|
Konu Kimliği: Konu Sahibi antivirüs,Açılış Tarihi: 21 Aralık 2008 (00:31), Konuya Son Cevap : 07 Mart 2014 (00:28). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Aralık 2008, 00:31 | Mesaj No:1 |
Cilt Hastalıkları Cilt Hastalıkları Saç Dökülmesi Tüm toplumlarda saç ve saç şekillerinin sosyal ve kültürel bir önemi vardır. Saç dökülmesi ile karşılaşan bir insan kendisini fiziksel ve ruhsal olarak zayıf görmeye başlayarak bu durumdan kurtulabilmek için değişik yöntemlere başvurabilir. Ancak saç dökülmesine neden olan sebep bulunmadan doğru bir tedavi şekli uygulanamaz. Bu nedenle , aşırı saç dökülmesi, saç köklerinde zayıflık ve saç tellerinde incelme şikayetleri başlayan insanların Deri Hastalıkları Uzman hekimlerine başvurmaları gerekmektedir. Nomal Saç Büyümesi: Sağlıklı bir insansanda saçların yaklaşık %90'ı sürekli uzama halindedir. Bu büyüme evresi 2-6 yıl kadar sürebilir.Geriye kalan %10'luk kısım ise 2-3 ay kadar süren dinlenme evresinde bekler.Bu dinlenme evresi sonucunda saçlar dökülür., dökülen saç köklerinden yeni saçlar büyümeye başlar ve döngü bu şekilde devam eder. Saç telleri ayda ortalama 1-1.5 cm kadar uzar. İnsanlar yaşlandıkça saç uzama hızları yavaşlar. Doğal sarışınlar(140.000), esmer(105.000) ve kızıllardan(90.000) daha çok saç teline sahiptirler. Saç dökülmelerinin çoğunun sebebi normal saç büyüme döngüsünden kaynaklanır. Günde 50-100 adet saç telinin dökülmesi normal sınırlar içerisinde kabul edilir.Eğer aşırı miktarda saç kaybı,saçlarda gözle görülen incelme oluşursa en kısa zamanda doktora baş vurulmalıdır. Saç dökülmesinin başlıca nedenleri: Uygunsuz saç bakımı ve kozmetik ürün kullanımı: Saça uygulanan her türlü boya, renk açma, saçı düzleştirme veya perma gibi yöntemler uygun koşullarda yapılmazsa saça zarar verebilir.Bu yöntemlerin sık sık veya aynı anda uygulanması da saçı zayıflatıp kırılmasına neden olabilir. Saçı çeken saç şekillerinin de (atkuyruğu, örgü, saçı sıkı lastiklerle toplama gibi) sıklıkla uygulanmaması gerekir çünkü saç diplerine etki eden sabit çekme kuvveti saç kaybına neden olabilir. Saçı sık sık yıkamak, taramak ve fırçalamak da saçı kırabilir.Saçı sampuanladıktan sonra saç kremi kullanmak saç taranmasını kolaylaştırır. Saç ıslakken daha kırılgandır bu nedenle havlu ile saçı ovalayarak kurutmaya çalışmak, taramak ve fırçalamaktan kaçınılmalıdır.Geniş ağızlı ve düz uçlu taraklar tercih edilmelidir. Ailesel saç kaybı : Saç dökülmelerinin en sık sebebi kalıtsal özelliktir. Bu kalıtıma sahip olan kadınlarda da saçlarda azalma görülür ancak kellik oluşmaz. Bu duruma ' Erkek Tipi Kellik' denir, 10-20-30'lu yaşlarda başlayabilir. Son zamanlarda yeni tıbbi tedavi seçenekleri sunulmasına rağmen kalıcı bir düzelme sağlamak saç transplantasyonu dışında henüz mümkün değildir. Hasta için uygun olacak yöntem doktor tarafından seçilmelidir. Alopesi areata: Bu tip saç kayıplarında düzgün yüzeyli, para büyüklüğünde veya daha geniş yuvarlak yama tarzı alanlar oluşur. Nadiren tüm saç ve vücut kıllarında kayıp oluşabilir. Çocuk ve erişkin her yaşta gözlenebilir. Saç dökülmesini yapan neden bilinmemektedir.Bir çok hastada saçlar kendiliğinden büyür. Şiddetli ve uzun süren durumlarda sürme veya ağızdan tedaviler uygulanabilir. Doğum sonrası: Gebe bayanlarda saçlarının büyük bir kısmı büyüme halindedir. Doğum sonrası saçlar saç büyüme döngüsünün dinlenme fazına geçerler. 2-3 ay içerisinde saçların aşırı miktarda döküldüğü fark edilebilir, bu süreç 1-6 ay kadar sürebilir ve çoğunlukla saçlar büyüyerek eski miktarlarına ulaşırlar. Yüksek ateş, ağır enfeksiyon ve soğuk algınlığı: Hastalıklar saçların dinlenme evresine girmesine neden olabilir. Yüksek ateş ve ağır bir hastalıktan 4 hafta ile 3 ay sonra yoğun bir saç kaybı gelişebilir.Zaman içerisinde saçlar tekrar eski halini alır. Tiroid hastalıkları: Fazla ve az çalışan tiroid bezi saç kaybına neden olabilir.Tiroid hastalıkları laboratuar testleri ile araştırılabilir. Tiroid hastalığının tedavisi ile saç kayıpları da düzelir. Eksik protein içerikli beslenme: Proteinden fakir diyetler yapan veya anormal beslenme alışkanlığına sahip kimselerde protein eksikliği oluşur ve vücut proteini muhafaza etmek için saçları dinlenme evresine sokar.2-3 ay sonra yoğun bir saç kaybı oluşur. Saç kökleri zayıflar. Bu durum diet ile yeterli miktarda protein alınımı ile düzelebilir. İlaçlar: Bazı