 08 Aralık 2020 17:46 |
TENKİD | Serbest Kürsü | nurşen35 | 0 | 855 | 08 Aralık 2020 12:44 |
Vitir Namazını Niye Kılıyoruz Biliyor musunuz... | Namaz-Abdest-Teyemmüm | nurşen35 | 0 | 983 | 04 Aralık 2020 13:56 |
07 Ağustos 2018, 17:35 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Ünite 2: Bilişim Güvenliği Günümüzde; virüsler, bilgisayar korsanları (hackers), elektronik sahtekarlık, sistemlere izinsiz erişimler, bireysel veya kurumsal bilgilerin çalınması, sızdırılması ve özel hayata dair bilgi ve görsellerin ele geçirilip paylaşılması gibi konular güvenlik sorunu olarak hayatımıza girmektedir. Bilginin üretilmesi ve paylaşılması yaygınlaştıkça bilgisayar ve ağlara olan bağımlılık da giderek artmıştır. Paylaşılan bilgi ve verilerin güvenliği ve korunması konusunda yaşanılan kötü tecrübeler bilgi ve verinin korunması anlamındaki duyarlılığı arttırmıştır. Başlangıçta sıralanan bu sorunlara çareler aranmış ve çözümler geliştirilmiştir. Bilişim Güvenliği ve Temel İlkeleri Günümüz koşulları farklı kültürden bireyler ve kurumlarla rekabeti gerektirmektedir. Bilişim teknolojileri sayesinde insanlar farklı ürünleri karşılaştırabilmektedir. Diğerleri ile iletişim kurabildiğimiz, haberleşebildiğimiz ve paylaşımda bulunabildiğimiz teknolojiler güvenlik ve güvenliğin sağlanması sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanırken olası tehdit ve tehlikelerin önceden farkına varılması ve gerekli önlemlerin alınmasını gerektiren bir konu olarak tanımlanan bilişim güvenliğinin amacı teknolojinin kendisine, bilgiye ve veriye yetkisiz bir biçimde erişilmesi, kullanılması, değiştirilmesi, ifşa edilmesi, ortadan kaldırılması, başkalarının eline geçmesi, zarar verilmesi gibi tehditlerin bilinciyle hareket etmek, gerekli önlemleri almak ve bu konudaki olası zararları ve kayıpları önlemektir. Bilişim güvenliği konusu gizlilik (confidentiality), bütünlük (integrity) ve erişilebilirlik (availability) şeklinde üç temel ilkeden oluşmaktadır (S: 40, Şekil 2.1). Öte yandan izlenebilirlik veya kayıt tutma (accountability), kimlik sınaması (authentication), güvenilirlik (reliability/consisten) ve inkar edememe (nonrepudiation) şeklinde ilkeler de ortaya atılmaktadır (S: 40, Tablo 2.1). Gizlilik: Veri gizliliği ve kullanıcı gizliliği şeklinde iki başlık altında incelenebilecek olan gizlilik ilkesi, kullanılan sistemin ve sistemdeki verilerin yetkisiz kişilerin eline geçmesine, izinsiz erişilmesine ve kullanılmasına karşı korunmasıdır. Bütünlük: Veri bütünlüğü ve sistem bütünlüğü olmak üzere ikiye ayrılan bütünlük ilkesi, sistemi ve sistemde bulunan veriyi olması gerektiği şekilde muhafaza etmektir. Erişilebilirlik: Erişilebilirlik ilkesi, bilginin her an ulaşılabilir ve kullanılabilir olmasını gerektirmektedir. Kurum içi veya dışından gelecek saldırılar, bilinçsiz, yanlış ve dikkatsiz kullanımlar ile yangın, yıldırım veya deprem gibi çeşitli etkenler erişilebilirliğe zarar verebilir. İzlenebilirlik: İzlenebilirlik ilkesi, kullanıcıların sisteme girişleri, alınıp gönderilen e-postalar, çeşitli servis ve yazılımların çalıştırılması, durdurulması gibi bilgisayar sistemi ya da ağ üzerindeki her türlü olayların daha sonra incelenebilecek şekilde kayıt altında olması ile ilgilidir. Kimlik Sınaması: Kimlik sınaması ilkesi, sistemi kullanmak üzere yetkilendirilen kişinin, sistem veya herhangi bir program sorguladığında, aynı kişi olduğunu belgelemesi ile ilgilidir. Parmak izi veya diğer biyometrik kimlik tanıma uygulamaları da günümüzde örnek verilebilmektedir. Güvenilirlik: Güvenilirlik ilkesi, sistemin öngörülen ve kendisinden beklenen performansı ile ortaya çıkan sonuçların tutarlılığı ile ilgilidir. İnkar Edememe: Özellikle internet üzerinden ticaret ve bankacılık işlemlerinde oldukça önemli bir konu olan inkar edememe ilkesi, bilgilerin ve verinin paylaşıldığı kullanıcılar arasında doğabilecek anlaşmazlıkların, güvenli bir şekilde nasıl çözüldüğü ile ilgilidir. Bilgisayar Sistem Ve Ağ Güvenliğini Tehdit Eden Kötü Amaçlı Yazılımlar Masaüstü gibi sabit sistemlerde ya da taşınabilir sistemlerde sistem güvenliğinden bahsetmek için elektronik ortamlarda bulunan bilgi ve verinin bütünlüğünün korunması, izinsiz erişilip değiştirilmemesi, silinmemesi ve paylaşılmaması gerekmektedir. Birbirine ağlar aracılığı ile bağlı bulunan bilgisayar sistemlerinin ve ağ güvenliğinin sağlanabilmesi için kötü amaçlı yazılımlardan (malware) haberdar olmak gerekmektedir. Bilgisayar sistemlerine zarar vermek, bilgi çalmak, kötü amaçla kullanmak, kullanıcıları rahatsız etmek ve benzeri nedenlerle hazırlanmış yazılımlara genel olarak kötü amaçlı yazılımlar denir. Kötü amaçlı yazılımlar aşağıdaki başlıklarda açıklanmaktadır: Virüsler: Kendilerini çoğaltmak ve belirli bir zamanda kendilerini çalıştırmak şeklinde işlevleri bulunan virüsler, kullanıcının izni veya bilgisi olmaksızın sistemin işleyişini değiştiren ve kendisini diğer program veya dosyaların içinde gizleyen programlardır. Farklı şekillerde bulaşıp yayılabilen binlerce farklı türdeki virüs, kullanıcının fark edemeyeceği küçük hasarlardan, sistemlerin çökmesine veya verilerin zarar görmesine kadar geniş bir yelpazede zarar verebilmektedir. Başlıca virüs türleri; dosya sistemi virüsleri, ön yükleme (boot sector) bölümü virüsleri, makro yazılım virüsleri, web komut dosyası (web scripting) virüsleri, ağ virüsleri ve yazılım bombalarıdır Genellikle “.exe” veya “.com” uzantılara sahip dosyalarla bulaşan dosya sistemi virüsleri en sık rastlanılan virüslerdendir. Virüsün bulaştığı dosyalar çalıştırıldığında, virüs etkin duruma geçerek diğer program dosyalarına da yayılarak programlandığı gibi sisteme zarar vermeye başlar. Ön yükleme (Boot Sector) virüsleri, bilgisayar sistemindeki sabit diskin ilk sektörü olan, hangi bilginin nerede olduğuna dair verileri içeren ve bilgisayar sisteminin bir tür adreslemesinin yer aldığı “Master Boot Record” (MBR) bölümünü etkiler. Makro yazılım virüsleri makrolar içeren (Microsoft Office’in Word, Excel, PowerPoint uygulamaları gibi) çeşitli program ve uygulamalarca oluşturulan dosyalara bulaşırlar. Makro virüsleri programlar tarafından kullanılan çeşitli komut setlerinin yerine geçerek, kodlandıkları kötü amaçlı yazılımları sisteme geçirmiş olurlar. Bilinen en ünlü ve zarar verici makro virüsü, 1999 yılında David Smith tarafından geliştirilen virüstür. Smith, virüse Melissa ismini vermiştir. Eklenti olan word belgesi sisteme indirildikten sonra, kendini kullanıcının e-posta hesabında çoğaltarak listedeki ilk 50 kişiye otomatik olarak posta göndermek üzere programlanmıştır. Bu makro virüsün sebep olduğu hasar toplam 80 milyon dolar olarak rapor edilmiş ve 1 milyondan fazla bilgisayar sistemine bulaştığı ifade edilmiştir. Web üzerinde gezinti yapan hemen herkes web komut dosyası virüsleri ile karşılaşabilmektedir. Web sayfalarında bulunan reklam ve benzeri paylaşımlardan bulaşan bu tür virüslerin bulaştığı bilgisayar sistemlerinde genel bir yavaşlama fark edilebilir. “Script” ön adlı olan ve Javascript gibi ileri programlama dilleri ile yazılan web komut dosyası virüsleri sosyal ağlar, kullanıcı görüş ve yorumları, e-posta gibi yoğun katılımcı sayısı olan sitelerde yaygın olarak görülmektedir. Ağ virüsleri, yerel ağlarda veya İnternet üzerinde, bilgisayar sistemleri arasında paylaşılan kaynaklar ya da klasörler üzerinden yayılarak, ağdaki diğer sistemlere de bulaşan virüs türleridir. Ağ virüsleri, herhangi bir sisteme bulaştıklarında ağ üzerindeki savunmasız sistemi bularak tüm ağa yayılırlar. Bu tür virüslerin, diğerlerinden farkı banka hesapları, elektronik posta, sosyal ağ hesapları ve diğer kişisel bilgi ve verileri de bulup, diğer şahıslarla paylaşabilmeleridir. Yazılım bombaları, gerekli şartlar oluşana dek bekleyen ve bu şartlar oluştuğunda özel bir takım yazılımları etkinleştiren yazılımlardır. Solucanlar: Virüslerden farklı olarak genellikle işletim sistemlerinin hata ve açıklarını kullanarak ağ üzerinden sistemlere bulaşan solucanlar, daha çok e-posta ile gönderilen ekler, çeşitli web siteleri ve ağ üzerinden paylaşılan dosyalar aracılığıyla yayılırlar. Kullanıcılar tarafından bir programın çalıştırılması gerekmeden solucanlar kendileri ağları tarayarak, güvenlik açığı buldukları sisteme girerler ve oradan da içinde bulundukları bilgisayar sisteminin veri kaynaklarını kullanarak diğer sistemlere yayılmaya çalışırlar. Truva Atları: Kullanıcılara kendisini faydalı bir yazılım olarak göstererek, bilgisayara indirilmesini sağlar. Ancak yanlarında getirdiği yazılımı yazan kişinin çalıştırarak karşı bilgisayara zarar vermek üzere hazırladığı, zararlı programı içeren dosya çalıştırıldığında sistemde dışarıdan gelecek etkilere yönelik bir kapı (port) açmış olur. Casus Yazılımlar (Spyware): “adware” olarak da isimlendirilen casus yazılımlar, İnternet tarayıcı programlarının yazılım açıklarından faydalanarak, kullanıcıların Web’de gezinmeleri sırasında bulaşabildikleri gibi, kullanıcıların kaynağı belirli olmayan veya başka amaçlara hizmet ediyormuş gibi görünen programları çalıştırmasıyla sisteme bulaşırlar. Casus yazılımlar sisteme sızarak kullanıcıların ne tür web sitelerinde gezindiği bilgilerini toplar ve bu bilgileri bir merkeze iletir. Çöp e-Posta (Spam): Spam veya yığın mesaj olarak da adlandırılan çöp e-postalar, kullanıcıların izni ya da isteği olmadan kendilerine gönderilen ve genellikle reklam içerikli olan rahatsız edici elektronik postalardır. Bazı virüs türleri de e-posta adres defterinizde bulunan adreslere sürekli spam mesajlar atmaya başlayabilir. Kötü Amaçlı Yazılımlara Karşı Korunma Kötü amaçlı yazılımlardan korunmanın en temel yolu, bilgisayar sisteminde etkili bir antivirüs (virüs koruma) programını bulundurmak ve çalıştırmaktır. Bunun dışında casus yazılımlar için belirli aralıklarla sistem taraması yapmak, güvenilir görünmeyen e-posta eklerini ve bağlantılarını çalıştırmamak ve güvenilir görünmeyen web sitelerinde gezinmemek kötü amaçlı yazılımlara karşı alınabilecek önlemlerden sadece birkaçıdır. Antivirüs ve Casus Önleyici (Antispyware) Yazılımlar: Bilgisayar sistemlerini virüslere karşı koruyan programlara antivirüs, casus yazılımlara karşı koruyan programlara da casus önleyici (antispyware) yazılımlar denir. Antivirüs ve casus önleyici yazılımlar kötü amaçlı yazılımlar bilgisayar sistemine girip bulaşmaya çalıştıklarında fark ederek, engel olan