Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLAHİYAT-ÖNLİSANS -AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ.::. > 2.SINIF*Bahar Dönemİ* > Yaşayan Dünya Dinleri

Konu Kimliği: Konu Sahibi toyber,Açılış Tarihi:  12 Nisan 2015 (14:01), Konuya Son Cevap : 23 Şubat 2017 (18:59). Konuya 5 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı12Kez Beğenildi
  • 6 Beğenilen toyber
  • 1 Beğenilen Mihrinaz
  • 1 Beğenilen Mihrinaz
  • 1 Beğenilen Mihrinaz
  • 1 Beğenilen Mihrinaz
  • 1 Beğenilen Mihrinaz
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 2 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 5,00 puandır.
Alt 12 Nisan 2015, 14:01   Mesaj No:1
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:toyber isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31666
Üyelik T.: 02 Ekim 2013
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Mesaj: 11
Konular: 11
Beğenildi:26
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Yasayan Dünya Dinleri ünite özetleri

Yasayan Dünya Dinleri ünite özetleri

GİRİŞ************** *******19. yüzyıldan itibaren çeşitli alanlarda yaygın kabul gören pozitivist teoriler doğrultusunda metafizik değerlere ve dine yönelik sorgulamalar insanlık tarihinde dinin yerine ve dinin kökenine yönelik pozitivist değerlendirmeleri de beraberinde getirmiştir. Buna göre din, tarihte insanlığın geçirdiği tekâmüle paralel tarzda bir tekâmül geçirmiş; ruhçuluk ve tabiata tapınma ile iç içe olan mitolojik dönemi metafiziğe dayalı kavram ve değerler izlemiştir. Dolayısıyla ruhçuluk, atalar kültü ve büyü, geleneksel din ve tanrı düşüncesinin temelinde bulunmaktadır; tanrı inancında ise çoktanrıcılıktan tektanrıcılığa doğru bir gelişim söz konusudur.***** ********Bu bağlamda Hegel, insanlık tarihinde “din çağı” öncesi bir “sihir ve büyü dönemi” olması gerektiği üzerinde durmuş; Frazer ise insanlığın erken dönem tarihinde, büyü ve sihir gücüyle insanlığın doğayı kontrol altına alabileceğinin düşünüldüğü bir zaman diliminin varlığından söz etmiştir.

DİNİN ANLAM VE DEĞERİ*********** ******Halk arasındaki yaygın kullanımında din kavramı genellikle kutsal terimiyle birlikte ele alınır. Öyle ki din, zihinlerde öncelikle kutsal terimini çağrıştırmakta; kutsal alana yönelik duygu ve düşüncelerle tavır ve davranışları ifade etmektedir.************* *****Peki, kutsal nedir? Birçok araştırıcı kutsalın çeşitli tariflerini yaparlar. Bu tariflerde üzerinde ittifak edilen temel özellikler arasında kutsalın sıra dışılığı, olağanüstülüğü ya da diğer şeylerden farklı bir değer taşıması, bambaşkalığı, bu evrenin dışından bir anlam taşıması gibi hususlar dikkati çekmektedir.*** Kur’an’da din terimi, “yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm” ve benzeri anlamlarda kullanılmaktadır. Buna göre din, insanın her türlü inancını, düşüncesini, tavır ve davranışlarını ifade eden, insanın yaşam tarzı ya da yaşamında izlediği yol anlamına gelmektedir. Diğer taraftan Kur’an din terimini özel anlamda İslâm için de kullanmakta ve “Allah katında din İslâm’dır” demektedir.** *********************Çeşitli Batı dillerinde religio ya da religion terimleriyle ifade edilen dinin nasıl anlaşılması konusunda Batıda da çeşitli görüş ayrılıkları mevcuttur. Dinle ilgili genelde yaygın olan kanaat, dinin, “insanın tanrı, metafizik âlem ya da kutsala yönelik duygu, düşünce ve davranışlarını ifade eden sistem” olduğu yönündedir.*** *****Dinin ne’liğine dair yapılan tariflerinin birçoğu, dinler tarihinin konusuna giren yeryüzünde gelmiş geçmiş tüm dinsel gelenekleri kapsamı içerisine alma konusunda yetersizdir. Zira dinler tarihinde, tanrı ya da aşkın varlık düşüncesine yer vermeyen hatta materyalist bir görüntüyü ön plana çıkaran inanç sistemlerinin varlığı da bilinmektedir.************* İnsanlığın yaşadığı ve yaşamakta olduğu din tecrübesiyle ilişkili olarak değindiğimiz bu hususlar doğrultusunda dinin;*************** ********(A)*insanın düşünce ve inanca dayalı değerlendirmelerini içeren zihinsel fonksiyonlarını, ***********(B)*her türlü tavır ve davranışlarını ve ********* ********(C)*insanın diğer insanlarla ilişkilerini ve kurumsal yönünü ifade eden sosyal yapısını belirleyen ve disiplin altına alan bir sistem olduğu söylenebilir.********** *******Dini inanç ve tutumlarla yakından ilgili olan bir durum, insanın kendisini ve çevresini tanıyıp algılama doğrultusunda ontolojik ve teleolojik meraklarıdır.******** **********Dini inanç ve tutumlarla yakından ilgili olan bir durum, insanın kendisini ve çevresini tanıyıp algılama doğrultusunda ontolojik ve teleolojik meraklarıdır.******** ****Ahlak ve din ilişkisine yönelik çeşitli görüşler ileri sürülmekte ve dinin ahlakın kaynağı olup olmadığı tartışılmaktadır.************ ******İşte bu noktada, tecrübe dünyasının ötesinde her şeyden üstün, her şeyi gören, bilen ve gözetleyen, davranışlarından dolayı insanı hesaba çekecek olan bir aşkın varlığa inanç ahlakın tesis edilmesi ve devamında vazgeçilmezdir.************* *******Dinin, tarih boyu üstlenmiş olduğu önemli işlevlerden bir diğeri de toplumsal yapının tesisinde ve devamında oynadığı olumlu rolüdür.********** ************İnanç düzleminde Tevhid kavramına dayalı dinsel söylem, tavır ve davranış biçimi düzleminde ahlaka dayanır. Benzer şekilde Hıristiyan kutsal metni olan Yeni Ahit’te de Hz. İsa’nın diliyle insanlar ikiyüzlü olmaktan sakınmaya, adil olmaya, birbirini sevmeye, bağışlamaya ve benzeri olumlu davranış biçimlerine çağrılmaktadırlar. Ahlakın yanı sıra aile kurumuna verdikleri önemle de dinler dikkati çekmektedirler.
Esma_Nur, silver, nmtbkrt ve 3 kişi daha bunu beğendi.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi toyber 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
DiN SOSYOLOJiSi 7-8-9-10 ÜNiTELERiNiN KODLAMALAR Din Sosyolojisi toyber 0 2964 18Haziran 2015 15:12
DiN SOSYOLOJiSi 5-6 ünIte kodlamari Din Sosyolojisi Allahın kulu_ 1 2770 18Haziran 2015 15:02
DiN SOSYOLOJiSi 1-4 ÜNiTE KODLAMALARI Din Sosyolojisi toyber 0 4249 20 Mayıs 2015 17:10
YASAYAN DÜNYA DiNLERi 3.-4.ÜNiTE KODLAMALARIM Yaşayan Dünya Dinleri toyber 0 4860 14 Nisan 2015 21:57
Yasayan Dünya Dinleri ünite özetleri Yaşayan Dünya Dinleri Mihrinaz 5 6141 12 Nisan 2015 14:01

Alt 23 Şubat 2017, 18:51   Mesaj No:2
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.685
Konular: 1311
Beğenildi:12442
Beğendi:9224
Takdirleri:28324
Takdir Et:
Standart

DİNLER TARİHİNİN ÖNEMİ VE BİR BİLİM DALI OLARAK GELİŞİMİ***** ****Dinler tarihi dinlerin teolojik ve kurumsal yapılarını dinlerin tarihsel tezahürlerini de dikkate alarak inceleyen bir bilim dalıdır.

