|
Konu Kimliği: Konu Sahibi antivirüs,Açılış Tarihi: 24 Aralık 2008 (22:36), Konuya Son Cevap : 07 Mart 2014 (00:23). Konuya 7 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
24 Aralık 2008, 22:36 | Mesaj No:1 |
Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Çocuklarda İshal ve Ağızdan Sıvı Tedavisi Ani başlayan ishal ( akut gastroenterit ) 0-5 yaş grubu çocuklarda hayatı tehdit eden en önemli hastalıktır. Günde 3 kereden fazla sayıda sulu dışkılama ishal olarak kabul edilir. Yalnızca sık dışkılama, kıvam bozuk değilse ishal sayılmaz. Yenidoğan ve süt çocuklarında ileri yaşlara kıyasla ishal daha kolay oluşur ve daha ağır bir gidiş gösterir. Küçük bebeklerde vücuttan önemli ölçüde su ve tuz kaybı sonucu "dehidratasyon" adı verilen "vücudun ciddi miktarda susuz kalması" tablosu meydana gelir. Akut gastroenterit nedenleri arasında en sık infeksiyonlar görülmektedir. Bu infeksiyonlar bakteri, virus ve parazitler tarafından oluşturulmaktadır. Bakteriyel nedenler E coli, Salmonella, Shigella; viral etkenler Rotavirus, Adenovirus; paraziter etkenler G lamblia, E histololitica, askaris, enterobius olabilir. İnfeksiyon etkenlerinin yanısıra besleme hataları, doğuştan metabolizma hastalıkları, antibiyotik kullanımı gibi sebepler de ishale ndene olabilmektedir. Hafif ishal olgularında günde 3-4 kez sulu dışkılama vardır. Kusma olabilir ya da olmayabilir. Ateş normal veya yüksektir. Vücudun aşırı susuzluk durumu demek olan "dehidratasyon" kendisini göz kürelerinin ve bıngıldağın çökmesi, ağız içinin kuruluğu gibi belirtilerle gösterir. Hafif vakalarda bu bulgular yoktur. Orta derecedeki sıvı kayıplarında bu belirtiler farkedilir. Dışkı sayısı genellikle 4-10 arasındadır. Ağır ishal ve dehidratasyonda günde 10 kereden fazla dışkılama, çok sayıda kusma, ateş gibi belirtiler yanısıra "susuzluk" belirtileri çok daha şiddetli olarak gözlemlenir. Nabız atışları zayıflamıştır, idrar miktarı azalmış durumdadır ve şuur bulanıktır. Ani başlayan "akut ishaller" 2-7 gün kadar devam eder. Yedi günden uzun sürerse "uzayan ishal", 14 günü geçen vakalarda "persitan ishal" (ısrar eden), 21 günden uzun sürenlerde "kronik ishal" (müzmin) tabirleri kullanılır. Akut ishalde vücudun kaybettiği su ve tuzun yerine konması tedavinin esasını oluşturur. Hafif vakaların tedavisi evde aile tarafından, orta ve ağır olguların tedavisi ise doktor kontrolünde sağlık kuruluşlarında yapılmalıdır. Evde ORS (Ağızdan sıvı tedavisi) GEORAL adlı tuz-şeker paketlerinin suda eritilmesi ile elde edilen sıvılarla yapılabilir. Bu karışım eczanelerden veya sağlık ocaklarından kolaylıkla temin edilebilir. İshalin erken döneminde çocuk aç ve susuz bırakılmamalı, alışık olduğu sıvı besinlerden alabildiği oranda verilmelidir. Anne sütü alan bebklerde emzirme sürdürülmelidir. Elma suyu, havuç suyu, muz verilebilir. Süt formülleri veya ayran 4-6 aydan küçük bebeklerde yarı yarıya sulandırılarak tüketilmelidir. Tuz şeker paketleriyle (GEORAL) hazırlanan karışımdan 2 yaşından küçük çocuklara her dışkılama sonrası bir çay bardağı, daha büyük çocuklara bir su bardağı içirilmelidir. Çocuk kusarsa daha yavaş (2-3 dakikada bir kaşık) verilmelidir. Ağızdan su-tuz karışımı tedavisi verilmesine rağmen devam eden aşırı kusmalar oluyorsa, su kaybı bulguları belirginse, tedaviyle ishal daha da artıyorsa hastanede damardan serum tedavisi gerekli olur. | |
