Müslümanların İçine Düştüğü 5 Yanlış
Müslümanların İçine Düştüğü 5 Yanlış BİRİNCİ BÜYÜK YANLIŞ: “
Allah beni zengin etmiş zekâtımı verdikten sonra istediğimi yaparım, lüks ve israflı bir hayat sürebilirim…”
Böyle bir düşünce tarzı Kur’ana, Sünnete, İslam ahlakına aykırıdır. Müslüman, zengin de olsa israf edemez. İsraf zengin, orta halli, fakir Müslümanlara haramdır. Bugünkü lüks şeylerin çoğu israfa girer. Lüks ve geniş meskenler… Lüks yazlıklar… Lüks otomobiller… Lüks mobilyalar… Lüks giysiler… Lüks Umreler… Müslüman kalkıyor marka fetişizmi uğruna 5-10 bin liraya palto alıyor. Halbuki bin liraya harika bir palto alabilir. Allah bana para verdi diye gösteriş için, böbürlenmek için, marka fetişizmi için küçük bir servet verdi… Elbette israftır haramdır. Bendeniz herkes en ucuzunu giyinsin demiyorum. Lakin her şeyin bir ölçüsü vardır, ortası vardır. Binaenaleyh zekâtımı verdikten sonra canımın istediğini yaparım demek bir Müslümana yakışmaz.
İKİNCİ BÜYÜK YANLIŞ: “
Düşük faiz riba sayılmaz, helaldir caizdir…”
Diyenler imanlarını tehlikeye atacak bir söz ediyorlar. Ribanın düşüğü, ortası, yükseği olmaz. Riba ribadır ve kesin olarak haramdır. Allah ticareti helal kılmış, ribayı/faizi haram kılmıştır. Düşük faize caizdir diyenler bidatçi, reformcu, modernisttir. Onların fetva ve ruhsatlarıyla amel edenler ekinlerini ateşe vermiş olurlan.
ÜÇÜNCÜ BÜYÜK YANLIŞ:
“Eskiden Türkiye’nin düzeni Müslümanlar için çok kötüydü, şimdi durum eskisine göre daha iyidir…”
Bu cümlede büyük bir mantıksızlık vardır. Eskiden kötü olan bir şey, ondaki kötülük izale edilmedikçe az veya çok iyi olmaz. Cümle şöyle söylenebilir: “Eskiden düzen ve sistem çok kötüydü, şimdi eskisine nispetle daha az kötü olmuştur…” Bu son cümle tartışılabilir. Bendeniz eskiye nispetle bazı kötülüklerin hafiflediğini, azaldığını kabul ederim ama bazı kötülükler de çoğalmıştır. Mesela M. Kemal, İsmet, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Kenan Evren zamanlarında suç olan zina suç olmaktan çıkarılmıştır. Buna nasıl iyi diyebiliriz. Müslümanlar iyilerle kötüleri birbirine karıştırmamalıdır.
DÖRDÜNCÜ BÜYÜK YANLIŞ: “
Memleket çok iyiye gidiyor, Ankara’dan Konya’ya hızlı trenle bir buçuk saatte ulaşılıyor…”
Burada iyilik, iyileşme, ıslah olarak ulaşım konusunda teknik bir ilerleme delil olarak gösteriliyor. Çok yanlış… Bir buçuk asır önce Ankara ile Konya arasında demiryolu yoktu, insanlar develerle, atlarla, arabalarla, hatta yayan seyahat ediyorlardı. İnsanları, toplumları, siyasi düzenleri, devletleri vasıflı, üstün, iyi yapan unsurlar teknik değil; ilim, irfan, ahlak, adalet, fazilet, hikmet, yardımlaşma, sanat, kültür gibi değerlerdir. Teknik ilerlemeleri, hızlı trenleri, uçakları, Şeriat ve ahlak hudutlarını zorlamayan konforu elbette kabul ediyorum lakin Ankara’dan Konya’ya bir buçuk saatte gidiliyor diye her şeyi tozpembe göremem. Konya şehrini ele alalım: Eskiden Konya’da tren, elektrik, asfalt yollar, şehir suyu yoktu ama medreseler vardı, tekkeler vardı, şer’i mahkemeler vardı, adalet vardı. Bir gram adalet, ilim, irfan, kültür, fazilet; bir ton hızlı trenden daha kıymetlidir. Lütfen iyilikleri kötülükleri teknik terakkiler ile ölçmeyelim. Konya’da o eski büyük ulema, fukaha, meşayih, kâmil mürşitler, arifler var mı, bana onlardan haber verin.
BEŞİNCİ BÜYÜK YANLIŞ: “
Her yere büyük, bol minareli, bol şerefeli, yüksek kubbeli, nakışlı, süslü, gür hoparlörlü, kaloriferli, klimalı camiler yapılıyor. Binaenaleyh Müslümanlık ilerliyor…”
Ne kadar yanlış bir hükümdür bu. Böyle söyleyenler ahir zamanda camilerin süsleneceğini fakat manen harap olacağını haber veren hadisleri duymamışlar. Cami binası, kurum olarak caminin kendisi ve tamamı değildir. Camii cami yapan kubbesi, minaresi, mermeri, süsü püsü değildir. Cami, mihrabına geçen imamla, minberine çıkan hatiple, kürsüsüne oturan vaizle cami olur.
M.ŞEVKET EYGİ-Milli Gazete