Dinin tarihsel tezahürünü geçmişten günümüze ele alan dinler tarihi, dinleri çeşitli yöntemlerle inceler. Bunlardan deiptif yöntemle, dinin ya da dinlerin tarihsel tezahürü olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Fenomenolojik yöntemle*dini fenomenler anlaşılmaya çalışılır. Analitik yöntemde ise dini fenomenler ve tezahürler irdelenmeye analiz edilmeye çalışılır.*********** ****Dinler tarihi çalışmalarında ele alınan konulara ilişkin öncelikli kaynaklar arasında ilgili kutsal metinler ve diğer dinsel materyal başta gelir.*********** *****İslâm tarihinde İslâm dışı dinsel geleneklere ilgi ve alaka oldukça erken dönemlere kadar uzanır.* **************İslâm tarihinin erken dönemlerinden itibaren reddiye kabilinden birçok eser yazılmıştır. Ayrıca çeşitli İslâm dışı inanç ve gelenekleri tanımlayan bazı telif ve çeviri eserler ortaya çıkmıştır. Örneğin İbnu’l-Kelbi’nin Kitabu’l-Asnam’ı gibi; yine Said Feyumi’nin Tevrat’tan bazı kısımları Arapça’ya çevirmesi gibi…*** *************Bundan başka 11. yüzyıldan itibaren Milel ve Nihal başlığı altında kaleme alınan eserler de İslâm Tarihindeki dinler tarihi çalışmaları açısından oldukça önemlidir. Milel ve Nihal başlığını taşıyan ilk eserin Aldülkahir el-Bağdadi’ye ait olduğu, ancak eserin günümüze kadar ulaşamadığı söylenmektedir. Bundan başka İbn Hazm (Kitabu’l-Fasl fi’l- Milel ve’l-Ehvai ve’n-Nihal), Şehristani (Kitabu’l-Milel ve’n-Nihal) ve benzeri birçok kişinin bu başlıklı eserler yazdıkları bilinmektedir. Ayrıca, daha sonraki dönemlerde İbnu’n Nedim (Kitabu’l-Fihrist) ve Abu’r-Reyhan el- Birûni (örneğin Tahkik ma li’l-Hind, Asaru’l-Bakiye ani’l-Kuruni’l-Haliye) gibi yazarlarca kaleme alınan çalışmaları da bu bağlamda zikretmek gerekir.********** ****Milel ve Nihal geleneği, farklı inançların, Müslümanların iletişim içerisinde bulunduğu farklı dinsel ve kültürel grupların tanınmasını ve anlaşılmasını konu almaktadır. Bunu yaparken özellikle Şehristani ve Birûni’de gördüğümüz gibi elden geldiğince objektif olmaya çalışılmakta; ele alınan gelenekler yargılanmadan tanımlanmaya gayret edilmektedir. Milel ve Nihal kavramlarına İslâm âlimlerinin farklı anlamlar yükledikleri bilinmektedir. Bazıları ise Milel terimini vahiy geleneğine dayanan dini akımlar için Nihal terimini ise vahiy geleneğine dayanmayan akımlar ve yollar için kullanmaktadır.****** ********************************************Kapsam ı dikkate alındığında Milel ve Nihal geleneği bağlamında kaleme alınan eserler insanlığın bilim mirasına önemli katkı sağlamıştır. Nitekim bu önemi nedeniyle olsa gerek bazı günümüz yazarları, örneğin Eric Sharp, Milel ve Nihal yazarı Şehristani’yi karşılaştırmalı dinler alanında ilk özgün eser veren yazarlar arasında zikretmektedir. Dinler tarihi bilim dalı Osmanlı döneminde 19. yüzyıldan itibaren eğitimin kurumlarında yer almaya başlamıştır. Önceleri “ilmu esatiril evvelin” başlığı altında sonra da tarihi edyan (dinler tarihi) adı altında dersler verilmiştir. Cumhuriyet döneminde 1933 yılına kadar varlığını sürdüren Darulfünun İlahiyat Fakültesinde Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi ve Dinler Tarihi başlıkları altında dinler tarihi bilim dalına dayalı dersler okutulmuştur. Dinler tarihi ile ilgili Türkçe olarak yazılan en eski kaynak olarak kabul edilen Şemseddin Sami’nin Esatir’i 1878’de basılmıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ise Ahmet Midhat, Mahmud Esat, Esad bey ve Mehmed Şemseddin’in Tarihi Edyan başlıklı eserleri dinler tarihi ile ilgili bu döneme ait başlıca literatür arasında sayılabilir.

DİNLER, MEZHEPLER VE KÜLTLER********** *******Dinin bir alt kolu ya da dinin kapsamı içerisinde sayılan ekoller olarak nitelenebilecek olan mezhepler, yapıları itibarıyla itikadî, fıkhî ve siyasî olmak üzere üç ana kategoride incelenebilir. İtikadî mezhepler, çeşitli inanç konularında farklı yorumlamalara bağlı olarak ortaya çıkan akımlardır. Tanrı, tanrının sıfatları, çeşitli metafizik varlıklar, ahiret ve dinde temel kaynağın ne’liği gibi konulardaki farklı değerlendirmeler itikadî mezheplerin birbirleriyle farklılık arz eden yaklaşımlarını oluşturur. Örneğin Hıristiyanlıkta Tanrı Oğlu olduğuna inanılan İsa Mesih’in şahsı konusundaki Kristolojik tartışmalar birçok mezhep hareketinin oluşumuna neden olmuştur. *************Dini yaşamın nasıllığı konusundaki farklı bakış açıları ve dinen yapılıp yapılmaması gereken hususlar konusundaki farklılıklar bu mezheplerin oluşumunda etkili gözükmektedir. Örneğin*Caynizm’in temel mezhep hareketlerinin ortaya çıkışındaki temel tartışmalardan birisinin giyim konusundaki farklı bakış açıları olduğu bilinmektedir. ***********Mezhep hareketleri bir başka açıdan ortodoksi ve heterodoksi ayrışması şeklinde de kendisini gösterir.*Ortodoksi heterodoksi ayrımı, farklı dinsel gelenekleri değil, belirli bir gelenek içerisindeki farklılaşmayı ifade etmektedir. Ortodoksi,*genellikle egemen yaygın anlayış için kullanılmıştır. Bir başka ifadeyle, kendini çoğunluğun inancını ifade eden merkezi din anlayışıyla ve egemen siyasal güçle özdeşleştiren dinsel yorum, asıl doğru öğretiyi savunduğu ve doğru ve kabul edilebilir inançların temsilcisi olduğu iddiasıyla ortodoks olarak tanımlanmıştır. Bu durumda merkezi din anlayışının dışında kalan görüş ve akımlar ise heterodoksi olarak görülmüştür. Bu anlamda heterodoksi,*çoğunluğun ya da bazı durumlarda siyasal gücün doğru ve kabul edilebilir saydığı resmi öğretinin dışında kalan her türlü akımı ifade etmektedir.********* ***********Tarihsel süreç içerisinde cereyan eden olaylar ve gelişmeler dikkate alındığında, inanç ve tutumlardan hangilerinin ortodoksiyi hangilerinin heterodoksi veya heresiyi temsil ettiği konusunda farklı anlayışların bulunduğu görülür. Örneğin Hıristiyanlık tarihinde bir dönemde ortodoksi kapsamında görülen bir kişi ya da öğretinin bir başka dönemde heretik olarak ilan edildiği bilinmektedir. Örneğin Origen’in öğretileri kendi zamanında ortodoks öğretiler olarak değerlendirilirken, dördüncü, beşinci ve altıncı yüzyıllarda tenkit edilmiş; acı ve şiddetli çatışmaların nedeni olmuştur.********
muhabet yilm beğendi.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Şubat 2017, 18:54   Mesaj No:3
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.685
Konular: 1311
Beğenildi:12442
Beğendi:9224
Takdirleri:28324
Takdir Et:
Standart

