Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Üç Aylar / Kandiller

Konu Kimliği: Konu Sahibi CaferTayar,Açılış Tarihi:  06 Eylül 2008 (13:07), Konuya Son Cevap : 06 Eylül 2008 (13:07). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 06 Eylül 2008, 13:07   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:CaferTayar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 89
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 555
Konular: 227
Beğenildi:15
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan

Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan



Ramazan ayına 'ibadet ayı' olarak bakan pek çok kişi,
çoğunlukla bilgisizlik sebebiyle, diğer ayların ve vakitlerin sıradan ve 'dünyevî' bir niteliğinin olduğu vehmine kapılır.
Oysa Ramazan ayında tutulan oruç, tıpkı diğer vakitlerde yapılan ibadetler gibi
İslâm’daki hayat-ibadet bütünlüğünden kaynaklanır.
Ramazanda başka, diğer aylarda bambaşka yaşama çelişkisinden kurtulmak için,
İslâm’daki hayat-ibadet bütünlüğünü anlamamız gerekiyor.

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı, rahmet ve bereket kapılarının açıldığı aydır.
İslâm takviminin en önemli zaman dilimlerinden birini temsil eden Ramazan,
bütün müslümanların yeni bir şevk ve neşve ile dine yöneldiği ayın da adıdır.
Bu ayın manevi bir festival olduğunu bilmek,
yaptığımız ibadetlerin lezzetine varmamızı sağladığı gibi, bizi insani ve ahlâki açıdan da olgunlaştırır.
Bu noktada, dini hassasiyet derecesi ne olursa olsun
bütün müslümanların bu rahmet ve mağfiret cağrısına kulak vermesi,
ondan azami derecede istifade etmesi, büyük bir önem taşır.

Bununla beraber, özellikle halk arasında 'Ramazan müslümanlığı' diye nitelendirilen
bir tavrın var olduğunu biliyoruz. Ramazan ayına 'ibadet ayı' olarak bakan pek çok kişi,
çoğunlukla bilgisizlikten kaynaklanarak,
diğer ayların ve vakitlerin sıradan ve 'dünyevî' bir niteliğinin olduğu vehmine kapılır.
Oysa Ramazan ayında tutulan oruç, tıpkı diğer vakitlerde yapılan ibadetler gibi,
İslâm’daki hayat-ibadet bütünlüğünden kaynaklanır.
Bu konuyu biraz daha açabilmek için, İslâm’ın öngördüğü hayat-ibadet bütünlüğünü izah etmeye çalışalım.

Hayatı İbadet Şuuruyla Yaşamak
İslâm’ın üzerinde ısrarla durduğu ilkelerin başında, ibadet ve hayatın bütünlüğü gelir.
İbadet kelimesi altında topladığımız tüm dini eylemleri gündelik hayatın dışında gören
modern bakış açısının tersine, İslâm ibadetin bir hayat biçimi olarak özümsenmesini ve hayatın da bir ibadet ruhu içinde yaşanmasını hedefler. Bu bütünlüğü temin etmek için, Kur'an ve Hz. Peygamber Efendimiz A.S.’ın s
ünneti müslümanlara vazgeçilmez iki kaynak olarak verilmiştir.

Bu bağlamda Kur'an-ı Kerim
hayatın ve gerçekliğin hemen her alanıyla ilgili konulara değinir ve pek çok örnekler verir.
Hz. Peygamber A.S.’ın sünneti de bize bu genel ilkeleri nasıl yaşayacağımız konusunda
ayrıntılı ve aydınlatıcı bir örneklik (Kur'an’ın tabiriyle 'en güzel örnek/model’) sunar.
İslâm’ı diğer dünya dinlerinden ayıran hususlardan birini burada görüyoruz:

Hz. İsa A.S. yahut Hz. Musa A.S.'ın yaşadığı hayat hakkında İncil ve Kur'an'da bildirilenlerin dışında
fazla bilgiye sahip değiliz.
Buna mukabil Hz. Peygamber A.S. Efendimiz’in ve aile hayatının,
tırnak kesmeden savaş idaresine kadar son derece ayrıntılı kayıtları bugün elimizde bulunuyor.
Bunun hikmeti, hiç şüphesiz İslâm’ın küllî bir din olarak yaşanması ile doğrudan irtibatlı.
Kur'an'ın rehberliği ve Sünnet'in örnekliğinde, insan hayatının hiç bir alanı boş bırakılmamıştır.
Dahası, Hz. Peygamber A.S. döneminde vaki olmayan, fakat ileride ortaya çıkması muhtemel durumlarlar için de
kılavuzluk sağlayacak ilkeler ortaya konmuş, bunların nasıl uygulanacağı çeşitli örneklerle gösterilmiştir.

Bir Hayat Tarzı Olarak İbadet
Konumuz açısından bunun önemini görmek zor değil:
Hz. Peygamber Efendimiz’in sadece namazları nasıl kılacağımız konusunda değil,
aynı zamanda nasıl alış-veriş yapacağımız veya nasıl iş kuracağımız konusunda da bağlayıcı bir örnek olması,
ibadet-hayat bütünlüğünü güçlendirmeyi hedefler.
Bu demektir ki, İslâm sadece namaz, oruç gibi ibadetlerle sınırlı olan bir din değildir.
Periyodik ibadetlerin dışında kalan her tür insani ve sosyal eyleme, '
muamelât', yani muameleler ve münasebetler adı verilmiştir.
Muamelât, ticaretten idareye, eğitimden uluslararası ilişkilere kadar çok geniş bir alanı kapsar
ve bu alandaki emir ve yasaklar ibadetlere ilişkin kurallar kadar önemli ve vazgeçilmezdir.

Dolayısıyla ibadetler ile muameleler arasındaki bütünlük,
İslâm’ın tartışma götürmez prensipleri arasındadır.
Bu ilkenin halk arasındaki yansımalarından biri de 'çalışmak ibadettir' ifadesinde ortaya çıkar.
Bu ifade doğru bir şekilde anlaşıldığında, Kur'an ve Sünnet'in hedeflediği hayat-ibadet bütünlüğüne atıfta bulunur.
Zira nihai manada helal rızık yolunda harcanan emek, en az namaz ve oruç kadar büyük bir öneme sahiptir.

Bu bütünlük ilişkisini biraz daha açmaya çalışalım.
İbadât başlığı altında toplanan namaz, oruc, hac ve zekât gibi periyodik ibadetler, i
nsanlar ile Cenab-ı Hak arasındaki ilişkileri düzenler.
Yani bir bakıma Yaradan ile yaratılan arasındaki dikey ilişkinin istikamet ve muhtevasını belirler.
Muamelât adı verilen bireysel ve toplumsal eylemler ise, insanlar arası ilişkileri düzenler.
Yani insanlar arasındaki yatay ilişkiler bütününü (birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını) tanzim eder.
İbadât ve muamelât arasındaki bütünlük ilişkisi, dikey boyut ile yatay boyut arasındaki ilişkinin bir başka ifadesidir.
İslâm’a göre hayat ile ibadetin iç içe geçmiş hali, ancak bu iki boyutun birleştirilmesi ile mümkündur.

Hz. Peygamber A.S. Efendimiz başta olmak üzere bütün peygamberlerin
hem dini-manevi, hem de siyasi ve sosyal liderler olması, bu ilkenin vahiy tarihindeki tezahürüdür.
Aynı şekilde, bütün ilâhi dinlerin kökeninde bulunan 'adaletin arz üzerinde inşası' prensibi,
bu bütünlük ilişkisinin bir neticesidir:
yeryüzünde insanlar arasındaki adalet -yani yatay düzlemdeki adalet- ancak
adaletin insan nefsinde, yani dikey olarak inşa edilmesi ile mümkündür.
Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak, kendi nefsine ve dolayısıyla
Rabbine karşı adil olmayan kişi, adaletin arz üzerindeki hiç bir formuna nihai manada ve kâmilen ulaşamaz.
Bu demektir ki periyodik ibadetlerle gerçekleştirmeye çalıştığımız nefsî ve dikey adalet,
muamelât düzeyinde inşa etmeyi hedeflediğimiz sosyal ve yatay adalet ile bütünleştirilmek zorundadır.

Bu bağlamda Kur'an, tekvinî yani yaradılışa ilişkin (kozmolojik) ayetler ile
'ölçüp biçme' arasında dikkate değer bir ilişki kurar.
Rahman Suresi’nde göklerin nasıl bir mizan ve ölçü üzere yaratıldığı ifade edildikten hemen sonra,
aynı adalet ve mizan ilkesinin insanlar arasında da kurulması gerektiği belirtilir:
“Günes de ay da bir hesap ile hareket eder. Necm (bitkiler, yıldızlar) ve ağaçlar Allah'a secde ederler.
Allah göğü yükseltti ve mizanı koydu. (O halde siz de) tartıda taşkınlık edip dengeyi (mizanı) bozmayın.
Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.” (Rahman/5-9)

Bu ayetin de gösterdiği gibi İslâm göklerin yaradılışı ve kozmik dengesi ile
pazar yerindeki adaletli tartı arasında doğrudan bir ilişki kurar.

'Hayatım ve Ölümüm Allah İçindir.'
Bir baska örnek için En'am Suresi’nin 162’nci ayetine kulak verelim:

“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep alemlerin rabbi Allah içindir.
O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.”
Bu ayette, Hz. Peygamber A.S.’ın ağzından bütün müslümanlara hayatın bütünlüğü anlatılır.
Bu ayetin manası son derece açık ve çarpıcı: genel kanaatin aksine
din (yahut 'dini alan') namaz, oruç gibi fiziki ve periyodik ibadetlerle sınırlı değildir.
Zira de-ye-ne kökünden gelen 'din' kelimesinin manalarından biri de 'bağlamak',
yani yaratılanı Yaratıcısı'na raptetmektir.

Dini bu geniş manasıyla ele aldığımızda, hayatın her alanı,
hem başı hem de sonu dinin sorumluluk alanına girer.
Bu yüzden yukarıdaki ayette 'namaz ve menasik' kelimelerinin hemen ardından
'hayatım ve ölümüm' kelimeleri gelmekte, böylece teslimiyetin gerçek mana ve kapsamı vurgulanmaktadır.

Namaz ve oruç başta olmak üzere ibadetlere bu çerçevede baktığımızda,
İslâm’da ibadetler ile gündelik ve sosyal yaşam arasında nasıl bir bütünlük ilişkisi kurulduğunu
rahatlıkla görürüz. ‘
Din alanı-dünya’ alanı şeklinde yapay bir ayrım üzerine kurulu olan modern dünya görüşünün tersine,
İslâm 'din dışı' olarak tanımlanabilecek bir alanı kabul etmez.
Şüphesiz teknik anlamda ve eğitim maksadıyla yapılan 'din ilimleri' yahut 'dinî meseleler' tabiri,
İslâm tarihinde ilk dönemlerden beri kullanılmaktadır. Fakat bu ifadeler din dışı ve seküler,
yani dinin tamamen dışarda bıraktığı bir alanı ifade etmez.

Bu manada eğitimden aile hayatına, bireysel dua ve nafilelerden farz ibadetlere kadar
insan hayatının her alanı, belli bir çerçeveye oturtulmuş ve bu ilâhi çerçeve içerisinde
insana büyük bir özgürlük alanı verilmiştir.
Modern düşüncenin seküler yahut din-dışı alan diye tanımladığı bu özgürlük alanı,
tanımı gereği dini bir niteliğe sahiptir. Zira insanın iyilikle kötülük arasındaki imtihanı bu alanda cereyan eder.

Hayat-İbadet Bütünlüğü Açısından Oruç

Oruç, nefsimizi tezkiye etmek için bize açılan en önemli manevi kapılardan biridir.
Bir başka ifadeyle, bu bize yapılmış bir rahmet davetidir.
Bu manada Ramazan ayının yepyeni bir manevi tazelik ve şuur ile idrak edilmesi son derece önemlidir.
Lâkin yukarıda izah etmeye çalıştığımız hayat-ibadet bütünlüğünü akılda tuttuğumuzda
Ramazan'ın anlamını daha iyi kavrayabiliriz.

Ramazan bize verilmiş önemli bir fırsattır.
Fakat bu, diğer ayların ve vakitlerin önemsiz olduğu, din yahut
ibadet dışı bir niteliğe sahip olduğu anlamına gelmez.
Ramazan, Yaratıcımız’a giden yoldaki işaretlerden biridir ve istikametimiz konusunda bize kılavuzluk sağlar.
Aksi halde Ramazan ayında bu manevi yolculukta olduğumuz,
diğer vakitlerde ise sıradan dünyevi bir hayat yaşadığımız şeklinde bir yanlış fikre kapılmamak gerekir.

Her aldığımız nefesin bu yolculukta atılmış bir adım olduğunu unutmamak zorundayız.
İdrak etmekte olduğumuz mübarek Ramazan ayına ve sair zamanlardaki ibadetlerimize
bu açıdan bakarsak, imanın lezzetine ulaşmamız inşallah daha kolay olacaktır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hacet kapısın tıklarken Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 2038 13 Eylül 2008 11:34
geçmiş zaman aynası Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 2143 13 Eylül 2008 11:29
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: Dua Bölümü Seyyid 1 2496 12 Eylül 2008 12:39
rahmet katrelerinde bir  cuma  soluğunda dua Dua Bölümü CaferTayar 0 2371 12 Eylül 2008 12:31
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan Üç Aylar / Kandiller CaferTayar 0 2056 06 Eylül 2008 13:07

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Keşke'siz Hayat, Hatasız Hayat Değildir YaŞuHa Muhtelif Konular 1 15 Eylül 2017 17:52
Kur'an Açısından Sömürü ve Sömürgeciler Hazan Mevsimi Kur'ân-ı Kerim Genel 0 16 Mart 2010 00:59
Çocukların Ruh sagligi açısından dini egitim İmamHüseyin Çocuk ve Aile Sağlığı 0 13 Nisan 2009 12:42
Orucun sağlık açısından yararları MERVE DEMİR Tıbbı Nebevî 0 11 Nisan 2009 22:06
Batı düşünürleri açısından İslam Peygamberi (sav.) süperteklif Hz.Muhammed(s.a.v) 2 08 Ekim 2007 20:20

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.