Konu Başlıkları: Atasoy Müftüoğlu ile Röportaj
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 Mayıs 2012, 14:53   Mesaj No:3

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1087
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Atasoy Müftüoğlu ile Röportaj

İslami Düşünce:İran şu anda bizim açmazımız.Belki de anlayamadığımız nokta şurası: Fukayama’nın İran devriminden sonra “Dünya tarihin sonu” demesinden sonra , İran ‘da bir devriminin olması ,başka bir modeli ortaya koydu dediniz. Batı şimdi bununla mücadele diyor dediniz. Sizin de yazılarınız da belirttiğiniz gibi bir ideal politikten bahsediyorsunuz bir de reel politikten bahsediyorsunuz. Şimdi İran’ın Hafız Esad rejimi ile işbirliği içerisinde görünür gibi olup bir çıkış noktası araması ideal politikten ziyade “ulus devlet” aklıyla ve biraz da reel bir politikle açıklanabilir bir şekilde gördüğü için Müslüman muhayyilesinde pek sağlıklı algılanamıyor. Belki de bu bizim açmazımız .Bunu nasıl anlayacağız?
ATASOY MÜFTÜOĞLU:Şimdi İran ve Suriye ilişkileri tamamen pragmatizme dayalı bir ilişkidir. Bana göre onun arka planı yok. Çünkü İran şuan bir “ulus devlet” refleksi gösteriyor.Ayrıca yeni bir modelin hayata geçirilmesi derken yeni bir parantez açarak acaba bu model bir başarıya ulaştı mı da bu ayrı bir tartışma konusudur.Ama İran kimi zaman “ulus devlet” refleksi kimi zaman da mezhepçi refleksler gösteriyor.Niçin gösteriyor?.Çünkü İran her an büyük bir tehdit ile karşı karşıyadır.Küresel bir tehditle karşı karşıya ve bu küresel tehditin nedeni İslami bir tercihte bulunuyor olmasıdır. Dolayısıyla bizler Müslümanlar olarak küresel bütün tehditlere karşı ve İslamı temsil ediyor olması hasebiyle İran’a karşı bir yakınlık duyuyor olmamız gerekir. Mezhepçi mülahazalarla , emperlalist konumlar içinde olmamamız lazımdır.Böyle bir ilkesel duruşa sahip olmamız lazım geliyor.İran ile ilgili de bir öz eleştiri kullanılabilir.Fakat bu farklı bir değerlendirmenin konusudur.Yani zaman zaman ulus devlet refleksi gösteriyor.Zaman zaman mezhepçi refleksi gösteriyor.Ama İran ile ilgili şu anki kuşatmanın temelinde kesinlikle İran’ın nükleer çalışmaları yok. İran’ın İslami bir modeli hayata geçiriyor olmasından kaynaklanan ve bu modelin ihraç edileceği, bu modeli örnek alarak ortaya çıkacak yeni İslami unsurların olabileceğinin endişeleri var ve en büyük korku İran’ın bölgede nüfuz sahibi olmasını engellemeye yöneliktir.Yani olayın pek çok boyutu var.Mesela biz bugün bu değerlendirmeleri yaparken Uluslar arası stratejilerin raporlarını, analizlerini falan takip etmiyoruz.Sizi temin ederim daha çok entelektüel dünyanın takip ettiği bu küresel çapta analiz üreten strateji ensitülerinin hiç birisi İran ile ilgili kampanyanın nükleer silahlarla ilgili olduğunu asla ve kat’a var saymıyorlar. Tamamen bunlar bölgede İran’ın İslami bir model ihraç edebilecekleri üzerinde duruyorlar ama şu anda İran’ı böyle bir noktada görmüyorlar.Ama böyle bir beklenti içinde olanlara cesaret verebileceği görüşündeler.Nitekim NATO’nun yeni stratejisi sadece Ortadoğu’da değil dünyanın hiçbir ülkesinde İslami bir modeli ,siyasi, ekonomik, pratik anlamda hayata geçirmeye izin vermeyeceğini belirtiyor.Açık , çok açık.Buna izin vermeyeceğiz diyorlar.İslam bir folklor olarak kalabilir, bir kültür olarak kalabilir, bir maneviyatçı bir din olarak kalabilir. Bakınız ilginç bir şey söyleyim: Türkiye’de son 1-2 senede çok ciddi bir şekilde İslami yayınevleri tasavvufi metinleri yayınlama konusunda çok yoğun bir şekilde girişimde bulundular. Artık Şeriat, İslam gündemimizden çıktı.Kimse İslamı talep etmiyor, herkes demokrasi talep ediyor.Herkes hikmetten şundan bundan bahsediyor, hiç kimse hukuktan bahsetmiyor.Daha vahimini size söyleyeyim;Artık İslam referans kaynağı değil, bundan daha vahim bir durum olabilir mi?.Olamaz. Şimdi tek referans ( haşa) demokrasidir. Şu anda öyle bir noktaya geldik, öyle bir noktada bulunuyoruz.
İslami Düşünce:Şu anda Hükümet Küresel Gücün İran’a karşı yaptırımın neresindedir?
ATASOY MÜFTÜOĞLU:Şimdi Amerika , Ortadoğu’da ya da İran’da seçimler, ekonomik kriz, savaşlardan kaynaklanan yorgunluklar , bunalımlar gibi vs nedenlerle Amerika fiziksel güç olarak İran’da veya Orta Doğunun herhangi bir ülkesinde bulunmak istemiyor.Bunu müttefikleri aracılığı ile gerçekleştirmek istiyor.Müttefiklerinden birisi Türkiye’dir, diğeri de Suudi Arabistan’dır.Mesela Amerika, Türkiye’yi İran’dan petrol alma konusunda ikna etmiştir.Boykota katılmasını istemiştir ve Enerji Bakanı İran’dan alınacak petroldan indirim yapıldığını yani daha az petrol alınacağını ve bundan sonra Libya’dan alınacağını bizzat açıklamıştır.Çünkü Libya’da yeni bir ganimet paylaşımı var.Türkiye’de bunun içindedir.Ayrıca Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğunu iddiası tamamen spekülatif, tamamen politiktir.Türkiye bağımsız bir ülke değildir.Türkiye bağımsız bir ülke olsaydı Kürecik’teki Nato Savunma Sistemine ev sahipliği yapmayacaktı.

