Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLAHİYAT-ÖNLİSANS -AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ.::. > 2.SINIF*Bahar Dönemİ* > Türk Dili 2

Konu Kimliği: Konu Sahibi nurşen35,Açılış Tarihi:  09 Nisan 2018 (17:23), Konuya Son Cevap : 22 Şubat 2019 (21:50). Konuya 8 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 09 Nisan 2018, 17:23   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Türk Dili II Tüm Özetler/ MEDİNEWEB

Türk Dili II Tüm Özetler/ MEDİNEWEB

TÜRK DİLİ II
Ünite I: Kompozisyon Bilgileri

Kompozisyonla İlgili Genel Bilgiler

Kompozisyon sözcük anlamı olarak farklı parçaların bir
araya getirilmesiyle oluşturulan bütünü ifade eder.
Kompozisyonun iki türü vardır: Yazılı ve sözlü
kompozisyon. Yazılı kompozisyon, yazılı anlatım içinde
bir bütünlük gerektirirken sözlü kompozisyon konuşma
içinde bir bütünlüğü gerektirir. Sözlü kompozisyonun
değişebilirliğine, esnekliğine karşın yazılı kompozisyon
değişmez ve durağandır. Bu yönüyle daha kuralcı ve daha
düzenli, üzerinde durup oluşturulan bir anlatımdır. Okur,
yazılı bir metni tekrar tekrar okuyabilir; ancak yazar
okurun tepkisini hemen göremez. Sözlü kompozisyonda
etkileşim söz konusu olduğundan, konuşan, dinleyelerin
tepkisini anında alabilir ve kendini daha doğru ifade etme
yollarını çeşitlendirir.
Kompozisyon salt bir yazı uygulaması değildir. Resim,
müzik, heykel gibi sanat dalları ile çeşitli bilim dallarında
parçaların bütünü oluşturacak bir düzende bir araya
getirilmesi anlamına da gelmektedir.
Sözlü ve yazılı kompozisyonda bütünlük, güzellik, etki
bırakma ve doğruluk vazgeçilmez kavramlardır. Bu
kavramlar, kişiyi yazının kurallarına uymaya, belli bir
yazım disiplini kazanmaya yönlendirir.
Dil Becerileri ve Bilgi Donanımı: Okul öncesinde ilk
gelişen dil becerisi dinlemedir. Ardından konuşma becerisi
gelişir. Dil becerisini geliştiren en önemli etkinlik
okumadır. Okuma ile bir yandan söz varlığı genişlerken
öte yandan da anlatım gücüne vakıf olunur.
Yazma yeteneğinin geliştirilmesine de okuma etkinliği
büyük katkıda bulunur. İyi bir dinleyici bir yandan
sözcüklerin kurallı söylenişleriyle kulak yeteneğini
geliştirirken diğer yandan da tonlama ve vurgu ile
sözcüklerin konuşmada etkili kullanımına tanık olur.

Yazılı Kompozisyon:
Yazı en kısa tanımıyla duygu ve düşüncelerin çeşitli
işaretlerle belirlenmesidir. Yazıya geçirmede kullanılan
kelimeler, insanoğlunun yüzyıllardır yararlandığı temel
iletişim aracıdır.
Yazının Önemi: Yazmak insana özgüdür ve belli bir
bilgi birikimine, duygu yoğunluğuna ulaşan kişiler için
insani bir gereksinimdir. Gündelik yaşamda dilekçe,
özgeçmiş, rapor, seminer, teklif mektubu gibi yazıları
iş gereği yazar insan. Çeşitli konulardaki görüşlerini,
deneyimlerini, deneme, günlük, makale, hayal ve
duygularını şiir, öykü, roman gibi ürünlerle yazıya döker.
Yazılı Kompozisyonun Oluşturulması
Kompozisyon yazma sürecinde konunun seçilmesi,
sınırlarının çizilmesi, konuyla ilgili ana düşünce ile
yardımcı düşüncelerin belirlenmesi önemlidir.
Konu: Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce,
olay veya durum konu olarak adlandırılır. Kompozisyonda
üzerine yazı yazılan her şey yazma konusu olabilir. Bir
özdeyiş, bir atasözü, bir deyim, birkaç dize,bir olay hatta
bir sözcük konuyu oluşturabilir. Yazılı kompozisyonda
konunun türlü yönlerden ele alınması gerekir. Üzerinde
kompozisyon yazmamız için bize bir özdeyiş, dize veya
atasözü verilmişse, öncelikle ne anlatılmak istendiği
kavranmalı, düşünülmeli ve yorumlanmalıdır. Sözcüklerin
farklı anlamlarını öğrenmek için temel kaynakların
başında gelen sözlüklerden yararlanılabilir. Yine
Türkçenin zengin söz varlıklarından olan atasözlerinden
yararlanılarak anlatım güçlendirilebilir. Atasözleri
doğruluğu, halkın yüzyıllar alan deneyimlerine dayanan,
halkın sınama yanılma yoluyla bulduğu doğruları anlatan
bir tür kalıplaşmış sözlerdir. Deyimler de atasözleri gibi
anlatıma katkı sağlarlar. Deyimler anlatıma renk ve açıklık
katan söz varlığı öğeleridir. Olgular, veriler, sorunlar da
kompozisyonun bir parçasını oluşturabilir.
Konunun Sınırlandırılması: Bütün çalışmalarda dikkate
alınması gereken bir özelliktir. Çalışmanın derecesine,
araştırma sürecine, tasarlanan kapsama göre konu
sınırlandırılmalıdır. Konunun çerçevesinin belirlenmesi ve
sınırlarının çizilmesi en önemli noktadır. Başarılı
olabilmek için konuyla ilgili üzerinde durulacak noktaları
önceden belirlemek gerekir.
Ana ve Yardımcı Düşüncelerin Belirlenmesi: Konunun
belirlenmesinden sonra yazının ana düşüncesini ve bu
düşünceyi destekleyecek, açıklayacak geliştirecek
yardımcı düşünceleri bulma adımının atılması gerekir.
Ana düşünce, yazarın iletmek istediği temel düşüncedir.
Ana düşünceyi ve temel düşünceyi belirleme işi, yazmaya
başlamadan önce duygu , düşünce üretme aşamasıdır.
Yazar, yazıyı ana düşünceye ulaşmakta araç olarak
kullanır. Yardımcı düşünce ise yazarın iletmek istediği
temel düşünceyi destekleyen yan düşüncedir. Konu ortak
olduğu halde ana ve yardımcı düşünceler bireyseldir. Ana
düşünce tek yardımcı düşünce birden çoktur. Yardımcı
düşünceler an
göstermelidir. Kişi, yer-zaman, olay ve ileti bu planın
vazgeçilmez unsurlarıdır. Sanatsal yazıların yanı sıra
günlük, gezi gibi düşünce yazılarında uygulanan bu plan,
herhengi bir soruna veya olguya değinirken de
kullanılabilir. Genellikle öykü, roman, tiyatro gibi
sanatsal yazıların hazırlanmasında olaya dayalı plan
uygulanır.
Bakış açısının egemen olduğu, düşüncelerin işlendiği,
kavramların ve sorunların tartışıldığı yazılarda düşünceye
dayalı plan uygulanır. Düşüncelerin ele alınışında
tümevarım yöntemi uygulanabileceği gibi tümdengelim
yöntemine de başvurulabilir. Tümevarım özel olay ve
durumlardan genel yargılar elde etme yöntemiyken,
tümdengelim genel yargılardan, ilkelerden özel yargılara,
ilkelere ulaşmaktır. Makale, konferans, araştırma gibi
bilgilendirici metinlerin hazırlanmasında düşünceye dayalı
plan uygulanır.
Belirli nesne, olaya veya bireylerin iç dünyamızda
uyandırdığı işlenişlerin heyecanların egemen olduğu,
betimlemelerin yer aldığı yazılar duyguya dayalı plan ile
yazılır. Bazı kaynaklarda şiirle özdeşleştirilir ve bu tür
planda şiirin konusu, teması, işlenen duygular, söz
sanatları, nazım türü gibi öğelerin yer alması beklenir.
Önemli olan kompozisyonda bu duyguların okuyucuda iz
bırakacak biçimde işlenmesidir. Yazının sonuna doğru
duyguların yoğunluğunun arttırılarak, okuyucunun etkili
bir sona hazırlanması, kompozisyonun başarıya ulaşmasını
sağlar.
Planın Bölümleri: Bir düzen içerisinde tasarlanan ve
planlanan yazılar,
• Giriş
• Gelişme
• Sonuç
bölümlerinden oluşur.
Bu bölümler kompozisyonda başlıklarla ifade edilmez,
ancak uygulanan planla okuyucu konunun sunuluşundan
tartışılmasına ve ana düşünceye ulaştırılmasına kadar
adeta bir yolculuğa çıkarılır. Giriş, yazının başlangıç
bölümüdür. Konunun ana hatlarıyla ele alındığı bu bölüm,
özellikle düşünceye dayalı konularda kısa tutulur. Etkili
yazılması okuyucuyu yazıya bağlar. Olaya dayalı
olanlarda giriş bölümüne “serim” de denir. İlgi çekme
bölümü olan giriş, çoğu kez bir paragraftır. Bazen iki, üç
paragraf da olabilir.
Gelişme, konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği,
zenginleşip olgunlaştığı bölümdür. Yardımcı düşünceler
bu bölümde ele alınır. Konuyla ilgili örnek verilecekse
yeri gelişme bölümüdür. Olaya dayalı yazılar da gelişme
bölümüne “düğüm” de denir.
Sonuç, yazının bitiş bölümüdür. Son söz bu bölümde
söylenir. Düşünceye dayalı anlatımlarda bu bölüm, ana
düşüncenin ifade edildiği yerdir. Hiçbir yoruma meydan
vermeyecek şekilde açık ve anlaşılır yazılır. Düşünceye
dayalı anlatımlarda bu bölüm, ana düşüncenin ifade
edildiği yerdir.
Konunun Başlığı: Başlık bir yazının, bir kitabın
bölümlerinin başına konulan ve konuyu kısaca tanıtan
ibaredir. Kompozisyonda bölümlerden biri olan başlık
yazıda düzeni sağlayan öğelerden biridir. Konu ile başlık
arasında bir bağlantı bulunmalı, ana düşünce ile
çelişmemelidir.

