Marifetname Tüm Dostlara
Marifetname 43. Bölüm ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI ERZURUMI HAZTLERI[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
43-BÖLÜM:043:
BEŞİNCİ BAHİS
İnsanı âleme tatbik, enfüsü âfaka tevfik edip; cihanın mânâ ve
cüzlerinin benzerlerini bu insan vücudunda bulup, bedeninde olan aza e
kuvvetlerin bütün eşyaya tek tek vücuh il benzerliğini; bedenin sıhhatinin
korunma ve devamlılığını; tabii ölümle ruhun bedenden ayrılmasını dört
bölüm ile ayrıntılı olarak anlatır.
BİRİNCİ BÖLÜM
İnsan bedeninin zamanlara ve mekanlara benzerliği sekiz madde ile bildirir.
Birinci Madde
ålem, ådem için yaratıldığını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: Hak Taâlâ iki cihanı ve
onlarda olanın tamamını insan için icat ve mevcut eylemiştir. Ta ki âlemde
olan sanatlara bakıp, eşyada bulunan hikmetleri bilsin. Hepsinin benzerini
kendi vücudunda buldukta; nefsini bilmeye erip, ondan Allah’ı tanıma kolay
olsun. Zira ki Hak Taâlâ Nazm-ı Kerim’inde: Ben insanları ve cinleri ancak
bana ibadet etsinler diye yarattım,È (51/56), buyurmuştur. Hadis-i kudside:
Ey insan! Beni tanımak için nefsini bil, emr-i şerifiyle, nefsi bilmenin
Rabbi tanımaya vesile olduğunu duyurmuştur. Çünkü Hak Taâla insanı, kendi
tanınması için yaratıp, kendi tanınmasını, insanın nefsini tanımasına bağlı
kılmıştır. Şu halde elbette insana, kendi nefsini bilmek istidadını
vermiştir. Ta ki nefsini bilmekten, yaratıcısını bilmeye erişsin. Nitekim
haberde: Nefsini bilen, Rabbini bildi,È vârit olmuştur. Allah’ı tanımanın
anahtarı, nefsi bilmek bilinmiştir. Nefsi bilmenin anahtarı, âlemi bilmek
kılınmıştır. Lakin Hak Taâlâ’nın âlemin ufuklarında olan eserlerinin
benzersiz sanatını herkes görüp, sırlarına ermek, insana nefslerinde
bulunan kudretinin kemal ve tavırlarını tamamıyla bilip, nurlarını görmek,
ondan yüce istek olan Mevla’yı tanımaya ermek çok suğul, zor ve esrarlı iş
bulunmuştur. Zira ki insana, mümkün ve müyesser değildir ki; dağların
tepesine çıka, denizlerin dibine ine ve yerin içine görüp, süflî âlemin her
birini görebile ve bütün durumlarına ve sırlarına muttali ola. Göğün üstüne
çıkamaz ki, feleklerin ve yıldızların incelik ve hakikatlerine tamamiyle
erip, ulvî âlimin durum ve sırlarına gereği gibi vâkıf ola. Göklerin
melekût âlemine giremez ki, ruhlar âleminin durum ve sırlarını gereği gibi
vâkif ola, feleklerin nefs ve akıllarını müşahede kıla. Ondan alemin
yaratıcısının bunca kâinatı yaratmasından ve âlimin cüzlerini zerre zerre
an an değiştirip, yetiştirmesinden işlerini temaşa ile isim ve sıfatlarına
muttali olup, ondan zatını tanımaya yol bula.
Şu halde rauf ve rahim olan âlemlerin Rabbi hazretleri, esirgemesinin
olgunluğundan, inayetinin sonsuzluğundan, iç ve dış âlemde, ulvi ve süflî
eşyadan her ne ki bu insan vücudunun dahi iç ve dışını o tavır ve tarz ile
en güzel biçimde üzere âlimin nümunesi olarak yaratmış ve tasvir etmiştir.