ilaçlar geçiçi bir süre saç dökülmesine neden olabilir. Romatizmal, gut, depresyon, kalp hastalığı, yüksek tansiyon için reçete edilen ilaçlar ve yüksek doz A vitamini saç dökülmesi yapabilir. Kanser tedavileri: Bazı kanser tedavileri saç hücrelerinin bölünmesini durdurabilir. Saçlar deriden çıkınca zayıflar ve kırılır. Bu durum terapiden 1-3 hafta sonra gerçekleşir ve hastalar saçlarının %90 'ını kaybeder , terapi sona erdikten sonra saçlar tekrar büyüme gösterir ve eski haline döner Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol hapı kullanan bir bayanda saç dökülmesi sıklıkla kalıtsal bir yatkınlıkla oluşabilir. Saç dökülmesi gelişirse haplar Kadın-doğum doktorları tarafından değiştirilmelidir. Hap kullanımını kesen bir bayanda 2-3 ay sonra saç dökülmesi başlayabilir ve 6 ay kadar sürebilir. Bu durum doğum sonrası gözlenen saç dökülmesi mekanizması ile benzerdir. Düşük serum demir düzeyi: Demir eksikliği saç dökülmesine neden olur.Bazı insanlar demiri besinsel olarak eksik alırken bazılarında ise demirin bağırsaklardan emilimi yetersizdir. Bayanlarda adet kanamaları nedeni ile demir eksikliği daha sık görülür. Demir eksikliği laboratuar testleri ile araştırılıp , demir hapları ile tedavi edilmelidir. Büyük cerrahi girişimler ve kronik hastalıklar: Büyük cerrahi operasyon geçiren hastalar 1-3 ay içinde aşırı bir saç dökülmesi fark edebilirler. Bu durum birkaç ay içinde geçer. Ağır kronik hastalığı olan hastalığı olan kişilerde saç kaybı ömür boyu devam eder. Mantar hastalıkları: Küçük yamalar halinde kabuklanmalar ile başlayıp yayılabilir, saçlarda kırılma saçlı deride kızarıklık şişlik ve hatta sızıntıya neden olabilir. Bu bulaşıcı hastalık çocuklarda daha sık görülür ve ilaç ile tedavi edilmelidir. Trikotilomani(Saç koparma hastalığı): Çocuklar ve bazen erişkinler saç, kaş veya kirpiklerini koparıncaya kadar çekebilirler ve bunu bir alışkanlık haline getirirler. Böyle durumlarda psikoloji danışmanlarına başvurulması uygundur. | |
Konu Sahibi antivirüs 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Dua... | Dua Bölümü | Kara Kartal | 2 | 1983 | 28 Aralık 2008 21:34 |
Yüreğime Sor Beni | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 1 | 2257 | 27 Aralık 2008 00:58 |
Kahve Gözlüm!** | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 1 | 2304 | 27 Aralık 2008 00:46 |
Yokluğun Adı Yok | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 2 | 2178 | 27 Aralık 2008 00:27 |
Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | Tuba_ | 7 | 2697 | 24 Aralık 2008 22:36 |
21 Aralık 2008, 00:36 | Mesaj No:2 |
Cvp: Cilt Hastalıkları Sedef Hastalığı Psoriasis, Grekçe kaşıntı anlamına gelen 'psora' kelimesinden köken alır. Sedef hastalığı olarak da bilinir. Hastalığın bulunduğu deri bölgesi kızarık hale gelir. Üzerinde kalın gümüş renkli kabuklanmalar oluşur. Saçlı deri, diz, dirsek ve sırtın alt kısmı sıklıkla tutulan bölgelerdir. Bazı vakalar kişinin hastalığının farkında olmayacak kadar hafif seyirlidir. Diğer taraftan vücudun büyük bir kısmını tutacak şekilde şiddetli seyredebilir. Bu çok şiddetli vakalarda bile yararlı tedavi metodları vardır. Sedef hastalığı aynı ailenin birden fazla bireyinde görülebilmesine rağmen bulaşıcı değildir. Toplumda hastalığın görülme sıklığı yüzde 1 ila 3 arasında değişmektedir. Sedef hastalığının sebebi nedir? Sebep bilinmemektedir. Bununla birlikte güncel araştırmalar kanda bulunan akyuvarlardaki bir anormalliğin iltihabi olayı tetiklediğine ve hastalığın gelişime yol açtığına işaret etmektedir. İltihaptan dolayı deri üç dört günde bir dökülür. Bu normalden yedi sekiz kat daha hızlıdır. Hastalar deride kaşıma, yolma, yaralanma veya aşırı güneş yanığından 10-14 gün sonra beneklenme tarzında yeni plakların ortaya çıktığını farkeder. Sedef hastalığı aynı zamanda, streptokoksik boğaz iltihabı gibi bazı infeksiyonlardan sonra, bazı ilaçların alımıyla birlikte aktivite kazanabilir. Alevlenmeler kış aylarındadır çünkü deri kurur ve güneş ışığı azalmıştır. Sedef hastalığının tipleri: Hastalık çeşitli formlarda görülebilir. Bu formlar hastalığın şekli, şiddeti, devam etme süresi, yerleşim yeri açısından farklı özellikler taşır. En sık görülen formda başlangıçta küçük kırmızı bir kabarıklık vardır.Giderek genişleme ve kabuklanmalar ortaya çıkar. Kabuklar kaldırıldığında altta küçük kırmızı kanama alanları görülür.