Paragraf ve Paragrafta Anlatım Biçimleri:
Paragraf: Yazının giriş, gelişme ve sonuç bölümleri
paragraflardan oluşur. Yazının bir bölümü olan paragraf,
bir duyguyu, düşünceyi, bilgiyi, dileği, öneriyi ya da olayı,
olaylardan alınmış bir kesiti yalnız bir yönüyle tam olarak
çözümleyen, açıklayan, tartışan, öyküleyen, betimleyen
cümleler bütünüdür. Satır başı yapılarak belirtilir.
Paragraflandırma, düşünceleri belirli kılar ve okumayı
kolaylaştırır. Her paragraf kendi içinde bir bütünlük ifade
eder. Bu anlam kümeleri birbirlerini bütünleyerek yazıyı
oluşturur. Paragraf birkaç cümleden oluşur. Sözcük,
kavram birimi; cümle, yargı birimi; paragraf ise anlatım
birimidir. Paragrafın uzunluğu açıklanan bilgiyi, anlatılan
olayı, betimlenen varlığı, savunulan düşünceyi açık seçik
kapsayacak kadardır. Okurun ilgisini canlı tutacak kadar
kısa; savunduğu düşünceyi açıklayacak kadar uzun
olmalıdır. Her paragraf bir düşüncenin ele alındığı,
işlendiği, örneklendirildiği , geliştirildiği ve sonuca
bağlandığı bir bütünlüktür.
Paragrafta Anlatım Biçimleri: Paragrafta işlenen
konunun, ele alınan düşüncenin verilen örneklerin anlatım
biçimi, tutulan yola göre farklı nitelik ve özellik taşır. Her
paragrafta konu, düşünce ve örneklerin niteliğine göre
anlatım biçimlerinden biri ya da birden fazlası seçilebilir.
Tanımlama: Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak
belirterek, açıklayarak onu tanımlamaktır. Yazıda
savunulan düşünceyi çeşitli özellikleriyle tanımlayarak
ilgili düşüncenin kavranmasına yardımcı olunur.
Örneklendirme: Genellikle soyut düşünceleri
somutlaştırmak için daha çok gelişme bölümünde
yararlanılan anlatım biçimlerinden biridir. Konuyu daha
ayrıntılı bir biçimde anlatmanın bir yolu da
örneklendirmedir.
Karşılaştırma: Paragrafta okuyucunun zihninde
karşılaştırma yapmasını sağlayarak konunun
kavranmasına yardımcı olur. Daha çok gelişme
bölümünde yararlanılan anlatım biçimlerinden biridir.
Tanıklama: Anlatılanlara somutluk kazandırmak için
başkalarının düşüncelerinden, sözlerinden yararlanmadır.
Tanık göstererek bilginin sağlam bir kaynağa dayandığı
gösterilmiş olur. Önce alıntı yapılacak kişinin adı anılır,
sonra da sözleri aktarılır. Tanık, bazen söz bazen kişi
olabilir. Bilimsel yazılarda yararlanılan alıntılar da tanık
niteliği taşır.
Tanıtlama: Bir iddianın gerçekliğini inkar edilemeyecek
kesinlikte ispatlamaktır. Bir düşüncenin gerçekliğini
yadsınamayacak bir kesinlikte göstermek anlamında olan
tanıtma, yazıda sayısal verilerin, istatistiklerin,
göstergelerin, tahminlerin kullanılmasıdır.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi nurşen35 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Gündem Korona Aşısı Gündem/ Manşetler Esma_Nur 6 1496 10 Aralık 2020 12:20
DHBT Muhteşem Özetler DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler nurşen35 4 2271 08 Aralık 2020 18:40
Kıssaları Hayatımıza Taşıyalım Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler nurşen35 1 979 08 Aralık 2020 17:46
TENKİD Serbest Kürsü nurşen35 0 865 08 Aralık 2020 12:44
Vitir Namazını Niye Kılıyoruz Biliyor musunuz... Namaz-Abdest-Teyemmüm nurşen35 0 999 04 Aralık 2020 13:56

Alt 09 Nisan 2018, 17:24   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Ünite 2: Noktalama İşaretleri

Yazılı anlatım, insanlığın ortak belleği olan
yazının bulunması ile başlar. Belli bir düzene sahip olmasa
da noktalama işaretlerinin yazının icadından beri
kullanıldığı belirtilmektedir. Antik çağda noktalama
işaretlerinin kullanımı, kopyası tamamlanan kitapların
gözden geçirilip düzeltilmesi sırasında yapılıyordu. 16.
yüzyılda matbaanın gelişmesi ile noktalama işaretlerinin
kullanımı da yaygınlık kazanmıştır. 19. Yüzyılda
noktalama işaretleri genelleşmiş ve belli kurallara
bağlanmıştır. Bugün dünyada kullanılan Çin, Arap,
Ermeni, Kiril gibi birçok alfabede çoğunlukla Batılı
noktalama işaretleri kullanılmaktadır.
Noktalama işaretleri kurallarının tam ve doğru
betimlenmesi, yazılı anlatımı seçen kişilerin, yazılarında
noktalama işaretlerini doğru ve tutarlı kullanmasını
sağlayacaktır. Bu ünitede günümüz Türkçesindeki başlıca
noktalama işaretleri ve kullanıldığı yerler üzerinde
durulacaktır.

Noktalama İşaretleri:
Konuşmanın inceliklerini yazıya aktarmak ve
iletiyi eksiksiz ve doğru olarak okura ulaştırabilmek için
yazılı anlatımda birtakım işaretler kullanmak gerekir.
Anlatımda okumayı, anlamayı kolaylaştıran, yazarın okura
aktarmak istediği duygu ve düşüncelerin doğru ulaşmasına
yardımcı olan, sözdeki vurguyu, tonu belirten bu işaretlere
noktalama işaretleri denir.
Türkçenin yazıldığı alfabelerde kullanılan
noktalama işaretleri Batı’dan aldığımız sistem kadar
kapsamlı değildi. Sayfa 28 Resim .21, 2.2 ve 2.3’te farklı
dönemlerde ve farklı metinlerde kullanılan noktalama
işaretlerine örnekler verilmiştir. Günümüzde
kullandığımız noktalama işaretlerinin birçoğu, yazı
dilimize Batı’dan, Tanzimat döneminde geçmiştir.
Nokta (.)
1. Cümlenin bittiğini göstermek amacıyla cümle
sonuna konur.
2. Rakamlardan sonra konursa sıra sayı sıfatlarını
türetir; yani –ncı eki yerine geçer.
3. Kimi kısaltmalarda kullanılır.
4. Tarih yazarken gün, ay ve yıl rakamla yazılıyorsa
bunların arasına nokta konur.
5. Saat yazımında saat ile dakika arasına nokta
konur.
6. Bir yazıda maddeleme yapılıyorsa maddeleri
belirtmek için kullanılan rakam veya harflerden
sonra konur.
7. Bilimsel yazılarda kaynakça yazımında kullanılır.
8. Büyük rakamların okunuşunu kolaylaştırmak için
rakamlar basamaklara ayrılarak aralarına nokta
konulmaktadır.
9. Matematikte çarpma işlemi işareti olarak
kullanılır.
Virgül (,)
1. Öznenin yüklemden uzak düştüğü
cümlelerde, özneden sonra virgül konur.
2. Cümlede kelime öbeklerini belirginleştirmek
için kullanılır.
3. Cümlede benzer veya eş değer öğeler, art arda
sıralanıyorsa bunların arasına konur.
4. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için
konur.
5. Bu, şu, o zamirleri özne olarak kullandığında
bunları işaret sıfatlarıyla karıştırmamak ve
anlam karışıklığına yol açmamak için konur.
6. Çünkü, ama, fakat, ancak gibi bağlaçlar
cümleleri birbirine bağlıyorsa bu bağlaçlardan
önce virgül konabilir.
7. Alıntı cümleler tırnak içi yerine virgüllerle de
verilebilir.
8. Konuşma çizgisiyle verilen alıntıların
bitiminde kullanılır.
9. Kelimeler pekiştirme amacıyla tekrarlanıyorsa
birbirinden virgülle ayrılır.
10. Hitap (seslenme) kelimelerinden sonra
kullanılır.
11. Onaylama veya ret bildiren kelimelerinden
sonra kullanılır.
12. Bilimsel çalışmalarda kaynakça yazımında
kullanılır.
13. Rakamların yazımında kesirleri göstermek
için kullanılır.
Noktalı Virgül (,)
Sıralı cümleyi oluşturan cümleler, virgülle ayrılıyor ve
kendi aralarında gruplanabiliyorsa bu gruplar birbirinden
noktalı virgülle ayrılır.
1 Bir cümlede virgüllerle ayrılan
kelimeler veya kelime öbekleri kendi
içinde gruplanabiliyorsa bunlar da
birbirinden noktalı virgülle ayrılır.
2 Bağlaçlı cümleleri birbirine
bağlamak için, çok defa bu
bağlaçlardan önce kullanılır.
3 Birden çok cümlenin birlikte
kullanıldığı yapıların öznesi ortak ise
bu durumda noktalı virgül özneden
sonra konur.
4 Aynı eki alan kelimeler virgülle art
arda sıralandığında oluşabilecek
anlam karışıklığını önlemek için
kullanılır.
İki Nokta )
1. Cümleyle ilgili verilecek örneklerden önce
kullanılır.
2. Cümleden sonra, cümle ile ilgili yapılacak
açıklamadan önce kullanılır.
3. Karşılıklı konuşma bölümlerinde
konuşucuyu bildiren kelimenin sonunda
kullanılır.
4. Ses bilgisiyle ilgili çalışmalarda ünlünün
uzun olduğunu göstermek için ünlüden sonra
konur.
5. Matematikte bölme işlemi işareti olarak
kullanılır.
6. Genel ağ adreslerinde kullanılmaktadır.
Üç Nokta (…)
1. Yazarın söyleyeceklerinin tam olarak bitmediği
ya da devamını okuyucuların hayal gücüne
bıraktığı izlenimini uyandıran cümlelerin sonuna
konur.
2. Konuyla ilgili örneklerin devam ettiğini
bildirmek için üç noktadan yararlanılır.
3. Alıntı yapıldığında atlanan yeri belirtmek için
kullanılır.
4. Konuşma bölümlerinde, duraksama veya
kekelemeyi göstermek için kullanılır.
5. Karşılıklı konuşmalarda cevap verilmediğini,
sessiz kalındığını belirtir.
6. Devam eden bir dizinin tamamını, uzun uzun
yazmamak için üç noktadan yararlanılır.
7. Açıkça ne olduğunu yazmak istemediğimiz kişi,
yer, kurum vb. adı yerine üç nokta konur. Aynı
şey argo, küfür sözlerini yazarken de söz
konusudur.
8. Ünlem ve soru işaretinden sonra anlatımı
pekiştirmek için konur.
Soru İşareti (?)
1. Türkçede soru cümleleri, ya mi soru eki yada
kim, ne, neden, niçin, nere, nasıl, niçin gibi soru bildiren
kelimelerle kullanılır. Bunların bulunduğu cümlelerin
sonuna soru işareti konur.
2. Konuşma dilinde, hiçbir soru eki veya kelimesi
kullanılmadan vurguyla cümleye soru ifadesi katılabilir.
Bu durum konuşma metinleri yoluyla yazıya da
aktarılabilir.
3. Bir yazıda yer, tarih vb. verilen bilgilerle ilgili
olarak tereddütler varsa bu durum, ayraç içinde soru işareti
kullanarak belirtilir.
4. Soruyu pekiştirmek için soru işaretinden sonra
iki nokta konabilir.
Ayraç/Parantez ( )
1. Cümleyle doğrudan ilgisi olmayan açıklamalar
ayraç içinde verilebilir.
2. Bilinmediği düşünülen veya başka dillerdeki
karşılığı verilmek istenen bir kelimenin yabancı dildeki
veya Türkçedeki karşılığı ayraç içinde verilebilir.
3. Örnekler ayraç içinde gösterilebilir.
4. Bilimsel yazılarda, önemli kişilerin doğum ve
ölüm tarihleri; aynı şekilde devletler, kurumlar veya
kuruluşların kurulma ve yıkılma tarihleri; eserlerin
üretilmesinin başlama ve bitiş tarihleri ayraç içinde
gösterilir.
5. Olayların yaşandığı, eserlerin yazıldığı,
basıldığı tarih veya yer ayraç içinde verilir.
6. Soyadı Kanunu çıkmadan önce tanınmış olup
da kanunla birlikte soyadı alan kişilerin soyadları ayraç
içinde yazılabilir.
7. Alıntılarda atlamalar yapılıyorsa bu kısım
ayraç içinde üç nokta ile gösterilebilir.
8. Konuşma dilinde kimi zaman olumlu görüş
belirtir; ancak aslında görüşün olumsuz olduğu jest ve
mimiklerle ifade edilebilir. Yazı dilinde bunu belirtmek
için ayraç içinde ünlem işareti kullanılır.
9. Bilimsel yazılarda verilen bilgilerle ilgili
olarak tereddütler varsa ayraç içinde soru işareti
kullanılarak bu durum belirtilir.
10. Bilimsel yazılarda alıntının veya bilginin
kaynağı ayraç içinde gösterilebilir.
11. Tiyatro eserlerinde oyuncunun konuştuğu
sıradaki davranışları veya o sırada sahnede gelişen diğer
olaylar ayraç içinde verilir.
12. Maddeleri belirtmek için kullanılan rakam
veya harflerden sonra konur.
13. Bilimsel yazılarda kaynakça yazımında
kullanılır.
Köşeli Ayraç
1. Ayraç içinde ayraç açılacağı zaman, yay
ayraçtan önce köşeli ayraç kullanılır.
2. Eski dillere ait metinleri inceleyen bilimsel
çalışmalarda, metinde okunamayan yerler hakkında
yazarın bir tahmini varsa bunlar köşeli ayraç içinde
gösterilir.
Tırnak İşareti (“ “)
1. Aynen aktarmalar, kelime, kelime öbeği ya da
cümle olsun tırnak içinde verilir.
2. Cümlede özellikle vurgulanan unsurlar tırnak
içinde verilebilir.
3. Vurgulanmak istenen özel adlar, bölüm
başlıkları veya kitap, makale, köşe yazısı başlıkları vb.
tırnak içinde verilebilir.
4. Bilimsel yazıların kaynakçalarında makale
adları tırnak içinde verilir.
Tek Tırnak (‘ ‘)
1. Açılan tırnak içinde ikinci bir tırnak açma
ihtiyacı duyulursa tek tırnak işareti kullanılır.
Eğik Çizgi (/)
1. Düz yazıda yapılan şiir alıntılarında mısraları
birbirinden ayırmak için kullanılır.
2. Özellikle bilimsel yazılarda veya, hem o hem
bu bağlaçlarının yerine kullanılır.
3. Dil bilgisi çalışmalarında eklerin farklı
biçimlerini gösterirken kullanılır.
4. Matematikte bölme işareti olarak da kullanılır.
Kesme İşareti (‘)
1. Özel isme gelen iyelik, hal ve bildirme
eklerinden önce araya kesme işareti konur.
2. Kesme işareti kullanılması gerekmeyen kimi
cins isimler vurgulanmak istendiğinde ve bunların ardına
ek getirildiğinde kesme işareti konabilmektedir.
3. Türkçeye Arapçadan giren ve kelimenin
aslında, bu dile özgü aynı sesi olan kelimelerde, bu ses
için kesme işareti kullanılmaktadır.
4. Türkçede n’olmak , n’etmek gibi birleşik
yapıların yazımında kullanılır. Bu durum daha çok, ölçü
gereği, şiir dilinde görülür.
5. Harflere veya rakamla yazılmış sayılara ek
getirildiğinde konur.
6. Kısaltmalara durum eki getirildiğinde bunlar,
kesme işaretiyle ayrılır.
Kısa Çizgi (-)
1. Satır sonuna sığmayan kelimeleri bölerken
konur.
2. Cümledeki kelime öbekleri veya ara cümleleri
belirginleştirmek içi başlarına ve sonlarına konur.
3. Türkçeye yerleşen ve yer, kurum, eser veya
önemli bir olay adı vb. biçimde kullanılan Farsça ve
Arapça asıllı tamlamalarda kullanılır.
4. İki rakamın arasına konduğunda yaklaşıklık,
aşağı yukarılık anlamı katar.
5. Tarih bildiren iki rakamın arasına konunca
arasında, ve, ile, ila ….den …e anlamı katar.
6. Birbiriyle ilişkili kavramlar birlikte
yazıldığında araya kısa çizgi konabilir.
7. Karşıtlık ilişkisi belirtmek amacıyla ilgili
kelimelerin arasına konur.
8. Bilimsel yazılarda, önemli kişilerin doğum ve
ölüm , olayların başlangıç ve bitiş, aynı şekilde devletler,
kurumlar veya kuruluşların kurulma ve yıkılma, eserlerin
üretilmesinin başlama ve bitiş tarihleri ayraç içinde
aralarına kısa çizgi konarak gösterilir.
9 . Dil bilgisiyle ilgi çalışmalarda eklerden önce konur,
kelimelerin köklerini, gövdelerini, eklerini belirmek için
kullanılır.
10. Dilbilgisiyle ilgili çalışmalarda eklerden önce
konur.
11. Fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır.
12. Kelimeleri hecelerine ayırırken kullanılır.
13. Matematikte çıkarma işleminde eksi işareti olarak
kullanılır.
14. Sıfırın altındaki dereceleri göstermek için rakamın
başına konur.
Uzun Çizgi (–)
1. Roman, hikaye, masal, tiyatro gibi türlerde
kişilerin konuşmaları verilirken kullanılır.
Ünlem İşareti (!)
1. Acıma, üzüntü, sevinç, kızma, korku, şaşırma,
coşma gibi her türlü duyguyu ifade eden kelime, kelime
öbeği veya cümlelerden sonra konur.
2. Hitap, çağrı, seslenme, uyarı vb. bildiren
kelime, kelime öbekleri veya cümlelerden sonra konur.
3. Onay veya ret bildiren kelimelerden sonra
konabilir.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Nisan 2018, 17:27   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Ünite 3: Yazım Kuralları