****** *************************************************T arih boyu dinsel geleneklerde yer alan ortodoksi-heterodoksi çekişmelerine baktığımızda, ortodoksinin kendisini, “doğru/kanonik inanç ve öğretilere sahip olan” şeklinde gördüğü ve hakikati ifade etme konusunda bir tekelcilik ya da monopoli oluşturduğu dikkati çeker.

Farklı inanç sistemlerinden inanç ve ibadet unsurları taşıyan melez dinsel gelenekler “senkretik dinler”*olarak tanımlanmaktadır. Örneğin İslâm ile Hindu geleneğinden birçok unsur taşıyan Sih dini senkretik bir din olarak tanımlanabilir. Yine son dönemlerde ortaya çıkan ve Hıristiyanlıkla Yahudilikten ya da Hıristiyanlıkla Budizmden birçok unsur taşıyan Yahova Şahitleri, Moonculuk, Sayentoloji gibi hareketler senkretik akımlar olarak değerlendirilebilir.************ Kültler, içe dönük cemaat anlayışıyla ve gizemcilikleriyle diğer din mensuplarından ayrılırlar. Örneğin*son dönemlerde Batı dünyasında sayıları hızla artan çeşitli Neo-Gnostik grupları bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Ayrıca müstakil bir inanç sistemi ve ibadet anlayışını geliştirip temsil etmekten öte, kurulu yaygın dinsel geleneklere ve sosyal değerlere karşı bir anarşizmi, başkaldırıyı temsil eden, 20. yüzyıl ortalarından itibaren Batıda yayılan Satanizmi bu bağlamda değerlendirmek mümkündür.

Dinler Tipolojisi/Tasnifi*********** Dinlerin çeşitli açılardan farklı tasniflere tabi tutuldukları dikkati çekmektedir. Örneğin*geçtiğimiz yüzyılda yaygın bir söylem olarak etkisini hemen her alanda hissettiren pozitivist paradigma kendi evrimci anlayışı doğrultusunda bir dinler tipolojisi yapmaya çalışmıştır. Bu bağlamda dinler “ilkel dinler” ve “gelişmiş dinler” şeklinde iki ana grupta toplanmış; dinin ilkelliği ve gelişmişliğinde ise ilgili dine mensup olan insanların sosyo kültürel yaşamları belirleyici olmuştur.************ *************Benzer şekilde diğer din mensupları da kendi inanç sistemlerini merkeze alarak din sınıflamaları yapmışlardır/yapmaktadırlar. Örneğin Hıristiyanlık Ortaçağ başlarından itibaren kendisini yegâne doğru din olarak görmüş ve kendisi dışındakileri pagan gelenekler olmakla itham etmiştir. Aynı şekilde Sabiilik kendisini yegâne doğru (“kuşta”) olarak görürken diğerlerini yanlış ya da “kabda” kategorisinde değerlendirmiştir.* ***************Mesajın evrensel olup olmaması açısından dinleri evrensel dinler, milli dinler şeklinde iki ana kategoriye ayırmak mümkündür.dinler inanılan tanrının tekliği ya da çokluğu açısından monoteist, düalist, henoteist ve politeist dinler; tanrının bilinip kavranması açısından agnostik ve gnostik dinler ve inanılan tanrının evrenle ve insanla ilişkileri açısından panteist, deist dinler gibi kimi sınıflamalara ayrıştırılmaktadırlar. Bu sınıflamalar da her zaman tam olarak kapsayıcı olamamaktadır.********** *******Dinler inanç ve öğretilerinin merkezinde yer alan ana kavram veya değer açısından da tanımlanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda örneğin Hıristiyanlık tüm inanç ve değerlerinde Mesih inancına ağırlıklı yer vermesi nedeniyle Kristosentrik ya da “Mesih merkezli” bir dindir. Yahudilik İsrailoğullarının seçilmişliği inancını merkeze koyan etnosentrik bir din olarak, İslâm ise taviz vermez tek tanrıcılığı ya da Tevhid inancını merkeze alan teosentrik (veya daha yerinde bir ifadeyle Tevhid merkezli) bir din olarak değerlendirilebilir.

Çeşitli Tanrı Düşünceleri ve Dinler********** **Teizm tanrı ya da tanrıların doğaüstü üstün güçler olarak algılandığı geleneklerdir. Bunlardan monoteist ya da tek tanrıcı dinler insanların yaşamlarında yer verdikleri ya da verebilecekleri diğer üstün güçleri reddederek bir tek üstün gücün, yani bir Tanrı’nın varlığının kabul edilmesini ön plana çıkarmışlardır.*** **********Dinlerde üstün güç olarak inanılan tanrısal varlık bazı dinlerde ise düalist ya da politeist bir bağlamda düşünülür. Düalist ya da iki tanrıcı dinler genellikle iyi ve kötü düalitesi çerçevesinde bir iyilik bir de kötülük tanrısının varlığını kabullenirler; ancak kötülükten sakınmak amacıyla iyilik tanrısına tapınmayı esas alırlar.*** *****Bazı dinlerde ise çoktanrıcılık kabul edilmekle birlikte, bunlardan yalnızca birisi üstün güç olarak kabul edilip tazim edilir. Böylesi geleneklerin tanrı inancı Henoteizm*kavramıyla ifade edilir.***** Benzer şekilde inanılan tanrının sıfatları konusunda da dinler arasında çeşitli farklılıklardan söz edilebilir. Genellikle çok tanrıcı dinlerde tanrılar, insanın tecrübe dünyasından hareketle insan biçimli ve insan nitelikli varlıklar şeklinde tanımlanır. Tektanrıcı inanç sistemlerinde ise Tanrı her ne kadar mutlak anlamda aşkın bir varlık olarak düşünülse de yine de bu dinlerin kutsal metinleri tanrı ile ilgili mecazi tanımlamalara yer verirler.
muhabet yilm beğendi.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Şubat 2017, 18:56   Mesaj No:4
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.685
Konular: 1311
Beğenildi:12442
Beğendi:9224
Takdirleri:28324
Takdir Et:
Standart

ÜNİTE-2

Hint Dinleri I Hinduizm-Cayinizm

HİNDUİZM************* Hindular kendi dinlerini ifade etmek için sanatana dharma ismini kullanırlar. “Sonsuz/ezeli dharma/yasa” anlamına gelen bu kelimeyle belli bir kurucuyla ilişkendirilen dünyanın diğer büyük dinlerinin aksine, onun bir başlangıcının olmadığını ifade etmek isterler. Hintli olmayanlar arasında ise Fars dilinde “İndus nehrinin doğu tarafında yaşayanlar” anlamına gelen Hindu (Sanitçe sindhu, nehir) kelimesinden türeyen Hinduizm kullanılır.* Hinduizm, Hindistan nüfusunun yaklaşık yüzde 80’nin tabi olduğu; Batı ülkeleri de dâhil olmak üzere Hindistan dışında da 45 milyondan fazla mensubu bulunan bir dindir. Hindistan dışındaki 45 milyon bağlıdan 18 milyonu, Hinduizm’i devlet dini ilan eden tek ülke olan Nepal’de yaşamaktadır.***** ************Hintliler tek bir tanrıya inandıklarını düşünürken bile, çoğunlukla birçok tanrıya tapıyormuş gibi görünürler. Herhangi bir şahsı kurucusu olarak görmedikleri gibi, herhangi bir kutsal metni tek başına bağlayıcı olarak da kabul etmezler. Bütün Hindular için evrensel anlamda geçerli olan bir uygulama ve dogma da yoktur.