Konu Sahibi antivirüs 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Dua... | Dua Bölümü | Kara Kartal | 2 | 1983 | 28 Aralık 2008 21:34 |
Yüreğime Sor Beni | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 1 | 2257 | 27 Aralık 2008 00:58 |
Kahve Gözlüm!** | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 1 | 2304 | 27 Aralık 2008 00:46 |
Yokluğun Adı Yok | Şiirler ve Şairler | Kara Kartal | 2 | 2178 | 27 Aralık 2008 00:27 |
Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | Tuba_ | 7 | 2697 | 24 Aralık 2008 22:36 |
24 Aralık 2008, 22:37 | Mesaj No:2 |
Cvp: Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları İdrar Yolu İltihapları Üriner sistem enfeksiyonları çocuklarda erişkinlere göre daha sıktır. Çocukluk çağında üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra ikinci en sık doktora başvuru nedenidir. Görülme sıklığını belirleyen pek çok faktör vardır: Hastanın yaşı ve cinsi, altta yatan hazırlayıcı faktörlerin varlığı, hastanın bulunduğu ortam önemli olanlarıdır. Hastalık yeni doğan döneminde % 0.5 oranında erkek ve kız çocuklarda eşittir. Okul öncesi dönemde kız çocuklarda daha sıktır % 3-5 oranında görülür, erkeklerde ise oran % 0.5'dır. Okul döneminde erkek çocuklarda oran % 0.05'e düşerken kızlarda % 5'dir. Kızlarda üriner sistem enfeksiyonlarının sık görülmesi üretranın daha kısa oluşu ve dışkı bulaşması ile enfeksiyonun kolaylıkla oluşmasıdır. Üriner sistem enfeksiyonuna hangi mikroorganizmaların ne sıklıkla neden olduğunu belirleyen esas faktörler, altta yatan anatomik ya da fonksiyonel bir bozukluk olup olmadığı ve enfeksiyonun hastane içi ya da dışında meydana gelmiş olmasıdır. Üriner sistem enfeksiyonlarında tespit edilen en sık etken E.coli'dir. Bunu Proteus, Klebsiella , Enterobacter türleri, Pseudomonas ve Staphylococcus aureus takip eder. Adenoviruslar özellikle hemorajik sistit olgularının önemli bir nedenidir. İdrar yolu enfeksiyonları lokalizasyona göre piyelonefrit (üst üriner sistem enfeksiyonu) ve sistit ( alt üriner sistem enfeksiyonu) olmak üzere başlıca iki gruptan oluşur. Klinik bulgular enfeksiyonun lokalizasyonuna ve yaşa göre değişir. Büyük çocuklarda alt üriner sistem enfeksiyonlarında sık, ağrılı ve damla damla idrar yapma şikayetleri vardır, karnın alt bölümünde ağrı olabilir, ateş genellikle yoktur. Piyelonefritte bunlara ek olarak ateş, titreme ve yan ağrısı vardır, ağrı kasıklara doğru yayılım gösterir. Küçük çocuklar yan ağrısı tanımlayamaz. Süt çocuklarında bulgular spesifik değildir, ateşin dışında iştahsızlık, kusma, ishal veya kabızlık gibi sindirim sistemine ait belirtiler görülebilir. Yeni doğanda ise sepsis tablosu şeklinde seyredebilir. Küçük çocuklarda nedeni belli olmayan ateşli enfeksiyonlarda en yüksek olasılık üriner sistem enfeksiyonudur. Bu yüzden nedeni belli olmayan ateşli çocuklarda mutlaka üriner sistem enfeksiyonu araştırılmalıdır. Mesane kontrolü olan bir çocuğun geceleri idrar kaçırmaya başlaması bir üriner sistem enfeksiyonu belirtisi olabilir. İdrarın kanlı ve kötü kokulu olması da idrar yolu enfeksiyonlarında sık rastlanan bir bulgudur. | |
24 Aralık 2008, 22:40 | Mesaj No:3 |