Yazım Kuralları:
Bir yazının amacına ulaşabilmesi için uyulması gereken
kurallara yazım kuralları denir. Türkçenin yazım
kurallarının oluşması süreci, Türk Yazı Devrimi ile
başlamış, 1981 yılına değin Yeni Yazım Kılavuzu beş kez
basılmış, Türkçenin yazımı büyük ölçüde geleneksel bir
yapıya kavuşmuştur. Yazımla ilgili kurallar zaman içinde
değişebilmektedir fakat temel
konularda büyük ölçüde birlik sağlandığı görülmektedir.

Büyük Harf Kullanımı:
Bütün özel isimler, kısaltmalar, iki nokta veya tırnak içi
cümleler, unvan ve lakaplar büyük harfle başlar.
Özel İsimler Dışında Yabancı Sözcüklerin Yazımı
Türkçeye doğu dillerinden giren sözcükler okunduğu
biçimde, batı dillerinden giren sözcükler sözcükler
özgün yazımı ile yazılmaktadır.

Birleşik Sözcüklerin Yazımı:
İki sözcük birlikte kullanıldığında ses düşmesi, türemesi,
anlam değişmesi, birleşik yapıdaki kişi ve kurum adları,
ara yönleri bildiren ve “alt, “üst”, ”üzeri” sözcükleriyle
kurulan sözcükler, pekiştirme sıfatları birleşik yazılır.

Ayrı Yazılan Sözcükler:
İsim+fiil tarzında kurulan sözcükler, hayvan, bitki, eşya,
zaman, yol, renk vb. sözcüklerden biri ile oluşan ve
bunlardan birisinin anlamını koruduğu bileşik sözcükler
ve ikilemeler ayrı yazılır.

Karıştırılması Olası Eklerle Bağlaç ve Edatların
Yazımı:
Aitlik bildiren “ki” eki bitişik, iki cümleyi bağlayan “ki”
ve pekiştirme görevindeki “ki” ayrı yazılır.
“Da” , cümleden çıkardığımızda anlam bozuluyorsa
birleşik, bozulmuyorsa ayrı yazılır.
“İle” , bağımsız veya ekleştirilerek kullanılabilir.
Ekleştiğinde, ünsüzle biten sözcüklere gelince baştaki /i/
sesi düşer; sonu ünlüyle biten sözcüklerde ise /i/ > /y/ olur.
Soru Ekinin Yazımı
Soru eki, diğer eklerden farklı olarak daima ayrı yazılır ve
sonuna “?” işareti konur.
Ancak soru eki “DI mI” zarf-fiil yapısında , “iyisi
mi” gibi kalıp ifadelerde , ikilemelerde pekiştirme
amacıyla kullanıldığında soru
işareti kullanılmaz.

Kısaltmaların Yazımı:
Tek sözcük kısalacaksa bu büyük ya da küçük harfle
yazılabilir, bu kısaltmanın anlamını değiştirmez. Birden
çok sözcükten oluşan kısaltmalar sözcüklerin ilk harfleri
biraraya getirilerek oluşturulur ve tamamı büyük
harflerden oluşur.

Ses Uyumları ve Yazım Kuralları:
Türkçede asıl olan büyük ünlü uyumudur ve ekler de bu
kurala uyar.
Küçük ünlü uyumu, büyük ünlü uyumu kadar yaygın
değildir. Ancak bugün Türkçede eklerin ünlüsü küçük
ünlü uyumuna göre getirilir.
Türkçedeki ünsüz uyumu ötümlü ve ötümsüz diye ikiye
ayrılır. Sözcük ötümsüz ünsüzle bitiyorsa ötümsüz ünlü,
ötümlü ünlüyle bitiyorsa ötümlü ünlü getirilir: (Türk+çe,
yol+cu).
Dilimizde sonu /ç/, /t/, /p/ veya /k/ ile biten birtakım
sözcükler, ünlüyle başlayan ek aldığında veya ünlüyle
başlayan sözcüklerle kullanıldığında, bu seslerin
geçici olarak, srasyla /c/, /d/, /b/ ve /g/ olduğu görülür.
Ünlü Daralması
Türkçede fiillere bir ek geldiği zaman temel olarak kök
değişmez. Ancak birtakım eklerde geçici ünlü daralması
görülür.

Tek Heceli Sözcüklere Ek Geldiğinde Ünsüz
Türemesi:
Türkçede ikiz ünsüz yoktur. Bu yüzden dilimize
Arapçadan giren ve aslında sonunda ikiz ünsüz bulunan
sözcükler tek ünsüzle yazılır. Ancak bu tip sözcükler
ünlüyle başlayan ek veya fiille kullanıldıklarında sondaki
ünsüz ikizleşir.

İkinci Hecelerdeki Ünlülerin Düşmesi:
Türkçede kurallı olmamakla birlikte ünlüyle başlayan
sözcüklere ek geldiğinde, ikinci hecedeki dar ünlüler düşer
(gönül+ü+m > gönlüm, koyun+u+n+a > koynuna,
burun+u > burnu vb.)
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Nisan 2018, 17:27   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Ünite 4: Yazılı Anlatım Türleri ve Uygulamaları I: Düşünce Yazıları