Nasıl teşhis konulur: Bir deri hastalıkları uzmanı fizik muayene ile sedef hastalığını kolaylıkla teşhis edebilir. Eğer şüphe varsa biyopsi ile kesinleştirilir. Nasıl tedavi edilir: Amaç iltihabi durumu azaltmak ve derinin kabuklanıp dökülmesini kontrol altına almaktır. Nemlendirici krem ve losyonlar deri üzerindeki pulların giderilmesine ve kaşıntının kontrol edilmesine yardımcı olur. Sedef hastalığının tedavisinde özel bir diyet uygulaması gerekmemektedir. Tedavi, hastanın genel sağlığı, yaşı, yaşam tarzı ve sedefin şiddeti göz önünde bulundurularak planlanır. Çeşitli tip tedavilere gerek duyulabilir ve doktorun önerdiği kontrollere riayet etmek gereklidir. Doktor, hastalıklı deri üzerine uygulamak üzere kortizon benzeri ürünler, sentetik vitamin D, katran veya antralin içeren ilaçlar reçete edebilir. Bunlar tabii güneş ışığı veya ultraviyole ışığı ile birlikte kullanılabilir. Sedef hastalığının en ağır formlarının tedavisinde ağızdan alınacak olan ilaçlara ihtiyaç duyulabilir. Bu tedaviye ilave olarak güneş ışığı önerilebilir. Hastaların pek çoğu güneş ışığından fayda görür. Ancak bu uygulama esnasında dikkatli olunmalıdır. Güneşte aşırı kalmak hastalığı alevlendirebilir. Tabii güneş ışığına benzer bir ışığın kullanıldığı ultraviyole tedavisi muayenehane veya hastane koşullarında bir deri hastalıkları uzmanı tarafından uygulanabilir. Tedavi tipleri: Steroidler (Kortizon) Kortizon içeren krem, merhem veya losyonlar pek çok hastada hastalığın geçici olarak ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. Genital bölge, kasıklar ve yüz gibi hassa bölgelerde gücü daha zayıf olan kortizon türleri tercih edilmelidir. Daha güçlü kortizonlar saçlı deri, diz ve dirsekler, avuç ve ayak tabanları gibi bölgelerde kullanılmalıdır. Bu bölgelerde etkinin daha da artırılması için ilaç sürüldükten sora üzeri ince bir naylon film ile kapatılabilir. Bunlar bir deri hastalıkları uzmanı kontrolünde dikkatle kullanılacak ilaçlardır. Güçlü kortizon içeriği olan ilaçların yan etkileri arasında, ciltte incelme, damarlarda genişleme ve deride renk değişiklikleri sayılabilir. Bu ilaçların ani olarak kesilmesi hastalığın alevlenmesine neden olabilir. Tedavi devam ederken aylar sonra kortizon içeren ürünlere karşı direnç gelişebilir. Deri hastalıkları uzmanı tedaviye çok direnç gösteren bölgeler içine kortizon enjekte edebilir. Yan etkilerden kaçınmak için bunun küçük miktarlarda yapılması gerekir. Saçlı deriye uygulanan tedavi Saçlı deride bulunan sedef hastalığının tedavisi, hastalığın şiddetine, saçık uzunluğuna ve hastanın yaşam tarzına göre planlanır. Reçete ile veya reçetesiz alınabilen çok sayıda şampuanlar ve solüsyonlar bulunmaktadır. Bunlardan pek çoğu katran ve kortizon içerir. Hasta saçlı derisini sert bir şekilde şampuanlamaktan ve şiddetle kaşımaktan kaçınmalıdır. Antralin Kalın kabuklu sedef yaralarının tedavisinde tercih edilen bir ilaçtır. Deriyi tahriş edebilir yine deriyi ve giysileri geçici olarak boyayabilir. Yeni ürünler ve tedavi metodları bu yan etkileri azaltmıştır. Vitamin D Kalsipotrien sentetik bir vitamin D türevidir. Hastalığı belirli bölgelere sınırlı kişilerde diğer tedavilerle birlikte kullanılabilir. Yan etkilerinden korunmak maksadıyla belirli miktarlarda kullanmak gerekir. Normal vitamin D'nin tedavide bir yararı yoktur. Retinoidler A vitamini türevi kremlerdir. Tek başlarına veya kortizon içeren kremlerle birlikte kullanılabilir. Gebe veya gebe kalma ihtimali olan kadınlarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Kömür katranı Yüzyıllardır sedef hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. Günümüzde geliştirilmiş ürünler daha rahat kullanılmaktadır. Goeckerman tedavisi Hastalığın ağır formlarında