yazılımlardır. Sürekli güncellenebilen bu tür önleyici programlar sistem her açıldığında otomatik başlayacağı için anlık kontrollerde bulunabilmektedir. Antivirüs ve casus önleyici yazılımların kullanıcılara sağladığı yararlar sayfa 48’de sıralanmaktadır. Kötü Amaçlı Yazılımlardan Korunmak İçin Alınabilecek Önlemler: Bilgisayar sistemine antivirüs ve casus önleyici programları kurmak çoğu zaman kötü amaçlı yazılımlardan korunmak için tek başına yeterli olmayabilmektedir. Bu koruyucu ve denetleyici programların yanında kullanıcıların da alması gereken bazı önlemler ve atması gereken bazı adımlar bulunmaktadır (s:49-50, Maddeler). Kişisel Güvenlik Duvarı (Firewall): Evimizi çevreleyen duvarlara ve bu duvarların bir parçası olan kapıya benzetebileceğimiz kişisel güvenlik duvarları, İnternet üzerinden gelen verileri denetleyerek, kullanıcının oluşturduğu ayarlar çerçevesinde ağ yoluyla bilgisayar sistemlerine sızıp yayılmaya çalışan kötü amaçlı yazılımları engelleyen, kullanıcının izin verdiği verilerin de geçmesine olanak tanıyan yazılımlardır (s:51, Şekil 2.2). Güvenlik duvarları, bu geçiş olanağını kullanıcıların belirlediği kurallar ve ayarlar ile sisteme gelen ve giden veri (paket) trafiğini kontrol ederek sağlamaktadır. İnternette Güvenliği Sağlama İçinde bulunduğumuz bilgi çağının en önemli faktörlerinden biri olan internet çok sayıda tuzak, yanlış bilgi, yönlendirme ve kötü niyetin de merkezi durumundadır. Oysa kullanıcılar için internet; özgürlük, bilgiye erişimdeki sınırsızlık, hız ve esnekliktir. Bu ortamdaki bilginin ve kaynağın sürekli sorgulanması, doğru ve güvenilir bilgiye ulaşıldığından emin olunması gerekmektedir. İnternette ulaşılan bilginin çoğunun kaynağının belirsiz olduğu unutulmamalıdır. İnternette Güvenilir Bilgiye Ulaşma: İnternette karşılaşılan her bilginin güvenilir, doğru ve samimi olmayabileceğini düşünmek ve buna göre hareket etmek, okunulan veya karşılaşılan bilgi ve bilgi kaynaklarını sorgulamak, bilgileri farklı kaynaklardan da kontrol etmek gerekmektedir(s:52, Maddeler). E-Ticaret (Elektronik Ticaret) Güvenliğini Sağlama: İnternet üzerinden yapılan alış-verişler olarak tanımlanabilen e-Ticaretteki en önemli güvenlik sorunu, alıcı ve satıcının diğer ticaret şekillerinde olduğu gibi yüz yüze olmamalarıdır. Türkiye’deki alt yapı tarafların sayısal sertifika ve imza gibi teknolojileri kullanmasını henüz olanaklı kılmamaktadır. Diğer güvenlik sorunu ise alıcıların web sitelerinden alışveriş yapmak için vermek zorunda oldukları kredi kartı ve ödeme şekliyle, kişisel bilgilerdir. Hem istemci (bilgi alan) hem de sunucu (bilgi gönderen) bilgisayarda bir kimlik sınama/doğrulama (authentication) sürecini olanaklı kılan SSL (Secure Sockets Layer) teknolojisi ile güvenli alışveriş sağlanmış olur. Sosyal Ağlarda Güvenliği Sağlama: Sosyal ağlar, kişilerin bir takım sembolik jestler ve hareketleri de kullanarak, İnternet üzerinde sanal bir toplum yaşamı içinde kendilerini tanımlamasına, internet teknolojilerini kullanarak diğer insanlarla iletişim ve etkileşim içine girmesine, paylaşmasına ve dolayısıyla kendilerini ifade etmesine olanak tanıyan ağlarıdır. İnsan sosyal topluluklar içinde yaşamaya ve paylaşmaya ihtiyaç duymuştur. Sosyal ağların yoğun olarak kullanıldığı günümüzde hayran kitlelerini oluşturan sosyal medya hesapların paylaştıkları, yazdıkları ve bildirdikleri önemli, güncel ve güvenilir olarak algılanabilmektedir. Nitekim kurumlar da farkındalık oluşturmak amacıyla sosyal medya kullanımına önem vermektedir. Zararlardan kaçınmak amacıyla sosyal ağları kullanırken bazı önemli noktaların dikkate alınması gerekmektedir (s:55, Maddeler).
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
07 Ağustos 2018, 17:36 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Ünite 3: Bilişim Etiği Temel Kavramlar Günümüzde İnternette yer alan bilginin herkes tarafından özgürce kullanılması ve değiştirilmesiyle ilgili olarak da girişimler yerel ve küresel düzeyde artmaktadır. Bilişim etiğinden söz edebilmek için bazı temel kavramların bilinmesi gerekmektedir. Bunlar; bilişim, etik, ahlak ve hukuktur. Bilişim: Bilişim kavramı, iletişim çağı ve bilgi toplumunda teknoloji ve enformasyonun birlikte kullanılarak üretilen düzenli sonuçlar olarak tanımlanabilir. TDK’nin Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğüne göre (2015) yapılan tanımlama ise şöyledir: “İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, özellikle elektronik makineler aracılığıyla, düzenli ve ussal biçimde işlenmesi bilimidir. Bilgi olgusunu, bilgi saklama, erişim dizgeleri, bilginin işlenmesi, aktarılması ve kullanılması yöntemlerini, toplum ve insanlık yararı gözeterek inceleyen uygulamalı bilim dalıdır. Etik: Etik, ahlak sözcüğü ile eş anlamda kullanılırken, bazen de mesleki alanlarda ‘uyulması gereken doğrular veya kurallar’ biçiminde ifade edilmektedir. Aslında etik ahlak ile eş anlamlı değildir ancak normatif (kuralcı) ahlakı içerir. Ahlak: İnsana ve hayata dair ne varsa ahlak ve etik kapsamına girmektedir. Çoğu zaman ahlak ve etik kelimeleri birbirinin yerine kullanılmaktadır. TDK’nin Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğüne göre (2015) “belli bir dönemde belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davranış kurallarının, yasalarının, ilkelerinin toplamı” olarak ifade edilmiştir. Hukuk: Tüm insanları ve kurumları bağlayan bir olgu olan hukuk, insan ve kurum eylemlerini yasalara uygunluk açısından inceler. Hukuk düzeni; hak, özgürlük, adalet ve eşitlik gibi ahlaki normlara dayanmaktadır. Etik Yaklaşımları Felsefi açıdan etik genel olarak üç kategoriye ayrılır: • Meta-etik, • Normatif etik • Uygulamalı etik. Meta-etik: Meta-etik, genelde eleştirel etik olarak da adlandırılmaktadır. Bu yaklaşım, etik söylemlerde kullanılan dilin ve ifadelerin analiz edilmesine ve anlamlandırılmasına odaklanır ve bunları inceler. Metaetik, etiğin doğasını ve etiğe neden ihtiyaç duyduğumuzu araştırır. Normatif etik: Bir diğer ismiyle kuralcı etiktir. Normatif etik, meta-etik ile uygulamalı etik arasındaki bağ olarak düşünülebilir. Bu anlamda pratik ahlak kuralları ve ahlaklı bir hayatın nasıl yaşanacağıyla ilgilenir. Normatif etik eylemlerin standartlarını ve çerçevelerini inceler. Uygulamalı etik: Üçüncü yaklaşım uygulamalı etiktir ve bir diğer ismi ise betimleyici etiktir. Uygulamalı etik normatif etiğin uygulamasıdır. Bazen uygulamalı etik, normatif etik kurallarını sorunlu meselelere uygular ve bu durumlarda, kişi bir kuramsal yapıdaki bir anlayışı benimser ve sonrasında kuramı uygulayarak normatif etiğe uygun önerilerde bulunur. Etikle İlgili Kuramlar Etik kuramları ve bilişim etiği genelde normatif ve uygulamalı etik yaklaşımları çerçeve- sinde ele alınmaktadır. Etik kuramlar genel olarak ikiye ayrılmıştır. 1. Teolojik (Sonuçsalcı) 2. Deontolojik (Sonuçsalcı olmayan) Teotolojik kuramlar: Teolojik kuramlar, etik kuramları içerisinde en geniş bakış açısına sahip kuramlardır. Teoloji kuramlar sonuçsalcılık kuramları olarak da adlandırılmaktadır. Teoloji kelime kökü Yunanca’da ‘hedef, sonuç’ anlamına gelir. Teolojik kuramlar arasında en çok bilinen kuram faydacılıktır. Faydacılık doğru ve gerçeği bir eylemin sonucuna göre değerlendiren ve yalnızca sağladığı ‘fayda’ ölçüsünde bakan bir felsefik kuramdır; ancak, faydacı yaklaşım eylemleri sonuçları doğrultusunda değerlendirir ve iyi ya da kötü olan olgu eylemlerin sonuçlarıdır. Deontolojik kuramlar: Etik kuramlar arasında geniş bir bakış açısına sahip olan başka kuramlar ise sonuçsalcı olmayan kuramlardır. Bu kuramlar için kullanılan teknik kelime ise deontolojidir. Yunanca ‘görev, sorumluluk’ anlamlarına gelir. Deontoji kuramları arasında en çok bilinen kuram Kantçılık’tır. Kantçılık, biçimcilik veya şekilcilik isimleriyle de anılmakta ve Alman felsefesinin kurucusu Immanuel Kant (1724-1804) isminden gelmektedir. Kantçılık kuramında, Kant’ın ahlak yasasında koşulsuz olan ‘kesin buyruk’ diye ifade ettiği (Categorical Imperative) altın kurallara dayanmaktadır. Bilişim Etiği Bilişim etiği bilgisayar dünyasında insanların davranışlarını, eylemlerini inceleyen ve uyulması gereken kuralları tanımlayan felsefe dalıdır. Bilişim etiği, bilişim alanında uyulması gereken yazılı ve yazılı olmayan kuralları da kapsamaktadır. Bilişim konusun- da bilgisayar korsanlığı, dosya paylaşımı, internetin demokratik olup olmaması, lisans- lamalar sıklıkla tartışılan konulardır. Bilgisayar Etik Enstitüsü (Computer Ethics Institute) tarafından geliştirilen ve bilgisayar kullanım konusunda etik ilkelerinin temelini oluşturan 10 ilkeden oluşur. Bilişim Hukuku Bilişim teknolojileri ile ilgili hukuki sorunlara çözüm bulmaya çalışan bilim dalı Bilişim Hukuku’dur. Bilişim Hukuku hem dijital hale getirilmiş bilginin hem de bilgisayar programlarının dağıtılması ve güvenliğinin sağlanması ve sonrasında sayısal bilginin paylaşımı ile ilgili hükümleri düzenler. Bu bağlamda; gizlilik ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar da bilişim hukukunu ilgilendirir. Bilişim Suçları Teknolojinin yardımıyla genellikle sanal bir ortamda kişi veya kurumlara maddi veya manevi zarar verilmesine bilişim suçu denir. Bilişim alanındaki suçlarla ilgili olarak Avrupa birliği uyum yasaları çerçevesinde hazırlanan 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu, 1 Haziran 2005 tarihi itibari ile yürürlüğe girmişti. Yeni TCK ile birlikte; bilişim suçları, onuncu bölüm altında “Bilişim Alanında Suçlar” başlığı altına düzenlenmiştir. Eski TCK da bilişim suçları madde 525/a/b/c/d altında çok kısa ve yetersiz olarak bahsedilirken, 5237 sayılı yeni TCK da 243–244–245– 246’ıncı maddeler ile birçok farklı başlık altındaki maddelerde bilişim suçlarına da yönelik düzenlemelerde bulunulmuştur. 