Konu Başlıkları: Temizlik Kavramı( hades,necaset)
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18 Mayıs 2014, 16:38   Mesaj No:2

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:38
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Temizlik Kavramı

Manevi-Hükmi Pislik (hades)
Fıkıh dilinde manevi-hükmi pisliği ifade etmek için “hades” kelimesi
kullanılmaktadır. Buna göre hades, abdestsizlik veya cünüplük sebebiyle
insanda meydana geldiği düşünülen hükmi, kirliliği veya bu kirliliğin
sebebini ifade etmektedir. Hades, bazı ibadetlerin yapılmasına dinen engel
kabul edilen ve hükmen necâset sayılan bir durumdur. Hükmi kirlilik olan
hades, büyük hades (hades-i ekber) ve küçük hades (hades-i asğar) olmak
üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Büyük hades: Büyük temizlik (tahâret-i kübrâ) olarak da adlandırılan
gusül alınarak giderilebilen cünüplük (cenâbet), hayız ve nifas gibi hükmi
kirliliklerdir. Küçük hades (hades-i asğar): Küçük temizlik (tahâret-i suğrâ)
de denilen normal abdestle giderilebilen hükmi kirliliktir.

Pisliklerden Temizlenme Yolları

Maddi-Hakiki Pislik (necâset)ten Temizlenme Yolları
Maddi ve hakiki temizlik, beden, elbise ve namaz kılınacak yeri dolayısıyla
çevreyi necâsetten temizlemektir. Dinen pis olarak kabul edilen maddi ve
hakiki kirlilik çeşitli yollarla ve usûllerle giderilebilir. Fıkıh mezhepleri söz
konusu usûller konusunda farklı görüş ve yaklaşımlar ileri sürmüşlerdir.
Sosyal şartları ve ihtiyaçları dikkate alan Hanefî ve Mâlikî mezhebi, kolaylık
ilkesine ağırlık vererek necâseti temizleme yolları konusunda daha
müsamahalı davranmıştır. Şâfiî ve Hanbelî mezhebi ise, temizlik usûlleri
konusunda daha sıkı şartlar getirmiştir. Maddi ve hakiki pislikten
temizlenmek için önerilen yolları kısaca şöyle ifade edebiliriz: Su ile yıkama,
suda kaynatma, ateşe sokma, silme, ovalama, kurutma, kazıma, üzerine
toprak serpme, içindeki suyun tamamını veya bir kısmını boşaltma, kimyasal
yapısını değiştirme (istihâle), tabaklama ve boğazlama.

Temizlik aracı olarak su
Bütün temizlik çeşitleri için en tabii yol sudur. Canlıların hayat kaynağı olan
suyun temiz ve temizleyici özelliği Kur’ân’da şöyle anlatılmıştır: “Sizi
temizlemek için Allah gökten su indiriyor” (el-Enfâl, 8/15), “Biz gökten
temizleyici su indirdik” (el-Furkân, 25/48).
Hz. Peygamber de hadislerinde suyun temizleyici olduğuna dikkat
çekmiş, su kaynaklarının kirletilmemesi, suyun israf edilmemesi ile durgun
ve akar suların temizlikte kullanılmasıyla ilgili kural mahiyetinde açıklamalar
yapmıştır (Müslim, “Tahâret”, 94). Konuyla ilgili prensip ifade eden bir hadis
şöyledir: “Su temizdir. Rengini, tadını ve kokusunu değiştiren bir şey dışında
hiçbir madde onu kirletmez” (İbn Mâce, “Tahâret”, 76).
Fıkıh âlimleri, suların hakiki ve hükmi temizlikte kullanılmasının câiz
olup olmadığını belirleyebilmek için suları farklı açılardan kısımlara
ayrılarak incelemektedirler. Sular, doğal su özelliğini taşıyıp taşımamasına
göre “mutlak su” ve “mukayyet su”, yenilenme ve akıcılık özelliği
bakımından ise “durgun su” ve “akarsu” gibi kısımlara ayrılmaktadır.
Mutlak su: Özellik ve tabii durumunu koruyan, içine özelliğini
değiştirecek başka maddelerin karışmadığı sudur. Kar, yağmur, göl, ırmak,
deniz, kaynak ve kuyu suları bu grupta yer alır. Mutlak suyun üç özelliği ve
iki tabiatı vardır. Suyun özellikleri, rengi, kokusu ve tadıdır. Tabiatı ise
incelik ve akıcılıktır.