kömür katranı ve ultraviyole ışığının birlikte kullanılmasıdır. Tedavi özel merkezlerde günlük olarak uygulanır. Ultraviyole ışığa maruziyet süresi hastalığa ve kişinin hassasiyetine göre değişir. Işık tedavisi Güneş ışığı ve ultraviyole ışık deri hücrelerinin gelişme hızını azaltır. Bunlar deri kırışıklığına, göz hasarına ve deri kanserine sebep olabilmelerine rağmen doktor kontrolünde uygulandıklarında oldukça etkili ve güvenlidirler. Vücut yüzeyinin tamamında sedef hastalığı olan bireylere özel odalar sayesinde tüm vücutlarına ışık uygulanabilir. Sıcak iklimlerde yaşayan kişilere güneş banyosu önerilebilir. Bu tür ışık tedavilerinden önce mutlaka bir deri hastalıkları uzmanının tavsiyesi alınmalıdır. PUVA Sedef hastalığı diğer tedavilere cevap vermez ve yaygınlaşırsa vakaların %85-90'ında bu tedavi metodu etkilidir. İsim psoralen UVA kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Hasta Psoralen isimli ilacı içer ve özel bir ultraviyole formu olan UVA'ya dikkatle ölçülmüş miktarlarda maruz bırakılır. Tedavi 2 ila 3 ay içerisinde yaklaşık 25 kez uygulanır. Sedef hastalığını kontrol altında tutabilmek için yılda yaklaşık 30-40 kez uygulama yapılmasına ihtiyaç vardır. Alınan psoralen maddesi gözün lens kısmında birikeceği için hastalar tedavi alırlarken güneş batıncaya kadar UVA geçirmeyen güneş gözlükleri kullanmalıdır. Uzun süre uygulanan PUVA tedavisi deri yaşlanması, kırışıklık ve kanser gelişim riskini artırır. Deri hastalıkları uzmanları PUVA tedavisini dikkatle takip etmelidir. Methotreksat Kanser tedavisinde ağızdan kullanılan bir ilaçtır. Diğer tedavi metodlarının yetersiz kaldığı durumlarda sedef hastalığının hızla gerilemesini sağlar. Özellikle karaciğer üzerinde yan etkileri olduğu için düzenli aralıklarda kan testleri yapılmalıdır. Akciğer filmi ve nadiren karaciğer biyopsisi gerekebilir. Midede rahatsızlık hissi, bulantı, baş dönmesi ve sersemlik diğer yan etkileridir. Retinoidler Ağızdan alınan A vitamini türevi ilaçlardır. Şiddetli sedef hastalığının tedavisinde tek başlarına veya ultraviyole ışığı ile birlikte kullanılabilir. Deride, gözlerde ve dudaklarda kuruma, kan yağlarında yükselme, ince kemik çıkıntı oluşumu yan etkileri arasında sayılabilir. İlaç doğacak çocukta çeşitli arazlara yol açacağından, gebe kadınlarda, tedavi esnasında gebe kalabileceklerde veya tedavi kesildikten sonraki 3 yıl içinde gebe kalmayı planlayan kadınlarda kesinlikle kullanılmamalıdır. İlaca başlanan bireylerde düzenli kan testleri yapılmalıdır. Siklosporin Vücudun bağışıklık sistemini baskılayıcı bir ilaçtır. Organ nakli (karaciğer, böbrek vb) yapılmış kişilerde vücudun nakledilen organı reddetmemesi amacıyla kullanılır. Diğer tedavi metodları yetersiz kaldığı durumlarda şiddetli sedef hastalığında kullanılır. Böbrek yetmezliği, kan basıncında artış gibi potansiyel yan etkilerinden dolayı düzenli aralıklarla yapılan kan testleri ile takip edilmelidir. Araştırma safhasında olan tedavi metodları Yukarda anlatılan tedavilerin hastalığın kontrolünde büyük yararı olmasına rağmen, hiçbir tedavi metodu hastalığı bir daha ortaya çıkmayacak şekilde tedavi etmeye imkan vermemektedir. Son yıllarda özellikle bağışıklık sistemi üzerinde etki gösteren ilaçlar üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle hastalığın sebebinin tam olarak tespit edilmesi tedavideki yeniliklere de ışık tutacaktır. | |
21 Aralık 2008, 00:39 | Mesaj No:3 |
Cvp: Cilt Hastalıkları Ayak Mantarı Çok yaygın bir cilt problemidir. Bir çok insanda hayat boyu en az bir kere ayak mantarı gelişir. Daha çok erişkin ve ergenlik çağındaki erkeklerde görülür, kadınlarda ve 12 yaşından küçük çocuklarda ise daha nadirdir. Ayak mantarı kolaylıkla tedavi edilebilmesine rağmen başarılı bir tedaviden sonra bile tekrarlayabilmektedir. Ayak mantarının tıp dilindeki adı Tinea Pedisdir. Sebep olan mikrop, mantar adı verilen ufak bitki benzeri organizmalardır. Mantar en iyi karanlık, nemli ve ılık ortamlarda büyür. Ayak mantarı nasıl gelişir? Islaklık, terleme, ayakların yetersiz havalanması, ayak mantarı gelişmesi için uygun koşullardır. Ayakların terli kalması, sıkı ve dar ayakkabıların giyilmesi, banyo ve egzersiz sonrasında ayakların düzgün kurulanmaması ayak mantarının gelişmesine katkıda bulunur. Ayak mantarı bulaşıcıdır.... Ayak mantarı nasıl görülür ? Ayak mantarının görüntüsü herkeste aynı değildir. Bazı kişilerde sadece ayak parmakları arasında ( özellikle son iki ayak parmağı arasında ) soyulma, kepeklenme ve çatlamalar şeklinde görülürken bazı kişilerde ise ayak tabanında ve yanlarında kızarıklık, kepeklenme ve su toplayan yaralar görülebilmektedir. Ciltteki bu değişiklikler aynı zamanda kontak egzema ve sedef hastalığında da görülür ve karışabilir. Ayak mantarı aynı zamanda ayakta kaşıntı ve yanma hissi şikayetlerine de sebep olur. Ayak tırnaklarında da mantar hastalığı görülebilir ve bunun tedavisi güçtür. Tırnak mantarı tırnakta kalınlaşma, ufalanma, renk değişikliği ve hatta tırnak kaybı ile sonuçlanabilir. Tırnaktaki mantara bağlı bu değişiklikler benzer şekilde sedef hastalığı, travma ve yaşlanma nedeniyle de ortaya çıkabilmektedir. Ayakta görülen her kaşıntı ve kızarıklık mantar değildir. Ayak mantarı olmayan durumlarda antifungal ( mantar) ilaçlarının kullanılması durumu daha da kötüleştirebilir. Bu durumda en doğrusu bir dermatoloğa başvurmaktır. Dermatoloğunuz tanıyı doğru bir şekilde koyacak ve etkili bir tedavi reçete edecektir. Tedavi edilmemiş ayak mantarı ciltte çatlamalara, su toplayan yaraların çıkmasına ve ikincil bakteriyel enfeksiyonlara sebep olacaktır. Ayak mantarı tanısı nasıl konur ? Dermatolog ayağı inceleyerek ve gerekirse kepekli ve soyulan bir bölgeden kazıma yaparak bunların mikroskop altında incelenmesiyle veya test tüpünde kültüre edilmesiyle tanı koyabilir. Ayak mantarı nasıl tedavi edilir ? Mantar tanısı konulduktan hemen sonra tedavi başlanmalıdır. Hafif durumda sürme anti-fungal kremler etkilidir ve yanma hissi ve kaşıntı şikayetlerini de rahatlatır. Daha şiddetli veya mantar hastalığının sürme tedaviyle geçmediği durumlarda anti-fungal ilaçlarının ağızdan alınması gereklidir. Tırnak mantarının ise tedavisi güçtür, aylar boyunca ağızdan ilaç kullanmayı gerektirir. Ağızdan alınan ilaçların ve kremlerin düzenli ve doktorun reçete ettiği süre boyunca kullanılması mantar hastalığının tekrarlamaması için de önemlidir. Çünkü cildin görüntüsü düzelse de mantar hastalığı aktif olarak kalabilir ve tedavi kesildikten bir süre sonra tekrar ortaya çıkabilir. Ayak mantarından korunma yolları nelerdir ? Ayak mantarından korunmak için şu basit kurallara uymanız gerekmektedir;
| |
21 Aralık 2008, 00:42 | Mesaj No:4 |
Cvp: Cilt Hastalıkları Deri Kanseri Deri kanserleri tüm kanserler arasında sıklığı en fazla olandır. Her yıl A.B.D'de bir milyondan fazla deri kanseri geliştiği sanılmaktadır. Deri kanserine karşı en iyi korunma yöntemi güneşten kaçınmaktır. Deri kanseri gelişiminde ana sebep, su toplayacak kadar aşırı güneş ışığına (bronzlaşma dahil) maruziyettir. Daha az önemli olan faktörler Tekrarlayan tıbbi ve endüstriyel X ışını maruziyeti, yanık gibi skarla giden hastalıklar, kömür ve arsenik gibi bileşiklere mesleksel maruziyet ve aile hikayesidir. Kolayca güneşte yanan açık tenli kişiler özellikle deri kanseri için yüksek risk altındadır. Deri kanserine karşı koruyucu önlemler alınabilir. Güneş ışınları ana neden olduğuna göre en etkili korunma yöntemi güneşten kaçınmaktır.