2007 yılı Mayıs ayında yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun kapsamında içerik sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet ortamında işlenen belirli suçlarla mücadeleye ilişkin esas ve usûller düzenlenmiştir. İnternet Etiği Toplumsal hayatta olduğu gibi İnternette de insanların uymaları gereken bazı kurallar ve öğretiler vardır. İnternet etiği olarak bilinen ve sanal ortamlarda ve sosyal ağlarda davranış ve öğretileri tanımlayan teknik kelime ise ‘Netiket’ tir. Sanal Ortamda ve Sosyal Ağlarda Etik İnternet genel etik kurallarının yanı sıra e-posta, Facebook, Twitter ve blog kullanırken uyulması gereken kurallar vardır. e-Posta kullanırken; yazacağınız konuya odaklanarak gereksiz dosya eklemelerinden kaçınmak gerekir. Uzun cümlelerden, acil ifadesinden, BCC yapmadan toplu mesaj gönderimi yapmaktan her zaman kaçınmak gerekir. Facebook kullanırken; Olduğunuzdan farklı gözükerek insanları hayal kırıklığına uğratmayın. Bir kimsenin haberi olmadan kişinin resmini etiketlemeyin. Gereksiz link (bağlantı) atmayın. Tanımadığınız insanları rahatsız etmekten kaçının. Twitter kullanırken; Bir soru sorduysanız mutlaka cevaplandırın. Blog kullanırken; Bir blog yazısını ve diğer yorumları tam okumadan yorum yapmayın. Birisi sizin bloğunuza olumsuz bir yorum yazdıysa onu silmekte tereddüt etmeyin. İnternette İntihal İntihal (aşırma, çalıntı) başkalarının ürünlerini (yazı, resim, video vb.) kaynak gösterme- den kendisininmiş gibi göstermektir. İnternet üzerinden erişebileceğimiz bilgi her geçen gün arttıkça bu etik dışı davranışlara ve yanıltmalara sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalar İnternette etik dışı davranışların/intihallerin nedenleri olarak öğrenenlerin zamansızlık, not kaygısı, sosyal hayatın yoğunluğu, etik dışı davranışlarla ilgili bilgisizliği ve dersleri önemsememesi olarak gösterilmiştir. İnternet üzerinden yapılan ödevler veya yazılan makaleler için çok kullanılan ve çoğu ücretsiz olan aşağıdaki intihal yazılımlar bulabilirsiniz. Açık Eğitsel Kaynaklar Açık kaynak hareketi, toplumsal yaşamın her alanına yayılmış bir yaklaşımdır. Özellikle eğitim alanı bu yaklaşımın en önemli ve yaygın olduğu alanlardandır. Açık lisans altında eğitim, öğretim ve araştırma gibi etkinliklerde ücretsiz olarak kullanılabilen dijital eğitsel kaynaklara açık eğitsel kaynaklar denmektedir. Öğreticiler, öğrenenler ve araştırmacılar açık eğitsel kaynakları kullanarak araştırma yapabilir, içerik oluşturabilir, ders verebilir ve ilgili yazılım araçlarını kullanabilirler. Öğrenenler ise bu malzemelerden yararlanarak bilgilerini pekiştirebilir, araştırma yapabilir ve ödev hazırlayabilirler. Açık eğitsel kaynak alanındaki çalışmalar ilk olarak 2000 yılında Massachusetts Institute of Technology’de (MlT) Açık Ders Malzemeleri Projesi adı altında başlatılmıştır. Bu bağlamda MIT 2000 den fazla ders malzemesini İnternet üzerinden tüm dünyaya açmış- tır. Daha sonra UNESCO ve OECD gibi kuruluşların desteğiyle çalışmalar tüm dünyaya yayılmıştır. Ülkemizde, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), MlT’nin 2000 yılından beri yürütülmekte olan Açık Ders Malzemeleri Projesi’nin Türkiye’de de uygulanması için 2007 yılın- da harekete geçmiştir. Tüm açık ders malzemeleri “Creative Commons” (CC) lisansı kapsamında kullanıma açıktır. Bu lisans koşulları altında TÜBA Açık Ders Malzemeleri ticari amaçla kullanılamaz. Creative Commons (CC) Lisansı ABD merkezli kar amacı gütmeyen Creative Commons (CC) kuruluşu 2001 yılında kurulmuştur. Creative Commons lisansı, telif hakkı bulunan bir eserin veya çalışmanın ücretsiz olarak dağıtılmasını sağlayan bir çeşit kamu lisansıdır. Bir yazar oluşturduğu eseri kullanılması için paylaşmak veya üzerinde değişiklikler yapma hakkını vermek istediğinde CC lisansı kullanır. Örneğin CC lisansı X isimli yazarın eserlerinin kullanımı konusunda bir esneklik sağlar. CC lisanslarının değişik türleri bulunmaktadır. Bunlar lisansın dağıtım şartları için değişik birleşimler kullanılarak oluşturulur. Bu lisansların kullanımı Creative Commons tarafından ilk olarak 2002 yılında yayımlanmıştır. O tarihten bu yana kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. 2013 yılı Kasım ayı itibariyle yayımlanan 4.0 lisans sürümü uygulamadadır. Google, Wikipedia, Flickr gibi sitelerde CC ile etiketlenerek birçok resim, video yayınlanmaktadır. Kitabınızda 3. Ünitede yer alan Tablo 3.1 ‘de lisans türleri ayrıntılı olarak listelenmiştir. Telif Hakkı: Telif hakkı, herhangi bir bilginin veya ürününün kullanılması ve yayılması ile ilgili hakların, yasalarla belirli kişilere ait olduğunu bildirir. Başka bir ifadeyle bir eserin kopyalanmasına veya kullanılmasına izin vermeme hakkıdır. Telif hakkı, genellikle belirli bir süreyi kapsar. Sembolü çember içinde bir “C” harfidir, © harfi üzerinde bulunduğu ürünü yapanın telif haklarının korunduğunu belirtir ve İngilizce “copyright” kelimesini ifade eder. Telif Serbesti: Telif serbestisi, telif hakkı alınmış tüm ürünlerin (yazı, re- sim, video vb.) üzerindeki hakların ve sınırlamaların kaldırıl- dığını ifade eder. Sembolü çember içinde bir “F” harfidir ve İngilizce “copyfree” kelimesini ifade eder.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
07 Ağustos 2018, 17:36 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Ünite 4: Eşzamanlı İletişim Araçları İletişim Süreci İletişim karşılıklı etkileşime dayalı, çift yönlü bir süreç olup, insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Kısacası; bireylerin karşılıklı ileti alış-verişi yaparak anlamlarda ortaklaşması sürecidir. Bu sürecin temel unsurları, kaynak, mesaj ya da ileti, alıcı, kanal, geribildirim ve iletişim engelleridir. Kaynağın temel işlevi karşıya aktarılmak istenen iletilerin kolayca alınmasını ve anlaşılmasını sağlayacak biçimde kodlanarak kanal aracılığıyla gönderilmesidir. Kaynak belirli bir kişi olabileceği gibi kitap, gazete, dergi radyo gibi araçlar da olabilir. Kısacası kaynak bazı kodlama ile kanal aracılığıyla gönderilmektedir. Kanal iletim yöntem ve ortamını (medya) içerir. İletileri sözlü, sözsüz, durağan ya da hareketli görseller biçimlerinde ve farklı yakın ya da uzaktan iletişim ortamları kullanılarak aktarılabilir. Mesaj ya da ileti kaynaktan belirli bir kanal üzerinden gelen ve karşıya iletilmesi amaçlanan fikri anlatan yazı, ses, obje, resim ya da çizim olabilir. Geribildirim ise kaynaktan alıcıya ulaşan mesaja alıcı tarafından verilen tepkidir. Geribildirim kaynağın sonraki süreçlerdeki davranışlarını yönlendirebilmek adına önemli bir öğedir ve iletişim süreci tasarlanırken mutlaka önemle üzerinde durulması gereken bir unsurdur. İletişim engelleri, iletişim sürecinin düzgün bir biçimde işlemesini zorlaştıran her türlü engeldir. Bu engeller, fiziksel (örneğin dışarıdan gelen duymayı engelleyen sesler, İnternet bağlantısının zayıf olması, vb.) olabileceği gibi psikolojik de (örneğin, kaynak ya da alıcının hasta olması, stress altında olması, vb.) olabilir (Bknz: Şekil 4. 1 – Sayfa 82). Eşzamanlı İletişim Bilgi ve iletişim teknolojilerinde iletişim süreçleri eşzamanlı iletişim ve eşzamansız iletişim sınıflandırlmaktadır. Eşzamanlı iletişim, kaynak ve alıcının aynı zaman diliminde iletişime geçtiği bir süreçtir. Senkron iletişim olarak da adlandırılmaktadır. Bu tür iletişime en güzel örnek yüz yüze konuşmadır. Cep telefonları, Skype, Google Hangout, Messenger gibi web konferans sistemleri eşzamanlı iletişimde kullanılan teknolojilerdir. Eşzamansız iletişim, kaynak ve alıcı aynı zaman diliminde iletişime geçilemeyen süreçtir. Asenkron iletişim olarak da adlandırılmaktadır. Bu tür iletişime örnek olarak mektupla mesajlaşmaktır. Elektronik posta yani e-posta(e-mail) ve Web günlükleri(Blog) araçları eşzamansız iletişimde kullanılan teknolojilerdir. Hemen hemen her gün eşzamanlı ya da eşzamansız iletişim araçlarını kullanarak uzak veya yakın çevremizle iletişim kurmaktayız. Bu iletişim araçlarının üstünlükleri olduğu kadar sınırlılıklarıda bulunmaktadır. Eşzamanlı iletişimin üstünlükleri; • Alıcının aynı zamanda kaynakla bir arada olması gerçek, yüz yüze iletişim ortamı hissiyatı yaratır. • Anlaşılmayan mesajlar anlık olarak kaynağa geribildirimle iletilebilir. • Alıcı davranışlarına göre içeriğe müdahale edilebilir ve anlık olarak düzenlenebilir. • Etkileşimli anlık grup tartışmaları yapılabilir. Eşzamanlı iletişimin sınırlılıkları; • Alıcının tartışmalara tekrar katılma fırsatı yoktur. • Bireysel farklılıklara göre kişiye özel yaklaşımın sergilenmesi oldukça güçtür. • Alıcıda yalnızlık hissiyatı oluşturabilir. • Alıcı sayısının artması eşzamanlı iletişim yönetimini güçleştirir. • Alıcının gelen mesajı anlamlandırmada yaşadığı eksikliklerinin anlık olarak fark edilmesi gerekir. • Hızlı şekilde iletişim kurmakta zorlanan alıcılar iletişim sürecinde sorunlar yaşayabilir. Eşzamansız iletişimin üstünlükleri; • Alıcı mesajla aynı ortamda olmak zorunda değildir. Herhangi bir zaman diliminde teknoloji aracılığıyla iletişim sürecine dahil olabilirler. • Alıcının kaynaktan gelen mesajı algılaması ve geribildirimde bulunması için geniş bir zamanı vardır. • Uzun süreli uğraşlar ve kapsamlı içeriklerin sunulması için kullanılabilir. • Kaynaktan gelen mesaj istenildiği kadar incelenebilir. • Alıcı sayısı eşzamansız iletişim sürecinde engel oluşturmaz. Eşzamansız iletişimin sınırlılıkları; • Anlık geribildirim ihtiyacı karşılanamaz. İçeriğin işlenmesi sürecinde alıcıda oluşan yanlış algılar anlık olarak düzeltilemez. • Mesajı işleme süreci alıcının elinde olduğundan, alıcı öz yönelimi ve denetimi yüksek bir birey olmak durumundadır. Aksi durumda gönderilmesi amaçlanan mesaj işlevini tam olarak yerine getiremeyebilir. Eşzamanlı iletişim, eşzamansıza göre daha hızlı mesaj alışverişinde bulunulmasını, anında geribildirim alınmasını sağlaması ve yüz yüze iletişim gibi geleneksel, alışılagelmiş iletişim biçimiyle benzerlikler taşıması nedeniyle daha sık tercih edildiği ileri sürülebilir. Ancak, kaynak ve alıcının aynı anda iletişim sürecinde olmak durumunda olmaları ise eşzamanlı iletişimin en önemli sınırlılığıdır. Eşzamanlı İletişim Araçları Bilgi ve iletişim teknolojileri geliştikçe buna bağlı olarak eşzamanlı uzaktan iletişim son derece hızlanmış ve gelişmiştir. Eşzamanlı iletişim araçları, kaynak ve alıcının aynı zaman diliminde bulunduğu iletişim sürecinde karşılıklı etkileşimi sağlayan, mesaj ve geribildirimlerin anında değişimine yardımcı olan ortamlar şeklinde tanımlanabilir. Teknolojinin odak noktasında yer aldığı bu araçlar, geleneksel ve bilgisayar temelli araçlar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Geleneksel eşzamanlı iletişim araçları telefon, bilgisayar temelli araçları ise anlık sohbet araçları ve Web konferans araçlarıdır. • Telefon Telefon uzun yıllar sesli iletişim aracı olarak kullanılmıştır. Geleneksel telefon, basit anlamda mikrofon (verici), kulaklık (alıcı) ve üreteçten oluşur. Vericiye gönderilen sesin, diyaframı titreştirmesi sonucu değişen elektrik akımı yardımıyla alıcıya ulaştırılması şeklinde çalışır. Ancak ilk bulunduğu günden bugüne önemli bir değişim geçirmiştir. 