Düşünce Yazıları:
Duygu ve düşüncelerin yazı ile anlatılmasına yazılı
anlatım denir.
Okuyucuyu herhangi bir konu üzerinde düşünmeye,
irdelemeye, gerçekleri ortaya çıkarmaya yönlendiren yazı
türlerine düşünce yazıları denir.
Düşünce yazılarında sanatsal gayelere rastlanmaz, yazar
okuyucuyla; konu ile ilgili düşüncelerini, gözlemlerini,
deneyimlerini paylaşır.
Bazı düşünce yazı türlerinde bilimsel kavram ve terimlere
yer verilir.
Kendi içerisinde çeşitli özelliklere ayrılan düşünce
yazıları; araştırmaya dayalı bilgi verme amaçlı, sosyal ve
kültürel konularda düşünceleri paylaşma amaçlı öznel yanı
bulunabilen ya da gündelik hayata dair yazılar olabilir.
Düşünce yazılarının genel özellikleri aşağıdaki biçimde
sıralanabilir:
• Bilgilendirici
• Öğretici
• Bilgi verici
• Düşünsel
Düşünce yazıları aşağıdaki maddeler altında toplanır:
• Makale
• Fıkra
• Eleştiri
• Deneme
• Söyleşi/Sohbet
• Röportaj
• Gezi Yazısı
• Anı
• Günlük
• Yaşam Öyküsü/Biyografi
• Öz Yaşam Öyküsü/Otobiyografi
Makale: Gazetecilikle doğmuş ve gazetecilikle gelişmiş
bir yazı türüdür. Bir konuda bilgi verme, bir düşünce ya da
konuya açıklık getirme, yeni bir düşünceyi ileri sürme,
araştırmalara dayanan kanıtlarla ortaya atılan yeni
düşüncelerin doğruluğunu kanıtlamak amacıyla yazılan
bilimsel ağırlıklı gazete ve dergi yazılarıdır. Bir uzmanlık
alanıyla ilgili olup ayrıntılı araştırmalara dayanan bilimsel
yanı ağır basan makaleler ile gazetelerde yayınlanan
güncel konulu makaleler birbirinden ayrılır. Açıklama ve
bilgi verme amaçlı anlatım türlerinden biri olan makalede
konu sınırı yoktur. Makale giriş, gelişme ve sonuç
bölümlerinden oluşan bir plan içinde yazılır. Sözcüklerin
mecaz anlamlarından çok gerçek anlamlarının kullanıldığı
yalın bir anlatıma sahiptir. Makalelerde öne sürülen görüş
ve düşünceleri kanıtlamak için karşılaştırmalardan, sayısal
verilerden, farklı örneklerden, alıntılardan
faydalanılabilinir. Makale; açık ve tarafsız şekilde,
bilimsel bir tazda, üçüncü tekil anlatımıyla yazılmalı ve
sonuç kısmında bir yargıya varılmalıdır.
Fıkra: Gazete ve dergilerde yayımlanan, kanıtlama ve
belgelendirme amaçı taşımayan, yazarın bir konu, günlük
olaylar, ülke sorunları gibi konular hakkında görüşlerini
paylaştığı kısa yazılardır. Öznel bir anlatıma sahip olan
fıkra yazıları, geniş kitlelere hitap ettiği için kolay anlaşılır
duru yazılardır. Fıkra yazılarında bilimsel bir gerçeği
ortaya koyma iddiası yoktur. Gazete fıkralarında temel
amaç okuyucunun dikkatini çekmek ve konu üzerinde
düşünmesini sağlamaktır. Bu tir fıkralar günümüzde köşe
yazısı olarak da tanımlanmaktadır.
Eleştiri: Yazılı anlatım türü olarak eleştiri; eseri, sanatçıyı,
dönemi ya da okuyucuyu değerlendirme amacıyla yazılan
yazılardır. Eleştirinin temel amacı eser hakkında
bilgilendirmektir. Eleştiri yazıları olabildiğince öznellikten
uzak şekilde, belirli ölçütlere göre bir amaç doğrultusunda
değerlendirilip yazılmalıdır. Eleştiri türleri yapılarına
göre; sanatçıya dönük eleştiri; eleştirmenin
değerlendirmesi eserin sanatcısına yönelik yaptığı, yapıta
dönük eleştiri; eleştirmenin bakış açısınında sanat eserinin
kendisi olduğu okura dönük eleştiri; eleştirmenin yapıtın
kendisinden ziyade okuyucu üzerindeki etkisini
değerlendirdiği topluma dönük eleştiri; değerlendirilen
yapıtın ortaya konduğu dönemdeki toplumsal ve tarihsel
özelliklerin yağıt üzerindeki etkilerinin gözlemlendiği,
çözümleyici eleştiri; yukarıdaki türlerin yetersiz kaldığı
durumlarda birden çok yöntemle konuya yaklaşarak bir
değerlendirme sunmaya çalışan eleştiriler olarak beş
grupta toplanır. Eleştiri yıkıcı değil, yapıcı ve yol gösterici
olmalıdır.
Deneme: Herhangi bir konuyu yeni ve kişisel düşüncelerle
ele alarak yazılan düzyazılara deneme denir. Deneme
yazılarında makaledeki belgelerle kanıtlama, fıkradaki bir
düşünceyi benimsetme, eleştirideki bir yargıya varma
çabalarına rastlanmaz. Söyleşi havasında, içten bir dille
kaleme alınan yazılardır. Anlatımda öznelliğin hakim
olduğu deneme yazılarında ironiden geniş ölçüde
yararlanılır. Her konuda deneme yazılabilir. Deneme
yazılarında bilgi vermekten çok düşündürme amacı
güdülür. Deneme yazıları klasik deneme, edebi deneme,
felsefi deneme, eleştirel deneme olarak dört biçimde
değerlendirilirler.
Söyleşi/Sohbet: Yazarın kendi seçtiği herhangi bir konuyla
ilgili görüşlerini konuşma doğallığı içinde anlattığı, nesnel
olma zorunluluğu bulunmayan yazılara söyleşi denir. Bir
düşünce yazısı olan söyleşi, karışılıklı konuşma havası
içinde kaleme alınır. Konusu genellikle günlük sanat
olaylarıdır. Konuşma doğallığında kaleme alınan söyleşi
yazılarında sıklıkla devrik cümlelere rastlanır. Yazar;
şiirlerden, atasözlerlerinden, deyimlerden, özdeyişlerden
yararlanır, konuya ilişkin okuyuculara soru sorar.
Röportaj: Tanınmış bir kişiyi, yeri, sanat dalını okuyucuya
kendi düşünce ve görüşleriyle birleştirerek inceleme
yoluyla tanıtan ve ayrıntılı bilgi veren yazılardır. Röportaj
yerine “mülakat, görüşme” terimleri de kullanılmaktadır.
Röportaj türünde görüşme tekniğinden yararlanılarak bir
yeri, yapıtı ya da bir kişiyi tanıtmak için sorular hazırlanır.
Röportaj yazıları gerçekleri olduğu gibi ele alan haber
yazılarıyla benzeşse de, düşünceye dayalı bir anlatıma
sahip olması ve yazarın kendi birikimi ile gerçeği
saptırmayacak ölçüde öznellik katmasıyla, tümüyle nesnel
olan haber yazısından ayrılır.
Gezi yazısı: Yazarın gözlem ve bilgiye dayalı olarak
gördüğü yerleri farklı yönleriyle anlattığı yazılara gezi
yazısı denir. Gezi yazısında okuyanın ilgisini çekebilmek,
gezip görme arzusunu tesvik edebilmek, beğeni
duygusunu uyandırmak önemlidir. Bu sebeple, yazarın
akıcı ve etkileyici bir anlatıma sahip olması, sıradanlıktan,
sıkıcılıktan uzak olmak için hem betimleyici hem de
öyküleyici anlatım diline sahip olabilmesi gerekir. Gezi
yazılarında gözlemlerden beslenen nesnelliğin yanı sıra,
yazarın kendi izlenimlerinin öznelliği de bulunur. Gezi
yazısında öncelik olarak anılar değil coğrafyalar temel
alınır. Osmanlı imparatorluğunun son yüzyıllarında Batı
ile ilişkilerin geliştirilmesi maksadıyla gönderilen elçilerin
yazmış olduğu Sefaretnameler de gezi yazısı sınıfında
değerlendirilebilmektedir.
Anı: Anı yazıları yaşanan ya da tanık olunan olayları
paylaşma amaçlı kaleme alınan yazı türüdür. Bir dönemi
geleceğe aktarma ya da tarihe ışık tutma gereksiniminin
bir ürünüdür. Anı türünde yaşanılanların tüm detayının
eksiksiz anlatılması beklenmez. Yazarın belleğinde iz
bırakmış olayların anlatılmasında inandırıcılığı sağlamak
için çeşitli belgeler, tanıklar, mektuplardan
faydalanılabilir. Anı yazıları farklı amaçlarla yazılabilir
yazarın toplumdaki yerine, mesleğine, ya da yazının
içeriğine göre sınıflandırılabilir. Siyasi anılar, askeri
anılar, gençlik anıları, öğretmenlik anıları, kültürel anılar,
edebi anılar gibi farklı biçimlerde toplanılabilir. Anı
yazılarında her ne kadar öznellik söz konusuysa da,
gerçeği saptırmamak ve içsel olaylardan ziyade dışsal
olaylara yer vermek önemlidir. Tarih sırası olmaksızın
veya kronik sıralamayla yazılabilir. Tanzimat öncesindeki
menakıpname, vakayi’name, gazavatname, fetihname,
sefaretname gibi eserler bugünkü anlamıyla birer anı türü
olmasalar da anı türüne özgü özellikler taşırlar.
Günlük: Kişinin kendi algı ve bakış açısına göre günü
gününe yazılan, üzerinde yazıldığı günün tarihi bulunan
yazılara ve bu yazılardan oluşturulan yapıtlara günlük
denir. Günlükler bir anlamda yazarın kendisi ile
konuşması, iç dökmesidir ve yazıldığı andaki duygu ve
düşünceleri, değişikliğe uğramadan bugüne taşırlar.
Günlük yazıları, olayların yaşandığı zaman diliminde
kaleme alınırlar ve bu yönleriyle olayların yaşandığı
zamandan çok sonra bir kerede kaleme alınan anı
yazılarından ayrılırlar. Günlük yazıları üç biçimde
değerlendirilebilir bunlar; yazarın kendi iç dünyasını içten
bir şekilde yansıttığı içe dönük günlükler, yazarın dönemin
önemli olaylarını, tarihi, sosyal yapıyı anlattığı dışa dönük
günlükler ve yazarın günlükte yapıtı ile ilgili kaygılarını,
çalışma yöntemini gösterdiği yapıt ortaya çıkarma
sürecini günü gününe aktardığı günlükler olarak
sıralanabilir. Günlük yazılarında bir şeyi kanıtlama amacı
bulunmaz, içtenlik çok önemlidir. Eğer bir olay
anlatılacaksa mantıksal bir düzen içerisinde anlatılmalıdır.
Günlüklerde öznel ve konuşma diline yakın bir dil
kullanılır.
Yaşam Öyküsü/Biyografi: Edebiyat, spor, sanat, fen ve
sosyal bilimler gibi alanlarda tanınmış, ünlenmiş kişilerin
yaşam öykülerini araştırıp derleyerek okuyucuya bilgi
veren yazı türüdür. Yaşam öykülerinin belirli bir ölçüsü
yoktur, bir fıkra kadar kısa ya da roman kadar uzun
olabilir. Yaşam öyküsü belgelere dayalı, öznelliği ve
düşleri karıştırmadan olabildiğince nesnel bir yazım
diliyle yazılmalıdır. Tarihsel gerçekliğin çok önemli
olduğu yaşam öyküleri açık, sade ve tarafsız bir dille
yazılır. Yaşam öyküsü anlatılacak kişinin çocukluğundan
itibaren öğretim yaşamı, yetişmesini etkileyen başlıca
etkenler ele alınır. Yaşam öyküsünde ele alınan kişinin
ürettiği değerler, başarılar ve bunların önemi aktarılır.
Gerçekler saptırılmadan sanatçı duyarlılığı ile yazılır.
Yaşam öyküsünde üçüncü kişili anlatım kullanılır. Yaşam
öyküleri amacına göre; kişinin yaşamından önemli
kesitlerin verildiği, ama yaşamına dair bilgi verilmediği
Ansiklopedik yaşam öyküleri, söz konusun kişiyi ayrıntılı
olarak anlatan belgesel yaşam öyküleri, tanınmış kişilerin
yaşamının yazınsal bir değer taşıyacak şekilde yazıldığı
Edebi yaşam öyküleri ve kişi hayatteyken birinci elden
toplanan bilgi ve belgelerin birleştirilmesiyle üretilen
söyleşi biçiminde yaşam öyküleri olarak dört başlıkta
değerlendirilir.
Öz Yaşam Öyküsü/Otobiyografi: Bilim, sanat, siyaset, spor
vb. alanlarının herhangi birinde tanınmış kişilerin, kendi
yaşamını anlattığı yazı türüdür. Öz yaşam öyküsü birinci
kişi ağzından anlatılır. Bu yönüyle anı türüne benzer;
ancak anı türündeki gibi dönemi yansıtmak kaygısı yoktur.
Yazar merkeze kendisini alır ve zamansal sıralamaya
dikkat ederek, gerçeğe bağlı kalarak, doğal ve yalın bir
dille kendi yaşamını yazar. Öz yaşam öyküleri, belgesel öz
yaşam öyküleri ve edebi öz yaşam öyküleri olmak üzere
iki biçimde yazılabilir. Belgesel öz yaşam öyküsünde
yazan kişinin kendi hakkında bilgi aktarımı, kendini
tanıtma amacı ön olandadır. Bu tip yazılarda sanatsal
kaygı geri plandadır. Edebi öz yaşam öykülerinde ise,
yazar kendisi hakkında geçmişinden kesitleri paylaşırken,
eserini sanatsal bir kaygı ile ortaya koyar. Yazar öykü ya
da roman olarak öz yaşam öyküsünü kaleme alır ve bu tür
öz yaşam öyküleri anı yazıları ile benzerlik taşırlar.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Nisan 2018, 17:28   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Ünite 5: Yazılı Anlatım Türleri ve Uygulamaları II:
Sanatsal Yazılar