Cvp: Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Alerjik Astım Astım nedir? Astım, hava yollarının çeşitli uyaranlara artmış yanıtının söz konusu olduğu, tekrarlayıcı, kendiliğinden veya tedavi ile tamamen veya kısmen geri dönüşümlü öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi belirtilerinin yer aldığı bir hastalıktır. Neden olur? Çocukluk çağında % 90 oranında allerjik kökenli olduğu bilinmektedir. Yıl boyu maruz kalınan ev içi allerjenlerin bronşlarda yarattığı allerjik iltihabi durum, soğuk hava, egzersiz, viral solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal buharlar, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi nonspesifik uyaranlarla temas sonucu astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bunun yanında spesifik olarak allerjinin söz konusu olduğu ev dışı allerjenlerle temas sonucu genellikle mevsimsel olarak aynı tablo gözlenmektedir. Nasıl seyreder? Astım tanısı alan çocukların çoğunun hayatın ilk 2 yılında belirti verdiği saptanır. İlk yıllarda öksürük ve hırıltının ana uyaranı viral solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bu yaşlarda akciğerlerin gelişiminin henüz tamamlanmamış olması, küçük hava yolu çaplarının dar, kıkırdak dokunun az olması, tekrarlayıcı bronş daralmasına katkıda bulunur. Dört beş yaşlarında akciğerlerin gelişiminin tamamlanması ile erken yaşlarda astım belirtileri gösteren birçok çocukta klinik olarak düzelme gözlenmektedir. Düzelmeyen bir grup hasta ve daha geç astım tanısı almış çocukların bir kısmı da ergenlik çağında klinik bir iyilik dönemine girerler. Genel olarak çocukluk çağında astım tanısı almış hastaların yaklaşık %50-60'ı ergenlik döneminde iyileşirler. İyileşen olguların bir bölümü orta yaş döneminde tekrar hastalık belirtileri göstermeye başlayabilmektedirler. Nasıl teşhis edilir? Astım tanısı koymada en değerli tanı aracı öyküdür. Öksürük, hırıltı ve / veya nefes darlığı belirtilerinin gece kötüleşmesi şiddetle astımı düşündürür. Yattıktan sonra veya sabaha karşı yaklaşık 30 dakika süreyle devam eden ve bronş genişletici ilaçlara olumlu yanıt veren öksürük aksi ispat edilene kadar astım kabul edilmelidir. Akciğer fonksiyonları nasıl değerlendirilir? Astımda akciğer fonksiyonlarının ölçülmesi gerek tanı gerekse tedaviye yanıtın değerlendirilmesi açısından büyük önem taşır. Spirometre ile ölçülen solunum fonksiyonlarında zorlu nefes verme sırasında yapılan ölçümlerin sağlıklı bireylerle yapılan karşılaştırılması ve tedavi ile bu değerlerin göstermekte olduğu düzelme değerlendirilmektedir. Allerji nasıl belirlenir? Astıma neden olması olası allerjinin hangi maddeye karşı geliştiğinin saptanmasında allerji deri testleri kullanılır. Ön kol ön yüzüne veya sırta delme metodu ile uygulanan deri testinde ciltteki kızarma ve kabarmanın şiddetine göre değerlendirme yapılıp, hastanın neye allerjisi olduğu saptanmaktadır. Allerji deri testi uygulamasının mümkün olmadığı, 3 yaş altı çocuklar, yaygın allerjik egzaması olan hastalar, antihistaminik içeren ilaç kullanmakta olanlar, ciltte dermografismus adı verilen cilde bastırma sonucu kabarma reaksiyonu verenlerde, kanda spesifik immünoglobulin E düzeyi saptanması yöntemiyle allerjen tespiti yapılabilir. Astım nasıl tedavi edilir? Tüm allerjik hastalıklarda olduğu gibi astımda da birinci basamak tedavi alleji geliştirilmiş olan maddeden uzak durmaktır. Uygun öneriler doğrultusunda alınacak çevre önlemleri ile hastalık belirtilerinin ve bronşlardaki aşırı duyarlılığın belirgin derecede azalması mümkündür. Çevre önlemlerinin yeterli olmadığı, ilaç tedavisinin uygun görüldüğü hastalarda havayolu ile akciğerlere çekilip bronşları tedavi eden sprey ilaçlar kullanılmaktadır. Bunlar sadece bronşları gevşetici özelliğe sahip rahatlatıcılar ve allerjik iltihabın yarattığı aşırı bronş duyarlılığını azaltmak yoluyla tedavi edici özelliğe sahip olanlar olarak ikiye ayrılabilir. Son yıllarda bu amaca yönelik kana karışma oranı en aza indirilmiş, kortizonlu ilaçlara özgü yan etkileri ağızdan alınanlara kıyasla çok çok az olan yeni jenerasyon kortizon bazlı sprey ilaçlar geliştirilmiştir. Allerjinin bronşlarda yapabileceği kalıcı hasarı önlemede tek seçenek olarak sunulan bu ilaçlarla astım belirtileri en aza indirilmektedir. | |
24 Aralık 2008, 22:42 | Mesaj No:4 |
Cvp: Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Alt Solunum Yolu Enfeksiyonu (Zatürre) Akciğere oksijen taşıyan hava yolarının enfeksiyonuna"Bronşit", akciğer dokusunun enfeksiyonuna "pnömoni" (zatürre),akciğer zarları arasında sıvı veya iltihap birikmesine ise "plörezi" denilmektedir.Bu hastalıklara yalnızca mikroplar değil,grip nedeni olan organizmalar, kızamık,suçiçeği ve tüberküloz (verem) da yolaçabilir. Bulaşma,hasta kişilerin öksürmesi ile oda havasında asılı kalan mikropların odadaki diğer kişiler tarafından solunması ile olmaktadır. Bağışıklık sistemini zayıflatan grip,kızamık,suçiçeği hastalığa zemin hazırlar. Küçük çocuklarda hastalık hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri ile başlar; burun tıkanıklığı,huzursuzluk,iştahta azalma vardır.Birkaç gün sonra ateş yükselir,titreme ile ani yükselerek 40.5'C dereceye ulaşabilir.Çocuğun yanakları kırmızıdır,nefes alma güçlüğü vardır.Buna solunum ve kalp atımında artış eklenir.Öksürük beklenen bir bulgudur,ancak her vakada görülmeyebilir.Ağır vakalarda dudaklarda morarma ve solunum sıkıntısı görülür. Tanı,doktorunuz tarafından çocuğunuzun akciğer seslerinin dinlenmesi ile konur,akciğer filmi tanıyı kesinleştirir. Ciddi seyreden vakalarda akciğer zarlarının etkilenmesi bu bölgede sıvı veya iltihap birikmesine yolaçabilir. Doktorunuz gerekli gördüğü takdirde akciğer ultrasonografisi çekilmelidir.Erken tanı,hastalığın ciddi boyutlara gelmeden tedavisini sağlayacağından bu tip sonuçların ortaya çıkmasını engeller. Kan tahlilleri ,hastalığın mikrobik veya viral enfeksiyona bağlı olup olmadığı konusunda fikir verir.Boğaz kültürünün hiçbir anlamı yoktur.Ciddi durumlarda kan kültüründen etken üretilebilir ve bu etkene en iyi etki eden antibiotik saptanabilir. Hastalığın önlenmesi için;Çocuğun öksüren veya üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren kişilerle aynı ortamda bulunmasının engellenmesi, küçük çocuklarda zatürre yanında menenjite de yolaçan ve bu nedenle toplumda menenjit aşısı olarak bilinen HİB aşısının 2.ayda başlamak üzere uygulanması,süregen başka hastalığı olan veya bağışıklık yetmezliği bulunan çocuklara PNÖMOKOK aşısı yapılması gerekmektedir. Pnömoni (zatürre) tanısı konulan her hasta doktorun kararına göre ağızdan,kas içine veya damardan antibiotik tedavisi almalıdır.Gereğinde tedavi hastanede yatırılarak uygulanabilir.Tedavi en az 10 gün sürer,21 güne dek uzayabilir. Tedavi edilmeyen hastalarda akciğer zarlarıda dahil olmak üzere tüm akciğer dokusuna enfeksiyon yayılır.Kalp yükünün artması nedeniyle kalp yetmezliği gelişir.Bu olaylar akciğere giren oksijenin azalmasına,dolayısıyla ağır solunum yetmezliğine ve nefes darlığına yolaçar.Tedavisiz kalan hastaların çoğu ne yazık ki kaybedilmektedir. Hastalığın en ağır seyrettiği olgular ,derdini anlatamayan 2 yaş altı çocuklardır.2 yaş altında olup beslenme bozukluğu da bulunan çocuklarda ise hastalık yaşamı tehdit edici boyutlardadır. Tüm bu nedenlerden dolayı çocuğunuzun her ateşli hastalığında mutlaka DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ, evde tedavi etmeye çalışmayınız. | |
24 Aralık 2008, 22:43 | Mesaj No:5 |
Cvp: Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Bademcik İltihabi (Tonsillit) Bademcik iltihabı (tonsillit), çocukluk çağı boyunca en sık görülen enfeksiyondur. En karakteristik klinik belitiler ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, öksürük ve halsizliktir. Bu hastalığa virus ve bakteriler yol açar. Üç yaşından küçük çocuklarda sık görülen boğaz iltihabının hemen hemen tamamı viral nedenlidir. Stretokok adı verilen mikrobun yaptığı bademcik iltihabı genellikle 5-10 yaş arasında ve en çok kış aylarında gözlenir. Aile içinde yayılım sık görülür. Belirtiler ani olarak başlar. Boğaz ağrısı, yutkunma güçlüğü gözlenir. Bakıldığında bademcikler üzerinde sarımtırak renkte iltihap odakları görülebilir. 39 dereceyi geçen ateşe neden olabilir. Herhangi bir yaşta görülen hafif seyirli boğaz enfeksiyonunun ise en önemli nedeni viruslar olup, en sık rastlanan etkenler rinovirus ve koronaviruslardır. Virusların neden olduğu boğaz enfeksiyonunda (farenjit) yutak normal görünümde olabileceği gibi gözlenen kızarıklığın derecesi ile belirtilerin şiddeti arasında ilişki bulunmayabilir. Burun akıntısı, gözlerde kızarıklığın birlikte görülmesi veya öksürük bulunması viral sebepleri telkin eder. Farenjitin seyrinde görülen yüksek ateş çocuklarda erişkinlere göre daha belirgindir. Boğaz sürüntüsünden besiyerine yapılan kültür pratik anlamda streptokokal boğaz iltihabının tanısında en sık kullanılan yöntemdir. Streptokokların etken olduğu bademcik iltihabından sonra üç hafta içinde kanda ASO denilen antikor yükselir. Bu test destekleyici bir tanı yöntemidir. Viral farenjitin muayene bulguları ile streptokokal farenjitten ayrılması mümkün olmadığından, bakteriyel kültür sonuçlarının çıkması için 24 saat gerektiğinden çok şiddetli hasta olanlara boğaz kültürünün alınmasını takiben antibiyotik başlanabilir. Tedavide penisilin grubu antibiyotikler hala etkilidir. Kültür antibiyogram sonuçlarına göre antibiyotik tedavisi değiştirilebilir | |
24 Aralık 2008, 22:44 | Mesaj No:6 |
Cvp: Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Yeni Doğan Sarılığı Sarılık, yenidoğanlarda en sık görülen klinik bulgulardan biridir.Kafadan başlayan ve Ayak parmaklarına kadar yayılan sararma kandaki bilirübinden kaynaklanır ve gözlerin beyaz kısımlarını bile tutabilir.Oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin normal yıkım ürünlerinin sonuncusu olan bilirübin karaçiğerde işlemden geçtikten sonra bağırsaklar kanalıyla atılır.Bilirübin metabolizmasının değişik kademelerindeki fazla yapım ya da bloklar nedeniyle sarılık olabilmektedir.Gerek fizyolojik özellikleri, gerekse döneme özgü hastalıklarından dolayı, yenidoğan dönemi özellikle de erken dönemde sarılık hem çok sık görülmekte, hem de ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Fizyolojik sarılıkta sararma bebeğin yaşamının birinci gününden sonra başlayıp zamanında doğan bebeklerde iki haftadan , prematüre doğan bebeklerde en fazla üç hafta sonunda kaybolmasıdır.Fizyolojik sarılık erkek bebeklerde, annede diabet veya hipertansiyon varlığında, yapay sancıyla doğurulan bebeklerde, doğumdan sonra kilo kaybı fazla olan bebeklerde, anne sütü ile beslenen bebeklerde daha sık görülür. Patolojik sarılık ilk gün içinde başlayabilir veya daha uzun sürebilir.İlk 24 saat içinde ortaya çıktığında kan grubu uyuşmazlığından ( bebeğin Rh faktörü anneninkinden farklı veya annenin O grubu, bebeğin A veya B kan grubuna sahip olması ) kaynaklanan hemolitik hastalığı gösterir.Akraba evliliğinin olması veya ailede erken yaşta safra taşı olan veya dalağı alınmış bireyin olması kalıtsal olan patolojik sarılık nedenidir.Anne karnında, doğum sırasında veya doğumdan sonra geçirilen enfeksiyonlarda patolojik sarılık oluşabilir.Bağırsak tıkanıklığı ( 3. haftadan sonra başlayan şiddetli safrasız kusmalar olur ), kanın damar dışında biriktiği durumlarda ( organ içine kanama ) ve hipotiroidi ( sarılık uzun sürer ve erken teşhis edilip tedavi edilmezse zeka geriliğine yol açabilir ) patolojik sarılık nedenlerindendir. Yüksek bilirübin düzeylerini normale getirmek için uygulanacak tedavi bu maddenin beyinde birikerek kernikterus adlı bozukluğun önlenmesini sağlar.Sarılıklı bebekteki kernikterus belirtileri güçsüz ağlama, yavaş refleksler ve zayıf bir şekilde emmedir; tedavi edilmediğinde kalıcı beyin hasarına veya ölüme yol açar. Fizyolojik sarılık genelde tedaviye ihtiyaç duymaz.Daha ağır olgular flöresan ampulün kullanıldığı fototerapiyle etkili biçimde iyileştirilebilir.Tedavi sırasında bebekler çıplaktır ve gözleri ışıktan zarar görmemesi için kapatılır.Fototerapi sırasında deriden farkedilmeyen su kaybı artar.Bunun yanı sıra fototerapi barsaktan geçiş zamanını kısaltmakta, dışkılama sayısında artma olmaktadır.Fototerapi alan bebeklerde deride iğne başı büyüklüğünde geçici kırmızı renkli döküntüler olabilir. Patolojik sarılıkta diğer tedavi yöntemi kan değişimidir.Kan değişiminde amaç yükselen bilirübin düzeylerinin düşürmek, aşırı bilirübin oluşumunun devam etmesini önlemek ve ortaya çıkan kansızlığı düzeltmektir.Kan değişiminin hangi bilirübin seviyesinde yapılacağı bebeğin kaç saatlik olduğuna, zamanında veya prematüre doğmuş olmasına veya birlikte başka bir hastalığının bulunup bulunmamasına (doğum sırasında oksjensiz kalması, enfeksiyon varlığı gibi) göre değişmektedir. | |
24 Aralık 2008, 22:45 | Mesaj No:7 |
Cvp: Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Demir Eksikliği Kansızlığı Demir (Fe): Demir vücutta tüm hücreler için gerekli olan bir elementtir. Demirin en önemli görevi, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin adı verilen protein ile vücut organlarına oksijen taşımaktır. İnsan vücudunda demir en fazla kana ve kaslara kırmızı rengi veren hemo globin ve myoglobin adı verilen proteinlerde bulunur. Demir insan vücudu için çok gerekli olduğundan ferritin ve hemosiderin isimli proteinlerce depo edilir. Anne sütü ile beslenen çocukların ilk 6 ay ilave demire ihtiyacı yoktur. Anneler çocuklarını aylarına uygun karaciger, et, yumurta sarısı, yeşil