Mutlak su, temiz ve temizleyici olup olmaması bakımından da
gruplandırılmıştır. Fıkıh dilinde “suyun temiz olması”ndan maksat, maddi
temizlik ve kullanım aracı olması anlamına gelir. “Temizleyici olması” ise,
abdest ve gusül gibi hükmi temizlik aracı olabilmesini ifade eder. Bu
bakımdan su beş kısma ayrılır.
1-Temiz ve temizleyici özellik taşıyan sular: Rengi, kokusu ve tadı
bozulmamış, içine pis bir madde karışmamış, maddi ve hükmi temizlikte
kullanılması şüpheli hale gelmemiş sulardır. Bunlar hem temiz (tâhir),
hem de temizleyici (mutahhir) kabul edilir. Tabiatta normal halde bulunan
bütün mutlak sular prensip olarak böyledir. İnsanın, koyun, keçi, sığır,
deve gibi eti yenen hayvanların, atın ve yırtıcı olmayan kuşların içerek
artık bıraktığı sular, içlerine necâset düşmediği/karışmadığı sürece, temiz
ve temizleyici sayılır.
2-Temiz ve temizleyici olmakla birlikte kullanılması mekruh olan sular:
Tavuk ve ördeğin, kedi gibi eti yenmeyen ve evde bulunması câiz olan
evcil hayvanların (köpek böyle değildir), çaylak, doğan gibi yırtıcı
kuşların artığı olan sular bu gruba dâhildir. Evcil hayvanlara tanınan bu
istisna, sakınılmasının imkânsızlığından ötürü, Hz. Peygamber tarafından
getirilmiştir. Nitekim o, kedi hakkında şöyle buyurmuştur: “O, pis
değildir, çünkü aranızda dolaşıp duran yaratıklardandır” (Ebû Dâvûd,
“Tahâre”, 38). Eti yenmeyen yırtıcı kuşlara müsamaha gösterilmesinin
sebebi ise, aslan, kaplan gibi yırtıcı hayvanlardan farklı olarak bunların,
su içerken salyalarını suya bulaştırmayıp suyu kemik olan gagalarıyla
içmeleridir. Başka normal su bulunmadığı zaman bu gibi sularla hem
hakiki hem de hükmi temizlik yapılabilir. Fakat başka su bulunduğunda
bunlarla abdest veya gusül almak mekruhtur.
3-Temiz fakat temizleyici olmayan sular: Abdest, gusül gibi hükmi
temizlikte kullanılmış olan sular bu gruba dâhildir ve bunlara kullanılmış
su (mâ-i müsta‘mel) denir. Bu gibi sular maddi bakımdan temiz olsalar
da, bunlarla ikinci defa abdest ve gusül alınamaz. Özellikle su
kaynaklarının kıtlığını dikkate alan fıkıh âlimleri bu sularla maddi
temizlik yapılabileceğini söylemişlerdir. Abdestsiz veya cünüp olan
kimsenin bir kaptaki suyu almak veya sıcaklığını anlamak amacıyla elini
suya sokmasıyla bu su kullanılmış sayılmaz. Bu tür sular temiz
olduğundan abdest alanın veya başkasının üzerine dökülmesi durumunda
namaza mani olmaz.
4-Temiz ve temizleyici olmayan sular: Bunlara pis sular denir. İçine pislik
düştüğü kesin olarak veya galip zan ile bilinen az miktardaki sular ile
içine düşen pislikten dolayı üç özelliğinden yani rengi, kokusu veya
tadından birisi değişmiş olan büyük su birikintileri, büyük havuzlar ve
akarsular bu grupta yer alır. Köpeğin, domuzun, yırtıcı hayvanların artığı
olan sular da pis sayılır.
5-Temizliğinde şüphe bulunan sular: Eşek ve katırın artığı olan sular
böyledir. Bu gibi suların temiz olup olmadığı şüpheli olduğu için hükmi
temizlikte kullanılıp kullanılamayacağı da şüphelidir. Dolayısıyla temiz
su bulunmadığı zaman bunlarla abdest ve gusül alınır, şüpheyi ortadan
kaldırmak için de ihtiyaten ayrıca teyemmüm yapılır.