Prekanseröz durumlar(kansere meyilli olan hastalıklar): Aktinik keratoz küçük, kepekli, benekli olup en sık yüzde, bacaklarda ve el sırtlarında yerleşirler genelde açık tenli ve güneşte uzun süre kalmış kişilerde oluşur. Eğer tedavi edilmezse bazıları deri kanserine dönüşebilir ve yoğun bir tedavi gerektirir. Erken dönemde aktinik keratoz tanısı konulursa kriyoterapi (dondurma), kemoterapi kremleri, kimyasal soyma (peeling), dermabrazyon, lazer cerrahisi ya da diğer cerrahi girişimler uygulanabilir. Güneşten kruyucu kremler de bu hastalığı önlemede yardımcıdır. Deri Kanserleri: Burada 3 tip deri kanseri ele alınmıştır. >> Basal Hücreli Karsinom: Bu kanser küçük, et renginde şişlik şeklinde olup en sık baş boyun ve ellerde görülür. Nadiren bu kanser kırmızı yama gibi olabilir.En sık açık tenli, açık göz ve saç rengine sahip kolay bronzlaşmayan kişilerde görülür. Bu kanser hızla yayılmaz.Tedavi edilmezse kanser kanayabilir, üzeri kabuk bağlayıp iyileşebilir ancak tekrarlayabilir. Bu tip kanserler vücudun diğer bölgelerine (metastaz) yapmazlar ancak alttaki kemiğe dek ilerleyip bölgesel hasara yol açabilirler. >> Skuamöz (yassı) Hücreli Karsinom: Bu kanser bir şişlik ya da kırmızı kepekli bir yama gibidir.Açık tenli kişilerde 2. en sıklıkta görülen kanserdir.Tipik olarak kulak kenarı, yüz, dudaklar ve ağızda yerleşirler. Koyu tenli kişilerde nadirdir. Bu kanser büyük boyutlara ulaşabilir ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Erken tesbit edilir ve dermatolojik cerrahi yapılırsa basal ve yassı hücreli kanser için kür oranı %95'tir >> Malign Melanom: Tüm deri kanserleri içinde en fazla ölüme neden olan tiptir.Ölüm oranını azaltmak önemlidir ve hastalara ancak erken dönemlerde yardım edilebilir.Melanoma melanositlerden köken alır, bu hücreler koruyucu görevi olan koyu renkte melanin pigmenti üretirler.Melanin deride bronzlaşma yaparak güneşe karşı korur.Melanoma hücreleri sürekli melanin üretir ve kahverengi, siyah ya da karışık renklerde görünürler, kırmızı ya da beyaz renkte de olabilir.Melanoma yayılmaya meyilli olup tedavisini yapmak esastır. Melanoma aniden hiç farkına varılmadan oluşabilir ancak bir benin içinden, kenarından ya da diğer koyu lekelerden başlayabilir. Vücudumuzdaki benlerin yerini ve gelişen değişiklikleri farketmek önemlidir. En önemli adım şudur; erken evredeki bir melanomun çıkarılmasıyla hala tedavi edilme şansı olduğu için benlerdeki her değişikliğin bir cilt hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmesidir. Açık tenli kişilerde aşırı güneşte kalma özellikle güneş yanığı önlenebilir en önemli melanom nedenidir. Kalıtım eğer ailede melanomu olan bireyler varsa rol oynayabilir. Atipik benler (displastik nevus) çok sayıda ve ailede fazla ise melanom gelişmesi için bir risktir. Koyu tenli ya da siyah derili kişilerin melanoma karşı garantisi yoktur. Koyu tenli kişilerde melanom özellikle avuç içi, ayak tabanı,tırnak altları ya da ağızda görülebilir. Melanom için uyarıcı işaretler şunlardır: Bir benin üzerindeki değişiklikler;kepeklenme,sızıntı, kanama, yeni bir şişilik oluşması,etraftaki deriye benin kenarından pigment (renk) yayılması, kaşıntı,ağrı ve hassasiyettir. Deri Kanseri Nasıl Tedavi Edilir? Eğer deri biyopsisi (parça alınması) kanseri desteklerse, hastaya uygun olan cerrahi işlemler yapılır. Erken tanı ve lezyonun çıkarılması hastalıktan kurtulmanın en iyi yoludur. Dermatologlar şunu önermektedir, düzenli aralıklarla kendi muayenenizi yapın bu erken tanıda çok faydalıdır.Benler, çiller ve güzellik işaretlerini derininizin bir parçası kabul edin. Renginde, şeklinde, sayısında ve büyüklüğündeki değişiklikleri gözlemleyin ve herhangi bir değişiklik olursa cilt hastalıkları uzmanına görünün. | |
21 Aralık 2008, 00:46 | Mesaj No:5 |
Cvp: Cilt Hastalıkları Cilt Hastalıklarıyla İlgili Sıkça Sorulan Sorular [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=#002060]1. Sedef hastalığının tedavisi var mıdır? Evet, hastalık çeşitli yöntemlerle kontrol altında tutulabilir. Hastalığın şiddetine göre sürme veya ağızdan alınan ilaçlar ya da güneş ışığının belli dalga boylarını yayan özel cihazlarla belirtiler hafifletilebilir veya ortadan kaldırılabilir. 2. Sedef hastalığı tamamen geçer mi? Hayır, tekrarlayıcı özellik gösterir. Ancak bu tekrarların ne sıklıkta olacağını önceden kestirmek mümkün değildir. 3. Ergenlik sivilcelerinin tedavisine gerek var mıdır? Kişiyi rahatsız ediyorsa tedavi edilmelidir. Çünkü psikolojik problemlere yol açabileceği gibi bazı şiddetli formlar hayat boyu sürebilecek izlere neden olmaktadır. 4. Sivilcelerin besinlerle ilişkisi var mıdır? Bu ilişki kanıtlanmamış olmakla birlikte kişinin kendi gözlemleri dikkate alınmalıdır. 