|
Konu Kimliği: Konu Sahibi NUR,Açılış Tarihi: 04 Eylül 2008 (17:10), Konuya Son Cevap : 24 Eylül 2008 (10:09). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
04 Eylül 2008, 17:10 | Mesaj No:1 |
Alacağın Zekatı Verilir mi? Alacağın Zekatı Verilir mi? Alacağın Zekatı Verilir mi? Para elde değil de, başkasının zimmetinde alacak olarak bulunursa alacağın çeşidine göre zekât durumlarında farklılıklar olur. a- Kuvvetli alacaklar: Satılan ticaret malının bedeli ve borç olarak verilen paranın karşılığı olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafından inkâr edilmedikçe, borçlunun zimmetinde kaldıkları sürenin zekâtı alacaklar tahsil edilince ödenir. b- Orta alacaklar: Ticaret için olmayan bir malın satılması karşılığında olan alacak ve kira bedelleridir. Bu tür alacaklar da zekâta tabi olma yönünden birinci maddedekiler gibidir. Fakat tam nisâb miktarı kadarı tahsil edilmedikçe zekâtlarının hemen verilmesi gerekmez.c- Zayıf alacaklar: Kadının kocasından alacağı, mehir *, vârisin * elinde kalan vasiyet * bedeli gibi, bir mal karşılığı olmayan alacaklardır. Bu türden olan alacaklarda geçmiş seneler için zekât gerekmez. Tahsil edilip, üzerlerinden bir sene geçtikten sonra zekâtlarının verilmesi gerekir. Borçlu olan kişi önce borcunu inkâr eder, bir kaç sene sonraki borcunu kabul edip alacaklıya öderse geçmiş senelere ait olan zekâtın ödenmesi gerekmez. Ticaret Mallarının Zekatı Cinsi ne olursa olsun, ticaret maksadı ile alınıp satılan tüm mallar nisâba ulaştıkları takdirde % 2.5 oranında zekâta tabidirler. Bu malların nisâbı, kıymetlerinin altın ve gümüş nisâbına ulaşması ile sabit olur. Ticaret mallarında zekât, elde edilen kâra göre değil, sermaye ve kârın toplamına göredir. Bu durumda, sene başında nisâb miktarına ulaşmış olan ticaret mallarının sene sonundaki kıymetleri esas alınarak zekâtları verilir. Ticaret malları kendi aralarında birbirlerine eklendikleri gibi, ticaret için olmayan altın, gümüş ve paraya da ilave edilirler. Sene içerisinde bir başka mal ile değiştirilmeleri, malın üzerinden bir sene geçmesi şartını engellemez. Bir malın, ticaret malı sayılması satın alınırken veya satması için bir kimseye verilirken ticaret maksadıyla olduğuna niyet edilmesine bağlıdır.Ticaret maksadıyla kırlarda veya ahırlarda beslenen hayvanların zekâtı, kıymetlerine göre % 2.5 nisbetinde verilir. Toprak Mahsullerinin Zekâtı Öşüre *tabi arazilerden elde edilen mahsul, İmam Ebû Hanîfe'ye göre; miktar ve cinsine bakılmaksızın belirli oranda zekâta tabidir. Bu oran, sulama masrafı gerektiren arazilerde % 5, gerektirmeyenlerde % 10'dur. Ebû Yûsuf ile Muhammed'e göre, toprak mahsûllerinde zekâtın gerekli olması için, mahsûlün en az 5 vesk (875 kg) olması ve ürünün müdahalesiz bir yıl kalabilecek cinsten bulunması gerekir.Toprak mahsullerinden alınan bu zekâta; öşür denilir. Çocukların ve delilerin arazilerinden elde edilen mahsûle de zekât gerekir. Maden ve Definelerin Zekatı Zekâta konu olmaları yönünden madenler üç çeşittir: a- Ateşte eriyenler (demir, bakır vb): Bu madenlerin % 20'si zekât olarak devlete aittir. Kalanı madenin bulunduğu arazi sahibinindir. Devlet arazisinde bulunan madenler tamamıyla devlete aittir.b- Ateşte erimeyenler (mermer, alçı vb): Bu madenlerin aynına zekât gerekmez. Maden, bulunduğu arazinin sahibi varsa ona, yoksa bulana aittir. c- Sıvı halinde olanlar (petrol vb): Bunlar da, ikinci maddedeki madenler gibidirler. Ancak, bu madenleri işletenler, madenden ellerine geçen paranın zekâtını verirler. Define: Önceden toprak altına gömülüp, sonradan başkaları tarafından bulunan mal ve paradır(bk. Define). Bunların zektları da definenin durumuna göre farklılık gösterir. Define islâmî ise yani bulunan malın üzerinde; Allah, şehadet kelimesi gibi, onun müslümanlara ait olduğuna delalet eden bir işaret bulunursa bu define yitik mal hükmündedir. Biliniyorsa sahibine verilir, bilinmiyorsa, fakirlere dağıtılır (bk. "Lukata" mad). Define cahilî ise yani bulunan malın üzerinde put resmi gibi, kâfirlere ait olduğuna dair bir işaret varsa bunun % 20'si devlete, kalanı içinde bulunduğu arazi sahibine aittir. Arazi sahipsiz ise bulunan mal, bulanın olur. Definenin İslâmî mi yoksa cahilî mi oldu bilinemiyorsa; bir görüşe göre bu mal İslâmî sayılır, diğer bir görüşe göre cahilî sayılır.Fabrika, Kiralık Bina ve Ticarî Maksatla Kullanılan Taşıt Araçlarının Zekât Müctehid alimlerin yaşadıkları devirlerde, büyük çapta atölye ve fabrikalar, kira elde etmek için yaptırılıp kiraya verilen binalar ve büyük taşıt araçları yoktu. Onun için bu tür malların zekâtları konusunda büyük imamlardan fazla bir şey nakledilmiş değildir. Sadece Ahmed b. Hanbel'den, evini kiraya veren bir kimsenin, kirayı alınca onun zekâtım vermesi gerektiğine dair bir görüş nakledilmiştir.Asrımızda fıkıhla uğraşan tanınmış âlimlerinden Muhammed Ebû Zehra, Abdü'l-Vehhab Hallâf ve Abdurrahman Hasen'in 1952'in senesinde Şam'da yaptıkları bir toplantı neticesinde vardıkları sonuca göre: Bu tür malların zekâtları menkul ve gayri menkul oluşlarına göre değişir. Kiraya verilen bina, mağaza ve fabrika gibi gayri menkul (taşınmaz) olanlar araziye benzerler. Yani bunların aynılarından zekât alınmaz. Gelirlerinden toprak mahsûllerinde olduğu gibi % 5 veya % 10 oranında zekât alınır. Eğer masrafları çıkarılmak suretiyle bu malların safi gelirleri tesbit edilebilirse zekât oranı % 10, safi gelir tesbit edilemiyorsa zekât oranı brüt gelirin % 5'i dır.Otobüs, kamyon ve gemi gibi taşınır nakliye vasıtalarının zekâtları ise; kendi kıymetlerinin % 2.5 dır. Zekâtın Ödenmesi Esas itibariyle açık malların zekâtını almak devlete aittir. Gizli malların zekâtlarını ise sahipleri kendileri istediklerine verirler. Ancak, zamanımızda bu görevi yerine getirecek bulunmadığı için bütün malların zekâtlarının sahipleri tarafından hak sahiplerine verilmesi gerekir. Zekât; malın üzerinden bir sene geçtikten sonra verilebileceği gibi, daha önce de verilebilir. Zekât malın aynından da kıymetinden de verilebilir. Kıymet takdir edilirken, zekâtın farz olduğu günkü değeri esas alınır. Zekâtın, fakire mülkü olması üzere verilmesi gerekir. Dolayısıyla, zekât niyetiyle fakire yemek yedirmek, cami, okul-gibi bir hayır kurumu yaptırmakla zekât verilmiş sayılmaz. Zekâtın verileceği yerler, Kur'ân-ı Kerîm'in Tevbe sûresinde belirtilmiştir (Tevbe, 9/60). Bu âyette belirtilen sınıflar şunlardır: a- Fakirler b- Miskinler c- Âmiller d- Müellefe-i Kulûb e- Mükâteb