|
Konu Kimliği: Konu Sahibi bilinmez,Açılış Tarihi: 27 Temmuz 2011 (12:24), Konuya Son Cevap : 30 Aralık 2011 (18:06). Konuya 8 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
27 Temmuz 2011, 12:24 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!! Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!! Selam mü'minlerin üzerinedir. "Ey inananlar, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinip onları sevmeyin"[Mumtehine-1] Bu konuda bizim itikadımız İslam esası üzeredir ki, o da şöyledir. Küfrü açık olan herkesin tekfir edilmesi ve onu tekfir etmeyeninde tekfir edileceği şeklindedir. Bu konuda şüpheleri olan, Allah’ın (cc) “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide:44) ayetine muhatap olur ve Allah’ın (swt) kâfir diye isimlendirdiğine küfür nispet etmediği yada şüphe ettiği için küfre girmiştir. Hakeza öncekinin küfründe duraksayan yada şüphe eden zincirdeki her kişinin hükmü budur. Bunu inkar edenlerin iki sebebi olabilir: – Ya Allah’ın küfür diye isimlendirdiği fiillere küfür demiyordur. – Ya da dinin asıllarında cehaleti mazeret görüyordur. İşte bu iki madde de belirtilen unsurlar Allah’ın (cc) kitabında küfür diye bildiğimiz şeylerdir. Allah'ın (swt) uluhiyetinde yada rububiyetinde veya isim ve sıfatlarının tevhidinde bir şeyi eksik bırakıp, ona eşler koşanlar hakkında küfür hükmünü gerekli görmeyen yada tevakuf eden; aynen bir önceki kişi gibi Allah'ın (swt) uluhiyetinde yada rububiyetinde veya isim ve sıfatlarının tevhidinde bir şeyi eksik bırakıp müşrik olmuştur. Bazı kişilerin "alimler tekfirden sakındırmışlardır" deyip bazı nakillerde bulunması, o kişilerin alimlerin bunları nerelerde dediğini iyi anlamamalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü hiç bir tevhid alimi Allah'ın dininin aslındaki küfrün tekfirinde bu gibi bir sakındırma yapmamıştır. Bu ister herhangi bir kafir olsun, ister müslümanken küfür işleyen biri hakkında olsun farketmez. Allah'ın Kitabında ve Rasulü'nün Sünnetinde kafirlerin tekfir edilmesinin şart olduğu açıklanmıştır. Bundan sonra hala onları tekfir etmeyenleri tekfir etme konusunda tereddüt ederse, alimlerin icmaıyla kafir olur. Çünkü; küfrü açık olan kimsenin küfründen şüphe etmek küfürdür. Eğer bu kimse müşriklerin küfürlerini kabul ettiği halde onların yüzlerine karşı küfürlerini haykırmıyorsa, onlara yağcılık ediyor, onlara ödün veriyor demektir. O zaman da şu ayetin hükmüne girer: "Onlar senin kendilerine yumuşak davranmanı arzu ettiler; o zaman onlar da sana yumuşak davranacaklardı." (Kalem: 68/9) Eğer bu kişi: "Şirk işleyenleri tekfir ediyorum; fakat bunları tekfir etmeyenlere kafir diyemem" derse bu, o kişinin o şahısları müslüman kabul ettiği anlamına gelir. Çünkü İslam ile küfür arasında orta bir yol yoktur. Eğer bu adamlar kafir değillerse müslümanlar demektir. Böyle bir durumda kim küfre İslam adını verir veya kafirlere müslüman derse, o da kafirdir. Müslümanın, bu kimseye nasihatta bulunması, onu her şeyden münezzeh olan Allah'a (c.c.) çağırması ve yaptığı iğrençlikleri ona öğretmesi gerekir. Eğer tevbe ederse, zaten arzulanan budur. Ancak ısrar ederse, o zaman ne suç işlemişse, kendisine o suçun gerektirdiği hüküm verilir. Eğer küfür işlemişse kafir, günah işlemişse günahkardır. Tevbe edip hakkı kabulleninceye kadar, toplumdan uzaklaştırılmalıdır. Nitekim, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bir tek savaşa katılmayanlarla tüm ilişkilerini kesmişti. Onlarla konuşmayı, selamlaşmayı, şu veya bu anlamda onlarla ilişkide bulunmayı kesinlikle menetmişti. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), güzide ashabıyla sırf bir yanlışları sebebiyle her türlü irtibatı kestikten sonra, kafirlerle dostluk kuran, onları sırdaş edinen, açıkça onları sevdiğini ileri sürenlere ne derdi?Onlar hakkında nasıl davranırdı?” (ed-Delail) Süleyman bin Abdullah A’li Şeyh (r.h) diyor ki: “Kim ki; küfrü İslam olarak isimlendirirse ya da kâfirleri Müslüman olarak isimlendirirse bunu diyen kâfir olur” (Mecmuat’ut Tevhid: 160/1) Şeyh Hüseyin ve Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (r.h) ‘a soruldu: “Bu dine giren ve onu seven fakat müşrikleri düşman edinmeyen ya da edinse bile onları tekfir etmeyen ya da “Ben Müslüman’ım fakat, “manasının ne olduğunu bilmese dahi La ilahe illa Allah diyeni tekfir edemem” diyen insan ve aynı şekilde bu dine giren ve onu seven fakat “türbelere