5. Deri hastalıklarının karaciğerle ilişkisi var mıdır? Bazı deri hastalıklarının ilişkisi olabilir ancak bu konu bir deri hastalıkları uzmanı tarafından araştırılmalıdır. 6. Mahrem bölgede yerleşen siğiller tedavi edilmeli midir? Evet, siğiller cinsel temasla eşlere bulaşabilir. Kadında rahim ağzında, erkekte peniste kanserlere neden olabilir, ayrıca yeni doğana bulaşarak soluk yolunda siğillere neden olabilir. 7. Solaryum zararlı mıdır? [B][FONT=Arial][COLOR=#002060][SIZE=3]Evet, deri kanserlerini kolaylaştırmaktadır. Aynı zamanda vücudun savunma sistemini bozabilir ve deride erken yaşlanmaya neden olur. 8. Benlerin aldırılması zararlı mıdır? Ben üzerinden gelişebilecek kanserlerin önlenmesinde ve tedavisinde cerrahi çıkarım en kıymetli tedavi yöntemidir. 9. Halk arasında yaygın olarak merak edilen 'Benlere bıçak değerse kötüye döner' inanışı doğru mudur? Hayır, çıkartılan bende kanserli doku mevcutsa bu çıkartılmadan çok önce gelişmiş demektir. 10. Zona (Gece yanığı) bulaşır mı? Evet, deri temasıyla suçiçeği geçirmemiş bir kişide suçiçeği yapabilir. Hamile kadınlar ve küçük çocuklardan uzak durulmalıdır. [SIZE=2]11. Mahrem bölgede yara çıkarsa ne yapılmalıdır? Bu durum çeşitli bulaşıcı hastalıklar sırasında görülebileceğinden, tetkik ve tedavi için en kısa zamanda doktora başvurulmalıdır. 12. Ağızda tekrarlayan yaralar önemli midir? Çok çeşitli hastalıklara eşlik edebileceğinden, araştırılması için hekime başvurulmalıdır. 13. Mantar hastalıklarının tedavisi gerekli midir? Evet, tedavi edilmediği takdirde bulaşıcı özelliği nedeniyle bir halk sağlığı sorununa neden olur. Ayrıca geniş alanlara yayılmas ıenfeksiyon, allerji gibi ikincil problemler yaratacaktır. 14. Güneşten güvenli olarak nasıl yararlanabiliriz? Saat 1000-1500 arasında direk güneş altında olmamaya özen gösterilmelidir. Ayrıca açık tenliler, çok sayıda beni olanlar güneşten koruyucu krem ve losyonlar kullanmalıdır. 15. Hamilelikte oluşan çatlakların tedavisi var mıdır? Hayır, ancak zamanla bunlar daha az dikkat çekecek şekilde değişime uğrarlar. | |
07 Mart 2014, 00:28 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 20781 Üyelik T.:
10 Ekim 2012 | Cevap: Cilt Hastalıkları
EGZAMA Halk arasında ekzama, egzama veya egzama olarak da bilinen atopik dermatitis, AD, atopik egzama), yaygın rastlanan ve kronik seyreden bir deri hastalığıdır. Genelde çocukluk döneminde olmak üzere her on kişiden birisinde bu deri hastalığına rastlanmaktadır. Egzama hastalığının gerçek nedeni bilinmemektedir. Egzama sebepleri konusunda yapılan bilimsel araştırmalarda aile üyelerinde anne ve babalarında egzama şikâyeti, yiyecek alerjisi, astım veya saman nezlesi bulunan kişilerin hastalığa yakalanma risklerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Aslında egzama ile atopik dermatitis birbirinden farklı hastalıklardır. Seboreik egzama adı verilen alt bir türü ise vücudun yapılı bölgelerinde kızarıklık biçiminde kendini göstermektedir. Egzama değişik yangılı ve kaşıntılı deri hastalıklarına verilen genel bir isimdir. Egzama hastalığının en yaygın türü atopik dermatitis olduğu için buna aynı zamanda atopik egzama da denmektedir. Yaklaşık olarak dünyadaki insan nüfusunun % 10 ile % 20'sinin çocukluk dönemlerinde kaşıntılı, tekrar eden ve kronik seyir alan egzama deri hastalığından etkilendiği tahmin edilmektedir. Neyse ki çocukların çoğunda bu hastalık iyileşmekte ve gençlik dönemlerinde egzama kaybolmaktadır. Genelde atopik dermatitis dışsal etken ve faktörlerle ortaya çıkmaktadır Her ne kadar egzama hastalığı sebepleri tam olarak bilinmiyorsa da bir dışsal etken veya duruma bağışıklık sistemimizin anormal tepki vermesinden kaynaklandığı sanılmaktadır. Egzamalı kişilerde özellikle tahriş edici maddelere karşı kaşıntılı bu nedenle deride yara açıcı ve yangılı bir hissiyat oluşmaktadır. Egzama bulaşıcı değildir ve bir çok hastalık gibi tam olarak tedavisi de mümkün değildir. Bununla birlikte birçok egzama hastasında iyi bir tedavi ile ve hastalığı uyarıcı etkenlerden kaçınılmasıyla hastalıkla kolayca baş edilebilmektedir. Egzama hastalığı neye benzer ve nasıl görülür? Her ne kadar egzama kişiden kişiye farklılık gösterse de en sık olarak kırmızı ve pembe renkte aşırı kaşıntılı deri pütürlenmeleri şeklinde görülmektedir. Egzama bazen kurdeşen veya pişiğe yol açan kaşınmalar zinciri olarak ta tanımlanmaktadır. Egzama çoğunlukla uyuz, sedef hastalığı veya kaşıntı yaratan deri hastalıklarıyla karıştırılmaktadır. Egzamanın belirli bir bölgede yayılmadan ve cilt kuruyunca yarattığı şiddetli kaşınma hissi kendisini diğer cilt hastalıklarından ayırmaktadır. Egzama nerelerde