İslami Düşünce: 1980 yılların radikal İslamcı dediğimiz kimseler bugün sistemle uzlaşmış vaziyette. Bunu neye bağlıyorsunuz?. Yani AK Parti iktidarından önceki düşünceler ile AK Parti iktidarından sonraki düşünceler arasında ne gibi değişikler oldu?.

ATASOY MÜFTÜOĞLU:Önce şunu belirtmemiz gerekiyor;Evvela 1980 yılların radikalizminin içi boş bir radikalizm olduğu anlaşılıyor.Bu radikal kesimlerin sadece ve sadece radikalizmi bir retorik olarak kullandıklarını ve bunun gereçeye tekabül etmediklerini belirtmek gerekiyor.Sempati duyanlar olabilir fakat bunlar, bu radikal akımlara sempati duyanlar, küresel etkiler karşısında çözülmüşlerdir.Hatta ve hatta bir çürüme yaşanmaktadır.Önce içimizden kaynaklanan bir problem var, sonra dışımızdan kaynaklanan bir problem var.Deminde söylediğimiz gibi hayatın içindeki bütün şeyleri temsil ediyoruz.Hem Müslüman , hem radikal, hem teslimiyetçi,hem uzlaşmacı,hem pragmatist,hem sküler vs.vs.. Yani burada da küresel etkilerin toplumlar üzerindeki tahribatı hakkında araştırmalar yapmak gerekiyor.Yani bir sorunu dışarıdan bakarak çözümleyemeyiz. En büyük problemimiz olayları takip etmememizdir.Bu hepimizi mahvu perişan ediyor.Bir yerde bir olay oluyor, kamera kaytediyor.Olayı kamera görüyor ama olgulara kamera görmez.Şimdi onun derinlikleri var,arka planı var.Ben bir seneden beri Ortadoğudaki daha doğrusu İslam Dünyasındaki hareketliliklerle ilgili yani hepimizi ilgilendiren değişim ve dönüşüm hareketleri ile ilgili 80’e yakın kitap okudum.Şimdi bu önümüzdeki dönemde yaz için imkan bulursak Türkiye genelinde öğrencilere bir önerimiz olacak.Türkiye genelinde Haziran-Temmuz-Ağustos’ta 400 öğrenciye Ortadoğu’daki gelişmelerin tarihsel arka planına nüfuz etmelerini sağlayacak,yardımcı iklim sağlayacak 6 tane temel kitap okutmayı planlıyoruz.Bunu öğrencilerin yüzeysel değerlendirmeler yapmamaları için, yaptıkları değerlendirmelerinin yarın kendilerini mahcup etmemelerini sağlamak için, ucuz yorumlara tevessül etmemeleri için, ütopyacı beklentilere girmemeleri için , hastalıklı umutları temsil etmemeleri için bunu yapıyoruz. Şimdi zaman zaman bize diyorlar ki; “Bizim umutlarımızı kırıyorsunuz”. Diyorum ki: Umuda ancak ve ancak bilinçli bir hareketin istihkakı var. Sürülerin umuda hakkı yok.Eğer umutlanmak istiyorsak; 1-Çok çaba harcıyacağız. 2-Çok bilinçli olacağız.Yani Dünyada ne olup bittiğine ilişkin çözümlemelerimiz olacak.Bizim çözümlemelerimiz yok maalesef.Sonra bir başka şey, aynen medya unsuru gibi tehlikeli olan hizip uyuşturuculuğu var.Birinci adamlar var, birinci adam bir şey söylüyor. İslam Dünyasındaki en temel sorunlardan birisi “kişi kültü” yani putudur.Yani fikirlerimiz olmadığı için putlarımız var, bu açık.Fikirlerimiz olsaydı putlarımız olmayacaktı, putlara ihtiyaç duymayacaktık.