Mukayyet su: İçine temiz bir maddenin katılmasıyla tabii özellik ve
niteliğini kaybeden mutlak sulara veya tabii bir oluşumla meydana gelip öz


mukayyet su örneğidir. İçinde nohut, mercimek ve benzeri temiz şeylerin
pişmesi sebebiyle incelik ve akıcılığını kaybeden sular da böyledir. İçine süt,
karpuz suyu, gül suyu gibi bir madde karışmasıyla renk, koku veya tat gibi
özelliklerinden bir veya ikisini kaybeden sulara da mukayyed su denir.
Mukayyet sular, normal su bulunmadığı zaman sadece maddi temizlikte yani
maddi pisliklerin giderilmesinde kullanılabilirler.

Durgun su-Akarsu: Suyun temiz ve temizleyici olma niteliğini etkileyen
hususlardan biri de, suyun akar veya durgun olmasıdır. Durgun olan suyun
miktarı da bu bakımdan belirleyici rol oynamaktadır. Hanefî fıkıh âlimlerinin
kabul ettiği ölçüye göre, bir saman çöpünü alıp götüren su “akarsu”, böyle bir
özelliğe sahip olmayan su ise “durgun su” olarak kabul edilir. Durgun suların
bir kısmı “büyük havuz”, diğer bir kısmı ise “küçük havuz” niteliğinde kabul
edilerek hükmü ona göre belirlenir. Büyük havuz, yüzeyi yaklaşık 50 m2
olan
sulardır. Bu ölçüdeki havuzlarda derinlik önemli değildir. Avuçlandığında
elin dibe değmemesi havuzun büyük havuz olarak nitelendirilmesi için
yeterlidir. Yüzeyi bu ölçüden az olan havuzlara ise küçük havuz denilir.
Akarsular ile büyük havuz niteliğine uyan sular çok su, küçük havuzlar ile
saman çöpünü götüremeyen akarsular ise az su olarak da isimlendirilir. Şâfiî
ve Hanbelîler bu konuda hacim ölçüsünü esas almış ve yaklaşık 206 litre
(kulleteyn) ve daha fazla miktardaki suyu büyük havuz niteliğinde
saymışlardır.
Akarsular ile büyük havuz niteliğindeki durgun sular, renk, koku ve tat
gibi üç temel özelliğinden biri değişmedikçe, içine düşen bir pislikten dolayı
temiz ve temizleyicilik özelliğini kaybetmez. Hâlbuki küçük havuz
niteliğindeki durgun sular, içine bir pislik düşünce üç temel vasfında değişme
olup olmamasına bakılmadan temiz ve temizleyici olma özelliğini kaybeder





İstibrâ ve İstincâ
Tuvaletten sonra yapılacak maddi temizlik ve bunun akabinde yapılacak
abdest gibi hükmi temizlik, ferdin sağlığı, beden ve elbise temizliği açısından
önem arzeder. Aynı zamanda söz konusu temizlik yapılacak ibadet
bakımından önemlidir. Bundan dolayı konuyla ilgili bir takım ölçü ve
kurallar getirilmiştir. Bunların hedefi, abdest bozan insanı, bu durumda
bulaşabilecek pislik ve mikroplardan korumak, temizlemek ve ibadetine
engel bir durumun oluşmasını önlemektir. Bu hedefe ulaşmak için fıkıhta iki
temizlik şekli üzerinde durulmuştur. Bunlardan biri istibrâ, diğeri ise
istincâdır.
İstibrâ, tuvaletten sonra idrar yolunda kalabilecek damla ve sızıntıların
tamamen kesilmesi için bir süre bekleme ve bundan sonra uzvun dışına çıkan
idrar yaşlığını temizleme işlemidir. Namazın sıhhati için istibrânın önemi
büyüktür. Çünkü -özür hali dışında-, vücuttan idrar sızıntısı olduğu sürece
abdest geçerli olmaz. Bunun için son damlaların kesildiğinden emin olmadan
abdeste başlanmamalıdır. Bu damlaların kesildiğinden emin olmak veya
onların dışarı çıkmasını sağlamak için bazı yöntemler önerilmiştir. İdrarın
vücuttan iyice çıkması için bir süre beklemek, biraz hareket etmek, yürümek
ve öksürmek bunlar arasındadır. İdrardan hemen sonra abdest alınmasa bile
sızıntıların elbiseyi kirletme durumu söz konusu olmakta bu da en azından
maddi kirliliğe sebep olmaktadır. Önemi dolayısıyla Hz. Peygamber konuyla
ilgili uyarıda bulunmuş, idrardan sakınılması gerektiğini emretmiş, kabir
azabının çoğunun idrardan sakınmamaktan kaynaklanacağını haber vermiştir
(Buharî, “Vudû”, 55; Müslim, “Tahâret”, 34).
İstincâ, tuvaletten sonra dışkı ve idrar yollarında kalan dışkı, idrar, kan ve
meni gibi pislikleri temizleme işlemidir. Günlük hayatın bir parçası olan bu
temizlik, fertlerin sağlığı, insani ilişkileri ve ibadet hayatı bakımından
önemlidir. Kural olarak istincâ su ile yapılır. Suyun bulunmadığı durumlarda
temizliğe ve sağlığa en elverişli araçlarla yapılması gerekir. Fıkıh kitapları
suyun alternatifi olarak daha çok taşı önermişlerdir. Ekonomik değeri olup
israf olacağı için bez, kıymetli taş, pamuk gibi maddelerin, eğitim aracı
olduğu için kâğıdın, sağlığa zararlı olduğu için kemik, tezek ve kirecin bu
amaçla kullanılmayacağı ifade edilmiştir.
Fıkıh bilginleri kendi dönemleri itibariyle ilim aracı olması sebebiyle
istincâda kâğıdın kullanılmasını doğru bulmamış iseler de, günümüzde
tuvalet kâğıdı olarak üretilen özel kâğıtların bu amaçla kullanılmasında dinen
bir sakınca bulunmamaktadır. Tuvalet kâğıdı istincâ amacıyla kullanılabilirse
de, İslâm’ın öngördüğü temizlik için yeterli olmayabilir. Bunun için
kalabilecek kalıntıları da dikkate alarak su ve kâğıdı beraber kullanmanın
daha doğru olacağı söylenebilir.
İstincâ sol elle yapılır ve bu esnada suyun ve diğer temizlik
malzemelerinin israfından imkân dâhilinde kaçınılır. Su ile temizlendikten
sonra artık suların kurulanması temzilik ve sağlık açısından çok önemli
olduğu için bu iş için bir bez veya tuvalet kâğıdı kullanılması uygundur.



Manevi-hükmi pislikten temizlenme yolları
Manevi veya hükmi temizlik, abdestsizlik ve cünüplükten temizlenmektir.
Manevi veya hükmi pislik olarak adlandırılan hadesten temizlenmenin birinci
ve en tabii yolu sudur. Abdesti olmayan kimse, bu iş için elverişli olan suyu
kullanarak ve şartlarına uygun olarak abdest aldığında küçük hadesten
temizlenmiş olur. Cünüp olan kadın ve erkek, hayız veya loğusalık hali sona
eren kadın ise gusül denilen boy abdestini şartlarına uygun olarak aldığında
büyük hadesten arınmış olur. Gerek büyük hades gerekse küçük hades
durumunda gusül ve abdest almak imkânsız olursa bunlara alternatif olarak
teyemmüm adı verilen özel, manevi ve sembolik bir temizliğe başvurulur.
Alıntı ile Cevapla