Köle f- Borçlular: Borçlu * olup, bunun karşılığından fazla olarak nisap miktarı malı olmayanlardır. g- Allah yolunda cihad edenler: Bunlar, Allah için savaşa katılmak istediği halde maddî imkânsızlıktan dolayı silah ve nafakasını temin edemeyenlerdir. h- Yolcular: Memleketlerinde malları olsa bile, gittikleri yerde parasız kalanlardır. Zekât, bu sayılan gruplardan her hangi birisine verilebilir. Her gruba verilmesi şart değildir. Şafiî mezhebine göre zekâtın, en az her gruptan üç kişiye verilmesi gerekir. Aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisâb miktarı mala sahip olan kişiye, bu malı artıcı olsa bile zekât verilemez. Bir kimse zekâtını, hanımına, usûl ve fürû'na veremez. Bunların dışında zekâta ehil olan herkese verilebilir. Ancak, önce kendi akrabalarından başlaması daha iyidir. Zekât verilen kişinin müslüman olması şarttır. Müslüman olmakla beraber, dinî Görevlerini yerine getirmeyen veya aldığı zekâtı meşru olmayan yollarda harcayacağı bilinen kişilere zekât verilebilirse de salih müslümanlara verilmesi daha uygundur. Zekâtın, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilmesi daha efdaldir. Başka bir yere gönderilmesi de caizdir. Kaynak :Şamil İslam Ansiklopedisi
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
Konu Sahibi NUR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hadîsi anlamak için nelere dikkat etmeli | Hadis-i Şerif | NUR | 0 | 2570 | 10 Ağustos 2009 21:09 |
Allah Rızası İçin Hadis Uyduranlar/Medineweb | Hadis-i Şerif | Mihrinaz | 1 | 2979 | 10 Ağustos 2009 21:07 |
18.HAFTANIN KONUSU:Çocuklar Dünya Hayatının Süsü... | Hafta'nın Konusu | NUR | 1 | 2973 | 10 Ağustos 2009 00:05 |
35.Haftanın Misafiri Elifzişan | Hafta'nın Misafiri | kurtmehmet | 11 | 6743 | 09 Ağustos 2009 23:35 |
Çocuklar Ümmetin Geleceğidir! | Çocuk ve Aile Sağlığı | NUR | 0 | 2582 | 07 Ağustos 2009 23:03 |
24 Eylül 2008, 10:09 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Alacakların zekâtı nasıl hesaplanır?
İçinde bulunduğumuz mübârek ayda mânen itminân olmuş ve ibâdetin onur ve izzetini doyasıya tatmış olmaklığın verdiği derin bir huzû ve huşû ile ve saygın bir haysiyet ile zekât emrine muhâtap olanlara, Allah’ın verdiği maldan Allah’ın emri mûcibince infâk etmek isteyenlere, malını en küçük detayına kadar gözden kaçırmayıp sırf Allah rızâsı için vermeye hazırlananlara ne mutlu! Hangi tür mala sahip olursa olsun; zengin, hür, akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış her Müslümanın zekât vermesinin farziyeti, âyetle ve sünnetle sâbittir. Kur’ân’da yirmi yedisi namazla berâber olmak üzere, otuzdan fazla âyet zekâtı emreder. Zekâtın çoğunlukla namazla birlikte emredilişi bile, emir ve teklif bakımından namazdan hiç de geri kalmadığını bize anlatmaya yeter. Namaza ehemmiyet veren hiçbir Müslüman zekâtı yokmuş gibi sayamaz, kulak ardı edemez, görmezden gelemez; hesaplamasını üstün körü göremez, baştan savma yapamaz, malını saklayamaz. Aslında Kur’ân’ın “mal saklayanlara ve toplayanlara” şiddetli vurması1, zekât emrinin ehemmiyetini bir başka açıdan kavramamıza yetecek ölçüdedir. Zekâtımızı eksiksiz hesaplayarak lâyık olduğu yerlere vermek sûretiyle, Kur’ân’ın şiddetli azarlamasına hedef olmaktan inşaallah