1990’ların başından itibaren, cep telefonları hızla yayınlaşmaya başlamıştır. Cep telefonları ile birlikte gelişim gösteren bir başka taşınabilir teknoloji, Kişisel Dijital Yardımcı (Personal Digital Assitant, PDA) ya da daha yaygın adıyla avuç-içi bilgisayarlardır. Bilgisayarların sahip olduğu bazı özellikleri taşıyan bu cihazlar özellikle 1990’ların sonlarına doğru hızla yaygınlaşmış ve kullanım alanları çeşitlenmiştir. 2000’li yıllarda PDA ve cep telefonu özellikleri bir araya gelerek daha yaygın bir kullanım alanına sahip akıllı telefonlar üretilmeye başlanmıştır. Akıllı telefonlar, telefonun yanı sıra kamera, ses ve/veya görüntü dosyası oynatıcı, oyun konsolu, İnternet araçları gibi bilgisayarlarda sık karşılaştığımız bileşenlere sahip mobil cihazlardır. Son 20 yılda önemli gelişim gösteren, yüz yüze iletişime en yakın eşzamanlı iletişim imkanı sunan akıllı telefonlarla, sesli, görsel-işitsel ve metin tabanlı eşzamanlı iletişim kurulabilmektedir. Kişilerarası olabildiği gibi küçük grup iletişiminde de yaygın olarak kullanılmaktadır. • Anlık Sohbet Anlık sohbet (Instant Messaging, IM) ve sohbet odaları (chat rooms) sık karıştırılan iletişim araçlarıdır. Sohbet odaları, grup iletişimi için geliştirilmiş araçlardır. Sohbet odasına giren kişilerin yayınladıkları mesajlar tüm üyeler tarafından görülür. Genelde eşzamansız iletişimi içeren araçlardır. Anlık sohbet, kişisel sohbet odasında o an çevrimiçi olan (odada bulunan) başka biri ile iletişim kurmaya izin veren, eşzamanlı iletişim aracıdır. Anlık sohbet büyük ölçüde metin tabanlı gerçekleşir; ancak görsel-işitsel mesaj gönderimine de izin vermektedir. Özellikle sesli ve görüntülü iletişim imkanı sunan Web Konferansı ve sosyal medya araçlarının gelişmesi anlık sohbet araçlarının popülerliğinin azalmasına yol açmıştır. Anlık sohbeti gerçekleştirebilmek için öncelikle anlık sohbet istemcisini (client) seçilmelidir. İstemci, bir bilgisayar ve ağ sunucusu arasında bağlantıyı sağlayan bir yazılımdır. Farklı türde anlık sohbet istemcisi bulunmaktadır: tekli-protokol, çokluprotokol, webtabanlı, kurumsal, mobil uygulama. Tekli-protokol istemcileri en popülerdendir. Bu türdeki istemciler, kendilerine üye olanlarla iletişim kurmaya izin verirler. Çoklu-protokol istemciler ise birden fazla anlık sohbet hesabı olanlar için idealdir. Bu istemciler farklı anlık sohbet hizmetlerini tek uygulamada bir araya getirirler. İstemcide oluşturulan Kişiler (Contacts) listesinden iletişim kurulmak istenen ve çevrimiçi durumda olanların adı üzerine tıklanarak anlık sohbet başlatılabilir. Karşıdaki kişinin hangi istemcide olduğu önemli değildir. Web tabanlı istemciler daha çok kişisel bilgisayarın olmadığı, halka açık bilgisayarların kullanıldığı durumlarda tercih edilirler. Tekli ve çoklu protokol destekleyen web tabanlı istemci yazılımları bulunmaktadır, birçok istemcinin Web tabanlı sürümleri bulunmaktadır. Böylece kullanıcılarına erişim kolaylığı sağlarlar. Mobil istemciler, mobil cihazlarda kullanılmak üzere geliştirilmiş mobil uygulamalardır. Kurumsal istemciler ise belirli bir kurum ya da kuruluşun kendi yerel ağında (İnternet) kullanılmak üzere geliştirilmiş istemcilerdir. Anlık sohbet kullanımı oldukça kolaydır. Bilgisayar ya da mobil cihaza indirilen veya Web’de erişilen istemciye kullanıcı adı ve şifre girildikten sonra sunucuda yer alan kişiye özgü Kişiler listesine ulaşılır. Bu listede anlık sohbet yapmaya uygun durumda olanlar ile olmayanlar görüntülenmektedir. Çoğu zaman bu listelerde gerçek isimler yerine ekran isimleri (screennames) yer alır. Bu listeden sohbet yapmak istendiğinde ekran ismi üzerine tıklayarak açılan editor alanına mesaj yazılarak Enter tuşuna basılır. Mesaj çok kısa sürede karşı tarafın ekranında belirir. Böylece metin tabanlı anlık sohbet gerçekleşmiş olur. Çoğu anlık sohbet yazılımı metin tabanlı mesajlaşmanın yanı sıra görsel-işitsel mesajlaşma, durağan ve hareketli görüntü, ses ya da metin dosyası paylaşımına izin verir. Mesajlar ya da paylaşımlar, istemci tarafından paket adı verilen küçük bilgi parçacıkları haline dönüştürülerek gönderilir yani mesaj ya da paylaşımlar kısa sürede İnternet üzerinden taşınabilmesi için küçük bilgi birimlerine bölünerek gönderilir. Anlık sohbet araçlarına örnek olarak Skype, Google hangout ve Facebook Messenger verilebilir. Çoğu anlık sohbet aracı daha fazla unsura sahip diğer araçların içine girmiştir. Ayrıca, çoğu anlık sohbet araçları eşzamansız iletişime imkan verdiği gibi çoğu eşzamansız iletişim aracı da eşzamanlı iletişime olanak tanımaktadır. Örneğin WhatsApp ya da Kısa Mesaj (SMS) aslında birer eşzamansız iletişim araçları olmalarına karşın eşzamanlı da kullanılabilmektedir. Eşzamanlı iletişim araçları artık yalnız metin-tabanlı değil, görsel-işitsel iletişim ve metin, ses, durağan ya da hareketli görüntü dosyası paylaşımlarına da izin vermektedir. • Web Konferans Sistemleri Web konferans sistemleri, internet teknolojilerini kullanarak eşzamanlı olarak bire bir ya da bir merkezden bir çok alıcıya metin tabanlı mesajlar, görseller, ses ya da videoların gönderilebildiği sistemlerdir. Web konferans sistemeleri sohbet, toplantı, eğitim, sunum gibi amaçlar için kullanılmaktadır. Eşzamanlı İletişim Araçlarını Güvenli ve Etik Kullanımı Telefon, anlık sohbet ve Web konferans sistemleri hem günlük hayatımızda hem de iş ve eğitim hayatımızda önemli katkılar sağlayan araçlardır. Ancak bu araçlar özellikle son yıllarda sıkça dolandırıcılık amacıyla da kullanılmaktadır. Birçok masum insan maddi manevi zarar görmektedir. Bu bağlamda eşzamanlı iletişim araçlarını kullanırken dikkatli olmalı ve bazı güvenlik ilkelerine uymalıyız. Bu araçları güvenli kullanabilmek için; • Herhangi bir eşzamanlı iletişim aracı ile bize ulaşan ‘hediye kazandınız’, ‘hesabınızda bloke var’ ve ‘sigorta veya vergi borcunuz var’ gibi beyanlara itibar edilmemelidir. • Kimseyle kullanıcı kodu ve şifre paylaşılmamalıdır. • Tanımadığınız kişiler başta olmak üzere kimseye ev adresi, telefon numarası, çocukların ve eşin adı, okul ya da iş adresleri gibi kişisel bilgiler vermemelidir. • Kişi eklemeye yönelik gelen her mesaj hemen kabul edilmemelidir. Tanımadığınız kişilerden gelen Kişi Ekle mesajlarında “Bu kişinin beni görmesini engelle” seçeneğini seçerek Kişi listenize eklemesine izin verilmemelidir. • Emin olmadığımız kişilere fotoğraf ya da video gibi görüntüler göndermemelidir
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
07 Ağustos 2018, 17:37 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Ünit 5: Eşzamansız İletişim Araçları Eşzamansız İletişim Eşzamansız iletişim kaynaktan çıkan mesajın çıktığı zamandan farklı bir zamanda alıcıya ulaşması ve alıcıdan dönecek bildirimin yine tepkinin verildiği zaman diliminden sonra ulaşması yöntemiyle gerçekleşen iletişimdir. Eşzamansız iletişim, kaynaktan çıkan mesajın çıktığı zamandan farklı bir zamanda alıcıya ulaşması ve alıcıdan dönecek bildirimin yine tepkinin verildiği zaman diliminden sonra ulaşması yöntemiyle gerçekleşir. Bu yönü ile eşzamansız iletişim, alıcıların mesajı derinlemesine incelemelerine, sınırsız sayıda tekrar etmelerine, kapsamlı mesajlara ulaşmalarına ve çok sayıda alıcıya mesajın gönderilmesine olanak tanır. Ancak anlık olarak geribildirim ihtiyacının karşılanamaması, mesaja alıcının geribildirimlerine göre anlık müdahale edilememesi ve alıcıda yalnızlık hissiyatının oluşabileceği ihtimali eşzamansız iletişimin sınırlılıkları arasında sayılabilir. Eşzamansız İletişim Araçları Eşzamansız iletişim, Kaynak ve Alıcı arasındaki iletişimde Kanal yapısındaki değişimin yani kullanılan teknolojilerin, mesajın zamandan bağımsız olarak karşı tarafa ulaşmasını ve alıcının tepkisinin yine zamandan bağımsız olarak Kaynağa iletilmesi sürecidir. Bu süreçte zamandaki bağımsızlığı sağlayan Kanal öğesini oluşturan teknolojik alt yapıdır. E-posta, eşzamanlı olmayan biçimde bireylerin birbirlerine veya bir gruba metinsel, durağan ya da hareketli görsellerden oluşan mesajları gönderebildikleri ve herhangi bir dosya formatında kaydedilmiş belgeleri ek olarak iliştirebildikleri ilk geliştirilen internet uygulamalarından biridir (Altun, 2005). E-posta kişiye özel alan ve servis sağlayıcı bölümlerinin “@” işareti ile birleştirilmesiyle kişiye özel bir adres tanımlamasıdır. Bu adres aracılığıyla gönderilen mesaj alıcısına ulaştırılır. Ücretli ya da ücretsiz birçok e-posta sağlayıcısı vardır. Eposta adresi elektronik mail sürecinde sunucular arasında gönderim ve alım süreçlerinin tamamlanmasını sağlayan adrestir. Günümüz iletişim teknolojileri arasında ek dosya gönderimi dahil olmak üzere yüksek boyutta bir çok kişiye tek seferde ulaşımı sağlayan ve defalarca aynı mesaja ulaşımı sağlayan bir iletişim yöntemi olan e-posta adresi kurum ve kuruluşların kullanıcı, çalışan ve ziyaretçilerine ulaşma yöntemi olarak ilk tercihleri arasında yer almaktadır. Blog, web log (Web günlüğü) ifadesinin kısaltılmış halidir. Web 2.0 teknolojilerinin gelişimiyle iletişim teknolojileri arasında yerini almıştır. Blog için ücretliücretsiz bir çok servis sağlayıcı mevcuttur ve basit düzeyde teknoloji okur yazarı olan herkesin kullanabileceği bir kolaylığa sahiptir. Mesajların hiyerarşik olarak sıralandığı bir paylaşım ortamı olan bloglar, güncel olan mesajdan daha eski olan mesajlara doğru bir sıralama şeklinde oluşturulan ve mesajlara yorumların da yine zamana göre sıralı şekilde verildiği bir eşzamansız iletişim aracıdır. Blog sayfaları özel bir internet alanına kurulabileceği gibi servis sağlayıcısının verdiği sınırlı alana da kurulabilmektedir. İnternet kullanıcılarının blog sayfalarını oluşturabilmeleri için yararlanabilecekleri açık kaynak kodlu ya da kapalı birçok sistem mevcuttur. Wiki, blog gibi, kullanıcıların internet üzerinden sayfalar yaratmasına ve düzenlemesine olanak tanıyan web 2.0 teknolojileri arasında yer alan bir eşzamansız iletişim aracıdır. İngilizce olarak “What I Know is” ifadesinin baş harflerinin kısaltılmasıyla oluşturulan bir ada sahip olan Wikiler genelde birçok kişinin katılımıyla işbirlikli olarak, web sayfaları üzerinde çalışmak için tercih edilir. En çok bilinen örneği Wikipedia’dır (wikipedia.org). Wiki için üzerinde herkesin düzenleme yapmasına izin veren, bir sözlüğü, ansiklopediyi ya da veritabanını andıran web siteleri demek yanlış olmayacaktır. Ziyaretçiler, bir sözcük hakkında özgürce tanımlama yapabilir, önceden eklenmiş içeriklere yeni yorumlar ekleyebilirler. Forum kelime anlamı olarak belirli bir amaç uğruna bir araya toplanmış bireyleri ifade eder ve farklı bir anlam olarak da toplu olarak belirli bir konu hakkında tartışma olarak bilinmektedir. Bu bağlamda oluşturulan forum siteleri de aynı zamanda tartışma forumları olarak ifade edilebilmektedir. Forum siteleri farklı coğrafyalarda yer alan bireyleri aynı konuda birleştiren ve farklı zamanlarda ulaşılmasına imkan sağlayan etkili bir eşzamansız iletişim aracıdır. Bütün foruma müdahale edebilen Administrator kullanıcılarının yanında, ana konular için atanmış Moderatörler aracılığıyla da alt konuların yönetimi yapılabilmektedir. Paylaşım ve yapılan yorumlara göre kullanıcılar arasında rütbe dağılımı yapmak forumların ilgi çekici özelliği olarak dikkat çekmektedir. Sosyal ağlar, bireyler arasında bağlantı kurabilmeyi, ortak profesyonel amaçlarla bir araya gelebilmeyi ve kişisel tercihleri, hobileri doğrultusunda ortak konulara ulaşabilmeyi sağlayan platformlardır. Web 2.0 teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte sanal toplulukların oluşması ve kişilerin sanal ortamda bir kimlik yaratma çabası meydana gelmiştir. Bu kimlik gerçek yaşamını yansıtabileceği gibi tamamen farklı profilleri de işaret edebilir. Ancak varılan nokta kişilerin sosyalleşme ve var olduğunu gösterme girişimi olarak internet teknolojileri aracılığıyla bir ağa katılması ve o ağ üzerinde amacına göre sosyal bir yapıya bürünmesidir. Bu yapı ile kişi sanal çevresiyle etkileşim ve iletişim halinde olabilmektedir. Bu sanal çevre normal zamanda da yüz yüze görüşebileceği yakın çevresinden oluşabilir ya da hiçbir şekilde yüz yüze gelebileceği ihtimalinin olamayacağı bireylerden de meydana gelebilir. Ulaşılabilir kullanıcı sayısının sosyal ağ platformları sayesinde artması, içeriğin de çeşitlenmesine ve zenginleşmesine sebep olmaktadır. Bu durum etkileşim içinde bulunulan ağın genişlemesine sebep olmaktadır. Bu doğrultuda sosyal ağların günümüz internet teknolojileri sayesinde kişilerin eşzamanlı ya da eşzamansız olarak kullanabilecekleri en önemli iletişim araçları arasında göstermek yanlış olmayacaktır. Facebook, Twitter ve Google+ günümüzde en çok kullanılan sosyal ağlar arasındadır. İlgili sosyal ağlar akademik içerikten, hobi paylaşımlarına, haberlere, resim paylaşımlarına ve akla gelebilecek diğer bütün konulara hitap eden özelliklere ve bu yönde kullanan kullanıcılara sahiptir. Ancak bazı sosyal ağlar var olma amacını kısıtlamış ve özel sınırlarla kullanıcılarına hizmet etmeyi öncelik haline getirmiştir. Eşzamansız İletişim Araçlarının Kullanımı Eşzamansız iletişim araçları kullanım amaçlarına göre çeşitlenmektedir. Örneğin sanal bir topluluk oluşturup farklı konularda iletişim kurma ve etki ağını genişleterek hobi, araştırma, haber ve kişisel paylaşımları etki ağına sunmak gibi bir amaç için sosyal ağlar tercih edilebilir. Web ortamında birden çok kişinin herhangi bir konuda işbirlikli olarak çalışması için wiki sayfası oluşturma yoluna gidilebilir. Ancak kişi kişisel ilgi alanları üzerine ya da uzmanı olduğu akademik bir konuda duygu ve düşüncelerini yazarak ziyaretçilerin yorumlarına açmak isterse blog yazmayı düşünebilir. E-posta yazılı olarak ya da dosya ekli olarak bir ve birden çok kişiye özel olarak ulaşabilmeyi sağlayan önemli bir eşzamansız iletişim aracıdır. Önemli bilgi güncellemelerinde, yönetsel süreçlerde, duyuru ve haber gönderimlerinde, süreç hakkında bilgilendirme yaparken ve kişisel mesaj serisi oluşturmak için tercih edilebilir.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
07 Ağustos 2018, 17:38 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Ünite 6: Teknoloji ve Yaşamboyu Öğrenme Yaşamboyu ve Geleneksel Öğrenme Arasındaki Farklar Yaşam boyu öğrenme genel olarak, bireyin kendi kişisel, sosyal ya da mesleki yeterliliğini çeşitli nedenlere bağlı olarak yaşamı boyunca değiştirmek ya da geliştirmek istemesidir. Yaşam boyu öğrenme ayrıca kişinin gelişiminin yanı sıra içinde bulunduğu toplumda sosyalleşmesine, etkin bir vatandaş olarak yer edinmesine, rekabet edebilme gücüne ve istihdamı arttırmaya da yardımcı olur. Dolayısıyla yaşamboyu öğrenen bireylerin; • Öğrenme ilgi ve gereksinimini saptayabilen, • Öğrenme inancına sahip, • Öğrenmeye istekli ve merakı olan, • Bilgi okuryazarı, • Öğrenme motivasyonuna sahip, • Öğrenmede kararlılık gösteren ve • Öğrenmeyi düzenleyebilen kişiler olması beklenmektedir. Yaşamboyu öğrenme, geleneksel ve zorunlu örgün eğitim sonrası başlayan bir süreç değil, aksine temellerinin aile içinde atıldığı ve bireyin tüm eğitim yaşamı sırasında ve sonrasında devam eden bir süreçtir. Bu nedenle bireyin bilgi ve beceri potansiyelini, yeterliklerini yaşam boyu geliştirmeyi hedefleyen ve devamlı bir süreç olarak görülen yaşamboyu öğrenmede okul, öğrenmek için bir zorunluluk değildir. Bunun için yaşamboyu öğrenmeyi geleneksel öğrenmenin bir alternatifi olarak değil, geleneksel öğrenmeye çağdaş bir alternatif olarak değerlendirilmelidir. Geleneksel eğitim temelde bireylere bilginin aktarılmasıyla ilgilenirken, yaşamboyu öğrenme bireysel yeteneklerin gelişimi ve kişisel öğrenme kapasiteleri üzerinde yoğunlaşır. Bu yaklaşımın özünde kişilere “öğrenmeyi öğretme” anlayışı bulunmaktadır. Bu nedenle eğitimde yaşamboyu öğrenmenin gerçekleşebilmesi için bireylere nasıl öğrenebileceklerini öğretilmesi yani “öğrenmeyi öğrenme” becerisini ve bilgi okuryazarlığı becerilerinin okullarda kazanılması gerekmektedir. Yaşamboyu Öğrenme ve İçinde Barındırdığı Kavramlar Yaşamboyu öğrenme felsefesi gereği bireyin sürekli aktif olarak bilgiyi kullanmasını gerektirir. Yaşamı boyunca herhangi bir nedene bağlı olarak gereksinim duyduğu bilgiye ulaşıp, bu bilgileri kendi ilgi, beceri ve yeteneklerine uyarlayabilen ve yenilerini katabilen bireyler ise yaşamboyu öğrenebilen bireylerdir. Bu nedenle bilgiye ulaşma ve bilgiyi kullanma becerisi olarak tanımlanan bilgi okuryazarlığı yaşamboyu öğrenmenin içinde barındırdığı kavramlardan biridir. Kısaca söyleyecek olursak yaşamboyu öğrenme bir amaç ise bilgi okuryazarlığı bu amacın gerçekleşmesinin aracıdır. Bilgi okuryazarının sahip olması gereken beceriler ise: • Bilgi teknolojisini kullanma becerisi, • Bilgi kaynaklarını kullanma becerisi, • Bilgi sürecini yönetebilme becerisi, • Bilgiyi kontrol edebilme becerisi, • Bilgi birikimi oluşturabilme becerisi, • Bilgi birikimini geliştirebilme becerisi ve • Bilgelik yani başkalarına yararlı olma becerisidir. Teknolojinin hızlı gelişimi ve değişimine bağlı olarak bilginin üretimi, üretilen bilginin elde edimi, kullanımı ve paylaşımı da hızla gerçekleşmektedir. Bilgi okuryazarlığı teknolojideki bu gelişmelerle birlikte “ağ okuryazarlığı”, “teknoloji okuryazarlığı”, “bilgisayar okuryazarlığı”, “web okuryazarlığı”, “çoklu ortam okuryazarlığı” gibi çeşitli kavramlarla da ilişkilendirilerek tanımlanmaya çalışılmıştır. Yaşamboyu öğrenmenin içinde barındırdığı bir diğer kavram olan yetişkin eğitimi, kendini yaş ve sosyal rol bakımından yetişkin olarak gören ve kendi yaşamından sorumlu olduğunun bilincinde olan bireylerin, kişisel, sosyal ve mesleki yaşamlarındaki ilgi ve gereksinimleri karşılamaya yönelik bilgi ve becerileri kazandırma süreci olarak tanımlanmaktadır. Androgoji olarak da adlandırılan yetişkin eğitimi, mesleki eğitimden boş zaman etkinliklerinin düzenlenmesine, tamamlayıcı eğitim etkinliklerinden vatandaşlık eğitimine kadar çok geniş yelpaze de eğitim etkinliklerini kapsar. Ayrıca eğitimin ya da öğrenmenin belirli bir zaman ve mekanla sınırlı olamayacağını ve bireyin doğumundan ölümüne kadar devam edeceğini vurgulayan yetişkin eğitimi zorunlu eğitimin tamamlanmasından sonra başlayan bir süreç değildir, böyle değerlendirilmemelidir. Verimli bir yetişkin eğitiminden söz edebilmek için ise yetişkin olarak adlandırılan bireylerin; • Kendini doğru olarak algılaması, • Deneyimlerinin olması, • Öğrenmeye hazır olması, • Öğrenme yöneliminin olması ve • Öğrenme motivasyonlarının olması gerekmektedir. Yaşamboyu Öğrenme ve İlkeleri Yaşamboyu öğrenme bireyin doğdu andan yaşam süresinin sonuna kadar devam eden her türlü eğitim faaliyetini kapsayan çok geniş bir kavramdır. Avrupa Birliği Komisyonu yaşamboyu öğrenmeyi, “bilgi, beceri ve yeterliği geliştirmek belirli bir süre ile yapılan eğitim faaliyetlerinin tümü” olarak tanımlamıştır. Ayrıca yaşamboyu eğitimin sadece ekonomik bakış açısıyla ya da yetişkin öğrenenlerle sınırlı olmadığı, öğrenmenin yapılandırılmış, yarı yapılandırılmış ya da yapılandırılmamış tüm öğrenme biçimlerini kapsayıcı şekilde olması gerektiği, istihdamla ilgili amaçlar kadar bireysel, sosyal ve vatandaşlık amaçlarını da kapsadığı vurgulanmıştır. Bu ilkeler yaşam boyu öğrenmenin temel ilkeleridir. Avrupa Birliği Komisyonu ayrıca yaşam boyu öğrenme çerçevesinde temel stratejilerini de açıklamıştır. Bu temel stratejiler doğrultusunda yaşam boyu öğrenme uygulamaları, ülke gereksinimlerini ve beklentilerini karşılamada farklılıklar gösterse de temelde görüş birliğinin sağlandığı üç temel dayanak; yaşamboyu öğrenme tanımının sadece ekonomik bakış açısıyla ve yetişkin öğrenenlerle sınırlı kalmadığı, örgün, yaygın, açık ve uzaktan ya da serbest tüm öğrenme yaklaşımlarını içine alacak biçimde kapsayıcı olduğu ve öğrenme amaçlarının bireyin kişisel, sosyal, kültürel, mesleki gelişiminden aktif vatandaş olarak yapabileceklerine kadar geniş bir yelpazeyi içermesi gerektiği üzerinedir. Yaşamboyu Öğrenmede Kullanılan Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersleri (KAÇD), Özellikleri ve Geleneksel Öğrenme Arasındaki Farkları Eğitim, teknolojideki sürekli yenilik ve gelişimlerden en çok etkilenen alanlardan biridir ve özellikle internet ve internete dayalı web teknolojileri bilginin küresel olarak dolaşımına ve paylaşımına izin verdiğinden, eğitim de herkes için standart hale dönüşmüştür. Eğitimin isteyen herkesin erişimine açık olmasını sağlayan uygulamalardan biri de Kitlesel Açık Çevrimiçi Derslerdir (KAÇD). Bu tanıma göre öğrenme sadece öğretenden öğrenene bilgi aktarımıyla değil, öğrenenlerin aktif katılımlarıyla ve öğretim kaynaklarıyla aktif etkileşimlerle gerçekleşmektedir. Bu düşünceden hareketle Carson (2005) Açık Ders Kaynaklarını; • Ders formatında düzenlenmiş, • Çoğunlukla ücretsiz ve serbestçe ulaşılabilen, • Sayısal ortamda bulunan, • Kullanım ve adaptasyona belirli lisans koşulları (creative commons) ile açık, • Tek başına sertifika ya da diploma vermek amacıyla kullanılmayan, • Yüksek kaliteli eğitim kaynakları olarak açıklamıştır. Öğrenme çevrimiçi ağlar üzerinden gerçekleşir. Bağlantıcı veya öğretimci KAÇD’lere göre öğrenen ve öğretici rollerinde değişiklik olabilir. Dolayısıyla bu durumdan hem dersi verenler hem de alan kişiler karşılıklı olarak faydalanabilmektedir. KAÇD’lerin kullanıcılarına sağladığı temel faydalar ise aşağıda belirtilmektedir. Bunlar; • KAÇD’lere farklı bağlantılarla erişebilme olanağının olması, • KAÇD’lerin istenilen herhangi bir dile uyarlanabilir olması, • Katılımcılara ve içeriğe bağlı olarak farklı çevrimiçi araçların kullanılabilir olması, • Zaman ve mekan sınırlamalarının olmaması, • Hızlı şekilde katılımcılara bilgilendirmeler yapılabilmesi, • İçeriğin tüm katılımcılar tarafından paylaşılabilir olması, • Öğrenmenin daha informal ortamda gerçekleşmesi, • Öğrenmenin farklı paydaşlarla bağlantılı olarak gerçekleştirilebiliyor olması, • Dersi takip edebilmek için bir diplomaya sahip olmak zorunlu değildir, sadece öğrenme isteğinin olması yeterlidir. • Herhangi bir KAÇD’e katıldığınızda kendi ağınızı ve kişisel öğrenme ortamınızı bu sisteme dahil edebilme olanağının olması, • KAÇD’lere katılım yaşamboyu öğrenme becerilerinizi geliştirmeye, kendi öğrenme biçiminizi ve bilgiyi elde etme yolunuzu belirlemeye yardımcıdır. Genel olarak KAÇD’lerin amaçları altı ana grupta toplanmıştır (Hollands ve Tirthali, 2014). Bunlar: • KAÇD’lerin daha fazla kişiye ulaşmasını sağlamak ve kullanımını yaygınlaştırmak, • KAÇD’ler yoluyla marka oluşturup devamlılığı sağlamak Giderleri azaltarak ya da gelirleri arttırarak ekonomiyi güçlendirmek, • Eğitim çıktılarını arttırmak, • Eğitim öğretime yenilik getirmek, • KAÇD’lerin öğretme ve öğrenme üzerindeki etkilerini belirleyen araştırmalar yapmaktır. Bağlantıcı ve öğretici KAÇD’ler kıyaslandığında öğrenenlerden farklı etkinlikleri yerine getirmeleri gerektiği görülmektedir. Bunlar: değişik kaynaklara ulaşmak, kaynakların izini sürmek, eriştiği kaynakları bir araya getirmek, kişisel hesaplat oluşturmak, kendi düşüncelerini bir araya getirip yeni anlayışlar geliştirmek ve diğer öğrenenlerin de yaptığı gibi ortaya çıkardıkları ürünleri paylaşmak. Bununla beraber öğretici KAÇD sisteminde içeriğin öğreten tarafından sunumu ve genellikle öğrenenin içeriğin tekrarına yönelik öğrenmesi ve devamında sınavlar, akran değerlendirmesi gibi yöntemlerle başarının ölçülmesi durumu vardır. Bağlantıcı KAÇD’lerin aksine öğretici KAÇD’lerde öğrenenin sorumluluğu daha azdır. KAÇD’ler yüz yüze verilen geleneksel sistemdeki derslerden pedagojik olarak da bazı farklılıklar göstermektedir. Çevrimiçi ortamlarda gerçekleşen bu uygulamalarda bir konu ya da kavramı öğrenmek ve kalıcı bir öğrenme sağlamak için videolar ve bunlarla ilgili çoktan seçmeli testler kullanılır. KAÇD’ler katılımcılara belirli bir konuyu tam olarak öğrenmeleri için gerekli kaynakları sunar ve herkesin kendi hız ve bireysel özelliklerine bağlı olarak içeriği takip etmesini sağlar. KAÇD’ler yüz yüze verilen geleneksel sistemdeki derslerden pedagojik olarak gösterdiği farklılıklar Glance’a göre (2013) şöyle sıralanmaktadır: • Çevrimiçi öğrenme katılımcılarına yüz yüze eğitimin hiçbir şekilde sunamayacağı herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda ders materyallerine ulaşım esnekliği sunar. • KAÇD’lerde genel olarak bir konu ya da kavramı hatırlamak için çeşitli videolar ve bununla ilgili çoktan seçmeli testler kullanılmakta, bu da gerçek ve kalıcı öğrenmeye fayda sağlamaktadır. • KAÇD’ler katılımcılara belirli bir konuyu tam olarak öğrenmeleri için gerekli kaynakları (video, benzetimler, anlatımlar, linkler, bloglar vb) sunarak herkesin kendi hızında ve bireysel özelliklerine bağlı olarak içeriği takip edebilmesine başka bir deyişle tam öğrenebilmesine olanak sağlar. • Çok sayıda katılımcının olduğu KAÇD’lerde bireyin kendi ilerleme durumu ya da diğer katılımcıların ilerleme durumları anında otomatik olarak değerlendirilebilmektedir. • KAÇD’lerde kullanılan kısa videolarda katılımcılar kendi öğrenme hızlarına bağlı olarak görüntüyü durdurma, geriye alma olanağına sahip olabilmektedir. • Böylece içeriğe dönüp konuyu keşfetmeleri daha kolay olabilmektedir. • KAÇD’lerde kullanılan forumlar ve tartışma grupları katılımcıların soruları ya da problemlerinin üstesinden gelmede en etkin ve sıklıkla kullanılan ve diğer katılımcılardan yardım alınan bir ortamdır ve genellikle yüz yüze derslere alternatif olarak sunulan, sosyal öğrenme modelini temel almış bir öğretim şeklidir.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
07 Ağustos 2018, 17:39 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Ünite 7: Bulut Bilişim Bulut Bilişim ve Özellikleri Bulut bilişim internet üzerinde bir hizmet olarak sanallaştırılmış, ölçeklendirilebilir kaynakları ifade eden bilişim sistemidir. Amerikan Ulusal Standartlar ve Teknolojiler Enstitüsü’nün yaptığı ve yaygın olarak kabul gören tanıma göre ise “en az yönetimsel çaba ve hizmet sağlayıcı etkileşimi ile hızlı bir biçimde sağlanabilen ya da bırakılabilen ayarlanabilir bilişim kaynaklarından oluşan paylaşılabilir bir havuza, uygun koşullarda ve istenildiğinde zaman ve mekân kısıtı olmaksızın ağ erişimi sağlayan bir modeldir”. Bulut bilişimin genel özellikleri: • İstenildiğinde ve kendi kendine hizmet • Geniş ağ erişimi • Kaynak havuzu • Çabukluk ve esneklik • Ölçülebilir hizmet Bulut Bilişimin Bileşenleri ve Alt Yapısı Yapısal açıdan kullanıcı bilgisayarları, veri merkezleri ve dağıtık sunucular bulut bileşimin temel öğeleridir. Kullanıcılar: Masaüstü bilgisayarlar, ince istemciler, dizüstü ve tablet bilgisayarlar, cep telefonları ve diğer internete bağlı cihazlar bulut üzerindeki bilgilerinizi yönetmek için kullandığımız aygıtlardır. İstemci olarak da adlandırılırlar. Özel bir kullanım gerekçesi olmadığı sürece daha düşük düzey donanımları kullanmanın faydaları: • Düşük donanım maliyeti • Güvenlik • Daha az enerji tüketimi • Daha az gürültü • Bakım ve tamir kolaylığı Veri Merkezleri: İçinde çok sayıda sunucuyu barındıran, depoladığı verinin güvenliğini ve sürekliliğini sağlamak amacıyla güçlü ve yedekli elektrik, iklimlendirme ve iletişim alt yapısı bulunan tesislere verilen isimdir. Dağıtık Sunucular: Küresel ölçekte bulut hizmeti veren kuruluşların veri merkezlerinin bir bina ya da bölgede olması mümkün değildir. Bu kuruluşların farklı şehir, bölge ve hatta kıtada veri merkezlerinin olması hem ulaşım hem de erişim açısından önemli bir gerekliliktir. Bu sayede herhangi bir nedenle sorun oluşan veri merkezindeki verilere farklı merkezlerden ulaşabilme olanağı sunulmuş olur. Bulut Bilişim Altyapısı Dağıtık Bilişim (Distributed Computing): Dağıtık bilişim sistemlerinin temel amacı farklı sistemlerdeki işlemci güçlerini, ağ kapasitelerini ve depolama alanlarını tek bir büyük sistem olarak yönetilmesini sağlamaktır. Birbirine benzemeyen birçok sayıdaki bilgi sistemi bu yapılar sayesinde tek bir sanal işlem gücü oluşturur. Temel üstünlükleri: • Çözülmesi zaman isteyen problemleri kısa sürede çözebilir. • Farklı bilgi sistemleri ile kolayca işbirliği yapabilir. • Mevcut donanımların verimli olarak kullanılmasını sağlar. • İhtiyaçlara göre ölçeklenebilir bir kapasite sunar. İnternet Teknolojileri: Web hizmetleri farklı ortamlardaki uygulamaların birbirleri ile iletişimini sağlamak için ortaya çıkarılmış bir hizmettir. Bu yapı sayesinde internet üzerindeki birçok web sayfası farklı konumlardaki sistemlerle belirli protokoller sayesinde haberleşebilmekte ve veri alış verişi yapabilmektedir. Hizmet odaklı mimari (SOA – Service Oriented Architecture), uygulamaların modül ve fonksiyonlarını diğer uygulamalarında kullanabileceği şekilde tasarlayan bir mimaridir. WEB 2.0, API (uygulama programlama ara yüzü) gibi bir çok internet teknolojileri bulut mimarisinin oluşturulmasında önemli bir role sahiptir. Donanım: Bulut bilişim hizmetlerinin arka planında büyük ölçekli veri merkezlerinde bulunan binlerce sunucu bulunmaktadır. Bu veri merkezleri çok sayıda kullanıcının ya da uygulamanın taleplerini karşılamak üzere yapılandırılmıştır. Bu devasa görevin üstesinden gelebilmesi için yararlanılan teknolojilerin başında sanallaştırma gelir. Sanallaştırma işlemci, depolama aygıtı, ağ donanımı, sunucu ve hatta uygulama yazılımı gibi kaynakların gerçek donanımı kullanan sanal bir hizmet olarak kullanıcılara sunulmasını sağlayan bir uygulamadır. Bu sayede bir kaynak birçok parçaya bölünerek daha küçük sanal kaynak olarak kullanılabilmekte ya da dağıtık olan çok sayıdaki kaynak tek bir kaynak olarak birleştirebilmektedir. Fiziksel bir donanımda çok sayıda farklı işletim sisteminin sanal olarak barındırıldığı işletim sistemlerine sanal makine denir. Sanallaştırma ortamları gerçek fiziksel kaynakları, belirlenen politikalar ve kurallar çerçevesinde sanal makinalar arasında paylaştırır. Bu teknolojilerin bulut bilişim açısından faydaları: • Sistem kaynaklarının verimli kullanılması ile enerji tasarrufu sağlar ve doğayı korur. • Kurumsal kullanıcıların ihtiyacı kadar kaynak kullanımına olanak sağlar. • Sunucuların ilk kullanım için daha hızlı hazırlanmasını sağlar. • Sanallaştırılmış sistemler geleneksel sistemlere göre daha yüksek performans sağlar. • Geleneksel sistemlere göre yüksek kullanılabilirlik oranına sahiptir. • Yedekleme ve felaket kurtarmada fiziksel sistemlere göre daha avantajlıdır. Sistem Yönetimi: Bulut bilişim gibi karmaşık yapıdaki sistemlerin yönetilmesini kolaylaştıracak, insanların en az müdahalesini gerektirecek sistem arayışlarının sonucunda genel politikaları insanlar tarafından belirlenen kendi kendini yönetebilen sistemler olan otonom bilişim kavramı ortaya çıkmıştır. Hizmet Sunum Modelleri Kullanıcıya sağlanan bilişim olanak ve kaynakları hizmet olarak adlandırılır. İngilizce karşılığı olan “as a service” ifadesinin baş harfleri hizmetlerin kısaltmasında yer almaktadır. Bulut bilişimin temel hizmet sunum modeli olan ilk üç hizmeti açıklayalım. Altyapı Hizmeti (IaaS – Infrastructure as a Service): Bulut üzerinde sanal olarak çalışan ve kaynak miktarı kullanıcının talebine göre ayarlanmış bir sunucu, kullanıcının hizmetine sunulur. Sunucu yapılandırılması, yazılımların kurulması ve ilgili servislerin kurulumunu gerçekleştirme yetkisi tamamen kullanıcıdadır. Faturalama kullanılan sanal sistemin kaynak tüketimine göre belirlenir. Platform Hizmeti (PaaS – Platform as a Service): Kullanıcılara kolay programlama ortamı sunmak için soyutlanma düzeyi yüksek bir ortam sunar. Kullanıcılar kendilerine sunulan programlama ortamını kullanarak yazılım gerçekleştirir. Kullanıcı bu görevi için ne kadar hafıza ya da işlemci gerekli olduğunu bilmesi gerekmez. Kaynaklar sistem tarafından sağlanır. Maliyeti kullanılan kaynak miktarına göre belirlenir. Yazılım Hizmeti (SaaS – Software as a Service): Bulut yazılım hizmeti en yaygın kullanılan ve en hızlı büyüyen pazarlardan birisidir. Uygulamalar kullanıcılara web aracılığı ile ulaştırılır. Bulut kaynaklarını kullanan yazılım kullanıcıya bir web tarayıcı vasıtası ile ulaşır. Kurumların ve yazılım maliyetlerinin yanı sıra sunucu ve donanım giderleri bakımından avantaj sağlamaktadır. Ücretlendirme “kullandığın kadar öde” ya da periyodik ödeme yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda hayatımızı kolaylaştıran mobil cihazlarda çalıştırdığımız uygulamalar da web üzerinden cihaza yüklenmekte, cihazın dahili hafızasında barındırılmakta ancak yazılımın güncellenmesi ve bakımı yine bulut üzerinden yönetilmektedir. Avantajları: • Kullanıcılar alışkın oldukları Web tarayıcı ara yüzünü kullanırlar. • Kullanıcılar ölçeklenebilir hizmetleri tükettikleri ölçüde öderler. • Kurumlarda daha az bilişim uzmanı ile daha etkin çalışma imkânı sunar. • Organizasyonların ihtiyacına uygun olarak uyarlanabilmektedirler. • Uygulama yazılımı üreten girişimler için büyük fırsatlar yaratırlar. Bulut Bilişim Yayılım Türleri Bulut bilişim hizmetleri onu kullanacak kuruluş ya da işletmenin iş süreçlerine, gizlilik koşullarına, müşteri türüne göre farklı yayılım modelleri ile sunulur. ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü tarafından dört bulut yayılım türü tanımlanmıştır. Kamu Bulutu: En yaygın kullanıma sahip, herkesin kullanımına açılmış bulut bilişim hizmetleridir. Bir devlet kurumunun vatandaşlarına hizmetlerini ulaştırması için oluşturabileceği gibi Google, Microsoft ve Amazon gibi şirketlerin bireysel bilişim hizmetleri için oluşturdukları bulut yapılarıdır. Özel Bulut: Bir organizasyonun özel kullanımı için oluşturulmuş olan, iç bulut ismi de verilen bulutların kurulması, yönetilmesi ve yürütülmesi sahibi tarafından ya da dış hizmetin alındığı kuruluşlar tarafından gerçekleştirilir. Topluluk Bulutu: Bireyler altyapılarını ortak bir amaç için bir araya getirip gerekli olan bilişim maliyetlerini paylaşarak daha verimli bir bilişim sistemi oluştururlar. Bir sosyal toplum kuruluşu, dernek ya da 3.şahış şirketler tarafından oluşturulabilir. Melez Bulut: Kamu ve özel bulut karmasından oluşan bulut sistemidir. İki farklı özellikte bulutun kendi sınır ve özelliklerini koruyarak bağlanması ile oluşturulur. İşletme ya da organizasyonun kritik verileri ve uygulamaları güvenlik duvarının ardındaki özel bulutta, genel erişime sunulan veri ve uygulamalar dış bulutta konumlandırılır. Bulut Bilişimin Üstünlük Ve Sınırlılıkları Bulut teknolojilerinin kullanıcılara, işletmelere ve kurumlara sağladığı faydalar: • Düşük Maliyet • Ölçeklenebilirlik • Devamlılık • Birlikte Çalışma • İş Uygulamalarında Esneklik • Yenileme ve Güncelleme Bulut bilişimin kullanılabilmesindeki bazı sınırlılıklar: • Ağ bağlantısı bağımlılığı • Güvenlik • Çevre birimler • Maliyet • Sağlayıcıya bağımlılık • Yasal sorunlar Son Kullanıcılar ve Bulut Uygulamaları Bulut bilişimde kullanıcı ve kurumların tüketeceği çok çeşit ve sayıda hizmet yer almaktadır. Bunların bir kısmı uzmanlık gerektiren uygulama geliştirme, sanal sunucu yapılandırma, web sayfası oluşturma ve yönetme, e-posta hizmetleri yönetimi gibi geliştirme ve yönetme hizmetleri olabilmektedir. Bulut Tabanlı Depolama Günümüzde üretilen verinin büyük bir çoğunluğu bulut tabanlı sistemlerde depolanmaktadır. Bulut tabanlı depolama (bulut depolama) yazılımlar yoluyla oluşturulmuş mantıksal havuzlardır. Gerçekte veriler birden çok sayıda farklı konumlardaki veri merkezlerinde saklanır. Servis sağlayıcı bu verilerin korunmasından, saklanmasından ve erişilebilirliğinden sorumludur. Bulut depolama sistemleri genellikle yönetimli ve yönetimli olmayan depolama olarak iki grupta kategorize edilir. Yönetimli depolama sanal geliştirme ortamları veya ve sanal makinelere bir disk gibi konumlandırılabilen depolama çözümleridir. Yönetimli depolamada kullanıcılar depolama alanını sistemlerinde bir disk olarak kullanabilirler. Yönetimli olmayan depolama ise kullanıcıların web üzerinde ya da yardımcı yazılımlar ile ulaşabildikleri nispeten ucuz ve kullanımı oldukça kolay bulut depolama hizmetleridir. Aşağıda bir bulut paylaşımının kullanımına yönelik adımlar geneli kapsayacak şekilde hazırlanmıştır. • İlgili bulut hizmet sağlayıcının web sayfasına gidilir. • Bulut depolama için bir hesap oluşturulur. • Hesap oluşturma bir e-posta ile doğrulanıyorsa epostanıza gelen onaylama linkine tıklanır. • Kişisel bilgisayar için senkronizasyon aracı yüklenerek kurulur. • Mobil cihazlar için ilgili uygulama marketten kurulur. Kullanıcılara mekân bağımsız olarak çalışma olanağı sunan bulut depolamanın üstünlükleri aşağıda sıralanmıştır. Maliyet: Yedekleme çözümleri oldukça gelişmiştir. Özellikle taşınabilir depolama araçlarının kaybolma riski büyüktür ve veri kaybının maliyeti oldukça yüksektir. Güvenlik: Yerel veri depolamaya göre daha güvenlidir. Verilerin depolanması ve transferi sırasında veriler şifrelenerek güven altına alınır. Erişilebilirlik: Dosyalara internet erişimi olan her cihazdan ulaşma imkânı sağlar. Akıllı telefonlar, tabletler ile mobil ortamlarda dosyalara erişim sağlanabilir. Senkronizasyon: Belgede yapılan değişiklikler tüm bilgisayarlara anında senkronize edilir. Birlikte çalışma: Dosyaların paylaşılması ve aynı dosya üzerinde çalışma olanağı sağlar. Verimlilik Yazılımları Ofis araçları ya da verimlik yazılımları günümüzün en önemli yazılım kategorilerinden biridir. Çevrimiçi verimlilik yazılımları ya da ofis yazılımlarının kullanıcı bilgisayarında çalışan geleneksel ofis yazılımına göre faydaları aşağıda sıralanmıştır. • Genellikle kullanıcılar için daha düşük maliyetlidir. • Web tarayıcı üzerinde çalıştığı için platform bağımsızdır (tüm işletim sistemlerinde çalışır). • Yazılımların güncellenmesi ve düzeltilmesi merkezi olarak yapıldığından kullanıcı sürekli güncel sürüm kullanır. • Belge paylaşımı aynı bulut sistemi kullananlar için çok kolaydır. • Aynı belge üzerinde aynı anda birçok kullanıcı birlikte çalışma olanağına sahiptir. • Mobil cihazlarla kullanım için uygundur. • Yedekleme ve sürüm saklama özellikleri veri kaybını engeller. Belgelere erişimde internet bağlantısının zorunlu olması, yazılım sürüm değişiminin kullanıcının tercihinde bulunmaması, kullanım hızının daha düşük olması bulut ortamındaki yazılımların sınırlılıkları olarak görülmektedir. Google Verimlilik Araçları Google’ın sunduğu ofis ve verimlilik araçları hem birey hem de kurumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik bütünleşik bulut çözümleridir. Kullanıcıların Google hizmetlerinden faydalanabilmesi için öncelikle bir Google hesabı oluşturması gerekmektedir. Google hesabını oluşturan kullanıcılar aşağıda sıralanan hizmetleri çevrimiçi olarak kullanabilmektedirler. ([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]) • Ofis uygulamaları: Dökümanlar, E-Tablolar, Slaytlar, Formlar, Google Sites, Çizimler. • İletişim: Gmail, Hangouts, Takvim, Google+, Blogger, Google Grupları. • Araçlar: Drive, Google Çeviri, Google Haritalar.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
07 Ağustos 2018, 17:40 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Ünite 8: Geleceğin Teknolojileri Teknolojik Gelişme Teknolojik gelişmeler, teknolojik değişim adı verilen süreçle gerçekleşir. Teknolojik gelişimde, Joseph Schumpeter’in önerdiği; 1. Buluş, 2. Yenilik ve 3. Yayılma aşamalarından oluşan üçlü yapı genel olarak kabul görmüştür. Bu üçlü yapıya daha sonra bu üç durumu çevreleyen bir “keşif” süreci de eklenmiştir. Keşif doğanın gözlenmesi, akıl yürütme ve deneyler yoluyla doğanın temel süreçlerinin açıklanmasıdır. Evrenin temel yapısını ve süreçlerini açıklayan bilgi türüne bilim adı verilir. Bilimdeki gelişmeler bilimsel yöntemle gerçekleştirilir. Bilimsel araştırma, nitelikli bilim insanlarıyla yürütülen, uzun ve pahalı bir süreç olduğu için genellikle devlet tarafından finanse edilir. Bu yüzden firmalar, bilimsel araştırma yapmak yerine araştırma ve geliştirme yapmayı tercih ederler. Araştırma ve geliştirme (AR-GE) faaliyetleri başlıca iki gruba ayrılabilir: 1. Mühendislerden oluşan ve görevleri yeni ürünler geliştirmek olan AR-GE birim faaliyeti, 2. Uygulamalı araştırma yapan endüstriyel bilim insanlarından oluşan ve görevleri gelecekteki ürünlerin geliştirilmesini kolaylaştıracak araştırmalar yapmak olan AR-GE birim faaliyeti. AR-GE süreçlerindeki araştırmalara uygulamalı araştırma ve deneysel geliştirme isimleri verilir. Keşif süreci, buluş, yenilik ve yayılma aşamalarının hepsine dâhil edilerek, döngüsel teknolojik değişim modeli (S:170, Şekil 8.2) elde edilir. Buluş, benzersiz ve yeni olan bir cihaz, yöntem, birleşim ya da sürece verilen isimdir. Buluş, varolan bilginin yeni yollarla uygulanmasıyla bir ürün ya da sürecin geliştirilmesi ya da keşfedilmesidir. Yenilik, toplumda var olanlara göre daha etkili ürünler, süreçler, hizmetler ya da fikirleri ifade eder. Ürün yeniliği yeni ve iyileştirilmiş ürünleri ve hizmetleri; süreç yeniliği ise yeni üretim ya da dağıtım yöntemlerini ifade eder. Yayılma, teknolojinin toplumda ya da endüstride yayılımıdır. Yayılım, kullanma, taklit etme, uygulama ya da uyarlama gibi değişik biçimlerde gerçekleşebilir. Teknolojinin yayılması aşamasında yıkıcı yenilik ve teknolojik yakınsama süreçleri önem kazanır. Yıkıcı yenilik yeni bir pazarın oluşmasını sağlayarak, varolan pazarın ortadan kalkmasına yol açan yeniliktir. Yıkıcı yeniliğin karşıtı olan sürdürülebilir yenilik, varolan pazarın ortadan kalkmasına yol açmayan yeniliktir. Teknolojik yakınsama farklı teknolojik sistemlerin benzer görevleri yerine getirecek biçimde gelişme eğilimini ifade etmektedir. Teknolojik yakınsamaya dijital yakınsama örnek verilebilir. Yeniliğin toplumda yayılmasıyla ilgili kuramların başında Rogers’ın “Yeniliklerin Yayılması” kuramı gelmektedir. Rogers’a göre teknolojinin yayılma aşamasında teknolojiyi kullananlar (uygulayanlar) 5 gruba ayrılabilir: 1. Yenilikçiler, 2. İlk benimseyenler, 3. Erken çoğunluk, 4. Geç çoğunluk, 5. Geride kalanlar. Eğilimler: Enformasyon ve iletişim teknolojilerini biçimlendiren üç önemli eğilim; 1. Bir mikro işlemciye yerleştirilebilen transistor sayısı, 2. Bir saniyede gerçekleştirilen işlem sayısının maliyeti ve 3. Bir gigabayt verinin saklama maliyeti eğilimleridir. Moore yasası, bir mikroişlemci içerisine yerleştirilen transistor sayısının yaklaşık her iki yılda ikiye katlanacağını ifade eder (S:173, Şekil 8.4). Teknolojik Durum: Verilen bir tarihteki teknolojiler genel olarak beş yıl aralıklarla şöyle gruplandırılabilir: 1. Geleneksel teknolojiler, 2. Güncel teknolojiler, 3. Sınırdaki teknolojiler, 4. Yakın gelecekteki teknolojiler, 5. Uzak gelecekteki (düşünce aşamasındaki) teknolojiler (S:175, Şekil 8.6; S:176, Tablo 8.2). Günümüz teknolojilerinden yararlanılarak aşağıdaki yaklaşımlarla çeşitli yeni teknolojiler ve ürünler ortaya çıkacaktır: • Teknolojinin güçlenmesi ve ucuzlamasıyla mümkün hale gelen yeni kullanım biçimleri, • Farklı teknolojilerin birleşmesiyle ortaya çıkan melez teknolojiler (yakınsama), • Varolan teknolojilerin daha akıllı hale getirilmesi ile ortaya çıkan ürünler (akıllı telefonlar, akıllı evler, akıllı arabalar, akıllı şehirler), • Kurum ve kuruluşlar için tasarlanan sistemlerin ev ortamında kullanılabilir ya da kişiselleştirilmiş sürümlerinin geliştirilmesi, • Ürünlerin birden çok platformda çalışabilir hale getirilmesi. Günümüzü Biçimlendiren Teknolojiler Günümüzde hem geleneksel teknolojiler, hem de güncel teknolojilerin ağırlığı bulunmaktadır. 2015 Yılının Geleneksel Teknolojileri: Yayılmasını tamamlamış geleneksel teknolojilere; • Radyo, • Kablolu telefonlar, • İnternet erişimi olmayan hücresel telefonlar, • Kablolu internet, • İnternet erişimi olmayan televizyonlar, • İnternet erişimi olmayan kişisel bilgisayarlar ve • Müzik setleri örnek verilebilir. Yayılmasını yakın gelecekte tamamlaması beklenen geleneksel teknolojilere; • Dijital kameralar, • Navigasyon cihazları, • DVD/Bluray oynatıcıları, • Kablosuz internet ve • 3G (gelişmiş ülkelerde 4G, kablosuz internet ve 3G’nin yerini almıştır) örnek verilebilir. 2015 Yılının Güncel Teknolojileri: Günümüzün güncel teknolojilerinin yaklaşık 5 yıl daha toplumsal yaşamı biçimlendirmesi ve sonra yerlerini günümüzde sınırda olan teknolojilere bırakması beklenmektedir. Günümüzün (2015) başlıca güncel teknolojileri şunlardır: • Mobil bilgi işlem, • Bulut bilişim, • 4. nesil hücresel iletişim (4G), • Yapay zekâ, • Bilgisayarla görü, • Anlamsal (semantik) ağ, • Ses tanıma, • Bilgisayarla oluşturulan görüntü (CGI), • Sanal gerçeklik, • Artırılmış gerçeklik, • Mobil işbirliği sistemleri, • E-Öğrenme, • Radyo frekanslı tanımlama (RFID), • Elektronik para, • 3 boyutlu görüntüleme, • Akıllı televizyonlar, • Bilgisayar oyunları. Gelişmiş akıllı telefonlardaki algılayıcılar arasında kamera, mikrofon, hızölçer, basınçölçer, pusula, parmak okuyucusu, el hareketleri algılayıcısı, konum algılama, jiroskop, kalp atışı monitörü, yakınlık algılayıcısı, iletişim algılayıcıları (Wi-Fi, Bluetooth, NFC, 3G/4G), ortam ışığı algılayıcısı bulunabilmektedir. Teknolojinin Yeni Kullanım Biçimleri: Günümüzü biçimlendiren teknolojilerin bir bölümünün yakın gelecekte de devam etmesi beklenebilir. Fakat kullanım biçimlerinde bazı değişiklikler gözlenebilir. Yenilikler sadece teknolojik ürünlerde değil süreçlerde de gerçekleştirilebilmektedir. Örneğin kendi cihazını getir hareketi, ikinci ekran olgusu ve web çapında bilişim, belirgin bir yeni teknolojik ürün yeniliği içermese de birer “süreç yeniliği” olarak varolan teknolojiye yeni kullanım biçimleri kazandırmıştır. Ortadan Kalkması Beklenen Teknolojiler: “Dead Media Project” isimli projede tarih boyunca ortadan kalkmış enformasyon ve iletişim teknolojilerine ait çevrimiçi bir veritabanı oluşturulmuştur (S: 183, İnternet). Sınırdaki ve Yakın Geleceğe Ait Teknolojileri Takip Etmek: Apple, Google, IBM, Intel, Microsoft, Samsung gibi önde gelen firmalar üzerinde çalıştıkları yeni teknolojileri sitelerinde ve sosyal medyada duyurmaktadır. Teknolojik gelişmeler günlük olarak izlenerek bu döneme ait listelerin sürekli güncellenmesi gerekir. Bu amaçla kullanılabilecek kaynaklardan biri de sürekli olarak güncellenen “FutureTimeLine.net” sitesidir. Sınırdaki Teknolojiler 2015 yılı sınır olarak düşünülürse, sınırdaki teknolojiler sınır çizgisinin her iki yanında da yeralırlar. Yenilikçiler sınırdaki teknolojilerle tanışık olmalarına rağmen ilk benimseyenler bu teknolojiler hakkında yeni bilgi sahibi olmaya başlamışlardır. Günümüzde (2015) sınırda olan başlıca teknolojileri şöyle sıralayabiliriz: • Yeni etkileşim biçimleri, • Akıllı kişisel yardımcılar, • Bağlam farkındalıklı bilgi işlem, • Giyilebilir bilgisayarlar, • E-tekstil, • Yaşam günlüğü, • Holografik görüntüleme, • Beyin implantları, • 3 boyutlu yazıcılar, • Biyometri, • Dijital koku teknolojisi, • Androidler, • Güçlendirilmiş dış iskelet, • İnsansız araçlar, • Taşıt iletişim sistemleri, • Akıllı nesne, • Akıllı cihaz, • Akıllı araç, • Nesnelerin interneti, • Akıllı çevre, • Kablosuz güç aktarımı, • Konuşma anında çeviri (tercüme) sistemleri, • Yeni görüntüleme teknolojileri, • Karma gerçeklik, • Kuantum bilgi işlem, • Sanal retinal görüntüleme. Akıllı çevre uygulamalarının başında akıllı ev ve akıllı şehir gelmektedir. Zeki bir ortam şu özelliklere sahiptir: • Gömülüdür: Çok sayıda birbirine bağlı cihaz ortamla bütünleşmiştir. • Bağlam duyarlıdır: Bu cihazlar bireyi tanır ve durumsal bağlamlarını algılar. • Kişiselleştirilmiştir: Bireyin gereksinimlerine göre düzenlenebilir. • Uyarlamalıdır: Bireyin tepkilerine göre değişebilir. • Öngörülüdür: Bilinçli yönlendirme olmaksızın bireyin isteklerini öngörebilir. Yakın Geleceğe Ait Teknolojiler Yakın geleceğe ait teknolojiler ağırlıklı olarak insan beyni ve bilgisayar arasında iletişim kurmaya yönelik teknolojilerdir. Günümüzde (2015) yakın geleceğe ait olduğu düşünülen ve 2020 yılından itibaren öne çıkarak yaygınlaşması beklenen başlıca teknolojileri şöyle sıralayabiliriz: • Beyin-bilgisayar arayüzü, • Elektroensefalografi, • Beyin okuma tekniği, • Yapay beyin ya da zihin, • 5G (beşinci nesil mobil ağ), • Exaölçek bilgi işlem. Düşünme Aşamasındaki Teknolojiler Düşünce aşamasındaki teknolojiler, bilimcilerin 21. yüzyıl boyunca gerçekleşmesini bekledikleri enformasyon ve iletişim teknolojisi öngörüleridir. Bu öngörülerin; 1. Kuramsal-varsayımsal araştırmalar ve 2. Kurgusal çalışmalar olmak üzere iki farklı kaynağı bulunmaktadır. Kuramsal (varsayımsal) teknolojiler, bilim insanları tarafından gerçekleştirilen henüz varolmayan, üzerinde kuramsal düzeyde çalışılan, gelecekte ortaya çıkması beklenen ve yapılamayacağı ispatlanmamış olan teknolojilerdir. Kurgusal teknolojiler ise bilim insanı olmayan kişiler tarafından gerçekleştirilen oldukça erken tarihlerde sanatçılar tarafından bilim kurgu eserlerinde yer verilen geleceğe yönelik özgün vizyonlardır. Günümüzde (2015) uzak geleceğe ait olduğu düşünülen ve 2025 yılından itibaren erken çoğunluk tarafından benimsenmesi beklenen başlıca teknolojileri şöyle sıralayabiliriz: • Zihin yükleme (beynin bilgisayara yüklenmesi), • İçine dalınabilen sanal gerçeklik, • Benzetim yoluyla oluşturulan gerçeklik, • Exocortex. Teknolojik Gelişmenin Yönü Teknolojinin Değişim Hızı: Gelecek bilimciler teknolojik gelişmelerin varolan teknolojik birikimle orantılı olarak hızlandığını vurgulamaktadırlar. Teknolojik gelişmenin hızı üssel olarak artarken insanoğlunun evrimi aynı dönemde çok yavaş artmaktadır. Yapay zekânın performansı hızla artarken aynı dönemde insanoğlunun performansında belirli bir değişim beklenmemektedir. Bu gelişme sonucunda teknolojik tekilliğin yaşanmasının kaçınılmaz olacağı öngörülmektedir. Yapay zekâ insan zekâsıyla karşılaştırıldığında beş farklı performans grubu ortaya çıkmaktadır: 1. En iyi, 2. Güçlü insanüstü, 3. İnsanüstü, 4. Kısmen insan, 5. İnsan altı. Yapay zekâ yıllar geçtikçe daha fazla sayıda problemi insandan daha iyi çözmektedir (S:195, Tablo 8.4). Teknolojik Tekillik: İnsan zekâsından daha güçlü olan yapay zekâya süper zekâ adı verilmektedir. Süper zekâ kolayca hem bilimsel yaratıcılıkta, hem genel bilgelikte, hem de sosyal becerilerde insandan daha zeki olacaktır. Tekillik kavramı astrofizikte bir kara deliğin merkezinin oluşturduğu ve dışarıya hiçbir bilginin kaçamadığı noktayı ifade etmek için kullanılır. Teknolojik tekillik de ötesinin kestirilemediği bir noktayı ifade eder. 21. Yüzyıl içerisinde bir tarihte yapay zekâ insan zekâsıyla aynı düzeye gelecektir. Bu noktaya teknolojik tekillik adı verilmekte ve bu noktadan sonrasının bilinemeyeceği varsayılmaktadır. Tekillik sonrası enformasyon ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle varılacak nokta hakkında iki temel görüş birbiriyle çarpışmaktadır: 1. Kötümser görüş, 2. İyimser görüş. Kötümser görüş, yapay zekâ alanında yaşanacak gelişmelerle bilgisayarların insandan daha zeki bir varlık haline geleceklerini, insanların denetiminden çıkabileceklerini ve insanlığın sonunu getirebileceklerini savunmaktadır. İyimser görüş ise gerçekleşecek teknolojik gelişmelerle insan bilgisayar birlikteliğinin oluşacağını ve insanoğlunun bilgisayarlarla birlikte insan ötesi bir varlığa doğru evrim geçireceğini savunmaktadır.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Temel Bilgi Teknolojileri 2017/2018 Çıkmış Soru Ve Cevaplar | nurşen35 | Temel Bilgi Teknolojileri 2 | 1 | 21 Mayıs 2018 11:49 |
Temel Bilgi Teknolojisi II Tüm Özetler | nurşen35 | Temel Bilgi Teknolojileri 2 | 6 | 12 Nisan 2018 20:32 |
Temel Bilgi Teknolojileri I Çözümlü Sorular | nurşen35 | Temel Bilgi Teknolojileri 1 | 3 | 06 Eylül 2015 19:09 |
Temel bilgi Teknolojileri-1-soru cevap | Medineweb | Temel Bilgi Teknolojileri 1 | 1 | 19 Mayıs 2013 16:06 |
temel bilgi teknolojileri soru örnekleri | mehmet akif2 | Temel Bilgi Teknolojileri 1 | 4 | 15 Ocak 2012 01:43 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|