karşı gelmem, biliyorum ki onlar ne bir fayda verir ne de bir zarar verir. Ama yine de ona karşı değilim!” Cevap: İnsan ancak tevhidi bilir, onu benimser, gereklerini yerine getirir, Resul (s.a.v)’in haber verdiklerini tasdik eder, nehyettiklerine itaat eder, O’na (s.a.v) ve O’nun getirdiklerine iman ederse Müslüman olur. O halde her kim “Ben müşriklere düşmanlık beslemem” der ya da düşmanlık beslese dahi onları tekfir etmezse veya “küfür, şirk işleseler ya da Allah’ın dinine düşmanlıkta bulunsalar dahi “La ilahe illa Allah diyene ben karşı çıkmam” ya da “Ben türbelere karşı gelmem” derse bu insan Müslüman değildir. Bilakis o kişi Allah’ın bahsettiği şu kimselerden olur: "Kimine inanırız, kimini inkâr ederiz" derler. Bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isterler. İşte onlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azab hazırlamışızdır.” (Nisa suresi: 150 – 151) Allah Subhanehu ve Teala müşriklere düşmanlık beslemeyi, onlara karşı gelmeyi ve onları tekfir etmeyi vacip kılmıştır.” (Mecmuatu’t Tevhid: 353/1 - ed-Durer’us Seniyye: 139/10) İmam Ebu Hanife'ye; " Bir kimse kafiri kafir olarak bilmem derse?" diye soran kişiye, "O kafir gibidir" cevabını vermiştir. (Ebu Hanife'nin Beş Eseri - shf: 40) İmam Ebu Hanife bir başka yerde şöyle dedi: "Said b. Müseyyeb'den bana ulaştığına göre, kafirleri bulundukları mevkie indirmeyen onlar gibidir" (Ebu Hanife'nin Beş Eseri - shf: 43) Kaadı İyaz: “Hıristiyan ve Yahudilerden, İslam dininden ayrılanlardan birini tekfir etmeyenler veya onları tekfir etmekte sûküt edenler veyahud şüphe edenlerin hepsi kafir olduğuna dair icma vardır.” (Şifa-i Şerif – shf: 703) İmam Nevevi : “Kim ki darul Harpte esir olmadığı halde küfür kelimesini telaffuz ederse, onun mürtedliğine hükmedilir. Zira kişinin darul harpte yaşaması ikrah altında olmasına delalet etmez.” (Şerhu-l Mühezzeb lin-Nevevi; 19/221) “Kadı Ebu Bekir İbnu-l Arabi der ki: Kim küfür sözlerini ister şaka ile ister ciddi bir şekilde söylerse kafir olduğu hususunda ümmet içinde ihtilaf yoktur.” (el-Camiu Li ahkam, 8/191) İbn-i Kudame : “…Bu kişinin inanarak küfre girmesi ya da şüpheye düştüğü için küfre girmesi ve ya da ister alay ederek ister ciddi olarak fark etmeksizin küfür lafzını söylemekle küfre girmesi ve bu şekilde küfretmesi arasında fark yoktur.” (Muğni; 6/95) İmam ibn-i Teymiye : (Mumtehine 4 ayeti hakkında şunları söylemektedir.) “Burada yüce Allah, müşrikler tek ve ortaksız Allah’a iman edinceye kadar, onlara karşı düşmanlıklarını ve nefretlerini ortaya koyan İbrahim ve beraberindekilerin mü’minler tarafından örnek alınmasını emrediyor. Şimdi bu emir nerede, iyiye iyi ve kötüye de kötü demeyenlerin çarpık anlayışları nerede!..” (İbn-i Teymiyye Külliyatı – c: 8, shf: 357) Şeyh Hamd b. Ali b. Atik: "Yüce Allah müşriklere düşmanlık göstermeyi vacip kılmış, onlarla bağları kesmeyi ve onları tekfir etmeyi emretmiştir." (Müşriklere ve Türklere Dostluktan Kurtulmanın Yolu - shf: 55, 56) Süleyman b. Abdullah: “Allah'ın Kitabında ve Rasulü'nün Sünnetinde kafirlerin tekfir edilmesinin şart olduğu açıklanmıştır. Bundan sonra hala onları tekfir etmeyenleri tekfir etme konusunda tereddüt ederse, alimlerin icmaıyla kafir olur. Çünkü; küfrü açık olan kimsenin küfründen şüphe etmek küfürdür.” (el-Vela ve el-Bera – shf: 67) ("Muhammed b. Abdu'l Vehhab şöyle diyor: "Bir takım kimseler de yalnızca Allah'a (c.c.) ibadet ettikleri halde, müşrikleri tekfir etmiyor ve onlara düşmanlık beslemiyorlar." Şurası bilinen bir gerçektir ki, müşrikleri tekfir etmeyen bir kimse tevhidi bilmiyor ve yaşamıyor demektir. Çünkü tevhid; ancak, müşrikleri ve tağutu tekfir etmekle gerçekleşir." (el-Vela ve el-Bera - shf: 35) ALLAHu tealanin hukumunu uygulayanlara bu ayette soyle cevap vermektedir; "Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?" [Saffat : 154] |
Konu Sahibi bilinmez 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
ELFAZI KÜFÜR | Tevhid Ve Şirk Konuları | bilinmez | 2 | 732 | 29 Ağustos 2021 23:16 |
BiR SORU | Tevhid Ve Şirk Konuları | bilinmez | 19 | 6906 | 19 Aralık 2018 23:11 |
SiZCE HANGİSİ MÜSLÜMAN | Tevhid Ve Şirk Konuları | bilinmez | 0 | 1153 | 18 Aralık 2018 22:55 |
ALLAH A iMAN NASIL OLUR.. | Tevhid Ve Şirk Konuları | bilinmez | 0 | 1298 | 27 Ekim 2018 22:27 |
HELVADAN KANUNLAR ve TEKFİR | Tevhid Ve Şirk Konuları | bilinmez | 0 | 1295 | 03 Ekim 2018 21:57 |
