Kur'an'ı Herkes Anlayamaz Masalı /medineweb
Meşhur söz; "Kur'an Hicaz'da nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı"
Bir defasında bir arkadaşım bu söz üzerinden serzenişte bulunuyor ve diyordu ki;
Bu Kur’an nerede anlaşıldı (?) nerede tam manasıyla uygulandı (?)
Evet, Kur’an ne zaman yazısıyla para kazanılan, hattını yapmakla meşhur olunan, Şeriati’nin de deyimi ile delilerin boynuna muska olarak asılan bir nesne olmaktan çıkarılıp insanı ve hayatı derinden etkileyen, yön veren aktif bir özne konumuna getirildi.
Bu sorular ayrı bir araştırmanın, tarihin konusu.
Biz, Kur’an’ın bir hayat kitabıyken ve içerisindekilerle hayata meydan okuyorken, ölüler kitabı haline dönüştürülmesinin ve bir ayin kitabı haline getirilmesinin nedenleri üzerinde duralım.
Kur’an’ı İncil formuna bürüyüp kendi anlayışlarını gerçeklermiş gibi insanlara dikte edenleri ve kilise edasıyla onu tekelleştirenleri deşifre edelim.
Kur’an’ın doğru anlaşılması yolunda, bulaşıcı bir hastalık gibi tüm İslam alemine yayılan bu virüsleri temizlemek amaçlı yine Kur’an’dan “formüller” bulalım. Kur’an tüccarlarının üretmiş olduğu zehirlere yine Kur’an’dan panzehirler sunalım.
Gelelim şu müslüman zihni dumura uğratan virüslere;
Ali Şeriati bu virüsleri / etkenleri ikiye ayırıyor;
Kur’an’ın dostunun cehaleti
Kur’an’ın düşmanının hilesi
Şimdi bunları sırasıyla görelim;
1. Hatim yarışmaları;Kur’an ülkemizde bol bol hatmedilir ve bol bol da satılır. Abdestli kapitalistlerin belki de cirosunu tavana vurduran önemli bir gelirdir. Kutlu doğum haftalarında nasıl “efsane peygamber” anlatılıyorsa, bu hatim merasimlerinde de Kur’an bir efsun kitabı muamelesi görmektedir. Yani döneminin yaşayan Kur’an’ı olan Allah’ın Rasulüne ve yaşayanlar için gönderilen Kur’an’a iki yönlü olarak ihanet edilmektedir ister bilerek ister bilmeyerek.
Bu hatim merasimleri de genelde İslam’ın “hoşgörücü” ve Yunus Emre’nin sözünde sistemleştirilen “Dövene elsiz, sövene dilsiz gerek” yorumunu yapan oluşumlar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Allah ile aldatmanın ikinci boyutu olarak insanlar, Kur’an ile aldatılmaktadır.
Kur’an’a bir ayin kitabıymış gibi muamele edilmesi bizzat Kur’an öğretisine terstir.
Onu okuyarak, anlayarak tefekkür etmemiz gerekir.
Kur’an’ın bizzat kendisi bizden bunu istemektedir;
Gecenin yarısında uyanık ol, ya bu miktarı biraz eksilt Ya da artır da ağır ağır Kur'an oku. (Müzzemmil 3-4)
Yani ey inkılabın peygamberi büyük devrime hazırlan. Gecenin bir yarısında kalk ve ağır ağır okuyarak Kur’an’ı ayet ayet kuşan.
Allah’ın rasulü sevgilisine kavuştuğuna göre burada muhatap biz oluyoruz;
Yani diyor ki Kur’an; Ey zaman karşısında yenik düşen, ey küresel güçlerin güdümünde globalleşen (köleleşen). Ey zillet örtüsüne bürünen ve büründürülen Peygamberin varisleri, kalkın bu derin uykudan yeni bir dil, yeni bir söylem, yeni bir eylem inşa edin !
2.Kur'an'ı Herkes Anlayamaz Masalı; Bu "masal"da geleneğin Kur'an'ı anlama, tefekkür ve tezekkür etme yolunda, önümüze koymuş olduğu barikatlardan sadece birisidir.
Bu efsaneye göre Kur'an, Allah tarafından sadece belli zümreye gönderilmiştir.
Ve Kur’an’ı ancak bunlar anlayabilir ve anlayamayanlara aktarabilir.
Bu da bir nevi Ehl-i Kitaplaşmadır, Yahudileşmedir.
Öyleki biz bu Kur’an’ı en iyi anlayabilen (!) kişilerin (cemaat lideri, şeyh vs.) sözleri eğip büktüklerini ve doğru diye insanlara yutturduklarını görüyoruz.
“Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için Kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler. (Bakara 159)”
Biz Ehl-i Kitaplaşanların kendi elleriyle yazdıklarına Allah’ın kitabıymış gibi muamele yaptıklarını görüyoruz.
“Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. (Bakara 79)”
Tüm bu uygulamaları yapanlar ismi şanı makamı ne olursa olsun Kur’an’da “sobe” edilmişler ve lanetlenmişlerdir.
Şimdilerde mezarlarda, şurada burada ve bilhassa mevlitlerde alınan paralar “az bir değer karşılığında” Allah’ın ayetlerini satmak değildir de nedir (?)
Kur’an tüm bu anlayışlara karşı olarak kendini "hüdellin nass" olarak tarif ediyor. Çünkü o bütün insanlığa yol gösterici olarak nazil olan son mesajdır. Bu yol gösterici olma özelliğinden ötürüdür ki Kur’an’da hiçbir ayet anlaşılmaz değildir.
Kur’an’ın kendisi bizzat bu tür tekelleştirmelere, tahriflere karşı koruma altına alıyor ve diyor ki;
Kur'an'ı anlamaya çalışmak için düşünmüyorlar mı? Eğer Allah'tan başka birinden gelmiş olsaydı onda bir çok (tutarsızlık ve ) çelişki bulurlardı. (Nisa 82) "Elif-Lâm-Râ. Bunlar İlahi kitabın mubîn -kendisi açık olan ve hakkı açıkça gösteren- bir ilahi okuma(meydan okuma) (Kur'an) metninin ayetleridir. (Hicr 1) (Devam edecek)
Mustafa Büyüksoy