vücudun hangi organlarında görülür? Boyunda elde ayakta, bacaklarda, peniste vajinada egzama herpetikum şeklinde, anüste, kulakta dudaklarda, yüzde avuç içinde dishidrotik egzama şeklinde, bacak ve apış arasında, testislerde, yanakta, çenede, saçta, alında, karında, dizlerde bilekte, ensede kısacası vücudun birçok bölgesinde egzama görülebilmektedir. Sürekli olarak egzamalı bölgenin kaşınması deri kalınlaşmasına ve şişkin bir kızarık deri oluşumuna, deride sulanmaya sebep olabilmektedir. Egzamalı derinin kurulaşması sonucu kaşıntı artar. Buna kuru egzama adı verilir. Derinin kurulaşması durumunda kaşınması durumunda deride yara oluşumuna ve egzamanın derinleşim yayılmasına yol açılabilmektedir. Egzama bulaşıcı mıdır? Hayır, eczama kesinlikte bulaşıcı değildir. Egzama genelde vücudun yabancı alerjik etkenlere verdiği bir reaksiyondur. Herhangi bakteriyel veya viral bir hastalık değildir. Egzama kaşıntısı nasıl tedavi edilir ve önlenir? Günlük hayatta kullandığımız birçok madde ve yiyecek içecek egzamanın azmasına sebep olmaktadır. Tabi bunun etkileri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Şayet bu etkenleri tespit edebiliyorsanız bunlardan uzak durmak egzama kaşıntısını azaltmak için en akıllı yöntem olacaktır. Aşırı nemi ve sıcak ortamlar. Havasız bırakan iç çamaşırları ve deriye yapışan giysiler, normal sabunlar, solunum yolları rahatsızlık ve hastalıkları, deterjanlar ve dezenfektanlar, ev akarları, meyve ve et suyu gibi maddeler egzama mayasıl kaşıntısını artırmakta ve şiddetlendirmektedir. Stres te egzama hastalığını ağırlaştıran bir etkendir. Bu etkenlerden uzak durmak, banyodayken egzamalı yerlere deterjan ve sabun sürmemek, penis testis, apış arası, vajina gibi cinsel organ kaşıntılarını artıran dar ve havasız giysiler giymemek ve bu bölgeyi özel nemlendirici kremlerle kremlemek gerekmektedir. Kimler egzama hastalığına yakalanır? Gerek yetişkinler gerekse çocuklar bu hastalığın pençesine düşebilirler. Alerji geçmişi olan herkes bu hastalığa yakalanmada adaydır. Genetik yatkınlık ve kalıtsal faktörler de hastalığa yakalanmada önemli etkendir. Egzamadan korunma yöntemleri nelerdir? Egzama salgınlarından basit tedbirlerle korunulabilir. Öncelikle egzamalı bölgelerde nemlendirici krem kullanımı özendirilmeli, aşırı iklim değişikliklerinden kaçınılmalı, Özellikle çocuklarda vücudun çok terleyen bölgeleri mümkünse havalandırılmalı ve pişik ve isilikler önlenmelidir. Yünlü ve bazı sentetik ürünler ve giysiler kaşınma yaptığı için bunlardan kaçınılmalıdır. Sert sabun, deterjan ve çözücülerin kullanımından uzak durulmalı, evcil hayvan tüyü, polen, akar pislikleri gibi kaçındırıcı etmenlerle temas kaçınılmalıdır. Ayrıca kaşındırıcı etkisi olan gıdalardan da uzak durulmalıdır. Egzama nasıl tedavi edilir? Atopik Dermatit egzama tedavisinde en önemli şart hastalıklı bölgenin kesinlikle kaşınma hissinin önlenmesidir. Derinin yumuşak kalarak kaşınmaması için nemlendirici krem ve losyonlar kullanılmaktadır. Nemlendiricilerin banyodan 3 dakika sonra uygulanması tavsiye edilmektedir. Ayrıca soğuk kompres baskı uygulanması da kaşıntıyı azaltmaktadır. Reçetesiz satılan kortikosteroid kremler de yangı ve kaşıntıyı azaltmaktadır. Buna alternatif olarak reçeteli kortikosteroid kremler de tercih edilebilir. Bu kremlerde deri kalınlaşması riskini azaltmak amacıyla krem uygulamasında küçük aralar verilebilir. Ciddi düzeydeki kaşıntılarda oral yani ağız yoluyla alınan kortikosteroid haplar da kullanılabilir. Egzama esnasında yaranız enfeksiyon da kapabilir. Yaradan bakteri kapmamak için reçeteli antibiyotik kullanımı faydalı olacaktır. Fototerapi ve ultraviyole ışın tedavisi de egzama tedavisinde çok etkili yöntemlerdir. Bazı bitkisel yöntemlerin de olumlu sonuç verdiği bilinmektedir. Şayet yukardaki yöntemler işe yaramazsa dermatoloğa görünmenizde fayda vardır. Konsültasyonun ardından krem, antibiyotik, antihistaminik uygulanması gibi çeşitli yöntemlerle hastalık zamanla iyileşecektir. |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Önemli Göz Hastalıkları | antivirüs | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 5 | 20 Mart 2014 10:32 |
çocuk hastalıkları | sessiz23 | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 21 Nisan 2009 17:45 |
Böbrek Hastalıkları | antivirüs | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 6 | 12 Ocak 2009 16:51 |
Üroloji Hastalıkları | antivirüs | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 3 | 24 Aralık 2008 22:34 |
Önemli Enfeksiyon Hastalıkları | antivirüs | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 6 | 20 Aralık 2008 01:17 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|