Şimdi putlara ihtiyacımız var, putlara ihtiyaç duymadan konuşamıyoruz.Dolayısıyla hizip uyuşturucusu alıyoruz.Kimisi mezhep uyuşturucusu alıyor.Onun için özgür değiliz, bağımlıyız, bütün bunlara mahkumuz.Buradan hareketle bir değerlendirme yapmak durumdayız. Şimdi gelirken yeni elime geçti;İtalyan araştırma ensitüsünün bir şeyini gördüm.Onu size arzediyim.Bu çok yeni gördüğüm bir rapor.”29 Mart 2012 tarihinde Ricardino, İran Petrolu için artık karar verin diyor.Amerikan elçisi Enerji Bakanı Taner Yıldızı uyarıyor.İrandan alımın azaltılarak Libya’dan petrol alımı yapılacağını belirtiyor.Bunun üzerine Türkiye 30 Mart 2012 tarihi itibariyle İran’dan petrol alımını %20 azalttı.
Başka bir şey; İtalya’da çok büyük yankıları olan İran özel sayısı olarak çıkan dergide ilk sayfalarında özetle şunları söylüyor:”Dünya kaygıyla çoktan başlamış bir savaşı bekliyor.İsrail, ABD, İngiltere ve bu ülkelerin yanında muğlak bir biçimde saf tutan körfezdeki Arap krallıkları, suikastlar, siber saldırılar, sızmalar ve çok net anlaşılmayan karşılıklı manevralar yoluyla tüm yerküreyi kapsayan bir bahis üzerinden İran ile görülmeyen bir savaşı fitillediler.(Yani İran şu anda fiili bir savaş altında). Körfezden Batıya ve Asya’ya yönelen enerji hatları, atom silahlarının kontrolü , Pasifik -Hint Okyanusu, Akdenize uzanan stratejik konuların denetimi büyük Orta Doğunun güçler dengesi Süveyş’ten Hindikuş Dağlarına ,Afrikadan Arap denizine uzanan ve ortasında da İran’ın bulunduğu büyük bir dengesizliğine uzanan büyük bir bahis bu.” Diye devam ediyor.
Yani olayın nükleer ile alakası yok. Bizim en büyük eksikliğimiz , arzettiğim gibi olaylar bağlamından dünyayı takip etmek, medya yoluyla takip etmek,fizik ufkundan takip etmek,tek adam ufkundan takip etmek. Tek akıl üzerinden yani Üstat nasıl düşünüyorsa öyle takip etmek,yani bir cemaata bağlı iseniz birinci adam nasıl düşünüyorsa öyle düşünüyorsunuz.Hizip nasıl düşünüyorsa öyle düşünmek, parti nasıl düşünüyorsa öyle düşünmek. Halbuki
Bunların sınırlarını aşan bir gerçeklikle karşı karşıyayız.NATO’nun çok açık, çok ciddi bir projesi var, şu an bu proje uygulamadadır.Biz burada otururken NATO masum sivil insanları katlediyor. Düşünün ki
Guantanamo’ya götürülen kimselerin arasında 12 yaşında masum çocuklar, 18 yaşında masum kızlar var.Bunlar bizim çocuklarımız.24 kez onlar İncirlik’te alıkonuldular ve işkence edildiler. Türkiye’nin hangi bağımsızlığından söz ediyoruz? Hangi sıfır sorun politikasından söz ediyoruz? Şimdi herkesle sorun, herkesle sorun.