sebzeler, tahıl, nohut, bezelye gibi demirden zengin gıdalar vererek kansızlıktan koruyabilirler. Gıdalar ile günde 20-25mg Fe alınmasına rağmen barsaktan 1-2 mg/gün Fe emilir. Toprak yeme, aşırı süt içme ve unlu gıdalar ile beslenme demir emilimini azaltmaktadır. Demirin eksikligi ülkemizde en sık 1 yaş altı, daha sonra okula başlama yaşındaki çocuklarda görülmektedir. Çocuklar hızlı büyümeleri nedeniyle, besinler ile yeterli demir almamaları halinde kolayca kansızlığa girebilirler. Kansızlık geliştiğinde iştahsızlık, çabuk yorulma, baş agrısı, huzusuzluk, huysuzluk, kalp çarpıntısı gibi şikayetler ortaya çıkar. Demir eksikliği teşhisini koymak için, kan sayımı, kan hücrelerine ve kan demir sevyesine bakmak yeterlidir. Tedavi: Çocuklara 6 ay yaşlarına uygun demir şurupları vermek yeterlidir. | |
07 Mart 2014, 00:23 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 20781 Üyelik T.:
10 Ekim 2012 | Cevap: Bazı Çocukluk Çağı Hastalıkları Çocuklarda Döküntülü Hastalıklar Döküntülü hastalıkları viral kaynaklı olup çocukluk çağında sık rastlanır. Bazıları tedavi gerektirmezken bazıları aşıyla engellenebilmektedir. Ancak bu hastalıklar, yaşamı tehdit eden ciddi komplikasyonlar ile ağır seyredebilir. Bu nedenle ateş ve döküntü yakınması olan her çocuk ayrıntılı muayene edilmeli ve bu hastalıklar,“öldürücü döküntüler” olarak adlandırılan hastalıklardan ayırt edilmelidir. Yazı dizimizin ilk bölümünde halk tarafından az bilinen beşinci ve altıncı hastalık hakkında bilgi vereceğiz. Beşinci Hastalık * Beşinci hastalık nedir? Beşinci hastalık veya Eritema enfeksiyozum Parvovirus 9 adında bir virüsün neden olduğu sık rastlanan bir çocukluk çağı hastalığıdır. Hangi yaşlar arasında oluşur? Hastalık 5-15 yaş arasında sıktır ve 3-5 yılda bir ilkbaharda epidemiler görülebilir. Virüs solunum yolu salgıları ve kan yolu ile bulaşır. Kuluçka dönemi 4- 14 gündür ancak 21 güne kadar uzayabilir. Belirtiler ve hastalığın seyri Eritema enfeksiyozum selim seyirli bir hastalıktır. Vakaların % 20 sinde bulgu vermeden geçirilir. Genel olarak 2-3 gün süren orta derecede ateş, baş ağrısı, nezle, halsizlik bulguları sonrası tipik döküntü gelişir. Çocuklarda döküntü ile birlikte farenjit, kas ağrıları, kusma, ishal, öksürük, nezle ve göz iltihabı olabilir. Vakaların % 10 ‘unda genellikle büyük eklemleri tutan eklem ağrıları olabilir. Döküntüler ufak,* yüz* ‘’tokat atılmış gibi ‘’ kırmızıdır ve ağız etrafında solukluk görülür. 1 ila 4 gün içinde döküntüler yaygınlaşır; gövde ve kollarda, bacaklarda deriden kabarık, dantele benzer döküntüler olur. Tipik döküntü 5-10 gün sürer. Salgınlar sırasında kaşıntı saptanabilir. Döküntü ortaya çıktıktan sonra hasta bulaştırıcı değildir. Nadir olarak döküntü el ve ayaklarda sınırlı olup ‘’eldiven ve çorap ‘’ görüntüsü oluşur. Tanı ve tedavi Beşinci hastalık tanısı klinik bulgulara göre konulur. Ayrıca serolojik testlerle de hastalık kesinleştirilir. Hastalığın özgül tedavisi yoktur. Altıncı hastalık* * Altıncı hastalık nedir? Altıncı hastalık, ekzantema subitum adlarıyla da bilinen roseola infantum, süt çocukluğu ve oyun çocukluğu döneminde sık rastlanan selim seyirli akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalık etkeni Human Herpes Virus 6 ve 7 ( HHV6 ve HHV 7)’dir. Bulaşma virüsun bulunduğu solunum yolu akıntıları aracılığı ile