SANATSAL YAZILAR
Yazı, insanoğlunun duygularını ve düşüncelerini,
tasarılarını kâğıda dökme gereksiniminin bir yansımasıdır.
Sanat sözcüğü, bir duygunun, bir tasarının, bir düşüncenin
ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü
ve bunların sonunda erişilen üstün yaratıcılık olarak
tanımlanır. Sanatsal yazılar kurguya dayalı yazılardır.
Buna bağlı olarak yeni bir gerçekliğin aktarımı söz
konusudur. Bu gerçeklikte estetik değer önemlidir.
Sanatsal yazılar, edebi, yazınsal metinler veya kurmaca,
kurgusal metinler olarak da ifade edilmektedir. Sanatçı
sanatsal yazılarda sözcüklerin anlam sınırını genişletir ve
onlara günlük dilin kullanımından farklı anlamlar
kazandırır. Sanatsal yazılar şiir ve düz yazı olmak üzere
iki türde yazılabilir.

ŞİİR
Şiir, zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu
kullanımıyla ortaya çıkan, durak bakımından denk ve
kendi başına bir bütün olan edebi anlatım biçimi olarak
tanımlanır. Ortak bir tanımına ulaşmakta zorlanılan şiirin
ölçütleri, toplumlara ve dönemlere göre değişse de
belirgin bazı ortaklıkları bulunmaktadır.
Şiirde çağrışım, imge, duyular, sezgi, duygular önemli yer
tutmaktadır. Anlatım, düz yazı türüne göre daha kapalı,
söyleyiş daha ritmik ve algılar daha ön plandadır.
Şiirde dizelerin kümelenişi, uzunluk kısalık durumu ve
uyak dizilişi gibi özellikler büyük önem taşır.
Uyak, dize sonlarındaki ses benzerliğidir. Uyaklar
yapılışlarına göre farklı adlar alırlar. Yarım uyak, dize
sonundaki tek ses benzerliğine; tam uyak, iki ses
benzerliğine; zengin uyak, ikiden çok ses benzerliğine
dayanan uyak türüdür.
Ölçü, şiirde dizelerin hece sayısına veya hecelerin ses
değerine (açıklık-kapalılık, uzunluk-kısalık) göre bir uyum
içinde olmasıdır. Şiirde ritmi sağlar. Halk edebiyatında
hece ölçüsü, Divan edebiyatında aruz ölçüsü
kullanılmıştır. Cumhuriyet’ten sonra bu iki türe serbest
ölçü eklenmiştir.
Şiirler içerdikleri konulara göre altı türe ayrılmaktadır.
1. Lirik Şiir
2. Epik Şiir
3. Didaktik Şiir
4. Pastoral Şiir
5. Dramatik Şiir
6. Satirik Şiir

Lirik şiir: Duyguları coşkulu bir dille anlatan şiirlerdir.
Aşk, özlem, acı, ölüm benzeri duyguları dile getiren lirik
şiir türü, 19. yüzyılda Romantizm akımı ile güçlenmiştir.
Fuzuli, Nedim, Şeyh Galip, Karacaoğlan, Aşık Veysel,
Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl,
Cahit Sıtkı Tarancı, Attila İlhan ve birçok şair lirik şiir
türünde örnekler vermiş şairler arasındadır.

Epik şiir: Bir ulusun başından geçen olayları, savaşları,
ayaklanmaları, toplum ile ilgili sorunları, doğal afetleri,
yurt sevgisini coşkulu bir dille anlatan şiir türüdür. Eski
Yunan’da epik şiire epos, Batı’da epope, Türk
edebiyatında destan denir. Destanlar ilk epik şiirler olarak
bilinir. Epik şiirler oluşum tarihine göre doğal ve yapay
olmak üzere iki türde incelenir. Doğal epiklerin oluşumları
eskiye dayalıdır ve söyleyeni unutulmuştur. Yapay epikler
ise daha yakın tarihte oluşmuş, yazarı belli olan epiklerdir.

Didaktik şiir: Bilgilendirme, öğüt verme, bir düşünceyi
açıklama amacı güden şiirlerdir. Didaktik şiir yerine
öğretici şiir terimi de kullanılmaktadır. Manzum hikâyeler
ve fabllar da bu grup içinde değerlendirilmektedir. Türk
edebiyatında didaktik şiirin ilk örneği 11. yüzyılda
yazılmıştır.

Pastoral şiir: Doğayı, doğa güzelliklerini ve bunları
sevdirmeyi amaçlayan, çobanların yaşamını, aşklarını,
üzüntülerini anlatan şiirlerdir. Pastoral sözcüğü “çobanlara
ilişkin” demektir. Türk edebiyatında, divan edebiyatında,
halk edebiyatında pastoral şiirin örnekleri bulunmaktadır.
Çağdaş Türk şiirinde Kemalettin Kamu, Behçet Necatigil,
Cahit Külebi bu türde şiirler yazmıştır.
Dramatik şiir: Bir olayı, durumu tiyatro gibi canlandıran
şiirlere dramatik şiir denir. Dramatik sözcüğü “drama” dan
türemiştir. Drama hareket halinde oyun demektir. Eski
Yunan’daki tragedyalar ile başlayan dramatik şiir,
günümüzde manzum tiyatrolarla varlığını sürdürmektedir.
Türk edebiyatında Namık Kemal, Faruk Nafiz dramatik
şiirin örneklerini verirler.
Satirik şiir: Bir kimseyi, bir düşünceyi, bir durumu açık ya
da kapalı biçimde, iğneli bir dille, eleştirme yönü ağır
basan şiirlerdir. Dilimize Fransızcadan geçen satirik terimi
için halk edebiyatında taşlama, divan edebiyatında hiciv
ve günümüz edebiyatında da yergi sözcükleri
kullanılmaktadır. Tarihin her d
Olay ya da durum: İnsanın başından geçebilecek her türlü
olay ya da insanın karşılaşabileceği her durum öykünün
konusu olabilir. Buna göre olay ya da durum öykünün
konusu olarak düşünülebilir.
Kişiler: Öyküdeki olay ya da durumun kahramanlarıdır.
Öykülerin kısa olması nedeniyle, kişiler genellikle çok
derinlemesine betimlenmez ve derinlemesine duygu
çözümlemelerine yer verilmez.
Yer ve zaman: Öyküde olayın geçtiği, yaşandığı çevre,
yerdir. Yer olaya göre değişebilir. Zaman ise öykünün
başlangıç, gelişme ve bitişini kapsayan süredir.
Öyküler kuruluş biçimlerine göre ise ikiye ayrılırlar.
1. Olay öyküsü
2. Durum öyküsü
Olay öyküsü: Konusunu tarihten, ulusal duygulardan ya da
toplumsal gerçeklerden alır. Olay öykülerinde kişiler,
belirgin özellikleri olan ya da üstün nitelikleri olanlardır.
Türk edebiyatında Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Orhan
Kemal bu türde örnekler vermiş yazarlarımızdandır.
Durum öyküsü: Yaşamdan bir kesit sunan ya da belli bir
insanlık durumunu belli bir ortam içinde veren öykü
biçimidir. Gözlemci ve betimleyici gerçekçilik belirgin
özelliklerindendir. Türk edebiyatında Memduh Şevket
Esendal bu türün öncüsüdür.

ROMAN
Roman, yaşanmış ya da yaşanması olası olayları,
durumları kurmacaya dayalı olarak anlatan düz yazı
türüdür. Roman terimi, Latince (romanus) Roma
imparatorluğu içindeki halkların kullandıkları Latinceye
verilen addır. Latinceden türeyen bu dillere Roman dilleri
ve Roman dilleriyle yazılan ilk destan ve halk hikâyelerine
de roman denmiş; bu terim zamanla tür adı olmuştur.
Romanın konusu da insan ve yaşamın kendisidir. İç içe
geçmiş birçok öyküden kurulmuş gibidir. Romanın
insanın, toplumun ve çevrenin değişimlerine kendini
uyduracak esnek yapısı, en temel niteliğidir.
Romanın bir tür olarak bağımsızlaşması Rönesans’la
başlar ve ilk olgun örneği 17. yüzyılın başlarında görülür.
18. yüzyılda Aydınlanma felsefesinin etkisiyle Fransız
edebiyatında, İngiliz edebiyatında ve Alman edebiyatında
birçok ünlü yazar tarafından felsefi görüşlerin dile
getirilmesinde tercih edilen bir tür olmuştur. 19. yüzyılda
roman, bir ayna olarak gezdirildiği yol boyunu değil,
merkezine yerleştirildiği toplumu ve çağını yansıtmayı
üstlenir. Roman bu yüzyılda romantizm ve realizm
akımlarıyla altın çağını yaşamıştır. 20. yüzyılın
başlarından itibaren roman, Nihilizm, Varoluşçuluk,
Sezgicilik gibi akımlarla çağının bunalımlarını yansıtan
bir tür olmuştur. Dönemin yazarları, yapıtlarında insan ve
yaşamı yeniden ele almışlar, romanın anlatım biçimiyle
ilgili köklü değişimlere öncülük yapmışlardır. 20. yüzyılın
ortalarında ortaya çıkan yeni roman akımı pek çok yazarı
etkilemiştir. Yeni roman akımı, özünde, roman türünde
yapısal bir değişim ve dönüşümle, gerçekliği farklı bir
biçimde oluşturmayı deneyen, neyin anlatıldığından çok,
anlatımın şekline, tekniğe önem veren edebi harekettir. G.
G. Marquez, Umberto Eco, Paulo Coelho çağdaş romanın
ünlü isimlerinden bazılarıdır. 1860’lı yıllarda gazetecilik
ve tercüme alanında yürütülen çalışmalar, Türk romanının
çıkışında etkili olmuştur. Türk edebiyatının Tanzimat’tan
itibaren geçirdiği köklü değişim süreci, edebi anlamda
Batılılaşma süreci olarak da görülür. Cumhuriyet
döneminde hem içerikte hem de biçimde çok seslilik
görülür. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında roman, her
alanda köklü değişimler getiren bir iletişim aracı olarak
kullanılmıştır. Bu dönemde Halide Edip Adıvar, Reşat
Nuri Güntekin, Sabahattin Ali gibi ustalar yetişmiştir.
1960 ve sonrasında sosyal gerçekçi romana yönelim
başlamıştır. 1970’li yıllarda ideolojik boyutu ağır basan
romanlar çoğalmıştır. 1980’lerden sonraki toplumsal ve
siyasal hayattaki değişimlerin yanı sıra dünya
edebiyatındaki post modern eğilimler Türk romanını da
etkilemiştir. Post modern, modernist arayışın canlılığını
kaybetmesinden sonra 20. Yüzyılın ikinci yarısında ortaya
çıkan çeşitli üslup ve yönelişlerin adıdır. Post modernist
romanda metnin kendi gerçekliği öncelik kazanır ve neden
sonuç ilişkisi ortadan kaldırılarak sonuca ulaşılamayan
kendine dönük anlatılar oluşturur. 1980–1990 yılları
arasında, dönemin en dikkat çekici isimlerinden biri Orhan
Pamuk’tur. Turgut Özakman, Tahsin Yücel, Alev Alatlı,
Ayşe Kulin, İnci Aral 1980–2000 yılları arasında Türk
romanını konu çeşitliliği ve kurgu değişikliği yönünden
zenginleştiren roman yazarlarından bazılarıdır. Son
dönemin ilgi çeken yazarları arasında Elif Şafak, Ahmet
Ümit, İskender Pala sayılabilir.