İslami Düşünce: Hocam şimdi Türkiye’de tam tersi, İslam hakim olmuş, her taraf Kur’an kursu, camiyle dolmuş. Bütün bunlar olurken İslam aziz değil ama İslam hadım edilmiş vaziyette.

ATASOY MÜFTÜOĞLU: Şu anda Lale devri yaşanıyor. Türkiye’nin 75 milyon insanı, kadın erkek, çoluk çocuk hepimiz , camileri 5 kez değil 10 kez dolduruyor olsak , her sokakta bir tane Kur’an kursu açmış olsak,,her sokakta bir tane molla yetiştirmiş olsak,değil mi ki İslam referans kaynağı olmaktan çıktı, bu hiçbir şeyi değiştirmez.

İslami Düşünce: Müslümanlar şu anda sistemden rahatsız değiller

Atasoy Müftüoğlu: Değiller

İslami Düşünce: Şu anda Müslümanların modernizmin etkisinde olduğunu görüyoruz. Yani bir konforizm var. Bu iktidarından sonra Müslümanlar artık parayla sınanıyor ama bunda maalesef bunda başarısız oldular.İdealler kayboldu.

Atasoy Müftüoğlu:Müslümanlar para kazanmak için yola çıktılar,sonra paranın kendisi oldular.

İslami Düşünce: Şu anda atalar dini yani gelenekle Müslümanların arası nasıl? Uzlaşma mı var? Bir taraftan gelenek var, bir taraftan modernizm var.

Atasoy Müftüoğlu:Müslümanlar bir taraftan gelenek görenek tarafından, bir taraftan modernite tarafından sıkıştırılmış durumdalar.Müslümanlar hem geleneği temsi etme, hem de moderniteyi temsil etme noktasında . bu iki baskıcı durumu kendi bünyelerinde mecz etmişlerdir. Yani bir birine katmışlardır.Hem geleneği yaşıyorlar hem de moderniteyi yaşıyorlar.Moderneiteyi şekilsel olarak yaşıyorlar. Yoksa moderniteyi zihinsel bir inşadan söz edemeyiz.Modernitenin de kendine özgü düşünsel temelleri var.Bu anlamda yaşamıyor, moderniteyi biçimsel olarak, konformist olarak yaşıyor. Geleneği ise hatıra, atalara, İslama saygı bağlamında yaşıyor. İslam eşittir gelenek, görenek haline gelmiş. Orda yaşıyor. Dolayısıyla İslami bilincin hem geleneğe hem de moderniteye yönelik sorgulama yapması gerekiyor. Bunu yapmıyor, moderniteye ilişkin sorgulama yapamıyor, buna güç yetiremiyor. Çünkü zihinsel bakımdan felçliler. Gelenek-göreneği de sorgulamak istemiyor. Çünkü Kamuoyu gelenekten,görenekten yana olduğu için “Kamuoyu ne der?” düşünüyor.

İslami Düşünce: İslami Düşünce Forum olarak bu söyleşi için teşekkür ediyoruz.

KAYNAK: islamidüşünce.net
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla