|
Konu Kimliği: Konu Sahibi ebuzer@34,Açılış Tarihi: 22 Mayıs 2011 (01:23), Konuya Son Cevap : 26Haziran 2011 (14:47). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
22 Mayıs 2011, 01:23 | Mesaj No:1 |
"Tevhid Akidesine Karşı İnat Etme ve Direnme" "Tevhid Akidesine Karşı İnat Etme ve Direnme" Tevhid Akidesine Karşı İnat Etme ve Direnme Tarih boyunca gelen resuller kervanının davası, dinin Allah'a has kılınması yani, O'ndan başkasına itaat edilmemesi, rububiyette ve egemenlikte yüce Allah'ın birlenmesi esasına dayanmaktadır. Bu yüzden cahiliyenin üzerine kaim olduğu temel kurallarla açık bir çarpışmaya girmektedir. Bizatihi cahiliyenin varlığına karşı bir tehlike oluşturmaktadır. Özellikle de bir müslüman topluluk tarafından pratik hayatta temsil edildiğinde, taraftarlarını cahiliyenin bünyesinden aldığında, önce akide planında, önderlik alanında ve dostluk noktasında cahiliyeden tamamen ayrı bir kimlik kazandığından bu tehdit, daha bir artmaktadır. Binaenaleyh, her zaman ve mekandaki İslam davası için, bu kesin ayrılık kaçınılmazdır. Birlik ve dayanışma içindeki organik cahiliye toplumu, varlığının temelini tehtid eden itikadi tehlikeyi ve İslam akidesinin, kendi yapısından bağımsız bir toplumda temsil edilmesiyle varlığına yönelik tehdidi farkettiği zaman, İslam davası karşısındaki gerçek tavrını ortaya koyacaktır. Aralarında uzlaşma ve barışa imkan bulunmayan iki ayrı varlığın çarpışmasıdır bu. Her biri, diğeriyle çelişen temeller üzerine kaim, organik iki toplumun çarpışması... Cahiliye toplumu, çok ilahlı, çok rablı bir esasa dayanır. Dolayısıyla orada kullar, kullara kulluk yapmaktadırlar, İslam toplumu ise, uluhiyetin ve rububiyetin birliği esasına dayanır. Dolayısıyle orada kulların, kullara kulluk yapmasına imkan yoktur. Tevhid akidesi, her zaman tağutların egemenliğine ve çıkarına yönelik bir tehlike olagelmiştir. Sadece ilk cahiliye dönemi için değil, her ne suretle olursa olsun, insanlar, mutlak tevhitten saptıkları, önderliklerini büyüklük taslayanlara teslim ettikleri, onlar adına kişiliklerinden ve hürriyetlerinden feragat ettikleri heva ve heveslerine boyun eğdikleri, şeriatlarını Allah'ın vahyinden değil, büyüklerinin heva ve heveslerinden aldıkları her zamanki cahiliye toplumu için bu tehlike söz konusudur. Tağutlar, imanın, yeryüzünde bir grup insan tarafından pratik bir hayat tarzı şeklinde temsil edilmesine, hiç bir zaman razı olmazlar. Allah'tan başkasına itaat etmeyen, O'ndan başkasının egemenliğini tanımayan, O'nun şeriatından başkasıyla hükmetmeyen ve onun hayat için seçtiği metottan başkasına tabi olmayan bir müslüman topluluğun varlığı... Evet, böyle bir topluluğun varlığı, kendi hallerinde olmaları ve tağutları Allah'ın vadedilmiş hükmüne havale etmelerine rağmen, tağutlar için bir tehdit unsuru olacaktır. Tağut, müslüman topluluğa karşı savaşı bir zorunluluk olarak görmektedir. Müslümanların sayıları, kendisiyle savaşamayacak kadar az olsa bile... Çünkü hakkın varlığı tek başına batılı rahatsız etmeğe yeterlidir. Ve bu varlık, batıl için bir savaş nedenidir. Bu Allah'ın kanunudur.