Tartışılacak yönleri olmakla birlikte, tespit edilen bu ölçütler arasında şunlar zikredilebilir. Vedaların mutlak otorite olduğunu kabul ederler. Hinduizm’in bir din olarak varlığını sürdürmesini isteyen modern Hindu düşünürler, gerçek bir lanet olduğu ve kaldırılması gerektiğini açıkça savundukları kast sistemi ve yerine getirilmesi gereken onunla ilgili kurallar. Yüzeysel bir özellik olsa da, ineğin ve Brahmanların kutsallığının kabul edilmesi de bu ölçütlerden biridir. Atman, karma, samsara ve mokşa ile ilgili inançlar da, Hinduizm söz konusu olduğunda ne evrensel ne de esas inançlar olmasa da, Hint dini-felsefi okulların hepsi tarafından gerçek olarak kabul edilirler.** ****Yakın zamanlara kadar hiç kimse, Hindu olarak doğmak dışında Hindu dinine giremezdi. Ancak, modern Hindu tanımı, eskiye nazaran nispeten genişledi.

TARİHSEL SÜREÇ************ ******Din olarak Hinduizm, birbirine zıt ve birbiriyle çelişik özellikler ortaya koyar. Bu zıtlık ve çelişkiler, onun tarihsel süreci boyunca geçirdiği aşamalardan içinde barındırdığı şeylerden kaynaklanmaktadır.** *********Hinduizm kaynaklarından en eskisi, Veda dönemi Aryan halklarının buraya gelişinden önceki bir safhayı oluşturan ve 1920’lerden önce Mohenjo- Daro ve sonra Harappa kentleri etrafında odaklanan arkeolojik kazılarda kalıntıları ortaya çıkan medeniyettir. Milattan önce 4000-2200 yılları arasıyla tarihlenen ve bugün genel olarak Harappa Medeniyeti olarak bilinen Indus Vadisi Medeniyeti kalıntıları, başka şeyler yanında özellikle bu dönemin dini inançları hakkında da bir takım sonuçlara ulaşmayı mümkün kıldılar. Indus vadisi dini, bugün Hindistan’da bulunan dinin muhtemelen en erken şeklidir. Bu, Hinduizm’in temeli kabul edilen Veda dininden farklı tarafları olan ve birçok dalının varlığını hala devam ettirdiği Klasik Hinduizm’le yakın ve doğrudan ilişkileri olan bir dindir. Bu yüzden de Hinduizm’in tarih öncesi ilk dönemini temsil ettiği rahatlıkla söylenebilir.**** ********Mohenjo-Daro’daki kazılarda elde edilen ve üzerinde birtakım hayvanlarla birlikte üç yüzlü ve yoga yapıyor olarak resmedilen çıplak bir erkek tanrının bulunduğu bir mühür, söz konusu dönemin dini hakkında kısmen de olsa aydınlatıcı bilgi sunar. Buna göre, Mohenjo tanrısı, klasik Hinduzim’in tanrısı Şiva’ya benzemekte ya da onunla aynıdır.Fallus kültünün(erkek cinsel organı) de bu dönemin dini anlayışının önemli unsurlarından biri olduğu ortaya çıkmaktadır. Mohenjo-Daro tanrısının Ana Tanrıçayla ilişkili olması aynı zamanda onun bereket-yeşillik tanrısı olduğunu da gösterir. İbadet şekilleri arasında yağ ya da tütsü yakma ve kan takdim etme (tanrı heykellerine kan sürülmesi, Şiva’nın “kırmızı” anlamına gelmesinde de görülür) gibi dini uygulamalar olmakla birlikte burada herhangi bir mabet ve tapınma nesnesi olan heykeller ortaya çıkmamıştır.***** Hinduizm’in ikinci safhasını/dönemini yanlışlıkla Brahmanizm olarak da adlandırılan Veda dini oluşturmaktadır. Hinduizm, sırtını Veda inançlarına ve uygulamalarına dönmemiş, fiilen Vedaya mensubiyetini itiraf da etmiştir. Veda döneminin genel olarak mö. 2000’den 500’e kadar devam ettiği kabul edilir.**** ***Veda dini, fetih, yerleşme ve asimilasyon yoluyla söz konusu yüzyıllar boyunca kuzey Hindistan’a yayılan, ana mekânları Belh civarı olan ilk Aryanlar tarafından ortaya konuldu. Bunlar İran, Afganistan ve daha sonra Hindistan’a doğru hareket eden Hint-Avrupalıların bir koluydu. Bu dönemin dini hakkındaki kaynağımız, söz konusu dönem boyunca dini tutumlardaki dikkate değer bir evrilmeyi ortaya koyan Vedalardır. Bunlar, Hindistan’a gelip yerleşen Aryanlar tarafından derlenmiş, şekil ve muhteva bakımından birbirinden farklı Sanitçe metinlerdir. Vedalar; samhitalar, brahmanalar ve upanişadlardan oluşur.******* **********İlk Aryanlar aynı zamanda bir tür ateş ibadeti ve Soma bitkisinin suyunun önemli bir rol oynadığı iptidai bir ritüel de geliştirdiler. Göç ettikleri yerde karşılaştıkları yeni durum, onların hayat tarzlarını değiştirmelerine yol açtı. Bu yeni hayat tarzı aynı zamanda onların dininin karakterini de değiştirdi. Eski kozmik din yerini, bir savaş tanrısına yani Indra’ya dönüşen muzaffer kahraman etrafında merkezileşen yeni bir dine bıraktı.** ***Brahmanalarda bulunur. Bunlar, kurbanla ilgili uygulamaya yönelik yorumlar ve mitolojik ayrıntıları içeren metinlerdir. Burada ritüalizm*hâkimdir. Brahman’ın bilgisi, kozmik kontrol için anahtar bir bilgiydi.* **********Vedalar dininin son safhası, Vedaların son bölümlerini oluşturan Upanişadlarda bulunur. Burada vurgu, ritüelden Bir olan ile kişisel ve mistik tecrübeye doğru kayar. Her şey teke indirildiğinde insan ruhu atman, Bir’i yani Brahmanı bizatihi tecrübe edebilir. Samsara, her bireyin brahmanla birleşmeyi gerçekleştireceği kurtuluşa (mokşa) kadar maruz kalacağı sonsuz döngüdür. İlahilerin çoğunun konusunu bu genedoğum-ölüm çemberinden nasıl kurtulanacağı oluşturur.********** ********MÖ. 500’den ms. 500’e kadarki on yüzyıllık dönem klasik Hinduizm dönemidir. Hinducu sentez olarak da adlandırılacak olan bu dönem, bugün hala geçerliliğini muhafaza eden temel kavramların yerleştiği bir dönemdir. Altı darşana (altı görüş) ya da felsefi ekollerin, kast (varna) düşüncesinin, her bir Hindunun hayatının altı safhaya ayrılması (aşrama), kutsal metinler arasında şruti (vahiy) ve smrti (gelenek) şeklindeki ayırımların ortaya çıktığı dönemdir.************ ***********Vedalara bağlılığı ortodoksinin ölçütü kabul ettiler;*dolayısıyla onları bir otorite olarak kabul etmeyenleri, yani Cayinist ve Budistleri heterodoks olarak ilan ettiler. Bu ölçüt, Cayinist ve Budizm’in yollarına ayrı bir din olarak devam etmelerine yol açtı.********** ********Hinduizm için en önemli unsurlardan biri, teizmin ortaya çıkmasıydı. Vedalar döneminde nispeten önemsiz iki tanrı olan Şiva ve Vişnu önemli hale geldiler. Vişnu’ya cömert ve dünyanın refahıyla ilgilenen tanrı niteliği verildi. *****Vişnu, dünyada bozulan ahlaki ve tabii düzeni yeniden düzeltmek maksadıyla on farklı bedende (avatar) olmak üzere dünyaya inmeye başladı. Vişnuculuk ve Şivacılık ile birlikte Şaktacılık da müstakil kitapları olan mezhepler haline geldiler.

Dönem hakkındaki iki önemli kaynak Mahabharata ve Ramayana destanları ve bunlardan daha meşhur olan ise, Mahabharata’da yer alan Bhagavat-gita adlı bölümdür. Bu sonuncusunda Vişnu, kurtuluşa giden üç yoldan, aydınlanma (cnana), dini ritler (marga) ve aşk (bhakti) yolundan bahseder.**** ***********Vedalar döneminde mitolojik içerikli, Puranalar olarak isimlendirilen bir külliyat evrildi, mabet ibadeti başladı ve klasik Hinduizm’in sonunda mabetler Hindu yerleşim yerlerinin ayrılmaz bir parçası haline geldi.** Hinduizm’in bir sonraki safhası, altıncı yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla kadar devam eden ortaçağ safhasıdır.* ****“Yeni Hinduizm” diye adlandırılan ve on dokuzuncu yüzyılda Batı modernizminin etkisiyle ortaya çıkan ve bir anlamda Hinduizm’i etnik bir din olmaktan evrensel bir din haline getiren hareketler ortaya çıkmıştır.
muhabet yilm beğendi.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Şubat 2017, 18:57   Mesaj No:5
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.685
Konular: 1311
Beğenildi:12442
Beğendi:9224
Takdirleri:28324
Takdir Et:
Standart

anlamda Hinduizm’i etnik bir din olmaktan evrensel bir din haline getiren hareketler ortaya çıkmıştır.

KURUCU ŞAHSİYET************ Hinduizm’in en temel özelliği kendisinin herhangi bireysel bir kurucuya dayandırılmamış olmasıdır. Hindular ortodoksluğu Vedaların kabul edilmesiyle eş anlamlı olarak kabul ettiklerinden, Vedaların kendilerine atfedildikleri kişileri bu dinin kurucuları olarak kabul etmek mümkündür.****** *************Kutsal ilahileri ya da ifadeleri gördükleri” söylenen bir grup “rşi=gören, hâkîm kimse” vasıtasıyla ifşa edilmişlerdir. Rşi olarak adlandırılan kişiler tarafından görülen ya da işitilen bu bilgi grubu şruti olarak adlandırılır.** ********Söz konusu metinler, mantralar yani meditasyonun ürünleri olarak adlandırılırlar. Bundan dolayı da rşiler, aynı zamanda sessiz derin düşünenler (muni) olarak adlandırılırlar. Muni ya da rşinin hakikati görme sürecinin safhaları olan “sessizlik, derin düşünme ve vizyon” tapas olarak isimlendirilir. Tapas, yeteneklerin içe dönüşünü ve tefekküre dalmaya işaret eder.*********** ***************Veda;*görücüler ve bilgeler vasıtasıyla Yüce Varlıktan sahih bir gelenekte geliyor olduklarından dolayı da Agamalar diye adlandırılırlar. Rabb’in bize yol gösteren ve bizi bağlayan emri olarak ise o, Şastradır. İşte, belli bir kişi olmasa da bu kutsal bilginin alıcılarını, Hinduizm kurucuları olarak kabul etmek mümkündür

KUTSAL METİNLERİ*********** *********************Hindu kutsal metinleri iki gruba ayrılır:*Şruti ve Smriti.*“İşitilen, görülen” anlamına gelen şruti kategorisi içinde Vedalar; smriti kategorisinde ise*Puranalar, Ramayana, Mahabharata ve Dharma-şastralar yer alır.** Vedalar, İnsanlık tarihinin bize kadar gelen en eski metinleri olarak kabul edilirler. Vedaların en eski parçasını dört derleme (samhita) oluşturur:*Rig-veda, Sama-veda, Yacur-veda ve Atharva-veda. Bunlar uzun bir süre şifahi olarak nakledildikten sonra yazıya geçirilmiş olan metinlerdir.******* *Bunlardan en eskisi ve geniş olanı Rig-vedadır.*Mö. 900’e doğru yazıya geçirilen Rig-veda, farklı tanrılara hitap eden binden fazla (1017/1028) ilahi derlemesinden oluşmaktadır. Kurban sırasında okunacak ilahileri hem nesir hem de şiirsel kurban ifadelerini içerir.********** Sama-veda,*çoğu Rig-veda’dan alınmış kurban maksadıyla söylenecek olan ilahileri barındırır. *****************************Kara ve ak Yajur-veda olarak ayrılan Yacur-veda,*kurban töreninin çeşitli aşamalarında Brahmanlar tarafından yapılacak işler, söylenecek sözler hususunda yararlanılmak maksadıyla oluşturulmuş kitaplardır.** ********Atharva- veda ise,*Veda panteonuna ait tanrılara yönelik ilahilerle, hastalıkları iyileştirme, yağmur, maddi refah ve düşmanları boyun eğdirmeye yönelik büyülü sözleri ve afsunları içerir. Bu dört vedanın yanı sıra, aynı değerde olmayan tıbbi bilgileri (Ayvurr-veda), askerlik bilimini (Dhanurveda), müzik ve dans sanatı bilgilerini (Gandharva-veda) içeren vedalar da vardır.*********** *******Her veda üç bölümden oluşur:*Brahmanalar, Aranyakalar ve Upanişadlar. ******Brahmanalar,*ayinler ve onların yerine getiriliş tarzıyla ilgili metinlerdir. En önemlileri: Aitareya, Kauşitaki, Caiminiya, Taittiriya ve Satapata Brahmana’dır. Hindu hayat tarzının üçüncü aşaması olan ormanlarda ikamet/vanaprasthya (diğerleri, öğrencilik/brahmacarya, aie reisliği/grhasta, ve her şeyi terk etme/samnyasa) etme yemini edenlerin çalışmaları/onların okuyacakları eserler olup, kurban törenlerinin anlamını ve yorumunu ele alan metinlerdir. ********** **********************Üçüncüsü ve vedaların sonunda yer alan bu yüzden de vedanta (vedaların sonu) olarak isimlendirilen metinler upanişadlar. “Üstadın dizinin dibine oturmak” anlamına gelen “upanişad” kelimesi, herkesin duymasının uygun olmadığı veda hikmetin, hoca-talebe yakın ilişkisiyle ehil olana aktarılmasını ifade eder.*** ******Hint düşüncesi için bir dönüm noktası olan bu metinlerde, daha sonraki Hinduizm’de ana anlayışlar haline gelen karma-samsara anlayışı açıkça dile getirilir.******** Upanişadların, mö. 800 ve 400 arasında ortaya çıktıkları kabul edilir. Sayıları çok olmakla birlikte bunlardan on dört tanesinin sahih olduğu kabul edilir: İşa, Kena, Katha, Praşna, Mandukya, Taittiriya, Aiteraya, Chandogya, Bırhandıranyaka, Mahanarayana ve Paingala Upanişad.******* *****İkinci grubu oluşturan smritiye gelince, kelime olarak “hatırlanan şey” ya da “hafıza” ve “gelenek” anlamına gelir. Bu metinler, bir Hindunun gündelik hayatını belirleyen şeyleri içerdiklerinden şrutiden daha önemlidirler. Üç ana gruba ayrılır.*Hindin iki önemli destanı olan Ramayana, Mahapharata’nın yer aldığı ithasa, Puranalar ve Dharma-şastralar.************* Ramayana*Valmiki’ye atfedilen, mö. VI. yüzyılda yazımı başlayan ve ms. da devam eden bir destandır. Vişnu’nun avatarı olduğu kabul edilen Rama’nın şeytan kral Ravana tarafından kaçırılan karısı Sita’yı maymun kral Hanuman’ın yardımıyla kurtarışının hikâyesini anlatır. Asıl konusunu, Delhi civarındaki bir bölge olan Kurukşetra krallığındaki Pandavalar ve Kuruvalar arasında taht için yapılan savaş oluşturur.