kurtulabiliriz. Bir malın zekâta tâbi olması için önemli şartlar vardır: Bu şartlardan ilki: Mülkiyettir. Yani mala eksiksiz, tartışmasız, nizâsız sahip olmaktır. Kimin olduğu bilinmeyen bir mala zekât terettüp etmez. Malın zekâta tâbi olması için sahibi, yeri, yurdu ve kime âit olduğu bilinmelidir. Bir başka ifâdeyle, mal birisine âit olmalı ki, bu âidiyetle, mal sahibi bunun zekâtını verebilsin. Alacakların zekâtını bu maddede değerlendireceğiz. Eğer bir alacak batık değil ise, borçluları tarafından inkâr edilmiyor ise, bu alınacak malın alacaklıya âit olduğu kabul edilir. Yani alacağın mülkiyeti alacaklının üzerindedir. Batık alacaklarda ise böyle değildir. Borcun ne zaman, ne miktarı ödeneceği bilinmiyor veya borçlu tarafından inkâr ediliyor ise; böyle batık veya nizâlı alacaklarda,—her ne kadar alacaklının hakkı da olsa—zekât açısından, alacaklının tam mülkiyeti tahakkuk etmiş sayılmaz. Bu durumda cumhur ulemâ, sağlam alacakların zekâtının alacaklı tarafından ödenmesi; batık ve nizâlı alacakların ise zekâta tâbi tutulmaması gerektiği üzerinde birleşmişlerdir. Buna göre, borcunu inkâr etmeyen birisinde zekâta tâbi bir alacağı bulunan, bu alacağın üzerinden bir yıl geçtiğinde zekâtını vermekle mükellef olur. Ancak alacağını teslim almadan, alacağın zekâtını ödemek zorunda değildir. Hiçbir alacak, borçlu tarafından itiraf edilmedikçe üzerine zekât tahakkuk etmez. Şahit veya senetlerle itiraf sağlanırsa, itiraf tarihinden itibâren üzerinden bir yıl geçince, zekât tahakkuk eder. Fakat zekâtın ödenmesi borç teslimine kadar geciktirilebilir. İtiraf sağlanmayan ve inkâr edilen borçlar, günün birinde tahsil edildiğinde Hanefî müçtehitlere göre tahsil tarihinden itibâren bir yıl geçince zekâta tâbi olurlar. Borçlu borcunu itiraf ediyor, fakat ödeyemiyor ise, mal sahibi borcu teslim alana kadar bunun zekâtını ödemeyebilir. Teslim aldığında geriye doğru yıllık periyotlar hâlinde zekâtını hesaplar ve verir. Mehir ve diyet gibi alacaklar, tahsil edilmeden üzerine zekât tahakkuk etmez. Tahsil edildiğinde ise üzerinden bir yıl geçtikten sonra zekâta tâbi olur. Bir malın zekâta tâbi olması için ikinci şart: Malın takdîrî veya hakîkî olarak artan bir mal olmasıdır. Gelir ve kazanç sağlayan, nemâlanan ve artan mallar zekâta tâbidirler. Meselâ nakit, altın, gümüş, ticâret eşyâsı, arâzi mahsulü ve çoğalan hayvanlar zekâta tâbidirler. Arâzi üzerine zekât tahakkuk etmez. Ancak arazînin mahsulü onda bir; sulanan arazilerin mahsulü ise yirmide bir olmak şartıyla, her mahsul döneminde zekâta tâbidirler. Diğer şartlar da: Malın nisap miktarı olması, aslî ihtiyaçlardan fazla olması ve üzerinden bir kamerî yılın geçmiş olmasıdır. Dipnotlar: 1- Hümeze Sûresi, 104/1-4 Süleyman Kösmene
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ambulansa Nasıl Yol Verilir ? | fedra | Videolar/Slaytlar | 5 | 27 Ağustos 2015 19:39 |
Alacagın zekatı verilir mi? | medineci | İlmihal Bölümü | 0 | 19 Şubat 2009 17:19 |
Zinetlerin Zekatı | Aysima | Hadis-i Şerif | 0 | 01 Aralık 2008 19:28 |
At Ve Kölelerin Zekatı | Aysima | Hadis-i Şerif | 0 | 24 Kasım 2008 10:18 |
Balın Zekatı | Verda_Naz | Hadis-i Şerif | 0 | 24 Kasım 2008 01:02 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|