Her ne vasıflar ile ki, pak zatı sıfatlanmıştır, bu insan ruhu dahi o
vasıflar ile sıfatlanmıştır. Nitekim âlemi, bütün cüzleriyle kendisine
itaatli ve boyun eğici eylemiştir. Ta ki bu insan, kendi vücuduna bakıp,
azasının bileşiminden ve kuvvetlerinin düzeninden süflî ve ulvî âlemde
kolaylık üzere benzer ve alâmetlerini bulup, kendini âlemin numunesi
bilsin. Kendi ruhunun cisminde olan türlü tasarruf ve tedbirlerinden Hak
Taâlâ’nın âlemde olan türlü tasarruf ve tesirlerini bulsun. Ondan
fiillerine ve sıfatlarına vâkıf olup, pak zâtına muhabbet ve ibadet kılsın.
Onu tanıma saadetine erip, âriflerden olsun.
NAZM
Bil ey insan / Elbet sen kâinatın toplamısın
Varlığı içine alansın / Varlık senin yanında göresin
Görünmez sana görünür / Basiret ve irfanla
Onu şu anda hatır bil / Cismin karanlık ve süflî
Ruhun nurlu ve ulvî / Sırrın Rabbanî ve safî
Zatınla sevin / Sıfatını anla ve oku
Müjde sana, topla dağınıklığını / Kalbin Rahmen’ın evidir
Beyanını yüksek ve geniş ) Ey ârif kadrini bil
Güzel tatlı latifelerin / Bilgiler sendedir uyan
Dostlar içinde giy taç / Zamanlar içinde an hayatını
Sabit ve sakin ey şaşkın / Dairelerin kutbu sensin
Gözler senden ışıklanır / Ondan öğren ey insan
Sen elbette hazreti insansın
İkinci Madde
İnsan âlemini, büyük âlime tatbik ve bazı uzuvlarını yeryüzüne uydurmak
yolunu bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: İnsan bedeni, küçük
âlemdir. İnsan ruhu, büyük âlemdir. Zira ki, her ne ki âlemde
yaratılmıştır, hepsinin benzeri insan vücudunda bulunmuştur. Şu halde
insanın cisim ve canlı, bütün âlemin nüshasıdır. İki âlem tamamıyle insanda
mevcut ve belirli bilinmiştir. Mesele bütün hissedilen cansızlara misal
uzuvlarıdır. Bütün canlılara misal, insan ahlakıdır. Dört mevsime misal,
insan dişleridir. Adet ve sanayie misal, insanın his ve kuvvetleridir.
Berzah âlemine misal, insanın hatıra ve fikirleridir. Melekût âlemine
misal, insanın gönül ve canıdır. Bu misal ve benzerliklerin ayrıntısı
sınırsızdır. Bu kitaba değil, böyle yüzbin kitaba sığmaz. Ancak ârifin
kalbine sığar. Biz burada, güneşten zerre, deryadan damla açıklarız. Ta ki
bu insan, büyük âlem olduğunu öğrenip, nefsi bilmeye bürhan ola, Onunla
Allah’ı tanıma kolay ola.
ålemin nüshası olan insanın şerefli bedeni, yer ve gökler mesabesindedir
ki, bu cihandır. Ay ve yıl mesabesindedir ki, zamandır. Belde
mesabesindedir ki, mekândır.
İnsan bedeninin yere bir benzerliği budur ki, yerde dağlar olduğu gibi,
bedende de kemikler olur. Yerde ağaçlar ve bitkiler olduğu gibi, bedende de
saç ve uzuvlar olur. Bir benzerliği budur ki, yerde iklimler ve kıtalar
olduğu gibi, bedende uzuvlar vardır. Yerde zelzele olduğu gibi, bedende
titreme ve aksırma vardır. Yer vadileri arasıda akan nehirler var ise,
beden damarlarında akan kan vardır. Yerde değişik tatta kaynaklar varsa,
bedende de, kulak akıntısı, göz yaşı ve burun akıntısı gibi değişik
tatlarda kaynaklar vardır. Kulak akıntısının acı olduğuna hikmet budur ki,
insan uykuda iken kulağına yer haşereleri girmek istediğinde, kulak
akıntısının hissine ulaşıp, geri dönsünler. O uyuyanın kulağına girmekle
onu helak etmesinler. Gözyaşı o yönden tuzludur ki, gözün akı yağdandır.
Yağ ise tuzsuz bozulur. Ta ki, akı taze kalıp, sürekli gözü aydınlık olsun.
Burun karışımları onun için nâhoştur ki, onda olan koklama hissi, güzel
kokulardan kokulanıp, lezzet alsın. Zira ki eşya, zıtlarıyle bilinir. Ağız
suyu onun için hoştur ki, dilde olan tat alma kuvveti, daima lezzette
bulunsun. İnsan bedeninde bulunan ilahî hikmet sonsuz bilinmiştir. Burada
ancak iki âlem birbirine tatbike ve uyuma ihtimam olunmuştur. Nitekim dış
âlemde bulunan eşya, insan âleminde bulunan eşyaya nümune bulunmuştur.
RUBAİ
Ey ilahî nüsha ki sensin
Alemde olanlar hep sendedir
Ey Şah’ın cemal aynası ki sensin
İstediğini kendinde ara ki sensin
Üçüncü Madde
İnsan âleminin feleklere benzerliğini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: İnsan bedeninin göklere
bir benzerliği budur ki, burçlar sahibi göğün oniki burcu olduğu gibi,
bedenin de dışından içene oniki yolu vardır: İki kulak, iki göz, iki burun
deliği, ağız, iki meme, göbek ve iki abdest yolları. Bir benzerliği dahi
budur ki, feleklerde yedi gezegen olduğu gibi bedenin içinde de yedi aslî
uzuv vardır: Akciğer aya, mide utarite, böbrek zühreye, yürek güneşe, safra
merihe, karaciğer müşterie, dalak zühale benzer bulunmuştur. Gökte bir çok
sabit yıldız olduğu gibi, bedende de çok sinir vardır. Felekte yirmsekiz
meşhur menzil olduğu gibi, bedende de yirmisekiz his ve sayılan güçler
vardır. Felekte üçyüzaltmış derece olduğu gibi, bedende de açıklanan
üçyüzaltmış kan damarı vardır. Küllî ve cüzî feleklerin, sabit ve gezegen
yıldızların türlü tabii hareketleri olduğu gibi, bedenin de bu tavır üzere
türlü zorunlu ve ihtiyarî hareketleri vardır. Felek dört unsuru kuşattığı
gibi, beden dahi dört karışımı kuşatmıştır ki: Safra, ateş gibi kuru ve
sıcaktır. Kan, hava gibi sıcak ve rutubetlidir. Balgam, su gibi rutubetli
ve soğuktur. Siyah köpük, toprak gibi soğuk ve kurudur. Dört unsurdan üç
ana bileşim doğduğu gibi, bedende de dört karışımdan uzuvlar doğmuştur.
Gündüze misal, insanın sürurudur. Geceye misal, onun hüznüdür. açık havaya
misal, yayılmasıdır. Buluta misal, sıkılmasıdır. Gök gürültüsüne misal,
sesidir. Şimşeğe misal, onun gülmesidir. Yağmura misal, onun ağlamasıdır.
Rüzgâra misal, onun nefesleridir. Oluşum ve bozuşuma misal, kelamının
lafızlarıdır. Gökkuşağına misal, yay kaşıdır. Hilale misal, kulağıdır.
Dolunaya misal, yuvarlak yüzüdür. Gece karanlığına misal, onun saçıdır.
Sabaha misal onun alnıdır. Dış âlemin, bu insan âleminin açıklanan
benzerliklerinden gayri, benzerliği çoktur. Lakin ârife işaret yetmekle,
uzatmaya hacet yoktur.
NAZM
Can vilayetinde gökler sınırsız
Ruh yolunda alt ve üstler vardır
Cihan gökleri gibi iş yaparlar
Yüksek dağlar engin denizler vardır.