oluşur. Hangi yaşlarda oluşur? Altıncı hastalık 6 ay- 3 yaş arası çocuklarda görülür. Kuluçka süresi 5 ila 15 gün arasında değişmekle birlikte ortalama 10 gündür. Hastalığın belirtileri nelerdir? Hastalığın seyri Hastalık 3-4 gün süren yüksek ateş ile başlar. Ateş 40.6 C ‘a kadar çıkabilir, beraberinde hafif halsizlik ve huzursuzluk olabilir. Fizik muayenesinde boğaz, bademcikler ve kulak zarları kızarık olup hafif üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları saptanır. Boyun etrafı ve kafanın arkasında şişmiş lenf bezleri, kusma, ishal gibi bulgular olabilir. Bazı vakalarda ateşe bağlı havale görülebilir. Ateşin 3-4. gününde önce göğüsten başlayan daha sonra ense, yüz, kol, ve bacaklarda hızla yayılan ufak döküntüler saptanır. Pembe renkli olan döküntüler 2-3 mm çapında olup kaşıntılı değildir. Döküntüler ateşin düşmesi ile birlikte 2 gün içinde solarak kaybolur. Ancak döküntünün solmasına rağmen ateş devam edebilir. Döküntüsüz seyreden Altıncı hastalık vakaları da bildirilmiştir. Tedavi Altıncı hastalık selim seyirli, tedavi gerektirmeyen bir hastalıktır. Ateşi düşürmek için ve ateşli havale riskini azaltmak için ateş düşürücü verilir. Beşinci hastalık nedir? Beşinci hastalık veya Eritema enfeksiyozum Parvovirus 9 adında bir virüsün neden olduğu sık rastlanan bir çocukluk çağı hastalığıdır. Hastalık hangi yaşlar arasında görülür? Nasıl bulaşır? Hastalık 5-15 yaş arasında sıktır ve 3-5 yılda bir ilkbaharda epidemiler görülebilir. Virüs solunum yolu salgıları ve kan yolu ile bulaşır. Belirtileri nelerdir? Hastalığın seyri nasıldır? Eritema enfeksiyozum selim seyirli bir hastalıktır. Vakaların % 20 sinde bulgu vermeden geçirilir. Kuluçka dönemi 4- 14 gündür ancak 21 güne kadar uzayabilir. Genel olarak 2-3 gün süren orta derecede ateş, baş ağrısı, nezle, halsizlik bulguları sonrası tipik döküntü gelişir. Çocuklarda döküntü ile birlikte farenjit, kas ağrıları, kusma, ishal, öksürük, nezle ve göz iltihabı olabilir. Vakaların % 10‘unda genellikle büyük eklemleri tutan eklem ağrıları olabilir. Döküntüler ufak,* yüz* ‘’tokat atılmış gibi ‘’ kırmızıdır ve ağız etrafında solukluk görülür. 1 ila 4 gün içinde döküntüler yaygınlaşır; gövde ve kollarda, bacaklarda deriden kabarık, dantele benzer döküntüler olur. Tipik döküntü 5-10 gün sürer. Salgınlar sırasında kaşıntı saptanabilir. Döküntü ortaya çıktıktan sonra hasta bulaştırıcı değildir. Nadir olarak döküntü el ve ayaklarda sınırlı olup ‘’eldiven ve çorap ‘’ görüntüsü oluşur. Tanı ve tedavi Beşinci hastalık tanısı klinik bulgulara göre konulur. Ayrıca serolojik testlerle de hastalık kesinleştirilir. Hastalığın özgül tedavisi yoktur. * * Uzm. Dr. Sibel Spınu MÜTFV Özel Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Fatih'in Çocukluk Çizimlerinin Psikolojik İncelenmesi | Seyit_Onbaşı | Tarih | 0 | 16 Eylül 2022 15:08 |
medineweb üyelerinin çocukluk resimleri :)) | Medineweb | Forum Etkinlileri | 128 | 16 Ocak 2022 17:07 |
Cilt Hastalıkları | antivirüs | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 5 | 07 Mart 2014 00:28 |
Böbrek Hastalıkları | antivirüs | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 6 | 12 Ocak 2009 16:51 |
Üroloji Hastalıkları | antivirüs | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 3 | 24 Aralık 2008 22:34 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|