Avatarı arabacı Krişna kılığındaki Vişnu ile Arjuna arasındaki konuşmalardan oluşur. *****************************************Hintle ilgili bayramlar, kast yükümlülükleri ve hac yerleri gibi konuları içeren Puranalar,*yaklaşık ms. dördüncü yüzyılla tarihlenirler. Her biri Hint teslisini oluşturan Vişnu, Şiva ve Brahma’dan birini yücelten on sekiz ana Purana vardır. Bunlar halk Hinduizm’i için çok önemli metinlerdir. En önemlisi, Krişna’nın hayatının ilk safhalarını anlatan Bhagavata Purana’dır. ******************Smriti grubu içinde yer alan türün sonuncusu Dharma-şastralardır.*Bunlar farklı zaman ve mekânlarda dini hükümlerin nasıl uygulanacağı, insanların bu dünyada yaptıklarının sonucu olarak yeniden doğumlarının nasıl olacağı gibi hususlarda Hindulara yol göstermek için kaleme alınmış/derlenmiş olan metinlerdir. İki binden fazla olan dharma-şastralardan tartışmasız en etkili olan, Manu Yasaları (Manu smriti) olarak bilinendir.

İNANÇ ESASLARI*********** ********Hinduizm’in tespit edilmiş, Hıristiyan credosu ya da İslâm’ın âmentüsüne benzer türden bir inanç sistemi/esasları yoktur.************* *********Dışarıdan biri, Hinduların 330 milyon tanrıya tapındığını öğrendiği zaman şaşırır. Bunların isimlerine dair hiçbir kayıt yoktur. Sanskirtçe’de tanrı anlamına gelen deva ya da devata kelimeleri bütün yüce güçler ve Hindular tarafından “deva” sıfatıyla onurlandırılan önemli insanlar için serbest bir şekilde kullanılır. Deva, alışılmamış ve sıradan olmayan bir şey ifşa eden, güç ve etki uygulayan, faydalı ya da zararlı olan her şeydir. Vedalar 11 yeryüzüne, 11 göklere ve 11 de ikisi arasındaki havaya ait olan 33 tanrıdan söz eder. Agni (ateş), Sûrya (güneş) ve Uşas (şafak) devalar olarak zikredilir.**** ****************Puranalar dönemi Hinduizm’inde bazı tanrılar, büyük şahsiyetler olarak öne çıkarlar: Brahma, Vişnu ve Şiva (trimurti).Tanrılara ibadet (puja) Hindu dinin tamamlayıcı bir unsuru haline gelir.*** **********Hinduların çoğu ilahlardan birini işta devatâsı (kendi kişisel tanrısı) olarak seçer.*** *******Hinduizm’in diğer inançları olarak kabul edilebilcek olanlara gelince bunların en önemlilileri, kast sistemi, karma, samsara, reenkarnasyon (tenasüh/ruh göçü), mokşa şeklinde sıralanabilir.***** *****Kast,*Portekizce “saf, temiz” anlamına gelen castadan türer. Hint toplum yapısının zamanı bilinmeyen bir andan beri devam eden dört kastı (çatur varna); Vedaların kutsal sözlerinin gözeticileri olan Brahminler, savaşçılar ve yöneticiler olan Kşatriyalar, çiftçiler, zenaatçılar, iş adamları olan Vaişyalar ve Hindu toplumunun temelini oluşturan yoksul işçiler, hizmetçiler ve köleler olan Şudralara ayrılmış yapısını ifade etmek için kullanılır. Bu ayırımı Rig-veda, tanrısal bir kökene götürür (puruşanın ağzından Brahminler, kollarından Kşatriyalar, kalçalarından Vaişyalar ve ayaklarından şudralar meydana geldiler)******** **********İki kez doğanlar diye de adlandırılan ilk üç kast asıldır ve dördüncüsü kast dışı olarak kabul edilir. Dördüncü kastı oluşturan “dokunulamazlar” (nihsprşya), Gandi tarafından “Tanrı halkı” (Hari-jan) ve son zamanlarda kendileri tarafından “bastırılmışlar” (dalits) diye adlandırılanlara yönelik ayırımları ortadan kaldırma hususundaki resmi çabalara ve bu kast mensupu birçok kişi önemli makamlara gelmiş olmasına rağmen fiili olarak hala varlığını devam ettirmektedir.*********** ************Hindular için ruh ölümsüzdür ve insanların eylemleri sonucu olarak sürekli bu dünyaya gidip gelen ölümsüz olduğu kabul edilen bu ruhtur. Ruhun, bedende olarak yaptığı işlerin sonucuna uygun olarak yeni bir bedende dünyaya gelmesine reenkarnasyon, bu sonsuz gidiş-geliş döngüsüne de samsara denir. Bu anlayışın ilk kez açık bir şekilde ortaya çıktığı yer Upanişadlardır.İnsanların öldükten sonra, ölüm-yeniden doğum döngüsünden kurtulmaları ve bir daha başka bir bedende yeniden bu dünyaya gelmemelerine, mokşa denir.***** *******Hindu dini ve felsefi hareketlerin ortak hedefi mokşayı gerçekleştirmeye yönelik olup, İlk kez Bhagavat-gitada toplu olarak zikredilmiş olan üç yol vardır: Bunlar;*Cnana-marga (bilgi yolu), karma-marga (amel, eylem yolu) ve bhakti-marga (aşk ile bağlanma yolu).********* ***********Birincisi,*Tanrı Brahma hakkındaki cehaletin bir sonucu olarak, insanlar bu dünyanın bir çokluk olduğunu (maya=yanılsama), müstakil bir ruhun (atman) bulunduğunu düşünürler.***** ******İkinci yol*olan karma-margaya gelince; karma ancak belli bir hedef gözetilerek yapılan eylemlerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Geçmişte birikmiş olan karmaların etkisi sona erince de mokşa gerçekleşecektir. ******************Üçünçüsü ise,*eylem yolunu kendini tanrıya adamayla birleştirenlerin yoludur. Bu üç yoldan birincisi, felsefecilerin, ikincisi sıradan Hinduların üçüncüsü de Hint mistiklerinin yolunu oluşturur.
muhabet yilm beğendi.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Şubat 2017, 18:59   Mesaj No:6
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.685
Konular: 1311
Beğenildi:12442
Beğendi:9224
Takdirleri:28324
Takdir Et:
Standart