TİYATRO
Tiyatro, insanoğlunun en eski sanatsal yaratılarından
biridir. Yazınsal bir tür olarak, sahnede canlandırılmak
üzere yazılmış eserlerin ortak adıdır. Tiyatro eseri ise
insanın kendisiyle ve çevresiyle ya da doğayla
etkileşiminden kaynaklanan olayları anlatır. Seyirciye
yöneliktir. Tiyatro eserinin izleyiciye seslenme amacı
düşünüldüğünde günlük ve sıradan bir konuşma bile eserin
temelindeki hareketi yansıtmanın bir aracı olabilir. Bu
nedenle tiyatro eserinin temel anlatım biçimi konuşmadır.
Betimlemelerden de yararlanılır. Tiyatro, Tanzimat
dönemine kadar gelişememiştir. Tanzimat ile başlayan
tanışma süreci, daha sonraları bu türde eserler verilmesiyle
önemli ölçüde gelişme göstermiştir. Tiyatro, halkı
aydınlatma ve bilinçlendirme çabasında en önemli eğitim
aracı olarak görülmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında
tiyatro eseri yazarları daha çok tarihe ve efsanelere
yönelerek ulusçuluğu aşılayan düşünceler üzerinde
durmuşlardır. 1950’li yılların tiyatrosunda köy sorunlarına
eğilme görülür. 1970’ten sonra 12 Mart Olayı ve buna
bağlı olarak Türk tarihini yeniden gözden geçirme, işçi
sorunları, Almanya’ya gidenlerin kültür çatışmaları,
Almanya’da yetişmekte olan birinci, ikinci kuşağın
sorunları işlenir.
Konuyu işleyişi bakımından, Batılı anlamda üç türlü
tiyatrodan söz edilebilir.
1. Tragedya
2. Komedi
3. Dram
Bu türlerden trajedi ve komedi ana tür, drama ya da diğer
türler ise bu iki türün birleşmesi ya da değişmesiyle ortaya
çıkan türlerdir.
Tragedya: Okurda ya da izleyicide korku ve acımaya
yönelik hisler uyandırmayı amaçlayan, kurallı bir anlatımı
olan tiyatro türüdür. Tragedyanın başlıca nitelikleri;
konusunu tarihten ve mitolojiden alması, erdemin ve
ahlaksal değerlerin ele alınması, kahramanların sıradan
insanlar yerine seçkin ya da olağanüstü kişilerin olması,
kanlı, çirkin, korkunç sahnelere, kaba sayılabilecek sözlere
yer verilmemesi, klasik bir dil ve üslup anlayışıyla
yazılması, yazımında üç birlik kuralına uyulmasıdır. Üç
birlik kuralı, bir olayın belirli bir yerde (yer), belirli bir
zaman (zaman) içerisinde ve belirli bir olay çatısı (olay)
altında gerçekleşmesidir. Üç birlik kuralının temel amacı,
oyunu izleyenlerin olay çizgisini ve temel sorunu gözden
kaçırmamalarını, eseri bütün olarak algılayabilmelerini
sağlamaktır.
Komedi: İnsanların, olayların ya da durumların gülünç
yönlerini genellikle eleştirel bir bakış açısı ile ele alıp
işleyen bir tiyatro türüdür. Komediler, toplumda, günlük
yaşamda, siyasette bozuk ya da garip olanı eleştirerek
izleyicilerin bunun üzerine düşünmesini sağlama
eğilimindedir. Komediler yoğunlaştıkları konulara göre
karakter komedileri, töre komedileri ve entrika komedileri
olarak adlandırılırlar. Türk edebiyatında komedi,
Tanzimat’tan sonra özellikle Moliere’in örnek alınmasıyla
tiyatro dünyasına girmiştir. Modern Türk tiyatrosunda
komedi Aziz Nesin’in ve Haldun Taner’in tiyatro
eserlerinde eleştirel söylemle bütünleşmiştir.
Dram: İnsanı doğal ve toplumsal çevresinden
soyutlamadan, yaşamın acıklı yanlarıyla gülünç yanlarını
bir arada yansıtan tiyatro türüdür. Dram türüyle birlikte
tiyatro, tragedya ve komedideki kesin ve değişmez
kurallardan kurtulur. Dram ile gelen değişimler tiyatronun
daha esnek daha özgür bir yazınsal tür olmasını
sağlamıştır.
Günümüz çağdaş tiyatrosunda bütün geleneklere
başkaldırma, kurallara yani ölçüye, açık ve düz anlatıya
karşı geliş söz konusudur. Günümüzde aşk, para, aile,
toplum, politika, ekonomik hayat, psikolojik hayat gibi
insanı ilgilendiren her konu tiyatronun konusu
olabilmektedir.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Nisan 2018, 17:30   Mesaj No:6
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Ünite 6: Bilimsel Yazılar ve Yazışma Türleri

BİLİMSEL YAZILAR
Bilginin bulunması ve geliştirilmesi için araştırılan ve
gerçekliğinin bilimsel yöntemlerle kontrol edilerek
sonuçlanan çabanın ürünü olan yazılara bilimsel yazılar
denir.
Bilimsel yazı, belli kaynakların araştırılmasını ve bu
kaynaklardan belli ölçüde faydalanılmasını içeren bir
sürecin sonunda ortaya çıkar.
BİLİMSEL ARAŞTIRMA SÜRECİ
Bilimsel araştırma, seçilen bir probleme, çözüm bulmak
için verilerin planlı ve sistemli bir biçimde toplanması,
sınıflandırılması ve yorumlanması sürecidir.
Araştırılacak konunun sınırlarının iyi belirlenmiş olması
ve yeterli kaynağın bulunması, sonucun derinlikli ve
yeterli olması için dikkat edilmesi gereken unsurlardır.
Her araştırmanın bir tezi olmalı ve bu tez araştırma
sürecinde desteklenerek ve gelişerek yazıyı ilgi çekici bir
hale getirmelidir.
Seçilen konu ile ilgili kaynak taraması yaparken, konu ile
ilgili daha önce yapılmış araştırmalar ele alınmalı ve
tekrara düşmekten kaçınma yolu bulunmalıdır.
Araştırmacı yazıya başlamadan önce bulunan kaynakları
eleme yöntemi ile sınıflandırmalı, not almalı ve
özetlemelidir.
BİLİMSEL YAZININ İÇERİĞİ
Bilimsel bir yazının başlığını belirlemek, içeriğini sağlıklı
ifade etmesi bakımından önem arz etmektedir.
Araştırmacı, yazının giriş bölümünde araştırmanın
amacını açıkça ifade etmelidir.
Giriş bölümünde, araştırmanın çerçevesi çizilerek ve
izleyeceği yol tanımlanarak bir tür harita oluşturulur.
Yazıya başlayan araştırmacı, giriş bölümünde belirttiği
yöntemi izleyerek, yazım ve etik kurallarına uyarak tezini
sunar.
Sonuç bölümü, yazarın girişte hedeflediği sonuca ulaşılıp
ulaşılmadığının anlatıldığı ve çalışmanın en vurucu
bölümüdür.
Bilimsel yazı yazma stili IMRAD formatında olmalıdır.
BİLİMSEL ARAŞTIRMADA DİL VE
ANLATIM
Bilimsel araştırmalarda akademik üslup kullanılmalı,
gündelik dildeki kişisel ifadelerden kaçınılmalıdır.
Akademik üslubun en belirgin özelliği “kelime
ekonomisi”dir. Yani sözcüklerin ekonomik kullanımı,
tekrardan kaçınılması ve anlatılmak istenen konunun
açıkça en kısa yoldan ifadesidir.
Yazımda Standartlaşma
Bilimsel yazılar, araştırma sonuçlarını ilgili bilim
insanlarına ulaştırmada kullanılan, bilimsel yazım
kurallarına uygun yazılmış yazılardır.
Yazımda standartlaşma, bilgiye kolay erişimi ve evrensel
paylaşıma olanak tanır.
Dünyada Kabul Gören Yazım Stilleri
Bilimsel yazı ölçütlerini standart hale getirmek için
uluslararası yayın kuruluşlarının belirlediği yazım stilleri
şunlardır:
APA: American Psychological Association (Amerikan
Psikoloji Birliği)
AMA: American Medical Association (Amerikan Tıp
Birliği)
CONSORT: Consolidated Standarts of Reporting Trials
Group
ASA: American Statistical Association (Amerikan
İstatistikçiler Birliği)
APSA: American Political Science Association (Amerikan
Politik Bilimler Birliği)
MLA: Modern Language Association (Modern Dil Birliği)
CHICAGO.
Türkiye’de bu yazım stillerinden biri tercih edilmekte,
kendine özgü bir stil bulunmamaktadır.
KAYNAK GÖSTERME
Yazar araştırmasında mutlaka kaynak göstermeli ancak
alıntılarda ölçülü olmalı, kendi özgün fikirlerine daha çok
yer vermelidir.
Başkalarının araştırmalarını, atıfta bulunmadan kullanmak
yazım etik kurallarına aykırıdır.
Yazar aktarımı doğrudan ya da dolaylı olarak iki yolla
yapar ve kaynağını belirtir.
Kaynak gösterme, dipnotla ya da parantez içinde yapılır.
Dipnotlu Kaynak Gösterme Yöntemi
Bu yöntemde her sayfanın altına çizgi çekilerek
tanımlanan kaynağa bir numara verilir ve o numara
metindeki ilgili kelimenin üzerine yazılır.
Dipnotta tanıtılan kaynağın önce yazarının soyadı sonra
adı, italik olarak eserin adı, yayın evi, yayın yılı ve alıntı
yapılan sayfa numarası belirtilir.
Paragraf İçi Kaynak Gösterme Yöntemi
Bu sistemde kaynakların tam künyesi sadece paragraf
sonunda parantez içinde gösterilir.
KAYNAKÇA YAZIMI

Gerek dipnot gerekse de paragraf içi kaynak gösteriler tüm
kaynakların tam listesi, çalışmanın sonunda yer almalıdır.
Kaynak künyesinde yazar adları, kaynak adları, yayın
evleri, yayın yılları yer almalıdır.
YAZIŞMA TÜRLERİ
Yazışma türleri, resmî ve özel yazışmalar olmak üzere iki
gruba ayrılır.
RESMÎ YAZIŞMALAR
Devlet kurum ve kuruluşlarının kendi aralarındaki veya
kişi ve kuruluşlarla iletişimi sağladıkları yazılardır.
Dilekçe
Resmi ya da özel kişilere, gerçek ya da tüzel kişilere
yazılan, bir dilek, istek, ihbar ya da şikayet amacıyla
yazılan resmi yazılardır.
Tutanak
Meclis, kurul, mahkeme ya da toplantılarda söylenen
sözlerin aynen yazıldığı metinlerdir ve yalnızca yetkili
kişilerce tutulduğunda resmiyet kazanır.
Karar
Bazı resmi veya tüzel kişilerin yaptıkları toplantı ya da
oturumların sonucunda oluşan fikirlerin resmi kayıtlı
deftere yazılmasına karar denir. Kararlar toplantıya
katılanların oyuyla belirlenir ve yazılı metnin altı bu
kişilerce imzalanır.
Rapor
Bir konu ya da olayın incelenmesi sonucu elde edilen
verilerin ışığında ortaya çıkan görüşlerin yazıldığı türdür.
Tutanaktan farklı olarak kişisel görüşlere de yer verilir.
Öz Geçmiş
Kamu veya özel kuruluşların iş başvurusu sırasında
kişilerin niteliklerini kısaca yazdıkları yazı türüdür.
Uluslararası tanımla kısaca CV olarak bilinen bu yazı türü,
tek sayfa olarak hazırlanmalı ve doğruluğu ispatlanabilir
bilgiler içermelidir.
ÖZEL YAZIŞMALAR
Özel yazışmalar, kişiler arasında yapılan ve özel konuları
içeren yazışmalardır.
Mektup
İşledikleri konuya göre, özel, edebi, iş, resmi ve açık
olmak üzere beş türü olan yazım türüdür.
Özel Mektup
Yakın akraba ve arkadaşlar arasında yazılan ve özel
konuları içeren mektup türüdür.
İş Mektubu
Ticari kuruluşların işle ilgili konuları, kısa net ve anlaşılır
biçimde ifade ettikleri bir yazım türüdür.
Resmî Mektup
Resmi dairelerin ve tüzel kişilik taşıyan kuruluşların
birbirlerine yazdıkları resmi yazılarla, bunların
vatandaşların başvurularına verdikleri yazılı yanıtlara
denir.
Açık Mektup
Bir düşüncenin açıklanması, bir tezin savunulması için
yayın organları aracılığı ile halka duyurulmak amacıyla
yazılmış yazılardır.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Nisan 2018, 17:32   Mesaj No:7
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Ünite 7: Okuma ve Dinleme

Okuma
Okuma, bir yazıyı bütün öğeleriyle algılama, anlama ve
kavrama süreci olarak nitelendirilir. TDK’ye göre okuma
“yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu sessizce
çözümleyip anlama, seslere çevirme”dir. Okuma sürecinde
dikkat edilmesi gereken okumanın beş temel ilkesi vardır.
Bunlar:
1. Okuma anlam kurma sürecidir.
2. Okuma akıcı olmalıdır.
3. Okuma stratejik olmalıdır.
4. Kişi okumaya güdülenmelidir.
5. Okuma yaşam boyu devam etmelidir.
Okuduğunu Anlama
Okumak ve anlamak kavramları birbirinden farklı gibi
görünse de aslında birbiriyle çok bağlantılı kavramlardır.
Okuduğunu anlamayla ilgili bazı temel ilkeler şu şekilde
sıralanabilir:
• Okuma bir anlam kurma sürecidir. Anlamanın
gerçekleşmediği okuma, sadece mekanik bir eylemdir,
kelimeleri seslendirmeden öteye gitmez.
• Okuduğunu anlama süreci beynin aktif olmasını
gerektiren çok boyutlu bir süreçtir. Dolayısıyla yoğun bir
zihinsel çabayı zorunlu kılar.
• Okuduğunu anlamanın gerçekleşmesi ciddi bir dikkat
gerektirir. Dikkat, okuduğunu anlamanın temel
ölçütlerinden biridir.
• Okuduğunu anlama, ön bilgilerle ilişkiler kurmayı,
dikkatli bir düşünmeyi, yorumlama becerisini, analiz ve
sentezi gerektirir.
• Okuduğunu anlama, okunanların ön bilgilerle ve
bağlantılı diğer konularla ilişkilendirilip zihinde yeniden
yapılandırılmasıdır.
• Okuduğunu anlama, zengin bir kelime dağarcığını
gerektirir. Kelime dağarcığının kısıtlı olması okuduğunu
anlamayı güçleştirecek, buna bağlı olarak ya anlama
gerçekleşmeyecek ya da anlama hızı yavaşlayacaktır.
• Okuduğunu anlama geniş bir bilgi birikimini ve var olan
bilgiler arasında sağlam ilişkiler kurma becerisini
gerektirir.
• Okuduğunu anlama, metnin ana düşüncesini, konusunu,
metinde sunulan düşünceler ağını bulma, kavrama,
metinde iletilmek istenen mesaj ya da mesajları doğru
algılamadır.
Okuduğunu anlayabilmenin başlıca şartları vardır. Bunlar:
1. Yoğun dikkat
2. Yeniden yapılandırma
3. Zihinde canlandırma
4. Çıkarımlarda bulunma
5. Anlam kavrama
Okuma Alışkanlığı
Okumanın bir davranış haline getirilmesinde okuma
alışkanlığının payı büyüktür. Okuma alışkanlığı edinmeyi
etkileyen faktörler;
1. Bireysel etkenler
2. Çevre
3. Aile
4. Okuldur.
Okuma Türleri
1. Sesli okuma
2. Göz atarak okuma
3. Sessiz okuma
4. Özetleyerek okuma
5. İşaretleyerek okuma
6. Tahmin ederek okuma
7. Soru sorarak okuma
8. Tartışarak okuma
Okuduğunu Anlama Stratejileri
Okuduğunu anlama stratejileri; okuduğunu anlama ve
kavramayı kolaylaştırmak, bu süreçte yaşanan sorunları
çözmek amacıyla kullanılan stratejilerdir. Bunlar;
. Okuma öncesinde kullanılan stratejiler: Okuma amacının
ve metinden ne alınmak istendiğinin belirlendiği aşamadır.
. Okuma sırasında kullanılan stratejiler: Okuma
öncesinde belirlenen amaçlar doğrultusunda metnin
okunması, değerlendirilmesi ve anlama düzeyinin kontrol
edilmesidir.
. Okuma sonrasında kullanılan stratejiler: Okumanın
amaçlara uygun gerçekleşip gerçekleşmediğinin
denetlenmesidir.
Eleştirel Okuma
Eleştirel okuma kavramı eleştirel düşünme ile yakından
ilişkilidir. Eleştirel okuma, eleştirel düşünme yaklaşımının
okuma eyleminde, metin üzerinde uygulanmasıdır.
Temelinde dikkat, nesnellik, geniş bir bakış açısı ve
yorumlama vardır. Eleştirel düşünmenin temel özellikleri
arasında;
1. Önyargılardan uzak durmak
2. Zihinsel düşünme süreçlerini aktif kullanmak
3. Çok yönlü bakış açısı
4. Bilimsel yaklaşım
5. Neden-sonuç ilişkisi
6. Yoğun dikkat vardır.
Eleştirel düşünme ve okumanın içerdiği beceriler ise;
1. Tanımlama
2. Bilgi toplama
3. Hipotez kurma
4. Yorumlama ve genelleme
5. Akıl yürütme
6. Değerlendirme
7. Uygulama’dır.

Dinleme
Dinleme en genel anlamıyla, kulağa gelen seslerin doğru
algılanması, anlamlandırılması ve uygun tepkinin
verilmesini içeren yoğun bir zihinsel süreç olarak ifade
edilebilir. Dinlemenin temel özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Konuşan ve dinleyen tarafların varlığı söz
konusudur.
• Konuşanın mesajının düzgün iletilmesi gerekir.
• Dinleyici doğru şekilde mesajı alır, uygun tepkiyi
verir.
• Dikkat, dinleme eyleminin temelidir.
• Dinleyicinin kelime dağarcığı ve bilgi birikimi
önemlidir.
• Dinleyici mesajı aldıktan sonra sözlü ya da jestmimiklerle
geri bildirimi, sürecin sağlıklı işleyip
işlemediği hakkında bilgi verir.
Dinleme Sürecini Etkileyen Faktörler
Bunlar kaynak (konuşmacı), alıcı (dinleyici) ve çevreortam
temelli faktörler olarak sıralanabilir.
Kaynak (Konuşmacı) Temelli Faktörler:
• Mesajda kullanılan sözcükler, terimler, yanlış
anlaşılmaya yol açacak cümle kuruluşları, yanlış vurgu ve
tonlamalar
• Konuşma bozuklukları, konuşmayı etkileyen fiziksel
etkenler
• Konuşma hızı
• Ses tonu
• Jest ve mimikler
• Bilgi birikimi
• Konuyla ilgili yapılan hazırlık
• Konunun sunuluş şekli
Alıcı (Dinleyici)Temelli Faktörler:
• Alıcının zihinsel ve fizyolojik yetileri
• Dikkat
• İlgi, istek
• Kelime dağarcığı
• Bilgi birikimi
• Ön yargı
• Dinleme sürecinde uygun dinleme davranışları gösterme
(Dik oturma, konuşanla göz teması kurma, not tutma, soru
sorma, dinlenenlere uygun geri bildirimlerde bulunma,
vb.)
• Dinleme hızı
Çevre-Ortam Temelli Faktörler:
• Isı
• Ses
• Işık
• Fiziksel konfor
Dinleme Türleri
. Aktif Dinleme: Dinleyenin aktif olduğu türdür. Tepki,
söz ve jest-mimiklerle gösterilebilir.
. Pasif Dinleme: Dinleyicinin sözlü tepkide bulunmadan,
sessizce dinlemesidir.
. Not Alarak Dinleme: Dinlenenlerin kolay anlaşılması ve
hatırlanması için kısa notlar alınmasıdır.
. Grup Hâlinde Dinleme: Dinleyenlerin birbirleriyle
etkileşimde oldukları dinleme.
. Empatik Dinleme: Kişinin yerine kendimizi koyarak
dinleme.
. Yaratıcı Dinleme: Dinlenenleri zihinde yapılandırarak
yeni fikirler üretilen dinleme.
. Amaçlı Dinleme: Belli bir amaca odaklı olarak yapılan
dinleme.
. Seçici Dinleme: Dinlenenlerin içinden ilgi ve ihtiyaca
yönelik olanları seçerek dinleme.
. Eleştirel Dinleme: Dinlenenlerin çok yönlü açıdan
tarafsız ele alındığı dinleme.
Okuma-Dinleme İlişkisi
Okuduğunu ve dinlediğini anlama birbirine çok benzeyen
süreçlerdir. Her ikisi de anlama becerisinin temel
bileşenidir. Her ikisinde de zihnin aktif olması gerekir.
Okuma/dinleme öncesi, sırası ve sonrasındaki davranışlar
her ikisinde de anlama sürecini etkilemektedir
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Nisan 2018, 17:36   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Ünite 8: Sözlü Anlatım

Giriş
İnsanın karşısındakine dileklerini, duygularını sözlü olarak
anlatması eylemine sözlü anlatım denir. Sözlü anlatımın
temeli, yazılı anlatımda olduğu gibi dildir. Ana dilinde
sözlü anlatımın anlama boyutunu dinleme, anlatma
boyutunu ise konuşma oluşturur.
Konuşma ile İlgili Temel Kavramlar
Sözlü anlatımda düşüncelerin ve duyguların
karşımızdakine doğru, etkili ve yeterli bir biçimde
aktarımı önemlidir. İnsan için temel gereksinim olan
konuşma, kişinin toplumsal ilişkilerinde de temel
değişkenlerdendir. Konuşma ile temel kavramlar aşağıda
verilmiştir;
• Konuşma
• Ses
• Boğumlanma
• Sıklık / Frekans
• Ton / Tonlama
• Ezgi
• Vurgu
• Durak / Duraklama
• Tını / Renk
• Pes ve Tiz Sestir.
Konuşma: Konuşma, insanın duygularını, düşüncelerini
sese dayalı bir dizge halinde sunması, başka bir deyişle
anlamlı parçalara dönüştürülmüş seslerden yararlanarak
düşüncelerini ifade etmesidir.
İnsan için konuşma, temel gereksinim oluşunun yanı sıra
yine insanın çevresiyle ilişkilerini kolaylaştıran veya
zorlaştıran bir araçtır. Konuşmada kullanılan dilin bir
toplumsal, bir de bireysel yönü vardır. 19. yüzyılda
çağdaş dilbiliminin kurucusu olarak bu ayrımı ortaya
koyan Saussoure, insan dilinin toplumsal yönünü ifade
eden dil (langue) ile bireysel yönünü ifade eden söz
(parole) arasındaki farka ve aynı zamanda konuşan (veya
yazan) bireyin var olan dili özgün kullanımına işaret
etmektedir.
Ses: Konuşma sesleri, akciğerlerden başlayıp ağız ve
burunda sona eren solunum yollarında sıralanmış
organlara çarpıp veya sürtünüp seda haline geldikten sonra
en son olarak bir kalıptan, engelden geçip ağızdan çıkan
titreşimlerdir.
Boğumlanma: Ciğerlerden gönderilen havanın ağız ve
burun yolundaki ses aygıtlarının yardımıyla ağızdan
çıkarken konuşma sesi biçimlerini almasıdır. Seslerin
doğru biçimde boğumlanması (sesletilmesi) etkili
konuşmanın temel koşullarından biridir.
Sıklık / Frekans: Titreşen her nesnenin 1 saniyedeki yalın
titreşimleridir. Ölçü birimi Hertz’dir.
Ton/ Tonlama: Titreşen, ses veren varlığın titreşim
sayısının az ya da çok oluşuna tonlama denir. Tonlama,
iletilmek istenen mesajın, duygunun doğru şekilde
dinleyiciye ulaşmasına, dinleyici üzerindeki etkisinin
artmasına yardımcı olur. Tonlama aracılığıyla,
konuşmanın içeriğine uygun coşkun, güçlü, kesin,
yumuşak, hassas duygular dinleyiciye iletilir.
Ezgi: Sözcük içerisinde hecelerin sesletiminde alçalan
veya yükselen tona karşılık, cümle düzeyinde sözcüklerin,
sözcük gruplarının da alçalan veya yükselen tonda
sesletildiği görülür. İletilmek istenen mesaja, oluşturulmak
istenen duygu değerine bağlı olarak konuşmacının cümle
düzeyinde yaptığı tonlamalara ezgi denir.
Vurgu: Sözcüklerde ve sözcük öbeklerinde bazı hecelerin,
cümlenin bütününde de bazı sözcüklerin diğerlerine göre
daha yüksek tonda seslendirilmesidir.
Durak / Duraklama: Özellikle vurgulanan bir yargının,
mesajın, yüksek tonlu ifadenin veya bir sorunun ardından
gelen kısa süreli sessizliktir.
Tını / Renk: Bir sesi başka seslerden ayırmamızı sağlayan
fiziksel niteliğe tını ya da renk denir.
Pes ve Tiz Ses: Seslerin, kulağa kalın veya ince, yavaş
veya hızlı, alçak veya yüksek ulaşmasını ifade etmek için
pes ve tiz terimleri kullanılır. Buna göre pes; kulağa kalın,
yavaş, alçak gelen sesler için kullanılırken tiz; kulağa ince,
hızlı, yüksek gelen sesler için kullanılır.
Doğru, güzel, iyi bir sesin sahip olması gereken temel
fiziksel özellikler şöyle sıralanabilir:
• İşitilebilirlik
• Esneklik
• Akıcılık
• Hoşagiderliktir.
Doğru, Güzel ve Etkili Konuşmanın Temel
İlkeleri
Konuşmanın doğru, güzel ve etkili bir şekilde
gerçekleşmesi için kişinin konuşmayla ilgili olarak dikkat
etmesi gereken özellikler şunlardır:
• Açıklık
• Doğallık
• İnandırıcılık
• İlginçlik
• Konuşmacının bilgi ve donanımı
• Ön çalışma
• Yöntem ve plan
• Konuşmayı destekleyen yardımcı unsurlar
• Üslup.
Beden Dili ve Sözlü Anlatımdaki Yeri
Beden dili iletişim sürecinde dinleyicinin algısını
etkileyen el, kol, baş, yüzdeki her bir uzuv ve diğer vücut
azalarının hareketleridir.
Beden, sözlü iletişim sürecine jest ve mimik aracılığıyla
katılır. Konuşmacı söze dökmediği düşüncelerini beden
dili ile isteyerek veya istemeden dinleyiciye aktarabilir.
Sözlü iletişimde konuşma ile uyumlu olarak gerçekleşen
sözsüz hareketlerin, doğal vücut hareketleri olarak ortaya
konmuş olmaları halinde dinleyici üzerinde istenen etkiyi
sağlaması mümkündür. Bu haliyle değerlendirildiğinde
beden dili, sözlü anlatımda konuşmayı bütünleyen,
konuşma yoluyla dinleyici üzerinde etki oluşturmaya
yardım eden bir araçtır.
Konuşma Türleri
Sosyal yaşamdaki ilişkileri düzenleyen konuşma,
hazırlanış biçimine göre hazırlıksız ve hazırlıklı
konuşmalar olarak üzere iki farklı biçimde
sınıflandırılabilir.
Hazırlıksız Konuşmalar/ Günlük Konuşmalar
Hazırlıksız, günlük konuşmalar, sözlü iletişime konu olan
günlük dialoglarda belirli bir araştırmaya, plana, programa
gerek duyulmadan gerçekleşen konuşmalardır. Hazırlıksız
konuşmalar günlük hayatta en çok karşılaşılan, genellikle
iki kişi arasında geçen ve karşılıklı konuşma olarak da
adlandırılan konuşmalardır. Örneğin, telefon konuşması ve
iş görüşmeleri.
Hazırlıklı Konuşmalar/ Topluluk Konuşmaları
Hazırlıklı konuşma türlerinden söylev, konferans, kurultay
grup tarafından ve belirli bir topluluk karşısında
gerçekleşen konuşmalardır. Örnek olarak nutuk, açılış
konuşmaları, açık oturum konuşması, forum, panel,
sempozyum, kurultay, münazara konuşmaları gibi.
Forumu diğer benzer konuşma türlerinden ayıran en
önemli özelliği, dinleyicilerin, forum süresince yönetici
kontrolünde söz alarak soru ve görüşlerini ifade
edebilmeleridir. Sempozyum, yalnızca ülke içinden
konuşmacıların katılımıyla gerçekleşiyorsa ulusal, ülke
dışından konuşmacılara da yer veriliyorsa uluslararası
nitelik taşır. Sempozyumda amaç, herhangi bir konuyu
tartışmaktan çok konuya açıklık ya da çözüm getirmektir.
Genellikle ilk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin
belirlenen bir konu veya görüşe dair araştırma yapmasına,
araştırma sonuçlarını topluluk önünde sunmasına,
tartışmaya katılarak bu görüşleri savunmasına olanak
sağlamak suretiyle münazaradan etkin bir eğitim
uygulaması olarak yararlanılır. Münazara, kişilerde
nitelikli tartışma kültürünün yerleşmesine katkısı
bakımından çok önemlidir.
Başarılı Sunumun İlkeleri ve Teknikleri
Hazırlıklı konuşmalarda belirli bazı teknikler, uygulama
öncesi, sırası ve sonrasında dikkate alınacak bazı hususlar
konuşmacının işini kolaylaştırdığı gibi etkili ve kalıcı bir
sunum yapmasını da sağlayabilir.
Sözlü sunum aynı ses tonunda, kişinin yalnızca aralıksız
konuşmasından oluşacak şekilde değil; içerik, ses, beden
dili uyumuyla ve de çeşitli görsel yardımcılarla
zenginleştirilmiş olarak dinamik bir yapıda
gerçekleştirilmelidir.
Sunum öncesinde dinleyici kitlenin yaş, cinsiyet, eğitim,
sosyal rol ve statü ile ilgili özellikleri hakkında bilgi
alınmalı, konuşmanın içeriği, üslubu, yeri ve süresi
bunlara göre belirlenmelidir.
Sunum sırasında orada bulunanların okuma yapmak üzere
değil, konuşma dinlemek üzere gelmiş olduklarını bilerek
sunum yapılmalıdır.
Dinleyicilerin konsantrasyon eğrisine dair bilgiler, yirmi
dakikadan sonra ciddi oranda dikkat eksilmesi yaşandığını
göstermektedir. Buna göre, ilk yirmi dakikada önemli
mesajlar verilmelidir.
Sunum açılış cümlelerini özellikle dikkatli seçmek gerekir.
Sunum sonrasında kapanış cümleleri sırasında dikkatin
yoğun olduğu göz önünde bulundurulmalı ve önemli
mesajları iletmek için bundan yararlanılmalıdır.
Sözlü Anlatımda Bazı Söyleyiş Özellikleri
Asalak Ses, Sözcük ve İfadelerin Kullanımı
Konuşma sırasında ifadelerin aralarına takılan ve
genellikle düşünülmeden kullanılan bazı sesler, sözcükler
veya ifadeler bulunur. Söz dağarcığı geniş olan, konuşma
sırasında psikolojik koşullarında sorun yaşamayan,
konuşması için gerekli hazırlıkları yapmış olan kişiler bu
türden sözlü anlatım bozukluklarından uzak durabilirler.
ıı, hı, şey, yani, falan, evet, tamam mı, oldu, işte, artı,
dermişim, ondan sonra, neyse, efendime söyleyim,
anlatabildim mi vb. asalak ses ve sözler konuşmacının
dikkat eksikliği ile çok yakından ilişkilidir.
Bazı Sözcüklerin Kullanımında Dikkat Edilmesi
Gereken Özellikler
Türkçede bazı sözcükler, söylenişlerinde ortaya çıkan ses
değişimleri nedeniyle yazımlarından farklı olarak
kullanılırlar. Ses daralması, ses veya hece düşmesi
örnekleri olarak ortaya çıkan bu biçimler konuşma ile
sınırlıdır, yazıda gösterilmez. Günlük konuşmalarda sıkça
rastlanan bu kullanımlar, dinleyici karşısında yapılan
konuşmalarda daha az tercih edilir.
Ünlü uzunluğunun veya inceliğinin anlam ayırıcı olduğu
durumlarda yazıda bazı sözcüklerin ‘^’ işareti kullanılarak
birbirinden farklı gösterildiği görülür. Bu sözcükler
arasındaki ayrım, konuşma sırasında da gözetilmeli; uzun
veya ince söylenmesi gereken sözcükler buna göre doğru
biçimde kullanılmalıdır.
Başka dillerden geçen ve tarihî dönemlerde Türkçede
kullanılmış olan bazı dil bilgisel yapılar, artık Türkçede
yer almadığından ve dolayısıyla çağdaş Türkçe
konuşurları için bilişsel düzeyde işlevlerini yitirmiş
bulunduklarından, eski örneklerin kalıntısı olarak ne yazık
ki yanlış biçimde kullanılmaktadır.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Alt 22 Şubat 2019, 21:50   Mesaj No:9
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Özetleri çalışmayı unutmayın
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
2018 Temel Bilgi Teknolojileri II Tüm Özetler/MEDİNEWEB nurşen35 Temel Bilgi Teknolojileri 2 8 20 Şubat 2019 18:26
Tefsir Tarihi ve Usulü Tüm Özetler/MEDİNEWEB nurşen35 Tefsir Tarihi Ve Usulü 10 20 Şubat 2019 18:21
Türk dili notları makbergülü Türk Dili 1 1 18 Kasım 2018 20:43
Türk Dili II /2011/2012/2013/2014 Bahar Dönemi Sınavı MEDİNEWEB nurşen35 Türk Dili 2 11 03 Mart 2016 20:50
Türk Dili II -2015 Bahar Ara Sınav Soruları MEDİNEWEB nurşen35 Türk Dili 2 0 27 Aralık 2015 00:21

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
  أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم Şüphe yok ki siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olacaksınız...(Al-i İmran-186)               عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال               Insanlara teşekkür etmeyen Allah Teala'ya da şükür edemez.   İlim gayreti sevinç, mal gayreti hüsrandır.
Hz. Ömer

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.