Şüphesiz fonksiyonunu yerine getirecektir. "Kavminden ileri gelen müstekbirler, şöyle dediler: Ey Şuayb! muhakkak ki, seni ve beraberindeki inananları şehrimizden çıkaracağız ya da milletimize dönersiniz." (A'raf.88) İslami tevhid davası, diğer dinler ve inanç sistemleri gibi, felsefi bir sorun ya da fizik-ötesine ilişkin bir inanç değildir. Çeşitli hile ve tuzaklarla, insanları kendilerine kul yapan yeryüzü menşeli sahte ilahları ortadan kaldırmayı hedefleyen sosyal bir devrimdir. Bu ilahlardan kimisi, mabet bekçiliği ve kehanet makamına kurulmuş, kimisi yerin servet ve zenginliklerini ellerine geçirmiş ve bu yolla insanları, kendilerine kul köle yapmıştır. İşte İslam bunların kökünü kurutmayı hedeflemektedir. Bu tağutlar, babalarından miras aldıkları hukuklarına dayanarak, insanları emirlerine boyun eğdirmek için etraflarına dehşet saçmayı diliyorlar. Bu yüzden şöyle söylerler: "Sizin için kendimden başka ilah bilmiyorum." (Kasas.38) "Ben sizin yüce Rabbinizim." (Naziat.24) "Ben de diriltir ve öldürürüm." (Bakara.258) "Bizden daha güçlü kimmiş?" (Fussilet.15) gasbettikleri uluhiyet makamından ve haksız yere büyüklenmekten doğan daha nice kibir ve haddi aşmayı ifade eden sözler... Bu tağutlar, bir takım putlar, armalar ve heykeller dikerek insanlardan bu cansız nesnelere kulluk davranışlarında bulunmalarını isterler. Böylece bu heykellerin ve putların arkasına gizlenerek, insanların akıllarıyla oynayarak, kendi ihtiraslarına ve arzularına kulluk yaptırırlar. İslamın tevhide daveti, kulluğu bir olan Allah'a has kılması ve tağutlardan ve putlardan kaçınmayı emretmesi, bu durumun sürmesinde çıkarı olan bir takım odakların tepkisini çekmektedir. Bu yüzden her ne zaman bir nebi gelmiş ve şöyle söylemişse: "Ey kavmim, Allah'a itaatla (ibadet) kulluk edin. Sizin O'ndan başka itaatla sorumlu olduğunuz bir ilâhınız yoktur!" (A'raf. 59) Hemen zamanın müstekbirlerinin, memleketin zenginliklerini yağmalayan tağutların tepkisini çekmiş ve onların engelleriyle karşılaşmıştır. Toplumların Allah'ın nizamına tabi olmasına engel olan, hakimiyetin ve insan hayatında uluhiyet ve rububiyetin, Allah'a ait olmasını istemeyenler, şüphesiz tağuttur. Bu tavırlarıyla tamamen İslam'dan çıkmaktadırlar. Zorunlu olarak kendilerine dini ahkam uygulanır. Tağutlara boyun eğip, itaat etmek suretiyle onları ilahlaştıran yığınlar da, islam'dan çıkıp şirke girmişlerdir. İslam'da küfrün ve şirkin en belirgin kanıtı budur. Şüphesiz, tevhidi ilan etmenin ne anlama geldiğini tağutlar çok iyi biliyorlar. Musa, azgın Firavun'a: "Ben 'Alemlerin Rabbi'nin elçisiyim" (A'raf.104) derken, gerek Firavun, gerekse ileri gelenler bu ilanın mahiyetini anlamakta gecikmemişlerdi: "Allah'ın alemlerin üzerindeki yetkisi; Rububiyetinin ilanı"... Bu ilanın Firavun mülkünün sonu, düzeninin devrilmesi, yasasının inkarı ve ona düşmanlık olduğunu biliyorlardı. Yüce Allah'ın alemler üzerindeki rububiyetinin ilanı, bizatihi insanın hürriyetinin ilanıdır. Onun Allah'tan başkasına boyun eğmekten, itaat etmekten, tabi olmaktan ve kulluk etmekten kurtulmasıdır. Allah'ın alemleri üzerindeki Rububiyetinin ilanı ile, herhangi bir kimseye boyun eğmek bir arada olmadığı gibi, herhangi birinin insan yapısı bir şeriatla hakimiyet kurması da söz konusu olamaz. Müslüman olduklarını iddia etmekle beraber, Allah'tan başkasının şeriatına tabi olanlar, buna rağmen müslümanlık iddiasında bulunuyorlarsa bu iddia bir kuruntudan başka bir şey değildir. Çünkü, kendilerine Allah'tan başkası hükmettiği sürece ve Allah'ın şeriatından başkasına tabi oldukları müddetçe bir saniye bile müslüman olamazlar. Kendilerine hükmeden her kimse, yalnızca onun dinindedirler. Melikin dinine girmişler, Allah'ın değil. Bu yüzden Firavun, tevhidin yani Allah'ın Alemlerin Rabbi olduğunun ne anlama geldiğini anlamakta gecikmemişti. Fakat acaba Firavun ve ileri gelenler bu yüce davete teslim olmuşlar mı?... Alemlerin Rabbi'nin rububiyetine boyun eğdiler mi?... Acaba Firavun'un tacı, tahtı, mülkü ve egemenliği neye dayanıyor?... Onun kavminden olan ileri gelenlerin gücü nereden kaynaklanıyor?... "Alemlerin Rabbi" Allah olduğu kabul edildiğinde bunlar neye dayanacaklar? Yüce Allah'ın "Alemlerin Rabbi" olduğu kabul edildiğinde, O'nun şeriatından başka hükme boyun eğilmediğinde, O'nun emrinden başkasına itaat edilmediğinde Firavun, tacıyla, tahtıyla, yasasıyla ve emriyle nereye gidecek? Çünkü Firavun, Allah'ın şeriatiyle hükmetmediği gibi onun buyruğuna da dayanmıyordu. Çünkü Yüce Allah'ı Rab olarak kabul ettiklerinde, insanların hükmüne, emrine ve yasasına tabi olmak suretiyle başka ilahlara ibadet etmeleri mümkün değildir. Daha önce insanlar, Firavun'u Rab olarak kabul ettikleri zamanlarda, onun şeriatına boyun eğerlerdi. Emri ve yasasıyla hükümran olan her kimse, insanların rabbi de odur. Ve kim olursa olsun, insanlar onun dinindendirler. Şehit Seyyid KUTUB | |
Konu Sahibi ebuzer@34 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
"Tevhid Akidesine Karşı İnat Etme ve... | Tevhid Ve Şirk Konuları | YaŞuHa | 1 | 1410 | 22 Mayıs 2011 01:23 |
Peygamberi anlamak.... | Hz.Muhammed(s.a.v) | ebuzer@34 | 0 | 1627 | 02 Şubat 2011 05:12 |
Beşer yönüyle peygamber... | Hz.Muhammed(s.a.v) | kamer34 | 1 | 1709 | 02 Şubat 2011 01:12 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ey "İnsanlıktan" istifa eden "İnsanlık! "/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 23 | 21 Eylül 2023 08:37 |
"Ecir" olmakla " esir" olmak arasında sıkışan insan | suhtem | Makale ve Köşe Yazıları | 10 | 03 Ekim 2021 16:14 |
EŞİNİ "EV"E BAĞLAYAN ve Evi "Mutluluk Yuvası" Yapmayı Başaran Kadınlar | KuM TaNeSi | Evlilik-Nikah Konuları | 17 | 28 Ocak 2020 15:05 |
Ey Tebliğci ;"Ne Olur İhanet Etme!"/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 8 | 25 Ağustos 2014 04:23 |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|