İBADETLERİ*********** ***Hedefi manevi ilerlemeyle maddi ilerlemeyi sağlamak olan Hinduizm’deki ibadet (puja), ferdi bir tecrübe olduğu için daha çok bireysel bir faaliyettir; bu yüzden toplu ya da cemaat olarak ibadet, onun söz konusu doğasına yabancıdır. Mabet ibadeti zorunlu olmadığı için dindar Hindu, ibadet maksadıyla nadiren mabede gider. ******************Her Hindu’nun yerine getirmekle yükümlü olduğu; tanrılara, görücülere (rşilere), atalara, küçük hayvanlara ve insanlığa takdime sunmaktan ibaret olan Hindu ibadeti; evde yapılanlar, mabette ve hususi vesilelerle yapılanlar olmak üzere ikiye ayrılabilir.********** **********************Günde üç kez icra edilen gündelik ibadeti, genel olarak kadın yerine getirmekle yükümlüdür. ******************************Sabah ibadeti nehir kenarında ya da puja odasında yapılır. *************Öğle ibadeti, ögleden önce, güneş doğduktan sonra herhangi bir zamanda yapılabilir. İbadet evdeki puja odasında yapılır.********* **************

Akşam ibadetinin zamanı gün batımından yirmi dört dakika önce ve yirmi dört dakika sonraki zamandır. Akşam ibadeti de, öğlendekine benzer ancak daha kısadır. Suyu yudumlar, kendisini suyla temizler. Batıya ya da kuzey doğuya yüzü dönük olarak oturur ve etrafına su serper. Gayatri mantrasını okur. Sonra tanrıyı dinlensin diye bırakır. Bunun arkasından kısa bir sutakdimi, vedaların ilk üç cümlesinin tilaveti, güneşe su takdimi ve ayrılık mantrası okunur. Ancak bu törenden sonra, akşam yemeği yenir/yenebilir.

DİKKAT:*Kadınlar Vedik ibadeti yerine getirmezler ve onların kutsal mantraları okumalarına izin verilmez. Yalnızca, Mahayana ve Bhagavat-gitayı okuyabilirler. Şudralar Vedik mantraları okuyamazlar, yalnızca bazı Upanişadları, Mahabharata ve Puranalar onlara açıktır. Kadınlar yalnızca kocalarına yardım ederler; ibadet aletlerini temizler ve takdim edilecek yiyecekleri hazırlarlar. Çoğunlukla Krişna’nın olmak üzere kendilerine has bir heykelleri olur. Çocuklara, daha yaşlı insanların söyledikleri Râma, Hari ve Şiva’nın isimlerini tekrarlamaları öğretilir.******* ******************Mabetlerle ilgili bütün ayrıntılar vatuşastraya dair metinlerde açıklanır. Bir köy ya da kasaba, ancak mabetle yaşanır, oturulabilir hale gelmiş olur********* ******Mabetlerdeki ibadetler din adamları tarafından icra edilir. İbadet tanrının törenle uyandırıldığı, gecenin son sekizinci kısmında başlar. Öğlende ona pişirilmiş yiyecek takdim edilir. Akşam da, ayrıntılı bir lamba töreni yapılır. Onun arkasından tanrıya yine yiyecek takdim edilir. Kali ibadeti dışında hayvan takdimeleri yapılmaz.* *****Ziyaretçiler, mabede yakılmış lambalar temin ederler, kutsal metinler okuma ücretini karşılarlar; sağdan olmak üzere heykele doğru yürürler. Bir takım yeminlerini yerine getirmek ya da hususi bir teveccüh kazanmak için yüzükoyun yerlere uzanırlar/secdeye kapanırlar. Ayrıca kutsal müzik ve drama icrası için ücret ödemek de faziletli bir davranıştır. Evde yapılan ve aile ile ilgili törenler de vardır. Bunlar doğum, erginlenme (upayana), evlilik ve ölüm törenleridir. Bir kimsenin kendisiyle ilgili yapılan son tören ölüm törenidir. Hidular, çocuklarınki dışındaki cesetlerin gömülmesi değil de, yakılması gerektiğini, çünkü arındırıcı bir özelliği olan ateşin tükettiği bedeni daha yüksek bir şekle dönüştürdüğüne inanırlar. Bhagavat-gita bunu, insanın eski elbiselerini çıkarması ve yeni bir elbise giymesi şeklinde ifade eder. Cesedin yakılışının üçüncü ya da başka uygun bir günde ölünün külleri bir nehre, tercihen de Ganj nehrine atılır.********* ********Hinduların ortak kabulleri olan ruh, cesedin yakılmasından sonra varlığını devam ettirir. Bu dünyada iken kurtuluşu (mokşa) gerçekleştirmiş olanlar (jivan-mukti) öldükten sonra nihai kurtuluşu (videha-mukti) gerçekleştirenler. Kutsal yerlere hac, mesela*Mathura,*Krişna’nın doğum yeridir. ******************************Ayodha*Râma’nın krallığının bulunduğu yerdir. ******************Hardwar,*Ganj’ın doğduğu yer olup, Şiva linga ibadetinin büyük bir merkezidir. Bunlar için de en kutsal olan ise, Şivacılığın merkezi ve geçmiş zamanlardan günümüze kadar bir öğrenim merkezi olan Benarestir.*Bu zikredilen yerlerden birine bir hac ziyareti yapılmaksızın Hindunun dini hayatı tam olmuş olmaz.

MEZHEPLERİ************ Hinduizm’deki mezhepler Kadim ve Modern Akımlar şeklinde ayrılarak işlenecektir. Bunlardan Kadim Akımlar başlığı altında saf dini akımlar ele alınacaktır.

Kadim Mezhepleri************ Günümüz Hinduizm’i içinde de varlığını devam ettiren ancak ortaya çıkışları çok eskilere giden üç ana mezhep vardır: Şivacılık, Vişnuculuk ve Şaktizm.******** *************Şivacılık,*tanrı Şiva üzerinde odaklanmayı ve ona yüce Varlık olarak tapınmayı ifade eder. Yüce Varlık olarak kabul edilen Şiva’nın tarihi çok eskidir. Şivacılık kategorisi içinde, bir kısmı aile reisinin hayat tarzı bağlamında diğerleri ise, ölülerin yakıldıkları yerlerde yaşayan asketikler tarafından geliştirilen birçok alt gelenek yer alır. ****************Şiva’ya bütün Hindu mabetlerinde onun kadın enerjisisi Şakti’yle birlikte ve Şiva’nın yaratıcı gücünü temsil eden ve “fallik” şekli olan linga olarak ibadet edilir. Şivacılar Vişnuculardan, alınlarının ortasına koydukları üç yatay işaretle ayrılırlar.*********** ***************************Vişnu ve onun avatarları özellikle de Krişna ve Rama üzerinde odaklanan, şahsiyeti olan tek bir Tanrıya (Vişnu, Rama, Krişna) ibadeti, özgeci bağlılığı (bhakti) ve Tanrı’nın inayeti vasıtasıyla kurtuluşu vurgulayan Vişnuculuk, Hinduizm’in önemli ikinci büyük dini geleneğidir.******* ******************İçinde bazı ayrılıklar da yaşanmış ve bu ayrılıkların sonucu olarak da bazı mezheplere (sampradayas) ayrılmıştır. Bunlar, Ramanuca’nın başı olduğu Şri- sampradya, Madhva’nın Brahma-sampradya ve Nimbarka’nın Sanaka- sampradyası ve Vallabha’nın Rudra-sampradyasıdır. Söz konusu kişiler aynı zamanda, Vişnucuların yetiştirdiği en önemli teologları ve felsefi okul sahibi düşünürleridir. Geç ortaçağda Hinduizm İslâm’la, sonuçları Kebir, Nanan vs.nin öğretileri olan bereketli bir etkileşim gerçekleştirdi****** *******************Vişnu,*yüryüzünde zulüm, adaletsizlik arttığında ve tabii ve sosyal düzende karışıklıklar ortaya çıktığında bunları düzeltmek maksadıyla, insan ve hayvan bedenlerinden oluşan farklı bedenlerde tecessüt ederek (avatar) yeryüzüne iner. Bunlardan en tanınmış olanlar, Rama ve Krişna’dır. Vişnu aynı zamanda Hindu teslis anlayışını oluşturan üç önemli tanrıdan biridir: Brahma, Vişnu ve Şiva (trimurti/üç biçim). ************