28 Temmuz 2011, 01:22 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!!
emeginize saglık Allah razı olsun dikkatlice okudum inşallah çok güseldi |
28 Temmuz 2011, 10:42 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!!
Vaktinizi ayırıp istifade ettiğiniz için ben teşekkür ederim..
|
28 Temmuz 2011, 11:48 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!! Haram olan bir şeye haram dediği halde haram demeyene birşey diyemem mantığı doğru bir mantık değildir. Örneğin: Zina haramdır demeyene yada ben domuz eti yemem ama yiyenede birşey diyemem demek çelişkili bir düşüncenin ürünüdür. Başka bir örnek daha verecek olursak Allah'ın rasulu mekke putperestlerini tekfir etmiş onların atalarını dinlerini kökünden red etmiştir. Şimdi kalkıpta biz ancak tebliğ ederiz mekke putperesetlerini tekfir etmek gibi bir zorunluluğumuz yoktur demek Allah'ın rasulne muhalefet etmek demektir. İslam din yapısını telaki edenler şunu bileceklerdir. İslam dini tüm milletleri tanımlar ona göre hukukunu oluşturur. Bu kaide islam devletinin temel taşlarından biridir. Örneğin: Nübüvet döneminde mekke müşriklerinin kestikleri hayvanların etleri yenilmez kadınları ile evlenilmez belirli şartlar dışında zımmi olma durumları olmazdı. Oysaki bu durum ehl-i kitap toplulukları için tam tersi idi. İşte bu yüzden milletleri tanımlamayanlar dinlerini bölük pörçük yaşamak zorunda kalırlar. Bu tanımlamayı gerçekleştirmediğimiz takdirde Allah'ın düşmanlarını dost dostlarını düşman olarak görürüzkü bu husus dahi bizim varsa tevhid akidemizi bozar. Sonuç olarak şunu diyebiliriz kişiler yada kurumlar yada milletler Allah'ın helal dediğine helal haram dediğine haram müslüman dediğine müslüman gayri müslim dediğinede gayri müslim demek zorundadırlar. "Allah ve rasulu bir işe hüküm verdiği zaman inanmış mümin kadına inanmış mümine erkeğe işlerinde muhayerlik hakkı yoktur"/36
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
28 Temmuz 2011, 22:58 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!! emeğinize sağlık...
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
05 Aralık 2011, 19:26 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!!
Müzzemmil süresi.5- Gerçek şu ki, biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız. Rasulullahın hayatında ete kemiğe bürünen bu ayetin beyanında rasulullah hayatında islamın red eddiği ameller içerisinde olanları APAÇIK uyarıyor ve şöyle yapıyordu başka ayetlerin beyanında... Hicr süresi..94- Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme iŞTE RASULULLAHIN SÜNNETİ kuranın bu beyanlarıydı yani rasulullah kendi kafasına göre bi ölçü koymayı bile düşünmeden vahiynin beyanında hareket ediyordu. Günümüzde ise bu tavrı sergileyen her müslüman YA TEKFİRCİ,YA MEALCİ[sadece kuran deyip kuranın ayetlerini tevil eden sapıkları kast edmiyorum onlardan beriyim],veya başka türlü etiketlerle etiketlendiği için bazen kendi kafasına GÖRE AKLİ AMA NAKLİ[VAHİY] ye uymayan şu sözleri söyleye bilmektedir.İSLAMDA TEKFİR YOKTUR ,TEBLİĞ VARDIR ,tabiki bunu böyle söylemesi sadece bi zan dır bu söylemde bulunanlarca ,kuranın beyanında çünkü gerek kuranda bizzat rabbimiz,gerek rasullerinin dilleriyle,EY KAFİRLER,EY MÜŞRİKLER,EY ATALARININ DİNİ ÜZERİNDE OLANLAR,hitabıyla kuranda yüzlerce örnekler mevcut apaçık ortadayken,tabiki bunuda iyi niyetle yapan kişiler ilk başta kendi müslümanlıklarını başakasının nefsini temize çıkarma veya Allahtan ve rasullerinden daha çok merhametliymişler gibi bi şeytani vesveseye kapılmalarından olmasından dır çoğunukla.Yani niyette iyi görünsede,yapılan fiilde hiçte kurani bi tavır olmadığı için ortada ne iyi niyetli düşünen ,nede bir çok islam dışı fiillerde bulunan kişi merhamete ulaşamadığı gibi büyük bi kaybada yol almış olur.. Halbuki kuranın beyanında rasulullahı örnek alan kişiler sadece namazda bi kaç rekat nafile namaz kılarak bu örnekliğe ulaştıklarını zan ediyorlarsa buda onlar için bi kayıp tır.Rasulullahın örnekliği kuranın beyanında hayatın her alanında olması lazım ki kurana bütünüyle kişi hem muhattab olsun hemde kuranı hayatına taşıyıp yaşayan bi kuran olsun... Bu şekilde hayatının her alanında kuranın ÖLÇÜSÜNÜ alan kişi tıpkı rasulullah gibi,türlü iftiralara uğrar,yalanlanır,dışlanır,hicrete zorlanır,ailesiyle karşı karşıya gelir,tabiki bunları yaşarken bi yandandan ebu cehil ve ebu leheblerle mücadeleey tutuşurken,bi taraftanda ebubekirler,ömerler,osmanlar,aliler ve dahası güzide müslümanlardan[Allah onlardan razı olsun],desteklenir.Çünkü Rabbimizin yardımı dininin ölçüsünü kafasına göre akli metodlarla değil rababni kuranın metodlarıyla yaşayanlara ulaşır..Tekfir konusundada bu böyledir HİCR SÜRESİNDEKİ AYETLERİN DEVAMINDADA RABBİMİZ BEYAN EDİYOR ZATEN... HİCR SÜRESİ...94- Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme. 95- Şüphesiz o alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz. 96- Ki onlar, Allah ile beraber başka İlahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir. 97- Andolsun, onların söylemekte olduklarına karşı senin göğsünün daraldığını biliyoruz. 98- Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. 99- Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et. Kuranın beyanındaki metoda uymasak ne olur,MÜŞRİKLERİDE,KAFİRLERİDE,ATALARININ DİNİ ÜZERİNDE OLANLARIDA KARDEŞ KABUL EDER VE BİZDE ONLARDAN OLURUZ... [yazıyı detaylı ,kuranın beyanı ve rasulullahın örnekliğinde neleri yapmış ve nelerle karşılaşmış geniş olarak inşaallah hafta sonu bi kaç gün önce başlığını atıp girişini yaptığım MUHAMMED BİN ABDULLAH,MUHAMMED RASULULLAH adlı konuda rabbani metod usulunde gücüm nispetince yazmaya çalışacam,eksik ve hatamdan rabbimize sığınır,hatamın farkıa varıp kuranın beyanında uyarandanda rica ile beni uyarmasını talep ederim].. Sıratıl mustakimde kalma dileklerimle... |
08 Aralık 2011, 10:38 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 13108 Üyelik T.:
30 Aralık 2010 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!! RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN ADI İLE Ziyaeddin el-Kudsi Bu ayetle ilgili şu açıklamalarda bulunmuştur. Şimdi, Mumtahine: 4 ayeti üzerinde biraz duralım ve düşünelim. Çünkü bu ayet, tagutun pratik olarak nasıl reddedileceğini ve Allah-u Teâlâ’ın gönderdiği bütün nebi ve rasullerin dini ve milleti olan tevhidin nasıl sağlanacağını çok açık olarak göstermektedir. "İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır." Ayette zikredilen "güzel bir örnek" ten kasıt; farz olan yani; uyulması her müslümanın üzerine farz olan güzel bir örnek demektir Bunun delili: 1 - İbrahim (a.s)’in milletini açıklayan surenin sonunda Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Andolsun, onlarda sizler için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirecek olursa... Şüphesiz Allah, Ganiy’dir, Hamid’dir." (Mümtahine: 6) 2 - Allah-u Teâlâ bir başka ayette bu konuyla alakalı olarak şöyle buyuruyor: "İbrahim’in milletinden, kendini bilmeyenden başka kim yüz çevirir?" (Bakara: 130) 3 - Bir başka ayette şöyle buyuruyor: "Sonra sana, Hanif olan İbrahim’in milletine uymanı vahyettik. O, müşriklerden değildi." (Nahl: 123) "Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi..." Allah-u Teâlâ, İbrahim (a.s) ve beraberindeki muvahhidlere, babaları, oğulları, aşiretleri, akrabaları ve bunlar gibi kan ve akrabalık bağı olan kimselerden oluşan ve şirk üzere bulunan kavimlerine ne söylemeleri gerektiğini emirle bildirmiştir. Yakın akrabalara böyle söylenebiliyorsa bu kimselerden daha uzak olan ve akrabalık bağı olmayan kimselere de muhakkak aynı şeyi söylemek gerekir. "Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız." Allah-u Teâlâ ayette, önce putlara tapanlardan beri olmayı ziretmiştir. Çünkü bir kimse taguttan beri olabilir, fakat ona tabi olan ve ona yardım edenlerden beri olmayabilir. İşte böyle bir durumda taguttan gerçek manada beri olunamaz. Zira bu ayet apaçık göstermektedir ki, taguta tapan ve yardım eden kimselerden uzak olunmadığı müddetçe taguttan beri olunamaz. "Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır." Ayette "düşmanlık" sözü "kin" sözünden önce zikredilmiştir. Çünkü düşmanlık göstermek, kin beslemekten daha önemlidir. Zira insan kalben müşriklere buğzedebilir fakat onlara düşmanlık göstermeyebilir. Böyle bir durumda, Allah’ın farz kıldığını yerine getirmemiş olur. Taguta ve taguta tapanlara karşı düşmanlık göstermedikçe tagut reddedilmiş sayılmaz. Ayrıca taguta gösterilmesi gereken düşmanlık ve kinin çok açık olması gerekir. Bil ki! Kin sadece kalpte kalır, etkisi ve alametleri belli olmaz ve düşmanlıkla beraber olmazsa, daha açıkçası kafirlerle olan ilişki kesilmezse işte o zaman düşmanlık ve kin belli olmamış olur. Böylece ayetteki "başlamıştır" şartı yerine getirilmemiş olur. Çünkü ayette "bede" lafzı; "başladı", "apaçık belli oldu" manasındadır. Ayrıca normalde kin, düşmanlıktan önce zikredilmesi gerekir. Çünkü önce kin, sonra düşmanlık olur. Kin beslemek, kalbin amelidir. Düşmanlık yapmak ise bedenin amelidir. Bedenin ameli de kalbin ameline bağlıdır. Fakat Allah-u Teâlâ, hikmeti gereği bu ayette düşmanlığı kinden önce zikretmiştir Şeyh İshak b. Abdurrahman şöyle dedi: "Kafirlere kalple kin beslemek yeterli değildir. Zira düşmanlık ve kin açıkça belli olmalıdır..." Sonra Mümtahine: 4 ayetini zikrederek sözlerine şöyle devam etti: "Allah’ın bu ayetteki beyanını açıklayışına dikkatle bak! Çünkü bundan daha açık bir açıklama yoktur. Allah ayette: "...başlamıştır." buyuruyor. Bu ise; "ortaya çıktı, göründü" manasındadır. Dini açıkça ortaya koymak işte budur. Düşmanlığı açık bir şekilde yapmak ise; kafirleri açık bir şekilde tekfir etmek ve onlardan bedenen ayrılmakla olur." (Eddureris Seniye cüz 7 s: 141 cihad bölümü) Şeyh Süleyman b. Sehman şöyle dedi: Mumtahine ayeti hakkında şöyle dedi: "İşte bu, İbrahim (a.s)’in milletidir. Allah-u Teâlâ, İbrahim (a.s)’in milleti hakkında şöyle buyuruyor: "İbrahim’in milletinden, kendini bilmeyenden başka kim yüz çevirir?" (Bakara: 130) Allah-u Teâlâ’nın düşmanlarına düşmanlık göstermek, bu düşmanlığı apaçık bir şekilde ortaya koymak, onlardan çok uzak durmak, onlarla dost ve haşir neşir olmamak her müslümana farzı ayn olan amellerdir." (Durerus Seniye 7. bölüm. cihad bölümü s: 121)Bu ayetin delalet ettiği üzere, tagutu reddin şekli ve sıfatı şu üç şekilde özetlenebilir: 1 - Müşriklerden, mürtedlerden ve tagutlardan beri olmayı ilan etmek. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor "Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız.." 2 - Onların ve tagutlarının düşüncelerini, bütün müesseselerini, kanunlarını ve anayasalarını reddettiğini ilan etmek, onların kanun ve sistemlerini kabul edenleri tekfir etmektir. "Sizi reddettik...." 