Vişnucular, en Yüce tanrı olarak kabul ettikleri Vişnu’ya tapınmanın yanı sıra kendi edebi ürünleri olan Bhagavat-gitayı okumak da dini ibadetlerinin önemli bir parçasını oluşturur. Vişnucuların ayırt edici işaretleri, alınlarının ortasına yerleştirdikleri dikey çizgilerdir.******** **********Şaktizm,*“güç” yani Tanrı’nın yaratıcı gücü anlamına gelen şaktiden türer. Hinduzim’de özellikle Assam ve Bengal’da yaygın olan, nihai gerçekliğin dişil tezühürleri tapınımına verilen isimdir. Tanrı ezeli uykusundadır; onu harakete geçiren ve yaratan Şakti’dir.En seçkin kültler, Şiva’nın dinamik muadili olan Durga ve Kali kültleridir.

Modern Dini Akımları********** ****************Müslümanların uzun süreli Hindistan hâkimiyetleri (1211-1526 Delhi Sultanlığı ve 1526-1757 Moğol imparatorluğu), Hint kültürü üzerinde silinmez bir iz bıraktı. Ancak din olarak Hinduizm hâkim olmayı sürdürmüş olsa da, iki din arasında yaşanan kültürel etkileşim eklektik şahısların (Kebir gibi) ve hareketlerin (Sihizm gibi) ortaya çıkmasına yol açtı.********** ******************Fakat İngilizlerin Hindistan’daki yönetimleriyle başlayan modern dönem, Hinduizm tarihinde, daha önemli bir dönem oldu. On dokuzuncu yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Hindistan’da üç tür tepki çıktı. ********************************İlk tepki, İngiliz etkisinin güçlü olduğu, özellikle Bengal’da küçük bir İngiliz azınlık tarafından Avrupai liberal değerler ve rasyonalizme tam bir teslimiyetle aşikâr hale geldi. Bu hareketin başlatıcısı, bir brahmin ailesine mensup olan Bengalli Rom Mohan Roy idi. Kalküta’da İngiliz eğitimi veren bir okul açtı. Dini inanç olarak unitaryanizme yakın olan Roy, 1827’de ilk adı İngiliz Hindistan Uniteryen Cemiyeti olan Brahmo Samaj adlı derneği kurdu. Roy, Upanişadlar ve Brahma-Sutra’da bulunduğunu düşündüğü ahlaki tek tanrıcılığı savundu, tanrı ve tanrıçalara ibadeti yasakladı. Bu düşünceler, sonraki iki başkan Devandranath Tagore ve Keshap Candar (1838-1884) tarafından sürdürüldü.****** ************************************************** ********İkinci hareket*Bombay civarında çıktı. Bu 1875’de Swami Dayananda tarafından kurulan Arya Samaj hareketiydi. Dayananda, pupteresliğin, dokunulmazlığın, çocuk yaşta evliliğin ve Hinduizm’in öteki bozulmuş özelliklerinin Vedalarda bulunmadığını savunmaktaydı. Arya Samaj, kurucusunun ölümünden sonra, kendi kaynaklarına müracaat etmek isteyen reformcular için model olmayı sürdürdü. İngiliz yönetimine yönelik rahatsızlıkların olduğu bir dönemde ortaya çıkan bu hareket, Bal Gangadhar Tilak ile ilişkilendirilen militan Hinduizm’e yol açtı.* ********Hindu geçmişinde olan bir takım dini ihya hereketleri de vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri Bengalli mistik, Vedanta monizmini savunan bir keşiş tarafından erginlendikten sonra Ramakrişna adını alan, bir brahmanın oğlu olan Gandhadhar Chatterji’dir.

Hinduizm’in çağdaş hikâyesi ve reform, adaptasyon, yeniden değerlendirme ve saldırgan yeniden tasdiğin tedricen ortaya çıkışı Yeni Hinduizm olarak adlandırılır. B. C. Chatterjee, Aurobindo Ghose, Tagore gibi kişiler bu döneme ait kişilerdir. Ancak bunlardan hiçbiri, M. K. Gandhi kadar Yeni Hinduizm’in tam bir temsilcisi değildir. Gandhi tartışmasız Hindistan’ın ahlaki lideridir. Halk nezdinde, bir aziz, dünyanın kötülüklerine son vermek için gelmiş Tanrının bir enkarnasyonu idi

DİĞER DİNLERE BAKIŞLARI********** ******************Klasik dönem Hindu düşünürleri Şankara ve Kumarila Hinduzim’i tamamen dışlayıcı bir tarzda yorumlamış; Hinduizm’den kaynaklanmakla birlikte müstakil birer din haline gelmiş olan Budizm ve Cayinizm gibi hareketleri yanlış olarak kabul etmişlerdir. Swami Vivekananda’ya göre bütün dinler, insan ruhunu tanrıya götüren basamaklardır.************ ********Hindistan’ın modern dönemde yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden biri olan Mahatma Gandhi, başlangıçta Hinduizm’i en hoşgörülü, bütün dinlerdeki doğruluğu ve hakikati kabul eden bir din olarak görürken yani, Hinduizm’e diğer dinlerden daha üst bir yer verirken daha sonraları, bütün dinlerin eşitliğini öne çıkarmaya çalışır. Bunun sonucu olarak da, “dinlerin aynı ağacın dalları” olduğu benzetmesini kullanmaya başlar. Bununla da, dinlerin köken ve öz itibariyle aynı olduklarını ifade etmeye çalışır.******* Radhakrişnan’a göre dini çoğulculuk Hinduizm’in özünde olan birşeydir
muhabet yilm beğendi.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Yaşayan Dünya Dinleri Medineweb Konu Özetleri makbergülü Yaşayan Dünya Dinleri 2 04 Mayıs 2021 16:57
Yaşayan Dünya Dinleri Medineweb 4-5-6 Ünite özetleri makbergülü Yaşayan Dünya Dinleri 1 04 Mayıs 2021 11:40
Yaşayan Dünya Dinleri 1/10 Ünite Özetleri 2018/Medineweb nurşen35 Yaşayan Dünya Dinleri 5 07 Nisan 2018 23:50
YASAYAN DÜNYA DiNLERi 3.-4.ÜNiTE KODLAMALARIM toyber Yaşayan Dünya Dinleri 0 14 Nisan 2015 21:57
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf Yaşayan Dünya Dinleri ünite özetleri Milena Yaşayan Dünya Dinleri 20 07 Nisan 2014 20:27

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.