3 - Onlara, sistemlerine ve içinde bulundukları durumlarına karşı düşmanlık ve kin gösermek ve onlarla mümkün olduğu kadar el ve dille cihad etmektir. "Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır." Bu cihad, bu düşmanlık ve bu kin, onlar tamamen Allah’a iman edip teslim oluncaya yani, tagutları tekfir edip onlardan uzaklaşıncaya kadar sürecektir. Arada, kesinlikle hiç bir anlaşma ve uzlaşma noktası yoktur. Allah-u Teâlâ, müminlere dost; kafir, müşrik ve küfür üzerinde ısrar edenlere düşman olmanın imanın en sağlam, en büyük rükunlarından olduğunu, bu rükun yerine getirilmediği zaman yeryüzünde büyük bir fesatın olacağını bildirmiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Muhakkakki iman edenler, hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, (muhacirleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostudurlar! İman eden ancak hicret etmeyenlerle, onlar hicret edene kadar sizin hiçbir dostluğunuz olamaz. Eğer, din konusunda sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluklara karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah, yaptıklarınızı görendir. Küfredenler, birbirlerinin dostlarıdır. Eğer bunu yapmazsanız (birbirinize dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad olur." (Enfal: 72-73) Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır: "Eğer müminleri dost edinmeyip küfür ve şirk üzerinde ısrar edenlere dost olur, onlara düşman olmaz ve böylece iman ehline düşman olursanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat olur. Çünkü hak ile iman şirk ile tevhid karışır. Tevhid inancı bulanır. Allah-u Teâlâ’nın; "sadece O’na ibadet edip hiçkimseyi O’na ortak koşmama"yı bildiren emri kaybolur ve İslam şeriatinin pratiği ortadan kalkar. Allah-u Teâlâ'ya yemin ederim ki, bu dünyada, batıl ve ehlinden bugün beri olmayan, şüphesiz ahirette ondan beri olmayı ve dünyaya geri dönmeyi temenni edecektir. Ama ne yazık ki bu olmayacak ve o günkü pişmanlık sahibine bir şey kazandırmayacaktır. Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "O gün yüzleri ateşe çevrilenler derler ki: "Keşke Allah’a ve rasulüne itaat etseydik. Rabbimiz! Biz, kendi liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik. Ve onlar bizim yolumuzu saptırdılar. Rabbimiz onlara azabtan iki kat ver ve onlara büyük lanet et!" (Ahzab: 66-68) "O vakit tabi olunanlar, tabi olanlardan ayrılarak uzaklaşmıştır ve (her iki taraf da) azabı görmüştür ve onların (aralarındaki) bütün bağları da kopup parçalanmıştır. Tabi olanlar: "Ah keşke bir kere daha (dünyaya) döndürülsek de onların bizden ayrılarak uzaklaştıkları gibi biz de onlardan ayrılarak uzaklaşsak!" derler. Allah böylece onlara işledikleri amelleri hasretler (pişmanlıklar) halinde gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir." (Bakara: 166-167) Allah-u Teâlâ’nın muvahhid kullarından olmak isteyen, bu asrımızın yesağının kanunlarından, bu kanunları koyanlardan, bu kanunlara tabi olan ve onu müdafa edenlerden beri olmalı, iğrenç olan bu yeni dine ve ona tabi olanlara ise, bu dine bağlandıkları müddetçe düşman olup onları tekfir etmelidir . İşte bu, İbrahim (a.s)’in milletinin dini ve bütün nebi ve rasullerin dinidir. Bu ise; bütün ibadetleri ihlaslı bir şekilde sadece Allah-u Teâlâ'ya yapmak, şirkin ve müşriklerin her çeşidinden beri olmak manasına gelen tevhid kelimesidir ve insanlar ilk olarak buna davet edilirler. (Tağutu Reddetmek Tevhidin gereğidir) |
08 Aralık 2011, 11:05 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 13108 Üyelik T.:
30 Aralık 2010 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!! Davetçinin vazifesinin sadece İslama davet olduğunu, insanlar hakkında hüküm vermek olmadığını belirtmek istemiştir. Çünkü onun iddiasına göre insanlar hakkında hüküm vermek, davetçinin değil kadının (hakimin) vazifesidir. Bu görüş insanlar arasında öyle yayıldı ki, küfür işleyen veya lâ ilâhe illAllahı bozan bir amel yapan kişi hakkında hüküm vermek, çirkin görülen garip bir iş oldu ve bu konuda konuşan, sanki küfür söz söylüyormuş gibi itham edildi. Bundan Allah-u Teâlâ'ya sığınırız. Bu görüşün kötülüğünü, kitap ve sünnete nasıl muhalif olduğunu ve bu görüşü ortaya atanların ne kadar kötü vehimler içinde bulunduğunu açıklamak için Allah-u Teâlâ’nun izni ve tevfiki ile şöyle diyorum: Rasullerin tümü, hem kadı hem de davetçi olarak gönderilmişler ve kavimlerindeki fertler hakkında kafir (küfür) hükmünü vermişlerdir. Bundan sonra onları hak dine davet etmişler, dinlerine giren ve inandıkları şeylere inananlara müslüman (İslam), bu inançtan çıkanlara mürted (irtidat) hükmünü vermişlerdir. Bu konu hakkında Kur’an’ı Kerim’de bir çok delil mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır: 1 - Kur’anı Kerim, yaratılmışların efendisi Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem’in, kavmini İslama davet ettiğinde onlar icabet etmeyince, kendisine icabet etmeyenlere küfür hükmünü verdiğini bizlere şöyle bildirmektedir: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "(Ey Muhammed!) De ki: Ey kafirler! Ben sizin ibadet ettiklerinize ibadet etmem. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz. Ben sizin ibadet ettiklerinize asla ibadet edecek değilim. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz. Öyleyse sizin dininiz size, benim dinim de bana..." (Kafirun: 1-6) Özür beyan etmelerine rağmen, Allah’ın ayetleri ile alay edenler hakkında kafir hükmünü vermesi de bunun gibidir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor : "Onlara sorsan, elbette; "biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk" derler. De ki: "Allah, ayetleri ve O’nun Rasulü ile mi alay ediyordunuz? Özür beyan etmeyin. Çünkü iman ettikten sonra küfre girdiniz. Sizden bir gurubu affetsek bile, suçlu olduklarından dolayı bir guruba azap edeceğiz." (Tevbe: 65-66) 2 - Efendimiz İbrahim aleyhisselam putlara ibadet eden babası ve kavmi hakkında sapık ve küfür hükmünü vermiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "İbrahim, babası Azer’e demişti ki: "Sen bir takım putları ilah mı ediniyorsun? Doğrusu ben, seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum." (En’am: 74) 3 - Efendimiz Nuh aleyhisselam kavmine, mü’minleri küçük görmeleri ve kovmaları sebebi ile cahil ve sapık hükmünü vermiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor : "And olsun ki biz, Nuh’u kavmine gönderdik. Onlara şöyle demişti: "Muhakkak ki ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Allah'dan başkasına ibadet etmeyin. Çünkü ben, sizin için acıklı bir günün azabından korkuyorum. Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: "Biz seni sadece, bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Sana bizim basit görüşlü, alt tabakamızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis, sizin yalancılar olduğunuzu zannediyoruz. (Nuh) dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde isem ve O, bana kendi katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız? Ey kavmim! Allah’ın emirlerini bildirmeme karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükafatım yalnız Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Muhakkak ki onlar, Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, cahil bir kavim olarak görüyorum." (Hud: 25-29) 4 - Efendimiz Yusuf aleyhisselam da kavmine küfür hükmünü vermiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki ben, Allah'a inanmayan bir kavmin dinini terk ettim. Onlar ahireti de inkar edenlerin kendileridir." (Yusuf: 37) 5 - Ashab’u Kehf de kavimlerine, şirk ve küfür hükmünü verdikten sonra kavimlerinden uzaklaşmışlardır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "İşte şu bizim kavmimiz, Allah'dan başka birtakım ilahlar edindi! Bari onların ilahlıkları hakkında açık bir delil getirseydiler ya. Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim kim vardır." (Kehf: 15) Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in siretini inceleyen kişi, bu konuda apaçık deliller görecektir. İşte onlardan bazıları: 1 - Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem, amcası Ebu Talib’e kafir ve cehennemde sonsuza dek kalacağı hükmünü vermiştir. Kureyş, amcası Ebu Talib’in vefatından sonra Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’i himayesine alan Ebu Leheb’in himayesini ortadan kaldırmak için, Ebu Leheb’in Rasulullah’a, Ebu Talib hakkında sormasını istedi. (Ebu Leheb de bunu Rasulullah’a sorunca) Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem, kendi amcası hakkında kafir hükmünü verdi ve ateşte ebedi kalacağını söyledi. 2 - Babasının hanımı (üvey annesi) ile evlenen kişi hakkında Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem, küfür ve irtidat hükmünü vermiştir. 3 - Rasulullah’ın ashabı, birbirine küfür ve nifak hükmünü verdikleri zaman, Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem onların hüküm vermelerine karşı gelmemiş fakat, doğru olan hükmü onlara öğretmiştir. Zühri’den, demiştir ki: "Bana Muhammed b. Rebi’ dedi ki: "İtban b. Malikten işittim. O, şöyle dedi: "Bir adam Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’e geldi ve şöyle dedi: "Malik b. Led Haşebe nerededir?" Bizden bir adam dedi ki: "O münafıktır, Allah ve Rasulünü sevmez." Bunun özerine Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah’ın rızasını umarak lâ ilâhe illAllah diyor mu?" Adam: "Evet" dedi. Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem da: "Bununla hiç bir kul vefat etmiş olmasın ki, Allah da ona ateşi haram kılmış olmasın." buyurdu." (Buhari) 4 - Yine bunun gibi meşhur bir kıssada Rasulullah, Ömer b. Hattab’ın, Hatıb b. Ebi Belta’ya karşı takındığı tavra ve ona hüküm vermesine kızmamış, fakat verdiği yanlış hükmü reddetmiştir. Ömer radiyAllahu anh dedi ki: "Ya RasulAllah! O, Allah-u Teâlâ'ya, Rasulüne ve mü’minlere ihanet etmiştir. Bana emret de onun boynunu vurayım." (Buhari) Ayrıca buna ek olarak, Allah-u Teâlâ müslümanlar üzerine bir çok şeyi vacip kılmıştır. Onlardan bazıları: Müslümanları dost edinmek ve kafirlere düşmanlık beslemek... Bu, müminlerle kafirleri ayırt etmeden, küfrü ve küfrün sınırlarını, kafiri ve kafirin sıfatlarını bilmeden mümkün olmaz. Yine Allah-u Teâlâ müslümanların müslümanlarla evlenmesini, kafirlerle evlenmemesini emretmiştir. Bu da kafirlerle mü’minleri ayırdetmeden mümkün olmaz. Yine Allah-u Teâlâ ehli kitap dışındaki müşriklerin ve mürtedlerin kestiklerini haram kılmıştır. Bu yüzden kimin müslüman, kimin kafir, kimin müşrik, kimin mürted ve kimin ehli kitap olduğunun bilinmesi gerekir. Yine Allah-u Teâlâ bize kafirlerle cihad etmemizi, onlara sert davranmamızı ve onlarla savaşmamızı emretmiştir. Bu yüzden kafirlerle müslümanları birbirinden ayırt etmemiz gerekir. Tekfir, şer’i bir hükümdür. Diğer bütün şer’i hükümler gibi kitab ve sünnetin naslarına uygun olması gerekir. Kitap ve sünnette küfür ve işleyenin kafir olduğu kesin olarak bilinen konularda, örneğin; Allah-u Teâlâ'dan başkasına ibadet etmek veya kendisinde uluhiyet özelliklerinden birinin var olduğunu iddia etmek veya yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olan mutlak teşri hakkını kendi nefsinde görerek nefsini Allah-u Teâlâ'ya ortak koşmak gibi, böyle kişileri tekfir etmek gerekir. Böyle bir durumda, tekfir etmede duraklamak kesinlikle caiz değildir. Çünkü böyle yapmak, Allah’ın hükümlerini red ve yalanlamak demektir. Bu yüzden, kafiri tekfir etmemek veya onun küfründe şüphe etmek, Allah’ın hükmüne karşı çıkmak ve reddetmek manasına geldiği için alimler buna, sahibini İslam milletinden çıkaran küfür hükmünü vermişlerdir. Ayrıca her müslümanın mutlaka imanı bozan şeyleri bilmesi gerekir. Büyük küfürleri ve sınırlarını bilmeyen kişi, bu küfürlere çok kolay düşebilir. Bu yüzden Allah-u Teâlâ ayetlerinde kafirlerin yolunu, bütün şirk ve küfür çeşitlerini açıklamıştır. Ta ki onlardan kaçınabilelim, onlardan ve onları işleyenlerden sakınabilelim. Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu: "Böylece (mücrimlerin) suçluların yolu belli olsun diye ayetleri açıklıyoruz." (En’am: 55) Ayrıca tağutu inkar etmek de imanın gereklerinden ve sıhhatinin şartlarındandır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Kim tağutu inkar edip Allah'a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuş olur." (Bakara: 256) Daha önce de belirttiğimiz gibi tağutu inkar etmek, onu tekfir etmeyi ve ondan kaçınmayı gerektirir. Allah-u Teâlâ’nın buyurduğu gibi : "Biz her ümmete yalnız Allah'a kulluk edin ve taguttan kaçının diyen Rasuller gönderdik." (Nahl: 36) O halde, ümmetin bütün fertlerine farz ve imanın gereklerinden olmasına rağmen, bu nasıl ümmetin alimlerinin önde gelenlerinden başkasının bilemeyeceği kadar zor bir mesele olabilir? Sonuç olarak: Müslümanın dinini koruması için, günümüzdeki toplumlardan hangisinde yaşarsa yaşasın etrafındaki her şeye karşı belli bir tavır takınması gerekir; Hakimlere, cemaatlere, insanlara, topluluklara, eğitime, cami imamlarına, kurulu müesseselere ve toplumun tüm görünen değerlerine... Şirki bilmeyen kişi tevhidi bilemez, tevhidi bilmeyen kişi de tevhid inancına sahip olamaz. Tevhidi bilen kişi, inancında, amellerinde ve sözlerinde Allah-u Teâlâ’yı nasıl birleyeceğini bilir. İnançlarında, amellerinde ve sözlerinde Allah’ı birlemeyip O’na şirk koşanları da bilir. Bütün bu konular birbirine bağlıdır. O halde herkes kendisini sakındırsın ve kendi nefsini hesaba çeksin! (Cahiyyenin Hükmünü mü İstiyorlar) |
30 Aralık 2011, 18:06 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!!
sayın raşiha anlamlı katılımınızdan dolayı teşekkürler Allah razı olsun emeğinizin karşılığında ecrinizi artırsın...
|
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
Kafirleri Öldürün Ayetinin Açıklaması - Zakir Naik | Salahaddin_Ayyoubi | Videolar/Slaytlar | 0 | 08 Eylül 2013 19:35 |
İslamı kabul ettiğini söyleyip müşrikleri tekfir etmeyenler. | bilinmez | Tevhid Ve Şirk Konuları | 81 | 07 Temmuz 2012 10:52 |
Arap Müşrikleri | YASEMİN ATAMAN | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 21 Mayıs 2011 11:53 |
Başlarınızı kaldırın. Biz (kâfirleri) ateşten, kurtuluş için fidyeleriniz Yaptık | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 02:08 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|